iĢitmiĢtir. O Ģöyle diyordu: Ailem içinde sahur yemeğini yerdim de sonra sabah namazını Rasûlullah ile beraber kılmayı yetiĢtirebilmem için bana sür'atli davranıĢ olurdu (yânî, evimden çıkmakta acele ederdim).
55-....... Ġbn ġihâb Ģöyle demiĢtir: Bana Zubeyr'in oğlu Urve haber verdi. Ona da ÂiĢe haber verip Ģöyle demiĢtir: Mü'mine kadınlar Rasûlullah ile beraber sabah namazında örtülerine örtünerek hâzır bulunurlar, sonra namazı yerine getirdikleri zaman evlerine dönerlerdi de daha henüz ortalık alaca karanlık olduğundan dolayı onları kimse tanımazdı 942[101].
942[101] Buhârî küçük bir farkla bu hadîsi Kitâbu's-Salât'ın "Kadın kaç elbise Ġçinde namaz kılar" ünvâmyle geçen 13. babında da tahrîc etmiĢti. Sabah namazını kılmak için tağlîs yânî ortalık iyice aydınlanmadan evvelki vakti seçmek mi, yoksa isfâr, yânî aydınlığa kadar gecikmek mi efdaldir? Mâlik, ġafiî, Ahmed ibn Hanbel, îshâk ibn Râhûye hep tağlîsi tercîh ederler ve buna delâletine kaail oldukları bu hadîsle ve daha açık olan diğerleriyle ihticâc ederler. Hanefîler ise isfâr'ı daha faziletli görürler. Delilleri bu hadîsin kuvvetinde olmadığı hâlde, müteaddid tarîklerle rivayet edilen: " fa 2Ü j^iiı \jj£Â ,Jr% =
702
29- (Güneş Doğmadan Evvel) Sabah Namazından Bir Rek'at Yetiştiren Kimse Babı
56-.......Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) Ģöyle buyurdu: "Her kim güneĢ doğmadan evvel sabah namazından birrek'-at yetiĢtirirse, o sabah namazını yetiĢtirmiĢ olur. Her kim de güneĢ batmadan önce ikindi namazından bir rek'atyetiĢtirirse, o ikindi namazını yetiĢtirmiĢ olur" 943[102].
30- (Güneş Batmadan Evvel) İkindi Namazından Bir Rek'at Yetiştiren Kimse Babı 944[103]
57-.......Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir:
Sabah namazı is/ân tercîh ediniz, çünkü ecri daha büyüktür" gibi hadîslerdir. 943[102] Bu hadîs küçük farkla 19. bâbda da geçmiĢti. 944[103] Bu bâb ismi ile geçen bâb ismi arasındaki fark Ģudur: Birincisinde geçen hadîs, çok defa kaçırılmalar! vâki' olabilmeleri sebebiyle iki namaza hâsstır. Ġkinci bâb isminin tefsîri olan hadîs ise daha umûmîdir.. (Kastallânî).
703
Rasûlullah (S): "Namazdan bir rek'at yetiĢtirebilen, o namazı yetiĢtirmiĢ olur" buyurdu 945[104].
31- Sabah Namazından Sonra Güneş Yükselinceye Kadar Namaz(ın Hükmü Nedir?) Babı
58-....... Bize HiĢâm (ed-Destevâî), Katâde'den; o da Ebu'l-Âliye'den; o da Ġbn Abbâs'tan olmak üzere tahdîs etti. Ġbn Abbâs (R) Ģöyle demiĢtir: Kendilerinden râzî olunmuĢ bir çok adamlar -ki bence onların en râzî olunanı Umer ibn Hattâb'dır- Peygamber (S)'in, sabah namazından sonra güneĢ iĢrâk edinceye (yânı o vakte gelinceye) kadar, ikindi'namazından sonra da gün batıncaya kadar namaz kılmaktan nehyetmiĢ olduğunu benim yanımda
945[104] Bu iki babın hadîsleri ile o ma!nâda olan birçok haberlere binâen gurûbdan evvel Ġkindi namazından bir rek'at kılındıktan sonra güneĢ batarsa namaz bâtıl olmayıp, tamamlanması lâzım geldiğine fakîhlerin ittifakı vardır. Sabah namazı hakkında da cumhurun kavli budur. Yalnız Hanefî fakîhleri sabah namazı tamamlanmadan gün doğarsa namaz bâtıl olur, derler. Namazın bâtıl olmasının onlarca illeti, nehiy vaktinin girmesidir...
704
Ģahadet etmiĢlerdir 946[105]. Bize Müsedded tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Yahya (el-Kattân), ġu'be'den; o da Katâde'den olmak üzere tahdîs etti. (Katâde dedi ki:) Ben Ebu'l-Âliye'den iĢittim; o da Ġbn Abbâs'tan; o: Ġnsanlar bu hadîsi bana tahdîs ettiler, demiĢtir 947[106].
59-.......Bize Yahya ibn Saîd, HiĢâm'dan tahdîs etti. HiĢâm: Bana babam haber verdi, dedi. Babası 946[105] Namaza göre kerahet vakti sayılan zamanlar hakkında hadîsler çoktur. Kerahet vakitlerinin hududunu beyân eden hadîsler ise farklı lâfızlar Ġle geldiklerinden, o rivayetlere bina edilen hükümler hakkında da fakîhler ihtilâf etmiĢlerdir. Meselâ bu metindeki " J^ijüi jjlıj j*. = GüneĢ iĢrâk edinceye kadar" lâfzı, bâzı yerde " ^JJıi\ ^ ^ = GüneĢ tulü' edinceye kadar" Ģeklinde gelmektedir. Tulû'un baĢlangıcından iĢrâka kadar olan vaktin, namaz için nehyedilmîĢ vakit olduğuna delâlet eden hadîsler de çoktur... Tâ güneĢin yükselmesine kadar olan zamanı kerahet vakti sayanlar " C^." lâfzını " Jjîj" ma'nâsına husûsî bir tulü' ile tefsir ederler ve her iki lâfız ile gelen rivayetlerde fark gözetmezler. 947[106] Bu, zikredilen hadîs hakkında diğer bir tarîktir. Buhârî bu tarîki, Katâde'nin bu hadîsi Ebu'l-Âliye'den iĢitmesini bildirmek için zikretmiĢtir. Çünkü hadîsin birinci tarîkinde iĢitme tasrîh edilmemiĢti. Bir de Buhârî bu tarîki ġu'be'nin, hadîsi Katâde'den almakta HiĢâm'a mutâbaatını göstermek için de zikretmiĢtir. ġayet sen: Katâde'nin, içinde Ebu'l-Âliye'den iĢitmesi bulunan hadîsi evvelâ getirmek yakıĢırdı, dersen; ben de: Buhârî birinci tarîki, âlî oluĢundan dolayı öne geçirmiĢtir, derim (Aynî).
705
Urve: Bana Ġbn Umer haber verdi, dedi. Ġbn Umer (R) Ģöyle demiĢtir: Rasülullah (S): "Kılacağınız namaz için güneĢin doğma zamanını ve batma zamanını taharri (yânî arayıp intihâb) etmeyiniz" buyurdu 948[107]. Ve Urve ibnu'z'-Zubeyr Ģöyle dedi: Bana îbn Umer tahdîs edip Ģöyle dedi: Rasülullah (S) Ģöyle buyurdu: "GüneĢin hâcibi tulü edip göründüğü vakit tâ güneĢ yükselinceye kadar, güneĢin hâcibi battığı vakitte tâ gâib oluncaya kadar namazı te'hîr ediniz" buyurdu 949[108]. 948[107] et-Taharrî: Bir nesneyi samîmî kasd ve azm eylemek, kullanmaya en lâyık olan nesneyi taleb eylemek... ma'nâlarmadır. Burada taharriden maksad, namazı kılmayıp kılmayıp da o zamanı gözetlemektir. Peygamber'in bu nehyi, güneĢin doğma ve batma vakitlerini araĢtıran güneĢe tapanlara benzenilmemesi hikmetine dayanır. Kerahet vakitlerinde namazı mutlaka me.n' edenler, bunu müstakili sayıp taharri kasdı olsun olmasın btj vakitlerde namaz kılmayı tahrîmî kerahetle mekruh görürler. Tecvîz edenler ise bu hadîsi bundan evvelki hadîsin tefsîr edicisi sayıp, sabah ile ikindi namazlarından sonra namaz kılmanın keraheti yalnız tulü'ile gurubu namaz içingözet-leyenlere mahsûstur, derler. Ve ÂiĢe'nin Müslim'de rivayet edilen "Umer yanılmıĢtır. Rasülullah ancak güneĢin doğuĢu ile batıĢının taharri edilmesinden nehiy buyurmuĢtur" hadîsi ve bu nevi'den diğer hadîslerle ihticâc etmek isterler. 949[108] GüneĢin hâcibi, doğma ve batma zamanlarında kursunun ilk ve son gözüken kenarlarına denildiği gibi, güneĢ henüz ufkun altında iken, cirminden evvel sabahleyin gözüken Ģualarına da
706
Abdetu'bnu Süleyman, bu hadîsi rivayet etmesinde Yahya ibn Saîd el-Kattân'a mutâbaat etti 950[109].
60-.......Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) iki türlü alıĢ veriĢten, iki türlü giyiniĢten, bir de Ģu iki namazdan n'ehiy buyurdu: Sabah namazından sonra gün doğuncaya kadar, ikindi namazından sonra da gün batıncaya kadar namaz kılmaktan nehiy buyurdu. Keza istimali sanıma ile bürünmekten, bir de tek sevb Ġçinde avret yerini göğe doğru açacak biçimde ihtıbâ etmekten nehiy buyurdu. Keza munâbeze suretiyle alıĢ veriĢten ve bir de mulâbese suretiyle alıĢveriĢten nehiy buyurdu 951[110]
denildiği vardır. 950[109] Buhârî bunu, Bed'u'1-Halk Kitâbı'nda tahrîc etmiĢtir. 951[110] Bu hadîs daha önce geçtiği gibi, ileride Kitâbu'I-Buyû' ileKitâbu'I-Libâs'ta da gelecektir. Hadîsin buradaki bâb ismine uygunluk noktası "...iki namazdan:Sabah namazından sonra güneĢ doğuncaya kadar...'namaz kılmaktan nehiy buyurdu" fıkrasidır. Hadîsteki iĢtimâlu's-sammâ ve ihtibâ ile ifâde edilen giyiniĢler, daha önce geçtiği yerde açıklanmıĢtı. Munâbeze ve mulâbese sûretleriyle yapılan câhiliyye alıĢ veriĢ çeĢitlerini de Kitâbu'lBuyû'da açıklamak daha uygun olacaktır. Bununla beraber kısaca tanıtılmaları Ģöyledir:
707
32- Bab: Musallı, Kılacağı Namaz İçin Güneşin Doğuşu Öncesi Vakti Seçmez
61-.......Bize Mâlik, Nâfi'den; o da Ġbn Umer'den olmak üzere tahdîs etti (O, Ģöyle demiĢtir): Rasûlullah (S): "Herhangi biriniz kılacağı namazı için güneĢin doğuĢu ve batıĢı sıralarını seçip de tam o vakitlerde namaz kılmasın" buyurdu.
62-....... Ġbn ġihâb Ģöyle demiĢtir: Bana Atâ ibnu Yezîd el-Cunde'î haber verdi. O Ebû Saîd el-Hudrî (R)'den Ģöyle derken iĢit-mistir: Ben Rasûlullah (S)'tan iĢittim: "Sabah namazından sonra güneĢ yükselinceye
Limâs alıĢ veriĢi: "Ben senin kumaĢına, sen de benim kumaĢıma elinle dokundun mu, alıĢ veriĢ gerçekleĢir, yânî tercîh etme hakkımız düĢsün" diye pazarlık etmek... Nibâz alıĢ veriĢi: Bunun hakkında da çeĢitli ta'rîfler vardır: Zuhrî'ye göre alıĢ veriĢ yapacaklardan her biri diğerine kendi kumaĢını atar ve hiç biri diğerinin malına ve razı olup olmadığına bakmaz. Bu atıĢma ile satıĢ ve alıĢ gerçekleĢir ve seçme hakkı sakıt olur.... Limâs ye nibâz'ın her ikisi de bey'i garer ve kumar nev'Ġne dâhil oldukları için Ģer'an nehy olunmuĢlardır. MüĢteri alacağı malı görmeli ve vasıflarını bilmelidir. Aldatmaca alıĢ veriĢ sahîh değildir...
708
kadar hiçbir namaz olmaz; ikindi namazından sonra da güneĢ kayboluncaya kadar hiçbir namaz olmaz" buyuruyordu.
63-.......Bize ġu'be, Ebu't-Teyyâh'dan tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Ben Humrân ibn Ebân'dan iĢittim, o Muâviye'den tahdîs ediyordu. Muâviye ikindiden sonraki iki rek'atı kasd ederek Ģöyle demiĢtir: Sizler öyle bir namaz kılıyorsunuz ki, yemîn olsun biz Rasûlullan ile o kadar beraber bulunduk da, onun bu namazı kıldığını hiç görmedik. Ve yine yemîn olsun ki, bilâkis O bu namazı kılmaktan nehiy buyurmuĢtur 952[111].
64-......Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir:
952[111] Muâviye bu sözü hutbede söylemiĢtir. BaĢkaları, bilhassa AiĢe, Peygamber in bu namazı kıldığını haber veriyorlar. Muâviye nefy ediyor, diğerleri ise ısbat ediyorlar Ġsbât edicinin nefy ediciden Öne alınması ise, kararlaĢtırılmıĢ bir kaa-idedir O görmemekle, kılmamıĢ olması lâzım gelmez. Nitekim kıldığını gören var Ġsbât rivayeti, nehiy hakkında gelen rivayetlere muarız değildir. Çünkü ıs-bât rivayetinin sebebi vardır. Binâenaleyh sebeblı olan ona katılır. Sebebsız olan nafileler de umûm üzere bakî kalır, yânî nehy edilmiĢ olur (Ġbn Hacer ve Kas-tallânî).
709
Rasûlullah (S) Ģu iki namazdan nehiy buyurdu: Sabah namazından sonra gün doğuncaya kadar, ikindi namazından sonra da gün batıncaya kadar namaz kılmaktan nehiy buyurdu.
33- İkindiden Sonra ve Bir de Sabah Namazından Sonra Müstesna: Namaz Kılmayı Kerih Görmeyenler Babı
Bu kerîh olmamayı Umer, Ġbn Umer, Ebû Saîd ve Ebû Hureyre rivayet etmiĢlerdir 953[112].
65-.......Ġbn Umer (R) Ģöyle demiĢtir: Ben arkadaĢlarımı nasıl kılar gördüm ise, ben de öyle kılarım. Ne gece, ne de gündüz hiçbir kimseyi istediği gibi namaz kılmaktan nehy etmem. Yalnız güneĢin doğuĢu ile batıĢını taharri etmeyiniz 954[113].
953[112] Bu iki vakitin dıĢında namaz kılmayı kerîh görmeyen bu sahâbîlerin hadîsleri, bundan önceki bâblarda geçmiĢtir. 954[113] Ġmâm Mâlik bu hadîse tutunarak, istiva vaktinde namaz kılmakla be's görmez. ġafiî Ġle Ebû Yûsuf nehiy hadîslerine bakarak "menindir" demiĢ ve yalnız cu-mua gününü istisna etmiĢlerdir. Leys ibn Sa'd, Evzâî, Hasen Basrî, Tâvûs da Mâlik'in
710
34- İkindi Namazından Sonra Kılınagelen Faiteler ve Benzeri Namazlar (Cenaze ve Ratibeler Gibi) Babı
— Kurayb, Ümmü Seleme'den olmak üzere Ģöyle dedi: Peygamber (S) ikindiden sonra iki rek'at namaz kıldı da: "Abdu'l-Kays'tan bir takım insanlar beni öğle , namazının ardındaki iki rek'attan alıkoymuĢlardı" dedi 955[114].
66-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah'ı vefat ettiren Allah'a yemîn olsun ki, Rasûlullah o iki rek'atı Allah'a kavuĢuncaya kadar terk etmedi. Namaz kılmağa kudreti kesilmedikçe de Yüce Allah'a
içtihadına uygun iclihâdüa bulunmuĢlardır. Ebû Yûsuf'tan baĢka Kû-feliler cumuayı da istisna etmezler 955[114] Buhârî bu ta'Iîki, Sehv'de, Abdu'1-Kays hey'etinde, bir de Ebvâbu'1-Amel .fî's-Salât'm "Kendisi namaz kılarken kelâm edildiği zemân eliyle iĢaret eder ve dinler" babında (153) müsned olarak tahrîc etmiĢtir.
711
kavuĢmadı. Namazlarının birçoğunu oturarak kılardı. ÂiĢe ikindiden sonraki iki rek'atı kasdederek, Peygamber bu iki rek'atı kılardı. Lâkin ümmete ağır gelir korkusuyla bunları mescidde kılmazdı. Ümmetten hafifletmeyi gerektirecek Ģeyleri (yapmayı pek) severdi.
67-.......Bize HiĢâm tahdîs edip Ģöyle dedi: Bana babam haber verip Ģöyle dedi: ÂiĢe: Ey kız kardeĢimin oğlu, Peygamber (S), ikindi namazından sonraki iki rek'atı benim hücremde hiç terketme-di, dedi 956[115]
68-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Ġki namaz vardır ki, Rasûlullah (S) onları sırren de, alenîyeten de (yânı evinde de, dıĢarıda da) terketmezdi. Onlar sabah namazından evvel iki, ikindi namazından sonra da iki
956[115] Ġkindiden sonra nafilenin kaza edilmesini caiz görenler buna ve benzerlerine futundular. Mâni' olanlar; bunun Peygamber'in hususiyetlerinden olduğunu ileri sürerler. Müslim'de bu Ģöyle gelmiĢtir: "Peygamber bu iki rek'atı ikindi namazından evvel kılardı. Sonra bir defa meĢgul olup kılamadı. Yâhud unuttu da kıla- madı. Bundan dolayı Ġkindi namazından sonra kıldı. Sonra buna devam etti. Çünkü (herhangi) bir namazı kılarsa, ona devam etmek âdetĠndeydĠ"
712
rek'at idi " 957[116].
69-.......ÂiĢe (R): Peygamber(S)'in hiçbir gün ikindi namazından sonra bana gelip de iki rek'at kılmadığı olmazdı, demiĢtir 958[117].
35- Bulutlu Günde Namazı Evvel Vaktinde Eda Eylemek Babı
70- ....... Ebu'I-Melîh tahdîs edip Ģöyle demiĢtir: Biz, bulutlu bir günde Bureyde ile beraber bulunduk. O Ģöyle dedi: Namazı evvel vaktinde eda eyleyin. Çünkü Peygamber (S): "Her kim ikindi namazını (kasden) îerkederse ameli bâtıl olur" buyurdu 959[118]. 957[116] Bu hadîs ile o ma'nâda olan hadîslere, ikindi namazından sonra, gurûb zamanında namaz kasd etmemek Ģartıyle nafile kılmayı caiz gören fakîhler tutunmuĢlar. Bu nafileyi mutlaka mekruh görenler ise, yalnız râtibelerden kaçırılmıĢ namazların kazası caiz olduğuna hükmetmiĢler ve Peygamber'in buna devamını Peygamberlik hususiyetlerinden saymıĢlardır. 958[117] Bu hadîslerle, ikindi namazından sonra namaz kılmayı nehyeden hadîslerin arası Ģöyle cem' edilir: Nehiy hadîsleri, sebebsiz olan nafileler hakkındadır. Bu son hadîslerdeki namazın sebebi ise, bâb baĢlığında da geçtiği gibi, öğle namazının kaçan fâitesinin kaza edilmesidir (Kastailânt). 959[118] Bu hadîs küçük farkla aynı kitabın "Ġkindi namazını
713
terkeden kimsenin günâhı" babında (17. bâb) geçmiĢti. Orada hadîsle ilgili açıklamalar verilmiĢti. Burada Ģu kadarını tekrar edelim: Bulutlu günde namazı evvel vaktinde kılmanın hikmeti, güneĢin görülmemesinden dolayı namazı muhtar olan vaktinden .sonraya bırakmak, yâhud farkında olmaksızın güneĢin batmasına kavuĢmak korkusudur. Bundan dolayı Hanefî fakîhler de bulutlu günde ikindi namazını evvel vaktinde kılmayı müstehâb görmüĢterdir. Bureyde ibnu'l-Husayb el-Eslemî, 62.;hicret yılında Merv'dc gazada iken vefât etmiĢ bir sahâbîdir. Horasan diyarında en son vefat eden sahabîdir. Ġslâm'a giriĢi de zikre değer: Peygamber'e Allah tarafından hicrete izin çıktığı zamân, yanında Ebû Bekr ve hizmetçisi Âmir Ġbn Fuheyre olduğu hâidc Mekke'den gizlice Medine'ye doğru yollanmıĢlar. Sû'i.kasda azm etmiĢ olan KureyĢ kâfir- iraleri de kendisini bulup getirene büyük mükâfatlar va'd ettikleri için, güzergâhtaki kabilelerden buradi duyanlar tamâ'a kapılıp, yollarda taarruza, hazırlanmıĢlardı. O cümleden olarak Bureyde de -kendi rivayetine göre- Sehm , oğulları'ndan yetmiĢ süvari ile birlikte belki rastlarım diye çıkmıĢtı. KarĢılaĢtıklarında Peygamber: — Sana kim derler? diye sormuĢ. — Bureyde, deyince, Peygamber Ebû Bekr'e dönüp: —Muhakkak bizi/n iĢ serinledi ve salâh buldu" diyerek lefe'ul etmiĢtir. Sonra Bureyde'ye: — Kimlerdensin? diye sormuĢ. — Eslem'denim, cevâbım alınca: — Selâmet bulduk" demiĢ. Sonra: — EĢlem'in hangi kolundan? demiĢ. — Benû Sehm'den, deyince: — Yo Ebâ Bekr, senin seninin, nasibin buyurmuĢ. Ondan sonra sıra Bureyde'ye gelip: — Yâ sen kimsin? diye sordu. — Ben Abdullah oğlu Muhammed, Allah'ın Rasû Iü'yü m "^cevâbını alınca: — Ģahadet kelimesini söylemiĢ; bu kadar bozuk bir niyetle
714
36- Namaz Vaktinin Çıkıp Gitmesinden Sonra Ezan Okumak Babı
71-.......Ebû Katâde (R) Ģöyle demiĢtir: Bir gece Peygamber ile birlikte yolculuk ediyorduk. Topluluktan biri: — Yâ Rasûlallah, bizlere bir gece sonu konaklaması yaptırsan! dedi. Rasûlullah: — "Uyuyakalıp namazı geçireceğinizden korkarım" buyurdu Bilâl: — Ben sizleri uyandırırım, dedi. Yattılar. Bilâl de arkasını, bindiği devesine dayadı. Derken gözleri kapanıp, o da uyuyakaldı. Nihayet Peygamber uyandığı zaman güneĢin kursu
çıkmıĢken, kendisi de, beraber getirdikleri de hep birden îmân etmiĢlerdir. Bureyde: "Allah'a hamd ederim ki, bizler zorlanmaksizm isteyerek müslümân olduk" demiĢ. Ertesi gün Bureyde: — Yâ Rasûlallah, yanında bayrak olmaksızın Medîne'ye girmek münâsib değildir, demiĢ ve baĢından örtüsünü çözüp mızrağın ucuna bağlamıĢ, Medîne'ye girinceye kadar elinde Muhammed'in bayraği olarak önleri sıra yürümüĢ durmuĢtur (Radıya'IIahu anhum- Tecrîd-Ter., 11,404).
715
doğmuĢ hâldeydi. Peygamber: — "Yâ Bilâl, dediğin nerede kaldı?" buyurdu. Bilâl: — Bu güne gelinceye kadar bana bunun gibi ağır bir uyku atılmamıĢtır, dedi. Rasûlullah: — "ġübhesiz Allah istediği zamanda ruhlarınızı kabz etti ve yine istediği zamanda onları size geri verdi. Yâ Bilâl, kalk da insanlara namazı ilân et (yânî ezan oku)" buyurdu. Akabinde Rasûlullah abdest aldı. GüneĢ yükselip bembeyaz olduğu vakitte de kalktı, namaz kıldırdı 960[119].
960[119] el-Ezân, et-Te'zîn; nida, da'vet ve i'lân demektir. Bu, geçmiĢ namaz için ezan okunacağına delildir. GeçmiĢ namazlar için ezan ve ikaamet mes'elesinde âlimlerin görüĢleri farklıdır. Hanefîler'e göre geçmiĢ nama?; için hem ezan okunur, W. hem ikaamet edilir. Ahmed ibn Hanbel, Ebû Sevr ve Îbnu'l-Munzir'in kavilleri ,y de budur. GeçmiĢ namazlar birden fazla ise, birincisi ezan ve ikaametle kılınır, .£ diğerlerinde yalnız ikaametle yetinmek ihtiyara bağlıdır. Çünkü Tirmizî'nin Ġbn Mes'ûd'dan Handak gazvesi hakkındaki rivayetinde: "Handak gününde Peyv-k gamber'in dört namazı geçmiĢti. Gece ilerlediği vakitte Bilâl'e emretti. Ezan oku-vğ du, sonra ikaamet etti, öğle kılındı. Sonra ikaamet etti, ikindi kılındı. Sonra i» ikaamet etti, akĢam kılındı, sonra ikaamet etti, yatsı kılındı" denilmiĢtir. Tulû'dan sonra güneĢ yükselinceye kadar geçmiĢ namazları kaza etmenin caiz olmadığına Hanefi'ler bununla ihticâc ederler.
716
37- Vakit Geçip Gittikten Sonra İnsanlara Cemaatla Namaz Kıldıran Kimse Babı
72-.......Câbir ibn Abdillah (R) Ģöyle demiĢtir: Handak harbi günü Umer ibnu'l-Hattâb, güneĢ battıktan sonra geldi de KureyĢ kâfirlerine sövmeye baĢladı. Yâ Rasûlallah, ikindi namazını az daha güneĢ batmadan kılamayacaktım, dedi. Peygamber de: "Vallahi ben de kılamadım" buyurdu. Bunun üzerine kalktık, Buthân vadisine gittik. Orada Rasûlullah namaz için abdest aldı, biz de namaz için abdest aldık. Müteakiben güneĢ batmıĢ olduğu hâlde ikindiyi, sonra arkasından da akĢamı kıldırdı 961[120]. 961[120] Buradaki beyândan yalnız ikindi namazının geçirildiği anlaĢıhyorsa da, Ahmed ibn Hanbel'in Müsned'inde Ebû Saîd Hudrî'den gelen hadîste, ve bundan evvelki haĢiyede zikredildiği üzere Tirmizî'de Ġbn Mes'ûd'dan gelen hadîste öğle ile ikindi ve akĢam namazları geçirilmiĢ oiup, bunlar yatsıdan sonra kılınmıĢtır. Nesâî'deki rivayet de bu ma'nâyadır. Ġmâm Mâlik'in el-Muvatta'ında. ise Öğle ile ikindinin fevt olduğu anlaĢılıyor. Bu hadîslerin cem'i Ģöyledir: Handak harbi günlerce sürmüĢtür. Bir gün öğle ile ikindi, baĢka gün yalnız ikindi namazlarını kaçırmıĢ olmaları hâtıra gelebilir. Bu hadîsten kaza namazının cemâatle kılınması meĢru olduğuna istidlal etil-miĢtir. Nitekim icmâ', bunun cevazı
717
38- Kim Bir Namazı Unutursa Onu Hatırladığı Zaman Hemen Kılsın. O, Bu Namazdan Başkasını Kaza Etmez Babı
Ġbrahim en-Nahaî: Bir tek namazı (meselâ) yirmi sene unutan kimse, bu namazdan baĢkasını kaza etmez, demiĢtir.
73- Bize Ebû Nuaym ile Mûsâ ibn Ġsmâîl tahdîs edip Ģöyle dediler: Bize Hemmâm (ibn Yahya), Katâde'den;odaEnes'ten;o da Pey-gamber'den olmak üzere tahdîs etti. Peygamber (S) Ģöyle buyurmuĢtur: "Her kim bir namazı unutursa, onu hatırladığında kılsın. O namazın bundan baĢka keffâreti yoktur ~ Ve beni hatırlamak için namaz kıl' (Tâhâ: 14). Mûsâ ibn Ġsmâîl dedi ki: Hemmâm Ģöyle dedi: Ben Katâde'den iĢittim; o hadîsi rivayet etmesi
üzerine vâki' olmuĢtur. Yalnız Leys ibn Sa'd bunu men' etmiĢtir. Bu hadîsten akĢam namazı vaktinin kırmızılıktan sonraya kadar uzadığı da ifâde edilmiĢ oluyor. Herhalde o vakte kadar uzuyormuĢ ki, o gün akĢam namazından evvel diğer namazlar kılınmıĢ
718
zamanından sonra "Ekimi's-salâte liz-zikrâ = Hatırlamak için namaz kıl‘ diyordu 962[121]. Ve Habbân Ģöyle dedi: Bize Hemmâm tahdîs etti. Bize Katâde tahdîs etti. Bize Enes, Peygamber'den bunun benzerini tahdîs etti 963[122].
39- Geçmiş Namazların Sıra İle Kaza Edilmeleri Babı
962[121] Bu Ġkinci okuyuĢ ez-Zuhrî'den iĢitilmiĢ ise de, meĢhur olan kıraat Mushaf'larda ve metinde olduğu gibi "Li-zikrî = Benim zikrim için" tarzıdır. Bu âyetin burada getirilmesi Peygamber tarafından mı vâki' olmuĢtur, yoksa hadîsi rivayet ettikten sonra iĢiticiye hüccet dikmek için Katâde mi okumuĢtur? En sahîh olan, bunun Peygamber'in sözünde dâhil olmasıdır. Delîli de Müslim 'de: "Biriniz uyuyakalıp namaz kılmazsa yâhud namazdan gaflet ederse, onu hatırladığında kılsın. Çünkü Allah: Ekimi's-salâte li-zikrî buyuruyor" denilmiĢ olmasıdır. O rivayet de Katâde tarîk indendir. Bu hadîsten, unulan ile uyuyakalıp kilamayana kaza etmesi lâzım geleceği hükmü çıkarılır. Kasden kılmayana kazanın vücûbu ise evleviyette kalır. Cumhurun mezhebi budur. Özürlüye kaza lâzım geliyorsa, kasden kılmayana evlâ tarikiyle lâzım gelir. 963[122] Bu ta'hki Ebû Avâne kendi Sahîh'lnde mcvsûlen rivayet etmiĢtir. Buhârî bununla Katâde'nin Enes'ten iĢitmesini beyân etmek istemiĢtir. Zîrâ bunda Katâde tahdîsi sarahatle söylemiĢtir. Katâde müdetlislerden olduğu için evvelâ ondan "an Enesin" lâfzıyle rivayet etti, sonra da bunu "Haddesenâ Enesun" lâfzıyle gelen rîvâyetiyle takviye etmek istedi (Aynî).
719
74-....... Câbir (R) Ģöyle demiĢtir: Umer ibnu'lHattâb Handak harbi günü KureyĢ'in kâfirlerine sövmeye baĢladı ve: Yâ Rasü-lallah, ikindi namazını az kalsın güneĢ batmadan kılamayacaktım, dedi. Câbir dedi ki: Bunun akabinde Buthân vâdîsine indik. Rasûlullah güneĢ battıktan sonra ikindiyi kıldırdı, sonra da akĢam namazını kıldırdı 964[123].
40- Yatsı Namazından Sonra Uyumayıp Lakırdı Etmenin Mekruh Görülmesi Babı
75-.......Bize Ebu'I-Minhâl tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben, babam Selâme ile Ebû Berze elEs!emî(R)'nin yanma gittim. Babam ona: Rasûlullah'm farz yazılmıĢ olan namazları nasıl kıldırır olduğunu bize tahdîs et, dedi. O da Ģöyle dedi: Rasûlullahöğleyi ki siz onu "ûlâ" ismiyle çağırmaktasınız- güneĢ semânın ortasından batıya doğru kaydığı zaman kildırırdı. Ġkindiyi kıldırırdı. Namazdan sonra birimiz
964[123] Bu hadîs bundan üç bab önce "Vakit geçip gittikten sonra insanlara cemâatle namaz kıldıran kimse" unvanlı 37. bâbda az farkla geçmiĢtir.
720
mes-cidden Medine'nin en uzak yerine gider, ailesine dönerdi de güneĢ henüz dipdiri bulunurdu. (Râvî Ebû'l-Minhâl Ģöyle dedi:) Ben Ebû Berze'nin akĢam namazı hakkında söylediğini unuttum. Ebû Berze dedi ki: Rasûlullah yatsı namazını geceye bırakmayı müstehâb görürdü. Ve yine Ebû Berze: Rasûlullah yatsı namazından evvel uyumayı ve yatsıdan sonra da oturup konuĢmayı kerih görürdü 965[124], dedi. Sabah namazından da birimiz yanında oturanı tanıyacak kadar aydınlık olduğu zaman ayrılırdı. Bu namazda altmıĢtan yüz âyete kadar okurdu.
41- Yatsı Namazından Sonra İlim ve Diğer Hayırlı İşler Hususnda Uyanık Kalıp Sohbet Etmek Babı
965[124] Bu hadîs de 13. bâb altında ve 25. bâb altında geçmiĢti. Hadîsle ilgili açıklamalar oralarda verilmiĢtir. Yatsıdan sonra oturup konuĢmak -ki buna semer ve musâmere denir- mekruhtur. Çünkü bu insanı gece ibâdetinden alıkoyduğu gibi, sabah namazını kaçırmaya da sebeb olabilir. Amma ilim müzâkeresi, misafir ağırlamak ehl ve tyâl ile görüĢmek gibi hayırlı iĢlerden dolayı uykuyu bir müddet te'hîr etmekte kerahet yoktur
721
76-.......BizeKurratu'bnu Hâlid tahdîs edip Ģöyle dedi: Bir gün Hasen'Basrî'yi ders verecek diye bekledik. Bize gelmesi gecikti. Nihayet (mescidden ve dersten) kalkıp gideceği vakit yaklaĢınca geldi de: ġu komĢularımız bizi çağırdılar, dedi. Sonra Enes'ten Ģunu rivayet etti: Enes (R) Ģöyle demiĢtir: Bir gece Peygamber'i hemen hemen gece yansı oluncaya kadar bekledik. Sonunda geldi ve bize namaz kıldırdı. Sonra bize hutbe îrâd edip Ģöyle buyurdu: "Dikkat edin, Ģimdi insanlar namaz kılmıĢ ve sonra uyumuĢlardır. Siz ise namaz kılmayı beklediğiniz sürece namaz içindesiniz". Hasen Basrî: Her kavm hayrı gözetleyip bekledikleri müddetçe hayır içindedirler, dedi. Kurre: Hasen'in bu son sözü, Enes'in Pey-gamber'den rivayet ettiği kelâm cümlesindendir, dedi 966[125].
77-.......ez-Zuhrî Ģöyle demiĢtir: Bana Abdullah 966[125] es-Semr: Emr vezninde, ve's-Sumûr, zuhur vezninde gece uyumamak ma'nâsı-nadir ki, murâd, uyumayıp sohbet ve lâkırdı eylemektir... es-Semer; geceye ve gece sohbetine denir; geceleri oturup sohbet eden kimselerin meclisine denir... (Kaamûs Ter.).
722
ibn Umer'in oğlu Salim ile Ebû Hasme'nin oğlu Ebû Bekr tahdîs ettiler ki, Abdullah ibn Umer (R) Ģöyle demiĢtir: Hayâtının sonunda bir gece Peygamber (S) yatsı namazını kıldırdı. Selâm verdikten sonra ayağa kalktı ve Ģöyle buyurdu: "ĠĢte bu gecenizi gördünüz mü! Bundan sonra geçecek yüz senenin baĢında, bu gün yeryüzünde o/anlardan hiçbir kimse kalmayacaktır". Ġnsanlar Rasûlullah'ııı bu kelâmında (yânî onu anlamakta) yanılıp korktular da yüz sene hakkındaki Ģu ma'lûm dedikodulara (yânî yüz sene sonra kıyamet kopacaktır zann ve korkularına) daldılar. Hâlbuki Peygamber (S): "Bu gün yeryüzünde olanlardan hiçbir kimse kalmaya-çaktır" buyurmakla bu müddetin bu asırda yaĢayanları mahvedeceğini haber vermek istemiĢtir 967[126].
967[126] Bu hadîs dahî yatsıdan sonra fıkıh ve diğer hayırlı iĢler için oturup konuĢmanın cevazına delîl hadîslerdendir. Bu hadîste, hakîkaten Ġbn Umer'in zamanında bâzılarının yüzüncü senenin bitiminde kıyametin kopacağını söylemiĢ oldukları anlaĢılıyor. Nitekim Ta-berânî ile baĢka muhaddisler bunu Ebû Mes'ûd Bedrî'den rivayet ellikleri gibi, Alî ibn Ebî Tâlib'in bu sözü redd ettiğini naklederler. Ġbn Umer de bu kabîlden dedikoduları redd için bu hadîsin ma'nâsım böyle îzâh
723
42- Konuklar ve Aile Ferdleriyle Beraber Gecenin Bir Kısmında Uyanık Kalıp Sohbet Etmek Babı
78-.......Bize Ebû Usmân, Ebû Bekr'in oğlu Abdurrahmân'dan tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Ashâbu's-Suffa bir takım fakır insanlardı. Bir defa Peygamber (S): "Evinde iki kiĢilik yiyeceği olan, onlardan bir
üçüncüsünü, dört kiĢilik yiyeceği olan bir beĢincisini yâhud altıncısını alıp birlikte götürsün"
ve beyân etmiĢ oluyor. Bu hadîs de, Peygamber'in en görmez gözlere çarpacak mu'cizelerinden-dir. Âlimlerin istatistiklerine göre, Peygamber'in haber verme zamanı olan onbirinci hicret senesinden i'tibâren yüz sene geçtikten sonra, o gün hayâtta olanlardan hiç kimse kalmamıĢtır. En sona kalan sahâbî Ebu'tTufeyl Âmir ibn Vasile (R)'dir. Bütün hadîseiler de bu zâtın 110 hicret yılında vefat ettiğinde müttefiktirler. Vefatı günü yeryüzünde hiçbir sahâbî kalmamıĢ ve sahabe nesli münkariz olmuĢtur. Allah'ın ndvânı onlara olsun!
724
buyurdu 968[127].Ebû Bekrbunlardan üçünü eve getirdi. Peygamber de on kiĢiyi evine götürdü. Bizim ev halkı ben, babam, anam, bir de bizim ev ile Ebû Bekr'in evinde müĢterek hizmet eden hizmetçiden ibaretti. (Râvî Ebû Usmân:) Abdurrahmân, bir de benim zevcem dedi mi, demedi mi bilemiyorum, dedi. Yine Abdurrahmân Ģöyle dedi:ıEbû Bekr, Peygamber'in evinde akĢam yemeğini yedi, sonra yatsı namazı
968[127] Bütün sahâbîler o sırada geçim darlığı çektikleri için, üç nüfuslu aileye yalnız bir, dört nüfuslu olana.yine bir veya iki fakîr konuk edilmiĢtir ki, bu takdirde nüfûs baĢına isabet eden yemek hissesinin yalnız üçte biri yâhud beĢte biri mü-sâfire ayrılmıĢ oluyordu. Sahâbîleri daha çok fakîr doyurmakla mükellef tutmak, fakirlerle beraber aile halkının da aç kalmasına sebeb olabilir. Bundan kıtlık zamanlarında yoksul olanları varlıklı olanların evlerinde besletmenin caiz olduğu hükmü çıkıyor ki, zaruret vaktinde yardımlaĢmanın, fakirlere zenginlerin bakıp aç bırakmaması hususunun farz olduğu anlaĢılıyor. Nitekim Umer ibnu'l-Hattâb kıtlık senesinde fakirlerin çokluğundan dolayı her eve nüfûsları sayısınca aç ve yoksul dağıtmıĢ ve: "Bir insan günlük azığının yansıyle yetin-. mekle helak olmaz" demiĢtir. ġübhesiz malda zekâttan baĢka bir takım haklar da vardır" dedikleri, iĢte bu gibi Ģeylerdir. Ebû Bekr dört nüfuslu bir aile reîsi olduğuna göre, o akĢamki yemeğinin üçte birinden çoğunu; Peygamber de mü'minlerin annelerinin sayısına bakınca, günlük rızıklarının takrîben yarısını fakîrlere ayırmıĢ demek oluyor.
725
kılınıncaya kadar orada kaldı 969[128]. Sonra evine dönüp (mü-sâfirlerin ağırlanmasını ailesine emrederek) Peygamber akĢam yemeğini yiyinceye kadar kaldı. Müteakiben geceden Allah'ın dilediği kadar geçtikten sonra evine geldi. Karısı ona: Seni konukların yanında bulunmaktan alıkoyan nedir? dedi. O da: Onlara hâlâ yemek vermedin mi? dedi. O da: Sen gelmedikçe yemek yemiyeceklerini söylediler, yemek çıkardık; kabul etmediler, dedi. Abdurrahmân dedi ki: Ben gidip saklandım. Ebû Bekr bana: Hey câhil! diye bağırdı, sövüp saydı. Akabinde oradakilere: Ġçinize sinmez olsun, yiyiniz, dedi ve: Vallahi ben bu yemekten ebeden yemiyeceğim, diye de ilâve etti. Abdurrahmân dedi ki: Allah'a yemîn olsun biz yerken hiçbir lokmaya el uzatmadık ki, altından yemek daha ziyâde çoğalmıĢ olmasın. Nihayet doydular, yemek de yenmezden evvelki mikdârından daha çok olarak duruyordu. Ebû Bekr yemeğe baktı, bir de gördü ki,
969[128] Müslim ile Ġsmâîlî'nin rivayetinde ikinci "taaĢĢa" yerine "naase = uyudu"gel-mistir ki, Peygamberin uykusu gelinceye kadar yanında kaldı demek olur. Bu rivayete göre, kıssa daha kolay anlaĢılıyor ve tekrardan doğan kapalılık gidiyor.
726
olduğu gibi duruyor, yâhud da daha çoğalmıĢ. Karısına hitaben: Ey Firâs oğul-ları'nın kız kardeĢi! Bu nedir? dedi. O da: Gözümün nuruna yemîn ederim ki, yemek Ģimdi evvelkinden üç kat daha çoktur, dedi. Bunun üzerine Ebû Bekr o yemekten yedi de, etmiĢ olduğu yemîninĠ kas-dederek: O olan söz Ģeytandandır, dedi. Sonra o yemekten bir lokma yedi, sonra o yemeği Peygamber'e götürdü. Yemek onun yanında sabaha kadar durdu. Bizimle bir kavm arasında bir ahd vardı. Müddet son bulmuĢtu. (Bunun için Medine'ye gelmiĢlerdi). Ġçlerinden oniki kiĢi ayırdık. Her biri ile beraber kaç kiĢi olduğunu Allah bilir; iĢte onların hepsi o yemekten yediler.( Râvî Ebû Usmân rivayetini bitirdikten sonra:) Yâhud bu lâfızlara benzer lâfızlarla söyledi, dedi 970[129].
970[129] Buhârî bu hadîsi buradan baĢka Alâmetü'n-Nübüvve ile el-Edeb'de de değiĢik râvîlerden ve bâzı farklılıklarla tahrîc etmiĢtir. Müslim de el-Et'ime'de tahrîc etmiĢtir. Hadîs ile bâb baĢlığı arasındaki mutabakat ciheti, Ebû Bekr'in gece ailesine gelmesi, konukların haberini soruĢturması ve aralarında geçen konuĢmalarla meĢgul olmasıdır (Kastallânî)
727
Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle 9- KİTÂBU'L-EZÂN (Ezan Kitabı)
1- Ezanın Başlaması Babı
Ve Azız, Celîl olan Allah'ın Ģu kavli: "Biribirinizi namaza çağırdığınız zaman onu bir eğlence ve oyun edinirler. Bu, kendilerinin hakîkaten akıllarını kullanmaz bir güruh olmalarındandır" (el maide: 58). Ve Allah'ın Ģu kavli: "Ey îmân edenler, cumua günü namaz için çağırıldığınız zaman hemen Allah'ı zikretmeye gidin. AlıĢveriĢi bırakın. Bu, bilirseniz sizin
728
için çok " (el-Cumua: 9) 971[1].
1-.......Enes (R) Ģöyle demiĢtir: AteĢ yakmayı ve çan çalmayı zikr ettiler, Yahûdîler'i ve Hnstiyanlar'ı da zikrettiler (yânî bunların onlara âit olduğunu düĢündüler de onlardan vazgeçildi). Müteakiben Bilâl'e ezan lâfızlarını ikiĢer ikiĢer, ikaamet lâfızlarını da birer birer söylemesi emrolundu 972[2]
971[1] Buhârî bu âyetleri Ezan Kitâbi'nın baĢında hem teberrük için, hem de ezanın Kur'ân'ın nassi ile sabit olduğunu göstermek için zikretmiĢ gibidir. 972[2] Ebu'Ģ-ġeyh ibn Hıbbân'ın KitâbıTI-Ezâırında Enes'ten Ģöyle rivayet edilmiĢtir: Rasûlullah zamanında namaz vakitleri geldikçe birisi sokaklarda koĢa koĢa dolaĢıp "esSctlâte, esSalâte" diye nida ederdi. Bu halka ağır geldi. Bir çan edinsek, dediler. Rasûluilah: "O, Hrisüyanlar'a mahsûstur" buyurdu. Boru çal-sak dediler, "O, Yahûdîler'e mahsûstur"buyurdu. Yüksek bir yerde ateĢ yak-sak, dediler. "O, Mecûsîler'e mahsûstur" buyurdu... Bu hadîs, metindeki hadîsin daha tafsîllisidir. Ezan, lügatte i'Iâm demektir. ġeriat Örfünde ise özel vakitlerde özel lâfızlarla yapılan özel bir Ġ'Iâmdır. Bu vakitler namaz vakitleri, bu lâfızlar da ġâri'in ta'yîn ettiği tekrarlı lâfızlardır. Ezan, ihtiva ettiği az ve kısa cümlelerle Ġslâm'ın i'tikaadî ve amelî esaslarının hemen hepsini özet olarak toplamaktadır. "Allahu Ekber" cümlesi Allah'ın varlığını tasdike delâlet ettiği gibi, bütün kemâl sıfatlarını da isbât eder. "EĢhedu en lâ ilahe ille'Hah" cümlesi, tevhîde ve Ģirkin nefyine; "Erine Mu hammeden Rasûlullah" cümlesi de Muhammed'in peygamberliğine ve onun zımnında bütün nebiler ve rasûllerin
729
mutlak olarak nübüvvet ve risâletlerinî tasdike delâlet eder. "Hayye ale's-salât" emir sîgası, ancak Rasûl sayesinde bilinmiĢ olan ilâhî tâate da'vettir. "Hayye ale'l-felâh " sîgası da, daimî bekaa demek olan felah ve necat yoluna çağırmaktır ki, bu da maâd ve ukbâyı tasdikten ileri gelir. Bu lâfızların tekrar edilmesi, mazmunlarını te'kîd içindir Ezânın fâideleri namaz vaktinin girdiğini haber vermek; halkı cemâatle namaz kılmaya çağırmak; Ġslâm Ģeâirini izhâr gibi pek mühim Ģeylerdir. Bu i'lâm Ġçin fiilin değil de sözün tercih edilmesinin hikmeti, sözün kolaylığı, herkes Ġçin her zaman ve mekânda kolayca yapılabilmesidir.(Ġbn Hacer, Aynî). Ezan 'in BaĢlaması Ezanın baĢlaması hakkında birçok sahâbîlerĠn rivayetleri vardır. Bunların lâfızları ayrılıklar gösterse de ma'nâlan birbirine yakındır. Bunlar içinde en câ-mĠâlı olanlardan birisi de, Abdullah ibn Zeyd'in kendi rivayetidir. Bu, Enes ibn Mâlik tarafından da rivayet edilmiĢtir: Abdullah ibn Zeyd (R) Ģöyle dedi: Rasûlullah (S) namâzın^cemâatle kılınabilmesi için çan (nâkûs) yapılıp çalınmasını emrettiği sırada idi.Uykuda iken bana elinde nâkûs bulunan biri uğradı. Ona: Ey Allah'ın kulu, Ģu nâkûsu satar mısın? dedim. Ne yapacaksın? dedi. Bununla insanları namaza çağırırız, dedim. Sana daha hayırlısını göstersem olmaz mı? dedi. Hay hay dedim. Bunun üzerine, Ģöyle dersin, dedi: Allahu Ekber Allahu Ekber Allahu Ekber Allahu Ekber EĢhedu en lâ ilahe ille'Hah EĢhedu en lâ ilahe il/'Hah EĢhedu enne Muhammeden rasûlu'llah EĢhedu enne Muhammeden rasûlu'llah Hayye ale's-salât Hayye ale's-salât Hayye ale'l-felâh Hayya ale'l-felâh Allahu Ekber Allahu Ekber Lâ ilahe ille'Hah. Sonra biraz geri çekildi, sonra yine bana dönüp: Namaza davrandığın vakit de Ģöyle dersin, dedi:
730
2-....... Ġbnu Umer (R) Ģöyle der idi: Müslümanlar Medine'ye geldikleri zaman bir araya toplanırlar da, namaz vaktini gözetlerlerdi. O ilk zamanda namaz için nida edilmezdi. Bir gün bu hususta konuĢtular. Bâzıları: Hrıstiyanlar'm çanları gibi çan edinin, dediler. Diğer bâzıları da, çan olmasın da Yahûdîler'in nefiri gibi boru olsun, dediler. Umer: Namaza çağıracak bir adam niye göndermiyorsunuz?
Allahu Ekber Allahu Ekber EĢhedu en lâ ilahe ille'Hah EĢhedu enne Muhammeden rasûlu'llah Hayye ale's-salât Hayye ale'l-felâh Kad kaameti's-salâtu Kad kaameti's-salâtu Allahu Ekber Allahu Ekber Lâ ilahe ille'Hah. Sabah olunca Peygamber'in yanına geldim ve gördüğüm rü'yâyı kendisine haber verdim. "înĢâallah hakk ru'yâdır. Bilâl ile beraber kalk da gördüğünü ona öğret, ezanı okusun; çünkü sesi senden daha yüksektir" buyurdu. Bilâl ile beraber kalktık, ben ona öğretmeye, o da okumağa baĢladı. Bu sırada Umer ibn Hattâb bunu evinden duydu. Elbisesini (ridâsını) sürüyerek acele çıktı ve: Yâ Rasûlaliah, seni hakk Ġle gönderen Allah'a yemîn olsun ki, onun gördüğünü ben de gördüm, dedi. Rasûlullah: "Öyle olunca Allah'a harn'd ve sena olsun!" buyurdu (Ebû Dâvûd, es-Sünen). Bu hadîsi bâzı farklarla Tirmizî es-Siinen'de, Ahmed Ġbn Hanbel el-Müsned'dc, Ġbn Hıbbân es-Sahıh'dc rivayet etmiĢlerdir.
731
dedi. Rasûlullah bunun üzerine: "Yâ Bilâl, kalk, namaz için nida et (yânî ezan oku)" buyurdu 973[3].
2- Bab: Ezan Lafızları İkişer İkişerdir
3-.......Enes (R) Ģöyle demiĢtir: Bilâl'e ezan lâfızlarını ikiĢer ikiĢer; ikaamet lâfızlarım da birer birer söylemesi emr olundu; yalnız "Kad kaameti's-salâtu" lâfzı müstesna (ki onu iki defa söylemekle emrolundu) 974[4]. 4-.......Enes (R) Ģöyle demiĢtir: Ġnsanlar çoğaldığı zaman, namaz vaktini tanıyageldikleri bir 973[3] Ezan'm Lâfızları ve Sıfatı; Bunu gösteren hadîs Ģudur: Muâz ibn HĠĢâm Ģöyle haber verdi: Bana babam, Âmir elAhvel'den; o da MekhûFden; o da Abdullah ibn Muhayriz'den; o da (Peygamber'in müezzini) Ebû Mahzûre(R)'den tahdîs etti ki, Allah'ın Peygamberi (S) Ebû Mahzûre'ye Ģu ezanı: Ġki kerre "Allahu Ekber", iki kerre "EĢhedu en lâ ilahe ille'Hah", iki kerre "EĢhedu enne Muhammeden rasûlu'llgh" diye telkin buyurduktan sonra, yine iki kerre "EĢhedu en lâ ilahe ille'Hah", iki kerre "EĢhedu enne Muhammeden rasûlu'llah", iki kerre "Hayye ale's-salât", iki kerre "Hayye aie'l-felâh"; Ġshâk'ın rivayetinde iki kerre "Allahu Ekber", bir kerre "Lâ ilahe ille'Hah", diye öğretmiĢtir (Müslim, Es-Salât; "Ezanın Sıfatı babı", II, 11). 974[4] Ezan lâfızlarının çoğu ikiĢer olarak tekrarlandığı için, Enes böyle demiĢtir. Yoksa ezanın evvelindeki tekbîrlerin dört olduğu bilinmektedir
732
Ģeyle alâmetlendirmeyi konuĢtular. Bir ateĢ tutuĢturmayı yâhud da bir çan çalmayı zikrettiler. Nihayet Bilâl'e ezan lâfızlarını ikiĢer ikiĢer, ikaamet lâfızlarını da birer birer söylemesi emrolundu 975[5].
3- Bab: "Kad Kaameti's-Salatu" Kavli Müstesna Îkaamet Lafızları Tekrar Edilmez
5-.......Bize Hâlid, Ebû Kılâbe'den; o daEnes'ten olmak üzere tahdîs etti. Enes (R) Ģöyle demiĢtir: Bilâl'e ezan lâfızlarını çiftlemesi, ikaamet lâfızlarını tek tek söylemesi emrolundu 976[6].
975[5] Bu hadîslerde mechûl sîgasıyle Bilâl'e emrolundu, denilmiĢtir. Hiç Ģübhe yok ki, bu emri veren Rasûlullah'tır. Ezan cümlelerinin ikiĢer, ikaamet cümlelerinin birer defa söylenmesinin hikmeti Ģu denildi: Ezan gâiblere i'lâmdır. Binâenaleyh gâiblere daha çok ulaĢıcı olması için cüzleri tekrar edilir. Ġkaamet ise hâzırlar içindir. ĠĢte bundan dolayı ezâmn, ikaamet hilâfına yüksek bir yerde okunması, ezanda sesin ikaametten daha yüksek olması, ezanın tertilli; ikaametin ise sür'atli olması müstehâb olmuĢtur (Ġbn Hacer). 976[6] Ezanda cümleleri ikiĢer ĠkiĢer söylemek, ikaamette teker teker söylemek mes'e-lesinde üç imâm ile Hanefîler arasında görüĢ ayrılığı vardır. ġafiî, Ah'med ibn Hanbel, Mâlik'in hüccetleri_bu hadîs ile yukarıda geçen Abdullah Ġbn Zeyd ibn
733
Ġsmail ibn Uleyye Ģöyle dedi: Ben bu Hâlid hadîsini, Eyyûb es-Sahıyanı ye zikrettim deo:Bu ikaamet lâfz, (yânî ‗Kad kaameti‘s-salatu sözu)
Abd Rabbih hadîsi ve Peygamber'in Ebû Mahzûre'ye ezan lâfızlarını ikiĢer, ikaamet lâfızlarını birer olmak Üzere okumasını emir-buyurmasına dâir olan Bu-hârî'ninEPâlu'lIbâdKitâbı'ndaki diğer hadîsidir. Medine ahâlisinin amelinin de böyle olması ve Hicaz, ġâm, Mısır ve Mağrib diyarına kadar uzak Ġslâm memleketlerinde bu amelin câri olması, hüccetlerine daha ziyâde kuvvet vermiĢtir. Hanefîler ise, gerek hacc mevsimlerinde, gerek diğer günlerde bütün Ġslâm yurd-lan ahâlîsinin toplantı ve buluĢma yeri olan Mekke'de amelin ikaamet lâfızlarını ikiĢer söyleme olduğuna bakarak, diğer üç imâma muvafakat etmezler. Ve ezan ile ikaamet cümleleri ikiĢerdir derler. Onların da kendilerine göre delilleri vardır. Ezanın evvelinde tekbîri dörtlemek, Abdullah ibn Zeyd ile Ebû Mahzûre'-nin sahîh rivayetlerine muvafıktır. Bununla beraber bu hadîsler yirie sahîh olan diğer vecihlerden ikiĢer tekbîr ile de rivayet edilmiĢ olduklarından, Ġmâm Mâlik bunlara tutunarak tekbîri iki defa söylemeye kaail olmuĢtur. Peygamber'in müezzinleri dört zât idi: Medine'de Bilâl ibn Ebî Rebâh ile Amru'bnu Ümmi Mektûm, Küba'da Sa'du'l-Karaz yâhud Sa'du'l-Karazî, Mekke'de Ebû| Mahzûre'dir.[Bunların içinde Ebû Mahzûre gibi ezanda tere? edenler olduğu gibi, ikaamette tesnîye edenler de vardır. Bilâl ise ezanda tercî' yapmaz, ikaametle lâfızları birer defa söylerdi. Ġmâm ġafiî ile Mekke ahâlîsi Ebû Mahzûre'nin ezanı ile Bilâl 'Ġn ikaametine futundular. Ebû Hanîfe ile Irak ahâlîsi Bilâl'ın ezanı ile Ebû Mahzûre'nin ikaametini aldılar. Ahnıed ibn Han-bel ile Medîne ahâlîsi Bilâl'ın ezanı ile ikaametini aldılar. Ġmâm Malik ise, iki cihetten bunlara muhalefet etti: Ġkaamet cümlelerini ĠkiĢer söylediği gibi, tekbîrleri de ĠkiĢer söyledi. Netîce olarak bu okuyuĢların hepsi de sahihtir ve delilleri vardır.
734
müstesnadır, dedi 977[7].
4- Ezan Okumanın Fazileti Babı
6-.......(Ebû Hureyre -R- Ģöyle demiĢtir:) Rasûlullah (S) Ģöyle buyurdu: "Namaz için nida edildiği zaman, Ģeytân, ezanı iĢitmemek için yüzgeri dönüp yellene yellene kaçar 978[8]. Müezzin nidayı bitirince yine gelir. Nihayet namaz için ikaamet edilince yine yüzgeri edip kaçar. Müezzin ikaameti
977[7] Yânî ikaametle bu "Kad kaameti's-salâtu" cümlesi iki kerre söylenir. Çünkü ikaametten bizzat kasdolunan, odur. 978[8] Burada bir temsil vardır: ġeytanın kaçarken hâli, apansızın büyük bir korku ve dehĢete kapılmıĢ kimsenin hâline benzer demek istenir ki, böyle olan kimsenin nasıl dizlerinin bağı çözülür, eklemleri gevĢer ve sinirleri boĢanıp sidik ve dıĢkı mahreçlerini tutamaz olursa, o da öyle olur. Bu takdirce Ģeytâna, böyle Ģiddetli korkuya düĢmüĢ kimse gibi yellenme isnâd edilmiĢ demektir. ġârih Taybî: ġeytân, ezanı iĢitimemek için kendi sesi ile kendisini iĢgal eder ki, bu ses, takbih olarak, yellenmeye benzetilmiĢtir, der. Bununla beraber kendisine keyfiyyeti bilinmeyerek- hakîkat ma'nâsınca yellenme isnâd edenler de vardır. Müslim'in Ebû Hureyre rivayetinde " Ve lehu husâsun" ta'bîrî her iki ma'nâyı muhtemildir. Husâs; yellenme ma'nâsma geldiği gibi, hızlı koĢup kaçma ma'-nâsina da gelir. Binâenaleyh Ģeytanın "Ģiddetli kaçması, yellenme ile kaçma ma'-nâstna ikaame edilmiĢ oluyor
735
bitirince gelir 979[9], insan ile nefsi arasına sokulur, fulan Ģeyi hatırla, fulan Ģeyi hatırla diyerek (namazdan evvel insanın) hiç de aklında olmayan Ģeyleri hatırlatır durur. Tâ insan kaç rek'at kıldığını bilmez oluncaya kadar (kendisiyle uğraĢır)".
5- Bab: Ezan Okumada Sesi Yükseltmek
Umer ibnu'l-Abdilazîz de (bir müezzine): "Ya külfetsiz ezan oku, yâhud yanımızdan ayrıl" demiĢtir 980[10].
979[9] Bu metindeki "Müezzin ezanı bitirdiği zaman" ve "Müezzin ikaameti bitirdiği zaman" cümleleri böyle ma'lûm sîga ile geldiği gibi, mechûl sîgası ile de gelmiĢtir. Bu hadîs, ezanın ve ezan okumanın büyüklüğünü i'lâm ediyor. Çünkü Ģeytân ezandan kaçıyor da, namaz içinde daha faziletli olan Kur'ân okunurken kaçmıyor. Tabîatiyle müezzin ezanı Allah rızâsı için okursa, bu büyük faziletten nasîblenecektir. 980[10] Bu ta'lîki, Ġbn Ebî ġeybe mevsûlen rivayet etmiĢtir. Müezzinin kim olduğu zab-tedilmemiĢ ise de, hâdise Umer ibn Abdilazîz'in Medîne valiliği zamanına tesadüf ettiğine göre, bu zâtın, Peygamber'in müezzini olan Sa'du'î-Karaz'ın çocuklarından biri olması gâlib zanndır. Külfetsiz ezandan maksad, tatrîb külfetinden âzâde, gamgamasız ezandır. Yoksa sesi uzatmak değildir. Bu ta'lîkin bir benzerini Dârakutnî, hafif bir sened ile Ġbn Abbâs'ian Ģöyle rivayet ediyor: Rasûlullah'm tatrîb ile ezan okur bir müezzini vardı. Peygamber kendisine: "Müezzin dediğin sehl
736
7-.......Bize Mâlik, Abdurrahmân ibn Abdillah ibn Abdirrahmân ibn Ebî Sa'sa'a el-Ensârî sonra elMâzinî'den; o da babası Abdullah'tan haber verdi. Ona da Ebû Saîd el-Hudrî (R) haber verip Ģöyle demiĢtir: Görüyorum ki, sen davarı ve kırları seviyorsun. Davarların baĢında yâhud bâdiyende iken namaz için ezan okuyacak olduğun zaman tîz sesle nida et. Zîrâ müezzin, sesinin yetiĢtiği yere kadar inĢân, cinn, hattâ hiçbirĢey yoktur ki, ezanı duymuĢ olsun da kıyamet gününde müezzin lehine Ģahadette bulunmasın. Ebû Saîd (hadîsin sonunda): Ben bunu (yânî müezzinin sesinin yetiĢtiği yere kadar insan ... ifâdesini) Rasûlullah(S)'tan iĢittim, dedi 981[11].
ve semh olur, yânî suhulet ve semaha! i/e külfetsiz ezan okur. Ya ezanın sehl ve semh olsun, ya ezan okuma" buyurdu. AnlaĢılan Umer ibn Abdilazîz'in müezzini de ezan kelimelerini behi etmeyecek derecede nağme-perdâzlık ediyormuĢ. Bu ise "Fasih o/andan, yânî ezan lâfızlarını açık söyleyenden baĢkası size ezan okumasın" hadîsiyle nehyedilmiĢtir. 981[11] Bu hadîsten, müezzinin sesini uzaklara eriĢtirmek için tîz perdeden ezan okuması ve yüksek yere çıkması mendûb olduğu ve münferiden de ezfın okuyabileceği hükümleri çıkarılır.
737
6- Ezan Okunması Sebebiyle Kan Akıtmaktan Alıkonacağı Babı 982[12]
8-.......Enes (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) bizleri bir kavm üzerine gazaya götürdüğü vakitlerde sabah olmadıkça ve beklemedikçe bize hücum ettirmezdi. Bekler, ezan sesi iĢitirse onlara saldırmaktan vazgeçerdi. Ezan sesi iĢitmezse üzerlerine baskın yapardı. Enes dedi ki: BU Hayber'e doğru yola çıktık; nihayet geceleyin onların yurduna ulaĢtık. Sabah olup da bir ezan iĢitmeyince, Rasûlullah hayvanına bindi. Ben de Ebû Talha'nın hayvanının arka tarafına bindim. Benim ayağım muhakkak surette Peygamber'in ayağına dokunuyordu. Ora halkı sepetleri ve çapalarıyîe bize doğru çıktılar. Peygamber'i gördükleri vakit: Muhammed; vallahi Muhammed ve hamîs yânî ordu! dediler. Enes dedi ki: Rasûîullah onları görünce: "Allahu Ek-ber. Hayber
982[12] Bâb baĢlığındaki "el-Hakn", alikomak ma'nâsınadır; birinci ve ikinci bâblar-dandır. Kati olunacak adamın kanını akıtmayıp, kailden azade kılmak ma'nâsınadır ki, heder eylemenin mukaabilidir (Kaamûs Ter.).
738
harâb oldu. Biz bir kavmin yurduna indik mi, itizar edilmiĢ olanların hâli yaman olur'1 buyurdu 983[13].
7-İnsan Müezzini İşittiği Zaman Ne Söyler Babı 984[14]
9-.......(Ebû Saîd -R- ĢöyledemiĢtir:) Rasûiullah (S): "Müezzinin nidasını iĢittiğiniz zaman siz de onun
983[13] Buhârî bu hadîsi, uzun ve kısa metinlerle, ilgisi bulunan fıkhî meS'elelere delîl olmak üzere birçok yerlerde zikretmiĢtir. Nitekim evvelce KĠtâbu's-Salât'ta uyluğun avret sayılıp sayılmayacağı mes'elesini tahkik münâsebetiyle zikretmiĢti. Burada ise bir memlekette ezan okunmasının -Ġslâm'a delâlet etmesi dolayısiyle «kan dökülmemesine sebeb olduğunu anlatmak istemiĢ ve buna delîl olarak sev-ketmiĢtir. Ġleride Cihâd, Mağâzî ve Nikâh Kitâblarında da gelecektir. Hadîsin son fıkrası es-Saffât: 177. âyetine meâlen yakın bir ifâdedir. Ezan, Ġslâm Dîni'nin Ģiarı olduğu için, terk edilmesi caiz olmayan hükümlerdendir. 984[14] Buhârî bu hususta ihtilâf olduğu için, müezzini iĢitenin söyleyeceği sözü baĢlıkta açıklamadı. Lâkin babın altında biri Ebû Saîd'den, diğeri Muâviye'den olmak üzere iki hadîs zikretti. Ebû Saîd'inki âmmdır. Ġkincisi, bu umumîliği tahsîs etmektedir. Buhârî bununla, kendi tercîhinin ve cumhurun tercihinin "fiayy'a-le"\cr müstesna, müezzinin sözlerini aynen söylemek olduğuna iĢaret etmiĢ gibidir.(Aynî).
739
demekte olduğu sözler gibi söyleyiniz" buyurdu 985[15].
10-.......Bana'îsâibn Talhatahdîs etti. O da Muâviye'den iĢitmiĢtir. Muâviye bir gün ezan okunurken müezzinin dediklerini "EĢ-hedu enne Muhammeden rasûlu'llah" sözüne kadar aynen tekrar etmiĢtir 986[16].
11-......Bize HiĢâm, Yahya'dan; geçen hadîs tarzında tahdîs etti. Yahya ibn Ebî Kesîr Ģöyle dedi: KardeĢlerimizin bâzısı bana tahdîs etti ki, Muâviye, müezzin "Hayye ale's-sctlât" dediği vakit "Lahavle ve/â kuvvete illâ billahi" demiĢ, ondan sonra da: ĠĢte biz Peygamberimizin böyle söyler olduğunu iĢittik, diye Ġlâve etmiĢtir 987[17].
985[15] Cumhura göre, müezzinin söylediği "Hayye ale's-sa/ât" ve "Hayye ale'l-/ı?/â/î'1ardan mâadâki lâfızları söylemesinin ardından, peyderpey ve aynen tek-râr etmek lâzımdır. Bu iki lâfızdan sonra da "Havka/e" yânî "Lâ havle velâ kuvvete illâ billahi" demekle icabet olunur 986[16] Bu hadîse göre amel edip, yalnız tekbîrlerle teĢehhüdlere icabet edenler olduğu gibi, "Havkale"\erden sonra sükût edenler de vardır, ondan sonrakileri de tek-râr edenler vardır 987[17] Havkale; "Allah'a ma'siyetten tahavvül ancak Allah'ın verdiği ismet ile, tâate kuvvet ve iktidar da ancak O'nun yardımı
740
8- Ezan Okunup Tamamlandığı Zamanki Dua Babı
12-.......Câbir (R)'den: Rasûlullah (S) Ģöyle buyurmuĢtur: "Hekim ezanı iĢittiği zaman 988[18]: Allâhumme Rabbe hâzihda'vetVt-tâmme ve's-salâtil kaaimeti, âti Muhammeden el-vesîlete vel-fadîlete ve'b 'ashu makaamen Mahmuden ellezî vaattehu (= Yâ Allah, ey bu tam da'vetin ve kılınmak üzere olan bu namazın Rabb'ı, Muham-med'e vesileyi, fazileti ihsan et. Bir de kendisine va'd ettiğin Makaa-mu Mahmûd'u verip oraya ulaĢtır) derse, kıyamet gününde benim
ile hâsıl olabilir" ma'nâsmadir. Da'-vetĠ iĢiten mü'min bunu söylemekle, icabetle hâsıl olacak ni'metin, icabet etme-mekle de edilecek ma'siyetin azametini hatırlıyarak, Ġlâhî lütfün ancak Ġlâhî tevfîkle müyesser olabileceğini söylemiĢ oluyor. Ezanı iĢiten herkes, mâni'i olmadıkça müezzine icabet eder. Kur'ân okumak, zikr ve tesbîh gibi fiillerle meĢgul iken ezanı duyarsa, kıraati, zikri, tesbîhi geri bırakarak dinler ve kelime kelime cevâb verir. Ġcabetten baĢka hiçbir iĢle meĢgul olunmaz. 988[18] Ezanın tamâmını iĢittiği zaman demektir. Niîekim Müslim'in Abdullah ibn Amr rivayetinde: Müezzinin demekle olduğunu deyin, sonra bana (asliye edin, sonra benim için Allah'tan vesile isteyin" lâfzıyle gelmesi de bunu te'yîd eder
741
Ģefaatim ona vâcib olur" 989[19]
9- Ezan Okumak Hususunda Kur’a Atmak Babı
Ve zikrolunur ki, bir takım topluluklar ezan okumak hususunda ihtilâf etmiĢlerdir. Sa'd ibn Ebî
989[19] Davet, ezan lâfızlarıdır ki, tevhide da'vettir. Tam olması da sözlerin en tamâmı olan Tevhîd kelimesini müĢtemil olduğu içindir. Tam ve kâmil olmasının bir vechi de, tebdil ve tağyîre ma'rûz olmaması ve kıyamet gününe kadar bakî ve akaaĠdi tamamen cami' olmasıdır. es-Salâtu'!-Kaaime, Ģu kılınmak üzere olan namaz demek olduğu gibi, dâim, yer ve gökler bakî kaldıkça nesh ve tebdile uğramıyacak olan namaz ma'nâsına gelir. Vesile, lügat yönünden, bir büyüğe yakınlaĢmaya sebeb olacak Ģey demektir. Buradaki örfî ma'nâsını, Müslim.'in Abdullah Ġbn Amr'dan rivayet ettiği Ģu mealdeki hadîs tefsîr etmektedir: "Sonra bana sala t ve selâm getirin. Zîrâ her kim bana t asi iye ederse, ondan dolayı Allah ona on kerre tas/iye buyurur. Sonra benim için Allah 'tan vesileyi dileyin, çünkü o cennette bir menziledir ki, Allah kullarından yalnız bir kuldan baĢkasına lâyık olmaz. Umarım ki, o kul ben olayım. Öyle ise benim için vesileyi her kim Allah'tan dilerse, Ģefaati hakk eder". Makaamu Mahmûd, her lisânın hamd ve senasına lâyık makaam demektir ki, o makaamda olanı bütün evvelkiler ve sonrakiler medh ve sena eder. Bu makaam "Ütnîd edebilirsin, Rabb'in seni bir Makaamu Mahmûdfa gönderecek-fr>"(elĠsrâ:79) âyetinde Peygamberimize va'd olunan makaamdır. Beyhakî'nin rivayetinde duanın sonunda:" HiçĢübheyok ki Sen va'dinden dönmezsin" ziyâdesi vardır
742
Vakkaas da bunlar arasında kur'a atmıĢtır 990[20].
13-.......Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) Ģöyle buyurdu: "Ġnsanlar ezan okumakta ve birinci saf/ta neler olduğunu bilseler de kur'a atmaktan baĢka çâre bulamasalar, muhakkak kur'a atarlardı. Yine insanlar her namazın ilk vaktinde olan fazileti bilir olsalardı, ona ulaĢmak için muhakkak öne geçme yarıĢı yaparlardı. Yine insanlar yatsı ile sabah namâzlarmdaki sevabı bilselerdi, muhakkak bu iki namazın cemâatine emekleye emekleye (yâhııd kıç üstünde sürüne sürüne) de olsa giderlerdi" 991[21].
990[20] Bu ta'lîki, Seyf ibnUmer el-Futûh'ta ve Taberî, Abdullah ibn ġubrume'den mev-sûlen rivayet etmiĢlerdir. Bu, Umer ibn Hattâb zamanında 15. hicret yılında Ka-dîsiye fethinde olmuĢtur. Bu rivayete göre Kadîsiye öğleden evvel f'eth olunmuĢtur. Herkes yerli yerine döndüğü vakit müezzinin Ģehîd olduğu meydana çıkmıĢ. Birçok kimseler ezanı ben okuyayım diye niza7 etmiĢler. BaĢkumandan Kadisiye fâtihi ve Sâsânî Devleti'ne son veren Sa'd ibn Ebî Vakkaas'a gelinmiĢ. O da kur'a ile birini müezzin ta'yîn edip, nizâ'ı bertaraf etmiĢtir. 991[21] Habvun, ellerini ve dizlerini yere basarak emeklemek ma'nâsına ve kıçüstü sürüne sürüne gitmek ma'nâsına gelir. Bu hadîs Ģanları müsâvî olan hakk sahihlerinden birini veya birkaçını tcrcîh etmek için kur'a çekmenin meĢruluğuna delâlet eder
743
10- Ezan Okuma Arasında Kelam Etmek
Babı
Ve Süleyman ibn Surad (R), ezan okuması arasında konuĢmuĢtur 992[22]. el-Hasen el-Basrî de: Müezzinin, ezan okurken yâhud ikaamet ederken gülmesinde be's yoktur, demiĢtir 993[23].
14-.......Abdullah ibnu'l-Hâris Ģöyle demiĢtir: Abdullah ibn Abbas (R) çamurlu bir (cumua) gününde bize hutbe îrâd edeceği sırada, müezzine, ezan okurken "Hayye ale's-salâti" sözüne ulaĢtığı zaman "es-Salâtü fi'r-rıhâl (= Namaz evlerde kılınacak)" diye nida etmesini emretti. Bu emirden dolayı insanların bâzısı bâzısına baktı. Bunun üzerine Ġbn Abbâs: Müezzine böyle nida ettirmeyi Ġbn Abbâs'tan çok daha hayırlı 992[22] Buhârî bu ta'lîki tarih'inde mevsûlen rivayet etmiĢtir. Bu zâtın adı Câhiliyyei devrinde Yesâr idi. Peygamber ona Süleyman ismini verdi. Hicretin 65. yılında 4.000 kiĢinin kumandanı olarak Hüseyin'in intikaamını almak mücâdelesinde iken, Cezîre'de Ģehîd edilmiĢtir. Bu sahâbV, asker içinde ezan okurken, ezân arasında hizmetçisine bir ihtiyâç için emir verirdi. Bunu Buhârî'nin lâfzı ile Ġbn Ebî ġeybe de rivayet etmiĢtir 993[23] Bu ta'iîki deÜbn Ebî ġeybe el-Musannaf‘ında rivayet etti.
744
olan kimse (yânî Peygamber) yapmıĢtır. Bu (yânî cumua namazı) zarurî ve vâcib bir Ģeydir, dedi 994[24].
11- Kendisine Vaktin Girdiği Haber Verecek Biri Bulunduğu Zaman Gözlere Kör Olan Kimsenin Ezan Okuması(nın Cevazı) Babı
15-.......(Abdullah ibn Umer -R- Ģöyle demiĢtir): Rasûlullah (S)Ģöyle buyurdu: "Bilâl, ezanını gece okuyor. Binâenaleyh sizler îbnu Ümmi Mektûm ezan okuyuncaya kadar yiyiniz içiniz,". Sonra râvî: Ġbnu Ümmi Mektûm gözlen kör bir kimse idi. Kendisine sabah oluyor, sabah oluyor denilmedikçe. ezan okumazdı, dedi 995[25]. 994[24] er-Rahl, insanın meskeni ve eĢyasının bulunduğu yere denir. Bu, ister bĠnâ ister binasız bir yer olsun, seferde hazarda insanın durağı, menzili ra/j/'dır. Ġbn Abbâs, cemâate gelmiĢ olanlarla yetinerek cumuayı ikaame etmek; gelmemiĢ olanları da zahmetten kurtarmak istemiĢtir. Cemâate gelemeyenler tabiî olarak" evlerinde öğle namazını kılmakla yetinirler 995[25] "Esbahle" ta'bîrleri "Sabaha girdin" Ģeklinde değil de, "Sabaha giriyorsun; sabah oluyor" seklinde terceme edilmesi, fecrin tulû'undan sonra yemek ve içmenin Ġttifakla haram olmasından dolayıdır. Kendisine vakti haber verenler, vaktin evvelinden biraz Önce, vakiin yaklaĢtığını hab'cr vermiĢ oluyorlar.
745
12- Ezan, Fecrin Tulu'undan Sonradır Babı 996[26]
16-.......Abdullah ibn Umer (R) Ģöyle demiĢtir: Bana Hafsa Ģöyle haber verdi: Müezzin sabahı gözetlemek için durup beklediği ve sabah belirdiği zaman Rasûlullah (S) farz namaz ikaame olunmazdan evvel hafîf iki rek'at namaz kılardı.
17-.......Mü'minlerin annesi ÂiĢe (R): Peygamber (S) sabah namazının nidası, yânî ezam ile ikaameti arasında iki hafîf rek'at namâz kılardı, demiĢtir 997[27].
18-....... Bize Mâlik, Abdullah ibn Dinar'dan; o da Abdullah ibn Umer(R)'den oimak üzere haber verdi
Buhârî bunu, a'mânın ezanının sahîh olabileceğine delîl olarak sevk etmiĢtir 996[26] Yânî sabah namazı için mu'teber olan ezan, fecrin tulû'undan sonradır 997[27] Sabah namazının râübesini hafîf kılmak müstehâbdır. Peygamber bu râtıbenin Ukrek'atındaf&iAaiie "Kul yâ eyyühe'lkâfirûn'\ ikinci rek'ai £a Fatiha ile''Kul huve'flâhu ahad" ve diğer rivayetlerde de diğer âyetleri okumuĢtur.
746
ki, Rasûlullah (S) Ģöyle buyurmuĢtur: "Bilâl ezam geceleyin okuyor. Binâenaleyh sizler Ġbnu Ümmi Mektûm ezan okuyuncuya kadar yiyiniz, içiniz" 998[28].
13- Fecrden Evvelki Ezan Babı 999[29]
19-.......Bize Zuheyr tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Süleyman et-Teymî, Ebû Usmân en-Nehdî'den; o da Abdullah ibn Mes'ûd'dan olmak üzere tahdîs etti. Peygamber (S) Ģöyle buyurmuĢtur: "Bilâl'in ezanı hiçbirinizi -yâhud: Sizden hiçbir kimseyi- sahur yemeğinden alıkoymasın. Çünkü o henüz gece iken ezan okur. Onun bu okuması, ibâdetle kaaim olanınızı (artık sabah yaklaĢıyor diye) vazgeçirmek, uykuda olanınızı da uyandırmak içindir. Fecr -yâhud sabah-, böyle zahir olmak değildir; tâ böyle olmayınca fecr 998[28] Bilâl'in vaktinden evvel ezan okuması, namaza da'vet için değil, -bundan sonra gelecek hadîste beyân edileceği üzere- uytaıda olan uyansın, oruç tuîacak olan sahurunu hemen yesin, gece namazında olan namazını kısa kesip vitir namazına baĢlasın içindir, demiĢlerdir 999[29] Yânî meĢru' mudur, değil midir; fecrden sonraki ezan yerine geçer mi, geçmez de tekrar ediür mi? Buhârî buradaki Abdullah ibn Mes'ûd hadîsini fecrden evvel czân okunabileceğine delîl olarak getirmiĢtir.
747
olmaz"- Râvî Zuheyr dedi ki: Peygamber ("Fecr böyle zahir olmak değildir" derken) parmaklarını yukarıya kaldırıp baĢ aĢağıya dikdi 1000[30]. ("Tâ böyle olmayınca" derken de) Sebbâbelerini yânî Ģehâdet ve orta parmaklarını üst üste bindirip sağa sola uzatmak suretiyle iĢaret buyurdu 1001[31].
20- Bize Ġshâk tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Ebû
1000[30] Bu, fecri kâzib'i ta'rîf içindir. Beyân edilen Peygambcr'in bu iĢareti, ufuktan baĢ semtine doğru uzanan mustatîl nuru gösterir 1001[31] Bu da fecri sâdıkı ta'rîf içindir. Peygamber'in iĢareti sâdık sabahta ufukta görünen yaygın nuru gösterir. Her iki fecri anlatmak için, bu iki türlü iĢaretten daha uygunu olamaz. Her Ġkisi de Peygamberler ve rasûllere hass bir beyân ve îzâh kudreti ile, en anlamaz kimselere anlatabilecek vech ile ta'rîf buyurulmuĢ-tur. Fecri kâzib dediğiniz ve fıkıh kitâblarında oruç ve namaz mes'eleleri arasında ehemmiyetle bahsedilen zıya' hâdisesi, sabahlan doğu tarafından -tabanı ufukta, mihveri göğe doğru uzanmıĢ ve ziyası saman yolu zıyâsma benzer- akçıl, donuk ve pek uzun bir nûrânî ehram (piramit) suretinde zahir olur ki, bu ehramın tabam ufukta ve güneĢin bulunduğu cihette olduğu ve nûrânî bir sütün gibi ufkun üstünde baĢa doğru gittikçe incelerek göründüğü Ġçin, fakîhler dilinde buna "beyaz mustatîl" nâmı verilir. Bu beyaz mustatîlin dağılıp zail olmasıyle beraber ufukta bütün doğu tarafına boydan boya uzanmıĢ bir çizgi gibi subhu sâdık zuhur eder ki, bu "beyaz musta'rîd", oruçlu için yeme ve içmenin haram, müslümân için sabah namazının farz olduğu zamanın nihayeti ve baĢlangıcıdır.. (Ahmed Naîm, Tecrîd Tercemesi, II, 478-480).
748
Usâme haber verdi. Ubeydullah: Bize tahdîs etti, dedi 1002[32]. el-Kaasım ibn Muhammed'den; o da ÂiĢe'den ve Nâfi'den; o da Ġbn Umer'den: Rasûlullah (S) buyurdu ki; ... H1003[33] ve yine bana Yûsuf ibn îsâ elMervezî tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize el-Fadl (ibn Mûsâ) tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Ġbnu Umer'in oğlu Ubeydullah, el-Kaasım ibn Muhammed'den; o da ÂiĢe'den olmak üzere tahdîs etti. Peygamber (S): "Bilâl ezanı gece-leyin okur. Binâenaleyh Ġbnu ÜmmiMekîûm ezan okuyuncaya kadar yiyiniz ve içiniz" buyurdu.
14- Bab: Ezan İle İkaamet Arasında Ne Kadar Fasıla Vardır?
Ve namaz ikaametini bekleyen kimse (ezandan sonra ne kadar bekler)? 1002[32] "Bize tahdîs etti" sözünde takdîm-te'hîr vardır. Terkibin aslı: Ebû Usâme: Bize Ubeydullah el-Kaasım'dan tahdîs etti, Ģeklidir. Sanki râvî burada aslı üzere zikretmemiĢ olan Ģeyhinin lâfzını gözetmiĢ gibidir 1003[33] Bu "H", hadîsin metninin zikrinden önce bir Ġsnâddan diğer isnada tahvîle iĢarettir. Hâil'e veyâ hadîs'e iĢarettir de denilmiĢtir
749
21-.......Bize Hâlid, el-Cuveyrî'den; o da Ġbn Bureyde'den; o da Abdullah ibn Mugaffel el-Müzenî (R)'den olmak üzere tahdîs etti. Rasülulluh (S) üç kerre: "Her iki ezan (yânî her ezan ile ikaamet) arasında, kılmak isteyen için bir namaz vardır" buyurmuĢtur1004[34].
22-.......Enes Ġbn Mâlik (R) Ģöyle demiĢtir: Müezzin ezan okuduğu vakit, Peygamber, sahâbîlerinden bir takım insanlar acele ile direklere doğru durup namaz kılarlardı. Nihayet Peygamber (S) çıktığı vakit onları öyle akĢam namazının farzından evvel iki rek'at kılıyorlar hâlde bulurdu. Hâlbuki ezan ile ikaamet arasında (çok) bir Ģey yoktu. Usmân ibn Cebele ve Ebû Dâvûd da ġu'be'den gelen rivayette Ģöyle demiĢtir: Ezan ile ikaamet
1004[34] Buhârî bu hadîsi ezan iie ikaamel arasında ne kadar fasıla bırakmak gerekeceğini bildirmek için sevketmiĢtir. Bu iĢarete göre, Ġkisi arasında bir namaz kılacak kadar fâsıia bırakmak lâzım gelir. Tâ ki bu müddet zarfında eemâat hazırlansın, abdestlerini alıp toplanabilsinler
750
arasında ancak az bir müddet vardı 1005[35].
15- (Ezanı İşitmesinden Sonra Namaz Îçin) İkaameti Bekleyen Kimse Babı 1006[36]
23-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S), müezzin sabah namazının ilk ezanını okuduğunda, sabah namazından evvel fecr aydınlığı iyice belirdikten sonra kalkar, hafîf iki rek'at kılar, sonra sağ yanı üzerine uzanır, tâ müezzin namaza ikaamet (edeceğini haber vermek) için gelinceye kadar beklerdi 1007[37].
1005[35] Bu, üst tarafta geçen "Ezan ile ikaamet arasında (çok) bir Ģey yoktu" tarzındaki mutlaklığm takyididir. Yâhud da geçen ibarede menfî olan Ģey çokluktur, burada müsbet olan ise azlıktır. Binâenaleyh çokluğun nefyedilmesi, azlığın is-bâtını gerektirir (Kastallânî). Yânî bu sonuncusu, üst taraftaki "... bir Ģey yoktu" ibaresini "az bir Ģey vardı" Ģeklinde bir tefsîrdir. 1006[36] Bu baĢlığın konulmasından, bunun ekseriya imâma mahsûs olduğuna iĢaret edildiği anlaĢılıyor 1007[37] Burada ilk ezandan maksad, ya vakti ilân için okunan ezandır, ki namaza baĢlanacağını haber vermek için yapılan ikaamete nazaran ilk sayılır; yâhud da bundan evvelki ve sonraki hadîslerde fecru sâdikin girmesinden evvel okunan ezandır. Bu, iki rek'at sabah namazının râtibesidir; farzdan evveldir. Farzdan sonra kılınmaz. Bunun hafîf kılınması müstehâbdır
751
16- Bab: Her Ezan İle İkaamet Arasında Kılmak İsteyen , İçin, Bir Namaz Vardır
24-.......Abdullah ibn Mugaffel (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S): "Her iki ezan (yânî ezan ile ikaamet) arasında bir namaz vardır. Her iki ezan arasında bir namaz vardır" buyurduktan sonra, üçüncüsünde: "Ġsteyen için" sözünü ilâve etti 1008[38].
1008[38] Buhârî bu rivayeti de ezan ile ikaamet arasında bir nafile namaz, yâhud vakit râtibesi kılınabileceğini anlatmak için sevk etmiĢtir. Müslim ile ĠsmâîrTde "Ġsteyen, için" kaydı dördüncü defasında îrâd edilmiĢtir. Ebû Davud'un rivayetinde ise bu kelâm iki defa söylenmiĢtir. AkĢamdan baĢka vakitlerin farzlarından evvel râtıbeler ve sünnetler kılınabileceğinde Ģübhe yoktur. Yalnız akĢam namazından evvel tatavvû' kılınmasında, fakîhler arasında görüĢ ayrılığı vardır.
752
17- Seferde Bir Tek Müezzin Ezan Okusun Diyen Kimse Babı 1009[39]
25-.......Mâlik ibnu'l-Huveyris (R) Ģöyle demiĢtir: Kavmimden beĢ on kiĢilik bir toplulukla beraber Peygamber'inyanma geldim. Yanında yirmi gece kaldık. Peygamber rahîm ve rafîk tabîatli idi. Ehil ve ıyâlimizi özlediğimizi görünce bize: "Dönünüz, onların yanlarında bulununuz. Onlara (dîni) öğretiniz. (Beni nasıl namaz kılar gördünüz ise öylece) namaz kılınız. Namaz vakti geldiğinde içinizden biri size ezan okusun. En yaĢlınız da size imâm olsun" buyurdu 1010[40].
1009[39] Seferde bir tek müezzin.." sözü için mefhûm yoktur; yânî hazarda birden çok olsun ma'nâsı yoktur. Çünkü hazarda da böyledir, bir tek müezzin ezan okur. ġehirlerin kuturları birbirinden uzaklaĢması sebebiyle birkaç müezzin olmasına ihtiyâç duyulursa, her biri bir cihete ezan okur, toplu hâlde okumazlar, denildiğine göre toplu hâlde ezan okumayı ilk ihdas edenler Umeyye oğullan'dır. ġafiî, Kitâbu'l-Umm'de: "Bir müezzinin diğer müezzinden sonra ezan okumasını hoĢ görürüm. Lâkin birçok müezzinin hep birden okumasını hoĢ görmem; meğer ki mescid büyük olsun. Bu suretle her müezzin kendi cihetinde olanlara ezanı duyurmuĢ olur" demiĢtir (Ġbn Hacer.). 1010[40] Ebû Davud'un Sünen'inde Ebû Mes'ûd Bedrî'den nıerfû
753
18- Cemaat Oldukları Zaman Yolcular İçin Dahi Ezan ve İkaamet Olacağı, Arefe ve Müzdelife'de De Böyle Olacağı, Soğuk Yahud Yağmurlu (Gün ve) Gecede Müezzinin "EsSalatu Fi'r-Rihal." Sözü Babı
26-.......Ebû Zerr (R) Ģöyle demiĢtir: Bizler Peygamber'in maiyyetinde bir yolculukta bulunuyorduk. Müezzin (öğle) ezanım okumak istedi. Peygamber (S) ona: "Serinliği bekle!" buyurdu. Bir müddet sonra müezzin yine okumak istedi. Peygamber yine: "Serinliği bekle!" buyurdu. Sonra yine ezan okumak istedi. Peygamber de yine: "Gölge tepelerin
olarak rivayet edilen Ģu hadîste: "Bir kavm içinde Allah 'in Kitabım en çok okuyup belleyen, kıraate en evvel BaĢlamıĢ olan her kim ise, .o kavme o imâm olsun. Kıraat hususunda musâvî iseler, hicreti en kadîm olan hangisi ise o; hicrette de musâvî Ġseler en yaĢlıları hangisi ise o imamlık etsin" buyuruimuĢtur. Metindeki hadîste, gelen hey'etin hep yirmiĢer gece Peygamber'in yanında kalmıĢ ve Kur'ân öğrenme hususunda aralarında farklılık bulunmamıĢ ve hicretleri de bir günde baĢlamıĢ olmasından, ifk iki fazîlet sebebinde aralarında musâvât bulununca, yalnız yaĢ üstünlüğü mes'elesi kalır ki, iste bu hadîste ona riâyete nıe'mûr olmuĢlardır.
754
yüksekliği mikdârına musâvî oluncaya kadar serinliği bekle" buyurdu, müteakiben Peygamber (S): "Sıcağın Ģiddeti cehennemin kaynamasındandır" buyurdu 1011[41].
27-.......Mâlik ibnu'l-Huveyris (R) Ģöyle demiĢtir: Ġki kimse sefere niyet ederek Peygamber'in yanına (vedâya) geldiler. Peygamber (S): "Buradan çıktığınızda (her namaz vakti geldikçe) ezan okuyunuz. Sonra ikaamet ediniz. Sonra en büyüğünüz imâm olsun" buyurdu 1012[42].
28-.......Bize Mâlik ibnu'l-Huveyris (R) tahdîs edip Ģöyle dedi: Bizler Peygamber'in yanma geldik. Biz, yaĢça birbirine akran gençler idik. Peygamber'in yanında yirmi gün yirmi gece ikaamet ettik. Rasûlullah çok merhametli ve çok rıfklı idi: Ehlimizi arzu ettiğimizi yâhud ehlimize iĢtiyak hâsıl ettiğimizi 1011[41] Bu hadîs, Kitâbu Mevâkîîi's-Saiât'ın 19. babında da geçmiĢti 1012[42] Bu hadîslerden ezan Ġle cemâatin yolcular hakkında da meĢru olduğu ve birisinin ezanının bir cemâat için kifayet ettiği Ġstidlal olunur
755
anlayınca, geride kimleri bıraktığımızı bize sordu. Biz de kendisine haber verdik. Rasûlullah: "Haydin (ehillerinizin yanma) dönünüz. Onların aralarında ikaamet ediniz. Onlara öğretiniz, söyleyecek Ģeyleri söyleyip emrediniz" buyurdu. Bir de birçok Ģeyler buyurdu ki, Ģimdi onları hatırlıyorum yâhud hatırlamıyorum (râvî Ģekk ediyor). Ve o arada: "Benim nasıl namaz kılar olduğumu gördünüzse, öylece namaz kılınız. Namaz vakti geldiğinde içinizden biri size ezan okusun. En yaĢlınız da size imâm olsun" buyurdu 1013[43].
29-.......BanaNâfi' tahdîsedip Ģöyle dedi: Ġbn Umer (R), Dacnân'da iken soğuk bir gecede ezan okudu. Sonra "Sallû fîrihâlikum = Namazlarınızı olduğunuz yerlerinizde kılınız" dedi. Daha sonra bize Ģunu haber verdi: Rasûlullah (S) seferde iken soğuk yâhud yağmurlu bir gecede müezzine ezan okumasını 1013[43] Bu hadîsteki "Benim nasıl namaz kılar olduğumu gördünüzse, öylece namaz kılınız" düstûru, bu en birinci Ġslâm ibâdeti olan namazın kıyamete kadar devam edecek ve hiçbir değiĢtirmeye imkân ve ihtimâl bırakmayacak kesinlikte Ģeklinin muhafazasını te'mînât a-itına alan ebedî bir düstûrdur.
756
ve ardından da "Elâ sallû fî'r-rıhâl (yânı: Haberiniz olsun, namazlarınızı olduğunuz yerlerde kılınız)" diye nida etmesini emrederdi, dedi 1014[44].
30-.......Ebû Cuhayfe (R) Ģöyle demiĢtir: Ben elAbtah'ta Rasûlullah(S)'ı gördüm. Bilâl yanma geldi de O'na namazı i'lâm etti. Sonra Bilâl bir harbe ile dıĢarı çıktı, nihayet onu Abtah'ta Rasûlul-lah'm önünde bir yere dikti ve namazı ikaame etti 1015[45].
1014[44] Bu hadîsin benzeri aynı kitabın 10. babında da geçmiĢti. Buhârî bunu kâh ezan arasına söz karıĢtırmak, kâh özürden dolayı cemâate gelmemek ruhsatını beyân Ġçin müezzinin "Elâ sallû fi'r-nhâl" riidâsıyle key-fiyyeti i'lân etmesinin cevazı bahislerinde sevk etmiĢtir. Binâenaleyh burada da ezana baĢka söz karıĢtırmanın cevazına îmâ ediyor. Daha önce geçen 10. bâbda Süleyman ibn Surad(R)'m ezan esnasında konuĢtuğu ve Hasen Basrî'nĠn ezan ok'ur yâhud ikaamet ederken gülmekte be's yoktur dediğini ta'Iîkan zikretmekle bu re'yini te'yîd etmiĢ oluyor. Hasen Basrî gibi Ahmed ibn Han bel, Urvetu'bnu'z-Zubeyr, Katâde, Atâ ibn Ebî Rebâh da Buhârî'nĠn bu hadîslerine tutunarak, ezan esnasında mutlak olarak kelâma ruhsat vermiĢlerdir. Nahaî ile Ġbn ġîrîn ve Evzâî ise, bunu mekruh görmüĢlerdir... ġafiî'ye göre sözün azına ruhsat varsa da, çoğuna yoktur. Mâlikîler'e göre memnu'dur. Lâkin söz söylemeyi gerektirecek mühim bir iĢ zuhur ederse söylenebilir... 1015[45] Bu hadîs de daha önceki kitâblarda birkaç defa geçmiĢti. Hadîsteki hâdise Mekke'ye olan seferlerden birinde vâki'
757
19- Bab: Müezzin Ezan Okurken Ağzını Sağa Sola Döndürür mü ? ve Yine Müezzin Ezan Esnasında Sağa Sola Döner mi? 1016[46]
Bilâl'ın ezan okurken iki parmağını iki kulağına soktuğu zikrolunur 1017[47]. Ġbn Umer ise iki parmağını iki kulağına sokmazdı 1018[48]. Ġbrâhîm en-Nahaî: Abdestsiz olarak ezan okumakta be's yoktur, demiĢtir 1019[49]. Atâ ibn Ebî Rabâh ise: Abdest almak dînde sabit olmuĢ bir sünnet ve kaanûndur, demiĢtir 1020[50]. AiĢe: Peygamber (S) -abdestli, abdestsiz- her
olmuĢtur. Abtah, Mekke'de Minâ'ya yakın bir yer ismidir. Rasûlullah orada konak ederdi. 1016[46] Müslim Sahîh'mdt de Ebû Cuhayfe'den Bilâl'in ezan okurken (Hayy'ale'Ierde) ağzını sağa sola döndürdüğü; Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî ve diğerlerinde de müezzinin ezan esnasında sağa sola döndüğü rivayet edilmiĢtir 1017[47] Bunu Abdurrazzâk ve diğerleri rivayet etmiĢtir 1018[48] Bunu da Abdurrazzâk ve Ġbn Ebî ġeybe rivayet etmiĢtir 1019[49] Bunu da Ġbn Ebî ġeybe Mıisannafmâa Cerîr'den; o da Mansûr'dan olmak üzere rivayet etti 1020[50] Bunu Abdurrazzâk, Ġbn Cureyc'den mevsûl olarak, Ġbn Ebî ġeybe ve diğerleri de mevsûl olarak rivayet etmiĢlerdir.
758
hâlinde Allah'ı zikrederdi, demiĢtir 1021[51].
31-.......Bize Sufyân, Avn ibn Ebî Cuhayfe'den; o da babasından olmak üzere tahdîs etti. Ebû Cuhayfe, Bilâl'ı ezan okurken gördüğünü haber verip: Ben ezan okuduğu sırada Bilâî'in ağzını Ģu tarafta ve Ģu tarafta ta'kib etmeye baĢladım, demiĢtir.
1021[51] Bunu Müslim, Abdullah el-Behiyy tarîkinden mevsûlen rivayet, etti. Yânı Peygamber, abdestü olsun olmasın musâvî olarak her hâlinde Allah'ı zikrederdi. Ezan da bir zikr'dir. Binâenaleyh ezan için abdest ve kıbleye yönelme Ģart kılınmaz. Nitekim diğer zikirlerde de Ģart kılınmaz. O zaman namaz, abdest ve kıbleye yönelme hükümlerinde ezana muhalif olmasından dolayı, ezan namaza katılmaz. Buhârî'nin bâb baĢlığı akabinde bu haberleri zikretmesinin münâsebeti bu noktalardan tanınır. En az münâsebet de kâfidir. Âlimlerin bu mes'elelerdeki ihtilâflarından dolayı Buhârî kesin söylemeyip, istifham lâfzıyle zikretti (Ġbn Hâ-cer, Aynî, Kastalîânî). Buhârî'nin maksadı, ezanın, hükümlerde namaza mülhak olmadığı ve do-layısıyle ezanda kıbleye yönelme Ģart kılınmayacağım isbat etmektir. Bununla da bâb baĢlığı ile burada gelen haberler arasındaki münâsebet tahakkuk etmektedir (ġâh Veliyyullah).
759
20- İnsanın "Namaz Bizden Kaçtı’’ Sözü Babı 1022[52]
Ġbn ġîrîn; Namaz bizden kaçtı demeyi kerîh görüp; lâkin "Biz namaza eriĢemedik" desin, demiĢtir. Peygamber(S)'in sözü ise daha sahihtir 1023[53].
32-.......Ebû Katâde Ģöyle demiĢtir: Biz Peygamber'le birlikte namaz kılmakta olduğumuz sırada, Peygamber birçok kimselerin koĢuĢma seslerini iĢitti. Namazı kıldırdıktan sonra: "Ne oluyorsunuz?" diye sordu. Namaza yetiĢmek için acele ettik, dediler. Peygamber: "Öyle acele acele koĢuĢmayınız. Namaza
1022[52] Yânı bu söz mekruh olur mu, yâhud olmaz mı? 1023[53] Ġbn Sîrîn'in bu sözünü Ġbn Ebî ġeybe Musanrıafında mevsûlcn rivayet etmiĢtir. "Biz eriĢemedik" sözünde "Namaz bizden kaçtı" ta'bîrinin hilâfına, eriĢeme-meyi kendisine nisbet etme inceliği vardır. "Peygamber'in sözü ise daha sahihtir" kelâmındaki esahh lâfzı ile, cf'alu't-tafdîl murâd edilmemiĢtir. Çünkü onunla ef'alu'ıtafdîl murâd edilirse, Ġbn Sîrîn'in sözü sahih, Peygamber'in sözü ondan daha sahîh olmak lâzım gelir. Hâlbuki böyle değildir. Esahh ile sahîh murâd edilmiĢtir. Çünkü bâzan ismi tafdîl zikr olunur da, onunla tafdîl değil, tavzih irâde edilir-. Bu kelâm Buhârî'den Ġbn Sîrîn'e bir reddir. Çünki ġân' fevât lâfzını kullanıp cevaz vermiĢ, Ġbn ġîrîn ise onu kerîh görmüĢtür (Aynî).
760
geldiğiniz zaman (vakaar ve) sekınetten ayrılmayınız (ağır ağır yürüyünüz). Namazdan yetiĢtiğiniz kadarım (imâmla beraber) kılınız, kaçırdığınızı da (sonra yalnızca) tamamlayınız" buyurdu 1024[54].
21-Bab: İnsan Namaza Koşmaz. Fakat Sekinet İle ve Vakaar İle Gelmelidir
Peygamber de: "Namazın eriĢdiğiniz kadarını (imâmla) kılınız; kaçırdığınız kısmını ise kendiniz tamamlayınız" buyurdu. Bu hadîsi Ebû Katâde, Peygamberden rivâvet etti 1025[55].
1024[54] Demek iftitâh tekbîrini kaçırmak korkusu olsa da, olmasa da, herhalde namaza sekînet ve vakaar ile gitmek gerekiyor. Ebû Hureyre'den rivayet edilen bir hadîste de: Biriniz cemâat namazına niyeî edip gittiği vakitte ağır ağır yürüsün. Çünkü o artık namaz içindedir. YetiĢtiği kadarını imâm ile birlikte kılsın. Kaçırdığını da sonra yalnızca kaza etsin" denilmiĢtir (elMuhallâ). 1025[55] Bu, Buhârî'nin bundan önce geçen 20. bâb altında rivayet ettiği hadîsin bir kısmıdır. Buhârî hadîsi burada iki senedle getirmiĢtir
761
33-.......VeyineîbnuEbîZĠ'b, ez-Zuhrî'den; o da Ebû Hureyre'den olmak üzere tahdîs.etti. Peygamber (S): "îkaameti iĢittiğiniz zaman, sekînet ve vakaarla namaza doğru yürüyünüz; sür'at etmeyiniz. Namazın eriĢtiğiniz kadarını (imâmla beraber) kılınız; kaçırdığınız kısmını ise kendiniz tamamlayınız'1 buyurdu 1026[56].
22- Bab: İkaamet Edilmesi Sikasında İmamı Gördüklerinde İnsanlar Ne Zaman Ayağa Kalkarlar? 1027[57]
1026[56] Sekînet, sükûn ve itmi'nân, sebat ve temkin ma'nâsına masdardır ki, nefisteki telâĢ ve helecanın kesilmesiyle hâsıl olan kalb oturması, yürek ısınması, gönül rahatı ia'bîr olunan huzur ve sükûn hâline veya onun mcnĢeine isim dahi olur. Hafifliğin ve telâĢın zıddıdir.. Vakaar; sehâb vezninde ağır meĢrebliliğe. denir, hafiflik mukaabilidir; nâ-mûsu muhafazayı mûcib haslettir.., 1027[57] Bu bâb baĢlığının altındaki hadîs, gereken cevâbı umûmî olarak beyân etmektedir. Ġmâm Mâlik e/-Mıtvat/a'\nda: "Namaza ikaame edilirken cemâatin ayağa kalkacağı zaman hakkında hiçbir sınırın ta'yîn edildiğini iĢitmedim. ġu kadar ki, ben bu, insanların takatine göre olur derim. Ġçlerinde ağır davranan da bulunur, hafif davranan da" demiĢtir. Enes'Ġn, müezzin ''Kad kaameti's-salâtu" dediği vakit kalkdığı rivayet olunur. Bu konuda baĢka görüĢler de vardır.
762
34-....... Bize HiĢâm tahdîs edip Ģöyle dedi: Bana Yahya (ibn Ebî Kesîr), Ebû Katâde'nin oğlu Abdullah'tan yazdı. Babası Ebû Ka-tâde Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S): ''Namaz ikaame edildiği vakit beni (odamdan çıkmıĢ) görmedikçe ayağa kalkmayınız" buyurdu.
23- Bab: İnsan Namaza Doğru' Acele Edici Olarak Koşmaz, Fakat Sekinet ve Vakaarla Kalkmalıdır
35- Bize Ebû Nuaym tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize ġeybân, Yah-yâ'dan; o da Ebû Katâde'nin oğlu Abdullah'tan tahdîs etti. Babası Ebû Katâde Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S): "Namaz ikaame edildiği vakit, beni (odamdan çıkmıĢ) görmedikçe ayağa kalkmayınız, sekînet üzere olunuz‖ buyurdu. Bu hadisi Yahya ibn Ebi Kesir‘den rivayet etmekte Aliyyu‘bnu‘l-Mubarek , ġeyban‘a mutabaat etmiĢtir.1028[58]
1028[58] Buhârî bu mutâbaatı Kitâbu'l-Cumua'da mevsûlen rivayet etti. Bu mutâbaat in buradaki fâidesi üstündeki hadîsi takviyeden ibarettir.
763
24- Bab: İnsan (Namaza İkaametten Sonra) Bir Zarüretten Dolayı Mescidden Dışarıya Çıkar Mı?
36-.......(Ebû Hureyre -R- Ģöyle demiĢtir:) Rasûlullah (S), namaz ikaamet edilmiĢ ve saflar dümdüz doğrultulmuĢ olduğu hâlde ve hattâ namaz kıldıracağı yerde dikeldiği ve biz O'nun tekbîr almasını beklediğimiz zaman yerinden ayrıldı ve: "Yerinizde durun" deyip mes-cidden dıĢarı çıktı. Biz, bulunduğumuz vaziyet üzere bekledik. Nihayet yıkanmıĢ ve baĢı su damlatır hâlde bizim yanımıza çıkıp geldi 1029[59].
25- Bab: İmam "Dönüp Gelinceye Kadar Yerinizde Durun" Dediği Zaman, Cemaat Onu Beklerler
37-.......Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir: Bir 1029[59] Buhârî bu hadîsi, değiĢik lâfız ve değiĢik tarîklerden Kitâbu'l-Gusl'de ve burada birkaç yerde tahrîc etmiĢtir.
764
defasında namaz ikaame edildi, insanlar saflarını düzelttiler, Rasûlullahodasından çıktı; haddizatında cünüb olduğu hâlde öne de geçti. Sonra hatırlayarak: "Yerinizden ayrılmayınız" dedi de odasına döndü ve yıkandıktan sonra baĢı su damlatarak mescide çıktı ve saff hâlinde bekleyen insanlara (ikaameti tekrar ettirmeksizin) namaz kıldırdı 1030[60].
26- Kişinin "Biz Namaz Kılmadık"' Sözü
Babı
38-....... Bize Câbir ibn Abdillah (R) Ģöyle haber verdi: Handak harbi günü Peygamber'in yanına Umer ibnu'I-Hattâb geldi de: Yâ Râsulallah, az kalsın ikindi namazını güneĢ batmadan kılamaya-caktım, dedi. Ve bu oruçlu orucunu bozduktan sonra idi. Peygamber (S): "Vallahi o namazı ben de kılamadım" dedi. Müteakiben Peygamber, Buthân deresine indi. Ben de
1030[60] Bu hadîs de imâmın bir zaruretten dolayı ikaametten sonra dıĢarıya çıkabileceğine ve kendisinin bekleneceğine delâlet ettiği gibi, ikaamet ile ihram tekbîri arasında kelâmın cevazına da deiîldir.
765
beraberinde idim. Abdest aldı. Sonra namaz kıldı. Yânî güneĢ battıktan hayli zaman sonra O, ikindi namazını kıldı, sonra onun ardından da akĢam namazını kıldı 1031[61].
27- (Namaz İçin) İkaametten Sonra Kendisine Bir İhtiyaç Arız Olan İmam Babı
39-.......Enes (R) Ģöyle demiĢtir: (Bir defa yatsı) namazı ikaame edilmiĢken, Peygamber (S) mescidin bir tarafında biri ile yavaĢ yavaĢ konuĢuyordu. Cemâat uyuklayıncaya kadar (sözü uzattı ve) namaza
1031[61] Buhârî bu hadîsi, biraz değiĢik lâfızla, Kitâbu Mevâkîti'sSalât'ın 38. babında ve daha baĢkalarında tahrîc etmiĢtir. Kitâbu'l-Magâzî'de de gelecektir. Burada "Mâ sallayım" ta'bîrini isbâta ihtimamın sebebi, bâzı âlimlerin "Fâtetnâ's-salâtu =Namâz bizden kaçtı"yâhud "Mâ sallaynâ-Namaz kılmadık" gibi sözleri tekellüm etmenin kerâhatine kaail olmalarıdır. Nitekim bunun misâli geçmiĢti. Lâkin Buhârî buna Peygamber'in "Mâ satleytuhâ = Onu ben de kılmadım" kavliyle istidlal edeydi, daha münâsib olurdu. Çünkü Peygamber bu lâfzı tasrîh etmiĢti. Maamâfih bu da onun hâsılıdır (ġâh Veliyyullah)
766
durmadı'1032[62].
28- Namaz (İçin) İkaamet Edildiği Zaman Kelam Edip Konuşmak Babı
40-.......Bize Humeyd tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben, Sabit ibn EĢlem el-Bunânî'ye: Ġnsan, namaz (için) ikaame edildikten sonra konuĢabilir mi? diye sordum. O bana Enes ibn Mâlik'ten Ģu hadîsi tahdîs etti. Enes Ģöyle demiĢtir: Bir kerre namaz (için) ikaame edildi. Derken Peygamber'in karĢısına bir kimse çıktı ve namaz (için) ikaamet edildikten sonra kendisini namaza baĢlamaktan habsedip alıkoydu 1033[63].
29- Cemaat Namazının Vacibliği Babı
Hasen Basrî: Bir kimseyi anası, ona olan Ģefekatından dolayı yatsı namazı cemâatine 1032[62] Bu namazın yatsı namazı olduğu Müslim'in rivayetinde tasrih edilmiĢtir. Bu hadîs "Kadkaameti's-salâiu"denince ihram tekbîri imâma vâcib olur diyenlerin aleyhinedir 1033[63] Hanefîler'e göre ikaamet ile iekbîr arasında zaruret olmaksızın konuĢmak mekruhtur.
767
gitmesinden men' ederse, o kimse anasının bu men'ine itaat etmez, demiĢtir 1034[64]
41-.......Ebû Hureyre'den: Rasûlullah (S) Ģöyle buyurmuĢtur: "Nefsim elinde olan Allah'a yemin olsun, içimden öyle geçti ki, birçok odun toplanmasını emredeyim. Odunlar yığılsın. Sonra namaz için ezan okunmasını emredeyim; okunsun. Sonra birine
1034[64] Bu, vücûbu'1-ayn irâde etmekte olduğunu ĠĢ'âr ediyor. Çünkü Allah'a ma'siyet olmayacak hususta ana-babaya itaat vâcibdir. Binâenaleyh cemâati terk ona göre bir ma'siyettir. Buhârî bu haberi yakın bir ma'nâ ile mevsûlen Kitâbu'sSıyâm'da tahrîc etmiĢtir (Kastallânî), Bu konuda ġafiî'nin mezhebi cemâat namazının kifâye ile farz, ve her bir kimse için de zât üzerine müekked sünnet olmasıdır. Babın maksûdu bu olmak muhtemildir.Buhârî Hasen'in sözü ile cemâatin vucûbuna istidlal etti. Çünkü Hasen, ma'siyette olmak müstesna, anaya itaat vâcib olduğu hâlde, ona cemâati terkle emrettiğinde anaya itaat etmemeyi emretmiĢtir. Bundan cemâati terk etmenin, anaya itaat edilmeyecek bir ma'siyet olduğu bilindi (ġah Veliyyullah). Cemâati namazını terk eden hakkındaki vaîde dâir istisnasız bütün hadîs kitaplarında çeĢitli lâfızlarla birçok hadîsler vardır. Bu hadîslerin mecmuundan fakîhlerin cemâat hakkında çıkardıkları hüküm, özet olarak üçtür: a. Cemâat farzu ayn'dır. b. Cemâat farzu kifâye'dir. c. Cemâat müekked sünnet'tir.. Ebû Hanîfe ile Mâlik'e göre müekked sünnet'tir.
768
emredeyim de o insanlara imâm olsun. Sonra o cemâati bırakayım da namaza gelmeyen erkeklerin üzerine gidip evlerini üstlerine yakıvereyim. Ve yine nefsim elinde olan Allah'ayemîn ederim ki, onların herhangisi (burada) semiz etli bir kemik parçası yâhud iki tane güzel paça bulacağını bilir olsaydı, muhakkak yatsı namazına gelip hâzır bulunurdu".
30- Cemaat Namazının Fazileti Babı
Esved ibn Yezîd en-Nahaî, bir cemâati kaçırdığı zaman baĢka mescide giderdi (de cemâat faziletini kazanmağa çalıĢırdı) 1035[65]. Enes ibn Mâlik de mescidin birine içinde namaz kılındıktan sonra geldi, ezan okudu, ikaamet etti ve (yanındaki gençlerle birlikte) cemâat namazı kıldı 1036[66].
1035[65] Bu ta'Iîki Ebû Bekr ibn Ebî ġeybe sahîh bir isnâdla mevsûlen rivayet etmiĢtir. 1036[66] Bunu da ibn Ebî ġeybe ve Ebû Ya'lâ kendi Müsnedberinde mevsûlen rivayet etmiĢlerdir. Buhârî'nin maksadı, bir mescidde cemâat namazı kılındıktan sonra, bir daha orada cemâatle namaz edâ etmenin - bugünkü
769
42-.......Bize Mâlik, Nâfi'den; o da Abdullah ibn Umer'den olmak üzere haber verdi ki, Rasûlullah (S): "Cemâatle kılınan namaz yalnızın kıldığı namazdan yirmi yedi derece faziletli olur" buyurmuĢtur.
43-.......Ebû Saîd (R) Peygamber (S)'den Ģöyle buyururken iĢitmiĢtir: "Cemâatle kılınan namaz, yalnızın kıldığı namazdan yirmi beĢ derece faziletli olur" 1037[67].
ta'bîr ile son cemâatin- cevazı hakkındaki ihtilâfa ve kendisinin tecvize meyyal olduğuna iĢaret etmektir. Ġbn Mes'-ûd, Ata, Hasen Basrî, Aıhmed ibn Hanbel, Ġshâk ibn Râhûye'ninictihâdlan da bu merkezdedir. Delilleri buradaki hadîstir. Bir mescidde namaz kılındıktan sonra bir daha aynı vaktin cemâat namazı kılınamaz diyen bir taife de vardır. Abdullah ibn Umer'in oğlu Salim, Ebû Bekr'Ġn torunu Kaasım ibn Muhammed, Ebû Kılâbe bu zümredendirler.... Bu ictihâd-ları da müslümânların kelime birliğinin, fırka fırka olup ayrılması korkusun-dandır. Bunu tecvîz etmekle bid'at ehlinin cemâate muhalefete yol açıp bunu vesile edinmekle namazı ayrıca kılmalanndan sakınmak istemiĢlerdir. 1037[67] Derecelerin fazlalığı hakkındaki hadîslerin kiminde yirmi beĢ, kiminde yirmi yedi adedi bildirilmiĢtir. Ġbn Umer hadîsinde yirmi yedi, Ebû Saîd Hudrî ile Ebû Hu-reyre hadîslerinde yirmi beĢtir. Bu iki rivayet arasını, azın zikri çoğu nefyetmez, çünkü adedin mefhûmu mu'teber değildir. Yâhud Peygamber evvelâ 25'Ġ haber verdi, sonra Allah ona fazilet ziyâdeliğim bildirmiĢ, o
770
44-.......Ben Ebû Hureyre'den iĢittim, Ģöyle diyordu: Rasûlullah (S) Ģöyle buyurdu: "KiĢinin cemâat içinde kıldığı namaz, evinde ve pazarda yalnızca kıldığı namazı üzerine yirmi beĢ misli katlanır. Bu katlamanın sebebi Ģudur; O abdeste niyet edip abdesti tam alır, sonra kendisine namazdan baĢka birĢey çıkarmayarak mescide doğru yola çıkarsa, tâ mescide varıncaya kadar hiçbir adım atmaz ki, onun için adıma mukaabil bir derece yükseltilmesin ve yine adımından dolayı kendinden bir günâh indirilmesin. Namazı kıldığı zaman ise, namaz kıldığı yerde kaldığı müddetçe melekler ona Ģu salâtı okumaktan ayrılmazlar: Aîlahumme sallı aleyhi, Alîahumme ırhamhiı ( = Yâ Allah ona salât et, yâ Allah ona merhamet eyle). Her biriniz namaz kılmayı beklediği müddetçe bir (nevi') namaz içinde bulunmakta devam
da 27'yi haber vermiĢtir Ģeklinde cem' edenler olmuĢtur. Bâzıları da sevâb nevi'lerini takdîr eden sayıların sırrı ancak peygamberlik nuru ile açıklanabilecek hususlardan olduğu için, bu iki sayının vechini beyân sadedindeki tevcihlerden bahsetmek abes olur demiĢlerdir.
771
eder" 1038[68].
31- Sabah Namazını Cemaat İçinde Kılmanın Fazileti Babı
45-.......Bize ġuayb, ez-Zuhrî'den haber verdi. O Ģöyle demiĢtir: Bana Saîd ibnu'l-Müseyyeb ile Abdurrahmân oğlu Ebû Seleme haber verdi. Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir: Ben Rasûlullah'tan iĢittim, Ģöyle buyuruyordu "Cemâatle kılınan namaz, birinizin yalnız baĢına kıldığı namazdan yirmi beĢ cüz' (yânı derece) daha faziletli olur. Gece melekleri ile gündüz melekleri de sabah namazında bir araya gelirler". Sonra Ebû Hureyre (bunu takviye ve iĢtiĢhâc için): Ġsterseniz Ġnne Kur 'âne "l-fecri kâne meĢhûden (= ġübhesiz fecr Kur'ân'ı Ģâhidli-dir)" (ei-isrâ: 78) âyetini okuyunuz, der idi 1039[69]. 1038[68] Buhârî bu hadîsi Kitâbu's-Salât'ın "ÇarĢı mescidinde namaz kılmak" unvanlı 87. babında farklıca bir lâfızla rivayet etmiĢti. 1039[69] Fecr Kur'ân'ından maksad, sabah namazıdır. Namaz içinde Kur'ân okunduğu için Kur'ân denilmiĢtir. Nitekim rükû'
772
ġuayb Ģöyle dedi: Ve bana Nâfi', Abdullah ibn Umer'den tah-dîs etti. O: Cemâat namazı yirmi yedi derece faziletli olur, demiĢtir 1040[70]
46-....... Bize el-A'meĢ tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Salim (ibn Ebi'I-Ca'd)'den iĢittim, Ģöyle dedi: Ben Ümmü'd-Derdâ'dan iĢittim, Ģöyle diyordu:Ebu'dDerdâ (R) öfkeli olarak yanıma geldi.Seni öfkelendiren nedir? dedim. Vallahi ben Muhammed ümmetinden, onların cemâatle namaz kılmaları müstesna, (kusursuz yaptıkları baĢka) bir Ģey tanıyamıyorum, dedi 1041[71].
47-.......Ebû Mûsâ (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) Ģöyle buyurdu: "Namazdan dolayı
ve sucûd'u Ģâmil olduğu için namaza rükû' ve sucûd da denir. Namazda okunan Kur'ân'ın kendisi olmak da mııhtemildir. Bu namazın yâhud bu Kur'ân'ın Ģâhidli olması da, gündüz meleklerinin namazda hâ/.ır olması i'tibâriyledir. Bu hususta baĢka türlü tefsirler de vardır. 1040[70] Bu, Mâlik ve diğerlerinin Ġbn Umer'den gelen rivayetlerine uygundur. Bu ġuayb tarîki, ta'lîk değil, mevsûldür. 1041[71] Hadîsin bâb ismine uygunluk ciheti Ģudur: Cemâatle namaz kılanların diğer iĢlerinde eksiklik ve değiĢtirmeler vâki' olmuĢtur. Bundan cemâatle namaz kılmaları hâriçtir. Onda bu kabilden hiçbir Ģey vâki' olmamıĢtır. Bu da cemâatle namaz kılmanın faziletinin azîm olduğuna delâlet etmektedir (Aynî).
773
insanların en büyük ecre hakk kazananı (cemâat mescidine) derece derece uzaktan yürüyüp gelenlerdir. Ġmâm ile beraber kılayım diye namazı bekleyen kimse de, hemen kılıp sonra yaîıverenden daha büyük ecre nail olur" 1042[72].
32- Öğle Namazını İlk Vaktinde Kılmaya Davranmanın Fazileti Babı
48- Bize Kuteybe, Mâlik'ten; o da Ebû Bekr'in himayesinde olan Sumeyy'den; o da Ebû Salih esSemmân'dan; o da Ebû Hureyre'den olmak üzere tahdîs etti (O, Ģöyle demiĢtir): Rasûlullah (S) Ģöyle buyurdu: "(Vaktiyle) bir kimse yolda yürürken, yolu üstünde bir diken dalı buldu. Onu yoldan dıĢarıya attı. 1042[72] Cemâate uzak mesafeden gelmekteki büyük ecr, adımların çokluğundan ve her adıma ecr terettüb etmesinden; hulâsa ecirlerin meĢakkat nisbetinde olmasından ileri geliyor. MeĢakkat ziyâdeliği, ecr" ve fazîlet ziyâdeliğine sebeb oluyor. Hadîsin son kısmı uykusunu cemâate tercîh ederek, yatsıyı hemen kıhp yatan kimse hakkındadır. Bu hadîsten, dîn iĢlerinden herhangi birinin değiĢtirilmesi sırasında elinden bundan fazlası gelmediği zaman öfkelenmenin ve öfke ile o münker iĢi reddetmenin cevazı istinbât edilir.
774
Allah onun bu amelini kabul buyurdu ve onun günâhlarını mağfiret etti". Sonra Rasûlullah Ģöyle buyurdu: "ġehîdler beĢtir: Taundan ölen, karın (yânî iç) hastalığından ölen, suda boğulan, yıkıntı altında kalıp ölen, bir de Allah yolunda Ģehîd olan{yzm öldürülen)dır". Yine Rasûlullah Ģöyle buyurdu: "Ġnsanlar ezan okumakta ve birinci saffta olan (hayır ve bereketler)/ bilir olsalar da (onları elde etmek için) kur'a atmaktan baĢka çâre bulamasalardı, muhakkak kur'a alıĢırlardı. Onlar namazı ilk vaktinde kılmaktaki fazileti bilselerdi, (ona yetiĢmek için) muhakkak yarıĢ ederlerdi. Yatsı ile sabah namazlarında olan sevabı bilselerdi, muhakkak bu iki namaza (onların cemâatine) emekleye emekleye de olsa gelirlerdi" 1043[73].
1043[73] Buhârî bu hadîsi Kitâbu's-Salât,Kitâbu'Ģ-ġahâdet, Kitâbu'l-Cihâd gibi ayrı ayrı yerlerde değiĢik râvî ve lâfızlarla rivayet etmiĢtir. Buradaki rivayet beĢ hadîsi bir arada toplamaktadır. Diken dalı hadîsi, Ģehîdler hadîsi, kur'a atma hadîsi, namazı vaktinin evvelinde kılma hadîsi, emekleme hadîsi. Buhârî bunların
775
33- Mescid Yolunda Atılan Adımlar Mukaabilinde Allah'tan Ecir, Sevab ve Rıza Niyaz Eylemek Babı
49-.......Enes (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S): "Ey Selime oğullan, mescidyolunda attığınız adımlarınızın ecrini hesaba katmaz mısınız?" buyurdu. Ve Mucâhid: " Ve nektubu mâ kaddemû ve âsârahum (= Biz önden gönderdikleri Ģeyleri ve bıraktıkları- eserleri yazıyoruz)" (Yâsîn: 12) âyetindeki "âsâr" lâfzını tefsir edip, "Hutâ = Adımlar" demektir, demiĢtir 1044[74].
arasını âdeti olduğu gibi bâb baĢlıkları için ayırmamıĢtır. Çünkü Kuteybe bu hadîsi Mâlik'ten böyle topluca tahdîs etmiĢtir' (Aynî). Bu hadîsin baĢ kısmından, yolculara zahmet verecek Ģeyi yoldan kaldırıp atmaktaki fazîlet anlaĢılıyor. Memleket halkının rahat yolculuk edebilmeleri için umûmî yollar inĢâsı ile bunları güzel muhafaza etmek de elbette bu fazîle-tin en yükseklerinden sayılmalıdır. 1044[74] Mucâhid'in bu "âsâr" lâfzı hakkındaki tefsirini Abd ibn Humeyd, Ġbnu Ebî Nucayh ve diğerleri tarîkinden mevsûlen rivayet etmiĢtir. Buhârî iki defa sevk ettiği bu ta'lîk Ġle Selime oğullan kıssasının o âyetlerin tefsirine tatbik edildiğini iĢaret etmek istemiĢtir.
776
Ve Ġbnu Ebî Meryem Ģöyle dedi: Bize Yahya ibn Eyyûb haber verip Ģöyle dedi: Bana Humeyd tahdîs edip Ģöyle dedi: Bana Enes Ģöyle tahdîs etti: Ensâr'dan olan Selime oğulları, (mescide uzak düĢen) menzillerinden göçüp Peygamber'e yakın bir yere konaklamak istediler. Rasûlullah Medine'yi (koruyan menzillerini) ıssız bırakmalarını beğenmedi de onlara hitaben: "Eserlerinizi (yânı attığınız adımların ecrini) hesaba katmaz mısınız?" buyurdu. Mucâhid: Onların eserleri adımlarıdır, yeryüzünde yürürken ayaklarının bıraktığı izlerdir, demiĢtir1045[75].
1045[75] Bu Selime oğulları'na mensûb olan Câbir ibn Abdillah: Evlerimiz mescidden uzakta idi. Bunları satıp mescide yakın yerlere gelmeye niyet ettik idi. Rasûlullah (S) bizi bundan nehyedip: " U-ji ;>^ j^. '<M öl = Attığınız her adıma mu-kaabil size bir derece verilir" buyurdu, dediğini Müslim rivayet ediyor. Diğer bir rivayette Selime oğullan yurdunun Sel'de olduğu tasrîh ediliyor ki, bu Sel' denilen yer, Medîne'nin takriben bir mil uzağındadır. Bu hadîs de namaz için atılacak ziyâde adımların ecir ziyâdeliğini mûcib olduğuna delâlet ettiği gibi, mescid yakınında ikaametin de müstehâb olduğuna delâleti tazammun eder. Çünkü Peygamber onların asıl maksadlarmı beğenme-mezlik etmemiĢ, yalnız Medine civarının boĢ bırakılmasını askeri bakımdan, yâni emniyet cihetinden uygun görmemiĢtir.
777
34- Yatsı Namazını Cemaat İçinde Kılmanın Fazileti Babı
50-.......Ebû Hureyre (R)'Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) Ģöyle buyurdu: "Münafıklar üzerine sabah ile yatsı (cemâat) namazlarından daha ağır hiçbir namaz yoktur. Hâlbuki bu iki namazda olan Ģeyleri bilselerdi emekleye emekleye de olsa, onlara muhakkak gelirlerdi. Yemin olsun içimden öyle geçti ki, müezzine emredeyim namazı ikaame etsin, sonra bir kimseye emredeyim, o da insanlara imamlık etsin, sonra ateĢli fitilleri alayım, ezanı iĢitmeyi müteâkıb namaza çıkmayanların evlerini baĢlarına yakayım" 1046[76]. 1046[76] Buradaki münafıklık, amel ve ma'siyet nifakıdır, kâfirlik nifakı değildir. Yâni bu hadîste kötülenenler, mü'minlerin cemâate devam hususunda tenbel davranan zümresidir. Bunlar, îmândan büsbütün soyulmuĢ kâfir münafıklar gibi değildir. Bunlar îmânsız münafıkların hâllerine benzedikleri için, zecr, maksadıyle böyle münafıklıkla vasıflandırılmıĢlardır. Bunlar evlerinde namaz kılıyorlar. Hakîkî münafık ise kâfir olduğundan elbet evinde namaz kılmaz. Çünkü mürailik ihtiyâcını bile duyacak kadar bir ıztırârı yoktur. Münafıkların ta'rîfi hakkında nazil olan: Namaza kalktıklarında tenbel tenbel kalkarlar" {enNisâ: 141) Namâza geliĢleri behemahal tenbel olaraktır, zekât veriĢleri de behemahal istemi-yerekür.. " (et-Tevbe: 54)
778
35- Bab: İki Kişi de, İkiden Ziyadesi de Cemaattir
51-.......Bize Hâiid, Ebû Kılâbe'den; o da Mâlik ibnu'l-Huveyris (R)'ten olmak üzere tahdîs etti. Peygamber (S): "Namaz (vakti) geldiği zaman ezan okuyunuz ve ikaamet ediniz. Sonra ikinizin en yaĢlısı size imamlık etsin" buyurmuĢtur 1047[77].
âyetlerine nazaran, bariz vasıfları namazda tenbellik, zekât ve harcamada isteksizlik olduğundan, bu gibi kötü sıfatlarla bir derece u sıfatlanan mü'minler de münafıklar zümresine mülhak gösterilmiĢlerdir. Bu iki vaktin cemâatine gelmenin bu kadar ağır olması, sabah namazının tatlı uyku zamanına, yatsı namazının da istirahat vaktine tesadüf etmesinden-dir. Hadîste bu maksadın "eskale= en ağır" lâfzıyle îrâd edilmesi, diğer namazlara da gelmenin kendilerine ağır geldiğine, Ģu kadar ki, en ağırı bu iki namaz olduğuna delâlet eder. Buhârî bu hadîsi biraz değiĢik bir lâfızla aynı kitabın "Sabah namazını cemâat içinde kılmanın fazileti" unvanlı 31. babında da tahrîc etmiĢti. 1047[77] Buhârî bu hadîsi, daha mufassal bir lâfızla, aynı kitabın 18. babında da zikretmiĢti. Buhârî burada, iki kiĢiye hitâb eden bu hadîsi, namaz kılan iki kiĢiye, yânı imâm ile me'mûma da cemâat denilmesinin doğruluğuna delîl için getirmiĢtir. Bâb ismi hadîs metnindeki tesniye zamirlerinden alınmıĢtır.
779
36- Namazı Bekleyerek Mescid İçinde Oturan Kimse ve Mescidleri Fazileti Babı
52- Bize Abdullah ibn Mesleme, Mâlik'ten; o da Ebu'z-Zinâd'dan; o da el-A'rac'dan; o da Ebû Hureyre'den olmak üzere tahdîs etti. Rasûlullah (S) Ģöyle buyurmuĢtur: "Sizlerden her biri namaz kıldığı yerde bulunmakta devam ettiği ve kendisinden hades vâki' olmadığı müddetçe, melekler ona: Al-lahumme ığfir lehu, Allahumme ırhamhu (= Yâ Allah buna mağfiret et, yâ Allah buna merhamet eyle!) diye salât yânı dua ve istiğfar ederler. Sizlerden her biri namaz kendisini habsetmekte devam ettiği müddetçe ve kendisini ancak namaz, ehline dönmesinden men' etmekte devam ettiği müddetçe bir (nevi') namâz'JÇĠnde bulunmakta devam eder 1048[78].
53-....... Bana Hubeyb ibnu Abdirrahmân, Hafs ibnu Âsım'dan; o da Ebû Hureyre'den olmak üzere 1048[78] Bu hadîs, Kitâbu's-Salât, "Mescid içinde hades" unvanlı 62. babında daha kısa bir lâfızla geçmiĢti.
780
tahdîs etti. Peygamber (S) Ģöyle buyurmuĢtur: "Yedi kiĢi ki, Allah onları kendi gölgesinden baĢka gölge olmayan günde, gölgesi altında gölgelendirecektir: Adaletli imâm;Rabb'-ine ibâdet içinde yetiĢmiĢ genç; gönlü mescidlere bağlı olan kimse; Allah yolunda seviĢip, buluĢmaları da ayrılmaları da buna müste-nid olan iki kimsenin her biri; mevki' ve güzellik sahibi bir kadın kendisini istediği hâlde: Ben Allah'tan korkarım diyen erkek; infâk ettiğinde, sol tarafının, sağ tarafının ne infâk etmekte olduğunu bilmeyeceği kadar gizli sadaka veren kimse; tenhâ yerde Allah 't zikr edip de, iki gözü dolup taĢan kimse" 1049[79].
54-.......Bize Ġsmâîl ibn Ca'fer, Humeyd'den tahdîs etti. O Ģöyle,. demiĢtir: Enes ibn Mâlik'e, Rasûlullah mühür-yüzük edindi mi? diye soruldu da Enes Ģöyle dedi: Evet, Rasûlullah bir gece yatsı nama 1049[79] Bu hadîsin baĢ tarafında gölgenin Allah'a izafeti, mülk izafetidir. Bu i'tibâr ile her gölge, Allah'ın gölgesi olmuĢ olur. Hadîsin bâb baĢlığına uygunluk ciheti "gönlü mescide bağlı olan kimse" kelâmıdır. Eğer mescidlerde bu fazîlet olmayaydı, kalbi oralara bağlı kimsede bu büyük fazîlet bulunmazdı.
781
zını gecenin yarısına kadar te'hîr etti. Sonra namazı kıldırmasının ardından yüzünü bize döndürdü de "(Bu saatte) insanlar namazı kılıp uyudular, siz ise namaz kılmayı beklediğiniz sürece bir (nevi') namaz içinde olmakta devam ettiniz" buyurdu. Enes dedi ki: Peygamber'in yüzüğünün parıltısı hâlâ gözümün önündedir 1050[80].
37- Mescide Gidip Gelen Kimsenin Fazileti Babı
55-.......Bize Muhamnıed ibn Mutarrıf, Yezîd ibn Eslem'den; o da Atâ ibn Yesâr'dan; o da Ebû Hureyre'den olmak üzere haber verdi: Peygamber (S) Ģöyle buyurmuĢtur: "Her kim (namaz için) mescide gider gelirse, her gidip geldikçe Allah ona cennetteki konağını hazırlar".
1050[80] Bu hadîs, Kitâbu'Mevâkîti's-Salât, "Yatsı namazının vakti gece yansına kadardır.." unvanlı 27. bâbda da geçmiĢti
782
38- Bab: Namaz Îkaame Edildiği Zaman, Artık Farz Olan Namazdan Başka Namaz Kılınmaz 1051[81]
56- Bize Abdulazîz ibnu Abdillah tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Ġbrâhîm ibnu Sa'd, babasından; o da Hafs ibnu Âsım'dan; o da Mâlik ile Buhayne'nin oğlu olan Abdullah'tan olmak üzere tahdîs etti. Abdullah (R): Peygamber (S) bir adama uğradı, demiĢtir. Buhârî dedi ki: Ve yine bana Abdurrahmân tahdîs edip Ģöyle dedi: Bana Behz ibnu Esed tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize ġu'be tahdîs edip Ģöyle dedi: Bana Sa'd ibn Ġbrâhîm haber verip Ģöyle dedi: Ben Ezd kabilesinden olup, kendisine Mâlik ibnu Buhayne dahi denilen bir kimseden iĢittim (o, Ģöyle demiĢtir): Rasûlullah (S) bir sabah namaz ikaa-me edilmiĢ Ġken,
1051[81] Sabah namazı ikaamet olunurken mescide giren kimse, sabah namazının râti-besi olan iki rek'atı kılar mı, kılmaz mı? mes'elesinde imamlar ihtilâf etmiĢlerdir. Bir taife, imâm sabah namazına baĢladıktan sonra bu iki rek'atı kılmayı buradaki hadîsle ihticâc ederek mekruh görmüĢlerdir. Diğer taife de son rek'at-ta imâma yetiĢebileceğinrkestirebilirse,mescid dıĢında o iki rek'atı kılmasında be's yoktur, demiĢlerdir. Bu da Ebû Hanîfe;ile Evzâî'nin kavlidir...
783
bir kimsenin iki rek'at sünnet kılmakta olduğunu gördü. Rasuluîlah namazdan çıkınca, oradakiler etrafını sardılar. Rasûlullah (tevbîh olarak) o kimseye: "Sabah namazını dört rek'at olarak mı kılıyorsun? Sabah namazını dört rek'at olarak mı kılıyorsun?" buyurdu. Bu hadîsi bu isnâdla ġu'be'den; o da rvlâlik'ten diye rivayet etmesinde Behz ibn Esed'e Gunder ile Muâz ibn Muâz el-Basrî mutâ-baat etmiĢlerdir. Muhammed ibn Ġshâk da Ģöyle dedi: Sa'd ibn Ġbrahim'den; o da Hafs ibn Âsım'dan; o da Abdullah ibn Buhayne'den. Hammâd ibn Ebû Seleme de Ģöyle dedi: Bize Sa'd ibn Ġbrâhîm, Hafs'tan; o da Mâlik'ten diye haber verdi 1052[82].
1052[82] Ġkisinde de "semi'tu raculen mine'1-Ezdi yukaalu lehu Mâliku'bnu Buhaynete" suretinde sevkedilmiĢtir. Demek ki, hadîsin râvîlerinin bâzısı "Abdullah ibnu Mâlikin ibnu Buhaynete" diyecek yerde yanlıĢlıkla "Mâlik ibn Buhayne" de mislerdir. Mâlik ise Buhayne'nin oğlu değil, kocasıdır. ĠĢte Buhârî'nin ayrı ayrı dört sened ile sevk ettiği bu hadîs, bu yanılmayı meydana çıkaracak surette sevkedilmiĢ olmaktadır. Hadîs lâfızlarının ve sarihlerinin bu sened hakkında haylî sözleri vardır. Mâlik'in sahâbîliği hafızlar arasında ihtilaflıdır. Buhayne, MâIik'in değil, Abdullah'ın anası olduğu için, Ġbn
784
39- Hastanın Cemaatte Hazır Olması Hususundaki Sınır(ın Beyanı) Babı 1053[83]
57-.......el-Esved ibn Yezîd en-Nahaî Ģöyle demiĢtir: Biz bir gün ÂiĢe'nin yanında idik. Namaza devamlı olmayı ve ona ta'zîm eylemeyi zikrettik. ÂiĢe Ģöyle dedi: Rasûlullah, vefat etmiĢ olduğu hastalığa tutulduğu zaman (bir kerre) namaz vakti gelmiĢ, ezan da okunmuĢtu. Rasûlullah: "Ebû Bekr'e söyleyin de insanlara namazı kıldırsın" buyurdu. Ebû Bekr pek yufka yüreklidir, senin makaamında durup da halka
Buhayne'deki "ibn" lâfzını hemzesiz yazmak ve Mâlik lâfzını tenvînsiz okumak kaaideten yanlıĢtır. Râvî Abdullah, Mâlik ile Buhayne'nin evlenmelerinin mahsûlüdür. Bundan dolayı anasına da nisbet edilmiĢtir. Kendisi de, anası da ilk devirlerde müs-lümân olanlardandır. Abdullah ibâdete düĢkün, faziletli bir zât idi; hicrî 56 yılında vefat etmiĢtir. Abdullah KureyĢ'ten değil, KureyĢ'in halîfi olan Ezdu ġenûe'-den olduğu için, bâzı râvîler onu Ezd'den bir adam diye kayıdlamiĢlar, bununla onun KureyĢî olmadığına ve yalnız KureyĢ içinde bulunduğuna iĢaret etmiĢlerdir. 1053[83] Buhârî buradaki hadîsi, hastanın cemâate hâzır olması hangi sınıra kadar meĢru' olduğunu anlatmak için sevketmiĢtir. Rasûlullah'ın iki kiĢiye yaslanarak namaza çıkmakla, cemaata devam hususunu ne kadar büyük tutmuĢ ve bu konuda Ģiddeti, ruhsata tercih eylemiĢ olduğunu göstermiĢ oluyor.
785
namaz kıldıramaz, denildi. Rasûlullah emrini tekrar etti. Yanındakiler de kendi söylediklerini tekrar ettiler. Bunun üzerine Rasûlullah üçüncü defa yine o emrinijekrâr etti de: "ġübhesiz ki sizler Yûsuf Peygamber'in sahibelerisiniz (yânı onun günündeki kadınlar gibisiniz) 1054[84]. Ebû Bekr'e emredin, insanlara namazı o kıldırsın"buyurdu. Bunun üzerine Ebû Bekr (mihraba) çıkıp namazı kıldırdı. (Bu namazlardan biri esnasında) Peygamber, kendisinde bir hafiflik hissetti de iki kimseye dayanarak namaza çıktı. Tâkatsız-lığından dolayı yürürken ayaklarını yerlerde sürüdüğü hâlâ gözümün önündedir. Ebû Bekr
1054[84] Yânî içlerinde gizledikleri fikrin hilafını izhâr etmeleri cihetinden Yûsuf Pey-gamber'le maceraları anlatılan kadınlar gibisiniz, demiĢ oluyor. Ma'lûm olduğu üzere Zuleyhâ, hakikatte Yûsuf'a aĢkındaki ma'zeretini, Mısır'ın büyük kadınlarına göstermek istediği hâlde, onlara ziyafet çekip, kendilerine son derece ikramda bulunmuĢtur. Hakîkî maksadı onlara ziyafet değil, bunu vesile ederek Yûsuf'u onlara gösterip, âĢıklıktaki Özrünü isbât etmekti (Yûsuf: 23-53). ĠĢte ÂiĢe de hakîkî maksadı babasını insanların nefret ve uğursuz saymalarından korumak olduğu hâlde, bundan hiç bahsetmeyip, babasının yufka yürekli olduğunu, sesini cemâate iĢittiremiyeceğini söylüyordu. Maksada eriĢmek Ġçin ısrarı artırmakta Zuleyhâ'ya benzediğinden, buradaki teĢbih daha kuvvetli düĢmüĢtür. Yânî "Sizler Yûsuf'un sahibesi Zuleyhâ cinsinden kadınlarsınız" denilmiĢ oluyor.
786
geriye çekilmek istedi. Peygamber (S) ona, yerinde dur, diye iĢaret etti. Sonra ileriye götürüldü de nihayet Ebû Bekr'in yanına oturdu. Râvî el-A'meĢ'e: Namazı Peygamber kıldırıyordu da, Ebû Bekr O'nun namazına, cemâat de Ebû Bekr'in namazına uyarak (mı) namaz kılıyorlardı? denildi; A'meĢ, baĢı ile evet, dedi 1055[85]. Bu hadîsi Ebû Dâvûd et-Tayâlisî, ġu'be'den; o da el-A'meĢ'ten olmak üzere bir kısmını rivayet etti. Ebû Muâviye Muhammed ibn Hazım, el-A'meĢ'ten yaptığı rivayetinde; Rasûlullah, Ebû Bekr'in soluna oturdu. Ebû Bekr de ayakta olarak namaz kılıyordu, sözlerini ziyâde etmiĢtir.
58-.......ez-Zuhrî Ģöyle demiĢtir: Bana Abdullah ibn Mes'ûcTun oğlu Ubeydullah haber verip Ģöyle dedi:
1055[85] el-A'meĢ'in bu sözünden ve ÂiĢe'nin diğer hadîsinden bu namazda imâmın Pey-gamber olduğu, geliĢinden sonra Ebû Bekr'in hizmetinin yalnız tebliğden ibaret kaldığı anlaĢılıyor. Demek ki Peygamber bu derece bir beden zaîfliği hâlinde bile evinden mescide çıkıp namaz kaldırmıĢtır. Ġste hadîsin bu fıkrası, bâb baĢlığına uygunluk noktasıdır. Hastalık aralarındaki hafiflemeler ve yardımlaĢma ile çıkabilmeler bile -hastalığı artırmaz ise-... cemâate çıkmayı meĢru kılmaktadır. Bu hududu geçen rahatsızlıklarda ise, cemâatte hâzır bulunmak meĢru olmaz.
787
ÂiĢe Ģöyle dedi: Peygamber (S) ağırlaĢip da ağrısı Ģiddetlendiği zaman, benim evimde bakılmak üzere kadınlarından izin istedi. Onlar da kendisine izin verdiler. Ondan sonra Peygamber bir tarafında Abbâs, diğer tarafında bir zât olduğu hâlde, ayakları yerde sürünerek çıktı. Ubeydullah ibn Abdil-lah Ģöyle dedi: ÂiĢe'nin bu dediğini Ġbn Abbâs'a zikrettim. O bana: ÂiĢe'nin ismini söylemediği kimsenin kim olduğunu bilir misin? dedi. Ben: Hayır,dedim. O Alî ibn Ebî Tâlib'dir, diye haber verdi 1056[86].
40- Yağmurda ve Diğer Bir İllette Kendi Menzilinde Namaz Kılmaya Ruhsat Babı 1057[87]
59-.......(Nâfi- Ģöyle demiĢtir:) Abdullah ibn Umer (R)soğuk
1056[86] ÂiĢe'nin ikinci Ģahsın ismini sarahatle söylememesi, muhtemîl ki, Mü'minlerin Emîri Alî ibn Ebî Tâlib ile aralarında geçmiĢ olan hâdiselerden dolayıdır. 1057[87] Yânı, yağmurda ve cemâatte hâzır bulunmaya mâni' olucu diğer herhangi bir illette, kendi menzilinde namaz kılmanın meĢruluğu. Burada ânım, yânı umûmî olan illet lâfzı, hâss olan yağmur lâfzı üzerine atf edilmiĢtir.
788
60-.......Bana Mâlik, Ġbn ġihâb'dan; odaMahmûdibnu'r-Rabî' el-Ensârî'den tahdîs etti (o, Ģöyle demiĢtir): Ġtbân ibn Mâlik gözleri görmediği hâlde kendi kavmine imamlık ederdi. O bir defasında Ra-sûlullah'a: Yâ Rasülallah, karanlık oluyor, seyl oluyor; ben ise gözleri görmez bir kimseyim. Binâenaleyh ey Allah'ın Elçisi, benim evimdeki bir yerde namaz kıldır da ben orasını namaz kılma yeri edineyim, dedi. Bu müracaat üzerine Rasûlullah ona gitti ve: "Nerede namaz kıldırmamı istersin?" buyurdu. Itbân, evden bir yeri iĢaret et-1 ti. Rasûlullah (S) orada namaz kıldırdı 1058[88].
41- Bab: İmam (Cemaate Gelmeme Ruhsatı Varken) Mescide Gelmiş Olanlara Namaz Kıldırır Mı?
Ve yine cumua günü yağmur yağar halde (gelmiĢ
1058[88] Bu-zâtta, Müslim ile Ġsmâîlî'nin rivayetlerine nazaran, yalnız görme zaîfliği vardır. Burada ise bizzat kendisi: "Ben gözleri görmez bir kimseyim" demiĢtir. Herhalde a'mâ değilse bile a'mâya yakın bir hâlde görme azlığı olmuĢ olacaktır.
789
olan kimselere) hutbe yapar mı?
61-....... Bize Hammâd ibn Zeyd, tahdîs edip Ģöyle dedi. Bize ez-Ziyâdî'nin arkadaĢı olan Abdulhamîd tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Abdullah ibnu'I-Hâris'ten iĢittim, Ģöyle dedi: Ġbnu Abbâs (R) çamurlu bir günde bize hutbe îrâd etti. (Hutbe öncesi) müezzine "Hayyeale's-salâtı"sözüne ulaĢtığında "essatâtu fVr-nhâl( = Namaz evlerde kılınacak)" diye nida etmesini emretti. Ġnsanlar bu sözden hoĢlanmamıĢlar gibi birbirine bakıĢtılar. Bunun üzerine Ġbn Abbâs: Sizler bunu beğenmemiĢe benziyorsunuz. Hâlbuki bunu -Peygamber'i kasdederek-benden hayırlı olan Zât yapmıĢtır. Bu (yânî cumua namazı) kılınması lâzım ve vâcib bir Ģeydir. Ben ise sizleri (olduğunuz yerlerden çıkararak) günâha sokmak istemedim, dedi. Ve yine Hammâd'dan; o da Âsım'dan; o da Abdullah ibnu'I-Hâris'ten; o da îbn Abbâs'tan olmak üzere yukarıki hadîs tarzında rivayet etti. ġu kadar var ki, bu rivayette Ġbn Abbâs: Ben sizleri günâha sokmak istemedim, ki gelecektiniz ve dizlerinize kadar çamura
790
batacaktınız, demiĢtir 1059[89].
62-....... Bize HiĢâm (ed-Destevâî), Yahya ibn Ebî Kesîr'den; o da Ebû Seleme'den olmak üzere tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Ben Ebû Saîd el-Hudrî'ye sordum da, o Ģöyle dedi: Bir bulut geldi, yağmur boĢandı, hattâ mescidin tavanı aktı. Mescidin sakfı hurma dallarından idi. Namaz ikaame edildi. Ben Rasûlullah'ı su içinde ve çamur içinde secde ederken gördüm. Hattâ (namazdan bize döndüğünde) alnında çamur izini gördüm 1060[90].
63-.......Bize Enes ibnu ġîrîn tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Enes (R)'ten iĢittim, Ģöyle diyordu: Ensâr'dan bir adam Peygamber'e hitaben: Ben seninle namaz kılmağa gelemiyorum, dedi. O zât ĢiĢman bir
1059[89] Ġbn Abbâs cemâate gelmiĢ olanlarla yetinerek cumuayı ikaame etmek gelmemiĢ olanları da zahmetten kurtarmak istemiĢtir. Cemâate gelmeyenler tabiî olarak evlerinde öğle namazını kılmakla yetinirler. Bu Ġbn Abbâs hadîsi, bâb ismindeki sorulara müsbet cevâb teĢkil etmektedir. 1060[90] Buhârî bu hadîsi Salât, Savm, Ġ'tikâf Kitâbları'nda da ayrı ayrı râvîlerden ikiĢer kerre tahrîc etmiĢtir
791
kimse idi. ĠĢte o zât Peygamber için yemek piĢirdi de Peygamber'i evine da'vet etti. Peygamber'e bir hasır yaydı ve hasırın kenarına su serpti. Peygamber o hasırın üzerinde iki rek'at namaz kıldırdı. Âlu Cârûd'dan bunu iĢiten bir kimse Enes'e: Peygamber (S) duhâ namazı kılar mıydı? diye sordu. O da: O günden baĢka onu kıldığını görmedim, dedi 1061[91].
42- Bab: Yemek Hazır Olup Geldiği ve Namaz da İkaamet Edildiği Zaman (Hangisine Başlanır)?
Ġbnu Umer yemeğe baĢlar idi 1062[92]. Ebu'dDerdâ da: Ġnsanın namaza, kalbi fariğ olarak 1061[91] Bu hadîsten, cemâate gidemiyecek kadar ĢiĢman olanların da özürlüler sınıfına girdiği anlaĢılıyor. Ġbn;Hibbân,es-Sû/n7i'indebu özürleri sünen kitâblarından araĢtırdığını ve hepsinin on adedine vardığını söyler: Gidemiyecek kadar hasta olmak, akĢam namazı kılınırken akĢam yemeği hâzır olup önüne konmuĢ olmak, bâzan insana arız olan unutkanlık, çok ĢiĢmanlık, insanın nefsince haceti olmak, mescide giderken nefs ve malı için korkmak, Ģiddetli soğuk, ezâ verecek derecede yağmur, Ģiddetli karanlık, sarmısak, soğan, pırasa yemiĢ olmak (Aynî). 1062[92] Ġbn Umer'in bu hâli, bu bâb altında yazılan üçüncü rivayet içinde zikredilmektedir
792
yönelebilmesi için, evvelâ kendi ihtiyâcına yönelmesi, fıkhının kemâlindendir, demiĢtir 1063[93].
64-....... HiĢâm Ģöyle demiĢtir: Bana babam Urve tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben ÂiĢe'den iĢittim, Peygamber (S): "Yemek konulduğu ve namaz da ikaamet edildiği zaman, yemeğe baĢlayınız" buyurmuĢtur 1064[94].
65-.......(Enes -R- Ģöyle demiĢtir:) Rasûlullah (S) Ģöyle buyurdu: "AkĢam yemeğiniz önünüze konulduğu vakit, akĢam namazını kılmadan yemeğe baĢlayınız; acele edip de yemeğinizi bırakmayınız 1065[95] 1063[93] Ebu'd-Derdâ'nm bu sözünü Abdullah ibnu'l-Mubârek, Kitâbu'z-Zühd'de, Mu-hammed ibn Nasr el-Mervezî tarîkinden mevsûlen rivayet etmiĢtir. 1064[94] Bu hadîste namaz lâfzı mutlaktır. AkĢam namazından baĢkasına da masruf olabilir. Ancak hadîs hadîsi tefsîr edici olduğu ve bundan sonraki hadîste mukay-yed bulunduğu Ġçin bazılarınca mutlakı mukayyede hami etmek râcih olur. Diğerlerine göre ikinci hadîste âkĢâm namazının zikri hasr ifâde etmez. Çünkü oruçsuz olan aç kimsenin oruçludan ziyâde iĢtahı olabilir. 1065[95] Bu hadîs, bir görüĢe göre, üst tarafındaki hadîsi tefsîr ve takyîd edici mâhiyettedir. Namaz kılmayı yemekten önce
793
66-.......Ġbn Umer (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S): "Sizden her birinizin yemeği konulduğu ve namaz da ikaamet edildiği zaman, yemeğe baĢlayınız. Yemekten fariğ oluncaya kadar acele etmesin" buyurdu. Ġbnu Umer, önüne yemek konulur, ötede namaz ikaamet edilirdi; hattâ imâmın kıraatini iĢitir olduğu hâlde yemeği bırakıp da namaza gitmezdi. Zuheyr (ibnu Muâviye) ile Vehb ibn Usmân, Mûsâ ibn Ukbe'-den; o da Nâfi'den olmak üzere söylediler: Ġbn Umer Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) Ģöyle buyurdu: "Sizlerden her biriniz yemek üzerinde bulunduğu zaman namaz ikaamet edilmiĢ olsa bile iĢini bitirinceye kadar acele etmesin ". Bu hadîsi Ġbrâhîm ibnu'l-Munzir, Vehb ibn Usmân'dan rivayet etti. Bu Vehb ise Medîneli'dir 1066[96].
yapmaktaki kerahet de mutlak değildir. Bu kerahet namaz vakti geniĢ olduğuna göredir. Yemek yediği takdirde namaz vakti geçecek derecede dar olursa, namazı te'hîr etmek caiz olmaz. 1066[96] Metnin en sonundaki iki zât, yânî îbrâhîm ibnu'l-Munzir ile Vehb ibnu Usmân, Buhârî'nin üstâdlarındandır.
794
43- İmam, Elinde Yemekte Bulunduğu Birşey Varken Namaza Çağrıldığı Zaman (Nasıl Yapar)? Babı
67-.......Ġbn ġiriâb Ģöyle demiĢtir: Bana Amr ibnu Umeyye'nin oğlu Ca'fer haber verdi. Babası Ģöyle demiĢtir: Ben Rasûlullah (S)'ı piĢmiĢ bir koyun bacağından bıçakla etleri kesip yerken gördüm. Bu sırada namaza çağrıldı. Bunun üzerine Rasûlullah hemen kalktı, bıçağı elinden bıraktı ve abdest almadan namazı kıldırdı 1067[97].
"Bu konudaki hadîsler müteârızdırlar. Bunlar .arasım cem', Ģöyle olur: Yenilmesi geri bırakılmakla yemeğin bozulması yâhud açlık ıztırâbı yâhud buna benzer'suretlerde yemeğe baĢlamak evlâdır. Bu iĢlerden hiçbiri bulunmadığı zaman, namazla baĢlamak evlâdır. Her hadîs ve her haber kendi mahmilĠne hamledilir. Müellif Buhârî de bu babı îrâdı ve baba lâhık olanları îrâdı ile bu konudaki delillerin tearuzuna iĢaret etmiĢtir. Aralarını cem' ise, biraz önce zikrettiğimiz tarzdır" (ġâh Veliyyullah) 1067[97] Bu hadîs Kitâbu'1-Vudû', "Koyun etinden... abdesi almayan kimse" unvanlı 53. bâbda da geçmiĢti. Rasûlullah namaz kılmayı yemekten öne aldı. Hâlbuki baĢkalarına yemeği öne almayı emretmiĢti. Muhtemil ki, kendi hususiyetinden dolayı azimeti aldı da baĢkalarına ruhsatla emretti. Çünkü baĢkası belki Ģehvetinin itelemesine kuvvet
795
44- Ailesinin İhtiyacında Meşgul Olan Kimse Namaz İkaamet Edilince Hemen Çıkar Babı
68-....... el-Esved Ģöyle demiĢtir: Ben ÂiĢe'ye: Peygamber (S) evinde ne yapardı? diye sordum. ÂiĢe: Kendi ailesinin iĢinde, yânî kendi evinin hizmetinde bulunurdu. Namaz vakti gelince de namaza çıkardı, dedi 1068[98].
45- Kendisi Namaz Kılmak Arzu Etmediği Halde Sırf İnsanlara Peygamber'in Namazını
yetiremez. Bu hadîsle, Peygamber'in "yemekle baĢlayın" emrinin vucûb için değil, nedb için olduğu da istidlal edilir. Zîrâ yemeği öne geçirme vâcib olsaydı, Peygamber yemeği bırakıp namaza kalkmaz idi (Kastallânî) 1068[98] Bu hadîs, evinin iĢi ile meĢgul olan kimsenin hamâz ikaameı edilince hemen çıkması lâzım geleceğini anlatmak için sevk edilmiĢtir. Bu arada Peygamber'in kendi ailesinin hizmeti ile meĢgul olmakla gösterdiği en yüksek tevâzû' da meydana çıkıyor. AiĢe'nin Tirmizî'nîn ġemâi/'\ndek\ lâfzı Ģudur: " ^i .^Jj *îCı ^UJj îsj JĠĠ ^ Vi Jır £ = O da her beĢer ferdi gibi bir ferd idi. Elbisesini temizler, davarım sağar, kendi hizmetçiğini görürdü." Diğer rivayetlerde "Elbisesini diker, na'leynlerinĠ diker", "MeĢin kovasını yamardı" müĢahedeleri nakledilmiĢtir
796
ve Sünnetini Öğretmek Maksadiyle Halka Namaz Kıldıran Kimse Babı
69-.......Ebû Kılâbe Ģöyle demiĢtir: Mâlik ibnu'IHuveyris, bizim Ģu mescidimize -yânî Basra mescidine- geldi ve: Asıl arzum namaz kılmak olmadığı hâlde, ben size namaz kıldıracağım 1069[99] Peygamber (S)'i nasıl namaz kılar gördümse, ben size öyle namaz kıldıracağım, dedi. Eyyûb dedi ki: Ben Ebû Kılâbe'ye, Mâlik'in nasıl namaz kıldırdığını sordum. Bizim Ģeyhimiz olan Ģu Amr ibn Selime gibi dedi. Yine Eyyûb dedi ki: Ve o Ģeyh, birinci rek'atta sucûddan baĢını kaldırdıktan sonra ve ayağa kalkmadan evvel (birazcık) oturan bir Ģeyh idi 1070[100]. 1069[99] "Namaz kılmak arzum olmadığı hâlde" sözünden, takarrub niyeti olmaksızın namaz kılmak gibi bir ma'nâ seziliyorsa da, maksad o değildir. Çünkü böyle olan namaz sahîh olmaz. Farz edâ edilecek zaman olmadığı, yâhud vakit farzını kılmıĢ olduğum hâlde sırf size öğretmek için bir namaz kılıp, bunu Allah'a yaklaĢma vesilesi edeceğim, demek istemiĢtir. 1070[100] Ebû Kılâbe'nin bu Ģeyhi, Ebû Bureyd yâhud Ebû Yezîd Amr ibn Selime(R) olduğu Buhârî'nin diğer rivayetinde gösterilmiĢtir. Onun Ġçin ismini tercemeye koyduk. Bu hadîsten, söylendiği gibi öğretme maksadıyle namaz kıldırmanın ve bunu Allah'a yaklaĢma vesilesi edinmenin
797
46- Bab: İlim ve Fazilet Sahibi Olan Kimseler İmamlığa (Başkalarından) Daha Haklıdırlar
70-.......Ebû Mûsâ (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) hastalığa tutuldu ve hastalığı Ģiddetlendi. Bunun üzerine Peygamber: "Ebû Bekr'e emredin de o insanlara namaz kıldırsın " buyurdu. ÂiĢe: ġüb-hesiz EbûBekr ince yürekli bir kimsedir. O
sahîhliği anlaĢılır. Bir de bu hadîste dikkat çekici olan "Ġstirahat celsesi" mes'elesi vardır. Bu, birinci ile ikinci, üçüncü ile dördüncü rek'atlar arasında secdeden baĢını kaldırdıktan sonra biraz oturup, ondan sonra ayağa kalkmaktır. Bâzı ġâfiîler "Ġhtiyar, yâhud zaîf olursa istirahat oturuĢu yapar ve ellerini yere dayayıp kalkar" demiĢlerdir. Diğerleri bu celseyi tanımazlar. Ġbn Mes'ûd, îbn Abbâs, Umer, Alî ile Mesrûk, Mekhûl, Atâ, Hasen Basrî de oturduktan sonra dayanıp .kalkmak taraf darıdırlar. Ġstirahat cel sesi taraftarlarının hücceti Mâlik ibnu'l-Huveyris'in bu hadîsidir. Muhalifleri de: "Medine'de Rasûlullah on sene Ebû Bekr, Umer, Usmân, birçok sahabe ve tabiî senelerce namaz kılmıĢ ve kıldırmıĢ oldukları hâlde, nasıl olur da Medî-ne ahâlîsi topu topu yirmi gün orada kalmıĢ olan Mâliku'bnu'I-Huveyris'in haber verdiği bu mes'eleden habersiz olurlar? Bu olsa oisa, Mâlik'Ġn ĠktĠdâsı, Rasû-lullah'ın bir beden arızasına uğradığı bir zamana tesadüf etmiĢ olmasıyle te'vîl olunabilir" diyorlar {Tecrîd Ter., II, 525526).
798
senin makaammda dike-lip durduğu zaman insanlara namaz kıldırmaya muktedir olamaz, dedi. Peygamber: "Ebû Bekr'e emredin de insanlara namaz kıldırsın" buyurdu. ÂiĢe yine ilk sözünü tekrar etti. Peygamber: "(Ey ÂiĢe), sen Ebû Bekr'e emret de, insanlara namazı kıldırsın. ġübhesiz siz kadınlar, Yûsuf Peygamber1 in sahibeleri olan kadınlar amindensiniz" buyurdu. Müteakiben Ebû Bekr'e haberci elçi geldi ve Peygamberdin hayâtında insanlara o namaz kıldırdı 1071[101].
71-....... ÂiĢe (R) Ģöyle dedi: Rasûlullah hastalığında: "Ebû Bekr'e emredin, insanlara namaz kıldırsın" buyurdu. ÂiĢe dedi ki, Ben, Ebû Bekr senin makaammda (yânı namaz kıldırdığın mihrâb-da) dikeldiği zaman ağlamaktan (kıraati) insanlara iĢittiremez. Binâenaleyh Umer'e emret de insanlara 1071[101] Hadîsin bâb baĢlığına uygunluğu zahirdir. Çünkü Ebû Bekr sahâbîlerin en fazî-letlesi, en âlimi, en fakîhidir. Peygamber'in ısrarla onun kıldırmasını emretmesi de buna delâlet eder. Ebû Musa'nın son sözü de Ebû Bekr'in ümmetin en faziletlisi olduğuna iĢaret ettiğini gösterir. Ebû Mûsâ bu sözü, Ebû Bekr'in küçük imamete takdiminden, büyük imamete ehakkıyyetini istidlal ettiğini anlatmak için söylemiĢtir.
799
namazı o kıldırsın, dedim. ÂiĢe dedi ki: Ben Hafsa'ya da: Ebû Bekr senin makaammda durduğunda ağlamaktan (kıraati) insanlara iĢittiremez. Umer'e emret de insanlara namazı o kıldırsın deyiver, dedim. Hafsa dediğimi yaptı. Onun üzerine Rasûlullah: "Yeter (sus)! ġübhesiz sizler elbette Yûsuf Peygamber 'in sahibeleri olan kadınlarsınız. Ebû Bekr'e emredin, insanlar için namazı o kıldırsın" buyurdu. Bunun üzerine Hafsa, ÂiĢe'ye hitaben: Ben zâten senden bir hayira isabet edecek değildim, dedi (de canının sıkıntısını açığa vurdu).
72-.......ez-Zuhrî Ģöyle demiĢtir: Bana Enes ibn Mâlik el-Ensârî (R) haber verdi ki, bu Enes, Peygamber'e tâbi' olup, O'ndan hiç ayrılmamiĢ, O'na hizmet etmiĢ ve O'na sâhib olmuĢtur (O, Ģöyle dedi): Peygamber'in, içinde vefat etmiĢ olduğu hastalığında sahâbîlere Ebû Bekr namaz kıldırıyordu. Nihayet pazartesi günü olunca sahâbîler saff saff namaza durdukları esnada Peygamber hücrenin perdesini açtı da, bizlere bakmaya baĢladı. Kendisi ayakta duruyor ve yüzü de Mushaf yaprağı gibi parlıyordu. Sonra
800
tebessüm edip güldü. Peygamber'i görmekle sevincimizden az kalsın namazı bozuyorduk. Ebû Bekr, Peygamber namaza çıkıyor zannıyle (ilk) saffa girmek için iki topuğu üzerinde geri geri gelmeğe baĢladı. Bu sırada Peygamber bizlere namâzı-.nızi tamamlayın diye iĢaret etti ve perdeyi salıverip Örttü. ĠĢte o gün Pevaamber vefat etti 1072[102].
73-.......Enes (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) üç gün çıkmadı. Namaz ikaame edildi. Ebû Bekr ileriye varıp mihraba geçti. Peygamber perdeyi eliyle Ģöyle kaldırdı. Peygamber'in yüzü meydana çıktı ki, o anda bize görünen Peygamber'in o parlak yüzünden daha hoĢ, daha güzel bir manzara görmüĢ değiliz. Peygamber, Ebû Bekr'e ileriye geç diye eliyle iĢaret etti ve perdeyi indirdi. ĠĢte ondan sonra vefat edinceye kadar güzel yüzünü bir daha görmek müyesser olmadı 1073[103]. 1072[102] Peygamber'in tebessüm edip yüzünün sevinçten parlaması, ümmetinin namazda buluĢup bir kelime birliği üzere bulunduklarından ve dîn emrinin yerine getirilmekte olmasından ileri geliyordu 1073[103] Bu hadîs, Ebû Bekr'in Peygamber'in vefatına kadar
801
74-....... Bana Yûnus, Ġbn ġihâb'dan; o da (Sâlim'in kardeĢi) Hamzaibn Abdillah'tan tahdîs etti. O da babası Abdullah ibn Umer'-den haber yerdi. O Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah'ın hastalığı Ģiddetlendiği zaman kendisine namaz iĢi hususunda birĢeyler söylendi. Bunun üzerine Rasûlullah: "Ebû Bekr'e emredin de insanlara namazı o kıldırsın" buyurdu. ÂiĢe: Ebû Bekr ince duygulu bir erkektir, okuduğu zaman ağlamak ona galebe eder, dedi. Rasûllullah: "Ona emredin, o kıldırır" buyurdu. ÂiĢe (veya yanındaki kadınlar o) sözü tekrar etti. Rasûlullah: "Ona emredin, o kıldıracak. ġübhesiz sizler Yûsuf'un sahibeleri olan kadınlarsınız" buyurdu. Bu hadîsi ez-Zuhrî'den rivayet etmesinde Yûnus ibn Yezîd'e ez-Zubeydî, Zuhrî'nin kardeĢinin oğlu ve bir de Ġshâk ibn Yahya el-Kelbî mutâbaat etmiĢlerdir. Ve Ukayl ile Ma'mer, ez-Zuhrî'den; o da
Rasûlullah'ın halîfesi olduğunu gösterir. ġîa'nin iddia ettiği gibi imamlıktan az! de etmemiĢ olduğunu isbât eder. Bu sabah namazı, Peygamber vefat etmezden evvelki namazların sonuncusudur. Küçük imamet ise, büyük imâmet'e delâlet eder.
802
Hamza'dan; o da Pey-gamber'den Ģeklinde söylediler.
47- Bir İlletten Dolayı İmamın Yanıbaşında Namaza Duran Kimse Babı
75-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) hastalığı zamanında Ebû Bekr'e insanlara namaz kıldırmasını emir buyurdu. Artık Ebû Bekr insanlara namaz kıldırıyordu. Urve dedi ki: (Bu namazlardan biri esnasında) Rasûlullah kendinde bir hafiflik hissetti de dıĢarıya çıktı. Tam bu zamanda Ebû Bekr insanlara imamlık yapıyordu. Ebû Bekr Peygamberdi görünce geriye çekilmeye davrandı. Peygamber ona olduğun gibi yerinde dur diye iĢaret etti. Sonra Ebû Bekr'in hizasında, tâ yanıbaĢında oturdu. Ebû Bekr, Rasûlullah'ın namazına uymak suretiyle namaz kıldırıyordu, insanlar da Ebû Bekr'in namazına uymak suretiyle namaz kılıyorlardı 1074[104] 1074[104] Bâzı râvîler Peygamber'in oturduğu yerde imâm olarak, diğer râvîler de yine oturduğu yerde me'mûm olarak namaz kıldığını söylüyorlar. Her iki taraftaki râvîlerin hıfz ve ıtkaan ehli olduklarına bakanlar, Peygamber'in son hastalığı esnasında mescide iki defa çıkmıĢ olup, birinde imâm, diğerinde me'mûm
803
48- Bir Kimse İnsanlara İmamlık Yapmak İçin Namaza Girse, Akabinde de Asıl Vazifeli Olan Birinci İmam Gelse. Bu Takdirde İlk Namazı Başlatan İmam Geri Çekilse de Yahud Çekilmeyip Namazı Kıldırsa da Namazı Caiz Olmuştur Babı
Bu çekilip çekilmeme hususunda AiĢe'den; o da Peygamber'den olmak üzere gelen hadîs vardır 1075[105].
76-.......Bize Mâlik, Ebû Hazım ibnu Dinar'dan; o da Sehl ibn Sa'd es-Sâidî (R)'den haber verdi (O, Ģöyle demiĢtir): Rasûlullah (S) bir kerre aralarım ıslâh
olmuĢ olduğu cihetini daha kuvvetli görürler. Gazvelerinin sonu olan Tebük gazvesinde Peygamber'in bir defa sabah namazını Abdurrahman ibn Avf'm arkasında kılmıĢ olduğunu Müslim rivayet ediyor. Bu hadîsten, herhangi bir illetten dolayı imâmın yanıbaĢında namaza durmanın caiz olduğu anlaĢılır. Meselâ imâm zaîf olur, sesini uzaktakiler iĢitemez-se, biri onun yanıbaĢında durur ve imâmın tekbîrlerini insanlara iĢittirir. Yâhud da yer darlığı sebebiyle ve daha baĢka bir sebeble imâmın yanıbaĢında namaza durulmak caiz olabilir. 1075[105] Buhârî bununla bundan önce geçen bâbda Urve'nin AiĢe'den rivayet ettiği hadîse iĢaret etmiĢtir.
804
için Amr ibn Avf oğulları yurduna gitti. Namaz vakti geldi. Müezzin, Ebû Bekr'e geldi de: Ġnsanlara namaz kıldırır mısın, namazı ikaamet edeyim mi? diye sordu. O da: Evet, dedi. Ebû Bekr namaza baĢladı. Rasûlullah, insanlar namazda iken geldi. Saffları yara yara birinci saffa vardı. Onu gören cemâat el çırptılar. Ebû Bekr, namazını kılarken baĢını hiç çevirmezdi. Cemâat el çırpmayı çoğaltınca baĢını çevirdi ve Rasûlullah'ı gördü 1076[106]. Rasûlullah "Yerinde dur!" diye kendisine iĢaret etti. Ebû Bekr ellerini kaldırıp, Rasûlullah'm kendisine olan bu emrinden dolayı Allah'a hamd ve sena etti.
1076[106] Amr ibn Avf oğulları, Evsliler'den bir koldur. Meskenleri Küba'da Ġdi. Buhâ-rî'nin baĢka yerdeki rivayetinde: Kubâhalkı bir defa kavga etmiĢler, birbirlerine girip taĢ atıĢmıĢîardı. Keyfiyyet Rasûlullah'a haber verildi. Bunun üzerine Peygamber: "Haydin gidelim de onları barıĢtıralım "buyurdular denilmiĢtir.!Bu haber yine Buhârî'nin diğer rivayetine göre, Öğle namazı kılındıktan sonra ulaĢmıĢtır. Ebû Davud'un Sünen 'indeki rivayet de Ģudur: "Amr ibn Avf oğulları'nda bir kıtal oldu. Peygamber bunu haber aldı. Aralarını düzeltmek.için oraya öğleden sonra gitti. Giderken de Bilâl'e: ikindi namazına kadar Ģayet geteınezsem Ebû Bekr'e söyle, namazı kıldırsın, buyurdu.." Bundan râtıb imâmın, yânı cemâate temelli imâm olan kimsenin ihtiyâç hâlinde yerine halef ta'yîn edebileceği istidlal edilmiĢtir.
805
Sonra Ebû Bekr, saffa dümdüz girinceye kadar geri geri gitti. Rasûlullah da ileriye geçip namazı kıldırdı 1077[107]. Namazdan çıkınca: "Yâ Ebâ Bekr, sana emr ettiğim vakit yerinde kalmaktan seni men' eden ne idi?" diye sordu. Ebû Bekr de: Ebû Kuhâfe'nin oğlu için Rasûlullah'm önünde durup namaz kılmak lâyık olmaz, dedi. Ondan sonra Rasûlullah cemâate dönüp: "Size ne oluyordu? El çırpmayı neden bu kadar çoğalttınız? Namazda iken her kim bir Ģey arız olduğunu görürse tesbîh etsin. TeĢbih ettiği vakit elbette kendisine (imâm tarafından) iltifat ve dikkat olunur. El çırpmak kadınlara mahsûstur" buyurdu 1078[108]. 1077[107] Bu kıssadan bir tek namazı birbiri arkasından öne geçen iki Ġmâmın arkasında kılmanın cevazı istinbât edilmiĢtir. Bu, üzerinde ittifak edilmiĢ bir husustur. Ġmâmda meselâ hades vâki' olur, yerine bir halîfe geçirir, halîfe namazı tamamlarsa namaz sahihtir. ĠĢte bu namazda Ebû Bekr, namazın bir kısmında imâm iken, diğer bir kısmında me'mûm olması da bunun gibidir. Burada bir mes'ele de Ģudur: Vazîfeli imâm, vekilini namaza baĢlattıktan sonra namaz tamâm olmadan gelirse, ona uymada yâhud kendi imamete geçip vekilini me'mûm sırasına geçirmekte muhayyer olur. Bu surette namaz kesilmez, me'mûmlann namazı da bozulmaz. 1078[108] Namaz içinde hamd ve tesbîh etmek caizdir. Ġmâmın
806
49- Bab: Namaza Gelenler Kur'an Okumakta Birbirlerine Musavi Oldukları Zaman, En Büyükleri Onlara İmamlık Eder
77-.......Mâlik ibnu'l-Huveyris (R) Ģöyle demiĢtir: Bizler Peygamber'in yanma (yaĢları birbirine yakın) gençler grubu hâlinde geldik ve yanında yirmi gece kadar ikaamet ettik. Peygamber merhametli idi. Bize Ģöyle buyurdu: "Kendi memleketinize dönseniz, onlara öğ-retseniz- Onlara emredin de/ulan namazı fulan vakitte, fulan namazı Julan vakitte kılsınlar. Namaz vakti geldiğinde içinizden biri size ezan okusun, en yaĢlınız da size imamlık etsin" 1079[109]. 50- Bab: İmam Bir Kavmi Ziyaret Ettiği Zaman Onlara İmam Olur
78-....... ez-Zuhrî Ģöyle demiĢtir: Bana Mahmûd
namaz fiillerinde yâhud kıraatte yanıldığını kendisine bildirmek için cemâatin tesbîh etmesi caiz olduğunda ittifak vardır. 1079[109] Bu Mâlik ibnu'l-Huveyris hadîsi Kitâbu'1-Ezân'in "Seferde bir tek müezzin ezan okusun diyen kimse" unvanlı 17. babında da geçmiĢti. Ġlgili açıklamalar için oraya bakılsın
807
ibnu'r-Rabî' haber verip Ģöyle dedi: Ben Itbân ibn Mâlik el-Ensârî'den iĢittim, Ģöyle dedi: Peygamber evime girme izni istedi, ben O'na izin verdim. Yanıma gelince: "Evinin neresinde namaz kıldırmamı istersin?" diye sordu. Ben O'na arzu etmekte olduğum mekânı iĢaret ettim. Rasû-lullak namaza durdu. Biz de arkasında saff olduk. Sonra selâm verdi, biz de selâm verip namazdan çıktık 1080[110].
51- Bab: İmam Ancak Kendisine Uyulmak İçin İmam Edinilmiştir 1081[111]
Peygamber vefat etmiĢ olduğu hastalığı sırasında kendisi oturduğu hâlde insanlara (ayakta) namaz kıldırdı. ĠbnMes'ûd: "Biri imâmdan önce secdeden baĢını
1080[110] Bu hadîs de daha mufassal bir lâfızla Kitâbu's-Salât, "Evlerindeki mescidler..." unvanlı 46. babında geçmiĢti. Burada Peygamber'in ev sahibine "Nerede namaz kıldırmamı istersin?" suâli, ev sahibinin iznini tazammun ediyor. 1081[111] Bu söz, bâb altında gelecek olan ÂiĢe hadîsinde Peygamber'in söylediği bir sözdür.
808
kaldırdığında hemen döner, baĢını kaldırdığı zaman kadar secdede durur, sonra imâma tâbi' olur"demiĢtir 1082[112]. Hasen Basrî, imâmla beraber iki rek'at kılıp da secdeye muktedir olamayan kimseler hakkında: "Böylesi sonuncu rek'at için iki secde yapar, sonra birinci rek'atı secdeleriyle birlikte kaza eder" demiĢtir. 1083[113] Bir secdeyi unutup da nihayet kıyama baĢlayan kimse hakkında da: "(Kıyamı atıp) secde eder" demiĢtir 1084[114].
79-.......Bize Zaide, Mûsâ ibn EbîÂiĢe'den; o da Abdullah ibn Utbe'nin oğlu Ubeydullah'tan tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Ben Âi-Ģe'nin yanma girdim de:
1082[112] Ibn Mes'ûd'un bu sözünü ma'nâ olarak îbn.Ebî ġeybe sahîh bir isnâd ile mev-sûlen rivayet etmiĢtir. 1083[113] Hasen Basrî'nin bu sözünü, Ġbnu'l-Munzir, kendi kitabında mevsûlen rivayet etmiĢtir 1084[114] Bunu da ma'nâsiyle Ġbn Ebî ġeybe mevsûlen rivayet etmiĢtir. Yânî, secdeyi unutan kimse namaz nizâmına uymayarak yaptığı kiyâmı atar ve onu yapılmamıĢ kılar da secde eder, demiĢ oluyor. Hasen Basrî'nin bu dediği vaziyet, çok kalabalık ve izdihamda kılman cu-nıua ve bayram gibi namazlarda olabilir.
809
Rasûlullah'm hastalığından bana anlatır mısın? dedim. ÂiĢe: Evet, anlatırım, diyerek Ģöyle devam etti: Peygamber ağırlaĢtığı zaman: "Ġnsanlar namazı kıldılar mı?" diye sordu. Biz: Hayır (yâ Rasûlallah), onlar seni bekliyorlar, dedik. "Öyleyse benim için leğene su koyunuz'' buyurdu. ÂiĢe dedi ki: Oturup yıkandı. Sonra kalkmaya davranırken bayıldı. Sonra ayıldı. Yine: ''Ġnsanlar namazı kıldılar mı?" diye sordu. Biz: Hayır yâ Rasûlallah,bnlar seni bekliyorlar, dedik. "Benim için leğene su koyun" buyurdu. (Koyduk) oturup yıkandı. Sonra kalkmağa davranırken yine bayıldı. Senra ayıldı. Yine: "Ġnsanlar namazı kıldılar mı?" diye sordu. Biz: Hayır yâ Rasûlallah, onlar seni bekliyorlar, dedik. "Benim için leğene su koyun" buyurdu. (Koyduk), oturup yıkandı. Sonra kalkmağa davranırken bayıldı, sonra ayıldı. Yine: "Ġnsanlar namazı kıldılar mı?" dedi. Biz: Hayır yâ Rasûlallah, onlar seni bekliyorlar, dedik. O sırada insanlar mescidin içinde toplanmıĢlar, .yatsı namazı için Peygam-ber'i bekleyip duruyorlardı. Bunun üzerine Peygamber, insanlara namaz kıldırması için Ebû Bekr'e haber gönderdi. Haberci elçi Ebû Bekr'e gitti de: Rasûlullah sana, insanlara namaz
810
kıldırmanı emrediyor, dedi. Ebû Bekr -ki o, yüreği yufka bir zât Ġdi- Umer'e: Yâ Lfmer, insanlara sen namaz kıldır, dedi. Umer ona hitaben: Buna sen daha haklısın, dedi. Sonra Rasûlullah kendinde bir hafiflik hissetti de, birisi Abbâs olan iki adam arasında öğle namazı için dıĢarıya çıktı. Ebû Bekr de bu sırada insanlara namaz kıldırıyordu. Ebû Bekr, Peygam-ber'i görünce mihrâbdan geri çekilmeye davrandı. Peygamber ona "Geriye çekilme" diye iĢaret etti, ve: "Beni onun yanıbaĢına oturtunuz" buyurdu. Onlar da kendisini Ebû Bekr'in yanına oturttular. Râvî dedi ki: Ebû Bekr, Peygamber'in namazına, insanlar da Ebû Bekr'in namazına uyarak ayakta, Peygamber de oturduğu hâlde namaz kılmaya baĢladılar. Râvî Ubeydullah ibn Abdiltah Ģöyle dedi: Ben Abdullah ibn Ab-bâs'ın yanına girdim de: Peygamber'in hastalığı hakkında ÂiĢe'nin bana söylediklerini sana arzedeyim mi? dedim. Söyle, dedi. Ben de ÂiĢe'nin hadîsini ona arzettim. Ġbn Abbâs o hadîsten hiçbir Ģeyi inkâr etmedi. ġu kadar ki, Ġbn Abbâs: Abbâs ile beraber olan o ikinci kimsenin ismini ÂiĢe sana söyledi mi? dedi. Hayır, dedim. ĠĢte o, Alî ibn
811
EbîTâlib idi, dedi 1085[115].
80-.......Mü'minlerin annesi ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) hasta olduğu hâlde evinde (bir kerresinde) namaz kıldırdı idi. Bu namazı kendisi oturarak, bir topluluk da arkasında ayakta kıldılar. Peygamber onlara: "Oturunuz" diye iĢaret etti. Namazdan çıktıktan sonra: "Ġmâm, ancak kendisine uyulmak için imâm yapılmıĢtır. Öyle o/unca o rukû'a vardığı vakit siz de rukû'a varınız. BaĢım kaldırdığı vakit siz de baĢınızı kaldırınız. Oturduğu hâlde namaz kıldığı zaman, sizler de hep oturarak namaz kılınız" buyurdu 1086[116].
1085[115] Bu hadîs ile, özürlü oturanın kendi gibi özürlü oturanlara da, ayakta ofunlara da imamlığının sahîh olduğuna istidlal edilmiĢtir. Bâzı âlimler ayakta olanın, oturanın arkasında namaz kılmasını tecviz etmiĢler ve buradaki ÂiĢe hadîsiyle ihticâc eylemiĢlerdir. Zîrâ bu hadîs, Peygamber'in imâm olduğu namazların sonuncusudur. Bunda kendisi oturmuĢ, cemâat ayakta kılmıĢlar, hâzır olanlara oturun diye emretmemiĢtir. Bundan dolayı amel bunun üzerine olmak gerekir. 1086[116] Bu hadîsteki hastalık, bundan evvelki hadîslerde bahsedilen ve Peygamber'in vefâtıyle neticelenen son hastalığı değildir. Bundan sonraki hadîste açıkça görüleceği üzere, bu daha eski bir rahatsızlıktır ki, attan düĢmek sebebiyle vücûdu
812
81-.......(Enes -R- Ģöyle demiĢtir:) Rasûlullah (S) bir ata bindi de ondan düĢtü, bundan dolayı vücûdunun sağ tarafı berelendi. ĠĢte o zaman namazlardan birini kendisi oturduğu hâlde kıldırdı, bizler de onun arkasında oturarak kıldık. Namazdan çıkınca: "Ġmâm ancak kendisine uyulsun diye imâm edilir, öyle olunca imâm ayakta namaz kıldırdığı zaman sizler de ayakta olduğunuz hâlde namaz kılınız. Ġmâm rukû'a yardığında, siz de rukû'a varınız. O kendini kaldırdığı zaman siz de kendinizi kaldırınız. îmâm Semiallâhu limen hamideh (= Allah kendisine hamd edenin hamdini iĢitip kabul etti) dediği zaman, sizler: Rabbena ve leke 1-hamd (= Ey Rabb'imiz, biz sana itaat ettik; yâ Rabb, ibâdetimizi kabul et, itaatimizden ve sana niyazımızdan dolayı da sana hamd olsun) deyiniz. Ġmâm ayakta olarak namaz kıldırırsa, siz de ayakta olarak namaz kılınız; imâm oturarak namaz kıldırdığı zaman, sizler de oturarak kılınız" buyurdu.
incinmiĢ, bundan dolayı mescide çıkmadığı gibi, namazı oturarak kılmaya mecbur kalmıĢtı.
813
Bu, Peygamber'in eski hastalığında olmuĢtu. Sonra, bunun arkasından bir defa da Peygamber oturarak namaz kıldırdı. Ġnsanlar O'nun arkasında ayakta namaz kıldılar; Peygamber onlara oturmayı emretmedi. Peygamber'in fiilinden ancak sırasıyle sonuncuları alınır 1087[117].
52- İmamın Arkasında Namaz Kılanlar Ne Zaman Secde Ederler? Babı
Enes: "Ġmâm secde ettiği zaman, sizler de secde ediniz" sözünü söyledi 1088[118].
1087[117] Buhârî'nin kendi Ģeyhi Humeydî'den naklettiği bu son fıkralar, bundan önceki haĢiyede belirtilen görüĢlerin dayanağı ve delilidir. Humeydî bu son sözleriyle Ģunu demek istemiĢtir: Peygamber daha önceki attan düĢme rahatsızlığında oturarak namaz kılıp, arkasında ayakta kılanlara oturun diye iĢaret etmiĢti. Vefâ-tiyle neticelenen son hastalığında ise, kendisi oturarak namaz kıldırdı, arkasındakiler ayakta namaz kıldıkları hâlde Peygamber onlara oturun diye emretmedi. Binâenaleyh bu hususta Peygamber'in bu son ameli alınır. 1088[118] Bu ta'lîk,yânîEnes'in naklettiği bu söz, bundan önceki babda geçen hadîsinin -bâzı tarîklerinde bulunan- bir tarafıdır (Ġbn Hacer).
814
82-....... Bana Abdullah ibnu Yezîd tahdîs edip Ģöyle dedi ki Abdullah: "Bana el-Berâ tahdîs etti" sözünde yalancı değildir-1089[119]: Bana el-Berâ tahdîs edip Ģöyle dedi: RasüluIIah (S) "Semiallâhu limen hamideh" dediğinde Peygamber secdeye varmadıkça bizden hiçbir kimse (secdeye varmak için) belini bükmezdi. Biz ondan sonra onun ardından (O'na tâbi' olarak) varırdık 1090[120]. Bize Ebû Nuaym, Sufyân'dan; o da Ebû Ġshâk'tan olmak üzere bu isnâdla bu hadîs tarzında tahdîs etti.
1089[119] "Ki o yalancı değildir" sözünden murâd, o, hadîste vehm edici değildir, bil'a-kis o güzel zabteder bir zabıttır, demektir. Bundan söyleneceği her yerde kasde-dilen ma'nâ budur. Sahâbî hakkında da böyledir. Çünkü onların hepsi makbuldürler, hakîkî yalandan emîn sayılmıĢlardır. Onlar hakkında yalan tevehhümüne hiçbir mecal yoktur (ġâh Veliyyullah). 1090[120] Bundan, imâmın fiillerine uymanın vâcib olduğu istidlal olunur. Ġbu'f-Cevzî'nin bundan me'mûm olan kimse imâm rüknü tamamlamadıkça o rükne baĢlayamaz ma'nâsını çıkarmıĢ ve bu görüĢü ile cumhura muhalefet etmiĢtir. Zîrâ bu takdirde imâma mutâbaat mutasavver değildir. Herhalde râvînin maksadı Ra-sûlullah secdeye vardıktan sonra ve secdeden kalkmadan secdeye inerdik demektir. Ayrı ayrı lâfızlarla gelen birçok rivayetlerin hepsi de bu ma'nâyı bildirir. Bundan maksad mutâbaatı ta'rîftir. Ve imâmdan evvel hiçbir rükne baĢlamanın câĠz olmadığını anlatmaktır.
815
53- Başını İmamdam Evvel Kaldıran Kimsenin Günahı Babı
83-.......Ben Ebû Hureyre (R)'den iĢittim, Peygamber (S): "Herhangi biriniz baĢınızı imâmdan evvel kaldırdığı zaman, Allah 'in onun baĢını eĢek baĢına çevirmesinden -yâhud onun suretini eĢek suretine çevirmesinden- korkmaz mı kî?" buyurmuĢtur 1091[121].
1091[121] Hadîsteki Ģekk, râvî ġu'be'dendir. Bu kabahati iĢleyen baĢın tahavvülünü söylemek ile suretin tahavvülünü:yâhud yüzün tahavvülünü söylemek hep bir ma'-nâya dönücüdür. , Bu hadîs imâmdan evvel davrananlar hakkında Ģiddetli bir tehdîd ihtiva etmektedir. Ġmamına mutâbaat etmeyenin sureti eĢek suretine çevrilmesi mecazîdir. Böyle olan kimse iktidâya niyet etmiĢken, iktidâ etmiyor ve iktidâ etmemesiyle beraber kendini muktedî bilecek kadar eĢeklik gösteriyor. Peygamber'in bu sözü, eĢek sîretini ihtiyar eden bu kimselere yakıĢan suret, eĢek suretidir., gibi bir tevbîh ve sakındırmayı tazammun etmiĢ oluyor. Bâzı âlimler hadîsi mecazî ma'nâya hamletmeyip, çevrilmenin(meshin) bilfiil vâki' olmasından korkulur, demiĢler. Mecazî ma'nâya gidenler, çevrilmenin Mu-hammed Ümmeti hakkında vukûunun caiz olmadığına ve Muhammed Ümmeti'nin meshten yânî baĢka kılığa çevrilmekten emîn kılınmıĢ olduğuna dayanırlar. Bu hadîsi Alî, Ebû Hureyre, Ġmrân Ġbn Husayn da rivayet etmiĢlerdir
816
54- Kölenin ve Azad Edilip de Üzerinde Velayet Devam Eden Kimsenin İmamlığı Babı
AiĢe'ye, kölesi Zekvân Mushaf'tan imamlık eder idi; ve zina çocuğunun (veledi zinanın), bedevinin ve Peygamberin: "Cemâate, Allah'ın Kitabı'm en çok belleyip okuyan kim ise, o imamlık eder" sözünden dolayı, henüz ihtilâm olmamıĢ bulunan çocuğun imamlığı 1092[122]. 1092[122] Buharı bu baĢlık içinde, Hz. ÂiĢe'ııĠn, kölesi Ebû Amr Zekvân henüz çocuk iken ona ramazânda Mushaf açtırıp, arkasında namaz kıldığını misâl olarak zikrederek ve yine Peygamber'in aynı bâb baĢlığı içindeki hadîsi sebebiyle kölenin, himayede bulunan azâdlının, veledi zinanın, bedevinin, bulûğ çağına varmamıĢ mümeyyiz çocuğun imametlerine, hem de yüzünden ve Mushaf'tan okumakla, namazın sahih olacağına iĢaret etmiĢ oluyor. Mushaf'tan okumakla narnâz kılmağa Ġbn ġîrîn, Hasen Basrî, Hakem ve Atâ da kaail olmuĢlardır. Ġmâm Mâlik, bunu yalnız ramazân kıyamında tecvîz etmiĢtir. Ġbrâhîm en-Nâhaî, Saîd ibn Müseyyeb, ġa'bî, Süleyman Ġbn Hanzale, Mucâhid Ġbn Cubeyr, Hammâd ve Katâde ise caiz görmezler. Ebû Hanîfe, ġafiî ve Ahmed ibn Hanbel de bunlardandır. Çünkü Mushaf'tan okumak, ameli kesirdir. Ameli kesir ise, namazı bozar. Ebû Yûsuf ile Muhammed ibnu'l-Hasen eĢ-ġeybânî'ye göre caizdir. Çünkü Mushaf'a bakmak da ibâdettir. Yalnız Hrıstiyanlar'a benzemek dolayısiyle bunu kerahetle tecvîz ederler.
817
Köle illetsiz (yânî zaruret olmadan) cemâatten men' olunmaz 1093[123]
84-.......Ġbn Umer (R) Ģöyle demiĢtir: Ġlk muhacirler, Küba'da bir yer olan el-Usbate denilen mevki'e geldikleri zaman, Rasûlullah'ın (hicret edip) gelmesinden önce, kendilerine Huzeyfe'nin himayesinde olan Salim imamlık eder idi. Salim onların, Kur'ân'ı en çok belleyip okuyanları idi 1094[124].
Kölesi Zekvân'ın ramazânda ÂiĢe'ye imamlık ettiği haberini, Ġbn Ebî ġey-be ile diğerleri mevsûlen rivayet etmiĢlerdir. Buhârî'nin bu baĢlıktan maksadı, bunların cevazını isbât etmektir. ġâfĠî de buna kaafldir. Ebû Hanîfe bunu kerîh görür. Ġmâm'ın Mushaf'tan okuması Ebû Hanîfe'ye göre namazı bozucudur. ġafiî'ye göre bunda be's yoktur. AiĢe'den ta'lîkan nakledilen haberin zahiri ġâfiîler'in görüĢünü te'yîd ediyor. Hanefi'ler onu te'vîl ediyorlar ve "ÂiĢe'ye Mushaf'tan imamlık ederdi" sözünün ma'nâsı, ÂiĢe'nin beraberinde olan Mushaf'a yakın bir yerde, ona bakarak namaz kıldırıyordu; noksanlık imâmın namâzındadır, diyorlar (ġâh VeliyyuIIah). 1093[123] Bu kısım hadîsten değil, Buhârî'nin sözündendir. Kölenin cemâatte hâzır bulunmaktan men' edilemeyeceğinin vechi ibâdet konusunda Allah hakkının efendi hakkından önde tutulmuĢ olmasındandır. 1094[124] Bu hadîsin bâb baĢlığına uygunluk ciheti, Sâlim'in henüz azâd edilmeden önce - o cemâate imamlık etmesidir. Huzeyfe ailesi, sonra Sâlim'Ġ azâd edip oğul edinmiĢlerdi. Bu oğul edinme hususu da bilâhare Kur'ân-ı Kerîm'de el-Ahzâb: 4-5.
818
85-.......Bize ġu'be tahdîs edip Ģöyle dedi: BanaEbu't-Teyyâh, Enes'ten tahdîs etti. Peygamber (S): "Üzerinize, baĢı kuru üzüm dâ-nesi gibi olan Ha beĢi i bir köle de âmil (yânî vâlî ve kumandan) ta'yîn edilmiĢ olsa, onu dinleyiniz ve itaat ediniz" buyurmuĢtur 1095[125].
âyetlerinde, oğul edinilenin nesebi kanĢtınlmıyacak Ģekilde düzeltilmiĢti 1095[125] Bu hadîsin namaz ile münâsebeti, kendisine amel yânî me'mûriyet verilmiĢ olan emîr vâlî gibi kimselerin namazlarda imâm olmaları sünnet gereği olmasıdır. Kölenin emirlik ve valiliği sahih olunca, arkasında namaz kılmak da sahih olmak lâzım gelir. (Âmil için aĢağıda 130. haĢiyeye bakınız). Kölenin, veledi zinanın, bedevinin imametleri cumhura göre sahihtir. Yalnız Ġmâm Mâlik: "Köle olan, hürrlere imâm olamaz. ġu kadar ki, hürrler içinde okuyucu bulunmazsa, cumuadan baĢka namazlarda köleye iktidâ edilebilir. Çünkü cumuua, köleye vâcib değildir" der. ÂiĢe veledi zinanın imametinde be's görmemiĢ, hattâ "Anababasının günâhından ona birĢey yok" der imiĢ. Ümer ibn Abdilazîz Ġle Mücâhid ve Mâlik, veledi zinanın râtib imam olmasını mekruh görmüĢlerdir. Sebebi de aleyhinde söz söylenir makûleden olduğu için, onun yüzünden halkın günâha girmesidir. Ġmâm ġâfiî: "Babası belli olmayan kimseyi imâm ta'yîn etmek istemem" demiĢtir. Hanefîler ise, kolejle veledi zinanın imamlıklarını -halkın istihfafına hedef oldukları için- mekruh görürler. Lâkin bunlardan biri imamete geçti mi, arkasında kılmabilir, derler...
819
55- Bab: Îmam Namazı Tamam Kıldırmadığı Zaman ve Arkasındakiler Tamamladığı Zaman?
86-....... (Ebû Hureyre -R- Ģöyle demiĢtir:) Rasûlullah (S): "Ġmamlar sizin için namaz kılarlar. Eğer isabet ederlerse (yânî doğru, eksiksiz kılarlarsa) hem sizlere, hem onlara (namaz sevabı) vardır. Eğer hatâ ederlerse sizler için sevâb, onlar için ikaab vardır" buyurdu 1096[126].
1096[126] Bu hadîsteki imamlar, mutlaka namaz kıldıran Ġmamlar olduğu gibi, valiler ve emirler ma'nâsma da gelir. Çünkü namaz kıldırmak asıl onların vazîfesidir. Ġsabetin ma'nâsı, en kuvvetli kavle göre, namazı eksiksiz kılmaktır. Bâzıları isabetten murad, vakte isabet etmek, yânî namazı vaktinde kılmaktır, demiĢlerdir. Hadîsteki hatâ, amd mukaabĠH olan hatâ değildir. Çünkü kasidsız vâki' olan eksikliğin günâhı yoktur. Bu, Ġsabet mukaabili olan hatâdır ..»Buna göre ma'nâsı "namazı eksik yâhud vaktinden geri bırakmıĢ yâhud rükünler, Ģartlar ve sünnetlerce kemâlden ârî olarak kıldırırlarsa" demek olur. Bu hadîs, imâmın taksirinden dolayı muktedîye birĢey terettüb etmeyeceğine delîl edinilmiĢtir. Ġmâmın bâzı iĢlerde hatâsı, doğru kılmakta oian me'mumun namazının sahîhiiğine müessir olmaz. Meselâ imâm abdestsiz yâhud cünüb olur, yâhud üzerinde göze görünmeyen bir pislik bulunursa me'mûm namazı iade etmez. Hanefîler'e göre ise, imâm da, me'mûm da o
820
56- Fitneye Giren (Veya Fitneye Ma'ruz Kalan) Kimsenin ve Bid'at İşleyenin İmamlığı Babı
HasenBasrî: Sen bid'atçı imâmın arkasında namaz kıl, bid'atınin günâhı onun boynunadır, demiĢtir 1097[127]
87- Ebû Abdillah Buhârî Ģöyle dedi: Ve bize Muhammed ibn Yûsuf söyleyip Ģöyle dedi: Bize elEvzâ'î tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize ez-Zuhrî, Humeyd ibn Abdirrahmân'dan; o da Ubeydullah'tan; o da Adiyy ibn Hıyâr'ın oğlu Ubeydullah'tan tahdîs etti. Bu Ubeydullah, evinde muhasara edilmiĢ hâlde bulunan Usmân ibn Affân'm yanma girdi de: Sen umûmun
namazı iade eder. Mâlik ile ġafiî ve Ahmed ibn Hanbel'in mezheblerine göre, muktedî yalnız muvafakat cihetinden imâma tâbi'dir. Yânî yalnız onun icra etliği fiilleri ve hareketleri icra etmekle mükelleftir, imâmın namâzındaki Ģahinlik ve bozukluk ile alâkadar olmaz. Hanefîler'e göre ise sihhat ve fesad cihetinden de imâma tâbi'dir. 1097[127] Hasen Basrî'nin bu sözünü Saîd ibn Mansûr mevsûien rivayet etmiĢtir.
821
Ġmamısın, baĢına Ģu görmekte olduğun iĢler geldi. Bize bir fitne imâmı namaz kıldırıyor. Biz bundan kaçınıyoruz; ne buyurursun? dedi. Halîfe Usmân: Namaz, insanların yapacağı iĢlerin en iyisidir. Ġnsanlar Ġyi bir Ģey yaparlarsa, sen de onlarla beraber onu yap; fena bir Ģey yaparlarsa sen onların fenalıklarından sakın, dedi 1098[128]. Ve ez-Zubeydî (148) Ģöyle dedi: ez-Zuhrî: Biz kurtuluĢ olmayan bir zaruretten dolayı olmak müstesna, kadınlığa Özenen kimse arkasında namaz kılınmasını doğru görmeyiz, demiĢtir 1099[129].
88-.......Enes ibn Mâlik (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S), Ebû. Zerr'e hitaben: "Dinle ve itaat et, velev ki (itaat yâhud emir) baĢı kuru üzüm dönesi gibi
1098[128] Fitne imâmı, fitne önderi ve ihtilâl reîsi demektir. Bunun Hz. Usmân'ı muhasara eden Mısırhlar'ın reislerinden bîri olan Abdurrahmân ibn Adîs yâhud Kinâ-ne ibn BiĢr olduğu söylenir 1099[129] Zuhrî'nin bu sözünü Ma'mer ile Abdurrazzâk tahrîc etmiĢlerdir. Muhannes, huyu, kadın huyu olan, kadınlığa özenen erkek demektir. Ġki türlü olur: Biri bu huy hilkaten olur; kendisinin bunda bir sun'u olmaz. Böylesine bir günâh ve kötüleme olmaz. Diğeri de, hılkî olmayarak, kendisi kadınlığa özenen ve kadınlık külfetine girendir, böylesi kötülenmiĢtir.
822
olan HabeĢ/i bir kimse için de olsa" buyurdu 1100[130].
57- Bab: İmam İle Me'müm İki Kişi Oldukları Zaman Me'müm, İmamın Sağ Tarafında Yanıbaşına, Bir Hizada Olarak Dikilir
89-.......Ġbn Abbâs (R) Ģöyle demiĢtir: Ben teyzem Meymûne'nin evinde kaldım. Rasûlullah (S) mescidde- yatsı namazını kıldıktan sonra evine geldi. Dört rek'at namaz kıldıktan sonra uyudu. Sonra kalktı (namaza durdu). Ben de geldim, O'nun sol tarafında namaza durdum. Beni sağ tarafına geçirdi, akabinde beĢ rek'at namaz kıldı. Ondan sonra iki rek'at kıldı. Ondan sonra uyudu. Hattâ ben O'nun horultusunu duydum. Ondan sonra (mescidde kıldıracağı farz) na
1100[130] Benzeme ciheti, saçlarının kara, kıvırcık, kısa ve baĢının küçük olması gibi Ģeylerdir. Âmil -büyük, küçük- bir yeri idareye hükümet tarafından ta'yîn edilen vâlî ve emîre denir. Bu hadîs, bundan biraz önce geçen 54. babın hadîslerinden biri olarak, küçük lâfız farkıyle tahrîc edilmiĢti.
823
maza çıktı 1101[131].
58- Bab: Me'müm Olan Kimse İmamın Sol Tarafında Namaza Durduğu Zaman İmam Onu Sağ Yanına Geçirdiğinde Her İkisinin Namazı Bozulmaz
90-.......Bize Amr, Abdu Rabbih ibnu Saîd'den; o da Mahrame ibn Süleyman'dan; o da Ġbn Abbâs'm azâdlısı Kurayb'dan olmak üzere tahdîs etti. Ġbn Abbâs (R) Ģöyle demiĢtir: Ben -bir gece teyzem- Meymûne'nin yanında uyudum. Peygamber bu gecede 1101[131] Hadîs ayrı ayrı mes'elelere delîl olmak üzere bâzı lâfız farklarıyle bundan önce birkaç yerde geçmiĢti. Burada tekrar edilmesinden maksad, bâb baĢlığına delîl olmasıdır. Ġbn Abbâs çocukluk haliyle yalnız baĢına iktidâeylediği zaman imâmın neresinde durulacağını bilmeyerek sol tarafına geçmiĢken, Peygamber'in onu sağ tarafa geçirdiği beyân edilmiĢtir. Me'mûm tek olursa imâmın hizasında ve sağ tarafında durmak lâzımdır. Bu, Umer, Ġbn Umer, Enes, Ġbn Abbâs ile imamlardan Sevrî, Mekhûl, ġa!bî, Urvetu'bnu'z-Zubeyr, Ebû Hanîfe, Mâlik, Evzâî ve Ishâk'ın kavilleridir/ Muhammed ibnu'l-Hasen: Ayaklarının parmaklarını imâmın ökçesi yanma kor, diyor. ġafiî'ye göre musâvât hizasından biraz gerilemesi müstehâbdır. îbrâhîm Naharye göre, rukû'a varıncaya kadar imâmın arkasında durur. O vakte kadar biri daha gelmezse imâmın sağına geçer. Ahmed ibn Hanbel, muktedî imâmın solunda durursa namazı bozulur, der.
824
Meymûne'nin yanında bulunuyordu. Peygamber abdest aldı. Sonra kalkıp namaza durdu. Ben de O'nun sol yanında namaza durdum. Peygamber beni tuttu da sağ tarafına geçirdi. On üç rek'at namaz kıldı. Sonra (uykuya mahsûs) teneffüsü duyulacak kadar uyudu. Zâten uyuyunca seslice teneffüs etmek âdeti idi. Sonra yanına müezzin geldi. Bunun üzerine çıkıp namaz kıldırdı ve abdest almadı 1102[132]. Amr dedi ki: Ben bu hadîsi Bukeyr'e tahdîs ettim. O: Bana bu hadîsi Kurayb tahdîs etti, dedi 1103[133]
1102[132] Bu hadîs Abdest Alma Kitâbı'nda ve diğer yerlerde geçmiĢti.Uzanıp uyuduktan sonra abdest almadan namaz kılabilmek, Peygamberlik husûsiyetlerindendir. Peygamberlerin gözleri uyuĢa da, kalbleri uyumaz. Bu hadîste Peygamber'in sabah namazı sünnetiyle beraber on üç rek'at kıldığı bildiriliyor. Buna göre bu gecede vitirle birlikte onbir rek'at gece namazı kılmıĢ oluyor. BaĢka sayılarda da kılmıĢtır. Peygamber'in Ġbn Abbâs'ı namaz içinde tutup sol tarafından sağ tarafına geçirmesi ve namaza böylece devam etmeleri, namazlarının bozuJmadığmın delilidir. Bu noffia, hadîsin bâb baĢlığına uygunluk ve delîl teĢkîl eden yeridir. 1103[133] Amr bu sözü ile, kendisinin Bukeyr'den yaptığı rivayetinin senedinin, yukarıda zikredilmiĢ olan birinci rivayetinin senedinden daha yüksek olduğunu ten-bîh etmiĢtir.
825
59- Bab: İmam Başkalarına İmam Olmaya Niyet Etmemişken, Sonradan Bir Topluluk Gelip de Onlara İmamlık Ettiği Zaman? 1104[134]
91-....... Ġbn Abbâs (R) Ģöyle demiĢtir: Ben teyzemin yanında kaldım. Peygamber geceleyin kalkıp namaza durdu. Ben de O'nunla beraber namaz kılmak üzere kalktım ve O'nun sol tarafına namaza durdum. Peygamber (S) baĢımdan tuttu da beni sağ tarafında dikelt-ti 1105[135].
1104[134] Buhârî "iza"nın cevâbını zikretmedi. Çünkü bu mes'elcde görüĢ ayrılığı vardır. Yânî Ġmâmın imamlığa niyet etmesi Ģart olup olmamasında farklı görüĢler vardır. Bâzıları: Ġktidânın sahîh olmasında imâmın imamlığa niyet etmesi Ģart değildir; imâma cemâat faziletine nail olması için niyet miistehâb olur, dediler. Kaadı Hüseyin: Münferid olarak namaz kılan kimseye bir topluluk iktidâ etse, kendisi bunları bilmemiĢ olsa, yine cemâat faziletine nail olur. Çünkü onlar da onun sayesinde bu fazilete nâĠl olmuĢlardır, dedi. Ahmed, farz ile nafile arasını ayırdı. Nafilede değil de, farzda niyeti Ģart kıldı.. Ebû Hanîfe: Ġmâmın imamete niyet etmesi erkekler hakkında Ģart değil, kadınlar hakkında Ģarttır. Çünkü kadının imâmın yanında durması ile imâmın namazının bozulması ihtimâli vardır, demiĢtir. (Aynî, Kastallânî). 1105[135] Hadîsin bu baĢlık altında Ģevkinden maksad, imâmın bir
826
60- Bab: İmam Namazı Uzattığı ve Me'müm Olan Kimsenin de Bir İhtiyacı Olduğu Zaman, Namazdan Çıkıp Yalnızca Kılarsa?
92- Bize Müslim ibn Ġbrâhîm tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize ġu'be, Amr'dan; o da Câbir ibn Abdillah'tan tahdîs etti (O, Ģöyle demiĢtir): Muâz ibn Cebel, Peygamberce beraber namazı kılar, ondan sonra döner, kendi kavmine imamlık ederdi 1106[136]. Buhârî Ģöyle dedi: Ve bana Muhammed ibn BeĢĢâr tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Gundertahdîs edip Ģöyle dedi: Bize ġu'be, Amr'dan tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Ben Câbir ibn Abdillah'tan iĢittim, Ģöyle
topluluğa imâm olmaya dönüĢmesi, namazdan evvel kendisinde bunun için bir niyet bulunmasına ihtiyâç olmayacağını bildirmektir (ġâh Veliyyullah). 1106[136] Müslim'in rivayetinde Rasülullah'ın arkasında kıldığı namazı kavmine kıîdırırdı" ziyâdesi vardır ki, zahir ma'nâsı, farzı Peygamber ile birlikte kıldıktan sonra henüz kılmamıĢ olan kavmine imâm olur, kendi nafile kılıcı iken, arkasındaki cemâat farz kılıcı olurlardı. Bu mes'eîede Hanefîler ve Mâlikîler Ġle diğerleri arasında büyük görüĢ ayrılığı vardır.Onlar, farz kılan kimsenin nafile kılana iktidâsı sahîh değildir, derler. ġâfiîier ile Hanbeltler ise bunu tecviz ederler. Delillerinden biri de Muâz ibn Cebel'in bu fiilidir.
827
dedi: Muâz ibn Cebel Peygamber'in maiyyetinde namaz kılar, ondan sonra döner de kendi kavmine imamlık ederdi. Bir defasında yatsıyı kıldırdı da elBakara Sûresi'nden baĢlayarak okumağa kalktı. Cemâatten biri ayrıldı. Muâz onun hakkında fena söz söyler gibi oldu. Bu iĢ Peygâmber'e ulaĢınca üç defa: "Fettansın, fettansın, fettansın" yâhud "Fâtin oldun, fâtin oldun, fâtin oldun" buyurdu, ve Mufassal bölümünün ortasından iki sûre ile (kıldırmasını) emretti. Amr ibn Dînâr: Ben o iki sûrenin hangi sûreler olduğunu hatırımda tutamadım, demiĢtir. 1107[137].
61- İmamın Rukü'u ve Sucüdü Tamamlamakla Beraber Kıyamda Hafifletme Yapması Babı
93-.......Bize Ġsmâîl (ibn Hâlid) tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Kays'tan iĢittim, Ģöyle dedi: Bana Ebû Mes'ûd (R) Ģöyle haber verdi: Bir kimse gelip: Yâ
1107[137] Fâtin, ezâ ve azâb veren, iĢkence yapan ma'nâsına geldiği gibi, nefret ettirici; dîni sevmeye mâni' olucu ma'nâsına da gelir. Fettan da bunun mubâlağa sîgası-dır.
828
Rasûlallah, fulancanın bize namaz kıldırırken uzatmasından dolayı sırf onun yüzünden sabah namazına gitmekten geri kalıyorum, dedi. Rasûlullah'ı hiçbir mev'izada o günkü kadar öfkeli görmedim. Sonra Rasûlullah (S): "Ġçinizden bâzı kimselerde cemâati nefret ettirme hasleti vardır. Herhanginiz namaz kıldıracak olursa, kısa ve hafif tutsun. Çünkü cemâatin içinde zaîf olanı var, yaĢlı olanı var, ihtiyâç sahibi olanı vardır" buyurdu 1108[138].
62- Bab: Kişi Kendi Kendine Namaz Kıldığı Zaman Namazını İstediği Kadar Uzatsın
94-.......(Ebû Hureyre -R- Ģöyle demiĢtir:) Rasûlullah (S): "Biriniz insanlara namaz kıldıracak olursa, hafif tutsun. Çünkü içlerinde zaîf olanı var, hasta olanı var, yaĢlı olanı var. Kendi kendine namaz kıldığında ise (namazını) istediği kadar uzatsın"
1108[138] ġikâyet eden zât bazılarınca Hazm ibn Ebî Ka'b'dir. ġikâyet olunan bu fulan-ca, Muaz ibn Cebel ile Ubeyy ibn Ka'b'dan biridir. '
829
buyurdu 1109[139].
63- Kendilerine Namazı Uzattığı Zaman İmamından Şikayet Eden Kimse Babı
Ve Ebû Useyd Mâlik ibn Rabîa el-Ensârî elBedrî (R) oğluna hitaben: Namazı bize uzun kıldırdın, ey oğulcuğum, demiĢtir 1110[140].
95-.......Ebû Mes'ûd (R), Ģöyle demiĢtir: Bir kimse: Yâ Rasûlallah, fulancanın bize uzun namaz kıldırmasından dolayı muhakkak sabah namazından geri kalmaktayım, dedi. Bunun üzerine Rasûlullah öyle 1109[139] Bu hadîslerden imâm için namaz, hafif tutmanın mendûb olduğu anlaĢılır hata bazılarınca bu emir vâcib say.hr. Uzatmaya râz, olan sayıs, mahdûd kim ct rejcıldıran kımsenm uzun sureler okumasında, rükû' ve sücûdda teĢbihleri çoğaltmasında ise be's yoktur. Nitekim Peygamber, sahâbîlerin bu husûstak rıza ve rağbetlerini bildiği için, bâz, kerreler böyle yapardı. Herhalde namazda naiıtletme yapacağım diye namaz rükünlerinin hiçbirini eksik yapmamak gerekir ' 1110[140] Bu ta'lîki, Ġbn Ebî ġeybe mevsûlen rivayet etmiĢtir. Bu Ebû Useyd Mâlik ibn Rabîa el-Ensârî es-Sâidî, Bcdr harbine iĢtirak eden bahtiyarlardandır. Onlardan en son vefat eden olduğu nakledilir. Oğlunun ismi eĠ-Munzir'dir.Ebû Useyd1-in oğluna karĢı söylediği söz, oğlunun yânî imâmın namazı uzatmasından Ģikâyetidir.
830
bir öfkelendi ki, ben O'nun hiçbir yerde o günkü kadar öfkelendiğini görmedim. Sonra Rasûlullah (S) Ģöyle hitâb etti: "Ey insanlar! Ġçinizden bâzı kimselerde cemâati nefret ettirme (hasleti) vardır. Her kim insanlara imamlık ederse, namazı hafif tutsun. Çünkü onun arkasındaki cemâatte zaîf olanı var, yaĢlı olanı var, ihtiyâç sahibi olanı vardır".
96- Bize Âdem ibn Ebû Iyâs tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize ġu'be tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Muhârib ibnu Disâr tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Câbir ibn Abdillah el-Ensârî'den iĢittim, Ģöyle dedi: Bir kimse gece karanlığı basmıĢ olduğu hâlde iki sulama devesi ile geldi. Muâz'm yatsı namazı kıldırmasına tesadüf etti. Hemen devesini bıraktı, ve Muâz'm yanına geldi. Muâz namazda el-Bakara yâ-hud en-Nisâ sûresini okumağa baĢlayınca, o zât ayrıldı gitti. Akabinde Muâz'ın bu zât hakkında kötü bir söz söylediği haberi bu kimseye ulaĢtı. Bunun üzerine o kimse Peygamber'e geldi ve O'na Muâz'dan Ģikâyet etti. Peygamber (S) üç defa: "Yâ Muâz, sen bir fettan mısın? -yâhud: Sen bir/âtin misin?-" buyurdu da, akabinde Muâz'a: "Seb
831
bih isme Rabbike'l-al'lâ, Ve'Ģ-Ģemsi ve duhâhâ, Vel~leyli izâ yağĢa sûrelerini okuyup namaz kıldırmak değil miydin? ġu muhakkak ki, senin arkandaki cemâatte yaĢlı olan, zaîfolan, iĢ ve ihtiyâç sahibi olan kimseler namaz kılmaktadır'"buyurdu. ġu'be: "ġu muhakkak ki senin arkanda.." cümlelerinin hadîse dâhil bulunduğunu zannediyorum, dedi 1111[141]. Ebû Abdillah Buhârî Ģöyle dedi: Ve ġu'be'ye, bu hadîsin aslını rivayet etmekte (Sufyân Sevrî'nin babası olan) Saîd ibn Mesrûk, Mus'ır ibn Keddâm ve bir de eĢ-ġeybânî Ebû Ġshâk mutâbaat etmiĢlerdir. Amr ibn Dînâr, Ubeydullah ibnu Miksem ve Ebu'z-Zubeyr, Câbir'den olmak üzere: Muâz yatsı
1111[141] Müslim'de Biri ayrı bir tarafa çekildi, selâm verip namazı yalnız baĢına kildi"; Nesâî rivayetinde: - O adam çekilip mescidin bir tarafında namaz kıldı"; Ġbn Hıbbân'da da "Bir adam el-Bakara Sûresi'nden baĢladığını görünce ayrı bir tarafa çekilip yalnızca kıldı" denilmiĢtir. Bu hadîslerden o zâtin namazı kesip yeni baĢtan namaz kıldığı anlaĢılıyor. Bundan, ġâfiîlcr bir özürden dolayı namazı kesmek ve ibtâl etmenin cevazını istidlal etmektedirler. Hanefîler ile Mâlikîlcr ise bunu, ameli bâtıl kılmaktır diyerek, asla tecviz etmezler. Bâzıları bu zâtın ancak iktidâyı kesmiĢ olduğunu ve namazını bozmaksızın, selâm vermeksizin münferiden tamamlamıĢ olduğunu söylerler; bu, ġâfiî-ler'e göre caizdir. Ancak özürsüz olursa mekruhtur.
832
namazında el-Bakara Sûresi'ni okudu, demiĢlerdir. Ve ġu'be'ye, Muhârib'den rivayet etmekte el-A'meĢmutâbaat etmiĢtir 1112[142]
64- Namazı Kemale Ulaştırmakla Beraber Namazda Vecizlik (Yani Kısaltma, Hafifletme) Yapmak Babı
97-.......Enes (R): Peygamber (S) namazı hem kısa kıldırır, hem de kemâle ulaĢtırırdı, dedi 1113[143].
65- Çocuğun Ağlaması Sebebiyle Namazı Hafif Kıldıran Kimse Babı
98-.......Bize el-Velîd ibn Müslim haber verip
1112[142] Buhârî'in haber verdiği bu ayrı ayrı mutâbaatlar, hadîsin tarîklerinin çokluğunu gösterdiği gibi, hadîsin kuvvet ve sağlamlığını da göstermektedir. Aynı zamanda hadîsin iyi anlaĢılması ve hüküm istinbâtında gerekli olan tamamlayıcı bilgilerin kaynaklan da gösterilmiĢ olmaktadır. Çünkü bu tarîklerin bâzılarında hadîs, daha mufassal lâfızlarla ve ziyâdelerle rivayet edilmiĢ olabilmektedir 1113[143] Yânî cemâatin hâline merhameten namazı kısa tuttuğu hâlde, namaz rükünleri ve sünnetlerinden hiçbirini de eksik bırakmazdı, demek istemiĢtir.
833
Ģöyle dedi: Bize el-Evzâî, Yahya ibn Ebî Kesîr'den; o da Ebû Katâde'nin oğlu Abdullah'tan; o da babası Ebû Katâde'den oltnak üzere tahdîs etti. Peygamber (S): "Ben namaza, içinde kıraati uzatmak niyetiyle dururum da geriden bir çocuğun ağlamasını duyunca, anasına meĢakkat vermek istemediğim için, namazımı kısa keserim" buyurmuĢtur 1114[144]. Bu hadîsi el-Evzâî'den rivayet etmekte, el-Velîd ibn Müslim'e BiĢr ibnû Bekr, Abdullah ibnu'lMubârek, Bakıyye ibnu'l-Velîd el-Kelâî (197) mutâbaat etmiĢlerdir.
99-....... Bize ġerîk ibnu Abdillah tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Enes ibn Mâlik'ten iĢittim, Ģöyle
1114[144] Bu hadîsi Buhârî ile Müslim, müteaddid tariklerle Enes'ten rivayet etmiĢlerdir. Peygamber'in ümmetine olan re'fet ve Ģefekatının sayısız delillerinden biri de budur. Çocuğu ağlayan kadının kalbi çocuğu ile meĢgul olacağından, gönül duruluğu Ġle namaza devam edemez. Yâhud namazım bozup çocuğu ile meĢgul olur. Her iki suretle ya cemâat, ya huĢu faziletlerinin birinden mahrum kalmıĢ olur. Bunlar imâmın namazı hafifletmesi için kâfî sebeblerdir. Peygamber bir defasında birinci rek'atta altmıĢ âyet kadar okumuĢken, bir çocuğun ağlamasını iĢitince ikinci rek'atta yalnız üç âyet ile yetinmiĢtir.
834
diyordu: Ben asla, Peygamber (S) kadar tamâm ve hafif namaz kıldıran bir imâmın arkasında namaz kılmıĢ değilim. ġu muhakkak ki, Peygamber çocuk ağlaması iĢi-tirdi de, çocuğun anasının fitneleneceğinden (yânî üzülüp sıkılacağından) korktuğu için hemen namazı hafifletirdi.
100-....... Bize Katâde tahdîs etti. Ona da Enes ibn Mâlik (R) tahdîs etmiĢtir. Peygamber (S) Ģöyle buyurdu: "Ben namazı uzatmak isteğiyle namaza giriyorum, derken bir çocuk ağlamasını iĢitiyorum; çocuğun ağlamasından anasının hissedeceği Ģiddetli üzüntüyü bilmekte olduğumdan, hemen namazımda hafifletme yapıyorum".
101-.......Bize Ġbnu Ebî Adiyy, Saîd'den; o da Katâde'den; o da Enes ibn Mâlik'ten olmak üzere tahdîs etti. Peygamber (S) Ģöyle buyurmuĢtur: "Ben namazı uzatmak isteğiyle namaza girerim, derken bir çocuk ağlamasını iĢitirim; çocuğun ağlamasından anasının hissedeceği üzüntünün Ģiddetini bilmekte olduğumdan, hemen namazı kısaltır, hafifletirim"
835
1115[145]. Ve Mûsâ ibn Ġsmâîl Ģöyle dedi: Bize Ebân ibn Yezîd tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Katâde tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Enes Peygam-ber'den bu hadîsin benzerini tahdîs etti 1116[146]
66- Bir Kimse Namazı İmamla Beraber Kılıp da Sonra Başka Bir Topluluğa İmamlık Ettiği Zaman(ki Hükmü Beyan) Babı 1117[147]
102-.......Câbir (R) Ģöyle demiĢtir: Muâz ibn Cebel, Peygamber (S)'in maiyyetinde namazı kılardı da, sonra kendi kavmine gelir ve onlara (kılmıĢ olduğu
1115[145] Arka arkaya sıralanan bu hadîslerle, çocukların ve çocuklu kadınların mescide girmesinde be's olmadığı, kadınların erkek Ģaftlarının arkasında cemâate katılmalarının caiz olduğu istidlal olunur. Bir de Peygamber'in bu sözü, namazda iken müstehâb olan bir Ģeyi yapmaya niyet eden kimseye, o müstehâbı yapmak vâcib olmadığına delildir. 1116[146] Bu ta'lîkm fâidesi, hadîsi Katâde'nin Enes'ten iĢitmiĢ olduğunu beyândır (Aynî). 1117[147] Buhârî, hakkında görüĢ ayrılığı bulunan mes'elede kesin hüküm vermeyi terk etmek hususundaki âdeti üzere yürüyerek "izâ"nın cevâbını zikretmemiĢtir. Bununla beraber Buhârî'nin meylinin bunun cevazına olduğu zahirdir. Öyleyse mukadder cevâb "Bu caiz olur" yâhud "Bu kâfî olur" sözüdür (Aynî).
836
bu) namazı kıldırırdı 1118[148]
67- İmamın Tekbirlerini Cemaatteki İnsanlara İşittiren Kimse Babı
103-.......Bize Abdullah ibn Dâvûd tahdîs edip, Ģöyle dedi: Bize el-A'meĢ, Ġbrahim'den; o da elEsved'den; o da ÂiĢe'den tahdîs etti. ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S), içinde vefat etmiĢ olduğu hastalığa tutulduğu zaman, Bilâl O'na gelir, namaz vaktini bildirirdi. Peygamber: "Ebû Bekr'e emredin de namazı kıldırsın" buyurdu. Ben: ġübhesiz Ebû Bekr ince kalbli bir insandır. Eğer senin makaa-mına geçip dikelirse ağlar ve okumaya muktedir olamaz, dedim. Peygamber yine: "Ebû Bekr'e emredin, namazı kıldırsın" buyurdu. Ben de o söylediğim sözün benzerini söyledim. Peygamber üçüncü yâhud 1118[148] Bundan önce geçen 60. babın 136 rakamlı haĢiyesinde, bu konu ile de ilgili gerekli açıklama geçmiĢti. Bu mes'elede Hanefîler ile Mâlikîler bir tarafta, ġâfiî-ler ile Hanbelîler diğer taraftadır. Hanefîler ile Mâlikîler, farz kılan kimsenin nafile kılana iktidâ etmesi sahîh değildir, derler. ġâfiîler ile Hanbelîler ise, bunu caiz görürler. Delillerinden biri de Muâz ibn Ccbel'in bu fiilidir.
837
dördüncü defasında: "ġübhesiz sizler Yûsuf Peygamber'in sahibesi olan kadınlarsınız (yânı onlar cinsinden kadınlarsınız). Ebû Bekr'e emredin de namazı kıldırsın" buyurdu. Bunun üzerine Ebû Bekr namazı kıldırmağa baĢladı. Peygamber de iki kiĢiye dayanarak çıktı. Peygamber'in iki ayağı ile yerde çizgi çizerek çıkıĢı hâlâ gözümün Önündedir. Ebû Bekr, Peygamber'i görünce geri çekilmeye davrandı. Peygamber; namazı kıldır, diye iĢaret etti. Fakat Ebû Bekr Ġmamlık makaammdan geriye çekildi. Peygamber Ebû Bekr'in yanıbaĢına oturdu. Ebû Bekr, tekbîrleri insanlara iĢittiriyordu 1119[149]. Bu hadîsi el-A'meĢ ibn Süleyman'dan rivayet etmekte Muhâdır el-Hemedânî el-Kûfî (206), Abdullah
1119[149] Bu hadîs aynı kitabın 39. ve 46. bâblarmda da geçmiĢti. Burada bâb baĢlığına Ģâhid olan kısım "Ebû Bekr tekbîrleri insanlara iĢittiriyordu" ifadesidir. Bu ifâde, cumhura göre, geçen rivâyetlerdeki "Ebû Bekr, Peygamber'in namazına uyarak namaz kılıyor, insanlar da Ebû Bekr'in namazına uyarak namaz kılıyorlardı" sözlerinden kasdedilen ma'nâyı tefsîr edicidir... (Ġbn Hacer). Bu hadîsten ve diğer hadîslerden, Peygamber'in gelmesinden sonra o namazı Peygamber'in imâm olup kıldırdığı, Ebû Bekr'in hizmeti yalnız teblîğden ibaret kaldığı anlaĢılıyor.
838
ibn Davud'a mutâbaat etmiĢtir.
68- Bab: (Îşittirici Olan) Kimse İmama Uyar, İnsanlar da İmama Uymuş Olan O Kimseye Uyarlar 1120[150].
Ve Peygamber(S)'den: "Sizler bancı uyunuz,
1120[150] Ġbn Battal: Bu, Mesrûk ile ġa'bî'nın cumhura muhalif olarak "ġaftlarının bir kısmı diğer kısmına uyar" sözlerine muvafıktır, dedi. ġa'bî'nin sözünü Abdur-razzâk ile îbn Ebî ġeybe mevsûlen rivayet etmiĢlerdir. Buhârî bu mes'elede kendi tercihini açıkça beyân etmedi. Çünkü, bâb baĢlığına "Ġnsanlar Ebû Bekr'e uyuyorlardı" kavline delâlet edici bir Ģekilde baĢladı. Sonra insanların Ebû Bekr'e iktidâsıni ihtiva eden bu rivayeti tekrarladı. Bunun zahiri, muallak hadîsin zahirini gösteriyor. Buhârî'nin, ġa'bî'nin kavline gider olması ve ilk rivayetteki "Tekbîrleri insanlara iĢittiriyordu" kavlinin, Ġnsanların Ebû Bekr'e uymalarını nefyetmediğini düĢünmesi muhtemildĠr. Çünkü tekbîrleri insanlara iĢittirmesi, kendisine uymakta oldukları Ģeyin bir cüz'üdür. Bunda ise, diğerleri için bir nefiy yoktur. Bunu da Ġsmâîlî'nin "Ġnsanlar Ebû Bekr'e uyuyorlar. Ebû Bekr de oniara ĠĢittiriyordu" rivayeti te'yîd eder (Ġbn Hacer). Bu baĢlık iki ma'nâya gelir: Biri, kiĢi imâma uyar, insanlar da me'mûma uyarlar; yânî insanlar tekbîrleri o Ģahıstan iĢitirler, böylece imâm, hakikatte her biri için imamdır. Ġkincisi, Ġnsanlar hakîkaten o kimseye uyarlar. Müellif Buhârî, Peygamber'in Ebû Bekr'e imâm olması ve Ebû Bekr'in de insanlara imâm olmasında her iki ihtimâle gitmiĢtir. Peygamber'in Ebû Bekr'e uymuĢ olması görüĢü -ki bu üçüncü ihtimâldir ve Ġmâm Ahmed'in görüĢüdür-; müellif bunu söylemedi (ġâh Veliyyullah
839
sizin arkanızdaki kimseler de size uysunlar" sözü zikrolunur 1121[151]-
104-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah'ın hastalığı ağırIaĢtığı zaman Bilâl gelip namaz vaktini bildiriyordu. Rasûlullah: 'Ebû Bekr'e insanlara namaz kıldırmasını emredin" buyurdu. Ben: Yâ Ra-sûlallah, Ģübhesiz Ebû Bekr hisli, gamlı bir insandır. Muhakkak ki o senin makaamında durduğu zaman insanlara iĢittiremeyecektir. Bu iĢi Umer'e emretsen, dedim. Rasûlullah: "Ebû Bekr'e emrediniz, o insanlara namaz kıldırır" buyurdu. Ben Hafsa'ya da: ġübhesiz Ebû Bekr hüzünlü bir kimsedir. Muhakkak ki o senin makaamına durduğu zaman kıraati insanlara iĢittiremez. Umer'e emir buyursan, deyiver dedim. (Hafsa dediğimi yaptı.) Rasûlullah: "Yûsuf Peygamber'in sahibeleri Ģübhesiz ki siz kadınlarsınız-
1121[151] Bu ta'lîki, Müslim Sah fh'inde Ebû Saîd Hudrî'den Ģöyle tahrîc etmiĢtir: Rasûlullah (S) sahâbîlerinde bir gerileme gördü de onlara: "Ġlerleyiniz, bana uyunuz, arkanızda olanlar da sîze uysunlar. Bir kavın (namazda) geri kalmakla devam ederlerse nihayet Allah onları (herĢeyde) geriletir" buyurdu. Bu hadîsi Sünen sahihleri de tahrîc etmiĢlerdir.
840
Ebû Bekr'e, insanlara namaz kıldırmasını emrediniz" buyurdu. Ebû Bekr namaza girince, Rasûlullah kendinde bir hafiflik hissetti de kalktı ve iki adam arasında dayanarak, iki ayağı yerde sürüne sürüne götürüldü. Nihayet mescide girdi. Ebû Bekr O'nun geliĢteki hafif sesini iĢitince, gerilemeye davrandı. Rasûlullah ona iĢaret etti. Akabinde Rasûlullah geldi, nihayet Ebû Bekr'in soluna oturdu. Ebû Bekr ayakta namaz kılıyordu. Rasûlullah ise oturarak namaz kılıyordu. Ebû Bekr, Rasûlullah'ın namazına uyuyordu, insanlar da Ebû Bekr'in namazına uyuyorlardı1122[152].
1122[152] Buhârî bu hadîsi, Ģimdiye kadar değiĢik tarîklerden bâzı lâfız farklanyle 39., 46., 67. bâblar gibi birçok yerlerde tahrîc etmiĢtir. Her tahrîc ettiği yerde de o baĢlıkta bulunan mes'elenin delilini göstermek istemiĢtir. Hadîsin bu 68. bâbdaki baĢlığa delîl olan kısmı "Ebû Bekr, Rasûlullah'ın namazına uyuyordu, insanlar da Ebû Bekr'in namazına uyuyorlardı" Ģeklindeki bu son fıkrasıdır. "Rasûlullah geldi, nihayet Ebû Bekr'in soluna oturdu.." ifâdesi de Pey-gamber'Ġn imâm, Ebû Bekr'in mc'mûm olduğuna delâlet eder.
841
69- Bab: İmam Namazda Şübheye Düştüğü Zaman İnsanların Sözüne Tutunur Mu?
105-.......(Ebû Hureyre -R- Ģöyle demiĢtir): Rasûlullah (S), iki rek'at kıldırıp namazdan çıktı. Zu'1Yedeyn O'na: Yâ Rasûlallah, namaz kısaldı mı, yoksa unuttun mu? diye sordu. Rasûlullah oradaki-lere: "Zu'l-Yedeyn doğru mu söyledi?" diye sordu. Onlar: Evet, dediler. Bunun üzerine Rasûlullah ayağa kalktı ve iki rek'at daha namaz kıldırdı. Sonra tekbîr alıp daha önceki sucûdu gibi yâhud biraz daha uzun (iki) secde yaptı 1123[153].
106-....... Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) bir defa öğle namazını iki rek'at 1123[153] 153 Bu hadîs daha önce, Kitâbu's-Salât, "Her nerede olursa kıbleye yönelme" unvanlı 31. babında Abdullah ibn Mes'ûd'dan; yine Kitâbu's-Salât, "Mescidde parmaklan birbirine geçirmek" unvanlı 88. bâbda Ebû Hureyre'den olmak üzere geçmiĢti. Burada "Namaz mı kısaldı, yoksa unuttun mu?" suâli üzerine, iĢin hakî-katini ve künhünü cemâatten araĢtırıp öğrendikten sonra, namazı tamamlamıĢtır. îĢte Rasûlullah'm araĢtırıp, mes'eleyi tahkik eylemesi, bâb baĢlığındaki suâlin cevâbı oluyor
842
kıldırdı. Kendisine: Ġki rek'at kıldırdın, denildi. Bunun üzerine iki rek'at daha kıldırdı. Sonra selâm verdi, sonra iki secde daha yaptı 1124[154].
70- Bab: İmam Namaz İçinde Ağladığı Zaman? 1125[155]
Ve Abdullah ibn ġeddâd Ģöyle demiĢtir: Ben saffların sonuncusunda bulunduğum hâlde 'L Umer'in feryâd etmeyerek için için ağlamasını iĢittim. O, "Ben kederimi, mahzunluğumu yalnız Allah'a Ģikâyet ediyorum... " (Yûsuf: S6) âyetini okuyordu 1126[156].
1124[154] Müslim'de Ebû Saîd Hudrî'den rivayet edilen hadîs Ģöyledir: Biriniz, namazında Ģekk edip de, üç mü yoksa dört mü kıldı bilemezse,' Ģübheyi atıp, yakın Üzerine namazı bina etsin" 1125[155] Yânî ağlamak namazı bozar mı, bozmaz mı? Abdullah ibn ġeddâd'm haberi ile bâb altındaki hadîs, ağlamanın cevazına delâlet etmektedirler. Bu hususta bâzı tafsilât da vardır (Ġbn Hacer). 1126[156] Bu haberi Saîd ibn Mansûr ile.ibnu'l-Munzir mevsûlen rivayet etmiĢlerdir. Bunda Umer namaza Yûsuf Sûresi ile baĢlamıĢ, iĢaret edilen âyete kadar okumuĢ, orada için için ağladığı ĠĢitilmiĢtir. Bu haberdeki neĢîc lâfzının ma'nâsı Ģöyle açıklanmıĢtır: enNeĢic, nûn'un fethiyle, sesini çıkarmayıp feryâdsızca, boğularak,
843
.
107-......Mû'minlerin annesi ÂiĢe(R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) hastalığı içinde: "Ebû Bekr'e insanlara namaz kıldırmasını emredin" buyurdu. ÂiĢe dedi ki: Ben: Ebû Bekr senin makaamında (yânî namaz kıldırdığın mihrâbda) durduğu zaman ağlamaktan kıraati insanlara iĢittiremez. Umer'e emret de, insanlara o kıldırsın, dedim. Rasûlullah: "Ebû Bekr'e emredin, insanlar için namaz kıldırsın" buyurdu. ÂiĢe Hafsa'ya da: Ebû Bekr senin makaamında durursa, ağlamaktan insanlara iĢittiremez, Umer'e emret de insanlara o namaz kıldırsın deyiver, dedi. Hafsa dediğini yaptı. Bunun üzerine Rasûlullah: "Yeter, Ģübhesiz sizler elbette Yûsuf'un sahibeleri olan kadınlarsınız. Ebû Bekr'e emredin, insanlar için namazı o kıldırsın" buyurdu. Hafsa, ÂiĢe'ye: Zâten ben senden bir hayra nail olacak değildim, dedi (de canının
ve bukâ' boğazda tıkanıp kısılarak ağlamak ma'nâsınadır... (Kaamus Ter.).
844
sıkıntısını ifâde etti) 1127[157].
71- Saffları, İkaamet Sırasında ve İkaametten Sonra (Namaza Başlamadan Önce) Dümdüz Yapmak Babı
108-....... Ben en-Nu'mân ibn BeĢîr(R)'den iĢittim, Ģöyle diu: Peygamber (S): "Safflarınızı ya dümdüz yaparsınız, ya Allah yüzlerinizi muhakkak ayrı ayrı taraflara çevirecektir" buyurdu 1128[158]. 1127[157] Hadîsin bâb ismine uygunluk ve delîllik ciheti, ÂiĢe, babasının duygulu bir insan olduğunu, Kur'ân okurken ağladığını daha önceki müĢâhadelerinden bildiği Ġçin, Peygamber'in makaamına geçtiğinde de duygulanıp ağlayacağım ve Kur'ân'ı insanlara iĢittiremiyeceğĠni ısrarla söylediği hâlde, Peygamber yine Ebû Bekr'in irnâmiığında ısrar etmiĢ olmasıdır (Aynî). 1128[158] Saffları dümdüz yapmaktan maksad, saffa girenlerin bir hizada bulunması, saff-ta aralık bulunuyorsa kapatılmasıdır. Safflar dolu, aralıksız ve boydan boya tamâm olmalıdır. Öndeki saff bu Ģekilde dolmadıkça ikinci saffta, o da böyle dolmadıkça üçüncü saffta bulunmak olmaz. Hadîsin son fıkrası "Allah kalblerinizi muhakkak ayrı ayrı taraflara çevirecektir" Ģeklinde de rivayet edilmiĢtir. Yüzlerin ayrı ayrı taraflara çevrilmesi, kalblerin birbirine karĢı dönük olması, yânî müslümânlar arasında kin ve düĢmanlık peyda olması demektir. ĠĢte namaz safflarının bozuk olmasına, kalblerin bozukluğu gibi Ģiddetli ilâhî bir ceza terettüb ediyor. Müslümânlar arasında amelen en büyük toplayıcı sebeb namaz
845
109-.......Bize Abdu'l-Vâris, Abdulazîz'den; o daEnes(R)'den tahdîs etti. Peygamber (S): "Namazsafflarını doğrultunuz. Zîrâ ben sizleri arkamdan da görüyorum" buyurmuĢtur 1129[159].
72- Saffların Düzeltilmesi Sırasında İmamın İnsanlara ' Karşı Yönelmesi Babı
110-.......Bize Enes (R) tahdîs edip Ģöyle dedi: Bir defa namaz ikaamet edilmiĢti. Rasûlullah (S) yüzünü bizlerden tarafa döndürdü de: "Namaz safflarınızı doğrultunuz ve sımsıkı birbirinize yapıĢınız. Çünkü ben sizleri sırtımın arkasından da görürüm" buyurdu 1130[160].
olduğundan, salâhları ve içtimaî nizâmları, namazdaki salâh ve nizâmı güzel muhafaza etmeye bağlı kılınmıĢ demek oluyor. 1129[159] Peygamber'in arkasındakileri görmesi hakîkat de, mecaz da olabilir. Hakikat olması hâlinde bu, Peygamberlik hususiyetlerinden olmuĢ olur 1130[160] Bu hadîsten de ikaamet ile namaza girme arasında imâmın cemâate dönüp saffları düzeltme hususunda kelâm edebileceği ve saffları düzeltmenin vâcib olduğu anlaĢılmaktadır.
846
73- Birinci Saff Babı
111-.......Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) Ģöyle buyuruyordu: "ġehîdler; suda boğulan, taundan ölen, karın illetinden ölen, yıkık altında kalıp ölen (bir de Allah yolunda ölen) dir." Yine buyurdu ki: "Ġlk vakitte olanı bilselerdi, muhakkak (ona yetiĢmek için) yarıĢ ederlerdi. Yatsı ile 5ööâ/i(cemâatlann)<ia olan fazileti bilselerdi, emekleye emekleye de olsa muhakkak bu iki namaza gelirlerdi,Birinci saffta (bulunmakta) neler olduğunu bilselerdi (onlara nail olmak için) muhakkak kur'a atarlardı" 1131[161].
74- Bab: Saffı Doğrultmak, Namazın (Güzel) Tamam Olmasındandır
112-.......Bize Ma'mer, Hemmâm'dan; o da Ebû 1131[161] Bü hadîs bâzı lâfız farklarıyle daha önce de Kitâbu'Ġ-Ezân, "Ezan okumak hususunda kur'a atmak" unvanlı 9., ve keza aynı kitâb, "Öğle namazını ilk vaktinde kılmanın fazileti" unvanlı 32. bâbda geçmiĢti. Burada bâb baĢlığına delîl olan kısmı, hadîsin son fıkrasıdır. Birinci saff da imâma yakın olan safftır.
847
Hureyre'den haber verdi. Peygamber (S) Ģöyle buyurmuĢtur: "Ġmâm ancak kendisine uyulsun diye imâm edilir. Binâenaleyh imâma muhalif iĢ yapmayınız. O rukû'ya varınca rukû'a varınız. BaĢını kaldırdığı zaman siz de kaldırınız. Semiallahu limen hamideh dediği zaman Rabbena leke H-hamd deyiniz. Secdeye gittiği zaman siz de secdeye gidiniz. Oturduğu hâlde namaz kıldığı vakit sizler de hep oturarak namaz kılınız. Namazda saffı doğrultunuz. Çünkü saff doğrultmak namazın güzelliğindendir" 1132[162].
113-.......Bize ġu'be, Katâde'den; o da Enes(R)'ten tahdîs etti. Peygamber (S): "Safflartmzı
1132[162] Bu hadîs, Kitâbu'I-Ezân, "Ġmâm ancak kendisine uyulmak için imâm yapılmıĢtır" unvânh 51. bâbda ÂĠĢe'den olmak üzere geçmiĢti. Burada Ebû Hu-reyre'dendir ve bâzı ziyâdelikier ihtiva etmektedir. Daha evvel geçen bâblarda "îmânı oturduğu hâlde namaz kıldığı vaki! sizler de hep oturarak namaz kılınız" emrinin Peygamber'in hastalık günlerinden birinde verdiği bir emir olduğu, bundan sonra, bu emrin Ġmâm oturduğu hâlde ayakta ona iktidâ edilmesi Ģeklinde takarrür ettiği isbât edilip gösterilmiĢti. Bu hadîste bâb baĢlığına delîl olan kısım, son fikrasıdır ki, saffı doğrultmanın namazın güzelliklerinden olduğunu takrir etmiĢtir.
848
dümdüz yapınız. Çünkü saff lan dümdüz yapmak, namazı ikaame etmek(iĢlerin)dendir" buyurmuĢtur 1133[163].
75- (Namaza Durma Sırasında) Saffları Tamamlamayan Kimselerin Günahı Babı
114-....... Bize Saîd ibn Ubeyd et-Tâî, BuĢeyr ibn Yesâr el- Ensârî'den; o da Enes ibn Mâlik'ten Ģöyle haber verdi: Enes ibn Mâ-lîk (R) Basra'dan Medine'ye geldi. Kendisine: RasûluIlah(S)'ın ahdinden (zamanından) beri bizde beğenmediğin Ģeyler nelerdir? Diye soruldu. Enes: Sizin beğenmediğim bir Ģeyiniz yok; Ģu kadar var ki, sizler saffları doğrultmuyorsunuz, dedi. Ve Ukbetu'bnu Ubeyd: BuĢeyr ibn Yesâr'dan, Enes ibn Mâlik Medine'ye bizim yanımıza geldi., deyip bu hadîsi rivayet etti 1134[164]. 1133[163] Bu hadîslerde Peygamber'in safflanndümdüz yapılmasına atfettiği büyük ehemmiyet en açık surette görülmektedir 1134[164] Ukbetu'bnu Ubeyd,üstteki hadîsin râvîsi olan Saîd ibn Ubeyd'in kardeĢidir. Bu-hâri bu ikinci tarîki zikretmekle BuĢeyr
849
76- Saffta Omuzun Omuza ve Ayağın Ayağa Yapıştırılması Babı
Ve Nu'mân ibn BeĢîr: Ben bizden olan kimsenin kendi topuğunu yanındaki arkadaĢının topuğuna yapıĢtırdığını gördüm, demiĢtir 1135[165].
115-.......Bize Zuheyr, Humeyd (et-Tavîl)'den; o da Enes'ten tahdîs etti. Peygamber (S): "Namaz saff/arınızı doğrultunuz. Çünkü ben sizleri sırtımın arkasından da görürüm" buyurdu. Yine Enes: Bizim herbirimiz kendi omuzunu arkadaĢının omuzuna, ayağını da arkadaĢının ayağına yapıĢtırırdı, dedi 1136[166].
ibn Yesâr'ın bunu Enes'ten iĢitmesini göstermek istemiĢtir. "Demek ki, tabiîler zamanındaki namaz safflarını sahâbîler beğenmemiĢler. Zamânımızdaki namaz saffları ise cidden yürekler acısıdır. Ehli Ġslâm arasındaki tenâfur ve tebâğuz hâli de Peygamber'in inzârına tastamam tetâbuk ederek safflarımtzın hâline denk geliyor" (Ahmed Naîm, Tecrîd Ter., II, 560). 1135[165] Nu'mân'ın bu sözü, Ebû Davud'un tahrîc ettiği hadîsin bir tarafıdır. Buna Ġbn Huzeyme de sahihtir, demiĢtir. 1136[166] Bundan maksad, saffları doğrultmak ve aralıkları
850
77- Bab: Me'müm Olan Kimse, İmamın Solunda Namaza Durduğu ve İmam da Onu Arka Tarafından Tutup Sağ Yanına Geçirdiği Zaman Namazı Tamam Olmuştur
116-.......Ġbn Abbâs (R) Ģöyle demiĢtir: Ben bir gece Peygamber'Ie beraber namaza kalktım da O'nun sol tarafına durdum. Rasû-lullah (S) arka tarafımdan baĢımı tuttu ve beni sağ tarafına geçirdi. Böylece namazı kıldı ve uyudu. Müteakiben O'na müezzin geldi, kalkıp abdest almadan namaz kıldı 1137[167]
78- Bab: Kadın Tek Başına Bir Saff Olur
kapatmak hususundaki mübalağadır. 1137[167] Buhârî bu hadîsi Ģimdiye kadar birçok yerde tahrîc etmiĢ ve her bir yerde de, o yerle ilgili bulunan dînî hükümleri Ġstinbât eylemiĢtir. Bunun benzerini bu kitabında çok yapmıĢtır. Bu da müellifin ictihâd kuvvetine delâlet eden hususlardan biridir. Çünkü o, hadîsin her bir cüz'ünden hüküm çıkarır. Bu makaam ise cemâat mes'elesiyle ilgilidir. Me'mûm tek kiĢi olduğu zaman namaza duruĢ sünneti, imâmın sağına durmaktır. Bununla beraber Ģayet me'mûm imâmın soluna durursa namazı bozulmuĢ olmaz (ġâh Veliyyullah).
851
117-.......Enes ibn Mâlik (R): Ben bir yetîm ile beraber bizim evde Peygamber(S)'in arkasında cemâatle namaz kıldık; annem Üm-mü Süleym de bizim arkamızda (namaz kıldı) demiĢtir 1138[168].
79- Mescidin ve İmamın Sağ Tarafına Gitmek Babı 1139[169]
118-.......Bize Âsim, eĢ-ġa'bî'den; o da Ġbn Abbâs(R)'dan tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Ben bir gece, namaz kılmak üzere Peygam-ber'in solunda durdum. Peygamber (S) benim elimi yâhud pazumututtu da, eliyle arkamdan iĢaret ederek nihayet beni sağ tarafına dikeltti. 1138[168] Kadın erkeklere karıĢmayarak, tek baĢına onların,arkasında namaza durursa. bu duruĢu saff hükmünde olur. Bu hadîste kılındığı haber verilen namazda Enes ibn Mâlik'in annesi Ümmü Süleym, onların arkasında tek baĢına namaza durmuĢ ve bir saff teĢkil etmiĢtir. Bu da bâb baĢlığındaki mes'elenin delilidir. 1139[169] Me'mûm bir kiĢi olduğu zaman duracağı yer imâmın sağıdır. Böylece imâma göre, mescidin de sağ tarafında bulunmuĢ olur, ki bunda niza ve müĢkülik yoktur. Me'mûmlar çok oldukları zaman ise, mescidin sağ tarafının faziletine bir delîl yoktur... Çünkü biz, Buhârî bu bâb baĢlığını ancak hadîste gelene uygun olmak üzere koymuĢtur diyoruz... (Aynî).
852
80- Bab: İmamla Me'mümlar Arasında Duvar Yahud Sütre Olduğu Zaman? 1140[170]
Ve Hasen Basrî (110): Seninle imâm arasında bir nehir bulunduğu hâlde (imâma uyup) namaz kılmanda be's yoktur, demiĢtir 1141[171]. Ebû Miclez (101) de: Aralarında yol yâhud duvar bulunsa da, imâmın tekbîrlerini iĢittiği zaman insan imâma uyabilir, demiĢtir 1142[172].
119-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) gece vakti olunca kendi hücresinde namaz kılardı. Hücrenin duvarı alçak olduğu için, insanlar Peygamber'in (namaz kılarken) Ģahsım, yânı karaltısını gördüler. Bir takım insanlar kalktılar ve
1140[170] Yânî bu ona zarar vermez. Bu mes'elede görüĢ ayrılıkları olduğu için Buhârî hükmü kesin beyân etmemiĢtir. 1141[171] Hasen'in bu görüĢünü Saîd ibn Mansûr sahîh bir isnâdla rivayet etmiĢtir. Ha-sen'in nehir dediği elbette küçük nehirdir; büyük nehir gibi geniĢ bir hâilin ikti-dâya mâni' olduğunda Ģübhe yoktur. Bu da ihtilaflı mes'elelerdendir. 1142[172] Ebû Miclez'in sözünü(îbn Ebî ġeybe mevsûlen rivayet etmiĢtir
853
O'nun namazına uyup, namaz kıldılar. Sabah olunca bu yaptıklarını aralarında konuĢtular. Ertesi gece Peygamber yine namazına kalktı. Yine bir takım insanlar kendisine uyarak namaz kıldılar. Bu iĢi iki yâhud üç gece tekrar ettiler. Ondan sonraki gece olunca Rasûlullah evinde oturdu ve oraya çıkmadı. Sabah olunca bâzı kimseler (sebebini anlamak için) bunu Ra-sûlullah'a arzettiler. Rasûlullah cevaben: "Gece namazı sizin üzerinize farz yazılacak diye- korktum" buyurdu 1143[173]. 1143[173] Sahâbîlerin bu fiilinden, imâm olmaya niyet etmemiĢ kimseye iktidâ etmenin cevazına istidlal olunduğu gibi, tatavvu' namazında cemâat olmanın cevazına da istidlal olunabilir. Çünkü bu namazın tatavvu' olduğunda Ģübhe yoktur. Hattâ kıssanın ramazânda cereyan etmiĢ olduğu rivayetine bakılacak olursa bu, teravih namazı Ġdi. Peygamber'in gece namazına mescidde cemâatle devam edilmesine müsâade etmeyip, bu suretle özür beyân etmesi ümmetine olan re'fct ve rahmetinin kemâline delâlet eden parlak delillerdendir. Buhârî sarihi Ebû Süleyman Hattâbî Ģöyle diyor: "Gece namazı Peygam-ber'e vâcib idi. Peygamber'in devam ettiği Ģer'î fiillerde kendisine uymak Kur'ân nâssları mucibince ümmete vâcibdir. Mescide çıkıp gece namâzs kılmayı i'tiyâd etmeleri -beĢ namazdan baĢkaca yeni bir farz inĢâsı değil- kendisine teessî ve iktidarım vâcib olması yüzünden ümmete belki vâcib olur diye sakındı. Bu, ayniyle bir kimsenin kendi üzerine adak olan bir namazı vâcib kılması gibidir ki, o namaz nezreden hakkında farz olmakla beraber asıl dînde farz edilmiĢ bir namaz değildir".
854
81- Gece Namazı Babı 1144[174]
120-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S)'in bir hasırı vardı ki, onu gündüzleri yayar, geceleri de hücre hâline kordu (da orada namaz kılardı). ĠĢte insanlar oraya döndüler de, O'nun arkasında namaz kıldılar.
121- Bize Abdu'1-A'lâ ibn Hammâd tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Vuheyb tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Mûsâ ibn Ukbe, Salim Ebu'n-Nadr'dan; o da Busr ibn Saîd'den; o da Zeyd ibn Sâbit'ten olmak üzere tahdîs etti (O, Ģöyle demiĢtir): Rasûlullah ramazânda, zannederim hasırdan bir hücre edindi de birkaç gece namaz kıldı. Sahâbîlerinden bir takım insanlar da O'nun namazına uyarak namaz kıldılar. Rasûlullah onların yaptıklarını 1144[174] Bâzıları bu baĢlık için Ģöyle bir münâsebet zikrettiler: Kendisiyle imâmı arasında duvar yâhud bir engel bulunan musallî olunca, bunun saff yapmaya mâni' olacağı zannolunabilir. ĠĢte bu baĢlığı, içindekilerle bu zannı def etmek için zikretti (Aynî).
855
bilince oturmağa baĢladı. Müteakiben onların yanma çıktı da Ģöyle buyurdu: "Yaptığınızı gördüğüm Ģu iĢi tanıyıp beğendim. Lâkin ey insanlar, siz (bu nafileyi) evlerinizde kılınız. Çünkü farz olanı müstesna, insanın namazının en faziletlisi kendi evinde kıldığı namazdır" 1145[175]. Affân ibn Müslim Ģöyle dedi: Bize Vuheyb tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Mûsâ ibn Ukbe tahdîs edip Ģöyle dedi. Ben Ebu'n-Nadr'dan iĢittim, o da Busr'dan; o da Zeyd'den; o da Peygamber'den 1146[176].
1145[175] Bu hadîsteki "ramazânda" kaydından, bu kılınan namazın ramazândaki gece namazı yânî teravih olduğu anlaĢılıyor. Farzların mescidlerde cemâatle edası, dînin Ģeâirini izhâr içindir. Nafilelerin evlerde kılınması ise riyadan uzak olduğundandır. 1146[176] Bu tarîkin fâidesi, Müsâ ibn Ukbe'nin, hadîsi Ebu'nNadr'dan iĢitmesini beyân etmektir.
856
Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle
10- EBVÂBU SIFATİ'S-SALÂT (Namazın Sıfatı Bâbları) 1147[1]
1147[1] Buhârî cemâat, ikaamet, saffları dümdüz yapma hükümlerini beyândan sonra, - bütün nevi'leriyle birlikte namazın sıfatını beyâna baĢlamıĢtır.
857
1- Namaza Başlarken "Allahu Ekber" Demenin Vucubu Babı 1148[2]
1-.......ez-Zuhrî Ģöyle demiĢtir: Bana Enes ibn Mâlik el-Ensârî (R) Ģöyle haber verdi: Rasûlullah bir ata bindi de vücûdunun sağ tarafı incinip berelendi. Enes dedi ki: ĠĢte o gün Rasûlullah namazlardan birini bize oturduğu halde kıldırdı. Biz de O'nun arkasında oturarak kıldık. Sonra selâm verince Ģöyle buyurdu: "Ġmâm ancak kendisine uyulmak için imâm edinilmiĢtir. Böyle olunca imâm ayakta namaz kıldırdığı zaman, siz de ayakta namaz kılınız. Rükû 'a vardığı zaman, sizde rükû'a varınız. BaĢını kaldırdığında siz de kaldırınız,. Secdeye vardığında siz de secdeye varınız. Ġmâm Semiallâhu limen hamideh dediği zaman siz de Rabbena ve leke'Uhamd deyiniz"
1148[2] Iftitâh tekbîri yâhud ihram tekbîri farzdır. Onsuz namaz sahîh olmaz. Namaza baĢlamak için, kudreti olana göre AHâhu Ekberlafzını söylemek taayyün etmiĢtir. Çünkü Rasûlullah namaza hep bu lâfız ile baĢlamıĢtır. Tesbîh ve tehlîlin, tekbîr yerine geçip geçmiyeceği hususunda ayrı ayrı görüĢler ve tafsilât vardır
858
1149[3]
2-.......Enes ibn Mâlik (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) bir attan düĢtü de vücûdu berelendi. Akabinde bize oturarak namaz kıldırdı. Biz de O'nunla beraber oturarak namaz kıldık. Sonra namazdan çıktı da Ģöyle buyurdu: "Ġmâm ancak -yâhud da: ancak imâm- kendisine uyulsun diye imâm yapılmıĢtır. Öyle ise Allâhu Ekber dediği zaman, siz de Allâhu Ekber deyiniz. O rükû' yaptığında siz de rükû' yapınız. O baĢını kaldırdığında siz de kaldırınız. Ġmâm Semiallâhu limen hamideh dediği zaman, Rabbena lekeH-hamd deyiniz. O secdeye gittiği zaman siz de secdeye gidiniz" 1150[4]. 1149[3] Bu hadîste namaza baĢlama tekbîri açıkça zikredilmiyorsa da, mukadder olarak vardır. Çünkü rükû', Ģübhesiz olarak namaza baĢlama tekbîrinin daha evvel söylenmiĢ olmasını gerektirir. 1150[4] Bunda ve bundan önceki hadîste zikredilen bu attan düĢme hâdisesi, beĢinci hicret yılının Zu'1-hicce ayında olmuĢtur. Peygamber bir ata binip Gâbe'yefyânî Me-dîne yakınındaki ormanlığa) gitmiĢ, bir hurma ağacının gövdesine çarpıp attan düĢmüĢ, bu sebeble vücûdunun sağ tarafı berelenmiĢtir. Bundan dolayı mescide çıkamadığı gibi, namazı da oturarak kılmaya mecbur kalmıĢtır. Evinde ziyarete gelenler de kendisine uyup, öylece namaz kılmıĢlardır.
859
3-.......Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) Ģöyle buyurdu: "Ġmâm ancak kendisine uyulsun diye imâm edilmiĢtir. Böyle olunca imâm tekbîr aldığı zaman siz de tekbîr alın, rükû' yaptığı zaman siz de rükû'yapın; Semiallâhu limen hamideh dediği zaman Rabbena ve leke 1-hamd deyiniz. Secde yaptığı zaman siz de secde yapınız. O oturarak namaz kıldırdığı zaman, siz de toptan oturarak namaz kılınız" 1151[5].
2- Namaza Başlarken İlk Tekbir İle Birlikte Aynı Zamanda Ellerin de (Omuz Hizasına Kadar) Yukarıya Kaldırılması Babı
4-.......(Abdullah ibn Umer -R- Ģöyle demiĢtir:) Rasûlullah (S) namaza baĢladığında ellerini omuzlarının hizasına kadar kaldırırdı. Rükû' için tekbîr aldığında ve rukû'dan baĢını kaldırdığında yine
1151[5] Ġmâm oturarak namaz kıldığı zaman, cemâatin de oturarak namaz kılması hükmü, Peygamber'in vefat hastalığı sırasındaki tatbikatta kaldırılmıĢ olduğu, daha önce geçmiĢti
860
ellerini öylece kaldırır, Semiallâhu limen hamideh, Rabbena ve lekel-hatrid der idi. Sucûdda ise bu el kaldırmayı yapmazdı 1152[6].
3- (Namaz Kılan Kimsenin) Tekbir Aldığı Zaman, Rukü'a Vardığı Zaman ve Bir de Rükü'dan Kalktığı Zaman Ellerini Yukarıya Kaldırması Babı
5-.......Abdullah ibn Umer (R) Ģöyle demiĢtir: Ben Rasûlullah'ı Ģöyle gördüm: Namaza durduğu zaman, iki eli omuzlan hizasında oluncaya kadar ellerini yukarıya kaldırdı. Bu el kaldırmayı rükû' için tekbîr aldığı zaman da ve baĢını rukû'dan kaldırdığı
1152[6] Ġftitâh tekbîrini alırken elleri nereye kadar kaldırmalı? Cumhur bu hadîsle benzerlerine tutunarak, elleri omuzların hizasına kadar kaldırırlar. Haneliler Müslim'in Mâlik Ġbn Huveyris'ten rivayet ettiği hadîse tutunarak, elleri kulak hizasına kaldırırlar. Ġmâm ġafiî, her iki sureti cem' için, iki ellerini, parmak uçları kulaklarının üstüne, baĢ parmaklan kulağın yumuĢağına denk olacak veçhile, omuzlarının hizasına getirmeyi tercîh etmiĢtir. Ellerini baĢından yukarıya kaldıranlar; göğsüne kadar kaldıranlar da vardır. Hepsi de muhafaza edilmiĢ olan haberlere uygun düĢer. Bu gibi hadîslerin tehâlüfü geniĢletmeden baĢka bir Ģeye delâlet etmez.
861
zaman da yapar, ve Semiallâhu limen hamideh der idi. Sucûdda ise bu el kaldırmayı yapmazdı 1153[7].
6-......» Bize Hâlid ibn Abdillah, Hâlid (elHazzâ)'den; o da Ebû Kilâbe'den tahdîs etti. O, Mâlik ibn'ul-Huveyris'in Ģöyle namaz kıldığını görmüĢtür:
1153[7] Rukû'a varırken ve rukû'dan kalkarken ref'u'î-yedeyn yânîiki eli yukarı kaldırmak hakkındaki ihtilâf meĢhurdur. Sahâbîler ile tabiîlerden ve büyük imamlardan bir kısmı rukû'a giderken ve rukû'dan kalktığında elleri kaldırırlar. Buhârî, Sahih 'Ġndeki rivayetlerle yetinmeyerek il Ref'u'l-yedeyn ft's-salât{- Namazda iki eli kaldırmak)" isminde bir kitâb bile te'Iîf etmiĢtir. Buhârî bu kitabında, on yedi sahâbîden rivayet etmiĢtir. Daha sonraki araĢtırıcıların kimisi ondokuz sa-hâbîden, kimi yirmi sahâbîden, kimi otuz küsur sahâbîden, kimi elli sahâbîden bunun rivayet edildiğini tesbît etmiĢlerdir. Bu râvîlerin içinde cennetle müjdelenmiĢ on sahâbînin hepsi de dâhildir. Rivayetlerin -bâzılarına mütevâtır dedirtecek derecedeki- kuvvet ve çokluğuna bakan Evzâî ile Dâvûd ez-Zâhirî,el kaldırmanın vucûbuna bile kaail olmuĢlardır. Diğerleri ise öteki rivayeti daha kuvvetli görürler. Bu mes'efe hakkında gelen hadîsler pek çok olduğundan, münâkaĢaları da o nisbette uzun sürer. Namazda ref u'1-yedeyn sırf taabbüddür; tevhîde, mâsivâyı terke, kul ile ma'bûd arasında hicabın ref'ine iĢarettir diyenler de vardır. Ġmâm ġafiî: "Allah'a ta'zîm ve Peygâmber'in sünnetine ıttıbâ'dır" demiĢdir. Ġbn Umer'de: Elleri kaldırmak namazın zînetlerindendir. Her yükseltmede on yâni on parmağa mukaabil bir hasene vardır demiĢtir. (Tecrîd 7er.II, 565-568, 413. hadîsin haĢiyesinde).
862
Namaza durduğu zaman tekbîr aldı ve ellerini yukarıya kaldırdı. Rukû'a varmak istediği zaman, iki elini yukarıya kaldırdı. BaĢını rukû'dan kaldırdığı zaman yine ellerini yukarıya kaldırdı. Ve Mâlik ibn Huveyris, Rasûlullah'ın da böyle yaptığını söyledi.
4- Namaz Kılan Kimse Ellerini Nereye Kadar Kaldırır Babı
Ebû Humeyd el-Ensârî, sahâbîlerden olan arkadaĢları arasında: Peygamber (S) ellerini omuzları hizasına kaldırdı, demiĢtir 1154[8].
7-.......Abdullah ibn Umer (R) Ģöyle demiĢtir: Ben Peygamber'! namazı Ģöyle kılarken gördüm: Peygamber namaza Aîlâhu Ekber sözüyle girdi. Bu tekbîri alırken iki elini de omuzlan hizasına getirinceye kadar yukarı kaldırdı. Rükû' i£in tekbîr aldığı zaman da yine böyle ellerim kaldırdı. Semiallâhu limen
1154[8] Buhârî bu ta'lîki bu kitabın "TeĢehhüdde oturma sünneti" unvanlı 64. babında tahrîc etmiĢtir. Bu fıkra o hadîsin bir tarafıdır.
863
hamideh dediği zaman da yine böylece ellerini kaldırdı. Rabbena ve leke'l-hamd dedi de artık secdeye giderken ve de secdeden baĢını kaldırırken bu ellerini kaldırma hareketini yapmadı 1155[9].
5- İkinci Rek'attan Sonra Ayağa Kalktığı Zaman Elleri Yukarıya Kaldırmak Babı
8-.......Bize Ubeydullah, Nâfi'den tahdîs etti ki, Ġbnu Umer (R) namaza girerken tekbîr a' r ve iki elini yukarıya kaldırırdı. Rukû'a giderken yine ellerini yukarıya kaldırırdı. Semiallâhu limen hamideh dediği zaman ellerini kaldırırdı. Ġkinci rek'attan sonra ayağa kalktığı zaman yine ellerini yukarı kaldırırdı. Ve bu fiilleri Ġbn Umer Pey-gamber'e ref ederek rivayet etti
1155[9] Semiallâhu limen hamideh irtifâ'm, yânî rukû'dan kalkmanın; Rabbena ve leke'i- hamd ise i 'tidâün, yânî sucûddan evvel doğrulup ayakta durmanın zikridir. Cumhura göre her ikisini cem' etmek imâm için de, me'mûm için de sünnet olmuĢ* tur. Hanefî'ler, tesmî' Ġmâmın; tahmîd de me'mûmun vazifesidir, derler. Hadîsin son fıkrasından sucuda varırken ve secdeden baĢını kaldırırken ellerin kaldırılmayacağı anlaĢılıyor.
864
1156[10]. Ve bunu Hammâd ibn Seleme, Eyyûb'dan; o da Nâfi'den; o da Ġbn Umer'den; o da Peygamber'den olmak üzere rivayet etti. Keza bunu Ġbnu Tahmân da Eyyûb ile Mûsâ ibn Ukbe'den muhtasar olarak rivayet etmiĢtir 1157[11].
6- (Namazın Kıyamında İken) Sağ Elin Sol El Üzerine Konulması Babı
9- Bize Abdullah ibn Mesleme, Mâlik'ten; o da Ebû Hâzım'dan; o da Sehl ibn Sa'd(R)'dan tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: (Rasûlullah gününde) Ġnsanlara, namaz kılarken musallînin sağ elini sol bileği üzerine koyması emredilirdi. Râvî Ebû Hazım Seleme ibn Dînâr: Benim bildiğime göre Sehl ibn Sa'd bunu Peygamber'e ref 1156[10] Bu hadîsten Ġbn Umer'Ġn ikinci rek'attan sonra ayağa kalkarken de ellerini ref ettiği ve bunu Peygamber'den rivayet ettiği anlaĢihyor. TeĢehhüdden sonra elleri kaldırmak, Ġbnu'IMunzir, Beyhakî, Bağâvî ve Buhârî gibi bâzı hadîscilerin mezhebidir. 1157[11] Bu ta'lîklerden birincisini Buhârî, ikincisini Beyhakî mevsûlen rivayet etmiĢtir.
865
ediyor, demiĢtir. Diğer râvî Ġsmâîl ise mechûl sîgasıyle "Yumnâ" yânî hadîs Peygamber'e ref olunuyor demiĢ de, Peygamber'e ref ediyor dememiĢtir 1158[12].
7- Namaz İçinde Huşü'lu Olmak Babı
10-.......Bana MâlikEbu'z-Zinâd'dan; o da elA'rac'dan o da Ebû Hureyre'den tahdîs etti ki, Rasûlullah (S) Ģöyle buyurmuĢtur: "Siz benim kıblem (yalnız) Ģurasıdır (ve namazda Önümden baĢka bir yeri
1158[12] Her iki rivayete nazaran da namazda elleri kavuĢturmanın sünnetliği sabit oluyor. Zîrâ sahâbîlerin Peygamber gününde böyle, Ģöyle yapardık, yâhud bize Ģöyle böyle emrolunurdu demesi, hadîsin merfü' olduğuna alâmettir. Namazda sağ eli sol elin üzerine koymak Hanefî, ġafiî ve Hanbelîler'e göre sünnettir. Ġrsali yedeyn, yânî elleri bağlamamak yalnız Ġmâm Mâlik'in meĢhur mezhebi olup, Abdullah ibn Zubeyr, Hasen Basrî ve Ġbn Sîrîn'in de mezheblerĠ bu olduğu rivayet edilir. Leys ibn Sa'd'a göre, kıyam uzar, yorgunluk gelirse el kavuĢturulur. Evzâî ise, musallîyi el bağlamak ile bağlamamak arasında muhayyer bırakıyor. Eller Hanefîler'e göre göbeğin altından; ġâfiîler'e göıe göğsün üzerinden yâhud altından kavuĢturulur. Tirmizî Ģöyle der: "Sahabe ile tabiîler ve tabiîlerin tabiîleri arasında amel sağ eli sol elin üzerine koymak olup, elleri bâzıları göbeğin üstünde, diğer bâzıları da göbeğin altında tutmak re'yinde bulunmuĢtur. Herhangisi yapılsa, geniĢlik vardır".
866
görmem) mı sanıyorsunuz? Allah'a yemîn ederim ki, sizin huĢu'unuz da, rukû'unuz da bana gizli kalmıyor. ġübhesiz ben sizleri muhakkak sırtımın arkasından da görüyorum" 1159[13].
11-.......Bize ġu'be tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Katâde'den iĢittim; o da Enes ibn Mâlik'ten. Peygamber (S) Ģöyle buyurdu: "Namazda rukû'u vesucûdu doğrultunuz. Allah'a yemîn ederim ki, ben sizleri muhakkak arkamdan da (görürüm) -Belki de Ģöyle dedi- Sizler rükû' ettiğiniz ve sucûd ettiğiniz zaman ben sizleri muhakkak sırtımın arkasından da görürüm"1160[14] .
1159[13] Namaz, kulun Rabb'ına bağlantısıdır. Her kim namazda bu bağlantıyı gerçekleĢtirirse, ona tecellî tâlialan parlar ve huĢû'lu olur. Kur'ân, huĢû'Iu namaz kılanın felahına Ģehâdet etmiĢtir: "Müzminler muhakkak felah bulmuĢtur ki, onlar namazlarında huĢu 'a riayetkardırlar. Ki onlar boĢ ve fâidesiz Ģeylerden yüz çeviricidirler, ki onlar zekâtlarım yapanlardır, ki onlar ırzlarını koruyanlardır" (el-Mu'minûn: 1-5). 1160[14] Bu hadîs, KitâbuVSalât, "Ġmâmın insanlara namazı tamamlama hakkında öğüt vermesi.." unvanlı 40. babında da yakın lâfızla geçmiĢti
867
8- Namaza Giriş Tekbirinden Sonra Ne Söyler Babı
12- Bize Hafs ibn Umer tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize ġu'be, Katâde'den;o da Enes'ten tahdîs etti. O: Peygamber(S), Ebû'Bekr ve Umer (R) namaza hep Elhamdu littâhi RabbVl-Âlemîn ile baĢlarlardı, demiĢtir 1161[15].
13-.......Bize Ebû Hureyre (R) tahdîs edip Ģöyle dedi: Rasûlullah namaza giriĢ tekbîri ile kıraat arasında azıcık sükût ederdi. Râvî Ebû Zur'a: Ebû Hureyre: Azıcık dedi zannederim, demiĢtir. Ben: Yâ Rasûlallah, babam anam sana feda olsun, tekbîr ile kıraat arasındaki Ģu sükûtun (nedir; orada) ne söylersin? dedim. Rasûlullah: "Allâ-humme bâıd beyni ve beyne hatâyâye kemâ bâatte beynel-MeĢrıkı ve'lMağrıb. Attâhumme nakkınî mine%hatâyâ kemâ yunakka's-sevbul-ebyadu mine'd-denesi.
1161[15] Cehrî namazlarda imâmın Besmele'yĠ açıktan okuyup okumaması mes'elesi, âlimler arasında meĢhur bir hılâfî mes'eledir.
868
Allahumme'ğsılhatâyâyebVl-mâi ve's-selci vel-beredi (= Yâ Allah, benimle, günâhlarım arasını, doğu ile batı arasını uzaklaĢtırdığın gibi uzaklaĢtır. Yâ Allah, beyaz kumaĢ kirden temizlendiği gibi, beni günâhlardan temizle. Yâ Allah, -geçmiĢ-günâhlarımı da su ile, kar ile, dolu Ġle tertemiz yıka) derim" dedi1162[16].
9- Bab (Bu, geçen babın bir faslı gibidir)
1162[16] Farz olsun, nafile olsun; namaza giriĢ tekbîri ile Fatiha arasında bir iftitâh duası okunmasının meĢrüiyyeti bu hadîs ve benzeri diğer hadîslerle sabit olur. Pek çok rivayetlerden bilindiği üzere Rasûlullah'ın iftitâh duaları müteaddiddir.Bi-ri metindeki duadır ki, Buhârî'nin bunu ihtiyar ettiği anlaĢılıyor. Diğeri Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî ve Ġbn Mâce'nin ÂiĢe ile Umer'den rivayet ettikleri: % "Subhâneke Allahumme ve bihamdike ve tebâreke's-muke ve taâlâ cedduke i velâ ilahe gayruke{ = Yâ Allah, sana kemâl üzere tesbîh ederim. TeĢbihi dehamde bitiĢik kılarım. Ġsminzâtın pek yücedir. Celâl ve azametin âlîdir. Senden baĢka hakk ma'bûd yoktur)." Bunu Hanefîler ile Hanbelîler tercîh etmiĢtir. ġafiî ise Ģunları tercîh etmiĢtir: tnnîveccehtu vechiye lilleziy fatara's-semâvâti ve'l-arda hanîfen ve mâ ene mine'l-rrtüĢrikîyn" (ei-En'âm: 79); ""Ġnne salâtiy ve nusukiy ve mahyâye ve memâtiy lillâhi RabbVlÂlemin lâ Ģerike lehu ve bizâlike umîrtu ve ene mine'lmuslimtn" (el-En'âm: 163). Âyette son fıkra "Ke ene evvelu'lmuslimîn" Ģeklindedir.
869
14-.......Bana Ġbnu Ebî Muleyke, Ebû Bekr'in kızı Esmâ'dan tahdîs etti (O, Ģöyle demiĢtir): Peygamber (S) kusûf namazını kıldır-diydı. ġöyle ki: Kıyama durdu, kıyamı çok uzattı. Sonra rukû'a vardı, rukû'u uzattı. Sonra baĢını kaldırdı ve kavmeyi uzattı. Sonra yine rukû'a vardı, rukû'u uzattı. Sonra baĢını kaldırdı. Sonra secdeye vardı, sucûdu uzattı. Sonra baĢını kaldırdı. Sonra yine secdeye vardı, sucû-du uzattı. Sonra ayağa kalktı, kıyamı uzattı. Sonra rukû'a vardı, rukû'u uzattı. Sonra baĢını kaldırdı, kavmeyi uzattı. Sonra yine rukû'a vardı, rukû'u uzattı. Sonra baĢını kaldırdı. Sonra secdeye vardı, sucûdu uzattı. Sonra baĢını kaldırdı. Sonra yine secdeye vardı, sucûdu uzattı. Sonra namazdan çıktı 1163[17]. Akabinde Ģöyle buyurdu: "Cennet bana yaklaĢtı. O kadar ki, eğer cür'et etseydim salkımlarından bir tanesini (alıp) size getirebilecektim. Cehennem de bana o kadar yaklaĢtı
1163[17] Tabiîdir ki, diğer namazlarda olduğu gibi, oturma ve teĢehhüdden sonra namazdan çıkmıĢtır. Buradaki tâ'rîfe göre, iki rek'at olarak kılınmıĢtır. Bu iki rek'-atın her birinde iki defa rükû' ve iki defa sucûd edilmiĢ; kıyamlar, rukû'Iar, kavmeler, sucûdlar da çok uzun sürmüĢtür. Bu güneĢ tutulması namazı hakkında ileride tafsilât gelecektir.
870
ki: Ey Rabbim, ben de onlarla beraber miyim? dedim. Orada bir kadın gördüm". -Râvî Ġbn Ebî Muleyke: O'nuh Ģöyle dediğini sanmaktayım, demiĢtir: "Bir kadını bir kedi tırmalayıp duruyor. Buna ne oluyor? diye sordum. Bu kadın o kediyi açlıktan ölünceye kadar habsetti. Kadın ona yiyecek vermedi, kendi kendine yemesi için de salıvermedi. "RâvîNâfi': O'nun Ģöyle dediğini sanırım, dedi: "Yerin haĢerelerinden yesin diye salıvermedi, dediler" 1164[18].
10- Namaz İçinde Gözü İmama Doğru Kaldırmak Babı
AiĢe de Ģöyle dedi: Peygamber (S): "Benim geri çekildiğimi gördüğünüz zaman ben cehennemi bâzısı bâzısını kırıyor hâlde
1164[18] Bu hadîsten cennet ve cehennemin el'an mahlûk ve mevcûd olduğu, Allah'ın 'v| sevgili kullarına ıyânen açılabileceği istihraç olunur. Hicâb ehline göre, keyfiy-w " yeti ne ta'rîfe, ne ta'rîf olunursa idrâke yol vardır. "Tatmayan bilmez". Birde bu hadîsten, hayvanlara azâb etmenin haram olduğu; mazlum olan hayvanların, mazlum olan Ġnsanlar gibi kıyamet gününde zâlimlerine musallat edilecekleri de ma'lûm oluyor.
871
gördüm"demiĢtir 1165[19].
15-.......Ebû Ma'mer Ģöyle demiĢtir: Biz Habbâb'a: Rasûhıllah (S) öğle ile ikindi namazlarında (Kur'ân) okur muydu? diye sorduk. Habbâb ibnu'lErett: Evet, dedi. Biz tekrar: Sizler bunu nereden anlardınız? diye sorduk. Habbâb: Çenesinin hareket edip oynamasından, dedi 1166[20].
16-.......Bize Ebû Ġshâk haber verip Ģöyle dedi: Ben Abdullah ibn Yezîd'den iĢittim; o hitabe yaparken Ģöyle dedi: Bize el-Berâ, yalancı olmayarak tahdîs etti ki, onlar Peygamber ile beraber namaz kıldıkları
1165[19] Bu "Dâbbe boĢandığı zaman" unvanlı bâbdamevsûlen rivayet edilmiĢ olan hadîsin bir cümlee'dir. 1166[20] el-Fatiha'dan baĢka Kur'ân okuyor mu?" demektir. Çünkü cehrîde olduğu gibi, gizli okunan namazda da el-Fâtiha okunacağında Ģübhe yoktur. Buhârî bu hadîsleri me'mûm olan kimsenin, namaz esnasında namazın salâhını muhafaza edebilmek için imâmın hâllerini ve hareketlerini murakabe edip, ona bakması lâzım geleceğini anlatmak için sevketmiĢtir. Çenenin hareketi orada Kur'ân okumaya delâlet ettiği gibi, zikir ve duâ ile meĢgul olduğuna da delâlet edebilir. O hâlde nasıl olmuĢ da kıraate istidlal olunmuĢ? AnlaĢılan cehri namazda kıyam kıraat mahalli olduğu Ġçin, sırrî namazda da ona kıyâsen kıraat mahalli saymıĢlardır..,
872
zaman Peygamber baĢını rukû'dan kaldırır, sahâbîler Pey-gamber'i secdeye inmiĢ görünceye kadar ayakta kalırlardı.
17-.......Abdullah ibn Abbâs (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah zamanında güneĢ tutuldu da kusûf namazı kıldırdı. Sahâbîler: Yâ Ra-sûlallah, namaz içinde durduğun yerden (görmediğimiz) bir Ģeye elinle uzandığını gördük, sonra (yine namaz içinde) irkilip geri geri geldiğini gördük, dediler. Peygamber: "Bana cennet gösteri/di de, ben ondan bir salkıma elimle uzandım. Eğer o salkımı alabilseydim, dünyâ bakî kaldığı müddetçe ondan muhakkak yerdiniz" buyurdu 1167[21].
18-........Bize HĠIâI ibn Alî' Enes ^n Mâlik'ten tahdîs etti O Wle demiĢtir: Peygamber (S) bize namaz kıldırdı. Sonra minbere Si da eliyle mescidin kıble tarafına iĢaret etti. Sonra söyle buyurdu :‖Yemîn ederim, Ģimdi size namaz kıldırdığım zaman cenneti ve 1167[21] Çünkü cennet ni‘metleri ebedi dünya ise fanidir. ―Kesilmeyen, yasak da edilmeyen..‖ (el-Vakıa: 33)
873
cehennemi Ģu duvarın kıble tarafında sûretlendirilmiĢler olarak gördüm. Ben hayır ve Ģerr hâlleri hususunda bugünkü gibi bir manzara görmedim". Peygamber bunu üç defa söyledi 1168[22].
11- Namaz İçinde Gözleri Semaye Doğru Kaldırma(nın Çirkinliği) Babı
19-.......Enes ibn Mâlik (R) tahdîs edip Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S): "Bâzı kimselere ne oluyor ki, namaz kılarlarken gözlerini semâya dikiyorlar?"buyurdu. Bu husustaki sözleri Ģiddetli oldu, nihayet: "Bunlar ya bu fiillerinden vazgeçerler, ya gözleri kör olur" buyurdu 1169[23]
1168[22] Buhârî bu hadîsi Salât ve Rikaak Kitâblan'nda da tahrîc etmiĢtir. 1169[23] Namaz Ġçinde ister duâ, ister baĢka fiilleri edâ ederken, baĢı yukarı kaldırıp gökyüzüne bakmak, buradaki te'kîdli nehiy ve Ģiddetli vaîdden dolayı doğru değildir. Çünkü namaz kılanın kıbleye yönelmiĢ olması farzdır. Gözleri kaldırmak ise, kıbleden bir nevi yüz çevirmeyi ve namaz hey'etinden bir dereceye kadar çıkmayı tazammün eder.
874
12- Namaz İçinde Sağa Sola Boyun Çevirip Yönelme(nin Çirkinliği) Babı
20-.......ÂiĢe(R) Ģöyle demiĢtir: Ben Rasûlui!ah*a, namaz içinde baĢı sağa sola çevirmeyi sordum. "O, kulun namazından Ģeytânın kapıp kaçtığı bir Ģeydir" buyurdu 1170[24].
21-.......ÂiĢe(R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S), üstünde damgaları bulunan bir hamîsa (aba) içinde namaz kıldı da: "Bunun damgaları beni meĢgul etti; bu hamîsayı Ebü Cehm'e (geri) götürün ve bana bir enbicâniyye getirin" buyurdu 1171[25].
13- Bab: Namaz Kılan Kimse, Kendisine İnmekte Olan Bir İşten Yahud Bir Şey Görmesinden Yahud Kıble Tarafında Bir 1170[24] Yânı musallî sağa sola döner, yönelirse; yönelme ânında kendisine Ģeytân zafer bulup, ibâdetten meĢgul eder. Fiillerinde yanılır ve yanlıĢ yapar. Çünkü maksadının gayrı Ģeyle meĢgul olmuĢtur Ve kalbi hâzır değildir. Bu fiil, razı olunmamıĢ olduğu için, Ģeytâna nisbet edilmiĢtir... 1171[25] Bu hadîs, Kitâbu's-Salât "Damgalı kumaĢ içinde namaz kıldığı zaman..'1 unvanlı 14. bâbda da geçmiĢti.
875
Tükürük Görmesinden Dolayı Sağa Sola Boyun Döndürüp Yönelebilir Mi?
Sehl ibn Sa'd da: Ebû Bekr baĢını döndürdü de Peygamber'i gördü, demiĢtir 1172[26].
22-.......Bize Leys, Nâfi'den; o da Ġbn Umer'den tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) insanların önünde namaz kıldırırken, mescidin kıblesinde bir tükürük gördü de, onu kazıyıp giderdi. Sonra namazı bitirdiği zaman: "ġübhesiz, herbihniz namazına durduğu zaman, muhakkak Allah onun yüzü tarafındadır. O hâlde hiçbir kimse namaz içinde yüzü tarafına tükürmesin" buyurdu 1173[27]. Bu hadîsi Mûsâ ibnu Ukbe ile Ġbnu Ebî Ravvâd
1172[26] Buhârî bunu Kitâbu'1-Ezân "Ġnsanlara imamlık yapmak için mescide giren... kimse" unvanlı 48. bâbda da rivayet etmiĢti. Bu baĢlıktan ve hadîsten, namaz kılan kimsenin herhangi bir ihtiyâcdan dolayı baĢını tamamen değil de birazcık çevirmesi namaza zarar vermemiĢ oluyor. Çünkü Peygamber namazı iadeyi değil, devamı emretti. 1173[27] Bu hadîs Kitâbu's-Salât, "Mescidden tükürüğü el ile kazımak" unvanlı 33. bâbda dahî geçmiĢti
876
da Nâfi'den rivayet etmiĢlerdir.
23-.......Bana Enes ibn Mâlik (R) haber verip Ģöyle dedi: Müslümanlar sabah namazını kilmaktalarken, birden Rasûlullah'ın, Âi-Ģe'nin hücresinin perdesini açtığını görüverdiler. Rasûlullah onlara baktı. Onlar ise saff saff namaza durmuĢlardı. Rasûlullah tebessüm edip güldü. Ebû Bekr, Peygamber namaza çıkmak istiyor zanmyle ilk saf fa ulaĢmak için topukları üzerinde geri geri çekilmeğe baĢladı. Müslümanlar (Peygamber'i görme sevinciyle) namazlarını bozmayı kas-dettiler. Peygamber onlara, namazını tamamlayın diye iĢaret etti de, perdeyi salıverdi. ĠĢte bu günün sonunda Rasûlullah vefat etti 1174[28].
14- Hazarda, Seferde. Açıktan Okunanda. Gizli Okunanda Olsun, Namazların Hepsinde 1174[28] Buhârî bu hadîsi KĠtâbu'1-Ezân, "Ġlim ve fazîlet sahibi, imamlığa daha hakklıdır" unvanlı 46. bâbda da rivayet etti. Hadîsin baĢlığa uygunluk ve delîllik ciheti Ģudur: Peygamber perdeyi açtığı zaman, sahâbîler ona yöneldiler. Zîrâ hücre kıblenin solundadır. Oradaki kimsenin iĢaretine bakan insan, oraya yönelmeye muhtâc olur. Oraya yönelmeleri olmayaydı, Peygamber'in iĢaretini görmezlerdi.
877
İmam ve Me'müm İçin Kur'an Okumanın Vücubu Babı
24-.......Câbir ibn Semure (R) Ģöyle demiĢtir: Küfe ahâlîsinden bâzıları Sa'd ibn Ebî Vakkaas'i Umer'e Ģikâyet ettiler. Umer onu azledip, yerine Ammâr ibn Yâsir'i üzerlerine âmil ta'yîrı etti 1175[29]. Kûfeliler Ģikâyeti o kadar ileri götürmüĢlerdi ki, namazı bile güzel kıldırmıyor, demiĢlerdi, Umer ona haberci gönderip, getirtti. Ve: Yâ Ebâ Ġshâk, bu adamlar sen-namâzı güzel kıldırmıyorsun diye iddia ediyorlar? diye sordu. Sa'd: Vallahi ben onlara Rasûlullah'ın namazını kıldırıp, ondan hiçbir Ģey eksiltmezdim. Yatsı namazını -yâhud öğle ile ikindiyi-
1175[29] Umer'in Sa'd'ı azletmesi, vâki' Ģikâyete inandığından deği], azlinde maslahat gördüğündendĠr. O sıralarda Ġran fetihlerine gönderilecek orduların sevk ve idare mahalli Küfe idi. Cihâda gidecek ordularda kelime birliği bulunması, kumandanın etrafında kalb birliği olması lâzım geldiği için hem bunu te'mîn, hem de yanında alıkoyup re'y'nden istifâde eylemek maksadıyle bunu yapmıĢtı. Bu azl, fitne maddesini kökünden kazımak için ihtiyatî bir azl idi. Gönderilen tahkik me'muru Muhammed ibn Mesleme (R) idi. Abdullah ibn el-Erkam da maiyyetine verilmiĢ, Mesîh ibn Avf da yollarda delîl olmak üzere kendilerine refik yapılmıĢtı.
878
kıldırırken ilk iki rek'atlarda biraz çokça dururdum, son iki rek'atta hafif tutardım, dedi. Umer: Senin hakkındaki zannımız da bu idi, yâ Ebâ Ġshâk, dedi. Müteakiben (mes'eleyi tahkik için) birini yâhud birkaç kimseyi kendisiyle birlikte Kûfe'ye gönderdi. Gönderilen zât Küfe ahâlîsinden Sa'd'm hâlini sordu. Hiçbir mescid bırakmadı ki, oradan Sa'd'in hâlini sormasın. Onlar da hep hayırlı övgülerde bulundular. Nihayet Abs oğulları'na âid bir mescide girdi. Ebû Sa'de künyesiyle anılan Usâme ibn Katâde isminde biri ayağa kalktı ve: Madem ki bize and verip, bildiğimizi söylemeye çağırdın (söyleyelim): Sa'd askerin basma geçip harbetmez. Mal taksim ederken musâvât gözetmez. Hükümde adalet etmez, dedi. Bunun üzerine Sa'd da: Madem ki böyle söyledin, ben de vallahi (senin aleyhine) üç duâ edeceğim: Yâ Allah, senin bu kulun yalancı ise, riya ve sum'a olsun diye ayağa kalktı ise ömrünü uzat, fakirliğini çoğalt, fitnelere uğrat, dedi. Râvî Abdulmelik ibn Umeyr dedi ki: Sonraları o adama hâli sorulduğu vakit: KocamıĢ, fitneye uğramıĢ, yaĢlı bir kimseyim. Bana Sa'dJm bedduası isabet etti, der idi. Câbir'den bu hadîsi rivayet eden Abdulmelik
879
ibn Umeyr dedi ki: Sonraları onu ben de gördüm. YaĢlılıktan kaĢları gözlerinin üzerine sarkmıĢ olduğu hâlde, yollarda rast geldiği kızlara sataĢır, onları çimdiklerdi 1176[30].
25-........ Bize ez-Zuhrî, Mahmûd ibnu'rRabî'den, o da Ubâde ibnu's-Sâmit'ten tahdîs etti. Rasûlullah (S): "Fâtihatu'l-Kitâbı okumayanın namazı yoktur" buyurmuĢtur 1177[31].
1176[30] Bu hadîste son rek'atlarm Ġlk iki rek'atlardan daha kısa olmasından ve bu farkın âdet veçhile sûre zammı farkından neĢ'et ettiğinden dolayı, bir derecede kıraatin vücûbuna delâlet vardır. Namazda kıraatin vücûbu ve vücûb mikdârı hakkında ayrı ayrı görüĢler vardır: ġafiî Ġle Ahmed ibn Hanbel'e göre namazın her rek'atında kıraat vâcib-dir. Ebû Hanîfe'ye göre yalnız ilk iki rek'atta vâcibdir... 1177[31] Bu hadîste kıraatin Fâîihatu'l-KĠtâb olarak ta'yîni bahis konusu olmaktadır. ġâ-fiîler'ce bu hadîse nazaran musallî ister münferid, ister imâm,isterse me'mûm olsun, namaz da ister sırrı, ister cehrî olsun; her rek'atta Fatiha okumayan mu-sallînin namazı nefy olunuyor. Bu nefiy, onlarca sıhhatin nefyine hamledilmiĢtir. Hanefîler'e göre Fatiha okumak vâcibdir. ġu ma'nâca ki, terki hâlinde namaz sakıt olur, terk edicisine günâh da terettüb eder. Zîrâ bu hadîsteki nefiy, kemâlin nefyine hamledilmiĢtir. Ve mutlaka kırâatryânı ister el-Fatiha, ister diğer sûre veya âyetler okumak farz olmakla beraber, Fâtiha'sız namazdan kemâl giderilmiĢtir
880
26-.......(Ebû Hureyre -R- Ģöyle demiĢtir:) Rasûlullah mescide girdi. Akabinde bir kimse de girdi ve namaz kıldı. Sonra Peygam-ber'e selâm verdi. Peygamber selâmını aldıktan sonra: "Dön de yeniden kıl, çünkü sen namaz kılmıĢ olmadın" buyurdu. O kimse döndü, kıldığı gibi tekrar namaz kıldı. Sonra geldi ve Peygamber'e selâm verdi. Peygamber yine: "Dön de yeniden kıl, çünkü sen namaz kılmıĢ olmadın" buyurdu. Bu da üç defa oldu. Nihayet o kimse: Seni hakk ile Peygamber gönderen Allah'a yemîn olsun ki, bundan baĢka türlüsünü bilmiyorum; bana (doğrusunu) öğret, dedi. Bunun üzerine Peygamber Ģöyle buyurdu: "Namaza durduğun vakitte Allâhu Ekberde. Sonra ne kadar kolayına gelirse o kadar Kur'ân oku. Sonra rükû'a var, beden uzuvların yatıĢmıĢ oluncaya kadar dur. Sonra baĢını kaldırıp, ayakta büsbütün doğruluncaya kadar, yânı tâ beden uzuvların yatıĢmıĢ oluncaya kadar dur. Sonra secdeye var, tâ mutma'in oluncaya kadar kal. Sonra baĢını kaldır, tâ mutma'in oluncaya kadar otur. Bunu namazın
881
bütününde (böylece) yapın 1178[32].
15- Öğle Namazında Kıraat Babı
27-.......Câbir ibn Semure (R) Ģöyle demiĢtir: Sa'd ibn Ebî Vakkaas: Ben onlara (yânî Küfe ahâlîsine) Rasûlullah'ın namazını kıldırıyor, ondan hiçbir Ģey eksiltmiyordum. ġöyle ki, öğle ile ikindi namazlarını kıldırırken ilk iki rek'atlarda fazla durur, son iki rek'atta ha fîf tutardım, dedi. Bunun üzerine Urner: Senin 1178[32] Buharı bu hadîsi Salât ve îsti'zân kitâblannda da tahrîc etmiĢtir. Bu hadîs, fakîhier arasında "Hadîsu'1-musî' salâtehu(^ Namazı doğru kılmayı bilmeyenin hadîsi)" nâmıyle Ģöhret bulmuĢ ve birçok hilafı mes'elelerde iki tarafa ihticâc silâhı olmuĢtur. Hallâd ibn Râfi'e olan bu iade emirleri tuma'nînetteki noksandan ileri geldiği beyân siyakından anlaĢılıyor. Tuma'nîneti farz bilenler, bu iade emirlerini namaz farzının tuma'nînetsiz yerine gelmeyeceğine; farz görmeyenler ise kemâlin nefyine, yâni böyle olan namazın eksik olarak edâ edilmiĢ olduğuna hamletmiĢlerdir. Hadîsteki "Sonra ne kadar kolayına gelirse o kadar Kur'ân oku" fıkrası bâb baĢlığına delîl teĢkil eder. Hadîsin sonundaki "Bunu namazın bütününde yap" fıkrasından birçok imamlar, her rek'atta rükû' ve sucûd farz olduğu gibi, her rek'atta kıraatin de farz olduğuna kaail olmuĢlar ve Ebû Bekr, Umer, Ġbn Mes'ûd, ÂĠĢe ve diğer sahâbîlerden nakledilen rivayetlere tutunmuĢlardır. Bâzı Hanefîler ise kıraat yalnız iki rek'atta farzdır. Son iki rek'atta musallî isterse okur, isterse tesbîh eder. HiçbirĢey okunmasa da namazı sahîh olur, derler
882
hakkındaki zann(ımiz zâten) budur, dedi 1179[33].
28-.......Ebû Katâde (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) öğle namazının ilk iki rek'atında Fâtihatu'l-Kitâb ile beraber birer de sûre okur, birinci rek'atta uzunca, ikinci rek'atta ise kısa sûre okurdu. Gizlice okuduğu âyeti de bâzan bizlere iĢittirirdi. Ġkindi namazında da (ilk iki rek'atta) FâtĠhatu'l-Kitâb ile beraber birer sûre okur, birincisinde uzun, ikincisinde kısa sûre okurdu. Sabah namazının ilk rek'a-tında kıraati uzatır, ikincisinde kısaltırdı 1180[34].
29-.......Ebû Ma'mer Ģöyle demiĢtir: Biz, Habbâb ibnu'l-Erett'e: Peygamber (S) öğle ile ikindi namazlarında (Kur'ân) okur muydu? diye sorduk. Evet, dedi. Biz: Bunu hangi Ģeyle tanırdınız? dedik. Sakalının 1179[33] Bundan önceki 14. bâbdaki Sa'd hadîsinin bir tarafıdır. 1180[34] Ġlk iki rek'atta Fatiha ile bir sûre okumanın meĢrûiyyeti bundan anlaĢılmaktadır. Hanefîler'e göre farz olan mutlak kıraat olup, kıraatin Fatiha ile tahsisi vâcibdir. Diğerleri ise farz ma'nâsına vâcibdir, derler. Sûre ilâve etmek de Hanefîler'e göre farz ma'nâsına olmayarak vâcibdir. Diğer üç imâma göre sünnettir.
883
oynamasından (anlardık), dedi 1181[35].
16- İkindi Namazında Kıraat Babı
30-.......Ebû Ma'mer Ģöyle demiĢtir: Ben Habbâb ibnu'l-Erett'e: Peygamber (S) öğle ile ikindi namazlarında Kur'ân okur mu idi? dedim. Habbâb: Evet, dedi. Ben: Siz Peygamberdin okumasını hangi Ģeyle bilirdiniz? diye sordum. Sakalının debelenmesiyle, dedi.
31-.......Ebû Katâde (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) öğle ile ikindi namazlarının ilk iki fek'atlarında Fâtihatu'l-Kitâb ile beraber birer de sûre okur, bâzı defalarda okuduğu âyeti bizlere iĢittirirdi.
17- Akşam Namazında Kıraat Babı
32-.......Ġbn Abbâs (R) Ģöyle demiĢtir: (Bir defa annem)Ümmü'l-Fadl, oğlu ben Abdullah'ın Ve 1
1181[35] Bu hadîs de 10. bâbda geçmiĢti
884
mürselâti urfen sûresini okuduğunu iĢitti de: Ey oğulcuğum, Allah'a yemîn ederim ki, bu sûreyi okuman ile derdimi aklıma getirdin. Bu sûre Rasûlullah'ın akĢam namazında okuduğunu en son iĢittiğim sûredir, dedi 1182[36].
33-.......(Medine Vâlîsi bulunan) Mervân ibnu'lHakem Ģöyle demiĢtir: Zeyd ibn Sabit bana: Sen neden akĢam namazında hep Kısâri Mufassal'dan (yânı mufassal grubunun kısa sûrelerinden) okuyorsun? Hâlbuki ben Rasûlullah'tan dinledim; O, akĢam namazında en uzun iki sûrenin uzununu okuyordu, dedi 1183[37].
1182[36] Bu hadîsi Buhârî, Peygamber'in vefatı babında rivayet ederken Ümmü'l-Fadl'ın: Bundan sonra Allah O'nun ruhunu alıncaya ka: dar Rasûlullah bir daha bize namaz kıldırmadı" ziyâdesini rivayet ediyor. Bu ziyâdeye göre Peygamber'in cemâate kıldırdığı son namazın bir akĢam namazı olduğu anlaĢılır. Hâlbuki Hz. ÂiĢe, sgn namazın bir öğle namazı olduğunu tasrîh etmiĢtir. Buhârî'nin bu iki rivayetini uzlaĢtıranlar, Ümmü'l-Fadl'ın bahsettiği son namaz, Peygamber'in kendi hücresinde kıldırdığı namazdır. ÂiĢe'nin zikrettiği son namaz ise, mescidde kıldırdığı namazdır, demiĢlerdir. 1183[37] Hakikatte gerek âyet sayısı, gerek lâfızlar sayısı i'tibâriyle en uzun sûre el-Bakara süresidir. Ondan sonra da lâfızlar sayısı
885
18- Akşam Namazında Kıraati Açıktan Okumak Babı
34-.......Cubeyr ibn Mut'im: Ben Rasûlullah'ın akĢam namazında Ve't-Tûri sûresini okuduğunu iĢittim, demiĢtir 1184[38].
19- Yatsı Namazında Kıraati Açıktan Okumak Babı*'
35-.......EbûRâfi' Nufey' es-Sâğî Ģöyle dedi: Ben Ebû Hureyre'nin ardında yatsı namazını kıldım. Ġza's
Ġ'îibâriyle olmasa da, âyet sayısı bakımından en uzun sûre elA'râf süresidir. Tûleyeyn'in, yânî en uzun iki sûrenin tefsirinde râvîlerin ihtilâfı vardır: a. el-A'râf ile el-Mâide, b. A'râf ile En'âm, c. A'râf ile Yûnus, d. A'râf ile Nisa. Herhalde en uzun sûreler denilen iki sûrenin en uzunu A'râf olmuĢ oluyor. Öyle anlaĢılıyor ki, Zeyd ibn Sabit, Peygamber'in neĢât vaktinde bu sûreden, mufassaldaki sûrelerden ziyâdece bir mikdâr okumuĢ olduğunu söylemek ve Mervân'a biraz daha neĢât hâlini gözetip, yalnız mufassalın kısalarıyle yetinmemesini anlatmak istemiĢtir. 1184[38] Sûrenin tamâmını mı, yoksa bir kısmını mı okumuĢtur? Burası sarîh değildir. Zîrâ buradaki lâfız, her iki veçhe de muhtemildir
886
semâu'nĢakkat sûresini okudu da secde yerinde secde etti. Ben ona bunu sordum. O da: Ben Ebu'lKaasım(S)'ın arkasında bu secdeyi yaptım. Binâenaleyh O'na kavuĢuncaya kadar bu secdeyi hep yapıp duracağım, dedi 1185[39].
36-.......Bizeġu'be, Adiyy (ibn Sâbit)'den tahdîs etti. O, Ģöyle demiĢtir: Ben el-Berâ'dan iĢittim (Ģöyle dedi): Peygamber (S) bir seferde idi. Yatsı namazında iki rek'atın birinde Ve't-tîni ve'z-zeytûni sûresini okudu 1186[40].
20- Yatsı Namazında İçinde Tilavet Secdesi Bulunan Süreyi Okumak Babı
37-....... Bu Ebû Râfi' Nufey es-Sâğî Ģöyle 1185[39] Secde yeri bir kavle göre "Ve karĢılarında Kur'ân okunduğu zaman (derin saygı ile) secde etmiyorlar" (elĠnĢikaak: 21) âyeti, diğer kavle göre, sûrenin sonudur. Bu hadîsde Ġmâm Mâlik aleyhine getirilen iki hüccet vardır: Ġmâm Mâlik hem farzda secde âyeti okunduğu vakit -meĢhur kavline göre- secdeyi mekruh görür, hem de el-lnĢikaak sûresinde secdenin varlığına kaail değildir. 1186[40] 40 Bu hadîs, gelecek bâbda daha tafsîlli olarak rivayet edilmiĢtir.
887
demiĢtir: Ben Ebû Hureyre'nin ardında yatsı namazını kıldım, tza's-semâu'nĢakkat sûresini okudu da secde yerinde secde etti. Bu nedir? diye sordum. O da: Ben Ebû'l-Kaasım'ın ardında bu secdeyi yaptım. Binâenaleyh O'na kavuĢuncaya kadar bu secdeyi hep yapıp duracağım, dedi.
21- Yatsı Namazında Kıraat Babı
38-.......el-Berâ (R) Ģöyle demiĢtir: Ben Peygamber(S)'den iĢittim; yatsı namazında Ve't-tîni ve'z-zeytûnisûresini okuyordu. O'ndan güzel sesli yâhud O'ndan güzel okuyuĢlu- hiçbir kimseyi dinlemedim.
22- Bab: Musalli, İlk İki Rek'atta Uzatma. Son İki Rek'atta İse Kısaltma Yapar
39-....... Ben Câbir ibn Semure'den iĢittim, Ģöyle dedi: Umer, Sa'd ibn Ebî Vakkaas'a, Kûfeliler senden namaza varıncaya kadar herĢey hakkında Ģikâyet ettiler, dedi. Sa'd: Bana gelince, ben namazın ilk iki
888
rek'atında uzatma yapar, son iki rek'atında kısaltır ve Ra-sûlullah'm iktidâ etmiĢ olduğum namazından hiçbir Ģeyi eksiltmiyordum, dedi'. Umer: Sen doğru söyledin. Senin hakkındaki zann zâten budur -yâhud hakkındaki zannım zâten budur, dedi.
23- Sabah Namazında Kıraat Babı
Ve Ümmü Seleme: Peygamber(S) et-Tûr Sûresi'ni okudu, dedi 1187[41].
40-.......Bize Seyyar ibn Selâme tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben babam ile beraber Ebû Berze el-Eslemî'nin yanma girdim, ve ona namazların vakitlerini sorduk. Bunun üzerine Ebû Berze Ģöyle dedi: Peygamber (S) öğleni güneĢ semânın ortasında batıya meylettiği zaman kılardı. Ġkindiyi de (öyle bir saatte kıldırdı ki), insan Medîne'-nin en uzak yerine (gidip evine) dönerdi de güneĢ henüz dipdiri olurdu. Ebu'l-Minhâl Seyyar ibn Selâme: Ebû Berze'nin akĢam namazı hakkında 1187[41] Buharı bu ta'lîki Kitâbu'l-Hacc'da müsned olarak rivayet etti.
889
söylediğini unuttum, dedi. Ebû Berze dedi ki: Peygamber yatsı namazını gecenin ilk üçte birine kadar geri bırakmakta be's görmezdi; yatsı namazından evvel uyumayı ve yatsı namazından sonra da oturup konuĢmayı sevmezdi. Sabah namazını kıldırır, namazdan ayrılınca insan yanında oturanı tanırdı. Sabah namazının iki rek'a-tında -yâhud ikisinden birinde- altmıĢ âyetten yüz âyete kadar Kur'ân okurdu 1188[42].
41-.......Bize Ġbn Cureyc haber verip Ģöyle dedi: Bana Atâ haber verdi. O, Ebû Hureyre'den Ģöyle derken iĢitmiĢtir: Her namazda Kur'ân okunur. Rasûlullah'ın bize iĢittirdiklerini biz de sizlere iĢittiriyoruz. Bizden gizlice okuduklarını, biz de sizlerden gizli okuyoruz. Ümmü'I-Kur'ân'dan baĢka bir Ģey okumazsan sana yeter. Daha ziyâde okursan daha hayırlıdır 1189[43]. 1188[42] Buhârî bu hadîsi Kitâbu Mevâkîti's-Salât, "öğie namazının vakti zeval sırasındadır" unvanlı 11. bâbda zikretmiĢti. Hadîsin buradaki bâb baĢlığına delîl olan yeri, son fıkrasıdır. ĠĢte Buhârî bu fıkradan dolayı bu babı yazmıĢtır 1189[43] Bu söz -Müslim'in rivayetinden anlaĢıldığına göre- ismi
890
24- Sabah Namazı Kıraatinin Açıktan Okunması Babı
Ve Ümmü Seleme Ģöyle dedi: Ben insanların gerisinde tavaf ettim; Peygamber et-Tûr Sûresi'ni okuyarak namaz kıldırıyordu 1190[44].
42-.......Ġbn Abbâs (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S), sahâbîlerinden birkaç kiĢi ile birlikte Ukaz panayırına doğru yürüyorlardı 1191[45]. O târihte
söylenmeyen bir kimsenin: Yâ Ümmü'l-Kur'ân'dan baĢka bir Ģey okumazsam? suâline cevâbdır. Üç imâm hadîsin zahirine bakıp, Fâtiha'ya sûre ilâve etmenin müstehâb olduğuna kaail olmuĢlardır. Hanefîler'e göre ise, bu vâcibdir. 1190[44] Ümmü Seleme'nin bu sözü 41. haĢiyede de geçtiği gibi, Kitâbu'l-Hacc'da gelecek olan hadîsin bir parçasadır. Ümmü Seleme tavaf ettiği sırada namaz kıldırmakta olan Peygamber'in okuyuĢunu iĢitmesi, bâb baĢlığına delîl teĢkîl etmektedir 1191[45] Senenin belli aylarında, günlerinde Arabistan 'da kurulan umûmî pazarlar, panayırlar vardı. Bunlardan biri Ukaz panayırı idi. KureyĢ'in üç panayırı vardı. Bunların biri Arafa'nm arkasında Zu'1-Mecâz'da, diğeri Merru'z-Zahrân'da Mecenne'de, üçüncüsü ve en mühimmi de Ukaz'da kurulurdu. Ukaz, Taife bir, Mekke'ye üç konak mesafededir. Ukaz panayırı, Zu'1-ka'de hilâlinin ertesi gününden baĢlar, yirmi gün devam ederdi. Oranın bozulan pazarı, Mecenne'de, Zu'1-hicce'nin baĢlangıcına kadar sürer, ondan sonra pazar Zu'1-Mecâz'da ku
891
Ģeytânlar semâdan haber almaktan men' edilmiĢ, (haber almaya çıktıkça) üzerlerine Ģihâblar (ateĢli Ģeyler) atılmıĢ bulunuyordu. (Semâdan kovulan) Ģeytânlar, kavimleri yanına döndüklerinde kendilerine: Ne oluyorsunuz (Neden hiçbir haber getirmiyorsunuz)? dediler. Onlar da: Semâdan haber almaktan men' edildik; üzerimize Ģihâblar salıverildi, dediler. Bunun üzerine onlara: Sizinle semâ haberi arasına girip, sizin haber almanıza mâni' olan Ģey, muhakkak yeni peyda olmuĢ bir Ģeydir. Arzın doğularını ve batılarını dolaĢın da, sizinle semâ haberi arasına engel olan Ģeyi, bakıp öğreniniz, denildi. ĠĢte bunların içinden Tihâme cihetine yollanmıĢ olan takım da Ukaz panayırına gitmek üzere Nahle'de bulunan Peygamber'in bulunduğu yere varmıĢ oldular. O sırada Rasûlullah orada sahâbîlerine sabah namazını
rulup Terviye gününe, yânî Zu'1-hicce'nin sekizinci gününe kadar devam ederdi. Ondan sonra da Mir.â'ya, Arafat'a çıkılıp hacc edilirdi. Ukaz yalnız KureyĢ'in –if değil, bütün Arabistan pazarlarının en mühimmi idî. Orası alıĢ veriĢ pazarı olduğu gibi, Ģiir yarıĢlarının da pazarı idi. Yedi Muallaka'nm diğer Arab Ģiirlerine üstün olduklarına peyderpey orada karar verilip, bütün Arabistan halkına orada neĢr ve i'lân edilmiĢtir. Hadîsteki kıssa Peygamber'in hicretinden önce, Tâif dönüĢünden sonra vâki' olmuĢtur.
892
kıldırıyordu. (Namazda okuduğu) Kur'ân'ı iĢitince, bunlar kulak verdiler. Ve birbirlerine: Semâdan haber almaktan sizi men' eden yemîn olsun iĢte budur, dediler. ĠĢte o zaman bu haberciler kendi kavimleri yanma döndüklerinde: "Ey kavmimiz, biz, hayranlık veren bir Kur'ân dinledik ki, o Hakk 'a ve doğruya götürüyor. Bundan dolayı biz de ona îmân ettik. Rabbımıza asla hiçbir Ģeyi ortak tutmayacağız," dediler. Allah da Peygamber'ine: Kul ûhiye iley-le ennehu istemea neferun mine 7-cinn sûresini indirdi 1192[46]. Rasûlullah'a vahyolunan iĢte cinnlerin bu
1192[46] Burada ma'kûl kavi, iki âyetten iktibas edilmiĢtir: "Ey kavmimiz" nidası el-Ahkaaf: 30'dandır. Orada "/z sarrafnâ ileykeneferân mine'l-cinni — O zaman ki cinnlerden bir taifeyi Kur'ân dinlemeleri için sana doğru çevirmiĢtik..." (el-Ahkaaf: 29)'dan i'tibâren baĢlayan kıssada Allah, cinn taifesinden bir topluluğu Peygamber'e doğru sevkettiği ve onlar Kur'ân'ı iĢittikten sonra kendi kavimleri yanına inzâr ediciler olarak dönüp: Ey kavmimiz, diye hitâb ve da'vet ettiklerini Peygamber'ine ve bizlere haber veriyor. Bu hitâbdan sonraki kısım el-Cinn sûresinin baĢ taraflarıdır. Bu sûrenin büyük kısmı Kur'ân'ı dinleyen cinn kavimlerini nasıl inzâr ve hakk dîne da'vet ettiklerine dâirdir.
893
sözleridir 1193[47].
43-.......Ġbn Abbâs (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) namazda emr olunduğu yerde (açıktan) okudu. Yine emr olunduğu yerde sükût etti (yânî gizli okudu) 1194[48]. "Ve mâ kâne Rabbüke nesiyyen — Ve Senin RâbbUn unutkan değildir" (Meryem: 64), Ve "And olsun ki, Allah'ın ElçisVnde sizin için güzel bir örnek vardır'1 (ei-Ah/âb: 211) 1195[49].
1193[47] Buhârî bu hadîsi Kur'ân'ın sabah namazında açıktan okunmasına delîl olarak sevketmiĢtir. Yine bu hadîsten Peygamber'in, insanlara ve cinnlere peygamber gönderildiği sarahaten anlaĢılmaktadır ki, el-Ahkaaf sûresinin sonları ile elCinn süresindeki âyetler de bu yüce elçiliği bizlere bildirmek için indirilmiĢtir 1194[48] Buradaki okuma, açıktan okuma demektir. Sükûttan maksad da gizli okumaktır, kıraati terk değildir. Zîrâ Peygamber farz namazları hep imâm olarak kılmıĢtır. Miinferid ile me'mûmun sırrî namazda kıraatle mükellef olup olmadığı ihtilaflı olsa bile, bu, imâm hakkında vârid olamaz. Çünkü imâmın sırren olsun, cehren olsun kıraatle mükellef olduğunda ihtilâf yoktur. Sabah namazı ile akĢam ve yatsının ilk iki rek'atlannda açıktan okuduğu tevâturen ma'lûmdur 1195[49] Bu ve bundan önceki hadîs, cehrî rek'atlarda kıraatin farz olduğunu gösterir. Bu, bütün imamlar ve fakîhler gibi, Ġbn Abbâs'ın da kavlidir. Bundan önceki hadîsde Peygamber'in Batnı NahFde sabah namazında açıktan okuduğunu rivayet ettiği gibi, bu hadîste de cehr yerinde cehr etmiĢ olduğunu söylüyor
894
25- Bir Rek'at İçinde İki (ve Daha Ziyade) Sürenin Cem' Edilmesi, Süre Sonları İle Kıraat Yapılması, ve (Usman Mushaf'ının Tertibine Muhalif Olarak) Bir Süreden Evvel Diğer Bir Süre Okunması, Bir Sürenin Evveli İle Kıraat Yapılması Babı 1196[50]
Ve Abdullah ibnu's-Sâib'den rivâyeten zikrolunur ki, bir defa Peygamber (S) Mekke'de sabah namazında el-Mü'minûn Sûresi'ni okumuĢ, nihayet Mûsâ ve Hârûn yâhud isa'nın zikrine gelince kendisini bir öksürük tutmuĢ, bu sebeble rukû'a varmıĢtır 1197[51]. Umer de, birinci rek'atta el-Bakara Sûresinden yüzyirmi âyet, ikinci rek'atta el-Mesânî'den bir sûre okumuĢtur 1198[52]. Keza el-Ahnef ibn Kays da sabah namazının ilk rek'atında el-Kehf Sûresi'ni, ikinci rek'atında Yûsuf yâhud Yûnus Sûresi'ni okuyup, sabah namazını
1196[50] Bu hususların caiz olduğu anlaĢılır 1197[51] Bu ta'lîki Müslim, Ġbn Cureyc tarîkinden rivayet etmiĢtir 1198[52] Bunu, Ġbn Ebî ġeybe, bu lâfza yakın bir lâfızla rivayet etti
895
Umer'in arkasında bu sûreler ile kıldığını söylemiĢtir 1199[53]. îbn Mes'ûd da namazda birinci rek'atta el-Enfâl Sûresi'nden kırk âyet, sonra ikincide el-Mufassal'dan bir sûre okumuĢtur 1200[54]. Katâde'ye bir sûreyi iki rek'ata taksim ederek okuyan kimse, keza bir tek sûreyi her iki rek'atta tekrar eden kimse hakkındaki hükmü sorulduğunda, o: Be's yoktur, hepsi de Allah'ın Kitâbfdır, demiĢtir 1201[55]. Ubeydullah dedi ki: Sabit el-Bunânfden, o da Enes ibn Mâlikken (o, Ģöyle demiĢtir): Ensâr'dan bir zât kendi kavmine Kubâ mescidinde imamlık ederdi. O zât açıktan okunacak namazlarda ne zaman namazda okunacak sûrelerden birini okuyacak olsa, evvelâ Kul huvellahu ahad Sûresi'ni okur, onu bitirdikten sonra ötekine baĢlardı. Bunu her rek'atta yapardı. ArkadaĢları ona itirâz edip: Sen bu sûreyi okuyorsun, sonra buna kanmıyorsun da baĢka bir sûre daha 1199[53] el-Ahnef'in bu fiilini Ebû Nuaym el-Mustahrac'da mevsûlen rivayet etti 1200[54] Ġbn Mes'ûd'un bu fiilini Abdurrazzâk mevsûlen rivayet etti 1201[55] Katâde'nin bu fetvasını Abdurrazzâk mevsûlen rivayet etti
896
okuyorsun- Ya bu sûreyi okumakla yetin, yâhud bunu bırak da baĢka sûre oku, dediler. O da: Ben bunu terkedecek değilim. Böylece imamlık etmemi isterseniz, edeyim. Ġstemediğiniz takdirde sizi terkederim, kıldırmam, dedi. Hâlbuki o zâtı onlar kendilerinin en faziletlilerinden sayarlardı. Bunun için baĢkasının imâm olmasını da istemiyorlardı. Peygamber onlara geldiği zaman keyfiyyeti O'na haber verdiler. Peygamber de: "Yâ fulan, arkadaĢlarının tavsiye ettikleri Ģeyi yapmaktan seni men' eden nedir? Her rek'atta seni bu sûreye yapıĢmana sevkeden sebeb nedir?" diye sordu. O zât: Ben bu sûreyi seviyorum, dedi. Peygamber de: "Onu sevmen Ģübhesiz seni cennete girdirecektir" buyurdu 1202[56].
44-.......Amr ibn Murre Ģöyle demiĢtir: Ben Ebû Vâil'den iĢittim, Ģöyle dedi: Bir gün Ġbn Mes'ûd'a bir 1202[56] Bu hadîsi Müellif Buhârî'den baĢka Tirmizî ve Bezzâr da rivayet etmiĢlerdir. Ġmâm olan zât, rivayete göre Amr ibn Avf oğulları'ndan Kulsüm ibnu'I-Hidm el-Ensârî'dir. Hicret esnasında Peygamber Medîne'ye gelmezden evvel, bir müddet onun evinde müsâfir kalmıĢtır
897
kimse geldi ve: Ben bu gece bütün Mufassal\ bir rek'atta okudum, dedi. Ġbn Mes'ûd cevaben: ġiir okur gibi acele acele mi? Vallahi ben Peygamber(S)'in Nazâir'dçn (nıikdârca birbirine yakın sûrelerden) hangilerini bir araya getirdiğini biliyorum, dedi ve her biri ikiĢer okunmuĢ sûreler olmak üzere, mufassaldan yirmi sûre saydı 1203[57].
26- Bab: Musalli (Dört Rek'atlı Namazların) Son İki Rekatlarında Fatihatü’lKitab Okur
45-.......(Ebû Katâde -R- Ģöyle demiĢtir:) Peygamber (S) öğle namazının ilk iki rek'atında Ümmü'l-Kitâb (yânı el-Fâtiha) ile birer de sûre; son iki rek'atında da yalnız Ümmü'l-Kitâb okurdu. Bazen bize (gizli okuduğu) âyeti de iĢittirirdi. Ġlk rek'atta kıraati, ikinci rek'-attan ziyâde uzatırdı. Ġkindi namazında da
1203[57] Bu hadîsten Ġki yâhud daha ziyâde sûrenin bir rek'atta cem'inde be's olmadığı hükmü istinbât edilmiĢtir. Hadîsin lâfzı, iki sûrenin cem'inin cevazında sarihtir. Bu kadarının cem'i caiz olunca, ziyâdesinin cevazında da Ģübhe kalmaz
898
böyle, sabah namazında da böyle yapardı 1204[58].
27- Öğle ve İkindi Namazlarında Kıraati Gizli Okuyan Kimse Babı
46-.......Bize Cerîr, el-A'meĢ'ten; o da Umâre ibn Umeyr'den; o da Ebû Ma'mer'den tahdîs etti (o, Ģöyle demiĢtir): Ben Habbâb'a: Rasûlallah (S) öğle ile ikindi namazlarında (Kur'ân) okur muydu? diye sordum. Evet, dedi. Biz, bunu nereden bildin? diye sorduğumuzda: Sakalının oynamasından, dedi 1205[59].
28- Bab: İmam (Sırrı Namazda Okuduğu) Âyeti İşittirirse?
47-.......Bana Ebû Katâde'nin oğlu Abdullah Ģöyle tahdîs etti: Peygamber (S) öğle ile ikindi 1204[58] Bu hadîs aynı kitabın "Öğle namazında kıraat" unvanlı 15. babının ikinci hadîsi olarak geçmiĢti. Bu hadîsten, gizli okumakta, insanın okuduğunu kendine ĠĢittirmesi gerektiği, bunun Ġçin de dilini ve dudaklarını hareket ettirmesinin zarurî olduğu istidlal edilmiĢtir (Kastallânî). 1205[59] Bu hadîs de yine aynı kitabın "Namaz içinde gözü imâma doğru kaldırmak.." unvanlı 10. babında geçmiĢti
899
namazlarının ilk iki rek'atlarında Ümmû'I-Kur'ân ile beraber birer de sûre okurdu. Ve bazen gizli okuduğu âyeti bizlere iĢittirirdi. Birinci rek'atta kıraati uzatırdı 1206[60].
29- Bab: Musalü Birinci Rek'atta Kıraati Uzatır
48-....... (Ebû Katâde Ģöyle demiĢtir:) Peygamber (S) öğle namazının birinci rek'atında kıraati uzatır, ikinci rek'atında kısaltırdı. Bu, birinci rek'atta uzatıp, ikincide kısaltmayı sabah namazında da yapardı 1207[61].
30- İmamın "Âmin" Sözünü Açıktan Söylemesi Babı
1206[60] Bu hadîsin bâb baĢlığına delîl teĢkîl eden kısmı, Ebû Katâde'nin "Okuduğu âyeti bâzenibizlere iĢittirirdi" sözüdür. Bundan, gizli okunan namazlarda kıraati ha-fîf iĢittirmenin caiz olduğu anlaĢılmıĢtır 1207[61] Namazın birinci rek'atmda, Ġkinci rek'ata nazaran daha uzun kıraat yapmak, bütün namazlara Ģâmil olan bir sünnettir
900
Ve Atâ ibn Ebî Rebâh: Amîn, bir duadır. Ibnu'z-Zubeyr ile ardında namaz kılanlar öyle âmîn derlerdi ki, mescid seslerinden çınlardı, demiĢtir 1208[62]. Ebû Hureyre de müezzinliğini yaptığı imâma: Bana "Âmîn"i kaçırtma, diye nida ederdi 1209[63]. Nâfi' de: ibn Umer "Amîn" demeyi hiç terketmezdi; herkesi de "Amîn" deyiniz diye teĢvîk edip rağbetlendirirdi. "Âmîn" demek hakkında ben ondan hayırlı haber iĢîtmisimdir, demiĢtir 1210[64].
49-....... Bize Mâlik, Ġbn ġihâb'dan; o da Saîd ibnu'l-Müseyyeb'den ve Abdurrahmân oğlu Ebû 1208[62] Atâ'nın bu sözünü Abdurrazzâk mevsûlen rivayet etmiĢtir. ġârih Aynî, Beyhakî'den: Atâ: Ben öyle zamanlar bilirim ki, Peygamber'-in sahâbîlerinden iki yüz zât, bu mescidde ne zaman imâm '*,. gayriH-mağdûbi aleyhim vele'd-dâlltn" dese, ortalığı çın çın çınlatırlardı, demiĢtir. 1209[63] Ebû Hureyre'nin bu sözünü de Abdurrazzâk rivayet etmiĢtir. Ebû Hureyre'nin imamları Alâ ibn Hadramî ile Medîne Vâlîsi Mervân ibnu'l-Hakem idiler. Ebû Hureyre, namazı ikaame, saffları düzeltme ile meĢgul iken, acele namaza baĢlayıp yâhud:Acele okuyup ben namaza durmadan âmîn diyecek yere kadar okuma, demek istemiĢtir. 1210[64] Nâfi'nin bu sözünü de Abdurrazzâk, Ġbn Cureyc'den mevsûlen rivayet etmiĢtir
901
Seleme'den haber verdi, Bu ikisi de Ebû Hureyre'den haber vermiĢlerdir. (Ebû Hureyre Ģöyle demiĢtir:) Peygamber (S): "Ġmâm Âmîn dediği zaman, siz de Âmîn deyiniz. Zîrâ her kimin Âmîn demesi meleklerin Âmîn demesine denk olursa, geçmiĢ günâhları mağfiret edilir" buyurdu. Râvî Ġbn ġihâb ez-Zuhrî: Rasûlullah da Âmîn der idi, dedi 1211[65].
31- "Âmin" Demenin Fazileti Babı
50-.......(Ebû Hureyre -R- Ģöyle demiĢtir:)Rasûlullah (S) Ģöyle buyurdu: "Sizlerden biri Âmîn dese, melekler de gökte Âmîn deseler de her ikisi birbirine uygun düĢerse, o kimsenin geçmiĢ günâhları mağfiret edilir" 1212[66].
1211[65] Cehri namazlarda imâm ile cemâate ''Amîn"in açıktan söylenmesi, bu hadîse tutunan bâzı imamlara göre sünnettir. Ġmamlardan bir cemâat ise, gizli söylenmesine tarafdâr olmuĢlardır 1212[66] Lâfız burada mutlaktır. Bu ıtlâka göre, ister namaz içinde, ister dıĢında; namazda da ister imâm, ister me'mûm olsun; biri Fatiha okur da "Âmîn" derse bu fazilete mazhar olur. Amîn, böyle olsun yâhud kabul et, yâhud da ümidimizi boĢa çıkarma ma'-nâsma Ġbranî veya Süryânî bir lâfızdır ki, herhangi duadan sonra, o duanın mazmununu icmâlen ve te'kîden tekrar taleb
902
32- Me'mümun "Âmin" Sözünü Açıktan Söylemesi Babı
51- Bize Abdullah ibn Mesleme, Mâlik'ten; o da Ebû Bekr'in himayesinde bulunan Sumeyy'den; o da Ebû Salih'ten; o da Ebû Hureyre'den tahdîs etti. Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) Ģöyle buyurdu: "Ġmâm GayrVl-mağdûbi aleyhim vele'ddâllîn dediği zaman, sizler Âmîn deyiniz. Çünkü her kimin Âmîn demesi, meleklerin Âmîn demesine uyarsa, onun geçmiĢ günâhı mağfiret edilir" 1213[67]. Muhammed ibn Amr, bu hadîsi Ebû Seleme'den; o da Ebû Hureyre'den; o da Peygamber'den.. senediyle rivayet etmekte Sumeyy'e mutâbaat etmiĢtir. Keza Nuaym el-Mucmir de yine
etmeyi ifâde eder. Bu, duâ edene göredir. Duayı dinleyen kimsenin "Âmîn'' demesi ise, talebe iĢtirak ma'nâsınadır 1213[67] Cumhura göre imâm "Âmîn" der demez, cemâat de "Âmîn" demek lâzım gelir. Bu babın hadîsi de bunun sünnet olduğunu sarahaten gösterir. Amîn demekte, me'mûmun meleklere muvafakati kavlen ve zamanen muvafakattir. Hadîsin lâfzından bu da sarahaten anlaĢılmaktadır
903
Ebû Hureyre'den olmak üzere Sumeyy'e mutâbaat etmiĢtir.
33- Bab: Namaz Kılacak Kimse Saffın Ötesinde Rükü' Etse?
52-....... Bize Hemmâm, Ziyâd el-A'lem'den; o da el-Hasen'den; o da Ebû Bekre'den tahdîs etti. Ebû Bekre (bir defa koĢa koĢa) Peygamber'in yanına vardı. Peygamber rukû'da idi. O da saffa ulaĢmadan geri tarafta rukû'a vanverdi. Sonra bu hareketini Peygamber'e haber verdi. Peygamber: "Allah hırsını artırsın, lâkin bir daha (bunu) yapma" buyurdu 1214[68].
1214[68] Buradaki hırs,, Ģübhesiz kötülenmiĢ olan hırs değildir. "Allah senin hayra olan hırsını, cemâate yetiĢmeye olan hırsını artırsın" demektir. Bir daha yapılmasından nehyedilen Ģey hakkındaki sözler çeĢitlidir. Ġmâm ġafiî'nin tefsîrine göre, saffın gerisinde bir daha yalnızca rukû'a varma demektir. Bâzıları namaza koĢa koĢa, nefes nefese gelecek Ģekilde girme; diğer bâzıları da cemâate yetiĢmek için bir daha bu kadar geç davranma ma'nâsım vermiĢlerdir. "Velâ teud' = Bir daha yapma" nehyi, bu sayılan Ģeylerin hangisiyle alâkalı olursa olsun, Ebû Bekre'ye namazı yeniden kılmak emri verilmemiĢtir. Cumhura göre, bu fiiller namazı bozucu Ģeyler olmayıp, ictinâb edilecek mekruhlardandır.
904
34- Tekbirin Rükü’ İçinde Tamamlanması Babı 1215[69]
Ġbn Abbâs bunu Peygamber'den olmak üzere söyledi 1216[70] Bu konuda Mâlik ibn Huveyris hadîsi de vardır 1217[71].
Saff gerisinde tek baĢına iktidâ ile namaz kılan kimsenin namazı bahsine gelince, Ebû Bekre'nin saff gerisinde fezz olarak namaza girmiĢ olması namazını bozmadığına kıyâsen, bu namaz sahihtir. Bu nokta, bâb baĢlığının cevâbı ve delili olmaktadır. Hadîsteki "Allah hırsını artırsın" tasvibkâr sözü ile ondan gelen "Bir daha yapma" nehyi arasında zıdlik yoktur. Çünkü herbirĠ baĢka cihete hamle-dilmiĢtir. 1215[69] Bu kıyamdan rukû'a geçmekte tekbîri uzatıp, Allahu Ekber'in "r"si rukû'da söylenmek suretiyle olur. Yâhud murad, tekbîrde bir uzatma yapmaksızın harflerini iyice belli etmektir; yâhud da namaz tekbîrleri sayısını rükû' tekbîriyle tamamlamaktır (Kastallânî). Buhârî'nin maksadı, hem rukû'a varırken Allâhu Ekher demek, hem de tekbîrin evvelindeki elif kıyama, sonundaki "r" rukû'a bitiĢik olacak veçhile tekbîr almaktır 1216[70] Buhârî bu ta'lîkle, ma'nâ olarak bunu ta'kîb eden bâbda ve ondan sonraki bâbda bulunan hadîsi iĢaret etmiĢtir. 1217[71] Bu hadîs "Tumâ'nînet..." unvanlı 46. bâbda gelecektir
905
53-.......Ġmrân ibn Husayn, Basra'da Alî'nin arkasında namaz kılmıĢtır. Namazdan sonra râvî Mutarrıf ibn Abdillah'a: Vallahi bu zât bize Rasûlullah ile birlikte kılageldiğimiz namazı hatırlattı, deyip, Rasûlullah'ın her kalkıp eğildikçe Allâhu Ekber dediğini zikretmiĢtir 1218[72].
54-....... Bize Mâlik, tbn ġihâb'dan; o da Ebû Seleme'den; o da Ebû Hureyre'den olmak üzere haber vermiĢtir. Ebû Hureyre (R) onlara namaz kıldırmıĢ da, her eğilip kalktıkça tekbîr alırmıĢ. Namazdan çıktıktan sonra da: ġübhesiz ki içinizde namazı Rasûlullah'ın namazına en çok benzeyen benim, dermiĢ 1219[73].
1218[72] Her kalkıp her eğiliĢten, yalnız rukû'dan kalkıĢ müstesnadır ki, orası bi'1-icmâ' tahmîd yeridir. Binâenaleyh metindeki "kullemâ = her" lâfzı, tahsis edilmiĢ âmm bir lâfız olmuĢ olur 1219[73] Namazdan sonra Ebû Hureyre'nin bunu söylemesi öğünmek için değil, unutulmuĢ derecesini bulmuĢ olan intikaalât tekbîrlerini almakla sünnete riâyet etmiĢ olduğunu bildirmek içindir. Her alçalma ve yükselmedeki intikaal esnasında tekbîr almak meĢrudur. Bu cumhur kavlidir, bugün amel bunun üzerinedir. Ġntikaalât tekbîrlerinin vâcib yâhud sünnet olduğunda ihtilâf edilmiĢtir
906
35- Tekbirin Sucüdda Tamamlanması Babı 1220[74]
55-.......Mutarrıf Ģöyle demiĢtir: Ben, Ġmrân ibn Husayn ile birlikte Alî ibn Ebî Tâlib'in arkasında namaz kıldım. Alî, secdeye varırken, secdeden baĢını kaldırırken, ikinci rek'attan kalkarken hep Allâhu Ekber diyordu. Alî namazı bitirdikten sonra, Ġmrân ibn Husayn elimden tuttu da: "Bu zât bana, Muhammed (S)'in namaz kıl-dırıĢını hatırlattı" yâhud "Vallahi bize Muhammed'in kıldırdığı namazı kıldırdı" dedi 1221[75].
1220[74] Bu da rukû'da zikredilen diğer ihtimâllerle birlikte, kıyamdan sucuda geçiĢten baĢlayıp Allâhu Ekber'iu "r"si sucûd hâlinde vâki' olmak suretiyle olur. Yânı bunda da i'tidâlden sucuda intikaale baĢlarken alnını yere koyuncaya kadar tekbîri uzatmak ve rukû'da olduğu gibi tesbîhe ondan sonra baĢlamak lâzım gelir. Diğer intikaalât tekbîrleri de böyledir 1221[75] Bunca sahâbîler henüz hayâtta iken intikaal tekbîrleri unutulacak derecede metruk mu îdi ki, Ġmrân, Alî'nin namaz kıldırması ile bunu hatırlıyor? Bu suâlin cevâbı Ahmed ibn Hanbel'in rivayetinde verilmiĢtir. Yine Mutarrıf Ģöyie diyor: Ġmrân ibn Husayn'a: Yâ Ebâ Nuceyd, en evvel tekbîri terk eden kimdir? diye sorduk. YaĢlandıktan ve sesi kısıldıktan sonra Usmân ibn Affân'dır dedi. Demek ki Usmân ma'zeret sebebiyle cehren tekbîr almayı terk etmiĢ, lâkin sonraları Emevî-Ier arasında sünnet gibi telâkkî edilmiĢtir
907
56-.......Ġkrime Ģöyle demiĢtir: Ben Makaami Ġbrâhîm'in yanında bir kimse gördüm; her eğilme ve yükselmede tekbîr alıyordu, dike-lince ve alçalınca da. Ben bunu Ġbn Abbâs'a haber verdim. Ġbn Ab-bâs: Hey anasız kalası, bu Ģekilde namaz kılmak Peygamber(S)'in sünneti değil midir? dedi.
36- Sucüdden Kalkarken "Allahü Ekber" Demek Babı
57- Bize Mûsâ ibn Ġsmâîl tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Hemmâm, Katâde'den; o da Ġkrime'den haber verdi. Ġkrime Ģöyle demiĢtir: Mekke'de bir ihtiyar adamın ardında namaz kıldım. Yirmi iki kerre tekbîr aldı. Ben Ġbn Abbâs'a: Bu harîf ahmaktır, dedim. Bunun üzerine Ġbn Abbâs: Öyleyse anan seni kaybetsin -diğer ta'bîrle anan ağlasın-; bu, Ebû'l-Kaasım(S)'ın sünnetidir, dedi 1222[76].
1222[76] Hakîkaten dört rek'ath bir namazda ihram tekbîri ile beraber tekbîrlerin sayısı yirmi iki'dir. Tahâvî'nin rivayetine göre, bu ihtiyar imâm Ebû Hureyre imiĢ
908
Ve Mûsâ ibn Ġsmâîl Ģöyle dedi: Bize Ebân tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Katâde tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Ġkrime tahdîs etti 1223[77].
58-.......Bizeel-Leys, UkayPden; oda Ġbn ġihâb'dan tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Bana Abdurrahmân ibnu'l-Hâris'in oğlu Ebû Bekr haber verdi. O, Ebû Hureyre'den Ģöyle derken iĢitmiĢtir: RasûluLlah (S) namaza kalktığında ayakta iken ihram tekbîri alırdı. Sonra ru-kû'a varırken tekbîr alırdı. Sonra rukû'dan belini doğrulttuğunda Se-miallâhu limen hamideh, sonra ayakta iken Rabbena ve leke'lhamd derdi. Sonra secdeye inerken tekbîr alır, sonra secdeden baĢını kaldırırken tekbîr alır, sonra (ikinci) secdeye varırken tekbîr alır, sonra bir daha baĢını kaldırırken tekbîr alır, sonra tamâm edinceye kadar bütün namazda böyle yapardı. Ġkinci rek'atı bitirip oturduktan son ra ayağa kalkarken de tekbîr alırdı
1223[77] Buhârî bu mutâbaatı fâideyi artırmak ve Katâde'nin Ġkrime'den tahdîsini tasrîh etmek için zikr etmiĢtir.
909
1224[78].
37- Rukü'da Avuçları Dizler Üzerine Koymak Babı
Ebû Humeyd sahâbî arkadaĢları içinde: Peygamber (S) rukû'da elleriyle dizlerini tutardı, demiĢtir 1225[79].
59-.......Bize ġu'be, Ebû Ya'fûr'dan tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Ben Mus'ab ibn Sa'd'dan iĢittim, o Ģöyle diyordu: Ben, (bir defa) babam Sa'd ibn Ebî Vakkaas'ın yanında namaz kıldım. Rukû'da iki avucumu birbirine yapıĢtırdıktan sonra, o vaziyette ellerimi iki uyluğumun arasına koydum. Babam beni bundan nehyetti ve: Biz bunu evvelleri yapardık, (lâkin sonra bundan) 1224[78] Ġlk intikaal tekbîrini rukû'a intikaale baĢlarken baĢlayıp, rııkû'a varıncaya kadar uzatmak sünnettir. Kıyamdan ve celseden sucuda, sucûddan celseye ve kıyama, kaaideden kıyama intikaal ederken de böyledir. Secdeye varırken ġâfiiyye'ye göre sünnet olan dizlerini ellerinden evvel yere dayamaktır. Mâli-kiyye'ye göre ise, iĢ bunun aksinedir. Her iki tarafın da Rasûlullah'ın fiil ve kavlinden delilleri vardır 1225[79] Buta'lîk, aynı kitabın "TeĢehhüdde oturma sünneti.." unvanlı 64. babında daha mufassal olarak gelecektir.
910
nehyolunduk ve ellerimizi dizlerimizin üzerine koymakla emrolunduk, dedi 1226[80].
38- Bab: Musalli Rukü'u Tam Yapmadığı Zaman?
60-.......Bize ġu'be, Süleyman'dan tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Ben Zeyd ibn Vehb'den iĢittim, Ģöyle dedi: Huzeyfe rukü'u ve sucûdu tamam yapmayan bir kimse gördü de, ona: Seri namaz kılmıĢ olmadın. ġayet bu hâl üzere ölürsen, Allah'ın Muhammed'i yaratmıĢ olduğu fıtrattan baĢka bir fıtrat üzere ölürsün, dedi 1227[81].
1226[80] Hadîs metnindeki "tatbik", rukû'da iki avucunu birbirine yapıĢtırıp mecmû'-larmı iki dizin arasına getirmektir. Tatbîk'in mukaabili tefrîc'dıi ki, dizleri avuçları içine alıp parmaklarını dağınık olarak kıbleye karĢı bacaklar üzerine sarkıtmaktır. Bugün bütün mezheblerce, uygulanan sünnet koyusu iĢte budur. Hadîsteki sarahate göre, evvelâ tatbik ile baĢlanmıĢ, sonradan tefrîc'e geçilmiĢtir. Eski Ģekil nesh edilmiĢtir. Bununla beraber Ġbn Mes'ûd ile onun ashabı, eski Ģekli devam ettirmiĢlerdir. Buna göre nehyin tenzîhî kerâhate hamledilmiĢ olması da mümkündür. Çünkü Ümer ile Sa'd tatbîk'ten nehyettikleri hâlde, namazı tekrar kılmayı emr de etmemiĢlerdir. 1227[81] Bu hadîsi Nesâî de de Salât Kitâbı'nda rivayet etmiĢtir.
911
39- Rukü'da Belin Dividüz Yapılması Babı
Ve Humeyd, sahâbî arkadaĢları içinde: Peygamber (S) rükû' etti, sonra belini (kamburlaĢtırmadan dümdüz) büktü, demiĢtir 1228[82].
Huzeyfe, Peygamber'in namazı güzel kılamayan kimseye "Sen namaz kılmıĢ olmadın, yeniden kil" hadîsine dayanarak, rükû ve sucûdda tuma'nînet'in. farzlığına kaail olup, bu yapılmayınca namazın kilınmadığına hükmetmiĢtir. Bu Mâlik, ġafiî ve Ahmed ibn Hanbel'in mezhebidir. Yâhud da namazın kemâlini nefyetmiĢtir. Ebû Hanîfe-ile Ġmâm Muhammed buna gitmiĢlerdir. Onlara göre, rükû' ve sucûdda tuma'nînet farz değil, vâcibdir. Buradaki fıtrat, dîn yâhud sünnet ma'nâsınadır. Bu kelâmla ileriki kılacağı namazlarda bu fiili yapmaması için, muhatabının fiilinin kötülüğüne tevbîh kasdedilmiĢtir 1228[82] Humeyd'in bu sözü aynı kitabın "TeĢehhüdde oturma sünneti.." unvanlı 64. babında mevsûlen rivayet edilmiĢ olarak gelecektir
912
40- Rukü'u Tamamlamanın Sınırı İle Rukü'da İtidal ve Tuma'ninet Babı 1229[83]
61-.......el-Berâ (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S)'in kıyam ile ka'de müstesna olmak üzere rukû'u, sucûdu, iki secde arası, rukû'-dan baĢ kaldırması birbirine takriben müsâvî idi 1230[84].
1229[83] el-KuĢmeyhenî nüshasında burada görüldüğü gibi arka arkaya iki tane bâb lâf-zıyle gelmiĢ unvan vardır. Diğer Buhârî nüshalarında buradaki ikinci "bâb" lâfzı yoktur; her iki unvandaki ifâdelerin hepsi bir tek unvan içinde zikr edilmiĢtir. Ancak onlar Humeydî'nin geçen ta'lîkteki sözünü, birinci cümleye hâss olduğu için bu unvanın arasına koymuĢlar da, bâb unvanı Ģöyle olmuĢtur: "Rukû'da . belin dümdüz yapılması ve Humeydî sahâbî arkadaĢları içinde: Peygamber rükû' etti, sonra belini (kamburlaĢtırmadan dümdüz) büktü, demiĢtir. Ve rukü'u tamamlamanın sınırı ile rukû'da i'tidâl ve tuma'nînet". Her iki bâbdan sonra rivayet edilen el-Berâ hadîsi, her iki bâb unvânında-kĠ hususlara delil olduğu için, ayrı bâblar hâlinde olsa veya bir unvan altında da olsa, netice değiĢmemektedir 1230[84] Bu hadîsteki kıyam ile kuûdun istisnası kaydına göre, Peygamber'in kıyam ile kuûdu, diğer rükünlere nisbetle daha uzun tuttuğu anlaĢılıyor. Rukû'a, sucuda, i'tidâle, secde aralarındaki celselere tahsîs ettiği zaman Ġse nisbeten kısa olduğu gibi, Ģayet bunlardan birini uzatsa diğerlerini de uzatır; birini kısaltsa diğerlerini de kısaltırmıĢ. Bundan i'tidâlin de rükû' ve sucuda yakın uzunca bir rükün olduğu ma'nâsı çıkarsa da, ġafiî'ye göre ercâh olan bunun kasîr bir rükn olmasıdır. Lâkin gelecek olan diğer hadîslere göre rükû' ve sucûd ise behema-hal kısa rükün olmak lâzım gelmez
913
41- Peygamber(S)'in, Rukü'unu ve Sucüdunu Tam Yapmayan Kimseye Namazı Yeniden Kılmayı Emretmesi Babı
62-.......Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) mescide girdi. Derken biri de girdi ve namaz kıldı. Sonra Peygamber'in yanma gelip selâm verdi. Peygamber onun selâmını aldıktan sonra: "Dön, yeni baĢtan namaz kıl, çünkü sen namaz kılmıĢ olmadın" buyurdu. O kimse tekrar namaz kıldı, sonra gelip Peygamber'e selâm verdi. Peygamber yine: "Dön de yeniden kıl, çünkü sen namaz kılmıĢ olmadın" buyurdu. Bu kılıp dönmeler üç defa oldu. Nihayet o kimse: Seni hakk ile Peygamber gönderen Allah'a yemîn olsun ki, bunun baĢka türlüsünü bilmiyorum; bana doğrusunu öğret, dedi. Peygamber de Ģöyle buyurdu: "Namaza durduğun vakitte, ihram tekbîrini al, sonra ne kadar kolayına gelirse o kadar Kur'ân oku. Sonra rukû'a var da beden organların yattĢıncaya kadar dur. Sonra baĢını kaldır, ayakta (büsbütün) doğruluncaya kadar dur. Sonra secdeye var da
914
mutmain oluncaya kadar kal. Sonra baĢını kaldır, tâ mutmain oluncaya kadar otur. Sonra yine secdeye varıp, bedenin secdede sâkinle-Ģinceye kadar kal. Sonra bunu namazının bütününde de böylece yap" 1231[85].
42- Rukü'da Dua Etmek Babı
63-....... ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) rukû'unda ve sucûdunda; "Subhâneke Allâhümme Rabbena ve hl-hamdike. Alla-humme iğfir lî(= Ey Rabb'imiz olan Allah, Seni kendi kuvvetimle değil, hamde lâyık olan tevfîk ve hidâyetinle sana mahsûs olan hamd ile tesbîh ederim. Yâ Allah, bana mağfiret 1231[85] Buhârî bu hadîsi, küçük lâfız farkıyle aynı kitabın 14. babında da tahrîc etmiĢti: Hadîsin buradaki baĢlığa delîl olan yeri, rükû' ve sucûdu tam yapmayan kimseye Peygamber'in "Dön, namazı yeniden kıl" buyurmasıdır. Hadîsin sonundaki "Böylece kıl" ta'lîmĠnden maksad tekbîri, kıraati, rukû'u, sucûdu ve culûsu ta'rîfe uygun olarak edâ et, demektir. Bütün namazda bunu yapmaktan maksad da, bunları her rek'atta böylece tekrar etmektir. "Hattâ tatmainne = Bedenin yatıĢıncaya kadar., fıkrası, rükû' ite sucûdda tuma'nînetin vucûbuna delâlet eder. Bunun vucûbu veya sünnetliği hakkında görüĢ ayrılıkları vardır. Hadîsin bundan önce geçtiği yerdeki açıklamalara da bakılsın.
915
eyle)" der idi 1232[86].
43- Rukü'dan Başlarını Kaldırdıkları Zaman İmam ve Arkasında Namaz Kılanların Söyleyecekleri Söz Babı
64-....... Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S), Semiallâhu limen hamideh dediği zaman Allâhümme Rabbena ve lekel-hamdu der idi 1233[87]. Ve yine Peygamber, rükû' ettiği zaman ve rükû'dan baĢını kaldırdığı zaman tekbîr alırdı. Ġki secdeden sonra ayağa kalktığında da Allâhu Ekber der idi.
1232[86] Hakkında geçmiĢ ve gelecek günâhlarının mağfiret edileceği (el-Feilı: 2)âyeti inen Peygamber'in bu lâfızlarla mağfiret istemesi, Allah'a karĢı iftikaar arzı, inkı-yâd isbâtı, iz'ân ve ubûdiyyet izhârı, Ģükür ve ni'metin devamını lalebgibi ma'nâları mutazammın olduğu gibi, evlâyı terkten, ibâdeti hakkıyle edâ edememiĢ olmaktan istiğfar ma'nâsına da gelebilir. Zâten duanın kendisi de ibâdettir. Bundan rükû' ile sucûdda zikrin sünnet olduğu zahirdir 1233[87] Bu iki lâfzın imâm Ġie me'mûm arasında bölünmesine; birincisinin yalnız tesmî' diğerinin de yalnız tahmîd Ġle meĢgul olmak vazifesi olduğuna kaail olan Mâlik ile Ebû Hanîfc lehine, bu hadîs de hüccettir. ġâfiîler ile Hanbelîler ise, hadîste Peygamber her ikisini cem' ettiği sabit olduğu için, münferid ile imâm her iki kelimeyi cem' etmek gerekir diyorlar. ġâfiîter fazla olarak me'mümun da ikisini cem' etmesine kaaildirler
916
44- "Allahümme Rabbena Leket-Hamd" Sözünün Fazileti Babı
65-.......(Ebû Hureyre -R- Ģöyle demiĢtir:) Rasûlullah (S) Ģöyle buyurdu: "îmânı Semiatiâhu limen hamideh dediği zaman, sizler Allâhümme Rabbena lekel-hamd deyiniz. Çünkü her kimin böyle demesi, meleklerin böyle demesine uygun düĢerse, geçmiĢ günâhları mağfiret edilir" 1234[88].
45- Bab 1235[89]
66-.......Ebû Hureyre (R): Yemîn olsun sizlere Peygamber'in namazına yakın namaz kıldıracağım, dedi. Ebû Hureyre öğle, yatsı ve sabah namazlarının
1234[88] Bu hadîs ayniyle bu kitabın "Ġmâmın Âmîn lâfzını açıktan söylemesi..." unvanlı 30. babında geçmiĢti 1235[89] Asîlî rivayetinde "bâb" lâfzı yoktur, diğerlerinde ise unvansız olarak mevcud-dur. Bâzıları: Râcih olan "Bâb" sözünün isbâtıdır. Çünkü bundan sonra zikredilen hadîslerde Attâhumme'Rabbena Jeke'l-hamd kelâmına sarih olarak delâlet yoktur. Binâenaleyh evlâ olan bunun kendinden önceki bâbdan bir fasıl menzilesinde olmasıdır, demiĢlerdir (Ġbn Hacer, Aynî).
917
son rek'atlarmda Semiallâhıı limen hamideh dedikten sonra kunût yapar, bu kunûtta mü'minlere duâ ve kâfirlere la'net ederdi 1236[90].
67-.......Enes ibn Mâlik (vaktiyle) kunût, akĢam ile sabah namazlarında (okunur) idi, demiĢtir 1237[91].
68-....... Rifâa ibn Râfi1 (R) Ģöyle demiĢtir: Bir gün Peygamber'in arkasında namaz kılıyorduk.
1236[90] Bu hadîste zikredilen üç vakitte kunûtu meĢru görenler, bu hadîs ile ihticâc ederler. Zâhiriyye'ye göre, bütün namazlarda kunût güzel bir fiildir. Kunût'un namaz içindeki yeri ġafiî'ye göre rukû'dan sonra, Ġbn Ebî Leylâ'ya göre rukû'dan evveldir. Ebû Hanîfe'ye göre Vitr namazına hâss olmak üzere rukû'dan evveldir... Bâzı sahâbî ve tabiîlere göre de kunûtu rukû'dan önce veya sonra yapmak muhayyerliği vardır 1237[91] Bundan evvelki hadîste Peygamber'in öğle, yatsı ve sabah namazlarında; bu Enes hadîsinde sabah ile akĢam namazlarında: Abdullah ibn Mes'ûd'dan rivayet edilen bir hadîste de muharebe zamanlarında bütün namazlarda kunût duası okuduğu sabittir. Vitir namazında kunût duası okunduğu rivayetleri de baĢkadır. Burada bahis konusu edilen farz namâzlardaki kunûttur. HanefîĠer farz namâz-lardaki kunûtun muvakkat bir zaman için okunduğunu, sonra nesli olunduğunu ileri sürerler. ġâfiîler ve onlarla beraber olanlar, Peygamber'in dünyâdan ayrılıncaya kadar sabah namazında kunûtu terketmediğine dâir olan Enes ifâdesine bakarak, neshin sabah namazından maadasında olduğuna kaaif olmuĢlardır.
918
Rukû'dan baĢını kaldırdığında Semiallâhu limen hamidehu dedi. Ardında namaz kılmakta olan biri: Rabbena ve lekeH-hamdu hamden kesîran tayyiben mubârekenfîhi (Allah'a çok hayırlı, tertemiz, bereketli kılınmıĢ olarak bol bol hamd olsun), dedi. Peygamber namazdan çıkınca: "Demin Ģu kelâmı söyleyen kim idi?" diye sordu. O zât da: Benim, dedi. Peygamber (S): "Allah'a yemin olsun, otuz bu kadar melek gördüm ki, o sözü hangisi evvel yazacak diye yarıĢ ediyorlardı" buyurdu 1238[92].
46- Rukü'dan Başını Kaldırdığı Zaman Beden Uzuvlarının Tamamen Sakinleşip Yatışması Babı
Ve Ebû Humeyd: Peygamber baĢını kaldırdığında omurga kemiklerinden herbiri yerli yerine gelinceye kadar dümdüz doğrulurdu, demiĢtir
1238[92] Bu hadîs, namaz içinde hamdin faziletini gayet güzel ve açık olarak belirtmektedir
919
1239[93].
69-.......Bize ġu'be, Sabit (ibn EĢlem elBunânî)'den tahdîs etti' O, Ģöyle demiĢtir: Enes ibn Mâlik (R) bize Rasûlullah'ın namazını ta'rîf ederdi. Namaz kıldırdı da baĢını rukû'dan kaldırdığı vakitte secdeye varmayı (galiba) unuttu diyeceğimiz kadar ayakta kalırdı 1240[94].
70-....... el-Berâ (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S)'in rukû'u, sucûdu, rukû'dan baĢını kaldırdığı zamanki durması ve iki secde arasındaki oturması birbirine takrîben musâvî idi 1241[95].
1239[93] Ebû Humeyd'in bu hadîsi, aynı kitabın "TeĢehhüdde oturma sünneti.." unvanlı 63. babında daha geniĢ ve mevsûl olarak gelecektir 1240[94] Bu hadîs i'tidâlin uzun bir rükün olduğuna delâlette sarihtir. Bâzı imamların kısa bir rükün oiduğu görüĢünde oldukları daha önce geçmiĢti. 1241[95] Bundan da i'tidâlin rükû' ve sucuda yakın, uzunca bir rükün olduğu ma'nâsı çıkarsa da, ġafiî'ye göre ercah olan bunun kısa rükün olmasıdır. Aynı kitabın 40. babında da geçen bu hadîs, bir de istisna ihtiva etmekte idi ki, ilgili açıklama için oraya bakılsın
920
71-.......Bize Hanımâd ibn Zeyd, Eyyûb esSahtıyânî'den; o da Ebû Kılâbe'den tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Mâlik ibnu'I-Huvcyris (R) bize Peygamber'in namazının nasıl olduğunu gösteriyordu. Bunu göstermesi namaz vakti dıĢında oluyordu. Mâlik ayağa kalkıp ayakta durdu, sonra rukû'a vardı ve rukû'u tam yerleĢtirdi. Sonra baĢını kaldırdı, azıcık durdu. Râvî der ki: Ve bize bu Ģeyhimiz Ebû Bureyd'in namazı gibi kıldırdı. Ebû Bureyd de ikinci secdeden baĢını kaldırdığı zaman dümdüz oturur, sonra ayağa kalkardı 1242[96].
47- Bab: Musalli Secdeye Giderken Tekbir'le Birlikte Süzülerek İner 1243[97]
Nâfî' de: Ġbn Umer secdeye süzülürken ellerini
1242[96] Buhârî bu hadîsi, Kitâbu'I-Ezân, "Ġnsanlara sırf Peygamber'in namazını ve sünnetlerini öğretmek maksadıyie namaz kıldıran kimse" unvanlı 45. babında daha mufassal olarak tahrîc etmiĢti 1243[97] Yânî i'tidâlden intikaale baĢlarken alnını yere koyuncaya kadar tekbîri uzatmak ve rukû'da olduğu gibi teĢbihe ondan sonra baĢlamak lâzım gelir. Diğer intikaal tekbîrleri de bunlar gibidir
921
dizlerinden evvel yere koyardı, demiĢtir 1244[98].
72-.......Bize ġuayb, ez-Zuhrî'den tahdîs etti. O, Ģöyle demiĢtin Bana Abdurrahmân ibnu'l-Hâris ibn HiĢâm'ın oğlu Ebû Bekr ile Abdurrahmân ibn Avf'un oğlu Ebû Seleme Ģöyle haber verdiler: Ebû Hureyre farz nev'inden olsun, baĢka nevi'den olsun; keza ramazânda olsun, ramazân dıĢında olsun, her namazda tekbîr alırdı" 1245[99]. ġöyle ki, namaza dikilip baĢladığı zaman tekbîr alırdı. Sonra rukû'a varırken tekbîr alırdı. Sonra Semiallâhu limen hamideh der, daha sonra secdeye varmazdan evvel Rabbena ve lekelhamd derdi. Sonra secdeye süzülüp inerken Allâhu
1244[98] Nâfi'nin bu haberini Ġbn Huzeyme, Tahâvî ve diğerleri mevsûlen rivayet etmiĢlerdir. Ġbn Umer'in meĢhur mezhebi budur. Zîrâ: "Biriniz secde ettiğinde evvelâ ellerini yere koysun. Secdeden kalktığında da evvelâ ellerini kaldırsın. Çünkü yüz secde ettiği gibi eller de secde eder" dediği rivayet edilmiĢtir. Bu sözün de bâzı rivayetlerinde "Peygamber böyle yapardı" ziyâdesi de vardır. Ziyâdenin merfü' olması hakkında dedikodu olmuĢtur. Bundan dolayı ilim ehli arasında bu konuda görüĢ ayrılığı olmuĢtur. Bâzıları dizlerden evvel elleri yere koymanın evlâ olduğuna kaaildirler. Bil'akis dizleri ellerden evvel yere koymayı tercih edenler de çoktur 1245[99] Ebû Hureyre Mervân ibnu'l-Hakem tarafından istilılâf edildiği zaman, bu namazları kıldırmıĢtı
922
Ekber der, daha sonra secdeden baĢını kaldırırken tekbîr alırdı. Sonra ikinci secdeyi ederken tekbîr alırdı. Sonra secdeden baĢını kaldırırken tekbîr alırdı. Sonra ikinci rek'at-taki ilk oturuĢtan ayağa kalktığı zaman tekbîr alırdı. Namazı bitirinceye kadar her rek'atta bunu yapardı. Sonra namazdan kalktığı zaman: Nefsim elinde olan Allah'a yemîn olsun ki, içinizde Rasûlullah'ın namazına en çok benziyen namazı kıldıran benim. ġu muhakkak ki Rasûlullah (S) dünyâdan ayrılıncaya kadar O'nun namazı vallahi iĢte böyle idi, derdi. Râvî Ebû Bekr ibn Abdirrahmân ile Ebû Seleme ibn Abdirrahmân Ģöyle dediler: Yine Ebû Hureyre Ģöyle dedi: Rasûlullah baĢını rukû'dan kaldırırken Semiallâhu limen hamidehu, Rabbena ve lekel- hamd der, isimlerini söyleyerek bir takım kimseler için dua eder ve: Yâ Allah, Velîd ibnu'IVelîd'i, Seleme ibn HiĢâm'ı, AyyaĢ Ġbn Ebî Rabîa'y* ve (kâfirlerin elinde bunalıp) zaîf görülen diğer mü'minleri kurtar. Yâ Allah, Mudâr'ı daha Ģiddetli çiğne, içinde bulundukları bu yıllan Yûsuf Peygamber'in o Ģiddetli yıllarına benzet, der idi. Ebû Hureyre: O sıralarda
923
Mudâr'ın doğu tarafta olanları, Rasûlullah'a henüz muhalif idiler, dedi 1246[100].
73-.......Bize Sufyân ibn Uyeyne birçok kerre ezZuhrî'den tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Ben Enes ibn Mâlik'ten iĢittim, Ģöyle diyordu: Rasûlullah bir defasında attan düĢtü - Sufyân "min feresin" yerine belki "an feresin" demiĢtir - de sağ tarafı berelendi. Bizler hasta ziyareti yapmak üzere yanına girdik. Derken namaz vakti geldi. Peygamber bize oturduğu hâlde namaz kıldırdı, biz de oturduk. Sufyân birlkerre de:Biz de oturarak namaz kıldık,ıĢeklinde söyledi. Peygamber namazı bitirince: "Ġmâm ancak kendisine uyulmak için imâm yapılmıĢtır. Binâenaleyh imâm tekbîr aldığında, siz de tekbîr alınız. Rukû'a vardığında, siz de rükû'a varınız. Rukû'dan baĢını
1246[100] Ġsmâîl Peygamber'in evlâdından olan Arab kabîleleri Mudâr ve Rabîa diye iki büyük kola ayrılıyor. KureyĢ, Mudâr'ın en hâlisidir. Bunlar gibi Hicaz'ın doğusunda oturan Huzeyl, Esed, Temîm, Dabbe, Muzeyne gibi kabileler de henüz kâfir ve Peygamber'e muhâsım idiler. Rabîa'dan olan Abdu'1-Kays hey'etinin Peygamber'inyanında: Bizimle senin aranda Mudâr'dan olan Ģu kâfir kabîle var demeleri de, Ebû Hureyre'nin bu sözlerini te'yîd eder.
924
kaldırdığmda siz de kaldırınız. Semiallâhu limen hamiden dediği zaman, Rabbena ve leke'l-hamdu deyiniz. Secde ettiğinde siz de secde ediniz" buyurdu. Sufyân ibn Uyeyne, tilmizi Alî ibn Abdillah'a: Ma'mer ibn Râ-Ģid de hadîsi bunun gibi mi getirdi? diye sordu. Alî ibn Abdillah: Evet, dedim. Sufyân: Vallahi Ma'mer, Zuhrî'den sağlam, sahîh bir ezberleme ile ezberlemiĢtir. Zuhrî de Ma'mer'in söylediği gibi Ve leke'l-hamdu demiĢtir, dedi. Sufyân: Ben de Zuhrî'den, onun, sağ yanından berelendi dediğini ezberledim. Biz Ġbn ġihâb ezZuhrî'nin yanından çıktığımızda Ġbn Cureyc: Ben de Zuhrî'nin yanında bulunduğum hâlde, sağ bacağından berelendi dedi 1247[101].
48- Secde Etmenin Fazileti Babı
74- Bize Ebu'I-Yemân tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize ġuayb, ez-Zuhrî'den haber verdi. O Ģöyle demiĢtin Bana Saîd Ġbnu'l-Müseyyeb ile Atâ ibn Yezîd el 1247[101] Buhârî bu kısımla Zuhrî'den rivayet eden râvîlerin bâzı lâfızlarda ihtilâf ettiklerini iĢaret etmektedir
925
Leysîhaber verdiler. Onlara da Ebû Hureyre (R) Ģöyle haber vermiĢtir: Bâzı insanlar: —Yâ Rasûlallah, kıyamet gününde biz Rabb'imizi görecek miyiz? diye sordular. Rasülullah: — "Ayın ondördüncü gecesi görmeye mâni' olucu hiç bir bulut yokken kornerde Ģekk ve ihtilâf eder misiniz?" dedi. Sahâbîler: — Hayır, yâ Rasûlallah, dediler. Rasülullah tekrar: — "Ya görmeye mâni' olucu hiçbir bulut yokken güneĢi görmekte Ģekk ve ihtilâf eder misiniz?"dedi. Yine: — Hayır, yâ Rasûlallah, dediklerinde; Rasülullah Ģöyle buyurdu: — "ĠĢte O'nu siz böyle göreceksiniz. Kıyamet gününde insanlar bir araya toplanacak da Allah: "Her kim her neye tapıyor idiyse, onun ardına düĢsün" buyuracak (yâhud: Allah'ın emriyle bu sözü diyen diyecek). Artık kimi güneĢin, kimi kamerin, kimi tâgûtlarm ardına düĢecek. Yalnız bu ümmet, içlerinde
926
münafıkları da olduğu hâlde (yerinde durup) kalacak. Allah onlara (tanıdıklarından baĢka bir surette) gelecek de: Ben sizin Rabb'inizim, buyuracak. Onlar (Rabblerini o tecellî ile tamyamayacakları için: Senden Allah'a sığınırız) Rabb'i-miz bize gelinceye kadar bizim yerimiz burasıdır. Rabb 'imiz bize geldiğinde biz O'nu tanırız, diyecekler. Allah onlara (bu defa tanıdıkları surette) gelecek de: Ben Rabb'inizim, buyuracak. Onlar da: Sen bizim Rabb'imizsin, diyecekler. Allah da onları da'vet buyuracak. Cehennemin ortasına sırat (yânî köprü) kurulur. Ümmetini (onun üstünden) en evvel geçirecek, ben olacağım. O gün rasûllerden baĢka hiçbir kimse (korku ve dehĢet dolayısiyle) kelâm edemez. Rasüllerin de o günkü kelâmı: Allâhumme setlim, settim (Yâ Allah selâmet ver, selâmet ver) olacaktır. Cehennemde sa'dân dikenlerine benzer çengeller vardır. Sa'dân dikenlerini gördünüz mü?" Sahâbîler: — Evet, dediler. Rasülullah Ģöyle devam etti: — "ĠĢte bu çengeller sa'dân dikenlerine benzer. Ancak Ģu var ki, ne kadar büyük olduklarını ancak
927
Allah bilir. ĠĢte bunlar insanları (kötü) amellerinden dolayı kapıp alırlar. Kimi (kötü) ameli dolayısiyle helak olur. Kimi hardal gibi ezim ezim ezildikten sonra kurtulur. Nihayet Allah, ateĢ ehlinden kimlere rahmet buyurmayı dilemiĢ ise (onları çıkaracak. Dünyâdaiken)Allah 'a ibâdet etmiĢ olanları çıkarmalarını meleklere emredecek. Onlar da onları çıkaracaktır. Melekler onları sucûd izlerinden (yânî secde uzuvlarmdaki izlerden) tanıyacaklardır. Ve iĢte onlar öylece çıkarılacaklardır. Allah secde izini yemeyi, ateĢe haram kılmıĢtır. Binâenaleyh Âdem oğlu 'nun bütününü ateĢ yer de, yalnız sucûd izini yiyemez 1248[102]. Bunlar ateĢten kavurulup kapkara olarak çıkarılacaklar. Üzerlerine hayât suyu dökülecek de, sel uğrağında biten reyhan tohumları nasıl çabuk biterse, yeniden Öylece biteceklerdir. Sonra Allah, kullan arasında hüküm ve kazayı sona erdirir. Ancak cennet ile cehennem arasında yüzü ateĢe dönük bir kimse
1248[102] Buhârî'nin "Secde etmenin fazileti" unvanı altında açtığı bu bâbdaĢu kıyamet ve arz hadîsim zikretmesi, secde ızmm iĢte bu faziletine delâlet ettiği içindir
928
kalır ki, o cennete girecek'ateĢ ehlinin sonuncusu olacaktır. O kimse "Yâ Rabb, yüzümü Ģu ateĢten döndür; kokusu beni zehirleyip duruyor; yalazı beni yakıp duruyor", diyecek. Allah ona: "Bu senin dediğin yapılacak olursa, acaba baĢka Ģey istemeyecek misin?" buyuracak. O ise: "Ġzzetineyemin olsun ki hayır" diyecek ve Allah 'a, ilâhî meĢîetin ilgili bulunduğu ahd ve mîsâkt verecek. Ondan sonra Allah onun yüzünü cehennem cihetinden cennet tarafına çevirecek. Yüzünü cennete doğru döndürünce, cennetin güzelliğini görecek. Allah'ın dilediği kadar bir müddet sükût ettikten sonra: "Yâ Rabb! Beni cennetin kapısına yanaĢtır" diyecek. Allah ona: "Evvelce istediğinden baĢka hiçbir Ģey istemeyeceğine ahd ve mîsâk vermiĢ değil miydin?" diyecek. O da: "Yâ Rabb!Mahlûkaatının en bedbahtı ben olmayayım"diyecek. Bunun üzerine yine Allah: "Bunu da sana verirsem, baĢka bir Ģey istemeyecek misin?" diyecek. O da: "Ġzzetine yemîn olsun ki, hayır; bundan baĢka hiçbir Ģey isteyecek değilim" cevâbını verecek. Ve Rabb'ine dilediği ahd ve mîsâkı verdikten sonra, Rabb'i onu cennetin kapısına yanaĢtıracak. O kimse cennet kapısına varıp da ondaki
929
revnak ve letafeti ve içindeki nadrat ve sevinci görünce, yine Allah '-in dilediği kadar bir müddet sükût edecek. Sonra: "Yâ Rabb! Beni içeriye sok" diyecek. Allah Taâlâ da: "Allah lâyıkmı versin behey Adem oğlu, sen ne sözünde durmaz kimsesin! Sen verdiğimden baĢka birĢey istemeyeceğine ahd ve mîsâk vermiĢ değilmiydin?" buyuracak. O da "Yâ Rabb! Beni mahlûkaatın en bedbahtı kılma " diyecek. Nihayet Azîz ve Celîl olan Allah ona gülecek ve cennete girmesine izin verecek. Oraya alırken de ona: "Temenni et" buyuracak. O da uzun temennilerde bulunacak. Nihayet dilekleri kesilince Azîz ve Celîl olan Allah: "ġunu da, Ģunu da, Ģunu da, bunu da iste" buyuracak ki, istenecek Ģeyleri Azîz ve Celîl olan Rabbi aklına getirecek. Nihâyet bu türlü dileklerinin hepsi de kesilince, Allah Taâlâ: "Bunların hepsi ve bir o kadar dahası hep senindir" buyuracaktır." (Hadîsi Ebû Hureyre'den rivayet edenlerden biri olan Atâ ibn Yezîd el-Leysî der ki: Ebû Hureyre bunu rivayet ederken Ebû Saîd Hudrî de oturuyor ve Ebû Hureyre'nin dediklerinden hiçbir Ģeyi değiĢtirmeyi lüzumlu görmüyordu. Tâ: "Bunların hepsi ve bir o
930
kadar dahası hep senin" sözüne gelince) Ebû Saîd Hudrî, Ebû Hureyre'ye: "Rasûlullah (S), Azîz ve Celîl olan Allah: Bunlar ve daha on misli senindir buyuracaktır, demiĢti" dedi. Ebû Hureyre: Rasûlullah'tan yalnız "leke zâlike ve maahu misluhu = bunların hepsi ve bir o kadar dahası hep senindir" buyurduğunu belledim, dedi. Ebû Saîd ise: "Bunların hepsi ve on misli de senindir" buyurduğunu ben iĢittim, dedi "1249[103].
1249[103] Ebû Saîd Hudrî'nin rivayetinde bu ihsanlar naklolunduktan sonra: "Artık kendi menziline girer. Derken Hür îyn'den olan iki zevcesi yanına girip: Seni bizim için, bizi de senin için diriltip yaratan Allah'a hamd ve sena olsun, derler. Râvî der ki: O kimse: Bana verilen nĠ'metler hiçbir kimseye verilmiĢ değildir, diyecek" müjdesiyle söz hitâma erdiriliyor. Bu hadîste secde etmenin fazileti zahirdir, zâten bâb da bununla unvânlan-dırılmıĢti. Keza bunda Ekremu'l-Ekremîn olan Allah'ın keremi, lûtfu ve geniĢ fadhnın beyânı vardır. Yine bunda sıratın hakk olduğu, cennetin hakk olduğu, nârın hakk olduğu, haĢrin hakk olduğu, neĢrin hakk olduğu, suâlin hakk olduğu sabittir (Aynî).
931
49- Bab: Erkek Musalli Secde Halinde Pazularını Açar ve Karının Uyluklarından Uzaklaştırır 1250[104]
75-....... Bana Bekr ibnu Mudâr, Ca'fer'den; o da Ġbnu Hurmuz'dan; o da Buhayne'nin oğlu Abdullah ibn Mâlik'ten tahdîs etti. (O, Ģöyle demiĢtir): Peygamber (S) namaz kıldığı zaman, secde esnasında koltuklarının aklığı görünecek derecede pazularının arasını açar (bedenini yerden uzak tutar)dı. Leys de: Bana Ca'fer ibn Rabîa bunun benzeri olan hadîsi tah dîs etti, demiĢtir 1251[105].
50- Bab: Musalli Namazda Ayak Parmaklarının Uçlarını Kıbleye Yöneltir
Bunu Ebû Humeyd es-Sâidî, Peygamber'den
1250[104] Bu bâb ve bundan sonraki bâb ayniyle unvanları ile birlikte Kitâbu's-Salât'ın 27. ve 28. bâblannda da geçmiĢtir. Ancak 27. babın hadîsinde küçük bir lâfız farkı, 28. bâbda ise üç hadîs vardı. 1251[105] Bu ta'lîki Müslim mevsûlen rivayet etti.
932
söylemiĢtir 1252[106].
51- Bab: Musalli Sucüdu Tam Yapmadığı Zaman
76........ Bize Mehdî, Vâsıl'dan; o da Ebû Vâil'den; o da Huzeyfe'den tahdîs etti. Huzeyfe (R), bir defasında rukû'unu ve sucû-dunu tam yapmayan bir kimse görmüĢ; o kimse namazını bitirince Huzeyfe ona: Sen namaz kılmıĢ olmadın, demiĢtir. Râvî Ebû Vâil dedi ki: Ebû Huzeyfe'nin Ģunu da söylediğini sanıyorum: Sen bu hâl üzere ölecek olsan, Muhammed (S)'in sünneti üzere olmayarak ölmüĢ olacaksın 1253[107].
1252[106] Ebû Humeyd'in bu hadîsi "TeĢehhüdde oturma sünneti.." unvanlı 14. bâbda mevsûlen gelecektir. 1253[107] Buhârî bu hadîsi aynı kitabın "Musallî sücûdu tam yapmadığı zaman? "unvanlı 38. babında da baĢka tarîkden az bir lâfız farkıyle rivayet etmiĢti. Açıklamalar Ġçin oraya bakılmalıdır.
933
52-Yedi Kemik Üzerine Secde Etmek Babı 1254[108]
77-.......(Ġbn Abbâs -R- Ģöyle demiĢtir:) Peygamber (S) yedi uzuv üzerine secde etmekle, saçları ve elbiseyi toplamamakla emrolundu. (O yedi uzuv:) Alın, iki el, iki diz ve iki ayaktır.
78-.......Bize ġu'be, Amr'dan; o da Tâvûs'tan; o da Ġbn Abbâs (R) 'tan tahdîs etti. Peygamber (S): "Bizler yedi kemik üzerine secde etmekle, elbise ve saçı (dürümü bozulmasın yâhud tozlanmasın diye) toplamamakla emrolunduk" buyurdu.
79-....... Bize Ġsrâîl, Ebû Ġshâk'tan; o da Abdullah ibn Yezîd el-Hatmî'den tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Bize yalancı olmayarak Berâ ibn Âzib (R) tahdîs edip Ģöyle dedi: Bizler Peygamber'in ardında
1254[108] Yedi kemikten maksad, yedi uzuvdur. Hadîsin bâzı rivayetlerinde yedi uzuv diye gelmiĢtir. Bu yedi uzuvdan her birinde çok kemik varsa da, bu, ba'zın hükmünü külle vermek nev'inden bir isimlendirmedir
934
namaz kılardık. Peygamber Semiallâhu limen hamideh dediğinde, Peygamber alnım yere koymadıkça, hiçbirimiz (secdeye varmak için) belini bükmezdi 1255[109]
53- Burun Üzerine de Secde Etmek Babı
80-.......Ġbn Abbâs (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) Ģöyle buyurdu: "Ben, biri alın - (alnını gösterirken) eliyle burnunu da iĢaret etti -, iki el, iki diz, iki ayak uçları olmak üzere yedi kemik (yâni yedi organ) üzerine secde etmek/e emrolundum. Namaz kılarken elbiseyi ve saçları (dürümü bozulmasın yâhud tozlanmasın diye) toplamaktan da nehyolundum" 1256[110].
1255[109] Bu hadîs az. bir lâfız farkıyle Kitâbu'l-Ezân'ın "Ġmâmın arkasında namaz kılan ne zaman secdeye varır" unvanlı 52. babında da geçmiĢti. Hadîsin buradaki baĢlığa delîl olan yeri, alnı yere koymayı ifâde eden cümlesidir. 1256[110] Bu hadîs ile benzerlerindeki sarahate binâen, yedi uzuv üzerine secde etmenin meĢru i yy etinde ittifak vardır. Bu uzuvlar metinden de anlaĢıldığı üzere yüz, dizler, eller (yânî ellerin içi), ayak uçları, yânî parmaklardır. Yüzden maksad alındır. Alın üzerine secde etmenin faziletinde ittifak vardır. Burunun bunda dâhil olup olmadığı hususunda görüĢ ayrılığı
935
54- Çamur İçinde İken de Burun Üzerinde Secde"Etmek Babı
81- Bize Mûsâ tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Hemmâm ibn Yahya, Yahya ibn Ebî Kesîr'den; o da Ebû Seleme'den tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Ben Ebû Saîd Hudrî'ye gittim de: Bizimle hurmalığa doğru çıkmaz mısın, orada konuĢalım? dedim. Çıktı. Râvîdedi ki: Ben ona Kadir Gecesi hakkında Peygamber'den iĢittiğini bana tahdîs et, dedim. O Ģöyle dedi: Rasûhıllah ramazânın ilk on gününde i'tikâf etti. Biz de O'nunla beraber i'tikâf ettik. Sonra O'na Cibril geldi de: Aradığın Ģey önündedir, dedi. Rasûlullah
vardır. Herhalde alın ile burun üzerine secde etmenin, en az, müstehâb olduğunda Ģiibhe yoktur. Diğer secde organlarına gelince, her iki elini, her iki dizini, her iki ayağını yere dayamak -bâzı âlimlere göre- vâcib olduğundan, bunlardan da herhangi organ dolayısiyle secdeyi bozan musaliînin namazı sahîh olmaz. Bâzı âlimlere göre ise bu organların yalnız birer cüz'ünü yere koymakla, farz yerine gelmiĢ olur. Elbise ile saçların namaz için yâhud namaz içinde toplanması mekruhtur. Bu kerâhat, tenzihi kerâlıattir. Binâenaleyh bunun namaz bozucu olmadığında. ittifak vardır.
936
ortadaki on gün için de i'tikâf etti. Bizler de O'nunla beraber i'tikâf ettik. Yine O'na Cibrîl geldi ve: Aradığın Ģey önündedir, dedi. Peygamber (S) ramazânın yirminci gününün sabahında ayağa kalktı, bir hutbe îrâd ederek Ģöyle buyurdu: "Peygamber'-le beraber kim i'tikâf ediyorsa (i'tikâf yerine) dönsün. Çünkü bana Kadir Gecesi gösterildi. Fakat sonra unutturuldum. Kadir Gecesi son on gün içindeki tek sayılı gecededir. Ben (ru'yâda) kendimi çamur ve su içinde secde eder hâlde gördüm ". Râvî dedi ki: Mescidin tavanı hurma ağacından idi. Biz gökde bir Ģey görmüyorduk. Akabinde bir bulut parçası geldi. Yağmura mazhar kılındık. Peygamber bize namaz kıldırdı. Ben Rasûlullah'ın alnı üzerinde ve burnunun ucunda çamur izini gördüm. Bu çamur ve su izi, Peygamber'in gördüğü rıT-yânın tasdiki, yânî te'vîlidir 1257[111].
1257[111] Buhârî bu hadîsi Namaz, Oruç ve Ġ'tikâf Kitâblan'nda uzun, kısa lâfızlarla ve değiĢik tarîklerden tahrîc etmiĢtir. Buradaki baĢlığa delil olan kısmı, yağmur çisentisinde kıldıkları namazda Peygamber'in alnı ile burnu üzerinde ıslaklık ve çamur izi görüldüğünü ifâde eden kısmıdır. Demek ki, hafîf yağmur ile ıslanmak, hafîf çamura bulanmak bile secdeye mâni' olmuyormuĢ
937
55- Elbisenin Düğümlenmesi ve Bağlanması
Ve namazda iken avret yerinin açılacağından korktuğu zaman, elbisesini kendine doğru toplayan, kimse babı 1258[112].
82-.......Sehl ibn Sa'd (R) Ģöyle demiĢtir: Ġnsanlar Peygamber (S) ile beraber namaz kılarlardı. Öyle hâlde ki, bâzıları bellerindeki futaları dar ve küçük oldukları için, boyunlarına bağlamıĢlardı. Bundan dolayı cemâate gelen kadınlara: Erkekler tamâmiyle doğrulup oturmadıkça baĢlarınızı secdeden kaldırmayınız, denilirdi.
56- Bab: Namaz Kılan Kimse Saçları Avuçlayıp Toplanmaz
1258[112] Buhârî bu baĢlıkla, biraz önce geçen elbise toplama yasağının zaruret hâli dıĢına hamledilmiĢ olduğunu iĢaret etmiĢtir. Metindeki gibi zaruret hâlleri, bu yasaklıktan ve kerâhatten müstesnadır. Bu hadîs Kitâbu's-Salât, "Elbise dar olduğu zaman?" unvanlı 6. bâbda da geçmiĢti
938
83-.......Ġbn Abbâs (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) yedi ke mik üzerine secde etmekle, (namaz kılarken) elbisesini ve saçlarını top lamamakla emrolundu 1259[113],
57- Bab: Namaz Kılan Kimse, Namaz İçinde Elbisesini Toplamaz
84-.......Bize Ebû Avâne, Amr'dan; o da Tâvûs'tan; o da Ġbn Abbâs'tan tahdîs etti. Peygamber (S): "Ben yedi Ģey üzerine secde etmekle emr olundum. Ben (namazda) saçları ve elbiseyi toplamam" buyurdu.
58- Secde Halinde Tesbih ve Dua Etmek
Babı
85-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S),
1259[113] Sarihler bunehiyde iki hikmet bulmuĢlardır: Saçlar olsun, elbiseler olsun mu-sâllî ile beraber secdeden hissedar olmak için. Yere değmesin diye saçlarını çem-renip, elbisesini toplayan kimse mütekebbire benzer bir hey'ete giriyor. Makaam ise hudû' ve huĢu' makaamıdır. Bir de Arablar'da âdet, saçları uzatıp salıvermektir; baĢ üzerine toplamak âdeti onlarda yoktur
939
rukû'unda ve sucûdunda Subhâneke Allâhumme, Rabbena ve bi-hamdike, Allâhumme ığfir it (-Ey bizim Rabb'imiz olan Allah, seni kendi havi ve kuvvetimle değil, hamde lâyık olan tevfik ve hidâyetinle sana mahsûs olan hamd ile tesbîh ederim. Yâ Allah, bana mağfiret et) demeyi çokça yapardı 1260[114]. ÂiĢe: Peygamber bunu demekle Kur'ân'm emrine imtisal ediyordu, dedi 1261[115].
59- Namazda İki Secde Arasında (Biraz) Beklemek Babı
86-....... Mâlik ibnu'l-Huveyris (R) arkadaĢlarına: Rasûlullah(S)'m namazını size göstereyim mi? dedi. Bunu söylerken henüz namaz vakti değildi. Mâlik ayakta durdu. Sonra rukû'a varıp
1260[114] Bu hadîs aynı kitabın "Rükû hâlinde duâ" unvanlı 42. babında geçmiĢti. Ġki babın hem baĢlıklarında, hem de hadisin metninde küçük lâfız farkı vardır. Tarîkleri de ayrıdır. Böylece ayrılık hâsıl olmuĢtur 1261[115] Peygamber'in yerine getirdiği Kur'ân emri en-Nasr Sûresi'ndeki "Rabbini hamd ile tesbîh et..." (1-3) emridir
940
tekbîr aldı. Sonra baĢını kaldırdı. Azıcık durduktan sonra secdeye vardı. Sonra baĢını kaldırıp azıcık durdu. Ve Ģeyhimiz Amr ibn Seleme'nin namazı gibi kıldırdı. Râvî Eyyûb Sahtiyanı dedi ki: Amr ibn Seleme, baĢkalarının yapageldiklerini görmediğimiz bir Ģeyi yapıyordu. Yânî üçüncü ile dördüncü rek'atlar arasında otururdu. Ebû Kılâbe rivayetine devam ederek, Mâlik'in Ģöyle dediğini haber verdi: Biz Peygam-ber'in yanma geldik ve bir müddet ikaamet ettik. Bize: "Ehlinizin yanına dönseniz-'Fulân namazı fulân vakitte, fulân namazı dafulân vakitte kılınız. Namaz vakti geldiğinde biriniz ezan okusun, en yaĢlınız size imâm olsun"' buyurdu 1262[116].
1262[116] Bu hadîs Kitâbu'l-Ezân'm "Seferde bir tek müezzin ezan okusun diyen kimse" unvanlı 17. ile "Kıraatte musâvî olduklarında en büyükleri Ġmâm olsun" un-vânlı 49. bâblarında geçmiĢti. Hadîsin buradaki baĢlığa delîl olan kısmı "sonra baĢını kaldırıp azıcık durdu" fıkrası ile "yânî üçüncü ile dördüncü rek'atlar arasında otururdu.." fık-rasıdır. Bu istirahat celsesi ki, birinci ile ikinci, üçüncü ile dördüncü rek'atlar arasında, secdeden baĢını kaldırdıktan sonra azıcık oturup, ondan sonra kalkmaktır. Daha evvel geçtiği gibi bu celseyi bâzı âlimler müstehâb sayıyor, bâzıla-. rı da tanımıyor. Geçen bâblardaki açıklamalara da bak.
941
87-.......el-Berâ Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S)'in rukû'u, iki secde arasındaki oturması birbirine takriben musâvî idi 1263[117].
88-.......Enes (R): Peygamber (S), bize nasıl namaz kıldırır idiyse, onu gördüğüm Ģekilde size namaz kıldırmaktan vazgeçmeyeceğim, dedi. Sabit ibn EĢlem el-Bunânî, namazın ta'rîfi olmak üzere Ģöyle dedi: Enes, sizi yaparken görmediğim bir Ģey yapardı: BaĢını rukû'dan kaldırdığı vakit, gören secde etmeyi unuttu diyecek kadar ayakta dururdu. Ġki secde arasında da yine gören unuttu diyecek kadar otururdu 1264[118].
1263[117] Bu hadîs aynı kitabın "RukÛ'u tamamlamanın sının.." unvanlı 40. babında geçmiĢti. Açıklamalar için oraya bakılmalıdır. 1264[118] Sabit el-Bunânî bu ifâdelerle Enes'in kavme ve celsesini ta'rîf etmiĢtir ki, o da Peygamber'in kavme ve celsesini tatbik ediyordu Bu hadîs de aynı kitabın "Rukû'den baĢını kaldırdığı zaman beden Uzuvlarının tamamen sakinleĢip yatıĢması" unvanlı 46. babında geçmiĢti. Açıklamalar için oraya bakılsın.
942
60- Bab: Namaz Kılan Kimse Secde Esnasında Kollarını Yere Yayıp Döşemez
Ve Ebû Humeyd: Peygamber (S) secde etti de ellerini yere yaymaksızın ve biribirine yanaĢtırmaksızin koydu, dedi 1265[119].
89-.......Bize ġu'betahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Katâde'den iĢittim, o da Enes ibn Mâlik'ten. Peygamber (S): "Secdede i'iidâl üzere bulununuz. Hiç biriniz kollarını (secde esnasında) köpeğin kolunu yayması gibi yaymasın" buyurdu 1266[120].
1265[119] Bu ta'lîk, iki bâb sonra gelecek olan "TeĢehhüdde oturma sünneti.." unvanlı 64. babın ikinci hadîsinin bir parçasıdır. 1266[120] Kollarını yere yaymaktan nehyolunmasındaki hikmet, nehyolunan hey'etin ten-bel ve namaza lâyıkıyle ehemmiyet vermeme hâline benzemesidir. Hâlbuki kolların kaldırılıp yanlardan uzakça tutulması tevazu' hâline daha münâsibi olduğu gibi, alnı yere dayamaya da dalia ziyâde hizmet eder. Herhalde kolları secdede yaymak mekruhtun Fakat bu, tenzîhî kerâhattir
943
61- Namazının Tek Rek'atlarında Olduğu Zamanlarda (Bir Müddet) Dümdüz Oturup, Sonra Ayağa Kalkan Kimse Babı
90-.......Bize Mâlik ibnu'l-Huveyris el-Leysî(R) haber verdi ki, kendisi Peyamber(S)'i Ģöyle namaz kılarken görmüĢtür: Peygamber namazının tek rek'atlarmda olduğu zamanlarda (bir müddet) dümdüz oturmadıkça (sonraki rek'at için) ayağa kalkmazdı 1267[121].
62- Bab: Namaz Kılan Kimse Rek'attan Kalktığı Zaman Yere Nasıl Dayanır?
91-.......Ebû Kılâbe Ģöyle demiĢtir: Mâlik ibnu'lHuveyris (R) bize geldi de, bizim Ģu (Basra'daki)
1267[121] Bu hadîs birinci ile ikinci, üçüncü ile dördüncü rek'atlar arasında istirahat oturuĢuna, yâni azıcık oturduktan sonra müteâkib rek'ata geçmek için ayağa kalkmaya âid olan rivayettir. Buna dayanarak bâzı âlimler bu celsenin müstehâblığına kaail olmuĢlar, bâzıları da bu celseyi ihtiyarlık ve za'f kaydıyle müstehâb görmüĢler, daha baĢkaları ise buna da kaail olmamıĢlardır. Geçen 59. bâbda da bu konuda bilgi verilmiĢti
944
mescidimizde bize namaz kıldırdı. Gelince: Namaz kılmak istemediğim hâlde sizlere namaz kıldıracağım. Lâkin sizlere Peygamber'i nasıl namaz kılar gördüğümü göstermek istiyorum, dedi: Eyyûb dedi ki: Ben, Ebû Kılâbe'ye: Mâ-lik'in namazı nasıl oldu (yânî nasıl kıldırdı)? diye sordum. Bizim Ģu Ģeyhimiz, yânî Amr ibn Seleme'nin namazı gibi dedi (ki o Ģeyh, birinci rek'atta sucûddan baĢını kaldırdıktan sonra ayağa kalkmadan evvel otururdu). Eyyûb: Bu Ģeyh, (i'tidâlden baĢka olarak her intikaalde) tekbîri tamamlar, ikinci secdeden baĢını kaldırdığında biraz oturur ve yere dayandıktan sonra ayağa kalkardı, dedi 1268[122].
63- Bab: Namaz Kılan Kimse İki Secdeden (Üçüncüye) Kalkarken Tekbir Alır
Abdullah ibn Zubeyr de kalkıĢında tekbîr alırdı 1269[123].
1268[122] ġafiî'ye göre sünnet olan, yere dayanarak kalkmaktır. Hanefîler'de bu dayanma sünnet değildir 1269[123] Ġbnu'z-Zubeyr'in bu fiilini Ġbn Ebî ġeybe sahîh bir
945
92-....... Bize Fulayh ibn Süleyman, Saîd ibnu'lHâris'ten tahdîs etti. O, Ģöyle demiĢtir: Ebû Saîd Hudrî (R) bize namaz kıldırdı da, bu namazda secdeden baĢını kaldırırken, (ikinci) secdeye varırken, bu secdeden baĢını kaldırırken, ikinci rek'attan ayağa kalkarken tekbîrleri açıktan aldı ve: Peygamber'i namazı böyle kılar gördüm, dedi 1270[124].
isnâdla mevsûlen rivayet etmiĢtir. 1270[124] Ġsmâîlî'nin et-Mustahrac'ındaki hadîsin sonunda tercemesi ile, "Ebû Saîd namazdan çıkınca ona: Senin kıldırdığın namaz hususunda insanlar ihtilâfa düĢtüler, denildi. Bunun üzerine Ebû Saîd, minberin yanında ayağa kalktı da cemâate hitaben: Vallahi kıldığınız Ģu namaz hakkında ihtilâf çıkmıĢ, çıkmamıĢ; hiç umurumda değil. Ben Rasûlullah(S)'ı namazı böyle kılar görürdüm, dedi" ziyâdesi de vardır ki, bu, Buhârî'deki metni daha ziyâde îzâh ediyor. Askalânî'nin dediği gibi, hadîste sözü edilen bu ihtilâf, namazda imâmın tekbîrleri açıktan söyleyip söylememesi hakkında vâki' olmuĢtu. Ġmrân hadîsinin Ģerhlerinden bilindiği üzere, Emevîler ile ta'ym ettikleri âmiller, Ġntikaalât tekbîrlerini cehren almazlardı. Ebû Saîd'in ihya etmek istediği sünnet unutulmuĢ ve cemâatten çoğunun meçhulü kalmıĢ olduğundan, tekbîrlerde cehr, sünnete uygun mudur, değil midir? diye ihtilâf vâki' olmuĢtur. Kulübü Sitte sahihleri Ġçinde bu hadîsi yalnız Buhârî tahrîc etmiĢtir. Buharı hadîsleri üzerine Mustahrac yazan Ġsmâîiî, baĢka bir tarîkten Ebû Saîd Hud-rî'nin namaz kıldırması sebebini naklediyor. Ma'lûm olduğu üzere Medîne'nin Emevîler tarafından vâlîsi olan Mervân ibnu'l-Hakem, Medîne'de
946
93-....... Bize Gaylân ibnu Cerîr, Mutarrıf'tan tahdîs etti. O, Ģöyle demiĢtir: Ben, Ġmrân ibn Husayn (R) ile birlikte (Cemel vak'asından sonra) Alî ibn Ebî Tâlib'in arkasında bir namaz kıldım. Emîru'l-Mü'minîn Alî, secdeye varırken, secdeden kalkarken, ikinci rek'attan kıyama kalkarken hep Allâhu Ekber diye tekbîr aldı. Alî namazdan selâm verip çıktığı zaman, Ġmrân benim elimden tuttu da: Yemîn olsun bu zât bize, Muhammed(S)'in kıldırdığı namazı kıldırdı - yâhud Ģöyle: Vallahi bu zât bana Muhammed'in namaz kıldın-Ģını hatırlattı -, dedi 1271[125].
64- Teşehhüdde Oturma Sünneti Babı
Ve Ümmü'd-Derdâ, namazında erkek oturuĢu
olmadığı zaman, yâhud bir özrü bulunduğu zamanlarda Ebû Hureyre'yi namaz kıldırmak üzere kendine nâib nasb edermiĢ. "Bir defa Ebû Hureyre hastalandı, yâhud hazır değildi. Bize namazı Ebû Saîd kıldırdı. Namaza baĢlarken, rukû'a varırken, secdeye giderken..." diye söze baĢlıyor. 1271[125] Bu hadîs kısa ve uzun lâfızlarla aynı kitabın "Tekbîrin sücûdda tamamlanması" ve "Tekbîrin rukû'da tamamlanması" unvânlarıyle geçen 35. ve 38. bâblarında da geçmiĢti. Açıklamalar için oralara bakılmalıdır
947
hey'etinde otururdu; kendisi de bir fakîhe idi 1272[126]
94-.......Abdullah ibn Umer'in oğlu Ģöyle haber vermiĢtir: Kendisi, Abdullah ibn Umer'in namazda teĢehhüd için oturduğunda bağdaĢ kurduğunu görmüĢ. (Abdullah dedi ki:) Ben de babam Abdullah ibn Umer gibi bağdaĢ kurdum. Ben o günlerde yaĢça küçüktüm. Babam Abdullah ibn Umer beni bu oturuĢtan nehy etti ve: Namazdaki sünnet ancak sağ ayağını dikmen, sol ayağını da bükmendir, dedi. Oğlu ona: Sen bunu yapıp duruyorsun, deyince; Ġbn Umer: (Evet, yapıyorum) çünkü ayaklarım beni taĢımıyor, cevâbını vermiĢtir 1273[127].
1272[126] Buhârî Ümmü'd-Derdâ'nın bu oturuĢunu ei-Târîhu'sSctgîr'mde Mekhûl'den mevsûlen rivayet etmiĢtir. Bunu Ġbn Ebî ġeybe de rivayet etmiĢtir 1273[127] Bir fiilin sünnet oluĢuna sahâbînin Ģahadet etmesi, Peygamber'in bu hususta ya sözünü iĢitmiĢ, yâhud fiilini görmüĢ olduğuna delâlet eder ki, bir merfû' hadîs hükmündedir. Namazda otururken sağ ayağı dikip sol ayağı bükmek sünneltir. Sünnetin bu kadarı sabit olduktan sonra oturuĢun sıfatı hakkında ihtilâf edilmiĢtir. Bâzı insanlar erkek oturuĢu ile kadın oturuĢu arasında ayrılık görürler. Buhârî bâb baĢlığında Ümmü'd-Derdâ'nın namazda teĢehhüdde erkek gibi oturduğunu rivayet etmekle berâber,'Ümmü'd-Derdâ'nın bir fakîhe olduğu kaydım ilâve et-mesĠ, oturuĢlarda erkek ile kadın
948
95- Bize Yahya ibn Bukeyr tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize el-Leys, Hâlid'den; o da Arar ibn Halhala'nın oğlu Muhammed'den; o da Amr ibn Atâ'nın oğlu Muhammed'den tahdîs etti. H Ve yine bize el-Leys ibn Sa'd, Yezîd ibn Ebî Habîb'den ve Yezîd ibn Muhammed'den; onlar da Muhammed ibn Amr ibn Halhala'dan; o da Muhammed ibn Amr ibn Atâ'dan tahdîs etti. Muhammed ibn Atâ Ģöyle demiĢtir: Peygam-ber'in sahâbîlerinden bir takım zevat ile beraber otururken, Peygam-ber'in namazını konuĢtuk. Ebû Humeyd es-Sâidî Ģöyle dedi: Rasûlullah'm namazını en iyi belleyeniniz ben idim. Ben O'nu görürdüm ki, iftitâh tekbîrini aldığında ellerini omuzlan hizasına getirir. (Sonra Kur'ân'dan bir mikdâr okurdu). Rukû'a vardığında elleriyle dizlerini tutardı. Sonra belini (kamburlaĢtırmadan) büker, baĢını kal
arasında fark gözetmemek mezhebine mail olduğunu iĢ'âr eder. Seleften bâzıları kadın hakkında sünnet bağdaĢ kurmak olduğunu söylemiĢ; bâzıları da yalnız nafile namazlarda bağdaĢ kurmasını tecvîz etmiĢtir. Herkese göre nafile namazda ve yalnız hasta hakkında farzda bağdaĢ kurmanın cevazında, âlimler arasında ihtilâf vardır.
949
dırdığında kemiklerinden her biri yerli yerine gelinceye kadar doğrulur. Secde ettiğinde kollarını yere yaymaksızın ve biribirine yanaĢtırmaksızın koyup, ayaklarının parmaklarını kıbleye karĢı getirir. Ġlk iki rek'at baĢında (teĢehhüd için) oturduğunda, sol ayağının üzerine oturup sağ ayağım diker 1274[128]. Son rek'atta oturduğunda ise, sol ayağını ileri alıp ve diğerini dikip, mak'adesi üstüne oturur idi 1275[129]. elLeys ibn Sa'd da, Yezîd ibn Ebî Habîb'den; Yezîd ise Muhammed ibn Halhala'dan; Ġbnu Halhala ise Ġbn 1274[128] Sol ayağın üzerine oturup sağ ayağını dikmeye "iftirâĢ" denir. Tahâvî'nin rivayetinde teĢehhüd hey'eti hakkında tafsîlâf fazladır. Orada Ģöyle deniliyor: "Sonra oturup sol ayağını iftirâĢ etti, yânî altına aldı. Sağ ayağının üslünü kıbleye karĢı getirdi. Sağ avucunu sağ dizinin üzerine ve sol avucunu sol dizinin üzerine koydu. Ve ġahadet Kelimesi'ni telâffuz ederken parmağı ile iĢaret elti". 1275[129] Mak'ade üzerine bu oturmaya "teverruk" denir. Bu hadîsin Ebû Dâvûd'daki rivayetinin sonunda: Ahmed Ġbn Hanbel rivayetinde Ģu ziyâde vardır: Ebû Humeyd ile birlikte o mecliste hâzır bulunan sahâbîler: Doğru söylüyorsun, Rasûlullah iĢte böyle namaz kılardı, dediler" ziyâdesi vardır ki, kıssanın bu fıkrası Buhârî'de yoktur. Ebû Humeyd'Ġn rivayet ettiği bu hadîs, bu suretle pek ziyâde ehemmiyet kazanıyor. Zîrâ takriben on sahâbînin daha tasdîkına mazhar oluyor. Bu hadîs, birinci ve ikinci oturuĢ arasında oturuĢça fark gözetenler ile gözetmeyen Ebû Hanîfe arasındaki dayanaklardan biridir. ġafiî ile o tarafta kalan birçok fakîhler, birinci oturuĢta yalnız iftirası, ikinci oturuĢta ise teverrukü sünnet addederler.
950
Atâ'dan iĢitmiĢtir. Ebû Salih, el-Leys ibn Sa'd'dan "Kullu fakaarin" Ģeklinde söyledi. Ve Abdullah ibnu'lMubârek, Yahya ibn Eyyûb'dan söyledi. O Ģöyle demiĢtir: Bana Yezîd ibnu Ebî Habîb tahdîs etti. Ona da Muhammed ibn Amr "Kullu fakaarin (= Her sırt kemiği)" Ģeklinde tahdîs etmiĢtir'.1276[130]
65- Peygamber (S) İkinci Rek'attan Üçüncü Kalktığı ve Geriye Dönmediği İçin, Birinci Teşehhüdü Vacib Görmeyen Kimse Babı
96-....... ez~Zuhrî Ģöyle demiĢtir: Bana Abdulmuttalib oğulları'nın azadhsı olan Abdurrahmân ibn Hürmüz tahdîs etti. Ve Zuhrî bir kerre de Rabîa ibnu'l-Hâris ibn Abdilmuttalib'in azadhsı diye söyledi (ki bu iki nisbet arasında münâfât yoktur). Ezd ġenûe'den ve Abdu Menâf oğulları'nın halîflerinden olan Abdullah ibn Buhayne —ki Pcy-gamber'in
1276[130] Buhârî buradaki isnâdlarla, bu hadîste vâki' olan an'anelerin semâ menzilesinde olduğunu ifâde etmek istemiĢtir (Kastallânî).
951
sahâbîlerinden idi— Ģunu nakletti: Peygamber (S) bir defa onlara öğle namazı kıldırmıĢ. Bu namâzda'ilk iki rek'attan sonra teĢehhüde oturmaksızın (secdeden üçüncü rek'ata) kalkmıĢ. Ġnsanlar da O'na uyarak birlikte ayağa kalkmıĢlar. Namazı bitirip de -halk,selâm vermesini bekledikleri sırada- oturduğu yerde tekbîr alıp, selâm vermeden (yanılmaktan dolayı) iki kerre secde etmiĢ ve sonra selâm vermiĢtir 1277[131].
66- (Üç ve Dört Rek'atlı Namazlarda) Birinci Oturuşta Teşehhüd Okumak Babı
97-.......Abdullah ibnu Mâlikin ibnu Buhayne (R) Ģöyle demiĢtir: Bir kerre Rasûlullah bizlere öğle namazı kıldırdı. Üzerinde oturmak vazifesi varken ayağa kalkiverdi. Nihayet namazının sonunda bulunduğu zaman oturduğu yerden iki secde yaptı 1278[132]. 1277[131] Bu lassayagöre ilk teĢehhüdün mahalli olan birinci oturuĢun terki üzerine nok-- sanın yanılma secdesi ile bütünlenip telâfi edilmesi, birinci teĢehhüdün farz olmadığına delîl sayılmıĢtır. Nitekim cumhur kavli budur 1278[132] Yânî selâmdan önce ve teĢehhüdden sonra iki secde
952
67- Sonuncu Oturuşta Teşehhüd Okumak
Babı
98-.......Abdullah ibn Mes'ûd (R) Ģöyle dedi: Peygamber'in arkasında namaz kıldığımız vakitlerde'es-âm« ala Cibnyle ve Mîkâ-îyle, es-Selâmu alâfulânin vefulânin {Cibril'e ve Mikâîl'e selâm olsun. Fulân ve fulân meleklere selâm olsun) derdik. Rasûlullah (S) bize döndü de Ģöyle buyurdu: "Selâm Allah'ın kendisidir 1279[133]. Herhanginiz namaz kıldığında et-Tahıyyâtu liĠlâhi ve's-salâvâtu ve'ttayyıbâtu. es-Selâmu ateyke eyyuhen-nebiyyu ve rahmetu Ġlâhi ve be-rekâtuhu. es-Selâmu aleynâ ve alâ
yaptı. Bu hadîste "Üzerinde oturma vazîfesi varken ayağa kalkıverdi" dediği Ġçin, bâzı âlimler bunda vu-cûba bir iĢ'âr vardır, demiĢlerdir. et-teĢehhüd; tefa'ul vezninde, namaz oturuĢunda ġehâdet KelimelerĠ'ni müĢ-temil olan "Tahıyyât"ı okumak ma'nâsınadır ki, Ģer'î bir vazı'dır (Kaamûs Ter.). 1279[133] Buhârî'nin diğer rivayetinde hadîs es-Selâmu alâ'llâht fıkrasını ihtiva ediyor. Selâm, Allah'ın güzel isimlerinden olunca, es-Selâm alâllah, es-Selâm alâ's-Selâm takdîrinde olmuĢ oluyor ki, selâmın ma'kûl vechi kalmaz. Peygamber bu se-beble "Selâm Allah'ın kendisidir" (Yânî, O'na selâm gerekmez) buyurmuĢtur.
953
ibâdillâhVs-sâtthıyn (Tahiyyetler Allah'a dönücü ve O'na mahsûstur. Salâvât Allah içindir; tayyibât da O'na mahsûstur. Ey Peygamber, selâm, Allah'ın rahmeti ve bereketleri Senin üzerine olsun. Bize ve Allah'ın sâlih kullarına selâm olsun), desin 1280[134]. Zîrâ bu ibâdu'llâhVs-sâlihıyni dediğinizde, gökte olan ve yerde olan hersâlih kula râcV olmuĢ olur. (Bundan sonra da:) EĢ-hedu en lâ ilahe üle'llâh ve eĢhedu enne Muhammeden ahduhu ve rasûluhu (ġehâdeî ederim ki, Allah'tan baĢka hakk ma'bûd yoktur. Yine Ģehâdet ederim ki, Vluhammed O'nun kulu ve elçisidir), deyiniz" buyurdu.
1280[134] Bundan sonraki ibare "Veala ibâdi'ilâhî'ssâlihıyn"lafzıyla selâm etmenin diğer lâfızlara neden üstün olduğunu beyân eden bir ara cümledir. Yoksa "Ve ala Ġbâdillâhi's-sâlihıyn "den sonra hemen teĢehhüd gelir. Nitekim bâzı rivayetlerde bu ara cümlesi kelâmın sonuna ve teĢehhüdden sonraya alınmıĢtır. Bu rivayette.bu sözün araya girmesi râvîlerden birinin tasarrufu gibi görünüyor. Peygamber'in "es-Selâmıt alâ Cibrîyle ve Miköîyle, es-Selâmu alâfulanın ve falanın" diyerek melek isimlerini saymaktan vazgeçirmek için Öğrettiği bu mübarek lâfız, Peygamber'in cevâmi'u'I-kelîm sözlerinden biridir. Farzı muhal sahâbîler ömürleri oldukça birer birer melâike isimlerini saysalardı, yine melâi-kenin çoğu açıkta kalacaktı. Bu lâfız ise bütün melekleri Ģâmil olduğu gibi, Peygamberler Rasüiler, Sıddîklar, hulâsa sâlih olan kulların hepsini de Ģâmildir
954
68- (Teşehüdden Sonra) Selamdan Önce Dua Etmek Babı
99-.......Bize Urveibnu'z-Zubeyr, Peygamber'in zevcesi ÂĠĢe'den haber verdi. ÂiĢe (R) ona Ģöyle haber vermiĢtir: Rasûlullah (S) namazın içinde (yânî sonunda) 1281[135]: "Allâhumme innî eûzu bike miti azâbVl-kabri. Ve eûzü bike min fitnetVl-MesîhVdDeccâl Ve eûzu bike mine'l-mahyâ vel-memâti. Allâhumme innî eûzu bike mine1-me'semi velmağrami ( Yâ Allah, ben kabir azabından Sana sığınırım. Dec-câl Mesih fitnesinden de Sana sığınırım. Hayâtın ve ölümün fitnelerinden de Sana sığınırım. Yâ Allah, ben günâh iĢlemekten ve borçlu olmaktan da Sana sığınırım)" diye duâ ederdi. Bir sözcü kendisine: 1281[135] Fi's-Salât = Namazda" demekle, namazın hangi rüknünde bu duanın okunacağı kat'î olarak büinemese de duâ yerinin namazın sonunda teĢehhüdden sonra selâmdan evvel olmak lâzım geleceği aklî karinelerden baĢka bâzı haberler ile de sabit oluyor. Nitekim bundan sonraki bâbda zikredilecek bu hadîsin diğer rivayetinin sonunda "Sonra dilediği duayı seçer" buyurulmuĢtur. Hadîsler birbirini tefsir edicidir. Binâenaleyh duâ yerinin son teĢehhüdden sonrası olduğu taayyün ediyor. Bu konuda baĢka hadîsler de vardır.
955
Borçtan Allah'a sığınmayı neden çok söylüyorsun? dedi. Bunun üzerine Peygamber:« borçlandığı vakit söz söyler de yalan uydurur; söz verir de sözünde duramaz" buyurdu 1282[136]. Yine ez-Zuhrîden: ġöyle demiĢtir: Bana Urve haber verdi ki, ÂiĢe: Ben Rasûlullah'tan, namazının içinde Deccâl fitnesinden Allah'a sığınmakta olduğunu iĢittim, demiĢtir. Muhammed ibn Yûsuf Ģöyle dedi: Ben Halef ibn Âmir'den iĢit-tim;,o, Ģeddesiz el-Mesîh ile ĢeddelenmiĢ el-Messîh isimleri hakkında: Bu ikisi arasında hiçbir fark yoktur; bunların biri îsâ aleyhi's-selâm, diğeri de Deccâldir, diyordu 1283[137].
1282[136] Mesîh.îsâ ibn Meryem'e de, Deccâl'e de denir. Lâkin ikincisi dâima Deccâl kay-dıyle birinciden ayırdedilir. Deccâl'e Mesîn denilmesi, kendisinden hayır silindiği, yâhud gözlerinden biri silik olup tek gözlü olduğu, yâhud yeryüzünü kısa zaman içinde dolaĢacağı içindir. Meryem oğlu îsâ'ya Mesîh denmesi hakkında türlü türlü vecihler beyân edilmiĢ ise de, kelimenin Ġbrânîce "MeĢîha"dan alındığına dâir olan vecih, hepsinden kuvvetli görünüyor. 1283[137] Buhârî bu fıkrada, o zâtın Mesîh ve Messîh isimleri arasında fark görmediğini hikâye ediyor. Bu iki isim arasında fark olduğu görüĢleri de vardır.
956
100-....... Bize el-Leys, Yezîd ibn Ebî Habîb'den; o da Ebu'l-Hayr'dan; o da Abdullah ibn Amr'dan; o da Ebû Bekr es-Sıddîk'dan tahdîs etti. Ebû Bekr, Rasülullah'a: Bana bir duâ öğret de, namazımın içinde (yânî sonunda) onunla duâ edeyim, demiĢ. RasûluIIah da: "Allâhumme innî zalemtu nefsi zulmen kesîran. Ve lâ yagfiru'z-zunûbe illâ ente. Fağfir lî ıhağfiraten min indike ve'rhamnî. Ġnneke ente'l-gafûru'rrahîmu (—Yâ Allah, Ģübhesiz ben kendime çok zulüm ettim. Günâhları mağfiret edecek de ancak sensin. Öyle ise kendi rahîmiyyet katından gelen bir mağfiret ile bana mağfiret ve bana rahmet eyle. ġübhesiz ki. Gafur ve Rahîm, ancak Sen'sin), de" buyurdu 1284[138].
1284[138] Bu hadîsi sahâbî sahâbîden rivayet etmiĢtir. Bundan dolayı da hadîscilerden kimi Abdullah ibn Amr'ın müsnedinde, kimi ise Ebû Bekr'in müsnedinde zikretmiĢlerdir. Hadîste taleb, niyaz ve rahmetle ikmâl ediliyor. Ve-duâ Allah'ın Gafûriyet ve Rahîmiyetine Ġltica ile sona erdiriliyor, ki bu mübarek duanın cevâmi'u'l-kelimden olduğuna Ģübhe yoktur. Zîrâ kul, büyük ve çok zulüm sahibi olmak gibi taksîrâtınm kemâlini i'tirâf etmekle beraber, mağfiret ve rahmetten ibaret olan in'âmın kemâlini de taleb ediyor. Mağfiret, cehennem ateĢinden uzak bırakılmak, rahmet de cennete girdirilerek Rabb'a nazardan hissedar kılınmaktır. Ne saadet! Ne büyük kurtuluĢ ve zafer!
957
69- Teşehhüdden Sonra (Selamdan Önce) Vacib Olmaksızın Tercih Olunacak Dua Babı
101-.......Bana ġakîk, Abdullah ibn Mes'ûd'dan tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Bizler Peygamber'in beraberinde namaz içinde bulunduğumuzda, es-Selâmu ala Ġlâhi min ibâdihi, esSelâmu alâfulânin vefulânin (= Allah'a kullarından selâm olsun. Fulân ve fulân meleklere de selâm olsun) der idik. Peygamber (S) bize: 'Allah'a selâm olsun demeyin. Çünkü Selâm, Allah'ın kendisidir. Lâkin Ģöyle deyiniz: Et-Tahıyyâtu ve's-salâvâtu ve't-tayyibâtu. EsSelâmu aleyke eyyuhen-nebiyyu ve mhmetullahi ve berekâtuhu. es-Selâmu aleynâ ve alâ ibâdVllâhVssâlihıyn. Zîrâ sizler bu Ġbâdi''llâhi''s-sâlihıyn "ı söylediğiniz zaman, gökte olan her kula -yâhud gök ile yer arasındaki her sâlih kula- râci' olmuĢ olur. (Sonra da:) EĢhedu enlâ ilahe ille'l-lâh ve eĢhedu enne Muhammeden abduhu ve rasûluhu deyiniz. Sonra musallîen çok beğendiği duayı seçer de onunla niyazda
958
bulunur" buyurdu 1285[139].
70- Namazı Kılıp Tamamlanıncaya Kadar Alnını ve Burnunu Eliyle Silmeyen Kimse Babı
Ebû Abdillah el-Buhârî: Ben el-Humeydî'yi gördüm ki, o musallînin namaz içinde iken alnını elle mesh edip silemiyeceğine bu gelecek hadîsle ihticâc ediyordu, dedi.
102-....... Bize HiĢâm, Yahya'dan; o da Ebû Seleme'den tahdîs etti. O, Ģöyle demiĢtir. Ben (Kadir gecesini) Ebû Saîd'e sordum. O, Ģöyle dedi: Ben RasûluIIah (S)'ı su ve çamur içinde secde eder hâl-ile gördüm. Hattâ (namazdan çıktığımızda) Rasûlullah'ın alnında çamur izini gördüm 1286[140].
1285[139] Buradaki "Sonra en çok beğendiği duayı seçer" ta'bîri, duaların vâcib olmayıp, mcndûb olduğuna delâlet etmiĢtir. TeĢehhüdden sonra Peygamber'e salât okumak ġafiî'ye göre vâcibdır. Bâzılarına göre ise bu da mendûbdur 1286[140] Peygamber unutarak yâhud da ru'yâsının tasdiki için bilerek burnundan çamur izini silmemiĢti. Ġnsanlar görsün de bu gecenin o gece olduğunu istidlal etsinler diye. Peygamber'in bunu hissetmemiĢ olması yâhud cevazını beyân için bilerek
959
71- (Namazın Sonunda) Selam Vermek
Babı
103-.......Bize ez-Zuhrî, Hind bintu'I-Hâris'ten tahdîs etti. Ümmü Seleme (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) :namâzdan- selâm verdiğinde, selâmını tamamladığı zaman kadınlar hemen kalkarlar , Rasûlullah da ayağa kalkmadan evvel azıcık dururdu 1287[141]. Ġbn ġihâb Ģöyle demiĢtir: Öyle sanıyorum ki Allah en iyi bilendir-Rasûlullah'ın bu bekleyip
terketmiĢ olması da muhtemildir. Müellif Buhârî bu ihtimâllerden dolayı bu husustaki iĢi, bununla istidlal eden Humeydî'ye muvafakat veya muhalefette müc-tehide bırakıp, hüküm vermemiĢtir. Bu hadîs, daha geniĢ olarak aynı kitabın "Çamur içinde iken de burun üzerinde secde etmek" unvanlı 54. babında da geçmiĢti. 1287[141] Namazdan çıkmak için selâmın farz veya sünnet olduğu mes'elesinde görüĢler ayrılmıĢtır.'Mâlik, ġafiî ve Ahmed ibn Hanbel'e göre selâm rükündür; namazdan cüzdür; namaz onunla tamâm olur. Selâm vermedikçe namazdan çıkmak caiz değildir. Ebû Hanîfe'ye göre bir rivayette vâcib, diğerinde sünnettir. Bu hadîs, Peygamber'in namazdan çıkmak için selâma devam ettiğini iĢ'âr edicidir. Buna delâlet eden diğer hadîsler de çoktur. "Sallû kemö raeytuınûnî usalli" hadîsiyle ise, bu kat'î olarak sabittir
960
eğlenmesi, kadınlar, cemâatin namazdan çıkmıĢ olanları kendilerine yetiĢmezden evvel savuĢmuĢ bulunsunlar içindir 1288[142].
72- Bab: İmamla Namaz Kılan Kimse İmam Selam Verirken Selam Verir
Ve ibn Umer, imâm selâm verdiği vakit, arkasında olanların hemen selâm vermelerini müstehâb görürdü 1289[143].
104-... Itbân (R): Biz Peygamber'le birlikte namaz kıldık. 0 selâm verdiği vakit, biz de selâm verdik, demiĢtir 1290[144].
1288[142] Bu sözden Peygamber'in, kadınların mescidden çıkmalarına vakit bırakmak için biraz beklediği anlaĢılıyor 1289[143] Ġbn Umer'in bu haberini Ġbn Ebî ġeybe ma'nâsıyle rivayet etmiĢtir. 1290[144] Bu hadîs, evvelce daha mufassal bir lâfızla Kitâbu'sSalât'm 46. babında geçmiĢti. Buhârî bunu Sahîh 'inin on yerden fazla yerlerinde tahrîc etmiĢtir. Burada Buhârî'nin bu hadîsten çıkarmak istediği hüküm, me'mûmun -duâ ve diğer Ģeylerle meĢgul olarak- selâmını imâmın selâmından sonraya bırakmaması müstehâb olduğudur. Ġbn Umer'in haberini de bunun için rivayet etmiĢtir.
961
73- İmamın Selamına Karşılık (Olmak Üzere Üçüncü Bir) Selâmı Tekrar Etmeyen ve Namazın İki Selâmı İle İktifa Eden Kimse Babı
105-....... Bize Ma'mer, ez-Zuhrî'den haber verdi. O, Ģöyle demiĢtir: Bana Mahmûd ibnu'r-Rabî haber verdi ve Rasûlııllah'ı hatırladığını, evlerinde bulunan bir kovadan ağzına su alıp püskürdüğünü hatırladığını söyledi. Bu Mahmûd Ģöyle dedi: Ben Itbân ibn Mâlik el-Ensârî'dcn sonra Salim oğullan'nın birinden iĢittim. Itbân Ģöyle dedi: Ben kendi kavmim olan Salim oğullan'na namaz kıldırır Ġdim. Peygambcr'e geldim de: Gözlerimi inkâr eder oldum. SelĠer benimle kavmimin mescidi arasında engel oluyor. Gönlüm arzu etti ki, Sen bize gelsen ve benim evimde bir yerde namaz kıldırsan, ben de o yeri bir mescid edinsem, dedim. Rasûlullah: "ĠnĢâallah (bunu)yaparın?" dedi. Ertesi sabah Rasûlullah, beraberinde Ebû Bekr olarak, gündüz Ģiddetlendikten sonra bana geldi. Peygamber içeri girme izni istedi. Ben de izin verdim. Eve girdiğinde oturmadı, hemen:
962
"Evinizin neresinde namaz kıldırmamı isliyorsun?" dedi. Akabinde Itbân Peygambere, namaz kıldırmasını arzu ettiği münâsib bir yeri gösterib iĢaret etti. Orada Peygamber namaza durdu. Biz de arkasında saff olduk. Selâm verdiği vakit, biz de selâm verdik 1291[145].
74- Namazdan Sonra Zikr (Etmek) Babı
106-.......Ġbn Abbâs (R) Ģöyle haber vermiĢtir: Ġnsanlar farz namazdan çıkınca yüksek sesle zikretmek
1291[145] Buhârîbu hadîsi Kitâbu's-Salât, "Evlerde mescidler..." unvanlı 46. bâbda, küçük Ġâfiz farkıyle ve ayrı tarîkten rivayet etmiĢti. Hadîsin buradaki baĢlığa dciîl olan yeri, son cümlesidir. Namazdan çıkmak için kaç kerre selâm verilir? Bu selâmlar ikidir. Birçok hadîslerde bildirildiği üzere musallî bir kerre sağ tarafına yanağın akı görıinün-ceye kadar dönüp "es-Selâmu aleyküm ve rahmetullah", bir kerre de sol tarafına yine yanağın akı görününceye kadar dönüp "es-Selâmu aleykıım ve rahmetullah" der. Namazdan çıkarken selâmın sünnet olan lâfzı iĢte budur. Peyganıber'in baĢka lâfız ile selâm verdiğini rivayet eden yoktur. Mâlikîler imâma selâmı redd olmak üzere, muktedînin kıbleye yönelerek üçüncü bir selâm daha vermesini müstehâb görürler. Buhân muktedînin üçüncü selâmı vermeksizin yalnız iki selâm Ġle yetineceğine delîl olmak üzere, bu Itbân ibn Mâlik hadîsini buraya getirmiĢtir. Buhârî, bilindiği üzere, mes'elede ayrı görüĢler olduğu zaman baĢlığı kesin hüküm ver-miyecek bir ifâde ile yazıyor.
963
(tâ) Peygamber (S)'in zamanında var idi. Yine aynı senedle Ġbn Abbâs: Ben bu sesi iĢitir iĢitmez, bununla {yânî zikr seslerinin yükselmesiyle) insanların namazdan çıktıklarını bilirdim, demiĢtir 1292[146].
107- Bize Alî ibnu Abdillah haber verip Ģöyle dedi: Bize Sufyân (ibn Uyeyne) tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Amr (ibn Dînâr) tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Ebû Ma'bed, Ġbn Abbâs'tan haber verdi. Ġbn Abbâs (R): Ben Peygamber (S)'in namazı bitirdiğini tekbîrden anlardım, demiĢtir. Alî ibnu'l-Medînî dedi ki: Bize Sufyân, Amr'dan tahdîs etti. Amr ibn Dînâr: Ebû Ma'bed, Ġbn Abbâs'm 1292[146] Seleften bâzıları farz namazdan sonra tekbîr ile Allah'ı anmakla sesi yükseltmenin müstehâb olduğuna bu hadîsle istidlal etmiĢlerdir. Zîrâ Ġbn Abbâs, Peygamber zamanında yapılan bir Ģeyi haber veriyor ki, bu merfü' haber hükmündedir. Hâlbuki mezheb imamları tekbîr ve zikr ile ses yükseltmenin müstehâb olmadığında müttefiktirler. Yalnız müteahhırînden Ġbn Hazin bunu müstehâb görüyor. Ġmâm ġafiî, bu hadîsi Peygamber'in dâima yapmayıp bâzı kerreler sahâbîlerine zikrin keyfiyyetini öğretmek için cehren zikretmiĢ olduğuna hamledip, namazdan çıktıktan sonra imâmın da me'mûmun da gizlice zikretmelerini ve öğretme maksadı bulunursa, öğretmek için açıktan edilip sonra gizlenmesini tercîh etmiĢtir.
964
azadlı kölelerinin en doğru söz-lüsüdür, demiĢtir. Alî ibnu'l-Medînî: Ebû Ma'bed'in ismi Nâfiz'dir, dedi 1293[147].
108-.......Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir: Fakirler Peygamber'e geldiler de: Servet sahihleri en yüksek dereceleri ve devamlı ni'meti alıp gittiler. Onlar bizim kıldığımız gibi namaz kılıyorlar, bizim oruç tuttuğumuz gibi oruç tutuyorlar. Onların artık malları var da onunla hacc ediyorlar, umre yapıyorlar, cihâd ediyorlar, sadaka veriyorlar, dediler. Peygamber (S) Ģöyle buyurdu: "Size bir Ģey haber vereyim mi ki, siz, onu yaptığınız takdirde hem (bu hususlarda) sizi geçmiĢ olanlara yetiĢesiniz, hem de sizden sonraya kalanlardan hiçbir kimse size yetiĢemesin 1294[148]? Ve içlerinde bulunduğunuz cemâat içinde en hayırlı
1293[147] Buhârî bunu Alî ibnu'I-Medînî'den; o da Sufyân ibn Uyeyne'den; o da Amr ibn Dînâr'dan olarak nakletmekle, bu Ebû Ma'bed hadîsinin sıhhatinde ta'n yapılamiyacağını, Ebû Ma'bed'in âdil bir râvî olduğunu, çünkü bunu Ahmed de Müsned'inde rivayet ettiğini... iĢaret etmiĢtir 1294[148] "Sizlerden sonraya kalanlar.."dan maksad, bu öğreteceğim zikri yapmayıp, derecelere nail olmakta geri kalanlar demektir
965
(ümmet) siz olasınız 1295[149]? Meğer ki (onların içinde size tavsiye ettiğim amelin) benzerini yapan biri bulunsun 1296[150]. Her farz namazdan sonra otuzüç kerre tesbîh eder, tahmîdeder, tekbîr alırsınız'1. Râvî dedi ki: Aramızda ihtilâf ettik: Bâzımız otuz üç kerre tesbîh, otuz üç kerre tahmîd eder, otuz dört kerre tekbîr alırız, dedi. Bunun üzerine (sormak için) yanına döndüm. O: Subhânallâhı, vel-hamdulVllahi ve Allâhu Ekber ta'bîrlerinden her biri otuz üçer oluncaya kadar 1295[149] En hayırlı olmakla vasıflanan ümmet, sadaka veren zenginlerle zikreden fakîr-lerin toplamı olmak daha uygundur. Bu hayriyyet, yalnız zikredici fakîrlere tahsîs edilirse, zikrin sadakadan mutlaka efdal olduğuna hükmetmek lâzım gelir ki, bu dâima böyle olmaz 1296[150] Bu istisna hükmünce, öğreteceğim zikirleri yapan zenginler, sizlerin aĢağısında kalmamıĢ olurlar demek gibidir. Bu takdîrce istisna edilen zenginler, Ģikâyet eden fakîrlere ya musâvî, ya onlardan efdal olmuĢ olurlar. Bundan da zikredici zenginlerin, zikredici fakirlerin -hiç değilse- aĢağısında olmadıkları istidlal olunur. Fakîrlere tesliyyet verici olan Peygamber'in bu öğretmesinden maksad, mutlaka zenginleri fakirlerin aĢağısında bırakmak değil, mâlî kudretleriyle yetiĢe-miyecekleri sevâblara, en yüksek derecelere ve devamlı nĠ'mete kolaylıkla yetiĢebilmelerinin yolunu göstermektir. Çünkü "Bu Allah'ın bir fadlıdır ki, onu kime dilerse ona verir" (el-Mâide: 54; eĠ-Hadîd: 21; el-Cumua: 4). "Allah'ın kiminizi kiminizden üstün kılmaya vesile yaptığı Ģeyleri temenni etmeyin...'1 (en-Nisâ: 31)âyetindeki nehiy ise, husulü mümkin olmayan Ģeyleri temenni hakkındadır
966
söylersin dedi 1297[151].
109-.......Bize Sufyân es-Sevrî, Abdulmelik ibn Umeyr'den; o da Mugîre ibn ġu'be'nin kâtibi Verrâd'dan tahdîsetti. Verrâd Ģöyle dedi: Mugîre ibn ġu'be, Muâviye'ye yazdığı bir mektûbda bana Ģöyle imlâ etti. Peygamber (S) her farz namazdan sonra: "Lâ ilahe UW-llâhu vehdehu la Ģerike lehu. Lehu 1-mülkü ve lehu yl-hamdu ve huve ala külli Ģey 'in kadîr. Allâhumme la mania limâ a 'tayte velâ mu 'tiye Uma mena He velâ yenfau ze 1-ceddi minke 1-ceddu (= Yegâne Allah'tan baĢka hiçbir ilâh yoktur. Onun hiçbir ortağı yoktur. Mülk O'-nundur.'Hamd O'na mahsûstur. Her Ģeye kudreti yeten de O'dur. Yâ Allah, Sen'in verdiğine mâni' olabilecek hiç yok; vermediğini
1297[151] Bu rivayete göre râvî Sumeyy baĢka türlü, ihtimâl ki on bir kerre tesbîh ve tahmîd ve tekbîr edeceğini anlamıĢ. Ehlinden kendisine muhalif olan zât, tekbîrin otuz dört kerre olacağım söylemiĢ. Ebû Hureyre'den hadîsi alıp bu mes'elede hakem edinilen Ebû Salih, doğrusu otuz üç tesbîh, otuz üç tahmîd, otuz üç tekbîr olduğunu söylemiĢ. Fakat bu konuda birbirine muhalif rivayetler çoktur. Yalnız Aynî bunlardan on altısını tesbît etmiĢtir. Biz hulâsa olarak Ģunu diyebiliriz ki, bu zikirlerin adetleri hakkındaki rivayetler muhtelif olduğu gibi tertîb-leri arasında da ihtilâf vardır.
967
verebilecek de hiç yok. Zenginlik sahibinin zenginliği ve bahtı, Sen'in lûtfun ve ihsanın yerine geçip de kendisine fâide veremez}" der idi 1298[152]. Ve ġu'be, Abdulmelik'ten de bu hadîsi rivayet etti. Ve yine ġu'be, el Hakem'den; o da el-Kaasım ibnu Muhaymira'dan; o da Ver-râd'dan olmak üzere bu hadîsi rivayet etti. el-Hasen el-Basrî: Bu "el-Ceddu", zenginliktir, dedi 1299[153].
75- Bab: İmam Selam Verdiği Zaman İnsanlara Yönelir
110-....... Bize Ebû Raca, Semûre ibn Cundeb {R)'den tahdîs etti. O: Peygamber (S) bir namaz kıldığı zamâh (selâm verdikten sonra) yüzünü bize doğru
1298[152] Namazdan sonra bu zikri okumak müstehâb olduğu gibi, okunması müstehâb diğer zikirler de vardır. Muâviye bu zikri esasen biliyordu. Bildiği hâlde Mugî-re'ye yazıp sormasındaki maksadı bildiğini takvîye ve te'kîddir. ġayet unutulmuĢ bir parça varsa bu suretle hatırlamak ve bunu herkese yaymaktır 1299[153] Bunlar hadîsin diğer tarîkleridir. Bunları Sirâc kendi Müsned'inde; diğerleri de kendi kitâblannda mevsûlen rivayet etmiĢlerdir
968
döndürürdü, demiĢtir 1300[154]. 111-....... Zeyd ibn Hâlid el-Cuhenî (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) Hudeybiye'de geceleyin yağan yağmurdan sonra bize sabah namazı kıldırdı. Namazdan çıkınca yüzünü cemâate döndürdü de: "Azız ve Ceiîi olan Rabb'ımzın ne buyurduğunu bilir misiniz?" dedi. Sahâbiler: Allah ve Rasûlu en bilendir, dediler. Rasûlullah dedi ki: "Allah: Kulfanmdan kimi bana mü'min, kimi kâfir (olarak) sabaha eriĢti. Her kim Allah 'in fadl ve rahmeti ile üzerimize yağmur yağdı dedi ise, iĢte o baha îmân etmiĢ, yıldıza îmân etmemiĢtir. Her kim defulân vefulân yıldızın nev'i
1300[154] Buhârî bu hadîsi Sahfh'inin onbirden fazla yerinde, ayrı ayrı mes'elelere delîl olmak üzere rivayet etmiĢtir. Buradaki rivayet Cenâiz Kitâbı'nda gelecek uzun hadîsin mukaddimesidir. Âlimlerin bâzıları: "Ġmâmın, me'mûm olanlara arkasını dönmesi, imamlık hakkına müsteniddir. Binâenaleyh namaz bitince arkaya dönmenin sebebi zail olacağından, rnü'mir^lere karĢı büyüklenmeyi kaldırmak için onlara yönelmesi lâzım gelir" demiĢtir. Bâzılarına göre de bu, cemâate katılmak isteyen hâriçteki kimsenin artık namazın bitmiĢ olduğunu istidlal etmesi için müstehâb kılınmıĢtır. Zîrâ imâmın yüzü selâmdan sonra da kıbleye dönük olsa, hâlâ namaz kılınıyor zanneder. Bu hadîsin zahirine göre, imâm namazdan sonra zikrullah gibi bir sebeb-den dolayı otursa yüzünü cemâate dönecek. Hanefîlerin kavli budur. ġâfiîler ise, sağ tarafını cemâate, sol tarafını da mihraba döner, derler.
969
(yâni batıp doğması) ile üzerimize yağmur yağdı dediyse iĢte o, bana îmân etmemiĢ, yıldıza îmân etmiĢtir" buyurdu 1301[155].
112-.......Enes (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) bir gece yatsı namazını gecenin bir kısmına kadar geriye bıraktı. Nihayet namazı kıldırdığı zaman yüzünü bizlere döndürdü de: "Ġnsanlar namazı kılmıĢ ve uyumuĢlardır. Sizler ise namazı beklediğiniz müddetçe bir (nevi') namaz içinde olmakta devam etmiĢsinizdir" buyurdu 1302[156].
1301[155] Bu hadîslerde "Fulân ve fulân yıldızın batıp doğması ile üzerimize yağmur yağdı" demek, yağmurun yıldızın fiili olduğuna kaail olarak söyledikleri; için, ya Ģirk ma'nâsma küfürdür, yâhud da ni'meti nankörlük ma'nâsına küfürdür, ki, bu da verici ve mâni' olucu Allah olduğuna îmânları olup, nail oldukları nzıktan dolayı Allah'ı anmayı unutup, müĢriklere benzeyerek yıldızlardan bahsedenler hakkında sâdık olur. Her iki ma'nâca da ilâhî ni'metleri yıldızlara isnâd etmek, dînen yasaktır. Çünkü birinci ma'nâya göre küfür sarihtir. Ġkinci ma'nâya göre çirkin bir hatâdır. Çünkü hem dîne aykırıdır, hem de kâfirlerin söyledikleri bir söze benzemektedir 1302[156] Buhârî bu hadîsi Mevâkıti's-Salât Kitâbı'nın "Yatsı namazının vakti gece yarı sına kadardır..." unvanlı 27. babında da tahrîc etmiĢti. Hadîsin buradaki baĢlığa delîl olan kısmı, "Namazı kıldırdığı zaman yüzünü bizlere döndürdü" fıkrasıdır
970
76- Selamdan Sonra İmamın Kendi Namaz Yerinde Biraz Eğlenmesi Babı
Ve Bize Adem Ģöyle dedi: Bize ġu'be ibn Haccâc, Eyyûb Sahtiyânî'den; o da Nâfi'den tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Ġbn Umer farzı kıldığı yerde, sünnetleri de kılardı 1303[157]. Ve (onu izleyerek) Kaasım ibn Muhammed de bunu yaptı. Ebû Hureyre'den, onun Peygamber'e ref ettiği zikr olunan "Ġmâm farz kıldığı yerde nafile kılmaz" sözü ise, sahîh değildir 1304[158].
113- Bize Ebu'l-Velîd tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Ġbrâhîm ibn Sa'd tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize ezZuhrî, Hâris'in kızı HĠnd'den; o da Ümmü Seleme'den 1303[157] Ġbn Umer'in bu fiilini Ġbn Ebî ġeybe mevsûlen rivayet etmiĢtir 1304[158] Buhârî farzı müteâkib nafileye kalkan kimsenin yer değiĢtirmesini emredici olup Ebû Dâvûd, Ġbn Mâce ve Beyhakî taraflarından rivayet edilen bu Ebû Hureyre hadîsi için; "Lâ yasıhhu = Sahîh olmaz" diyor. Çünkü bunda inkıta ve zaîflik vardır
971
tahdîs etti. Ümmü Seleme (R): Peygamber (S), (namazdan) selâm verdiği zaman yerinde azıcık beklerdi, demiĢtir. Ġbn ġihâb: Öyle zannediyorum ki, Peygamber'in bu beklemesi, -Allah en iyi bilendir- namaz kılıp da gitmekte olan kadınların çıkmaları (savuĢmaları) içindir, demiĢtir 1305[159]. Ġbn Ebî Meryem de Ģöyle dedi: Bize Nâfi' ibn Yezîd haber verip Ģöyle dedi: Bana Ca'fer ibn Rabîa haber verdi. Ona Ġbn ġihâb yazıp Ģöyle demiĢtir: Bana Fırâs oğulları'na mensûb bulunan Haris kızı Hind, Peygamber'in zevcesi Ümmü Seleme'den tahdîs etti. Bu Hind, Ümmü Seleme'nin arkadaĢlarından idi. Ümmü Seleme: Rasûlullah selâm verirdi de, mihrâbdan ayrılmazdan evvel kadınlar mescidden çıkar ve evlerine girerlerdi, demiĢtir 1306[160]. Ve Ġbnu Vehb dedi ki: Yûnus'tan; o da Ġbn ġihâb'dan. O: Bana Hind el-Firâsiyye haber verdi, 1305[159] Buna göre cemâatin hepsi erkeklerden olursa, bu eğlenme müstehâb olmaz 1306[160] Bu zikredilen hadîs hakkında diğer bir tarîktir. Bunu ve diğerlerinden çoğunu Muhammed ibn Yahya ez-Zuhlî, ezZuhriyyât kitabında mevsulen rivayet etmiĢtir.
972
demiĢtir 1307[161]. Ve Usmân ibn Umer dedi ki: Bize Yûnus, Zuhrî'den haber verdi. O: Bana Hind el-Firâsiyye tahdîs etti, demiĢtir 1308[162]. Ve ez-Zubeydî Ģöyle dedi: Bana ez-Zuhrî haber verdi. Ona da Hind bintu'l-Hâris el-KuraĢiyyetu haber vermiĢtir. Bu kadın Ma'bed ibnu'I-Mıkdâd'ın nikâhı altında idi. Bu Ma'bed de Zuhre oğullan '-nın yeminli dostu idi. Hind de Peygamberdin zevcelerinin yanlarına girer çıkardı. Ve ġuayb, Zuhrfden söyledi. O: Bana Hind elKuraĢiyye tahdîs etti, demiĢtir. Ġbnu Ebî Atîk da Ģöyle dedi: ez-Zuhrî'den, Yahya ibn Saîd tahdîs etti. Onu Ġbn ġihâb'dan; o da KureyĢ'ten bir kadından; o kadın da
1307[161] Ġbn Vehb'in bu haberini Nesâî mevsûlen rivayet etti. Bu daha tafsîliıdır. Kadınlar selâm verdiklerinde hemen kalkarlar, Rasûlullah ile birlikte namaz kılmıĢ olan erkekler duracakları kadar dururlar, Rasûlullah kalktığı vakit de erkekler kalkarlardı". Buna göre kalkıp çıkmaları için erkeklerin imâmı beklemelerinin sünnet olduğu da anlaĢılıyor. 1308[162] Usmân ibn Umer'in hadîsini Buhârî, aynı kitabın gelecek olan "Kadınların Mes-cidlere çıkmaları..." unvanlı 81. babında nvâyet etti
973
Peygamber'den tahdîs etmiĢtir 1309[163].
77- İnsanlara Namaz Kıldırıp Da Bir İhtiyacı Hatırlayan ve İnsanları (Omuzlara) Üzerinden Geçerek Giden Kimse Babı 1310[164]
114-.......Ukbe ibnu'l-Hâris (R) Ģöyle demiĢtir; Medine'de Peygamber'in arkasında ikindi namazı, kıldım. Peygamber selâm verdi. Sonra kalktı, acele acele ve cemâatin omuzları üstünden aĢarak, kadınlarına mahsûs hücrelerden birine gitti. Ġnsanlar, Peygamber'in bu sür'atli gidiĢinden ürktüler 1311[165].
1309[163] Yalnız bu sonuncu ta'lîk mevsûl değildir. Çünkü Hind, tâbiiyye'dir. Buraya ka-darkĠ bütün ta'lîklerin hepsi diğer hadîsçiler tarafından mevsûlen rivayet edilmiĢtir. Sonuncusu da diğer tariklerde mevsûl olduğundan, sâdece Ģekil bakımından mevsûl değü, hakikatte o da mevsûldür 1310[164] Buhârî buradaki baĢlık ile, bundan Önce geçen "Selâmdan sonra biraz oturma.." hükmünün, hemen kalkmayı gerektiren bir ihtiyâç olmadığı vakte mahsûs olduğunu, hemen kalkmayı gerektiren bir ihtiyâç varsa, imâmın o beklemeyi terk edebileceğini hadîsteki Peygamber'in fiili ile istidlal edip, göstermek istemiĢtir (Aynî). 1311[165] Sahâbîler'in bundan ürküp korkmaları tabiî idi. Onlar Peygamber'de ne zaman böyle alıĢmadıkları bir fevkalâdelik görseler, acaba istenmeyen bir hâdise mi oldu diye, dâima korkarlardı.
974
Biraz sonra cemâatin yanına çıktı. Ve onların, kendinin sür'atli gidiĢinden hayret ettiklerini görünce: "(Namâzda iken) bizde biraz altın olduğunu hatırladım 1312[166]. Onun beni alıkoymasını istemedim de taksim edilmesini (ve dağıtılmasını) emrettim" buyurdu 1313[167].
78- Namazdan Çıkınca Sağa ve Sola Bükülüp, Sağdan ve Soldan İşine Gitmek Babı
Enes ibn Mâlik, namazdan çıkınca kâh sağa, kâh sola döner gider, ve sırf sağa dönmeyi araĢtıran yâhud
1312[166] Bu, namaz içinde namaza âid olmayan bir Ģeyi düĢünmekle namaza bozukluk arız olmadığını gösterir 1313[167] Buradaki alıkoymaktan maksad, altınları hatıra getirip de Allah'a yönelmekten meĢgul etmek demektir. Peygamber "Öyle adamlar vardır ki, onları ne bir ticâret, ne bir alıĢ veriĢ Allah zikretmekten, dosdoğru namaz kılmaktan, zekâti vermekten alıkoymaz... "(en-Nûr:37) âyetinin mantûkunca,hiçbir ticâret ve hiçbir dünyevî gailenin kendilerini Allah'ı anmaktan alıkoymayan büyükler zümresinin baĢı olduğu hâlde, bu düĢünceye varması, ihtiyatının kemâlinden olmakla beraber, dünyâ metâimn,mal ve menfâatin insanları hakk yolundan azdırmaktaki acîb te'sîrini bi'1-fiil göstermek için de olduğu hâtıra gelir. Buhârî bu hadîsi Zekât, Ġsti'zân Kitâbları'nda da rivayet etmiĢtir.
975
sağa bükülmeyi kasdedenleri ayıplardı 1314[168].
115-.......Abdullah ibn Mes'ûd (R) Ģöyle dedi: Herhangi biriniz (namazdan çıkarken) muhakKak sağ tarafına dönmek, üzerine vâcibdir zannederek Ģeytâna namazından bir hisse ayırmasın 1315[169]. Yemîn olsun, ben Peygamber'in sol tarafa döndüğünü çok kerreler görmü-Ģümdür 1316[170].
1314[168] Enes'in bu fiili, Müsedded'in el-Müsnedu'i-Kebtr'inde mevsûlen rivayet edilmiĢtir. Enes'in bu rivayetini te'yîd eden haberler çoktur. Bu cümleden olarak Ġbn Mâ-ce'nin sahîh sened ile rivayetine nazaran Abdullah ibn Amr: "Namazda Rasûlullah'ın sağına da soluna da büküldüğünü görmüĢümdür" dediği gibi, Alî ibn Ebî Tâlib de: "Namaz kılanın iĢi sağ cihette ise sağma, sol cihette ise soluna döner" demiĢtir 1315[169] ġeytâna hisse ayırmak, böyle bâtıl bir i'tikaad yüzünden vesveseye düĢüp Ģeytânı sevindirmek ve onun masharası olmak demektir. 1316[170] Müslim'de Enes'ten diğer bir rivayet vardır: Bunda râvî Suddî, Enes'e: Namaz kıldığımda, namazdan nasıl çıkayım? Sağımdan mı, yoksa solumdan mı? diye sordum. Ben Rasûlullah'm ekseriya sağ taraftan çıktığını görürdüm dedi, diyor. Buhârî'nin ta'lîkina Müslim'in bu rivayeti munâfi' gibi görünüyorsa da ha-kîkatîe aralarında zıdlık yoktur. Çünkü Buhârî'nin rivayetinde söl cihete doğru bükülüp gitmenin men' olunduğuna dâir bir iĢaret yoktur. Yalnız sağ tarafı iltizâm edenlere ayıplaması vardır ki, bu ayıplama sağa dönmenin vücûbunu i'ti-kaada râci'dir. Nitekim hadîste Ġbn Mes'ûd bu içtihadı reddetmiĢtir.
976
79- Çiğ Sarımsak, Soğan ve Pırasa Yemek Hakkında Gelen Hadisler Babı
Ve Peygamber(S)'in: "Her kim açlıktan yâhud (sevip rağbet etmek veya katık edinmek gibi) baĢka bir sebebden dolayı sarımsak yerse, sakın bizim mescidimize yaklaĢmasın" sözü 1317[171].
116-.......Ġbn Umer (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) Hayber gazvesinde "Her kim Ģu yeĢillikten yânı sarımsaktan yediyse, mescidimize yaklaĢmasın" buyurdu 1318[172].
N'evevî, Ġbn Mes'ûd ile Enes hadîsindeki Peygamber'in ençok sağa veya sola döndüğüne âid haberi Ģöyle te'lîf eder: "Her iki sahâbî de Peygamber'in hem sağa, hem sola doğru dönüp gittiğini çok görmüĢ olup, Ģu kadar ki, herbiri kendi i'tikaadına göre ekseriyetin hangi fiilde olduğunu haber vermiĢtir" der 1317[171] Bu, hadîsin lâfzı değildir. Fakat bu, musannif Buhârî'nin derin fıkhı anlayıĢı ve hadîsi -ma'nâsıyle zikretmeye cevaz vermesindendir. Açlık ve diğerleriyle kayıtlama, Müslim'in Câbir'den rivayet ettiği hadîsin bâzı tarîklerinde gelen sahâbî kavlinden alınmıĢtır 1318[172] Metinde de tasrîh edildiği üzere, bu hadîs Hayber'de söylenmiĢtir
977
117-.......Bize Ġbn Cureyc haber verip Ģöyle dedi: Bana Atâ haber verip Ģöyle dedi: Ben Câbir ibn Abdillah'tan iĢittim, Ģöyle dedi: Peygamber (S) sarmısağı kasdederek: "Her kim bu yeĢillikten yerse mescidlerimize namaza gelmesin" buyurdu. Râvî Atâ ibn Ebî Rebâh dedi ki: Câbir'e (yâhud Abdulmelik ibn Cureyc dedi ki: Atâ'ya): Acaba hangi sarmısağı kasdediyor? dedim. Zannıma göre sarmısağın ancak çiğini kasdediyordu, dedi. Ve Mahled ibn Yezîd (193), Ġbn Cureyc'den olmak üzere Ģöyle dedi: Ancak kokusunu murâd etti, cevâbını verdi-(demiĢtir) 1319[173].
118- Bize Sâid ibn Ufeyr tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Ġbnu Vehb, Yûnus'tan, o da Ġbn ġihâb'dan tahdîs
1319[173] Bu hadîslerden çıkarılan hüküm, çiğ sarmısağı yemek haram değil, mekruhtur. Zâhiriyye âlimlerinden bâzısı sarmısağın harâmliğına kaail olmuĢtur. Kerâhati kokusundan dolayıdır. Zîrâ gerek mesciddeki cemâat, gerek mescid dıĢındaki hâzırlar kokusundan eziyet duyarlar. Soğan, pırasa, turp gibi çirkin kokusu olan yeĢillikler de sarmısak gibidir. Bu hadîslerden bu gibi çirkin kokulu Ģeylerle Ģaibeli yiyeceklerin çiğ olarak yenmesinde kerâhetolduğu gibi, bunları yiyenlerin koku gidinceye kadar mescide ve diğer topluluklara varmaktan nehyolundukları anlaĢılıyor
978
etti. Atâ dedi ki, Câbir ibn Ab-dillah Ģöyle söyledi: Peygamber (S) Ģöyle buyurdu: "Her kim sarmısak yâhud soğan yemiĢ bulunursa bizden -yâhud mescidimizden- uzak dursun ve evinde otursun" 1320[174]. Yine aynı senedle gelen hadîste, Peygamber (S)'in yanına içinde taze sebzeler bulunan bir tencere getirildi. Peygamber onda hoĢ olmayan bir koku duydu. Ne olduğunu sordu. Ġçinde olan sebzelerin ne olduğu kendisine haber verildi. Bunun üzerine sahâbîlerin yanında bulunanlardan birine (iĢaret ederek), ona: "Götürünüz" buyurdu. (O sahâbî de Peygamber'in) böyle yaptığını görünce, onu yemek istemedi. Bunun üzerine Peygamber: "Sen bundan ye, zîrâ ben senin munâcât etmediklerinle munâcât ederim" buyurdu 1321[175].
1320[174] Metnin buraya kadar olan kısmı ayrı, bundan sonrası da ayrı bir hadîstir. Ancak senedleri bir olup, aynı mes'elede birbirini tamamladıkları için Buhârî ikisini bir yere toplamıĢtır. Hattâ Ģârih Ġbn Hâcer Askalânî, birinci kısmın Hayber'de, ikinci kısmın hicretin baĢlangıcında vâki' hadîsler olduğunu tasrîh ederek, aralarında en az altı senelik bir zaman fasılası bulunduğunu haber veriyor. 1321[175] Munâcât, bir kimseye fısıldamak ma'nâsmadır. Allah'a
979
Ve Ahmed ibn Salih, ibn Vehb'den olmak üzere "Utıye bi-kıdrın fîhîhadirâtun" yerine, "Utıye bi-bedrin fîhî hadırâtun"demiĢtir. Ġbn Vehb: "Bedr"den maksadı "Tabakan fîhî hadırâtun (Ġçinde yeĢil sebzeler bulunan tabak)" dur demiĢtir. el-Leys ile Ebû Safvân, Yûnus'tan bu kıdr kıssasını zikretmediler (de, sâdece ilk hadîsle yetindiler). (Müellif, yâhud Ģeyhi Saîd ibn Ufeyr yâhud da Ġbnu Vehb:) Bu kıdr kıssası Zuhrî'nin (mudrec olan) sözünden mi, yâhud zikredilen hadîsin içinde mi rivayet edilmiĢtir, bilmiyorum, demiĢtir.
119-.......Abdulazîz Ģöyle demiĢtir; Bir kimse Enes ibn Mâlik'e: Peygamber(S)'den sarmısak hakkında ne iĢittin? diye sordu. O da: Peygamber (S): "Her kim Ģu yeĢillikten yedi ise bize yaklaĢmasın ve bizimle birlikte namaz da kılmasın" buyurdu, dedi.
niyâzâ munâcât denmesi, gizleme cihetiyle olduğuna binâendir. Buradaki munâcât, hâzırların muttali' olamayacakları veçhile, meleklerle tekellüm ma'nâsmadır.
980
80- Çocukların Abdest Almaları, Kendilerine Temizlenmek ve Gusl Etmenin Ne Zaman Vacib Olacağı, Cemaat Namazı İle Bayram ve Cenaze Namazlarında Hazır Olup Yetyişkinlerin Saflarına Dahil Olmaları Babı
120-.......Bize ġu'be tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Süleyman eĢ-ġeybânî'den iĢittim, Ģöyle dedi: Ben Ebû Amr eĢ-ġa'bî'den iĢittim, Ģöyle dedi: Bana, Peygamber ile birlikte yolu kenarda kalmıĢ bir kabre uğrayan bir zât haber verdi. Peygamber o kabrin yanında sahâbîleri-ne imâm olmuĢ, sahâbîleri de o kabrin arkasında saff bağlamıĢlardır. Süleyman ġeybânî dedi ki: Ben ġa'bî'ye: Yâ Ebâ Amr, bunu sana nakleden sahâbî kimdir? diye sordum. O: Ġbnu Abbâs'tır, dedi 1322[176].
1322[176] Hadîsin bâb baĢlığına Ģâhid olan yeri "Peygamber o kabrin yanında sahâbîleri-ne imâm oldu, sahâbîleri de o kabrin arkasında saff bağladılar" fıkrasıchr. Bu hadîs Kitâbu'l-Cenâiz rivayetlerine dâhil olmak lâzım gelirken, Buhârî'nin bunu burada açtığı bâbda zikretmesindeki hikmet, kıssanın cereyan ettiği zamanda henüz baliğ olmamıĢ bulunan Ġbn Abbâs'ın o cenaze namazında ve o cemâatte hâzır olmasıdır. Bu hadîsi burada rivayet etmekte çocukların cemâatte hâzır ve safflara
981
121-.......Bana Safvân ibnu Suleym, Atâ ibn Yesâr'dan; o da Ebû Saîd el-Hudrî'den tahdîs etti. Peygamber (S): "Cumua gününün yıkanması her baliğ olan kimseye vâcibdir" buyurmuĢtur 1323[177].
122-.......Bize Sufyân, Amr ibn Dînâr'dan haber verdi. O Ģöyle demiĢtir: Bana ibn Abbâs'ın azadlisı olan Kureyb haber verdi. Ġbn Abbâs (R) Ģöyle demiĢtir: Bir gece Peygamber'in zevcesi teyzem Mey-, mûne bintu'lHâris'in evinde kaldım. Peygamber uyudu. Gecenin bir' kısmında olduğu zaman RasûluJlah kalktı. Asılı duran küçük bir kırbadan hafîf bir abdest aldı. Râvî Amr ibn Dînâr bu abdestin pek ha-fîf olduğunu gösteriyordu. Sonra kalkıp namaza durdu. Ben de
dâhil olabileceklerini anlatmak istemiĢtir. 1323[177] Bulûğ ve ihtilâm, cumua yıkanmasının Ģartı olunca, cumua namazı da diğer namazlar da bulûğdan evvel vâcib olmamıĢ olur. Cumhurun kavli budur. Zâten Buhârî de Kitâbu'lCumua hadîslerinden olan bu hadîsi, bundan evvel ve sonraki iki hadîsle birlikte buradaki bâbda dercetmesi, bunu anlatmak içindir. Bununla beraber gusül için değilse de, abdest ve namaz ile mükellefiyetin çocuklara da daha evvel, yânî on yaĢında baĢladığını ileri sürenler vardır. Delilleri Ebû Davud'un Sw«e/f inde rivayet edilen iki rrierfû' hadîstir
982
kalktım, ve O'nun aldığı abdest gibi ben de abdest aldım. Sonra geldim ve Peygamber'in sol tarafına namaza durdum. Peygamber benim yerimi değiĢtirdi, beni sağ tarafına durdurdu. Sonra Allah'ın dilediği kadar namaz kıldı. Sonra yan üstü yatıp uyudu, hattâ horladi. Nihayet munâdî geldi, O'na namaz vaktini haber veriyordu. Peygamber kalktı ve onunla beraber namaza gitti, ve abdest almadan namaz kıldırdı. (Sufyân dedi ki:) Biz Amr ibn Dînâr'a: Ġnsanlar, Peygamber Jin gözleri uyur amma kalbi uyumaz derler (ne dersin?), diye sorduk. Amr da: Ben Ubeyd ibn Umeyr'den; Peygamberlerin ru'yâ-ları vahiydir, dedikten sonra "înnî erâfi'l-menâmi ennî ezbahuke Ben ru'yâmda seni boğazlıyorum diye görüyorum" (esSaffât. 102) âyetini okuduğunu iĢittim, dedi 1324[178].
123-.......Enes ibn Mâlik'ten. Ona da anne annesi Muleyketahdîs etti. Muleyke, Rasûlıülah için 1324[178] Buhârî bu hadîsi Kitâbu'I-Vudû', "Abdest almakta hafifletme yapma" unvanlı 5. babında da rivayet etmiĢti. Burada hadîsin bâb baĢlığına delîi olan kısımları, Ġbn Abbâs'ın çocuk olduğu hâlde abdest alıp, Peygamber'in yanında namaza durması... fıkralarıdır
983
hazırladığı bir yemeğe Rasûlullah'ı da'vet etmiĢti. Rasûlullah, o yemekten yedikten sonra: "Kalkınız da size namaz kıldırayım" buyurdu. Enes dedi ki: Ben hemen kullanıla kullanıla simsiyah kesilmiĢ olan hasırımıza varıp, üzerine (yumuĢa-sın diye) biraz su serptim. Rasûlullah namaza durdu. Yetîm benimle beraber, koca karı da bizim arkamızda "saff olduk. Rasûlullah bize iki rek'at namaz kıldırdı 1325[179].
124-.......Ġbn Abbâs (R) Ģöyle demiĢtir:Rasûlullah (S) Minâ'da sütresiz olarak namaz kıldırdığı sırada diĢi bir merkebe binerek karĢıdan geldim. Ben o zaman bulûğ yaĢına yaklaĢmıĢtım. Safflar-dan birinin önünden geçtim. Merkebi otlasın diye salıverdim. Ondan sonra saffa girdim. Bu yaptığıma kimse ses çıkarmadı 1326[180].
1325[179] Bu hadîs, Kitâbu's-Salât, "Hasır üzerinde namaz..» unvanlı 20. bâbda da geçmiĢti Buradaki baĢlığa delîl olan yeri "Yetîm benimle beraber... saff olduk fikrasidir. Çünkü yetîm sözü, küçük çocuğa delâlet etmektedir. 1326[180] Buhârî bunu Kitâbu'1-Üm, "Küçüğün hadîs iĢitmesi ne zaman sahîh olur?" unvanlı 18 bâbda da ayrı tarîkden rivayet etmiĢti. Burada çocuğun cemaatte ve safHarında, hâzır olması fıkrası, baĢlığa Ģâhid ve delîl olan kısmıdır.
984
125-.......Bize ġuayb, ez-Zuhrî'den haber verdi. O Ģöyle demiĢtir: Bana Urve ibn Zubeyr haber verdi. ÂiĢe: Peygamber, yatsıyı gecenin karanlığı Ģiddetlendiği zaman kıldırdı, demiĢtir. Ve râvî AyyaĢ Ģöyle dedi: Bize Abdu'I-A'lâ tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Ma'mer, ez-Zuhrî'den; o da Urve'den; o da ÂiĢe'den tahdîs etti. ÂiĢe Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah iĢâ namazını geç vakte kadar bıraktı. Nihayet Umer: Kadınlar ve çocuklar hep uyuyakaldılar diye Rasûlullah'a nida etti. Bunun üzerine Rasûlullah dıĢarıya çıktı da: "ġu muhakkak ki, yer halkından sizden baĢka hiç kimse bu namazı kılar değildir" buyurdu. (Râvî:) O günlerde Medine ahâlîsinden baĢka kimse namaz kılmazdı, dedi 1327[181].
126-.......Bize Sufyân es-Sevrî tahdîs edip Ģöyle
1327[181] Buhârî bu hadîsi Kitâbu Mevâkiti's-Salât, "Yatsı namazının fazileti" unvanlı 24. babında da ayrı tarîkten rivayet etmiĢti. Hadîsin buradaki baĢlığa delîl olan kısmı açıktır: Kadınlar ve çocukların mescidde,, cemâatte hâzır bulunmaları fıkrası, hadîsin burada getirilmesine sebebdir.
985
dedi: Bana Abdurrahmân ibnu Abis tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Ġbn Abbâs'tan iĢittim: Ġbn Abbâs'â biri: Rasûlullah ile birlikte (bayram namazgahına) çıkıĢta hâzır bulundun mu? diye sordu. Ġbn Abbâs: Evet (bulundum). O'na olan yakınlığım olmasaydı, orada bulunamayacaktım. -Râvî dedi ki: YaĢımın küçüklüğünden dolayı (bulunamayacaktım) demek istiyordu.- Yine Ġbn Abbâs dedi ki: Rasûlullah, Kesîr ibnu's-Salt'ın evinin hizasındaki sütunun yanına geldi. Sonra orada hutbe îrâd etti. Sonra kadınların bulunduğu tarafa gelip onlara va'z etti, hatırlatmalar yaptı ve sadaka vermelerini emretti. Bunun üzerine kadınlar, onların herbiri elini üzerindeki (yüzük vesaire gibi) halkalara uzatıp, zînetini Bilâl'ın eteğine atmaya baĢladı. Sonra Peygamber Bilâl ile birlikte evine döndü 1328[182].
1328[182] Bu hadîs, Bayramlar ve Ġ'tisâm Kitâbları'nda da gelecektir. Kendine mâlik oiup, kendini oyuna kaptırmayacak yaĢa gelen çocuğun bayram ve diğer ibâdet toplantı yerlerinde hâzır olmasının meĢru' olduğu bu hadîsten de anlaĢılıyor. Keza buna göre kadınlar bayram namazgahında hâzır bulundukları takdirde, imâmın onlara va'z ve tezkîrde bulunması ve sadakayı emretmesi ve bayram namazının sahrada kılınması ve bayram
986
81- Kadınların Geceleyin ve Alaca Karanlıkta Mescidlere Çıkmaları Babı
127-......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) ıĢâ namazını geç vakte kadar bırakmıĢtı. Nihayet Umer: Kadınlar ve çocuklar uyukladılar diye Rasûlullah'a nida etti. Bunun üzerine Peygamber (hücresinden dıĢarıya) çıktı da: "ġimdiyeryüzünde sizden baĢka hiçbir kimse bu namazı beklemiyor" buyurdu. (Râvî dedi ki:) Yatsı namazı o zamanda Medîne'den baĢka bir yerde kılınmazdı. O zamanlarda müslümânlar yatsı namazını kızıllığın gâib olmasından gecenin ilk üçte birine kadar olan vakit arasında kılarlardı 1329[183].
hutbesinin namazdan sonra okunması gibi hususlar da bundan sabit oluyor. 1329[183] Ġslâm'ın yayılma baĢlangıcı olan o târihlerde böyle olması pek tabiîdir. Çünkü diğer dînlerde yatsı namazı olmadığı gibi, müslümânhk Medine'nin de hâricinde yayılmamıĢtı. Vakıa Mekke'de bâzı müslümânlar vardı. Fakat onlar gizlice kıldıkları için, cemâatle namaz yalnız Medine'ye mahsûs idi. Bu hadîsin buradaki bâb baĢlığına Ģâhid olan fıkrası, "Kadınlar ve çocuklar uyukladılar" kısmıdır
987
128- Bize Ubeydullah ibn Mûsâ, Hanzala'dan; o da Salim ibn Abdillah'tan; o da Ġbn Umer'den tahdîs etti. Peygamber (S); ''Kadınlarınız sizden geceleyin mescide izin istediklerinde kendilerine izin veriniz" buyurmuĢtur 1330[184]. Bu hadîsi el-A'meĢ'ten; o da Mucâhid'den; o da Ġbn Umer'den; o da Peygamber'den olmak üzere rivayet etmekte ġu'be ibn Haccâc, Ubeydullah ibn Musa'ya mutâbaat etmiĢtir.
129-.......Peygamber'in zevcesi Ümmü Seleme (R) Ģöyle haber vermiĢtir: Rasûlullah (S) zamanında kadınlar farz namazdan selâm verdiklerinde hemen kalkarlar, Rasûlullah ve birlikte namaz kılmıĢ olan erkekler Allah'ın dilediği kadar dururlar (yânî duracakları kadar dururlar), Rasûlullah kalktığı vakit de erkekler kalkarlardı 1331[185].
1330[184] Bu hadîse göre kâd.nlann cemâat namazına çıkacakları ve aym zamanda namaz ,içın de olsa dıĢarı ç.kabilmeleri kocasının yâhud velîsinin iznine bağlı olduğu sniciĢıiır. 1331[185] Hadîsin bâb baĢlığı ile münâsebeti gayet açıktır.
988
130- Bize Abdullah ibn Mesleme, Mâlik'ten tahdîs etti. H Ve yine bize Abdullah ibn Yûsuf tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Mâlik, Yahya ibn Saîd'den; o da Abdurrahmân kızı Amre'den; o da ÂiĢe'den haber verdi. ÂiĢe: ġu muhakkak ki, Rasûlullah (S) sabah namazını kıl-dırırdı, kadınlar mırtları içinde örtünmüĢler olarak giderlerdi de, alaca karanlıktan dolayı onlar tanınmazlardı, demiĢtir 1332[186].
131-.......Ebû Katâde (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S): "Ben (bazen) namaza (kıraati) uzatmak niyetiyle dururum da (geriden) bir çocuğun ağladığını duyunca, anasına meĢakkat ve zahmet getirme-yeyim diye, namazı kısa keserim" buyurdu 1333[187].
132-.......Bize Mâlik, Yahya ibn Saîd'den; o da Abdurrahmân kızı Amre'den; o da ÂiĢe'den haber 1332[186] Bu hadîste, kadınların namazı cemâatle edâ etmek için mescide çıkmaları, bâb baĢlığına delildir 1333[187] Buhârî bu hadîsi, Kitâbu'I-Ezân, "Çocuk ağlaması sırasında namazı hafîf kıldıran kimse" unvanlı.65. bâbda da rivayet etmiĢti. Bu hadîs iie çocukların mescide girdirilmelerin.de be's olmadığı, kadınların erkek Ģaftlarının arkasında cemâate katılmaları caiz olduğu istidlal olunur.
989
verdi. ÂiĢe (R): Rasûlullah (S) Ģimdiki kadınların ihdas ettikleri (fazla süslenme gibi) Ģeylere eriĢmiĢ olaydı Ġsrâîl oğulları kadınlarının dıĢarıya çıkmaktan (yâhud mescide gitmekten) men' olundukları gibi bu kadınları da men' ederdi, demiĢtir.1334[188] Yahya ibn Saîd dedi ki: Ben Amre'ye: Ġsrâîl oğullan kadınları men' mi olunmuĢlar? dedim. Amre: Evet, men' olunmuĢlardır, dedi 1335[189].
82- Kadınların, Erkeklerin Gerisinde Namaz Kılmaları Babı
1334[188] Bu hadîse göre, kadınların camilere gitmeleri, çarĢı ve pazarlarda gezinebilme-leri için her türlü fitneden emîn olunmasının Ģart kılındığı muhakkaktır 1335[189] Abdurrahmân kızı Anıre'nin Ġsrâîl oğullan kadınlarının bu men' olunmaları hususundaki bilgiyi ÂiĢe'den, yâhud baĢkasından aldığı zahir oluyor. Bu 81. bâb altında yazılan hadîslerin delâlet ettikleri hususlar sırasıyle kısaca Ģunlardır: a. ÂiĢe hadîsinden, geri bırakılan yatsı namazını bekleyen cemâat arasında kadınların ve çocukların bulunduğu; b. îbn Umer hadîsinden, kadınların mescidlere ve dıĢarıya gitmelerine izin verilmesi gerektiği; c. ÂiĢe ve Ümmü Seleme hadîslerinden, Peygamber zamanında gece ile gündüz farkı gözetilmeksizin, kadınların cemâatlere, toplantılara devam edip, geri safflarda durdukları bilinmiĢ oluyor
990
133-.......Ümmü Seleme (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) namazdan selâm verdiğinde, selâmını tamamladığı anda kadınlar hemen kalkar; Rasûlullah kendisi ayağa kalkmazdan evvel oturduğu yerde biraz beklerdi. Ġbn ġihâb ez-Zuhrî: Öyle düĢünürüm ki Allah en bilendir- Rasûlullah'ın bu beklemesi, kadınların, erkeklerin kendilerine yetiĢmelerinden evvel savuĢup gitmeleri içindir, demiĢtir 1336[190].
134-.......Enes ibn Mâlik (R); Peygamber (S) annem- Ümmü Suleym'in evinde namaz kıldırdı. Ben ve bir yetîm çocuk Peygamber'in arkasında namaza durduk, Ümmü Suleym de bizim arkamızda namaza durdu, demiĢtir 1337[191]. 1336[190] Hadîsten ve Ġbn ġihâb'ın bu sözünden Peygamber'in; kadınların mescidden serbestçe çıkmalarına vakit bırakmak için beklediği anlaĢılmıĢtır. Bu hadîsten; kadınların mescidlere çıkabilecekleri ve erkeklere karıĢmakst-zın namazı müteâkib hemen mescidi terkedip evlerine dönmeleri; onlar çıkıncaya kadar imâmın namaz kıldığı yeri terketmemesi hususları da sabit olmaktadır. 1337[191] Hadîste zikredilen bu yetîm çocuk, Peygamber'in azadlısı Ebû Dumeyre'nin oğlu Dumeyre idi. Bu hadîs, nafile namazı için de cemâat teĢkilinin cevazına delîldir. Hanefî-ler'e göre terâvihden mâada tedâî yânî birbirini da'vet suretiyle nafile kılmak mekruhtur. Çağırma olmaksızın
991
83- Kadınların Sabah Namazı Cemaatinden Sonra Çıkıp Gitmekte Sür'at Etmeleri ve Namazdan Sonra Mescidde Kalışlarının Az Olması Babı
135-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S), sabah namazını karanlıkta kildırırdı da, mü'minlerin kadınları namazdan sonra (evlerine) giderler, karanlıktan dolayı tanınmazlar yâhud kadınların bâzısı diğerlerini tanımazlardı 1338[192].
84- Kadının Mescide Çıkmak İçin Kocasından İzin İstemesi Babı
136- Bize Müsedded tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize
nafile kılacak iki kimse, tesadüfi olarak birbirine iktidâ edebilirler. Keza bu hadîsten, çocukların da erkeklerle beraber bir saffta durabilecekleri; kadınların ayrı saffta olmaları gerekeceği, cemâatin arkasında kadınların tek baĢına iktidâ etmelerinde be's olmadığı istidlal ediliyor. 1338[192] Hadîsin bâb baĢlığına uygunluğu açıktır. 189. haĢiyede geçen açıklama ve görüĢler, buraya da aynen uygundur.
992
Yezîd ibn Zu-ray', Ma'mer ibn RâĢid'den; o da ezZuhrî'den; o da Abdullah ibn Umer'in oğlu Sâlim'den; o da babasından tahdîs etti. Peygamber (S): "Herhangi birinizin karısı izin istediğinde sakın kadım men'etmesin" buyurmuĢtur 1339[193].
1339[193] Bu hadîste zaman ve mekân kaydı yoktur. Bu mutlaklığa göre, gece olsun, gündüz olsun; gerek mescide ve gerek diğer bir yere gitmek istediklerinde kendilerine izin vermek lâzım geleceği anlaĢılırsa da, mutlak'tn mukayyed'e hamli lâzım gelir kaaidesine binâen, diledikleri gibi ipleri salıverilmiĢ olmayacakları anlaĢılır. Bu hadîsin gerektirdiği hüküm, kadının -velev namaz için olsun- dıĢarı çıkabilmesi, kocasının veya velîsinin iznine bağlı olmasıdır.
993
Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle
ll-KİTÂBU'L-CUMUA (Cumua Kitabı)
1- Cumua'nın Farz Olması, Yüce Allah'ın Şu Kavli Sebebiyledir, Babı:
―Ey îmân edenler, cumua günü namaz için çağırıldığı zaman hemen Allah'ı zikretmeye gidin. AlıĢ veriĢi bırakın. Bu bilirseniz, sizin için çok hayırlıdır‖ (el-Cumua: 9) 1340[1].
1340[1] Buhârî, Cumua'nın farzıyyetini bu âyetle isbât etti. Cumua, en meĢhur lügate göre, cîm'in ötüresi ve mîm'in ötüre veya sükûnu ile okunur. ġimdi perĢembe ile cumartesi dediğimiz
994
1-.......Ebû Hureyre (R) RasûlulIah(S)'tan Ģöyle buyururken iĢitmiĢtir: "Bizler (kitâb ehline nazaran) en sonra gelenleriz; kıyamet gününde en baĢa geçecek olanlarız 1341[2]. ġundan dolayı ki, bizden evvel onlara, (daha sonra bizlere) kitâb verildi. Sonra bu, onlara farz kılınan günleri idi, fakat o gün hususunda ihtilâf ettiler
günlerin arasındaki günün ismi, aynı zamanda o gün hutbeden sonra kılınması farz olan iki rek'at namazın ismidir. Esâsı, cem'Ġyet ve cemâat gibi toplanma ve dernek ma'nâsıyle alâkalı olan. cumua, bizim bu ad ile bildiğimiz ma'lüm günün ismidir ve müslümânlann hafta bayramıdır. 1341[2] Kitâb ehline nazaran âhirûn, yânı en sonra gelenler olmamız, zaman bakırnın-dan sonradan geliĢimizdendir; Peygamberlere âid ümmetlerin dünyâya en son gelmiĢ olanıyız. Sâbıkûn olmamız ise hidâyet ve .menzile yüksekliği bakımından, eski ümmetlerin önüne geçmemiz ve bunun semeresi olarak kıyamet gününde her ümmetten evvel haĢr olunacağımız gibi, en evvel hesabı görülmek ve cennete girmek hususlarında da he> ümmetin önüne geçmek, Muhammed Ümmeti'-ne nasîb olacaktır. Nitekim Müslim'deki Ebû Hureyre Ġle Huzeyfe rivayetinde Biz hem dünyâ ahâlîsinin en sona kalanlarıyız, hem de kıyamet gününde en baĢa geçip bütün mahlûkaattan evvel lehlerine hüküm verJlecek (yâhud: aralarındaki da'-vâlar ayrılacak) olanlarız" buyurulmuĢtur (Cumua, 6. bâb, 22-857). Bir bakıma göre, pazardan hattâ cumartesinden evvel gelen günün -ki cumuadır- faziletini elde ettiğimiz için sabıklar sayılırız.
995
1342[3]. O güne i'tibâr etmek için Allah bizlere hidâyet verdi. Artık bu hususta insanlar bizim ardımızdan geliĢidirler. Yahûdîler(in ibâdet günü) yarın, Hristiyan-/ür(ınki) de yarından sonradır" 1343[4].
1342[3] Bu ihtilâfa Kur'ân'da da kısaca iĢaret edilmektedir. "Cumartesi ta'tîli ancak onda ihtilâfa düĢenlere (farz) edi7tf/"(en-NahI:l27). Allah Taâlâ'nın ta'zîmini ve toplu olarak Ġbâdet edilmeye tahsisini farz kıldığı gün, aynı ile cumua mı idi, yoksa herhangi bir toplanma günü farz edilip de o günün ' ta'ymi eski ümmetlerin ictihâdlanna bırakılmıĢ ve ictihâd hatâsı olarak baĢka bir gün mü seçilmiĢti? Her iki ihtimâl de vâriddir 1343[4] Hidâyetin burada iki vechi vardır: Ya Hakk Taâlâ'nın gün seçmeyi içtihadımıza bırakmayıp cumuayı tahsis buyurması suretiyle hidâyet, yâhud gün ta'yîni, geçmiĢ ümmetler gibi bizim de içtihadımıza havale edilmiĢ iken, içtihadımızda isabet edip, Allah rızâsına muvafık olan günü seçmekle mazhar olduğumuz hidâyet. Medine'de ilk cumua namazı hakkında rivayet edilen Es'ad ibn Zurâre kıssası ikinci ma'nâyı kuvvetlendiriyorsa da, Ebû Hureyre Ġle Huzeyfe'nĠn yukarıda ri- . vâyet ettikleri hadisin devamı, ilk ma'nâyı te'yîd etmektedir: "Allah Taâlâ biz-den evvel gelenlere cumuayı tutmak yolunu göstermedi. Yahûdîler'in husûsî günü cumartesi, Hristiyanlar'ın husûsî günü pazar oldu. Derken bizi dünyâya getirdi ve cumua günü yolunu bize gösterdi. Ve cumua, cumartesi, pazar günlerini ibâdet günü kılmıĢ oldu". "Allah bizleri o güne hidâyet eyledi"; bu kelâmın tevcihi hususunda sarihler dediklerini demiĢlerdir. Tevrat'ta sahîh olan bilgiye nazaran bende Ģu görüĢ vardır: Cumartesi bizatihi Yahûdîler'e farz kılınmıĢtı. Yanıldıklarını iĢ'âr eden o sözün ma'nâsı, kitâb ehli kendi günlerini hürmetli kılmalarında yânî Yahûdîler cumartesiyi seçmekte, Hristiyanlar pazarı seçmekte hatâ ettiler demek değil, fakat onun ma'nâsı Ģudur: Allah, kullarına her bir hafta içinde kendisine ibâdet edilmek için konulmuĢ bir gün olmasını
996
2- Bab: Cumua Günü Yıkanmanın Fazileti
Çocuklara yâhud kadınlara cumuada hazır bulunmak vâcib olur mu? 1344[5]
kararlaĢtırdı, tĢte bu gün mücmel idi, ta'yîn edilmemiĢti. Bu günün ta'yîn edilmesi, Allah'ın inâyetiyle onların istidadı ilimlerine ve tabiî isti'dâdlanna bırakılmıĢtı. Yahûdî-ler'de, Allah'ın mahlûkaatını bu günde yaratmaya baĢladığına ilimleri bulunup, bu Ġlim avâmm ve havâsslannın kalblerine sirayet ederek, cumartesiyi ta'zıme âdet edinmiĢ ve buna alıĢmıĢ olduklarından bu mücmellik onlar hakkında cu-martesi'de taayyün etti ve bu gün, onlara farz kılındı. Hristiyanlar hakkındaki beyân da böyledir. Muhammed Ümmeti ise, Allah'ın kullarını boĢ bıraktığı zaman olan cumua günü hususundaki ta'yînine hidâyet buldu. Böylece onlar Yahudi ve Nasârâ'nın ulaĢamadıkları bir fazilete nail oldular. Yahudi ve Nasârâ'nın kendi günlerinden dolayı kınanmıĢ olmaları, her ne kadar hayız, kadının kendi iĢi ve kesbi altına girmeyip, tabiî istidadından neĢ'et eden bir hâl ise de, kadının yine de hayzı sebebiyle dîn eksikliği ile levm edilmesi gibidir. ĠĢte bu tahkîk iledir ki, hadîs, Tevrat'ta da sabit olan duruma uygun düĢmüĢtür. Ġyi düĢün!(ġâh ^ Veliyyullah, ġe'rhu Terâcim... s. 79-80). Cumua âyeti, cumuanın farzıyyetinde nass olduğu gibi, bu ve benzeri hadîsler de nasstır. 1344[5] Bu baĢlıkta üç kısım vardır: Birincisi cumua günü yıkanmanın fazîleti; ikincisi çocuğun cumuada hâzır bulunması; üçüncüsü kadının cumuada hâzır bulunmasıdır. Sonra Buhârî, birinci kısmın hükmünü zikretmekle yetindi ki, o da yıkanmanın faziletidir. Çünkü bunun ma'nâsı yıkanmağa rağbet ettirmektir; bu hükümde deliller ittifak etmiĢtir. Son iki kısımda hükmü kesin söylemedi de soru tarzında zikretti. Çocuk ve
997
2-.......Bize Mâlik, Nâfi'den; o da Abdullah ibn Umer'den haber verdi ki, Rasûlullah (S): "Her biriniz cumua namazına geldiğinde yıkansın" buyurmuĢtur 1345[6].
3-.......Abdullah ibn Umer (R) Ģöyle demiĢtir: Bir defa Umer ibnu'I-Hattâb cumua günü (minber üstünde) dikilip hutbe îrâd ettiği esnada, Peygamber'in sahâbîlerinden ve ilk muhacirlerden bir zât -ki Usmân ibn Affân olduğunda ittifak vardır- mescide girdi. Umer , (gecikmesinden dolayı onu tevbîh ve inkâr kasdıyle) yüksek sesle: Bu 1 saat hangi saattir? diye nida etti. O da: MeĢgul idim, evime geldim, 1 derken ezanı iĢittim, ancak bir abdest alabildim, dedi. Bunun üzeri-> ne Umer (inkârı daha Ģiddetlendirerek): Bir de Rasûlullah'ın yıkanmayı emredip durduğunu bildiğin
kadın hakkındaki ihtimâli gelecek hadîslerle bertaraf edecektir. 1345[6] Bu emir, bu yıkanmanın cumua namazına hass bir yıkanma olduğunu gösterir. Müslim'de "Ġzâerâdeahaduhum..." (el-Cumua, I-"844") denilmiĢ olması, bu hükmü daha sarîh olarak anlatır.
998
hâlde yalnız abdest almak hâ! dedi 1346[7].
4-.......Ebû Saîd Hudrî'den: Rasûlullah (S): "Cumua günü yıkanması, her baliğ olan kimseye vâcibdir" buyurmuĢtur 1347[8].
3- Cumua İçin Güzel Koku Sürünmek
Babı
5-.......Bize ġu'be, Ebû Bekr ibnu'l-Münkedir'den tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Bana Amr ibnu Suleym elEnsârî tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Ebû Saîd'in Ģöyle dediğine Ģehâdet ederim: Ben Rasûlullah (S)'ın: "Her baliğ olan-kimseye cumua günü yıkanmak ve imkân bulursa gerek misvaklanmak, gerek hoĢ koku sürünmek vâcibdir" buyurduğuna Ģehâdet ederim 1346[7] Bu hadîste haber verilmiĢ olan Peygamber'in ısrarlıyıkanma emri, vucûb için olmadığı anlaĢılıyor. Zîrâ bu emrin vucûb için olduğu gerek Umer, gerek Usmân, gerekse mescidde hâzır olan diğer sahâbîlerce ma'lûm olaydı, Umer ten-bîh ile yetinmez de: "Hemen dön, yıkan" der idi. Usmân'ın ise o gün cumua yıkanması için evine döndüğüne dâir hiçbir tarîkten rivayet yoktur. 1347[8] Buradaki vâcib sözünü fakîhlerin çoğu tergîb ve te'kîde hamletmiĢlerdir
999
1348[9].
(Seneddeki Ebû Bekr ibnu'l-Münkedir, kendisinden önceki râvî Amr ibn Suleym'in Ģu mütalaasını haber verdi:) Amr dedi ki: Yıkanmağa gelince, bunun vâcib olduğuna ben de Ģehâdet ederim. Lâkin misvak tutunmak ile koku sürünmeğe gelince vâcib mi, değil mi, Allah bilir. Lâkin bu hadîste böyle gelmiĢtir. Ebû Abdillah el-Buhârî Ģöyle dedi:,O, yânî senedde geçen Ebû Bekr ibnu'l-Münkedir, Muhammed ibnu'I-Münkedir'in kardeĢidir. Hadîste râvî olan bu Ebû Bekr'in ismi söylenmedi. Bu hadîsi Ebû Bekr ibnu'l-Münkedir'den, Bukeyr ibnu'l-EĢecc, Saîd ibnu
1348[9] "Vâcibdir" sözü, "vâcib gibidir" ma'nâsına da gelebilir. Ġmâm Mâlik, vücûba delâlet eden hadîslerin zahirine bakarak, cumua yıkanmasının vâcib olduğuna kaail olmuĢtur. Fakîhlerin çoğu ise, vucûba kaail olmayıp, vucüb lâfzını burada tergîbe ve emri vâcib imiĢcesine te'kîde hamletmiĢlerdir. Zîrâ bu hadîste vâcib olmadığı üzerinde ittifak edilmiĢ olan- misvak tutunmak ile güzel koku sürünmek, yıkanmak üzerine atf edilmiĢtir. Ma'tûf ile ma'tûfun aleyh'in ise hükmü birdir. Ġkisi vâcib olmayınca gusül de vâcib değil demektir... Hulâsa bu hadîste emredilen yıkanma, misvaklanma ve hoĢ koku sürünme; bunların üçü de cemâate bedenin çirkin kokusuyle ezâ vermemek hikmetine binâen olup, gusül, diğer ikisinden daha müstehâb emirdir.
1000
Ebî Hilâl ve daha birçok insanlar rivayet etti. Muhammed ibnu'l-Münkedir, Ebâ Bekr ve Ebâ Abdillah ile künyelendirilirdi 1349[10].
4- Cumuanın Fazileti Babı
6-.......Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) Ģöyle buyurdu: "Her kim cumua günü cünüblük guslü ite yıkanır 1350[11], sonra (ilk saatte cumua namazına) 1351[12] giderse, bir deve kurbân etmiĢ gibi; ikinci saatte giderse bir sığır kurbân etmiĢ gibi; üçüncü saatte giderse (sağlam) boynuzlu bir koç kurbân etmiĢ gibi, dördüncü saatte giderse bir tavuk 1349[10] Bu izahtan murâd, ġu'be'nin bu hadîsi Ebû Bekr ibnu'lMünkedir'den rivayet etmekte yalnız kalmadığını göstermektir (Ġbn Hacer). 1350[11] Cünüblük yıkanması ile yıkanmak, keyfiyeti o yıkanmağa benzeyen yıkanmak ma'nâsınadir, yoksa cünüb kimseye vâcib olmuĢ gusül gibi hükümde, yânî vu-cûbda, ona benzeyen demek değildir. Maamafih bâzıları vechi Ģebehi hükümde bulup, musallînin halâl ve haramda gözü kalmaksızın rahat ve nefs sükûnu ile cumuaya gidebilmesi için, cinsî münâsebetten sonraki yıkanma kasdediidiğini söylemiĢlerdir. 1351[12] "Ġlk saatte" kaydı, Muvatta'daki rivayette sabittir. Bu, cumua namazına erken davranma saatlerinin baĢlangıcını ifâde eder.
55-....... Ġbn ġihâb Ģöyle demiĢtir: Bana Zubeyr'in oğlu Urve haber verdi. Ona da ÂiĢe haber verip Ģöyle demiĢtir: Mü'mine kadınlar Rasûlullah ile beraber sabah namazında örtülerine örtünerek hâzır bulunurlar, sonra namazı yerine getirdikleri zaman evlerine dönerlerdi de daha henüz ortalık alaca karanlık olduğundan dolayı onları kimse tanımazdı 942[101].
942[101] Buhârî küçük bir farkla bu hadîsi Kitâbu's-Salât'ın "Kadın kaç elbise Ġçinde namaz kılar" ünvâmyle geçen 13. babında da tahrîc etmiĢti. Sabah namazını kılmak için tağlîs yânî ortalık iyice aydınlanmadan evvelki vakti seçmek mi, yoksa isfâr, yânî aydınlığa kadar gecikmek mi efdaldir? Mâlik, ġafiî, Ahmed ibn Hanbel, îshâk ibn Râhûye hep tağlîsi tercîh ederler ve buna delâletine kaail oldukları bu hadîsle ve daha açık olan diğerleriyle ihticâc ederler. Hanefîler ise isfâr'ı daha faziletli görürler. Delilleri bu hadîsin kuvvetinde olmadığı hâlde, müteaddid tarîklerle rivayet edilen: " fa 2Ü j^iiı \jj£Â ,Jr% =
702
29- (Güneş Doğmadan Evvel) Sabah Namazından Bir Rek'at Yetiştiren Kimse Babı
56-.......Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) Ģöyle buyurdu: "Her kim güneĢ doğmadan evvel sabah namazından birrek'-at yetiĢtirirse, o sabah namazını yetiĢtirmiĢ olur. Her kim de güneĢ batmadan önce ikindi namazından bir rek'atyetiĢtirirse, o ikindi namazını yetiĢtirmiĢ olur" 943[102].
30- (Güneş Batmadan Evvel) İkindi Namazından Bir Rek'at Yetiştiren Kimse Babı 944[103]
57-.......Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir:
Sabah namazı is/ân tercîh ediniz, çünkü ecri daha büyüktür" gibi hadîslerdir. 943[102] Bu hadîs küçük farkla 19. bâbda da geçmiĢti. 944[103] Bu bâb ismi ile geçen bâb ismi arasındaki fark Ģudur: Birincisinde geçen hadîs, çok defa kaçırılmalar! vâki' olabilmeleri sebebiyle iki namaza hâsstır. Ġkinci bâb isminin tefsîri olan hadîs ise daha umûmîdir.. (Kastallânî).
703
Rasûlullah (S): "Namazdan bir rek'at yetiĢtirebilen, o namazı yetiĢtirmiĢ olur" buyurdu 945[104].
31- Sabah Namazından Sonra Güneş Yükselinceye Kadar Namaz(ın Hükmü Nedir?) Babı
58-....... Bize HiĢâm (ed-Destevâî), Katâde'den; o da Ebu'l-Âliye'den; o da Ġbn Abbâs'tan olmak üzere tahdîs etti. Ġbn Abbâs (R) Ģöyle demiĢtir: Kendilerinden râzî olunmuĢ bir çok adamlar -ki bence onların en râzî olunanı Umer ibn Hattâb'dır- Peygamber (S)'in, sabah namazından sonra güneĢ iĢrâk edinceye (yânı o vakte gelinceye) kadar, ikindi'namazından sonra da gün batıncaya kadar namaz kılmaktan nehyetmiĢ olduğunu benim yanımda
945[104] Bu iki babın hadîsleri ile o ma!nâda olan birçok haberlere binâen gurûbdan evvel Ġkindi namazından bir rek'at kılındıktan sonra güneĢ batarsa namaz bâtıl olmayıp, tamamlanması lâzım geldiğine fakîhlerin ittifakı vardır. Sabah namazı hakkında da cumhurun kavli budur. Yalnız Hanefî fakîhleri sabah namazı tamamlanmadan gün doğarsa namaz bâtıl olur, derler. Namazın bâtıl olmasının onlarca illeti, nehiy vaktinin girmesidir...
704
Ģahadet etmiĢlerdir 946[105]. Bize Müsedded tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Yahya (el-Kattân), ġu'be'den; o da Katâde'den olmak üzere tahdîs etti. (Katâde dedi ki:) Ben Ebu'l-Âliye'den iĢittim; o da Ġbn Abbâs'tan; o: Ġnsanlar bu hadîsi bana tahdîs ettiler, demiĢtir 947[106].
59-.......Bize Yahya ibn Saîd, HiĢâm'dan tahdîs etti. HiĢâm: Bana babam haber verdi, dedi. Babası 946[105] Namaza göre kerahet vakti sayılan zamanlar hakkında hadîsler çoktur. Kerahet vakitlerinin hududunu beyân eden hadîsler ise farklı lâfızlar Ġle geldiklerinden, o rivayetlere bina edilen hükümler hakkında da fakîhler ihtilâf etmiĢlerdir. Meselâ bu metindeki " J^ijüi jjlıj j*. = GüneĢ iĢrâk edinceye kadar" lâfzı, bâzı yerde " ^JJıi\ ^ ^ = GüneĢ tulü' edinceye kadar" Ģeklinde gelmektedir. Tulû'un baĢlangıcından iĢrâka kadar olan vaktin, namaz için nehyedilmîĢ vakit olduğuna delâlet eden hadîsler de çoktur... Tâ güneĢin yükselmesine kadar olan zamanı kerahet vakti sayanlar " C^." lâfzını " Jjîj" ma'nâsına husûsî bir tulü' ile tefsir ederler ve her iki lâfız ile gelen rivayetlerde fark gözetmezler. 947[106] Bu, zikredilen hadîs hakkında diğer bir tarîktir. Buhârî bu tarîki, Katâde'nin bu hadîsi Ebu'l-Âliye'den iĢitmesini bildirmek için zikretmiĢtir. Çünkü hadîsin birinci tarîkinde iĢitme tasrîh edilmemiĢti. Bir de Buhârî bu tarîki ġu'be'nin, hadîsi Katâde'den almakta HiĢâm'a mutâbaatını göstermek için de zikretmiĢtir. ġayet sen: Katâde'nin, içinde Ebu'l-Âliye'den iĢitmesi bulunan hadîsi evvelâ getirmek yakıĢırdı, dersen; ben de: Buhârî birinci tarîki, âlî oluĢundan dolayı öne geçirmiĢtir, derim (Aynî).
705
Urve: Bana Ġbn Umer haber verdi, dedi. Ġbn Umer (R) Ģöyle demiĢtir: Rasülullah (S): "Kılacağınız namaz için güneĢin doğma zamanını ve batma zamanını taharri (yânî arayıp intihâb) etmeyiniz" buyurdu 948[107]. Ve Urve ibnu'z'-Zubeyr Ģöyle dedi: Bana îbn Umer tahdîs edip Ģöyle dedi: Rasülullah (S) Ģöyle buyurdu: "GüneĢin hâcibi tulü edip göründüğü vakit tâ güneĢ yükselinceye kadar, güneĢin hâcibi battığı vakitte tâ gâib oluncaya kadar namazı te'hîr ediniz" buyurdu 949[108]. 948[107] et-Taharrî: Bir nesneyi samîmî kasd ve azm eylemek, kullanmaya en lâyık olan nesneyi taleb eylemek... ma'nâlarmadır. Burada taharriden maksad, namazı kılmayıp kılmayıp da o zamanı gözetlemektir. Peygamber'in bu nehyi, güneĢin doğma ve batma vakitlerini araĢtıran güneĢe tapanlara benzenilmemesi hikmetine dayanır. Kerahet vakitlerinde namazı mutlaka me.n' edenler, bunu müstakili sayıp taharri kasdı olsun olmasın btj vakitlerde namaz kılmayı tahrîmî kerahetle mekruh görürler. Tecvîz edenler ise bu hadîsi bundan evvelki hadîsin tefsîr edicisi sayıp, sabah ile ikindi namazlarından sonra namaz kılmanın keraheti yalnız tulü'ile gurubu namaz içingözet-leyenlere mahsûstur, derler. Ve ÂiĢe'nin Müslim'de rivayet edilen "Umer yanılmıĢtır. Rasülullah ancak güneĢin doğuĢu ile batıĢının taharri edilmesinden nehiy buyurmuĢtur" hadîsi ve bu nevi'den diğer hadîslerle ihticâc etmek isterler. 949[108] GüneĢin hâcibi, doğma ve batma zamanlarında kursunun ilk ve son gözüken kenarlarına denildiği gibi, güneĢ henüz ufkun altında iken, cirminden evvel sabahleyin gözüken Ģualarına da
706
Abdetu'bnu Süleyman, bu hadîsi rivayet etmesinde Yahya ibn Saîd el-Kattân'a mutâbaat etti 950[109].
60-.......Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) iki türlü alıĢ veriĢten, iki türlü giyiniĢten, bir de Ģu iki namazdan n'ehiy buyurdu: Sabah namazından sonra gün doğuncaya kadar, ikindi namazından sonra da gün batıncaya kadar namaz kılmaktan nehiy buyurdu. Keza istimali sanıma ile bürünmekten, bir de tek sevb Ġçinde avret yerini göğe doğru açacak biçimde ihtıbâ etmekten nehiy buyurdu. Keza munâbeze suretiyle alıĢ veriĢten ve bir de mulâbese suretiyle alıĢveriĢten nehiy buyurdu 951[110]
denildiği vardır. 950[109] Buhârî bunu, Bed'u'1-Halk Kitâbı'nda tahrîc etmiĢtir. 951[110] Bu hadîs daha önce geçtiği gibi, ileride Kitâbu'I-Buyû' ileKitâbu'I-Libâs'ta da gelecektir. Hadîsin buradaki bâb ismine uygunluk noktası "...iki namazdan:Sabah namazından sonra güneĢ doğuncaya kadar...'namaz kılmaktan nehiy buyurdu" fıkrasidır. Hadîsteki iĢtimâlu's-sammâ ve ihtibâ ile ifâde edilen giyiniĢler, daha önce geçtiği yerde açıklanmıĢtı. Munâbeze ve mulâbese sûretleriyle yapılan câhiliyye alıĢ veriĢ çeĢitlerini de Kitâbu'lBuyû'da açıklamak daha uygun olacaktır. Bununla beraber kısaca tanıtılmaları Ģöyledir:
707
32- Bab: Musallı, Kılacağı Namaz İçin Güneşin Doğuşu Öncesi Vakti Seçmez
61-.......Bize Mâlik, Nâfi'den; o da Ġbn Umer'den olmak üzere tahdîs etti (O, Ģöyle demiĢtir): Rasûlullah (S): "Herhangi biriniz kılacağı namazı için güneĢin doğuĢu ve batıĢı sıralarını seçip de tam o vakitlerde namaz kılmasın" buyurdu.
62-....... Ġbn ġihâb Ģöyle demiĢtir: Bana Atâ ibnu Yezîd el-Cunde'î haber verdi. O Ebû Saîd el-Hudrî (R)'den Ģöyle derken iĢit-mistir: Ben Rasûlullah (S)'tan iĢittim: "Sabah namazından sonra güneĢ yükselinceye
Limâs alıĢ veriĢi: "Ben senin kumaĢına, sen de benim kumaĢıma elinle dokundun mu, alıĢ veriĢ gerçekleĢir, yânî tercîh etme hakkımız düĢsün" diye pazarlık etmek... Nibâz alıĢ veriĢi: Bunun hakkında da çeĢitli ta'rîfler vardır: Zuhrî'ye göre alıĢ veriĢ yapacaklardan her biri diğerine kendi kumaĢını atar ve hiç biri diğerinin malına ve razı olup olmadığına bakmaz. Bu atıĢma ile satıĢ ve alıĢ gerçekleĢir ve seçme hakkı sakıt olur.... Limâs ye nibâz'ın her ikisi de bey'i garer ve kumar nev'Ġne dâhil oldukları için Ģer'an nehy olunmuĢlardır. MüĢteri alacağı malı görmeli ve vasıflarını bilmelidir. Aldatmaca alıĢ veriĢ sahîh değildir...
708
kadar hiçbir namaz olmaz; ikindi namazından sonra da güneĢ kayboluncaya kadar hiçbir namaz olmaz" buyuruyordu.
63-.......Bize ġu'be, Ebu't-Teyyâh'dan tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Ben Humrân ibn Ebân'dan iĢittim, o Muâviye'den tahdîs ediyordu. Muâviye ikindiden sonraki iki rek'atı kasd ederek Ģöyle demiĢtir: Sizler öyle bir namaz kılıyorsunuz ki, yemîn olsun biz Rasûlullan ile o kadar beraber bulunduk da, onun bu namazı kıldığını hiç görmedik. Ve yine yemîn olsun ki, bilâkis O bu namazı kılmaktan nehiy buyurmuĢtur 952[111].
64-......Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir:
952[111] Muâviye bu sözü hutbede söylemiĢtir. BaĢkaları, bilhassa AiĢe, Peygamber in bu namazı kıldığını haber veriyorlar. Muâviye nefy ediyor, diğerleri ise ısbat ediyorlar Ġsbât edicinin nefy ediciden Öne alınması ise, kararlaĢtırılmıĢ bir kaa-idedir O görmemekle, kılmamıĢ olması lâzım gelmez. Nitekim kıldığını gören var Ġsbât rivayeti, nehiy hakkında gelen rivayetlere muarız değildir. Çünkü ıs-bât rivayetinin sebebi vardır. Binâenaleyh sebeblı olan ona katılır. Sebebsız olan nafileler de umûm üzere bakî kalır, yânî nehy edilmiĢ olur (Ġbn Hacer ve Kas-tallânî).
709
Rasûlullah (S) Ģu iki namazdan nehiy buyurdu: Sabah namazından sonra gün doğuncaya kadar, ikindi namazından sonra da gün batıncaya kadar namaz kılmaktan nehiy buyurdu.
33- İkindiden Sonra ve Bir de Sabah Namazından Sonra Müstesna: Namaz Kılmayı Kerih Görmeyenler Babı
Bu kerîh olmamayı Umer, Ġbn Umer, Ebû Saîd ve Ebû Hureyre rivayet etmiĢlerdir 953[112].
65-.......Ġbn Umer (R) Ģöyle demiĢtir: Ben arkadaĢlarımı nasıl kılar gördüm ise, ben de öyle kılarım. Ne gece, ne de gündüz hiçbir kimseyi istediği gibi namaz kılmaktan nehy etmem. Yalnız güneĢin doğuĢu ile batıĢını taharri etmeyiniz 954[113].
953[112] Bu iki vakitin dıĢında namaz kılmayı kerîh görmeyen bu sahâbîlerin hadîsleri, bundan önceki bâblarda geçmiĢtir. 954[113] Ġmâm Mâlik bu hadîse tutunarak, istiva vaktinde namaz kılmakla be's görmez. ġafiî Ġle Ebû Yûsuf nehiy hadîslerine bakarak "menindir" demiĢ ve yalnız cu-mua gününü istisna etmiĢlerdir. Leys ibn Sa'd, Evzâî, Hasen Basrî, Tâvûs da Mâlik'in
710
34- İkindi Namazından Sonra Kılınagelen Faiteler ve Benzeri Namazlar (Cenaze ve Ratibeler Gibi) Babı
— Kurayb, Ümmü Seleme'den olmak üzere Ģöyle dedi: Peygamber (S) ikindiden sonra iki rek'at namaz kıldı da: "Abdu'l-Kays'tan bir takım insanlar beni öğle , namazının ardındaki iki rek'attan alıkoymuĢlardı" dedi 955[114].
66-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah'ı vefat ettiren Allah'a yemîn olsun ki, Rasûlullah o iki rek'atı Allah'a kavuĢuncaya kadar terk etmedi. Namaz kılmağa kudreti kesilmedikçe de Yüce Allah'a
içtihadına uygun iclihâdüa bulunmuĢlardır. Ebû Yûsuf'tan baĢka Kû-feliler cumuayı da istisna etmezler 955[114] Buhârî bu ta'Iîki, Sehv'de, Abdu'1-Kays hey'etinde, bir de Ebvâbu'1-Amel .fî's-Salât'm "Kendisi namaz kılarken kelâm edildiği zemân eliyle iĢaret eder ve dinler" babında (153) müsned olarak tahrîc etmiĢtir.
711
kavuĢmadı. Namazlarının birçoğunu oturarak kılardı. ÂiĢe ikindiden sonraki iki rek'atı kasdederek, Peygamber bu iki rek'atı kılardı. Lâkin ümmete ağır gelir korkusuyla bunları mescidde kılmazdı. Ümmetten hafifletmeyi gerektirecek Ģeyleri (yapmayı pek) severdi.
67-.......Bize HiĢâm tahdîs edip Ģöyle dedi: Bana babam haber verip Ģöyle dedi: ÂiĢe: Ey kız kardeĢimin oğlu, Peygamber (S), ikindi namazından sonraki iki rek'atı benim hücremde hiç terketme-di, dedi 956[115]
68-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Ġki namaz vardır ki, Rasûlullah (S) onları sırren de, alenîyeten de (yânı evinde de, dıĢarıda da) terketmezdi. Onlar sabah namazından evvel iki, ikindi namazından sonra da iki
956[115] Ġkindiden sonra nafilenin kaza edilmesini caiz görenler buna ve benzerlerine futundular. Mâni' olanlar; bunun Peygamber'in hususiyetlerinden olduğunu ileri sürerler. Müslim'de bu Ģöyle gelmiĢtir: "Peygamber bu iki rek'atı ikindi namazından evvel kılardı. Sonra bir defa meĢgul olup kılamadı. Yâhud unuttu da kıla- madı. Bundan dolayı Ġkindi namazından sonra kıldı. Sonra buna devam etti. Çünkü (herhangi) bir namazı kılarsa, ona devam etmek âdetĠndeydĠ"
712
rek'at idi " 957[116].
69-.......ÂiĢe (R): Peygamber(S)'in hiçbir gün ikindi namazından sonra bana gelip de iki rek'at kılmadığı olmazdı, demiĢtir 958[117].
35- Bulutlu Günde Namazı Evvel Vaktinde Eda Eylemek Babı
70- ....... Ebu'I-Melîh tahdîs edip Ģöyle demiĢtir: Biz, bulutlu bir günde Bureyde ile beraber bulunduk. O Ģöyle dedi: Namazı evvel vaktinde eda eyleyin. Çünkü Peygamber (S): "Her kim ikindi namazını (kasden) îerkederse ameli bâtıl olur" buyurdu 959[118]. 957[116] Bu hadîs ile o ma'nâda olan hadîslere, ikindi namazından sonra, gurûb zamanında namaz kasd etmemek Ģartıyle nafile kılmayı caiz gören fakîhler tutunmuĢlar. Bu nafileyi mutlaka mekruh görenler ise, yalnız râtibelerden kaçırılmıĢ namazların kazası caiz olduğuna hükmetmiĢler ve Peygamber'in buna devamını Peygamberlik hususiyetlerinden saymıĢlardır. 958[117] Bu hadîslerle, ikindi namazından sonra namaz kılmayı nehyeden hadîslerin arası Ģöyle cem' edilir: Nehiy hadîsleri, sebebsiz olan nafileler hakkındadır. Bu son hadîslerdeki namazın sebebi ise, bâb baĢlığında da geçtiği gibi, öğle namazının kaçan fâitesinin kaza edilmesidir (Kastailânt). 959[118] Bu hadîs küçük farkla aynı kitabın "Ġkindi namazını
713
terkeden kimsenin günâhı" babında (17. bâb) geçmiĢti. Orada hadîsle ilgili açıklamalar verilmiĢti. Burada Ģu kadarını tekrar edelim: Bulutlu günde namazı evvel vaktinde kılmanın hikmeti, güneĢin görülmemesinden dolayı namazı muhtar olan vaktinden .sonraya bırakmak, yâhud farkında olmaksızın güneĢin batmasına kavuĢmak korkusudur. Bundan dolayı Hanefî fakîhler de bulutlu günde ikindi namazını evvel vaktinde kılmayı müstehâb görmüĢterdir. Bureyde ibnu'l-Husayb el-Eslemî, 62.;hicret yılında Merv'dc gazada iken vefât etmiĢ bir sahâbîdir. Horasan diyarında en son vefat eden sahabîdir. Ġslâm'a giriĢi de zikre değer: Peygamber'e Allah tarafından hicrete izin çıktığı zamân, yanında Ebû Bekr ve hizmetçisi Âmir Ġbn Fuheyre olduğu hâidc Mekke'den gizlice Medine'ye doğru yollanmıĢlar. Sû'i.kasda azm etmiĢ olan KureyĢ kâfir- iraleri de kendisini bulup getirene büyük mükâfatlar va'd ettikleri için, güzergâhtaki kabilelerden buradi duyanlar tamâ'a kapılıp, yollarda taarruza, hazırlanmıĢlardı. O cümleden olarak Bureyde de -kendi rivayetine göre- Sehm , oğulları'ndan yetmiĢ süvari ile birlikte belki rastlarım diye çıkmıĢtı. KarĢılaĢtıklarında Peygamber: — Sana kim derler? diye sormuĢ. — Bureyde, deyince, Peygamber Ebû Bekr'e dönüp: —Muhakkak bizi/n iĢ serinledi ve salâh buldu" diyerek lefe'ul etmiĢtir. Sonra Bureyde'ye: — Kimlerdensin? diye sormuĢ. — Eslem'denim, cevâbım alınca: — Selâmet bulduk" demiĢ. Sonra: — EĢlem'in hangi kolundan? demiĢ. — Benû Sehm'den, deyince: — Yo Ebâ Bekr, senin seninin, nasibin buyurmuĢ. Ondan sonra sıra Bureyde'ye gelip: — Yâ sen kimsin? diye sordu. — Ben Abdullah oğlu Muhammed, Allah'ın Rasû Iü'yü m "^cevâbını alınca: — Ģahadet kelimesini söylemiĢ; bu kadar bozuk bir niyetle
714
36- Namaz Vaktinin Çıkıp Gitmesinden Sonra Ezan Okumak Babı
71-.......Ebû Katâde (R) Ģöyle demiĢtir: Bir gece Peygamber ile birlikte yolculuk ediyorduk. Topluluktan biri: — Yâ Rasûlallah, bizlere bir gece sonu konaklaması yaptırsan! dedi. Rasûlullah: — "Uyuyakalıp namazı geçireceğinizden korkarım" buyurdu Bilâl: — Ben sizleri uyandırırım, dedi. Yattılar. Bilâl de arkasını, bindiği devesine dayadı. Derken gözleri kapanıp, o da uyuyakaldı. Nihayet Peygamber uyandığı zaman güneĢin kursu
çıkmıĢken, kendisi de, beraber getirdikleri de hep birden îmân etmiĢlerdir. Bureyde: "Allah'a hamd ederim ki, bizler zorlanmaksizm isteyerek müslümân olduk" demiĢ. Ertesi gün Bureyde: — Yâ Rasûlallah, yanında bayrak olmaksızın Medîne'ye girmek münâsib değildir, demiĢ ve baĢından örtüsünü çözüp mızrağın ucuna bağlamıĢ, Medîne'ye girinceye kadar elinde Muhammed'in bayraği olarak önleri sıra yürümüĢ durmuĢtur (Radıya'IIahu anhum- Tecrîd-Ter., 11,404).
715
doğmuĢ hâldeydi. Peygamber: — "Yâ Bilâl, dediğin nerede kaldı?" buyurdu. Bilâl: — Bu güne gelinceye kadar bana bunun gibi ağır bir uyku atılmamıĢtır, dedi. Rasûlullah: — "ġübhesiz Allah istediği zamanda ruhlarınızı kabz etti ve yine istediği zamanda onları size geri verdi. Yâ Bilâl, kalk da insanlara namazı ilân et (yânî ezan oku)" buyurdu. Akabinde Rasûlullah abdest aldı. GüneĢ yükselip bembeyaz olduğu vakitte de kalktı, namaz kıldırdı 960[119].
960[119] el-Ezân, et-Te'zîn; nida, da'vet ve i'lân demektir. Bu, geçmiĢ namaz için ezan okunacağına delildir. GeçmiĢ namazlar için ezan ve ikaamet mes'elesinde âlimlerin görüĢleri farklıdır. Hanefîler'e göre geçmiĢ nama?; için hem ezan okunur, W. hem ikaamet edilir. Ahmed ibn Hanbel, Ebû Sevr ve Îbnu'l-Munzir'in kavilleri ,y de budur. GeçmiĢ namazlar birden fazla ise, birincisi ezan ve ikaametle kılınır, .£ diğerlerinde yalnız ikaametle yetinmek ihtiyara bağlıdır. Çünkü Tirmizî'nin Ġbn Mes'ûd'dan Handak gazvesi hakkındaki rivayetinde: "Handak gününde Peyv-k gamber'in dört namazı geçmiĢti. Gece ilerlediği vakitte Bilâl'e emretti. Ezan oku-vğ du, sonra ikaamet etti, öğle kılındı. Sonra ikaamet etti, ikindi kılındı. Sonra i» ikaamet etti, akĢam kılındı, sonra ikaamet etti, yatsı kılındı" denilmiĢtir. Tulû'dan sonra güneĢ yükselinceye kadar geçmiĢ namazları kaza etmenin caiz olmadığına Hanefi'ler bununla ihticâc ederler.
716
37- Vakit Geçip Gittikten Sonra İnsanlara Cemaatla Namaz Kıldıran Kimse Babı
72-.......Câbir ibn Abdillah (R) Ģöyle demiĢtir: Handak harbi günü Umer ibnu'l-Hattâb, güneĢ battıktan sonra geldi de KureyĢ kâfirlerine sövmeye baĢladı. Yâ Rasûlallah, ikindi namazını az daha güneĢ batmadan kılamayacaktım, dedi. Peygamber de: "Vallahi ben de kılamadım" buyurdu. Bunun üzerine kalktık, Buthân vadisine gittik. Orada Rasûlullah namaz için abdest aldı, biz de namaz için abdest aldık. Müteakiben güneĢ batmıĢ olduğu hâlde ikindiyi, sonra arkasından da akĢamı kıldırdı 961[120]. 961[120] Buradaki beyândan yalnız ikindi namazının geçirildiği anlaĢıhyorsa da, Ahmed ibn Hanbel'in Müsned'inde Ebû Saîd Hudrî'den gelen hadîste, ve bundan evvelki haĢiyede zikredildiği üzere Tirmizî'de Ġbn Mes'ûd'dan gelen hadîste öğle ile ikindi ve akĢam namazları geçirilmiĢ oiup, bunlar yatsıdan sonra kılınmıĢtır. Nesâî'deki rivayet de bu ma'nâyadır. Ġmâm Mâlik'in el-Muvatta'ında. ise Öğle ile ikindinin fevt olduğu anlaĢılıyor. Bu hadîslerin cem'i Ģöyledir: Handak harbi günlerce sürmüĢtür. Bir gün öğle ile ikindi, baĢka gün yalnız ikindi namazlarını kaçırmıĢ olmaları hâtıra gelebilir. Bu hadîsten kaza namazının cemâatle kılınması meĢru olduğuna istidlal etil-miĢtir. Nitekim icmâ', bunun cevazı
717
38- Kim Bir Namazı Unutursa Onu Hatırladığı Zaman Hemen Kılsın. O, Bu Namazdan Başkasını Kaza Etmez Babı
Ġbrahim en-Nahaî: Bir tek namazı (meselâ) yirmi sene unutan kimse, bu namazdan baĢkasını kaza etmez, demiĢtir.
73- Bize Ebû Nuaym ile Mûsâ ibn Ġsmâîl tahdîs edip Ģöyle dediler: Bize Hemmâm (ibn Yahya), Katâde'den;odaEnes'ten;o da Pey-gamber'den olmak üzere tahdîs etti. Peygamber (S) Ģöyle buyurmuĢtur: "Her kim bir namazı unutursa, onu hatırladığında kılsın. O namazın bundan baĢka keffâreti yoktur ~ Ve beni hatırlamak için namaz kıl' (Tâhâ: 14). Mûsâ ibn Ġsmâîl dedi ki: Hemmâm Ģöyle dedi: Ben Katâde'den iĢittim; o hadîsi rivayet etmesi
üzerine vâki' olmuĢtur. Yalnız Leys ibn Sa'd bunu men' etmiĢtir. Bu hadîsten akĢam namazı vaktinin kırmızılıktan sonraya kadar uzadığı da ifâde edilmiĢ oluyor. Herhalde o vakte kadar uzuyormuĢ ki, o gün akĢam namazından evvel diğer namazlar kılınmıĢ
718
zamanından sonra "Ekimi's-salâte liz-zikrâ = Hatırlamak için namaz kıl‘ diyordu 962[121]. Ve Habbân Ģöyle dedi: Bize Hemmâm tahdîs etti. Bize Katâde tahdîs etti. Bize Enes, Peygamber'den bunun benzerini tahdîs etti 963[122].
39- Geçmiş Namazların Sıra İle Kaza Edilmeleri Babı
962[121] Bu Ġkinci okuyuĢ ez-Zuhrî'den iĢitilmiĢ ise de, meĢhur olan kıraat Mushaf'larda ve metinde olduğu gibi "Li-zikrî = Benim zikrim için" tarzıdır. Bu âyetin burada getirilmesi Peygamber tarafından mı vâki' olmuĢtur, yoksa hadîsi rivayet ettikten sonra iĢiticiye hüccet dikmek için Katâde mi okumuĢtur? En sahîh olan, bunun Peygamber'in sözünde dâhil olmasıdır. Delîli de Müslim 'de: "Biriniz uyuyakalıp namaz kılmazsa yâhud namazdan gaflet ederse, onu hatırladığında kılsın. Çünkü Allah: Ekimi's-salâte li-zikrî buyuruyor" denilmiĢ olmasıdır. O rivayet de Katâde tarîk indendir. Bu hadîsten, unulan ile uyuyakalıp kilamayana kaza etmesi lâzım geleceği hükmü çıkarılır. Kasden kılmayana kazanın vücûbu ise evleviyette kalır. Cumhurun mezhebi budur. Özürlüye kaza lâzım geliyorsa, kasden kılmayana evlâ tarikiyle lâzım gelir. 963[122] Bu ta'hki Ebû Avâne kendi Sahîh'lnde mcvsûlen rivayet etmiĢtir. Buhârî bununla Katâde'nin Enes'ten iĢitmesini beyân etmek istemiĢtir. Zîrâ bunda Katâde tahdîsi sarahatle söylemiĢtir. Katâde müdetlislerden olduğu için evvelâ ondan "an Enesin" lâfzıyle rivayet etti, sonra da bunu "Haddesenâ Enesun" lâfzıyle gelen rîvâyetiyle takviye etmek istedi (Aynî).
719
74-....... Câbir (R) Ģöyle demiĢtir: Umer ibnu'lHattâb Handak harbi günü KureyĢ'in kâfirlerine sövmeye baĢladı ve: Yâ Rasü-lallah, ikindi namazını az kalsın güneĢ batmadan kılamayacaktım, dedi. Câbir dedi ki: Bunun akabinde Buthân vâdîsine indik. Rasûlullah güneĢ battıktan sonra ikindiyi kıldırdı, sonra da akĢam namazını kıldırdı 964[123].
40- Yatsı Namazından Sonra Uyumayıp Lakırdı Etmenin Mekruh Görülmesi Babı
75-.......Bize Ebu'I-Minhâl tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben, babam Selâme ile Ebû Berze elEs!emî(R)'nin yanma gittim. Babam ona: Rasûlullah'm farz yazılmıĢ olan namazları nasıl kıldırır olduğunu bize tahdîs et, dedi. O da Ģöyle dedi: Rasûlullahöğleyi ki siz onu "ûlâ" ismiyle çağırmaktasınız- güneĢ semânın ortasından batıya doğru kaydığı zaman kildırırdı. Ġkindiyi kıldırırdı. Namazdan sonra birimiz
964[123] Bu hadîs bundan üç bab önce "Vakit geçip gittikten sonra insanlara cemâatle namaz kıldıran kimse" unvanlı 37. bâbda az farkla geçmiĢtir.
720
mes-cidden Medine'nin en uzak yerine gider, ailesine dönerdi de güneĢ henüz dipdiri bulunurdu. (Râvî Ebû'l-Minhâl Ģöyle dedi:) Ben Ebû Berze'nin akĢam namazı hakkında söylediğini unuttum. Ebû Berze dedi ki: Rasûlullah yatsı namazını geceye bırakmayı müstehâb görürdü. Ve yine Ebû Berze: Rasûlullah yatsı namazından evvel uyumayı ve yatsıdan sonra da oturup konuĢmayı kerih görürdü 965[124], dedi. Sabah namazından da birimiz yanında oturanı tanıyacak kadar aydınlık olduğu zaman ayrılırdı. Bu namazda altmıĢtan yüz âyete kadar okurdu.
41- Yatsı Namazından Sonra İlim ve Diğer Hayırlı İşler Hususnda Uyanık Kalıp Sohbet Etmek Babı
965[124] Bu hadîs de 13. bâb altında ve 25. bâb altında geçmiĢti. Hadîsle ilgili açıklamalar oralarda verilmiĢtir. Yatsıdan sonra oturup konuĢmak -ki buna semer ve musâmere denir- mekruhtur. Çünkü bu insanı gece ibâdetinden alıkoyduğu gibi, sabah namazını kaçırmaya da sebeb olabilir. Amma ilim müzâkeresi, misafir ağırlamak ehl ve tyâl ile görüĢmek gibi hayırlı iĢlerden dolayı uykuyu bir müddet te'hîr etmekte kerahet yoktur
721
76-.......BizeKurratu'bnu Hâlid tahdîs edip Ģöyle dedi: Bir gün Hasen'Basrî'yi ders verecek diye bekledik. Bize gelmesi gecikti. Nihayet (mescidden ve dersten) kalkıp gideceği vakit yaklaĢınca geldi de: ġu komĢularımız bizi çağırdılar, dedi. Sonra Enes'ten Ģunu rivayet etti: Enes (R) Ģöyle demiĢtir: Bir gece Peygamber'i hemen hemen gece yansı oluncaya kadar bekledik. Sonunda geldi ve bize namaz kıldırdı. Sonra bize hutbe îrâd edip Ģöyle buyurdu: "Dikkat edin, Ģimdi insanlar namaz kılmıĢ ve sonra uyumuĢlardır. Siz ise namaz kılmayı beklediğiniz sürece namaz içindesiniz". Hasen Basrî: Her kavm hayrı gözetleyip bekledikleri müddetçe hayır içindedirler, dedi. Kurre: Hasen'in bu son sözü, Enes'in Pey-gamber'den rivayet ettiği kelâm cümlesindendir, dedi 966[125].
77-.......ez-Zuhrî Ģöyle demiĢtir: Bana Abdullah 966[125] es-Semr: Emr vezninde, ve's-Sumûr, zuhur vezninde gece uyumamak ma'nâsı-nadir ki, murâd, uyumayıp sohbet ve lâkırdı eylemektir... es-Semer; geceye ve gece sohbetine denir; geceleri oturup sohbet eden kimselerin meclisine denir... (Kaamûs Ter.).
722
ibn Umer'in oğlu Salim ile Ebû Hasme'nin oğlu Ebû Bekr tahdîs ettiler ki, Abdullah ibn Umer (R) Ģöyle demiĢtir: Hayâtının sonunda bir gece Peygamber (S) yatsı namazını kıldırdı. Selâm verdikten sonra ayağa kalktı ve Ģöyle buyurdu: "ĠĢte bu gecenizi gördünüz mü! Bundan sonra geçecek yüz senenin baĢında, bu gün yeryüzünde o/anlardan hiçbir kimse kalmayacaktır". Ġnsanlar Rasûlullah'ııı bu kelâmında (yânî onu anlamakta) yanılıp korktular da yüz sene hakkındaki Ģu ma'lûm dedikodulara (yânî yüz sene sonra kıyamet kopacaktır zann ve korkularına) daldılar. Hâlbuki Peygamber (S): "Bu gün yeryüzünde olanlardan hiçbir kimse kalmaya-çaktır" buyurmakla bu müddetin bu asırda yaĢayanları mahvedeceğini haber vermek istemiĢtir 967[126].
967[126] Bu hadîs dahî yatsıdan sonra fıkıh ve diğer hayırlı iĢler için oturup konuĢmanın cevazına delîl hadîslerdendir. Bu hadîste, hakîkaten Ġbn Umer'in zamanında bâzılarının yüzüncü senenin bitiminde kıyametin kopacağını söylemiĢ oldukları anlaĢılıyor. Nitekim Ta-berânî ile baĢka muhaddisler bunu Ebû Mes'ûd Bedrî'den rivayet ellikleri gibi, Alî ibn Ebî Tâlib'in bu sözü redd ettiğini naklederler. Ġbn Umer de bu kabîlden dedikoduları redd için bu hadîsin ma'nâsım böyle îzâh
723
42- Konuklar ve Aile Ferdleriyle Beraber Gecenin Bir Kısmında Uyanık Kalıp Sohbet Etmek Babı
78-.......Bize Ebû Usmân, Ebû Bekr'in oğlu Abdurrahmân'dan tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Ashâbu's-Suffa bir takım fakır insanlardı. Bir defa Peygamber (S): "Evinde iki kiĢilik yiyeceği olan, onlardan bir
üçüncüsünü, dört kiĢilik yiyeceği olan bir beĢincisini yâhud altıncısını alıp birlikte götürsün"
ve beyân etmiĢ oluyor. Bu hadîs de, Peygamber'in en görmez gözlere çarpacak mu'cizelerinden-dir. Âlimlerin istatistiklerine göre, Peygamber'in haber verme zamanı olan onbirinci hicret senesinden i'tibâren yüz sene geçtikten sonra, o gün hayâtta olanlardan hiç kimse kalmamıĢtır. En sona kalan sahâbî Ebu'tTufeyl Âmir ibn Vasile (R)'dir. Bütün hadîseiler de bu zâtın 110 hicret yılında vefat ettiğinde müttefiktirler. Vefatı günü yeryüzünde hiçbir sahâbî kalmamıĢ ve sahabe nesli münkariz olmuĢtur. Allah'ın ndvânı onlara olsun!
724
buyurdu 968[127].Ebû Bekrbunlardan üçünü eve getirdi. Peygamber de on kiĢiyi evine götürdü. Bizim ev halkı ben, babam, anam, bir de bizim ev ile Ebû Bekr'in evinde müĢterek hizmet eden hizmetçiden ibaretti. (Râvî Ebû Usmân:) Abdurrahmân, bir de benim zevcem dedi mi, demedi mi bilemiyorum, dedi. Yine Abdurrahmân Ģöyle dedi:ıEbû Bekr, Peygamber'in evinde akĢam yemeğini yedi, sonra yatsı namazı
968[127] Bütün sahâbîler o sırada geçim darlığı çektikleri için, üç nüfuslu aileye yalnız bir, dört nüfuslu olana.yine bir veya iki fakîr konuk edilmiĢtir ki, bu takdirde nüfûs baĢına isabet eden yemek hissesinin yalnız üçte biri yâhud beĢte biri mü-sâfire ayrılmıĢ oluyordu. Sahâbîleri daha çok fakîr doyurmakla mükellef tutmak, fakirlerle beraber aile halkının da aç kalmasına sebeb olabilir. Bundan kıtlık zamanlarında yoksul olanları varlıklı olanların evlerinde besletmenin caiz olduğu hükmü çıkıyor ki, zaruret vaktinde yardımlaĢmanın, fakirlere zenginlerin bakıp aç bırakmaması hususunun farz olduğu anlaĢılıyor. Nitekim Umer ibnu'l-Hattâb kıtlık senesinde fakirlerin çokluğundan dolayı her eve nüfûsları sayısınca aç ve yoksul dağıtmıĢ ve: "Bir insan günlük azığının yansıyle yetin-. mekle helak olmaz" demiĢtir. ġübhesiz malda zekâttan baĢka bir takım haklar da vardır" dedikleri, iĢte bu gibi Ģeylerdir. Ebû Bekr dört nüfuslu bir aile reîsi olduğuna göre, o akĢamki yemeğinin üçte birinden çoğunu; Peygamber de mü'minlerin annelerinin sayısına bakınca, günlük rızıklarının takrîben yarısını fakîrlere ayırmıĢ demek oluyor.
725
kılınıncaya kadar orada kaldı 969[128]. Sonra evine dönüp (mü-sâfirlerin ağırlanmasını ailesine emrederek) Peygamber akĢam yemeğini yiyinceye kadar kaldı. Müteakiben geceden Allah'ın dilediği kadar geçtikten sonra evine geldi. Karısı ona: Seni konukların yanında bulunmaktan alıkoyan nedir? dedi. O da: Onlara hâlâ yemek vermedin mi? dedi. O da: Sen gelmedikçe yemek yemiyeceklerini söylediler, yemek çıkardık; kabul etmediler, dedi. Abdurrahmân dedi ki: Ben gidip saklandım. Ebû Bekr bana: Hey câhil! diye bağırdı, sövüp saydı. Akabinde oradakilere: Ġçinize sinmez olsun, yiyiniz, dedi ve: Vallahi ben bu yemekten ebeden yemiyeceğim, diye de ilâve etti. Abdurrahmân dedi ki: Allah'a yemîn olsun biz yerken hiçbir lokmaya el uzatmadık ki, altından yemek daha ziyâde çoğalmıĢ olmasın. Nihayet doydular, yemek de yenmezden evvelki mikdârından daha çok olarak duruyordu. Ebû Bekr yemeğe baktı, bir de gördü ki,
969[128] Müslim ile Ġsmâîlî'nin rivayetinde ikinci "taaĢĢa" yerine "naase = uyudu"gel-mistir ki, Peygamberin uykusu gelinceye kadar yanında kaldı demek olur. Bu rivayete göre, kıssa daha kolay anlaĢılıyor ve tekrardan doğan kapalılık gidiyor.
726
olduğu gibi duruyor, yâhud da daha çoğalmıĢ. Karısına hitaben: Ey Firâs oğul-ları'nın kız kardeĢi! Bu nedir? dedi. O da: Gözümün nuruna yemîn ederim ki, yemek Ģimdi evvelkinden üç kat daha çoktur, dedi. Bunun üzerine Ebû Bekr o yemekten yedi de, etmiĢ olduğu yemîninĠ kas-dederek: O olan söz Ģeytandandır, dedi. Sonra o yemekten bir lokma yedi, sonra o yemeği Peygamber'e götürdü. Yemek onun yanında sabaha kadar durdu. Bizimle bir kavm arasında bir ahd vardı. Müddet son bulmuĢtu. (Bunun için Medine'ye gelmiĢlerdi). Ġçlerinden oniki kiĢi ayırdık. Her biri ile beraber kaç kiĢi olduğunu Allah bilir; iĢte onların hepsi o yemekten yediler.( Râvî Ebû Usmân rivayetini bitirdikten sonra:) Yâhud bu lâfızlara benzer lâfızlarla söyledi, dedi 970[129].
970[129] Buhârî bu hadîsi buradan baĢka Alâmetü'n-Nübüvve ile el-Edeb'de de değiĢik râvîlerden ve bâzı farklılıklarla tahrîc etmiĢtir. Müslim de el-Et'ime'de tahrîc etmiĢtir. Hadîs ile bâb baĢlığı arasındaki mutabakat ciheti, Ebû Bekr'in gece ailesine gelmesi, konukların haberini soruĢturması ve aralarında geçen konuĢmalarla meĢgul olmasıdır (Kastallânî)
727
Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle 9- KİTÂBU'L-EZÂN (Ezan Kitabı)
1- Ezanın Başlaması Babı
Ve Azız, Celîl olan Allah'ın Ģu kavli: "Biribirinizi namaza çağırdığınız zaman onu bir eğlence ve oyun edinirler. Bu, kendilerinin hakîkaten akıllarını kullanmaz bir güruh olmalarındandır" (el maide: 58). Ve Allah'ın Ģu kavli: "Ey îmân edenler, cumua günü namaz için çağırıldığınız zaman hemen Allah'ı zikretmeye gidin. AlıĢveriĢi bırakın. Bu, bilirseniz sizin
728
için çok " (el-Cumua: 9) 971[1].
1-.......Enes (R) Ģöyle demiĢtir: AteĢ yakmayı ve çan çalmayı zikr ettiler, Yahûdîler'i ve Hnstiyanlar'ı da zikrettiler (yânî bunların onlara âit olduğunu düĢündüler de onlardan vazgeçildi). Müteakiben Bilâl'e ezan lâfızlarını ikiĢer ikiĢer, ikaamet lâfızlarını da birer birer söylemesi emrolundu 972[2]
971[1] Buhârî bu âyetleri Ezan Kitâbi'nın baĢında hem teberrük için, hem de ezanın Kur'ân'ın nassi ile sabit olduğunu göstermek için zikretmiĢ gibidir. 972[2] Ebu'Ģ-ġeyh ibn Hıbbân'ın KitâbıTI-Ezâırında Enes'ten Ģöyle rivayet edilmiĢtir: Rasûlullah zamanında namaz vakitleri geldikçe birisi sokaklarda koĢa koĢa dolaĢıp "esSctlâte, esSalâte" diye nida ederdi. Bu halka ağır geldi. Bir çan edinsek, dediler. Rasûluilah: "O, Hrisüyanlar'a mahsûstur" buyurdu. Boru çal-sak dediler, "O, Yahûdîler'e mahsûstur"buyurdu. Yüksek bir yerde ateĢ yak-sak, dediler. "O, Mecûsîler'e mahsûstur" buyurdu... Bu hadîs, metindeki hadîsin daha tafsîllisidir. Ezan, lügatte i'Iâm demektir. ġeriat Örfünde ise özel vakitlerde özel lâfızlarla yapılan özel bir Ġ'Iâmdır. Bu vakitler namaz vakitleri, bu lâfızlar da ġâri'in ta'yîn ettiği tekrarlı lâfızlardır. Ezan, ihtiva ettiği az ve kısa cümlelerle Ġslâm'ın i'tikaadî ve amelî esaslarının hemen hepsini özet olarak toplamaktadır. "Allahu Ekber" cümlesi Allah'ın varlığını tasdike delâlet ettiği gibi, bütün kemâl sıfatlarını da isbât eder. "EĢhedu en lâ ilahe ille'Hah" cümlesi, tevhîde ve Ģirkin nefyine; "Erine Mu hammeden Rasûlullah" cümlesi de Muhammed'in peygamberliğine ve onun zımnında bütün nebiler ve rasûllerin
729
mutlak olarak nübüvvet ve risâletlerinî tasdike delâlet eder. "Hayye ale's-salât" emir sîgası, ancak Rasûl sayesinde bilinmiĢ olan ilâhî tâate da'vettir. "Hayye ale'l-felâh " sîgası da, daimî bekaa demek olan felah ve necat yoluna çağırmaktır ki, bu da maâd ve ukbâyı tasdikten ileri gelir. Bu lâfızların tekrar edilmesi, mazmunlarını te'kîd içindir Ezânın fâideleri namaz vaktinin girdiğini haber vermek; halkı cemâatle namaz kılmaya çağırmak; Ġslâm Ģeâirini izhâr gibi pek mühim Ģeylerdir. Bu i'lâm Ġçin fiilin değil de sözün tercih edilmesinin hikmeti, sözün kolaylığı, herkes Ġçin her zaman ve mekânda kolayca yapılabilmesidir.(Ġbn Hacer, Aynî). Ezan 'in BaĢlaması Ezanın baĢlaması hakkında birçok sahâbîlerĠn rivayetleri vardır. Bunların lâfızları ayrılıklar gösterse de ma'nâlan birbirine yakındır. Bunlar içinde en câ-mĠâlı olanlardan birisi de, Abdullah ibn Zeyd'in kendi rivayetidir. Bu, Enes ibn Mâlik tarafından da rivayet edilmiĢtir: Abdullah ibn Zeyd (R) Ģöyle dedi: Rasûlullah (S) namâzın^cemâatle kılınabilmesi için çan (nâkûs) yapılıp çalınmasını emrettiği sırada idi.Uykuda iken bana elinde nâkûs bulunan biri uğradı. Ona: Ey Allah'ın kulu, Ģu nâkûsu satar mısın? dedim. Ne yapacaksın? dedi. Bununla insanları namaza çağırırız, dedim. Sana daha hayırlısını göstersem olmaz mı? dedi. Hay hay dedim. Bunun üzerine, Ģöyle dersin, dedi: Allahu Ekber Allahu Ekber Allahu Ekber Allahu Ekber EĢhedu en lâ ilahe ille'Hah EĢhedu en lâ ilahe il/'Hah EĢhedu enne Muhammeden rasûlu'llah EĢhedu enne Muhammeden rasûlu'llah Hayye ale's-salât Hayye ale's-salât Hayye ale'l-felâh Hayya ale'l-felâh Allahu Ekber Allahu Ekber Lâ ilahe ille'Hah. Sonra biraz geri çekildi, sonra yine bana dönüp: Namaza davrandığın vakit de Ģöyle dersin, dedi:
730
2-....... Ġbnu Umer (R) Ģöyle der idi: Müslümanlar Medine'ye geldikleri zaman bir araya toplanırlar da, namaz vaktini gözetlerlerdi. O ilk zamanda namaz için nida edilmezdi. Bir gün bu hususta konuĢtular. Bâzıları: Hrıstiyanlar'm çanları gibi çan edinin, dediler. Diğer bâzıları da, çan olmasın da Yahûdîler'in nefiri gibi boru olsun, dediler. Umer: Namaza çağıracak bir adam niye göndermiyorsunuz?
Allahu Ekber Allahu Ekber EĢhedu en lâ ilahe ille'Hah EĢhedu enne Muhammeden rasûlu'llah Hayye ale's-salât Hayye ale'l-felâh Kad kaameti's-salâtu Kad kaameti's-salâtu Allahu Ekber Allahu Ekber Lâ ilahe ille'Hah. Sabah olunca Peygamber'in yanına geldim ve gördüğüm rü'yâyı kendisine haber verdim. "înĢâallah hakk ru'yâdır. Bilâl ile beraber kalk da gördüğünü ona öğret, ezanı okusun; çünkü sesi senden daha yüksektir" buyurdu. Bilâl ile beraber kalktık, ben ona öğretmeye, o da okumağa baĢladı. Bu sırada Umer ibn Hattâb bunu evinden duydu. Elbisesini (ridâsını) sürüyerek acele çıktı ve: Yâ Rasûlaliah, seni hakk Ġle gönderen Allah'a yemîn olsun ki, onun gördüğünü ben de gördüm, dedi. Rasûlullah: "Öyle olunca Allah'a harn'd ve sena olsun!" buyurdu (Ebû Dâvûd, es-Sünen). Bu hadîsi bâzı farklarla Tirmizî es-Siinen'de, Ahmed Ġbn Hanbel el-Müsned'dc, Ġbn Hıbbân es-Sahıh'dc rivayet etmiĢlerdir.
731
dedi. Rasûlullah bunun üzerine: "Yâ Bilâl, kalk, namaz için nida et (yânî ezan oku)" buyurdu 973[3].
2- Bab: Ezan Lafızları İkişer İkişerdir
3-.......Enes (R) Ģöyle demiĢtir: Bilâl'e ezan lâfızlarını ikiĢer ikiĢer; ikaamet lâfızlarım da birer birer söylemesi emr olundu; yalnız "Kad kaameti's-salâtu" lâfzı müstesna (ki onu iki defa söylemekle emrolundu) 974[4]. 4-.......Enes (R) Ģöyle demiĢtir: Ġnsanlar çoğaldığı zaman, namaz vaktini tanıyageldikleri bir 973[3] Ezan'm Lâfızları ve Sıfatı; Bunu gösteren hadîs Ģudur: Muâz ibn HĠĢâm Ģöyle haber verdi: Bana babam, Âmir elAhvel'den; o da MekhûFden; o da Abdullah ibn Muhayriz'den; o da (Peygamber'in müezzini) Ebû Mahzûre(R)'den tahdîs etti ki, Allah'ın Peygamberi (S) Ebû Mahzûre'ye Ģu ezanı: Ġki kerre "Allahu Ekber", iki kerre "EĢhedu en lâ ilahe ille'Hah", iki kerre "EĢhedu enne Muhammeden rasûlu'llgh" diye telkin buyurduktan sonra, yine iki kerre "EĢhedu en lâ ilahe ille'Hah", iki kerre "EĢhedu enne Muhammeden rasûlu'llah", iki kerre "Hayye ale's-salât", iki kerre "Hayye aie'l-felâh"; Ġshâk'ın rivayetinde iki kerre "Allahu Ekber", bir kerre "Lâ ilahe ille'Hah", diye öğretmiĢtir (Müslim, Es-Salât; "Ezanın Sıfatı babı", II, 11). 974[4] Ezan lâfızlarının çoğu ikiĢer olarak tekrarlandığı için, Enes böyle demiĢtir. Yoksa ezanın evvelindeki tekbîrlerin dört olduğu bilinmektedir
732
Ģeyle alâmetlendirmeyi konuĢtular. Bir ateĢ tutuĢturmayı yâhud da bir çan çalmayı zikrettiler. Nihayet Bilâl'e ezan lâfızlarını ikiĢer ikiĢer, ikaamet lâfızlarını da birer birer söylemesi emrolundu 975[5].
3- Bab: "Kad Kaameti's-Salatu" Kavli Müstesna Îkaamet Lafızları Tekrar Edilmez
5-.......Bize Hâlid, Ebû Kılâbe'den; o daEnes'ten olmak üzere tahdîs etti. Enes (R) Ģöyle demiĢtir: Bilâl'e ezan lâfızlarını çiftlemesi, ikaamet lâfızlarını tek tek söylemesi emrolundu 976[6].
975[5] Bu hadîslerde mechûl sîgasıyle Bilâl'e emrolundu, denilmiĢtir. Hiç Ģübhe yok ki, bu emri veren Rasûlullah'tır. Ezan cümlelerinin ikiĢer, ikaamet cümlelerinin birer defa söylenmesinin hikmeti Ģu denildi: Ezan gâiblere i'lâmdır. Binâenaleyh gâiblere daha çok ulaĢıcı olması için cüzleri tekrar edilir. Ġkaamet ise hâzırlar içindir. ĠĢte bundan dolayı ezâmn, ikaamet hilâfına yüksek bir yerde okunması, ezanda sesin ikaametten daha yüksek olması, ezanın tertilli; ikaametin ise sür'atli olması müstehâb olmuĢtur (Ġbn Hacer). 976[6] Ezanda cümleleri ikiĢer ĠkiĢer söylemek, ikaamette teker teker söylemek mes'e-lesinde üç imâm ile Hanefîler arasında görüĢ ayrılığı vardır. ġafiî, Ah'med ibn Hanbel, Mâlik'in hüccetleri_bu hadîs ile yukarıda geçen Abdullah Ġbn Zeyd ibn
733
Ġsmail ibn Uleyye Ģöyle dedi: Ben bu Hâlid hadîsini, Eyyûb es-Sahıyanı ye zikrettim deo:Bu ikaamet lâfz, (yânî ‗Kad kaameti‘s-salatu sözu)
Abd Rabbih hadîsi ve Peygamber'in Ebû Mahzûre'ye ezan lâfızlarını ikiĢer, ikaamet lâfızlarını birer olmak Üzere okumasını emir-buyurmasına dâir olan Bu-hârî'ninEPâlu'lIbâdKitâbı'ndaki diğer hadîsidir. Medine ahâlisinin amelinin de böyle olması ve Hicaz, ġâm, Mısır ve Mağrib diyarına kadar uzak Ġslâm memleketlerinde bu amelin câri olması, hüccetlerine daha ziyâde kuvvet vermiĢtir. Hanefîler ise, gerek hacc mevsimlerinde, gerek diğer günlerde bütün Ġslâm yurd-lan ahâlîsinin toplantı ve buluĢma yeri olan Mekke'de amelin ikaamet lâfızlarını ikiĢer söyleme olduğuna bakarak, diğer üç imâma muvafakat etmezler. Ve ezan ile ikaamet cümleleri ikiĢerdir derler. Onların da kendilerine göre delilleri vardır. Ezanın evvelinde tekbîri dörtlemek, Abdullah ibn Zeyd ile Ebû Mahzûre'-nin sahîh rivayetlerine muvafıktır. Bununla beraber bu hadîsler yirie sahîh olan diğer vecihlerden ikiĢer tekbîr ile de rivayet edilmiĢ olduklarından, Ġmâm Mâlik bunlara tutunarak tekbîri iki defa söylemeye kaail olmuĢtur. Peygamber'in müezzinleri dört zât idi: Medine'de Bilâl ibn Ebî Rebâh ile Amru'bnu Ümmi Mektûm, Küba'da Sa'du'l-Karaz yâhud Sa'du'l-Karazî, Mekke'de Ebû| Mahzûre'dir.[Bunların içinde Ebû Mahzûre gibi ezanda tere? edenler olduğu gibi, ikaamette tesnîye edenler de vardır. Bilâl ise ezanda tercî' yapmaz, ikaametle lâfızları birer defa söylerdi. Ġmâm ġafiî ile Mekke ahâlîsi Ebû Mahzûre'nin ezanı ile Bilâl 'Ġn ikaametine futundular. Ebû Hanîfe ile Irak ahâlîsi Bilâl'ın ezanı ile Ebû Mahzûre'nin ikaametini aldılar. Ahnıed ibn Han-bel ile Medîne ahâlîsi Bilâl'ın ezanı ile ikaametini aldılar. Ġmâm Malik ise, iki cihetten bunlara muhalefet etti: Ġkaamet cümlelerini ĠkiĢer söylediği gibi, tekbîrleri de ĠkiĢer söyledi. Netîce olarak bu okuyuĢların hepsi de sahihtir ve delilleri vardır.
734
müstesnadır, dedi 977[7].
4- Ezan Okumanın Fazileti Babı
6-.......(Ebû Hureyre -R- Ģöyle demiĢtir:) Rasûlullah (S) Ģöyle buyurdu: "Namaz için nida edildiği zaman, Ģeytân, ezanı iĢitmemek için yüzgeri dönüp yellene yellene kaçar 978[8]. Müezzin nidayı bitirince yine gelir. Nihayet namaz için ikaamet edilince yine yüzgeri edip kaçar. Müezzin ikaameti
977[7] Yânî ikaametle bu "Kad kaameti's-salâtu" cümlesi iki kerre söylenir. Çünkü ikaametten bizzat kasdolunan, odur. 978[8] Burada bir temsil vardır: ġeytanın kaçarken hâli, apansızın büyük bir korku ve dehĢete kapılmıĢ kimsenin hâline benzer demek istenir ki, böyle olan kimsenin nasıl dizlerinin bağı çözülür, eklemleri gevĢer ve sinirleri boĢanıp sidik ve dıĢkı mahreçlerini tutamaz olursa, o da öyle olur. Bu takdirce Ģeytâna, böyle Ģiddetli korkuya düĢmüĢ kimse gibi yellenme isnâd edilmiĢ demektir. ġârih Taybî: ġeytân, ezanı iĢitimemek için kendi sesi ile kendisini iĢgal eder ki, bu ses, takbih olarak, yellenmeye benzetilmiĢtir, der. Bununla beraber kendisine keyfiyyeti bilinmeyerek- hakîkat ma'nâsınca yellenme isnâd edenler de vardır. Müslim'in Ebû Hureyre rivayetinde " Ve lehu husâsun" ta'bîrî her iki ma'nâyı muhtemildir. Husâs; yellenme ma'nâsma geldiği gibi, hızlı koĢup kaçma ma'-nâsina da gelir. Binâenaleyh Ģeytanın "Ģiddetli kaçması, yellenme ile kaçma ma'-nâstna ikaame edilmiĢ oluyor
735
bitirince gelir 979[9], insan ile nefsi arasına sokulur, fulan Ģeyi hatırla, fulan Ģeyi hatırla diyerek (namazdan evvel insanın) hiç de aklında olmayan Ģeyleri hatırlatır durur. Tâ insan kaç rek'at kıldığını bilmez oluncaya kadar (kendisiyle uğraĢır)".
5- Bab: Ezan Okumada Sesi Yükseltmek
Umer ibnu'l-Abdilazîz de (bir müezzine): "Ya külfetsiz ezan oku, yâhud yanımızdan ayrıl" demiĢtir 980[10].
979[9] Bu metindeki "Müezzin ezanı bitirdiği zaman" ve "Müezzin ikaameti bitirdiği zaman" cümleleri böyle ma'lûm sîga ile geldiği gibi, mechûl sîgası ile de gelmiĢtir. Bu hadîs, ezanın ve ezan okumanın büyüklüğünü i'lâm ediyor. Çünkü Ģeytân ezandan kaçıyor da, namaz içinde daha faziletli olan Kur'ân okunurken kaçmıyor. Tabîatiyle müezzin ezanı Allah rızâsı için okursa, bu büyük faziletten nasîblenecektir. 980[10] Bu ta'lîki, Ġbn Ebî ġeybe mevsûlen rivayet etmiĢtir. Müezzinin kim olduğu zab-tedilmemiĢ ise de, hâdise Umer ibn Abdilazîz'in Medîne valiliği zamanına tesadüf ettiğine göre, bu zâtın, Peygamber'in müezzini olan Sa'du'î-Karaz'ın çocuklarından biri olması gâlib zanndır. Külfetsiz ezandan maksad, tatrîb külfetinden âzâde, gamgamasız ezandır. Yoksa sesi uzatmak değildir. Bu ta'lîkin bir benzerini Dârakutnî, hafif bir sened ile Ġbn Abbâs'ian Ģöyle rivayet ediyor: Rasûlullah'm tatrîb ile ezan okur bir müezzini vardı. Peygamber kendisine: "Müezzin dediğin sehl
736
7-.......Bize Mâlik, Abdurrahmân ibn Abdillah ibn Abdirrahmân ibn Ebî Sa'sa'a el-Ensârî sonra elMâzinî'den; o da babası Abdullah'tan haber verdi. Ona da Ebû Saîd el-Hudrî (R) haber verip Ģöyle demiĢtir: Görüyorum ki, sen davarı ve kırları seviyorsun. Davarların baĢında yâhud bâdiyende iken namaz için ezan okuyacak olduğun zaman tîz sesle nida et. Zîrâ müezzin, sesinin yetiĢtiği yere kadar inĢân, cinn, hattâ hiçbirĢey yoktur ki, ezanı duymuĢ olsun da kıyamet gününde müezzin lehine Ģahadette bulunmasın. Ebû Saîd (hadîsin sonunda): Ben bunu (yânî müezzinin sesinin yetiĢtiği yere kadar insan ... ifâdesini) Rasûlullah(S)'tan iĢittim, dedi 981[11].
ve semh olur, yânî suhulet ve semaha! i/e külfetsiz ezan okur. Ya ezanın sehl ve semh olsun, ya ezan okuma" buyurdu. AnlaĢılan Umer ibn Abdilazîz'in müezzini de ezan kelimelerini behi etmeyecek derecede nağme-perdâzlık ediyormuĢ. Bu ise "Fasih o/andan, yânî ezan lâfızlarını açık söyleyenden baĢkası size ezan okumasın" hadîsiyle nehyedilmiĢtir. 981[11] Bu hadîsten, müezzinin sesini uzaklara eriĢtirmek için tîz perdeden ezan okuması ve yüksek yere çıkması mendûb olduğu ve münferiden de ezfın okuyabileceği hükümleri çıkarılır.
737
6- Ezan Okunması Sebebiyle Kan Akıtmaktan Alıkonacağı Babı 982[12]
8-.......Enes (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) bizleri bir kavm üzerine gazaya götürdüğü vakitlerde sabah olmadıkça ve beklemedikçe bize hücum ettirmezdi. Bekler, ezan sesi iĢitirse onlara saldırmaktan vazgeçerdi. Ezan sesi iĢitmezse üzerlerine baskın yapardı. Enes dedi ki: BU Hayber'e doğru yola çıktık; nihayet geceleyin onların yurduna ulaĢtık. Sabah olup da bir ezan iĢitmeyince, Rasûlullah hayvanına bindi. Ben de Ebû Talha'nın hayvanının arka tarafına bindim. Benim ayağım muhakkak surette Peygamber'in ayağına dokunuyordu. Ora halkı sepetleri ve çapalarıyîe bize doğru çıktılar. Peygamber'i gördükleri vakit: Muhammed; vallahi Muhammed ve hamîs yânî ordu! dediler. Enes dedi ki: Rasûîullah onları görünce: "Allahu Ek-ber. Hayber
982[12] Bâb baĢlığındaki "el-Hakn", alikomak ma'nâsınadır; birinci ve ikinci bâblar-dandır. Kati olunacak adamın kanını akıtmayıp, kailden azade kılmak ma'nâsınadır ki, heder eylemenin mukaabilidir (Kaamûs Ter.).
738
harâb oldu. Biz bir kavmin yurduna indik mi, itizar edilmiĢ olanların hâli yaman olur'1 buyurdu 983[13].
7-İnsan Müezzini İşittiği Zaman Ne Söyler Babı 984[14]
9-.......(Ebû Saîd -R- ĢöyledemiĢtir:) Rasûiullah (S): "Müezzinin nidasını iĢittiğiniz zaman siz de onun
983[13] Buhârî bu hadîsi, uzun ve kısa metinlerle, ilgisi bulunan fıkhî meS'elelere delîl olmak üzere birçok yerlerde zikretmiĢtir. Nitekim evvelce KĠtâbu's-Salât'ta uyluğun avret sayılıp sayılmayacağı mes'elesini tahkik münâsebetiyle zikretmiĢti. Burada ise bir memlekette ezan okunmasının -Ġslâm'a delâlet etmesi dolayısiyle «kan dökülmemesine sebeb olduğunu anlatmak istemiĢ ve buna delîl olarak sev-ketmiĢtir. Ġleride Cihâd, Mağâzî ve Nikâh Kitâblarında da gelecektir. Hadîsin son fıkrası es-Saffât: 177. âyetine meâlen yakın bir ifâdedir. Ezan, Ġslâm Dîni'nin Ģiarı olduğu için, terk edilmesi caiz olmayan hükümlerdendir. 984[14] Buhârî bu hususta ihtilâf olduğu için, müezzini iĢitenin söyleyeceği sözü baĢlıkta açıklamadı. Lâkin babın altında biri Ebû Saîd'den, diğeri Muâviye'den olmak üzere iki hadîs zikretti. Ebû Saîd'inki âmmdır. Ġkincisi, bu umumîliği tahsîs etmektedir. Buhârî bununla, kendi tercîhinin ve cumhurun tercihinin "fiayy'a-le"\cr müstesna, müezzinin sözlerini aynen söylemek olduğuna iĢaret etmiĢ gibidir.(Aynî).
739
demekte olduğu sözler gibi söyleyiniz" buyurdu 985[15].
10-.......Bana'îsâibn Talhatahdîs etti. O da Muâviye'den iĢitmiĢtir. Muâviye bir gün ezan okunurken müezzinin dediklerini "EĢ-hedu enne Muhammeden rasûlu'llah" sözüne kadar aynen tekrar etmiĢtir 986[16].
11-......Bize HiĢâm, Yahya'dan; geçen hadîs tarzında tahdîs etti. Yahya ibn Ebî Kesîr Ģöyle dedi: KardeĢlerimizin bâzısı bana tahdîs etti ki, Muâviye, müezzin "Hayye ale's-sctlât" dediği vakit "Lahavle ve/â kuvvete illâ billahi" demiĢ, ondan sonra da: ĠĢte biz Peygamberimizin böyle söyler olduğunu iĢittik, diye Ġlâve etmiĢtir 987[17].
985[15] Cumhura göre, müezzinin söylediği "Hayye ale's-sa/ât" ve "Hayye ale'l-/ı?/â/î'1ardan mâadâki lâfızları söylemesinin ardından, peyderpey ve aynen tek-râr etmek lâzımdır. Bu iki lâfızdan sonra da "Havka/e" yânî "Lâ havle velâ kuvvete illâ billahi" demekle icabet olunur 986[16] Bu hadîse göre amel edip, yalnız tekbîrlerle teĢehhüdlere icabet edenler olduğu gibi, "Havkale"\erden sonra sükût edenler de vardır, ondan sonrakileri de tek-râr edenler vardır 987[17] Havkale; "Allah'a ma'siyetten tahavvül ancak Allah'ın verdiği ismet ile, tâate kuvvet ve iktidar da ancak O'nun yardımı
740
8- Ezan Okunup Tamamlandığı Zamanki Dua Babı
12-.......Câbir (R)'den: Rasûlullah (S) Ģöyle buyurmuĢtur: "Hekim ezanı iĢittiği zaman 988[18]: Allâhumme Rabbe hâzihda'vetVt-tâmme ve's-salâtil kaaimeti, âti Muhammeden el-vesîlete vel-fadîlete ve'b 'ashu makaamen Mahmuden ellezî vaattehu (= Yâ Allah, ey bu tam da'vetin ve kılınmak üzere olan bu namazın Rabb'ı, Muham-med'e vesileyi, fazileti ihsan et. Bir de kendisine va'd ettiğin Makaa-mu Mahmûd'u verip oraya ulaĢtır) derse, kıyamet gününde benim
ile hâsıl olabilir" ma'nâsmadir. Da'-vetĠ iĢiten mü'min bunu söylemekle, icabetle hâsıl olacak ni'metin, icabet etme-mekle de edilecek ma'siyetin azametini hatırlıyarak, Ġlâhî lütfün ancak Ġlâhî tevfîkle müyesser olabileceğini söylemiĢ oluyor. Ezanı iĢiten herkes, mâni'i olmadıkça müezzine icabet eder. Kur'ân okumak, zikr ve tesbîh gibi fiillerle meĢgul iken ezanı duyarsa, kıraati, zikri, tesbîhi geri bırakarak dinler ve kelime kelime cevâb verir. Ġcabetten baĢka hiçbir iĢle meĢgul olunmaz. 988[18] Ezanın tamâmını iĢittiği zaman demektir. Niîekim Müslim'in Abdullah ibn Amr rivayetinde: Müezzinin demekle olduğunu deyin, sonra bana (asliye edin, sonra benim için Allah'tan vesile isteyin" lâfzıyle gelmesi de bunu te'yîd eder
741
Ģefaatim ona vâcib olur" 989[19]
9- Ezan Okumak Hususunda Kur’a Atmak Babı
Ve zikrolunur ki, bir takım topluluklar ezan okumak hususunda ihtilâf etmiĢlerdir. Sa'd ibn Ebî
989[19] Davet, ezan lâfızlarıdır ki, tevhide da'vettir. Tam olması da sözlerin en tamâmı olan Tevhîd kelimesini müĢtemil olduğu içindir. Tam ve kâmil olmasının bir vechi de, tebdil ve tağyîre ma'rûz olmaması ve kıyamet gününe kadar bakî ve akaaĠdi tamamen cami' olmasıdır. es-Salâtu'!-Kaaime, Ģu kılınmak üzere olan namaz demek olduğu gibi, dâim, yer ve gökler bakî kaldıkça nesh ve tebdile uğramıyacak olan namaz ma'nâsına gelir. Vesile, lügat yönünden, bir büyüğe yakınlaĢmaya sebeb olacak Ģey demektir. Buradaki örfî ma'nâsını, Müslim.'in Abdullah Ġbn Amr'dan rivayet ettiği Ģu mealdeki hadîs tefsîr etmektedir: "Sonra bana sala t ve selâm getirin. Zîrâ her kim bana t asi iye ederse, ondan dolayı Allah ona on kerre tas/iye buyurur. Sonra benim için Allah 'tan vesileyi dileyin, çünkü o cennette bir menziledir ki, Allah kullarından yalnız bir kuldan baĢkasına lâyık olmaz. Umarım ki, o kul ben olayım. Öyle ise benim için vesileyi her kim Allah'tan dilerse, Ģefaati hakk eder". Makaamu Mahmûd, her lisânın hamd ve senasına lâyık makaam demektir ki, o makaamda olanı bütün evvelkiler ve sonrakiler medh ve sena eder. Bu makaam "Ütnîd edebilirsin, Rabb'in seni bir Makaamu Mahmûdfa gönderecek-fr>"(elĠsrâ:79) âyetinde Peygamberimize va'd olunan makaamdır. Beyhakî'nin rivayetinde duanın sonunda:" HiçĢübheyok ki Sen va'dinden dönmezsin" ziyâdesi vardır
742
Vakkaas da bunlar arasında kur'a atmıĢtır 990[20].
13-.......Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) Ģöyle buyurdu: "Ġnsanlar ezan okumakta ve birinci saf/ta neler olduğunu bilseler de kur'a atmaktan baĢka çâre bulamasalar, muhakkak kur'a atarlardı. Yine insanlar her namazın ilk vaktinde olan fazileti bilir olsalardı, ona ulaĢmak için muhakkak öne geçme yarıĢı yaparlardı. Yine insanlar yatsı ile sabah namâzlarmdaki sevabı bilselerdi, muhakkak bu iki namazın cemâatine emekleye emekleye (yâhııd kıç üstünde sürüne sürüne) de olsa giderlerdi" 991[21].
990[20] Bu ta'lîki, Seyf ibnUmer el-Futûh'ta ve Taberî, Abdullah ibn ġubrume'den mev-sûlen rivayet etmiĢlerdir. Bu, Umer ibn Hattâb zamanında 15. hicret yılında Ka-dîsiye fethinde olmuĢtur. Bu rivayete göre Kadîsiye öğleden evvel f'eth olunmuĢtur. Herkes yerli yerine döndüğü vakit müezzinin Ģehîd olduğu meydana çıkmıĢ. Birçok kimseler ezanı ben okuyayım diye niza7 etmiĢler. BaĢkumandan Kadisiye fâtihi ve Sâsânî Devleti'ne son veren Sa'd ibn Ebî Vakkaas'a gelinmiĢ. O da kur'a ile birini müezzin ta'yîn edip, nizâ'ı bertaraf etmiĢtir. 991[21] Habvun, ellerini ve dizlerini yere basarak emeklemek ma'nâsına ve kıçüstü sürüne sürüne gitmek ma'nâsına gelir. Bu hadîs Ģanları müsâvî olan hakk sahihlerinden birini veya birkaçını tcrcîh etmek için kur'a çekmenin meĢruluğuna delâlet eder
743
10- Ezan Okuma Arasında Kelam Etmek
Babı
Ve Süleyman ibn Surad (R), ezan okuması arasında konuĢmuĢtur 992[22]. el-Hasen el-Basrî de: Müezzinin, ezan okurken yâhud ikaamet ederken gülmesinde be's yoktur, demiĢtir 993[23].
14-.......Abdullah ibnu'l-Hâris Ģöyle demiĢtir: Abdullah ibn Abbas (R) çamurlu bir (cumua) gününde bize hutbe îrâd edeceği sırada, müezzine, ezan okurken "Hayye ale's-salâti" sözüne ulaĢtığı zaman "es-Salâtü fi'r-rıhâl (= Namaz evlerde kılınacak)" diye nida etmesini emretti. Bu emirden dolayı insanların bâzısı bâzısına baktı. Bunun üzerine Ġbn Abbâs: Müezzine böyle nida ettirmeyi Ġbn Abbâs'tan çok daha hayırlı 992[22] Buhârî bu ta'lîki tarih'inde mevsûlen rivayet etmiĢtir. Bu zâtın adı Câhiliyyei devrinde Yesâr idi. Peygamber ona Süleyman ismini verdi. Hicretin 65. yılında 4.000 kiĢinin kumandanı olarak Hüseyin'in intikaamını almak mücâdelesinde iken, Cezîre'de Ģehîd edilmiĢtir. Bu sahâbV, asker içinde ezan okurken, ezân arasında hizmetçisine bir ihtiyâç için emir verirdi. Bunu Buhârî'nin lâfzı ile Ġbn Ebî ġeybe de rivayet etmiĢtir 993[23] Bu ta'iîki deÜbn Ebî ġeybe el-Musannaf‘ında rivayet etti.
744
olan kimse (yânî Peygamber) yapmıĢtır. Bu (yânî cumua namazı) zarurî ve vâcib bir Ģeydir, dedi 994[24].
11- Kendisine Vaktin Girdiği Haber Verecek Biri Bulunduğu Zaman Gözlere Kör Olan Kimsenin Ezan Okuması(nın Cevazı) Babı
15-.......(Abdullah ibn Umer -R- Ģöyle demiĢtir): Rasûlullah (S)Ģöyle buyurdu: "Bilâl, ezanını gece okuyor. Binâenaleyh sizler îbnu Ümmi Mektûm ezan okuyuncaya kadar yiyiniz içiniz,". Sonra râvî: Ġbnu Ümmi Mektûm gözlen kör bir kimse idi. Kendisine sabah oluyor, sabah oluyor denilmedikçe. ezan okumazdı, dedi 995[25]. 994[24] er-Rahl, insanın meskeni ve eĢyasının bulunduğu yere denir. Bu, ister bĠnâ ister binasız bir yer olsun, seferde hazarda insanın durağı, menzili ra/j/'dır. Ġbn Abbâs, cemâate gelmiĢ olanlarla yetinerek cumuayı ikaame etmek; gelmemiĢ olanları da zahmetten kurtarmak istemiĢtir. Cemâate gelemeyenler tabiî olarak" evlerinde öğle namazını kılmakla yetinirler 995[25] "Esbahle" ta'bîrleri "Sabaha girdin" Ģeklinde değil de, "Sabaha giriyorsun; sabah oluyor" seklinde terceme edilmesi, fecrin tulû'undan sonra yemek ve içmenin Ġttifakla haram olmasından dolayıdır. Kendisine vakti haber verenler, vaktin evvelinden biraz Önce, vakiin yaklaĢtığını hab'cr vermiĢ oluyorlar.
745
12- Ezan, Fecrin Tulu'undan Sonradır Babı 996[26]
16-.......Abdullah ibn Umer (R) Ģöyle demiĢtir: Bana Hafsa Ģöyle haber verdi: Müezzin sabahı gözetlemek için durup beklediği ve sabah belirdiği zaman Rasûlullah (S) farz namaz ikaame olunmazdan evvel hafîf iki rek'at namaz kılardı.
17-.......Mü'minlerin annesi ÂiĢe (R): Peygamber (S) sabah namazının nidası, yânî ezam ile ikaameti arasında iki hafîf rek'at namâz kılardı, demiĢtir 997[27].
18-....... Bize Mâlik, Abdullah ibn Dinar'dan; o da Abdullah ibn Umer(R)'den oimak üzere haber verdi
Buhârî bunu, a'mânın ezanının sahîh olabileceğine delîl olarak sevk etmiĢtir 996[26] Yânî sabah namazı için mu'teber olan ezan, fecrin tulû'undan sonradır 997[27] Sabah namazının râübesini hafîf kılmak müstehâbdır. Peygamber bu râtıbenin Ukrek'atındaf&iAaiie "Kul yâ eyyühe'lkâfirûn'\ ikinci rek'ai £a Fatiha ile''Kul huve'flâhu ahad" ve diğer rivayetlerde de diğer âyetleri okumuĢtur.
746
ki, Rasûlullah (S) Ģöyle buyurmuĢtur: "Bilâl ezam geceleyin okuyor. Binâenaleyh sizler Ġbnu Ümmi Mektûm ezan okuyuncuya kadar yiyiniz, içiniz" 998[28].
13- Fecrden Evvelki Ezan Babı 999[29]
19-.......Bize Zuheyr tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Süleyman et-Teymî, Ebû Usmân en-Nehdî'den; o da Abdullah ibn Mes'ûd'dan olmak üzere tahdîs etti. Peygamber (S) Ģöyle buyurmuĢtur: "Bilâl'in ezanı hiçbirinizi -yâhud: Sizden hiçbir kimseyi- sahur yemeğinden alıkoymasın. Çünkü o henüz gece iken ezan okur. Onun bu okuması, ibâdetle kaaim olanınızı (artık sabah yaklaĢıyor diye) vazgeçirmek, uykuda olanınızı da uyandırmak içindir. Fecr -yâhud sabah-, böyle zahir olmak değildir; tâ böyle olmayınca fecr 998[28] Bilâl'in vaktinden evvel ezan okuması, namaza da'vet için değil, -bundan sonra gelecek hadîste beyân edileceği üzere- uytaıda olan uyansın, oruç tuîacak olan sahurunu hemen yesin, gece namazında olan namazını kısa kesip vitir namazına baĢlasın içindir, demiĢlerdir 999[29] Yânî meĢru' mudur, değil midir; fecrden sonraki ezan yerine geçer mi, geçmez de tekrar ediür mi? Buhârî buradaki Abdullah ibn Mes'ûd hadîsini fecrden evvel czân okunabileceğine delîl olarak getirmiĢtir.
747
olmaz"- Râvî Zuheyr dedi ki: Peygamber ("Fecr böyle zahir olmak değildir" derken) parmaklarını yukarıya kaldırıp baĢ aĢağıya dikdi 1000[30]. ("Tâ böyle olmayınca" derken de) Sebbâbelerini yânî Ģehâdet ve orta parmaklarını üst üste bindirip sağa sola uzatmak suretiyle iĢaret buyurdu 1001[31].
20- Bize Ġshâk tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Ebû
1000[30] Bu, fecri kâzib'i ta'rîf içindir. Beyân edilen Peygambcr'in bu iĢareti, ufuktan baĢ semtine doğru uzanan mustatîl nuru gösterir 1001[31] Bu da fecri sâdıkı ta'rîf içindir. Peygamber'in iĢareti sâdık sabahta ufukta görünen yaygın nuru gösterir. Her iki fecri anlatmak için, bu iki türlü iĢaretten daha uygunu olamaz. Her Ġkisi de Peygamberler ve rasûllere hass bir beyân ve îzâh kudreti ile, en anlamaz kimselere anlatabilecek vech ile ta'rîf buyurulmuĢ-tur. Fecri kâzib dediğiniz ve fıkıh kitâblarında oruç ve namaz mes'eleleri arasında ehemmiyetle bahsedilen zıya' hâdisesi, sabahlan doğu tarafından -tabanı ufukta, mihveri göğe doğru uzanmıĢ ve ziyası saman yolu zıyâsma benzer- akçıl, donuk ve pek uzun bir nûrânî ehram (piramit) suretinde zahir olur ki, bu ehramın tabam ufukta ve güneĢin bulunduğu cihette olduğu ve nûrânî bir sütün gibi ufkun üstünde baĢa doğru gittikçe incelerek göründüğü Ġçin, fakîhler dilinde buna "beyaz mustatîl" nâmı verilir. Bu beyaz mustatîlin dağılıp zail olmasıyle beraber ufukta bütün doğu tarafına boydan boya uzanmıĢ bir çizgi gibi subhu sâdık zuhur eder ki, bu "beyaz musta'rîd", oruçlu için yeme ve içmenin haram, müslümân için sabah namazının farz olduğu zamanın nihayeti ve baĢlangıcıdır.. (Ahmed Naîm, Tecrîd Tercemesi, II, 478-480).
748
Usâme haber verdi. Ubeydullah: Bize tahdîs etti, dedi 1002[32]. el-Kaasım ibn Muhammed'den; o da ÂiĢe'den ve Nâfi'den; o da Ġbn Umer'den: Rasûlullah (S) buyurdu ki; ... H1003[33] ve yine bana Yûsuf ibn îsâ elMervezî tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize el-Fadl (ibn Mûsâ) tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Ġbnu Umer'in oğlu Ubeydullah, el-Kaasım ibn Muhammed'den; o da ÂiĢe'den olmak üzere tahdîs etti. Peygamber (S): "Bilâl ezanı gece-leyin okur. Binâenaleyh Ġbnu ÜmmiMekîûm ezan okuyuncaya kadar yiyiniz ve içiniz" buyurdu.
14- Bab: Ezan İle İkaamet Arasında Ne Kadar Fasıla Vardır?
Ve namaz ikaametini bekleyen kimse (ezandan sonra ne kadar bekler)? 1002[32] "Bize tahdîs etti" sözünde takdîm-te'hîr vardır. Terkibin aslı: Ebû Usâme: Bize Ubeydullah el-Kaasım'dan tahdîs etti, Ģeklidir. Sanki râvî burada aslı üzere zikretmemiĢ olan Ģeyhinin lâfzını gözetmiĢ gibidir 1003[33] Bu "H", hadîsin metninin zikrinden önce bir Ġsnâddan diğer isnada tahvîle iĢarettir. Hâil'e veyâ hadîs'e iĢarettir de denilmiĢtir
749
21-.......Bize Hâlid, el-Cuveyrî'den; o da Ġbn Bureyde'den; o da Abdullah ibn Mugaffel el-Müzenî (R)'den olmak üzere tahdîs etti. Rasülulluh (S) üç kerre: "Her iki ezan (yânî her ezan ile ikaamet) arasında, kılmak isteyen için bir namaz vardır" buyurmuĢtur1004[34].
22-.......Enes Ġbn Mâlik (R) Ģöyle demiĢtir: Müezzin ezan okuduğu vakit, Peygamber, sahâbîlerinden bir takım insanlar acele ile direklere doğru durup namaz kılarlardı. Nihayet Peygamber (S) çıktığı vakit onları öyle akĢam namazının farzından evvel iki rek'at kılıyorlar hâlde bulurdu. Hâlbuki ezan ile ikaamet arasında (çok) bir Ģey yoktu. Usmân ibn Cebele ve Ebû Dâvûd da ġu'be'den gelen rivayette Ģöyle demiĢtir: Ezan ile ikaamet
1004[34] Buhârî bu hadîsi ezan iie ikaamel arasında ne kadar fasıla bırakmak gerekeceğini bildirmek için sevketmiĢtir. Bu iĢarete göre, Ġkisi arasında bir namaz kılacak kadar fâsıia bırakmak lâzım gelir. Tâ ki bu müddet zarfında eemâat hazırlansın, abdestlerini alıp toplanabilsinler
750
arasında ancak az bir müddet vardı 1005[35].
15- (Ezanı İşitmesinden Sonra Namaz Îçin) İkaameti Bekleyen Kimse Babı 1006[36]
23-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S), müezzin sabah namazının ilk ezanını okuduğunda, sabah namazından evvel fecr aydınlığı iyice belirdikten sonra kalkar, hafîf iki rek'at kılar, sonra sağ yanı üzerine uzanır, tâ müezzin namaza ikaamet (edeceğini haber vermek) için gelinceye kadar beklerdi 1007[37].
1005[35] Bu, üst tarafta geçen "Ezan ile ikaamet arasında (çok) bir Ģey yoktu" tarzındaki mutlaklığm takyididir. Yâhud da geçen ibarede menfî olan Ģey çokluktur, burada müsbet olan ise azlıktır. Binâenaleyh çokluğun nefyedilmesi, azlığın is-bâtını gerektirir (Kastallânî). Yânî bu sonuncusu, üst taraftaki "... bir Ģey yoktu" ibaresini "az bir Ģey vardı" Ģeklinde bir tefsîrdir. 1006[36] Bu baĢlığın konulmasından, bunun ekseriya imâma mahsûs olduğuna iĢaret edildiği anlaĢılıyor 1007[37] Burada ilk ezandan maksad, ya vakti ilân için okunan ezandır, ki namaza baĢlanacağını haber vermek için yapılan ikaamete nazaran ilk sayılır; yâhud da bundan evvelki ve sonraki hadîslerde fecru sâdikin girmesinden evvel okunan ezandır. Bu, iki rek'at sabah namazının râtibesidir; farzdan evveldir. Farzdan sonra kılınmaz. Bunun hafîf kılınması müstehâbdır
751
16- Bab: Her Ezan İle İkaamet Arasında Kılmak İsteyen , İçin, Bir Namaz Vardır
24-.......Abdullah ibn Mugaffel (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S): "Her iki ezan (yânî ezan ile ikaamet) arasında bir namaz vardır. Her iki ezan arasında bir namaz vardır" buyurduktan sonra, üçüncüsünde: "Ġsteyen için" sözünü ilâve etti 1008[38].
1008[38] Buhârî bu rivayeti de ezan ile ikaamet arasında bir nafile namaz, yâhud vakit râtibesi kılınabileceğini anlatmak için sevk etmiĢtir. Müslim ile ĠsmâîrTde "Ġsteyen, için" kaydı dördüncü defasında îrâd edilmiĢtir. Ebû Davud'un rivayetinde ise bu kelâm iki defa söylenmiĢtir. AkĢamdan baĢka vakitlerin farzlarından evvel râtıbeler ve sünnetler kılınabileceğinde Ģübhe yoktur. Yalnız akĢam namazından evvel tatavvû' kılınmasında, fakîhler arasında görüĢ ayrılığı vardır.
752
17- Seferde Bir Tek Müezzin Ezan Okusun Diyen Kimse Babı 1009[39]
25-.......Mâlik ibnu'l-Huveyris (R) Ģöyle demiĢtir: Kavmimden beĢ on kiĢilik bir toplulukla beraber Peygamber'inyanma geldim. Yanında yirmi gece kaldık. Peygamber rahîm ve rafîk tabîatli idi. Ehil ve ıyâlimizi özlediğimizi görünce bize: "Dönünüz, onların yanlarında bulununuz. Onlara (dîni) öğretiniz. (Beni nasıl namaz kılar gördünüz ise öylece) namaz kılınız. Namaz vakti geldiğinde içinizden biri size ezan okusun. En yaĢlınız da size imâm olsun" buyurdu 1010[40].
1009[39] Seferde bir tek müezzin.." sözü için mefhûm yoktur; yânî hazarda birden çok olsun ma'nâsı yoktur. Çünkü hazarda da böyledir, bir tek müezzin ezan okur. ġehirlerin kuturları birbirinden uzaklaĢması sebebiyle birkaç müezzin olmasına ihtiyâç duyulursa, her biri bir cihete ezan okur, toplu hâlde okumazlar, denildiğine göre toplu hâlde ezan okumayı ilk ihdas edenler Umeyye oğullan'dır. ġafiî, Kitâbu'l-Umm'de: "Bir müezzinin diğer müezzinden sonra ezan okumasını hoĢ görürüm. Lâkin birçok müezzinin hep birden okumasını hoĢ görmem; meğer ki mescid büyük olsun. Bu suretle her müezzin kendi cihetinde olanlara ezanı duyurmuĢ olur" demiĢtir (Ġbn Hacer.). 1010[40] Ebû Davud'un Sünen'inde Ebû Mes'ûd Bedrî'den nıerfû
753
18- Cemaat Oldukları Zaman Yolcular İçin Dahi Ezan ve İkaamet Olacağı, Arefe ve Müzdelife'de De Böyle Olacağı, Soğuk Yahud Yağmurlu (Gün ve) Gecede Müezzinin "EsSalatu Fi'r-Rihal." Sözü Babı
26-.......Ebû Zerr (R) Ģöyle demiĢtir: Bizler Peygamber'in maiyyetinde bir yolculukta bulunuyorduk. Müezzin (öğle) ezanım okumak istedi. Peygamber (S) ona: "Serinliği bekle!" buyurdu. Bir müddet sonra müezzin yine okumak istedi. Peygamber yine: "Serinliği bekle!" buyurdu. Sonra yine ezan okumak istedi. Peygamber de yine: "Gölge tepelerin
olarak rivayet edilen Ģu hadîste: "Bir kavm içinde Allah 'in Kitabım en çok okuyup belleyen, kıraate en evvel BaĢlamıĢ olan her kim ise, .o kavme o imâm olsun. Kıraat hususunda musâvî iseler, hicreti en kadîm olan hangisi ise o; hicrette de musâvî Ġseler en yaĢlıları hangisi ise o imamlık etsin" buyuruimuĢtur. Metindeki hadîste, gelen hey'etin hep yirmiĢer gece Peygamber'in yanında kalmıĢ ve Kur'ân öğrenme hususunda aralarında farklılık bulunmamıĢ ve hicretleri de bir günde baĢlamıĢ olmasından, ifk iki fazîlet sebebinde aralarında musâvât bulununca, yalnız yaĢ üstünlüğü mes'elesi kalır ki, iste bu hadîste ona riâyete nıe'mûr olmuĢlardır.
754
yüksekliği mikdârına musâvî oluncaya kadar serinliği bekle" buyurdu, müteakiben Peygamber (S): "Sıcağın Ģiddeti cehennemin kaynamasındandır" buyurdu 1011[41].
27-.......Mâlik ibnu'l-Huveyris (R) Ģöyle demiĢtir: Ġki kimse sefere niyet ederek Peygamber'in yanına (vedâya) geldiler. Peygamber (S): "Buradan çıktığınızda (her namaz vakti geldikçe) ezan okuyunuz. Sonra ikaamet ediniz. Sonra en büyüğünüz imâm olsun" buyurdu 1012[42].
28-.......Bize Mâlik ibnu'l-Huveyris (R) tahdîs edip Ģöyle dedi: Bizler Peygamber'in yanma geldik. Biz, yaĢça birbirine akran gençler idik. Peygamber'in yanında yirmi gün yirmi gece ikaamet ettik. Rasûlullah çok merhametli ve çok rıfklı idi: Ehlimizi arzu ettiğimizi yâhud ehlimize iĢtiyak hâsıl ettiğimizi 1011[41] Bu hadîs, Kitâbu Mevâkîîi's-Saiât'ın 19. babında da geçmiĢti 1012[42] Bu hadîslerden ezan Ġle cemâatin yolcular hakkında da meĢru olduğu ve birisinin ezanının bir cemâat için kifayet ettiği Ġstidlal olunur
755
anlayınca, geride kimleri bıraktığımızı bize sordu. Biz de kendisine haber verdik. Rasûlullah: "Haydin (ehillerinizin yanma) dönünüz. Onların aralarında ikaamet ediniz. Onlara öğretiniz, söyleyecek Ģeyleri söyleyip emrediniz" buyurdu. Bir de birçok Ģeyler buyurdu ki, Ģimdi onları hatırlıyorum yâhud hatırlamıyorum (râvî Ģekk ediyor). Ve o arada: "Benim nasıl namaz kılar olduğumu gördünüzse, öylece namaz kılınız. Namaz vakti geldiğinde içinizden biri size ezan okusun. En yaĢlınız da size imâm olsun" buyurdu 1013[43].
29-.......BanaNâfi' tahdîsedip Ģöyle dedi: Ġbn Umer (R), Dacnân'da iken soğuk bir gecede ezan okudu. Sonra "Sallû fîrihâlikum = Namazlarınızı olduğunuz yerlerinizde kılınız" dedi. Daha sonra bize Ģunu haber verdi: Rasûlullah (S) seferde iken soğuk yâhud yağmurlu bir gecede müezzine ezan okumasını 1013[43] Bu hadîsteki "Benim nasıl namaz kılar olduğumu gördünüzse, öylece namaz kılınız" düstûru, bu en birinci Ġslâm ibâdeti olan namazın kıyamete kadar devam edecek ve hiçbir değiĢtirmeye imkân ve ihtimâl bırakmayacak kesinlikte Ģeklinin muhafazasını te'mînât a-itına alan ebedî bir düstûrdur.
756
ve ardından da "Elâ sallû fî'r-rıhâl (yânı: Haberiniz olsun, namazlarınızı olduğunuz yerlerde kılınız)" diye nida etmesini emrederdi, dedi 1014[44].
30-.......Ebû Cuhayfe (R) Ģöyle demiĢtir: Ben elAbtah'ta Rasûlullah(S)'ı gördüm. Bilâl yanma geldi de O'na namazı i'lâm etti. Sonra Bilâl bir harbe ile dıĢarı çıktı, nihayet onu Abtah'ta Rasûlul-lah'm önünde bir yere dikti ve namazı ikaame etti 1015[45].
1014[44] Bu hadîsin benzeri aynı kitabın 10. babında da geçmiĢti. Buhârî bunu kâh ezan arasına söz karıĢtırmak, kâh özürden dolayı cemâate gelmemek ruhsatını beyân Ġçin müezzinin "Elâ sallû fi'r-nhâl" riidâsıyle key-fiyyeti i'lân etmesinin cevazı bahislerinde sevk etmiĢtir. Binâenaleyh burada da ezana baĢka söz karıĢtırmanın cevazına îmâ ediyor. Daha önce geçen 10. bâbda Süleyman ibn Surad(R)'m ezan esnasında konuĢtuğu ve Hasen Basrî'nĠn ezan ok'ur yâhud ikaamet ederken gülmekte be's yoktur dediğini ta'Iîkan zikretmekle bu re'yini te'yîd etmiĢ oluyor. Hasen Basrî gibi Ahmed ibn Han bel, Urvetu'bnu'z-Zubeyr, Katâde, Atâ ibn Ebî Rebâh da Buhârî'nĠn bu hadîslerine tutunarak, ezan esnasında mutlak olarak kelâma ruhsat vermiĢlerdir. Nahaî ile Ġbn ġîrîn ve Evzâî ise, bunu mekruh görmüĢlerdir... ġafiî'ye göre sözün azına ruhsat varsa da, çoğuna yoktur. Mâlikîler'e göre memnu'dur. Lâkin söz söylemeyi gerektirecek mühim bir iĢ zuhur ederse söylenebilir... 1015[45] Bu hadîs de daha önceki kitâblarda birkaç defa geçmiĢti. Hadîsteki hâdise Mekke'ye olan seferlerden birinde vâki'
757
19- Bab: Müezzin Ezan Okurken Ağzını Sağa Sola Döndürür mü ? ve Yine Müezzin Ezan Esnasında Sağa Sola Döner mi? 1016[46]
Bilâl'ın ezan okurken iki parmağını iki kulağına soktuğu zikrolunur 1017[47]. Ġbn Umer ise iki parmağını iki kulağına sokmazdı 1018[48]. Ġbrâhîm en-Nahaî: Abdestsiz olarak ezan okumakta be's yoktur, demiĢtir 1019[49]. Atâ ibn Ebî Rabâh ise: Abdest almak dînde sabit olmuĢ bir sünnet ve kaanûndur, demiĢtir 1020[50]. AiĢe: Peygamber (S) -abdestli, abdestsiz- her
olmuĢtur. Abtah, Mekke'de Minâ'ya yakın bir yer ismidir. Rasûlullah orada konak ederdi. 1016[46] Müslim Sahîh'mdt de Ebû Cuhayfe'den Bilâl'in ezan okurken (Hayy'ale'Ierde) ağzını sağa sola döndürdüğü; Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî ve diğerlerinde de müezzinin ezan esnasında sağa sola döndüğü rivayet edilmiĢtir 1017[47] Bunu Abdurrazzâk ve diğerleri rivayet etmiĢtir 1018[48] Bunu da Abdurrazzâk ve Ġbn Ebî ġeybe rivayet etmiĢtir 1019[49] Bunu da Ġbn Ebî ġeybe Mıisannafmâa Cerîr'den; o da Mansûr'dan olmak üzere rivayet etti 1020[50] Bunu Abdurrazzâk, Ġbn Cureyc'den mevsûl olarak, Ġbn Ebî ġeybe ve diğerleri de mevsûl olarak rivayet etmiĢlerdir.
758
hâlinde Allah'ı zikrederdi, demiĢtir 1021[51].
31-.......Bize Sufyân, Avn ibn Ebî Cuhayfe'den; o da babasından olmak üzere tahdîs etti. Ebû Cuhayfe, Bilâl'ı ezan okurken gördüğünü haber verip: Ben ezan okuduğu sırada Bilâî'in ağzını Ģu tarafta ve Ģu tarafta ta'kib etmeye baĢladım, demiĢtir.
1021[51] Bunu Müslim, Abdullah el-Behiyy tarîkinden mevsûlen rivayet, etti. Yânı Peygamber, abdestü olsun olmasın musâvî olarak her hâlinde Allah'ı zikrederdi. Ezan da bir zikr'dir. Binâenaleyh ezan için abdest ve kıbleye yönelme Ģart kılınmaz. Nitekim diğer zikirlerde de Ģart kılınmaz. O zaman namaz, abdest ve kıbleye yönelme hükümlerinde ezana muhalif olmasından dolayı, ezan namaza katılmaz. Buhârî'nin bâb baĢlığı akabinde bu haberleri zikretmesinin münâsebeti bu noktalardan tanınır. En az münâsebet de kâfidir. Âlimlerin bu mes'elelerdeki ihtilâflarından dolayı Buhârî kesin söylemeyip, istifham lâfzıyle zikretti (Ġbn Hâ-cer, Aynî, Kastalîânî). Buhârî'nin maksadı, ezanın, hükümlerde namaza mülhak olmadığı ve do-layısıyle ezanda kıbleye yönelme Ģart kılınmayacağım isbat etmektir. Bununla da bâb baĢlığı ile burada gelen haberler arasındaki münâsebet tahakkuk etmektedir (ġâh Veliyyullah).
759
20- İnsanın "Namaz Bizden Kaçtı’’ Sözü Babı 1022[52]
Ġbn ġîrîn; Namaz bizden kaçtı demeyi kerîh görüp; lâkin "Biz namaza eriĢemedik" desin, demiĢtir. Peygamber(S)'in sözü ise daha sahihtir 1023[53].
32-.......Ebû Katâde Ģöyle demiĢtir: Biz Peygamber'le birlikte namaz kılmakta olduğumuz sırada, Peygamber birçok kimselerin koĢuĢma seslerini iĢitti. Namazı kıldırdıktan sonra: "Ne oluyorsunuz?" diye sordu. Namaza yetiĢmek için acele ettik, dediler. Peygamber: "Öyle acele acele koĢuĢmayınız. Namaza
1022[52] Yânı bu söz mekruh olur mu, yâhud olmaz mı? 1023[53] Ġbn Sîrîn'in bu sözünü Ġbn Ebî ġeybe Musanrıafında mevsûlcn rivayet etmiĢtir. "Biz eriĢemedik" sözünde "Namaz bizden kaçtı" ta'bîrinin hilâfına, eriĢeme-meyi kendisine nisbet etme inceliği vardır. "Peygamber'in sözü ise daha sahihtir" kelâmındaki esahh lâfzı ile, cf'alu't-tafdîl murâd edilmemiĢtir. Çünkü onunla ef'alu'ıtafdîl murâd edilirse, Ġbn Sîrîn'in sözü sahih, Peygamber'in sözü ondan daha sahîh olmak lâzım gelir. Hâlbuki böyle değildir. Esahh ile sahîh murâd edilmiĢtir. Çünkü bâzan ismi tafdîl zikr olunur da, onunla tafdîl değil, tavzih irâde edilir-. Bu kelâm Buhârî'den Ġbn Sîrîn'e bir reddir. Çünki ġân' fevât lâfzını kullanıp cevaz vermiĢ, Ġbn ġîrîn ise onu kerîh görmüĢtür (Aynî).
760
geldiğiniz zaman (vakaar ve) sekınetten ayrılmayınız (ağır ağır yürüyünüz). Namazdan yetiĢtiğiniz kadarım (imâmla beraber) kılınız, kaçırdığınızı da (sonra yalnızca) tamamlayınız" buyurdu 1024[54].
21-Bab: İnsan Namaza Koşmaz. Fakat Sekinet İle ve Vakaar İle Gelmelidir
Peygamber de: "Namazın eriĢdiğiniz kadarını (imâmla) kılınız; kaçırdığınız kısmını ise kendiniz tamamlayınız" buyurdu. Bu hadîsi Ebû Katâde, Peygamberden rivâvet etti 1025[55].
1024[54] Demek iftitâh tekbîrini kaçırmak korkusu olsa da, olmasa da, herhalde namaza sekînet ve vakaar ile gitmek gerekiyor. Ebû Hureyre'den rivayet edilen bir hadîste de: Biriniz cemâat namazına niyeî edip gittiği vakitte ağır ağır yürüsün. Çünkü o artık namaz içindedir. YetiĢtiği kadarını imâm ile birlikte kılsın. Kaçırdığını da sonra yalnızca kaza etsin" denilmiĢtir (elMuhallâ). 1025[55] Bu, Buhârî'nin bundan önce geçen 20. bâb altında rivayet ettiği hadîsin bir kısmıdır. Buhârî hadîsi burada iki senedle getirmiĢtir
761
33-.......VeyineîbnuEbîZĠ'b, ez-Zuhrî'den; o da Ebû Hureyre'den olmak üzere tahdîs.etti. Peygamber (S): "îkaameti iĢittiğiniz zaman, sekînet ve vakaarla namaza doğru yürüyünüz; sür'at etmeyiniz. Namazın eriĢtiğiniz kadarını (imâmla beraber) kılınız; kaçırdığınız kısmını ise kendiniz tamamlayınız'1 buyurdu 1026[56].
22- Bab: İkaamet Edilmesi Sikasında İmamı Gördüklerinde İnsanlar Ne Zaman Ayağa Kalkarlar? 1027[57]
1026[56] Sekînet, sükûn ve itmi'nân, sebat ve temkin ma'nâsına masdardır ki, nefisteki telâĢ ve helecanın kesilmesiyle hâsıl olan kalb oturması, yürek ısınması, gönül rahatı ia'bîr olunan huzur ve sükûn hâline veya onun mcnĢeine isim dahi olur. Hafifliğin ve telâĢın zıddıdir.. Vakaar; sehâb vezninde ağır meĢrebliliğe. denir, hafiflik mukaabilidir; nâ-mûsu muhafazayı mûcib haslettir.., 1027[57] Bu bâb baĢlığının altındaki hadîs, gereken cevâbı umûmî olarak beyân etmektedir. Ġmâm Mâlik e/-Mıtvat/a'\nda: "Namaza ikaame edilirken cemâatin ayağa kalkacağı zaman hakkında hiçbir sınırın ta'yîn edildiğini iĢitmedim. ġu kadar ki, ben bu, insanların takatine göre olur derim. Ġçlerinde ağır davranan da bulunur, hafif davranan da" demiĢtir. Enes'Ġn, müezzin ''Kad kaameti's-salâtu" dediği vakit kalkdığı rivayet olunur. Bu konuda baĢka görüĢler de vardır.
762
34-....... Bize HiĢâm tahdîs edip Ģöyle dedi: Bana Yahya (ibn Ebî Kesîr), Ebû Katâde'nin oğlu Abdullah'tan yazdı. Babası Ebû Ka-tâde Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S): ''Namaz ikaame edildiği vakit beni (odamdan çıkmıĢ) görmedikçe ayağa kalkmayınız" buyurdu.
23- Bab: İnsan Namaza Doğru' Acele Edici Olarak Koşmaz, Fakat Sekinet ve Vakaarla Kalkmalıdır
35- Bize Ebû Nuaym tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize ġeybân, Yah-yâ'dan; o da Ebû Katâde'nin oğlu Abdullah'tan tahdîs etti. Babası Ebû Katâde Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S): "Namaz ikaame edildiği vakit, beni (odamdan çıkmıĢ) görmedikçe ayağa kalkmayınız, sekînet üzere olunuz‖ buyurdu. Bu hadisi Yahya ibn Ebi Kesir‘den rivayet etmekte Aliyyu‘bnu‘l-Mubarek , ġeyban‘a mutabaat etmiĢtir.1028[58]
1028[58] Buhârî bu mutâbaatı Kitâbu'l-Cumua'da mevsûlen rivayet etti. Bu mutâbaat in buradaki fâidesi üstündeki hadîsi takviyeden ibarettir.
763
24- Bab: İnsan (Namaza İkaametten Sonra) Bir Zarüretten Dolayı Mescidden Dışarıya Çıkar Mı?
36-.......(Ebû Hureyre -R- Ģöyle demiĢtir:) Rasûlullah (S), namaz ikaamet edilmiĢ ve saflar dümdüz doğrultulmuĢ olduğu hâlde ve hattâ namaz kıldıracağı yerde dikeldiği ve biz O'nun tekbîr almasını beklediğimiz zaman yerinden ayrıldı ve: "Yerinizde durun" deyip mes-cidden dıĢarı çıktı. Biz, bulunduğumuz vaziyet üzere bekledik. Nihayet yıkanmıĢ ve baĢı su damlatır hâlde bizim yanımıza çıkıp geldi 1029[59].
25- Bab: İmam "Dönüp Gelinceye Kadar Yerinizde Durun" Dediği Zaman, Cemaat Onu Beklerler
37-.......Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir: Bir 1029[59] Buhârî bu hadîsi, değiĢik lâfız ve değiĢik tarîklerden Kitâbu'l-Gusl'de ve burada birkaç yerde tahrîc etmiĢtir.
764
defasında namaz ikaame edildi, insanlar saflarını düzelttiler, Rasûlullahodasından çıktı; haddizatında cünüb olduğu hâlde öne de geçti. Sonra hatırlayarak: "Yerinizden ayrılmayınız" dedi de odasına döndü ve yıkandıktan sonra baĢı su damlatarak mescide çıktı ve saff hâlinde bekleyen insanlara (ikaameti tekrar ettirmeksizin) namaz kıldırdı 1030[60].
26- Kişinin "Biz Namaz Kılmadık"' Sözü
Babı
38-....... Bize Câbir ibn Abdillah (R) Ģöyle haber verdi: Handak harbi günü Peygamber'in yanına Umer ibnu'I-Hattâb geldi de: Yâ Râsulallah, az kalsın ikindi namazını güneĢ batmadan kılamaya-caktım, dedi. Ve bu oruçlu orucunu bozduktan sonra idi. Peygamber (S): "Vallahi o namazı ben de kılamadım" dedi. Müteakiben Peygamber, Buthân deresine indi. Ben de
1030[60] Bu hadîs de imâmın bir zaruretten dolayı ikaametten sonra dıĢarıya çıkabileceğine ve kendisinin bekleneceğine delâlet ettiği gibi, ikaamet ile ihram tekbîri arasında kelâmın cevazına da deiîldir.
765
beraberinde idim. Abdest aldı. Sonra namaz kıldı. Yânî güneĢ battıktan hayli zaman sonra O, ikindi namazını kıldı, sonra onun ardından da akĢam namazını kıldı 1031[61].
27- (Namaz İçin) İkaametten Sonra Kendisine Bir İhtiyaç Arız Olan İmam Babı
39-.......Enes (R) Ģöyle demiĢtir: (Bir defa yatsı) namazı ikaame edilmiĢken, Peygamber (S) mescidin bir tarafında biri ile yavaĢ yavaĢ konuĢuyordu. Cemâat uyuklayıncaya kadar (sözü uzattı ve) namaza
1031[61] Buhârî bu hadîsi, biraz değiĢik lâfızla, Kitâbu Mevâkîti'sSalât'ın 38. babında ve daha baĢkalarında tahrîc etmiĢtir. Kitâbu'l-Magâzî'de de gelecektir. Burada "Mâ sallayım" ta'bîrini isbâta ihtimamın sebebi, bâzı âlimlerin "Fâtetnâ's-salâtu =Namâz bizden kaçtı"yâhud "Mâ sallaynâ-Namaz kılmadık" gibi sözleri tekellüm etmenin kerâhatine kaail olmalarıdır. Nitekim bunun misâli geçmiĢti. Lâkin Buhârî buna Peygamber'in "Mâ satleytuhâ = Onu ben de kılmadım" kavliyle istidlal edeydi, daha münâsib olurdu. Çünkü Peygamber bu lâfzı tasrîh etmiĢti. Maamâfih bu da onun hâsılıdır (ġâh Veliyyullah)
766
durmadı'1032[62].
28- Namaz (İçin) İkaamet Edildiği Zaman Kelam Edip Konuşmak Babı
40-.......Bize Humeyd tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben, Sabit ibn EĢlem el-Bunânî'ye: Ġnsan, namaz (için) ikaame edildikten sonra konuĢabilir mi? diye sordum. O bana Enes ibn Mâlik'ten Ģu hadîsi tahdîs etti. Enes Ģöyle demiĢtir: Bir kerre namaz (için) ikaame edildi. Derken Peygamber'in karĢısına bir kimse çıktı ve namaz (için) ikaamet edildikten sonra kendisini namaza baĢlamaktan habsedip alıkoydu 1033[63].
29- Cemaat Namazının Vacibliği Babı
Hasen Basrî: Bir kimseyi anası, ona olan Ģefekatından dolayı yatsı namazı cemâatine 1032[62] Bu namazın yatsı namazı olduğu Müslim'in rivayetinde tasrih edilmiĢtir. Bu hadîs "Kadkaameti's-salâiu"denince ihram tekbîri imâma vâcib olur diyenlerin aleyhinedir 1033[63] Hanefîler'e göre ikaamet ile iekbîr arasında zaruret olmaksızın konuĢmak mekruhtur.
767
gitmesinden men' ederse, o kimse anasının bu men'ine itaat etmez, demiĢtir 1034[64]
41-.......Ebû Hureyre'den: Rasûlullah (S) Ģöyle buyurmuĢtur: "Nefsim elinde olan Allah'a yemin olsun, içimden öyle geçti ki, birçok odun toplanmasını emredeyim. Odunlar yığılsın. Sonra namaz için ezan okunmasını emredeyim; okunsun. Sonra birine
1034[64] Bu, vücûbu'1-ayn irâde etmekte olduğunu ĠĢ'âr ediyor. Çünkü Allah'a ma'siyet olmayacak hususta ana-babaya itaat vâcibdir. Binâenaleyh cemâati terk ona göre bir ma'siyettir. Buhârî bu haberi yakın bir ma'nâ ile mevsûlen Kitâbu'sSıyâm'da tahrîc etmiĢtir (Kastallânî), Bu konuda ġafiî'nin mezhebi cemâat namazının kifâye ile farz, ve her bir kimse için de zât üzerine müekked sünnet olmasıdır. Babın maksûdu bu olmak muhtemildir.Buhârî Hasen'in sözü ile cemâatin vucûbuna istidlal etti. Çünkü Hasen, ma'siyette olmak müstesna, anaya itaat vâcib olduğu hâlde, ona cemâati terkle emrettiğinde anaya itaat etmemeyi emretmiĢtir. Bundan cemâati terk etmenin, anaya itaat edilmeyecek bir ma'siyet olduğu bilindi (ġah Veliyyullah). Cemâati namazını terk eden hakkındaki vaîde dâir istisnasız bütün hadîs kitaplarında çeĢitli lâfızlarla birçok hadîsler vardır. Bu hadîslerin mecmuundan fakîhlerin cemâat hakkında çıkardıkları hüküm, özet olarak üçtür: a. Cemâat farzu ayn'dır. b. Cemâat farzu kifâye'dir. c. Cemâat müekked sünnet'tir.. Ebû Hanîfe ile Mâlik'e göre müekked sünnet'tir.
768
emredeyim de o insanlara imâm olsun. Sonra o cemâati bırakayım da namaza gelmeyen erkeklerin üzerine gidip evlerini üstlerine yakıvereyim. Ve yine nefsim elinde olan Allah'ayemîn ederim ki, onların herhangisi (burada) semiz etli bir kemik parçası yâhud iki tane güzel paça bulacağını bilir olsaydı, muhakkak yatsı namazına gelip hâzır bulunurdu".
30- Cemaat Namazının Fazileti Babı
Esved ibn Yezîd en-Nahaî, bir cemâati kaçırdığı zaman baĢka mescide giderdi (de cemâat faziletini kazanmağa çalıĢırdı) 1035[65]. Enes ibn Mâlik de mescidin birine içinde namaz kılındıktan sonra geldi, ezan okudu, ikaamet etti ve (yanındaki gençlerle birlikte) cemâat namazı kıldı 1036[66].
1035[65] Bu ta'Iîki Ebû Bekr ibn Ebî ġeybe sahîh bir isnâdla mevsûlen rivayet etmiĢtir. 1036[66] Bunu da ibn Ebî ġeybe ve Ebû Ya'lâ kendi Müsnedberinde mevsûlen rivayet etmiĢlerdir. Buhârî'nin maksadı, bir mescidde cemâat namazı kılındıktan sonra, bir daha orada cemâatle namaz edâ etmenin - bugünkü
769
42-.......Bize Mâlik, Nâfi'den; o da Abdullah ibn Umer'den olmak üzere haber verdi ki, Rasûlullah (S): "Cemâatle kılınan namaz yalnızın kıldığı namazdan yirmi yedi derece faziletli olur" buyurmuĢtur.
43-.......Ebû Saîd (R) Peygamber (S)'den Ģöyle buyururken iĢitmiĢtir: "Cemâatle kılınan namaz, yalnızın kıldığı namazdan yirmi beĢ derece faziletli olur" 1037[67].
ta'bîr ile son cemâatin- cevazı hakkındaki ihtilâfa ve kendisinin tecvize meyyal olduğuna iĢaret etmektir. Ġbn Mes'-ûd, Ata, Hasen Basrî, Aıhmed ibn Hanbel, Ġshâk ibn Râhûye'ninictihâdlan da bu merkezdedir. Delilleri buradaki hadîstir. Bir mescidde namaz kılındıktan sonra bir daha aynı vaktin cemâat namazı kılınamaz diyen bir taife de vardır. Abdullah ibn Umer'in oğlu Salim, Ebû Bekr'Ġn torunu Kaasım ibn Muhammed, Ebû Kılâbe bu zümredendirler.... Bu ictihâd-ları da müslümânların kelime birliğinin, fırka fırka olup ayrılması korkusun-dandır. Bunu tecvîz etmekle bid'at ehlinin cemâate muhalefete yol açıp bunu vesile edinmekle namazı ayrıca kılmalanndan sakınmak istemiĢlerdir. 1037[67] Derecelerin fazlalığı hakkındaki hadîslerin kiminde yirmi beĢ, kiminde yirmi yedi adedi bildirilmiĢtir. Ġbn Umer hadîsinde yirmi yedi, Ebû Saîd Hudrî ile Ebû Hu-reyre hadîslerinde yirmi beĢtir. Bu iki rivayet arasını, azın zikri çoğu nefyetmez, çünkü adedin mefhûmu mu'teber değildir. Yâhud Peygamber evvelâ 25'Ġ haber verdi, sonra Allah ona fazilet ziyâdeliğim bildirmiĢ, o
770
44-.......Ben Ebû Hureyre'den iĢittim, Ģöyle diyordu: Rasûlullah (S) Ģöyle buyurdu: "KiĢinin cemâat içinde kıldığı namaz, evinde ve pazarda yalnızca kıldığı namazı üzerine yirmi beĢ misli katlanır. Bu katlamanın sebebi Ģudur; O abdeste niyet edip abdesti tam alır, sonra kendisine namazdan baĢka birĢey çıkarmayarak mescide doğru yola çıkarsa, tâ mescide varıncaya kadar hiçbir adım atmaz ki, onun için adıma mukaabil bir derece yükseltilmesin ve yine adımından dolayı kendinden bir günâh indirilmesin. Namazı kıldığı zaman ise, namaz kıldığı yerde kaldığı müddetçe melekler ona Ģu salâtı okumaktan ayrılmazlar: Aîlahumme sallı aleyhi, Alîahumme ırhamhiı ( = Yâ Allah ona salât et, yâ Allah ona merhamet eyle). Her biriniz namaz kılmayı beklediği müddetçe bir (nevi') namaz içinde bulunmakta devam
da 27'yi haber vermiĢtir Ģeklinde cem' edenler olmuĢtur. Bâzıları da sevâb nevi'lerini takdîr eden sayıların sırrı ancak peygamberlik nuru ile açıklanabilecek hususlardan olduğu için, bu iki sayının vechini beyân sadedindeki tevcihlerden bahsetmek abes olur demiĢlerdir.
771
eder" 1038[68].
31- Sabah Namazını Cemaat İçinde Kılmanın Fazileti Babı
45-.......Bize ġuayb, ez-Zuhrî'den haber verdi. O Ģöyle demiĢtir: Bana Saîd ibnu'l-Müseyyeb ile Abdurrahmân oğlu Ebû Seleme haber verdi. Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir: Ben Rasûlullah'tan iĢittim, Ģöyle buyuruyordu "Cemâatle kılınan namaz, birinizin yalnız baĢına kıldığı namazdan yirmi beĢ cüz' (yânı derece) daha faziletli olur. Gece melekleri ile gündüz melekleri de sabah namazında bir araya gelirler". Sonra Ebû Hureyre (bunu takviye ve iĢtiĢhâc için): Ġsterseniz Ġnne Kur 'âne "l-fecri kâne meĢhûden (= ġübhesiz fecr Kur'ân'ı Ģâhidli-dir)" (ei-isrâ: 78) âyetini okuyunuz, der idi 1039[69]. 1038[68] Buhârî bu hadîsi Kitâbu's-Salât'ın "ÇarĢı mescidinde namaz kılmak" unvanlı 87. babında farklıca bir lâfızla rivayet etmiĢti. 1039[69] Fecr Kur'ân'ından maksad, sabah namazıdır. Namaz içinde Kur'ân okunduğu için Kur'ân denilmiĢtir. Nitekim rükû'
772
ġuayb Ģöyle dedi: Ve bana Nâfi', Abdullah ibn Umer'den tah-dîs etti. O: Cemâat namazı yirmi yedi derece faziletli olur, demiĢtir 1040[70]
46-....... Bize el-A'meĢ tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Salim (ibn Ebi'I-Ca'd)'den iĢittim, Ģöyle dedi: Ben Ümmü'd-Derdâ'dan iĢittim, Ģöyle diyordu:Ebu'dDerdâ (R) öfkeli olarak yanıma geldi.Seni öfkelendiren nedir? dedim. Vallahi ben Muhammed ümmetinden, onların cemâatle namaz kılmaları müstesna, (kusursuz yaptıkları baĢka) bir Ģey tanıyamıyorum, dedi 1041[71].
47-.......Ebû Mûsâ (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) Ģöyle buyurdu: "Namazdan dolayı
ve sucûd'u Ģâmil olduğu için namaza rükû' ve sucûd da denir. Namazda okunan Kur'ân'ın kendisi olmak da mııhtemildir. Bu namazın yâhud bu Kur'ân'ın Ģâhidli olması da, gündüz meleklerinin namazda hâ/.ır olması i'tibâriyledir. Bu hususta baĢka türlü tefsirler de vardır. 1040[70] Bu, Mâlik ve diğerlerinin Ġbn Umer'den gelen rivayetlerine uygundur. Bu ġuayb tarîki, ta'lîk değil, mevsûldür. 1041[71] Hadîsin bâb ismine uygunluk ciheti Ģudur: Cemâatle namaz kılanların diğer iĢlerinde eksiklik ve değiĢtirmeler vâki' olmuĢtur. Bundan cemâatle namaz kılmaları hâriçtir. Onda bu kabilden hiçbir Ģey vâki' olmamıĢtır. Bu da cemâatle namaz kılmanın faziletinin azîm olduğuna delâlet etmektedir (Aynî).
773
insanların en büyük ecre hakk kazananı (cemâat mescidine) derece derece uzaktan yürüyüp gelenlerdir. Ġmâm ile beraber kılayım diye namazı bekleyen kimse de, hemen kılıp sonra yaîıverenden daha büyük ecre nail olur" 1042[72].
32- Öğle Namazını İlk Vaktinde Kılmaya Davranmanın Fazileti Babı
48- Bize Kuteybe, Mâlik'ten; o da Ebû Bekr'in himayesinde olan Sumeyy'den; o da Ebû Salih esSemmân'dan; o da Ebû Hureyre'den olmak üzere tahdîs etti (O, Ģöyle demiĢtir): Rasûlullah (S) Ģöyle buyurdu: "(Vaktiyle) bir kimse yolda yürürken, yolu üstünde bir diken dalı buldu. Onu yoldan dıĢarıya attı. 1042[72] Cemâate uzak mesafeden gelmekteki büyük ecr, adımların çokluğundan ve her adıma ecr terettüb etmesinden; hulâsa ecirlerin meĢakkat nisbetinde olmasından ileri geliyor. MeĢakkat ziyâdeliği, ecr" ve fazîlet ziyâdeliğine sebeb oluyor. Hadîsin son kısmı uykusunu cemâate tercîh ederek, yatsıyı hemen kıhp yatan kimse hakkındadır. Bu hadîsten, dîn iĢlerinden herhangi birinin değiĢtirilmesi sırasında elinden bundan fazlası gelmediği zaman öfkelenmenin ve öfke ile o münker iĢi reddetmenin cevazı istinbât edilir.
774
Allah onun bu amelini kabul buyurdu ve onun günâhlarını mağfiret etti". Sonra Rasûlullah Ģöyle buyurdu: "ġehîdler beĢtir: Taundan ölen, karın (yânî iç) hastalığından ölen, suda boğulan, yıkıntı altında kalıp ölen, bir de Allah yolunda Ģehîd olan{yzm öldürülen)dır". Yine Rasûlullah Ģöyle buyurdu: "Ġnsanlar ezan okumakta ve birinci saffta olan (hayır ve bereketler)/ bilir olsalar da (onları elde etmek için) kur'a atmaktan baĢka çâre bulamasalardı, muhakkak kur'a alıĢırlardı. Onlar namazı ilk vaktinde kılmaktaki fazileti bilselerdi, (ona yetiĢmek için) muhakkak yarıĢ ederlerdi. Yatsı ile sabah namazlarında olan sevabı bilselerdi, muhakkak bu iki namaza (onların cemâatine) emekleye emekleye de olsa gelirlerdi" 1043[73].
1043[73] Buhârî bu hadîsi Kitâbu's-Salât,Kitâbu'Ģ-ġahâdet, Kitâbu'l-Cihâd gibi ayrı ayrı yerlerde değiĢik râvî ve lâfızlarla rivayet etmiĢtir. Buradaki rivayet beĢ hadîsi bir arada toplamaktadır. Diken dalı hadîsi, Ģehîdler hadîsi, kur'a atma hadîsi, namazı vaktinin evvelinde kılma hadîsi, emekleme hadîsi. Buhârî bunların
775
33- Mescid Yolunda Atılan Adımlar Mukaabilinde Allah'tan Ecir, Sevab ve Rıza Niyaz Eylemek Babı
49-.......Enes (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S): "Ey Selime oğullan, mescidyolunda attığınız adımlarınızın ecrini hesaba katmaz mısınız?" buyurdu. Ve Mucâhid: " Ve nektubu mâ kaddemû ve âsârahum (= Biz önden gönderdikleri Ģeyleri ve bıraktıkları- eserleri yazıyoruz)" (Yâsîn: 12) âyetindeki "âsâr" lâfzını tefsir edip, "Hutâ = Adımlar" demektir, demiĢtir 1044[74].
arasını âdeti olduğu gibi bâb baĢlıkları için ayırmamıĢtır. Çünkü Kuteybe bu hadîsi Mâlik'ten böyle topluca tahdîs etmiĢtir' (Aynî). Bu hadîsin baĢ kısmından, yolculara zahmet verecek Ģeyi yoldan kaldırıp atmaktaki fazîlet anlaĢılıyor. Memleket halkının rahat yolculuk edebilmeleri için umûmî yollar inĢâsı ile bunları güzel muhafaza etmek de elbette bu fazîle-tin en yükseklerinden sayılmalıdır. 1044[74] Mucâhid'in bu "âsâr" lâfzı hakkındaki tefsirini Abd ibn Humeyd, Ġbnu Ebî Nucayh ve diğerleri tarîkinden mevsûlen rivayet etmiĢtir. Buhârî iki defa sevk ettiği bu ta'lîk Ġle Selime oğullan kıssasının o âyetlerin tefsirine tatbik edildiğini iĢaret etmek istemiĢtir.
776
Ve Ġbnu Ebî Meryem Ģöyle dedi: Bize Yahya ibn Eyyûb haber verip Ģöyle dedi: Bana Humeyd tahdîs edip Ģöyle dedi: Bana Enes Ģöyle tahdîs etti: Ensâr'dan olan Selime oğulları, (mescide uzak düĢen) menzillerinden göçüp Peygamber'e yakın bir yere konaklamak istediler. Rasûlullah Medine'yi (koruyan menzillerini) ıssız bırakmalarını beğenmedi de onlara hitaben: "Eserlerinizi (yânı attığınız adımların ecrini) hesaba katmaz mısınız?" buyurdu. Mucâhid: Onların eserleri adımlarıdır, yeryüzünde yürürken ayaklarının bıraktığı izlerdir, demiĢtir1045[75].
1045[75] Bu Selime oğulları'na mensûb olan Câbir ibn Abdillah: Evlerimiz mescidden uzakta idi. Bunları satıp mescide yakın yerlere gelmeye niyet ettik idi. Rasûlullah (S) bizi bundan nehyedip: " U-ji ;>^ j^. '<M öl = Attığınız her adıma mu-kaabil size bir derece verilir" buyurdu, dediğini Müslim rivayet ediyor. Diğer bir rivayette Selime oğullan yurdunun Sel'de olduğu tasrîh ediliyor ki, bu Sel' denilen yer, Medîne'nin takriben bir mil uzağındadır. Bu hadîs de namaz için atılacak ziyâde adımların ecir ziyâdeliğini mûcib olduğuna delâlet ettiği gibi, mescid yakınında ikaametin de müstehâb olduğuna delâleti tazammun eder. Çünkü Peygamber onların asıl maksadlarmı beğenme-mezlik etmemiĢ, yalnız Medine civarının boĢ bırakılmasını askeri bakımdan, yâni emniyet cihetinden uygun görmemiĢtir.
777
34- Yatsı Namazını Cemaat İçinde Kılmanın Fazileti Babı
50-.......Ebû Hureyre (R)'Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) Ģöyle buyurdu: "Münafıklar üzerine sabah ile yatsı (cemâat) namazlarından daha ağır hiçbir namaz yoktur. Hâlbuki bu iki namazda olan Ģeyleri bilselerdi emekleye emekleye de olsa, onlara muhakkak gelirlerdi. Yemin olsun içimden öyle geçti ki, müezzine emredeyim namazı ikaame etsin, sonra bir kimseye emredeyim, o da insanlara imamlık etsin, sonra ateĢli fitilleri alayım, ezanı iĢitmeyi müteâkıb namaza çıkmayanların evlerini baĢlarına yakayım" 1046[76]. 1046[76] Buradaki münafıklık, amel ve ma'siyet nifakıdır, kâfirlik nifakı değildir. Yâni bu hadîste kötülenenler, mü'minlerin cemâate devam hususunda tenbel davranan zümresidir. Bunlar, îmândan büsbütün soyulmuĢ kâfir münafıklar gibi değildir. Bunlar îmânsız münafıkların hâllerine benzedikleri için, zecr, maksadıyle böyle münafıklıkla vasıflandırılmıĢlardır. Bunlar evlerinde namaz kılıyorlar. Hakîkî münafık ise kâfir olduğundan elbet evinde namaz kılmaz. Çünkü mürailik ihtiyâcını bile duyacak kadar bir ıztırârı yoktur. Münafıkların ta'rîfi hakkında nazil olan: Namaza kalktıklarında tenbel tenbel kalkarlar" {enNisâ: 141) Namâza geliĢleri behemahal tenbel olaraktır, zekât veriĢleri de behemahal istemi-yerekür.. " (et-Tevbe: 54)
778
35- Bab: İki Kişi de, İkiden Ziyadesi de Cemaattir
51-.......Bize Hâiid, Ebû Kılâbe'den; o da Mâlik ibnu'l-Huveyris (R)'ten olmak üzere tahdîs etti. Peygamber (S): "Namaz (vakti) geldiği zaman ezan okuyunuz ve ikaamet ediniz. Sonra ikinizin en yaĢlısı size imamlık etsin" buyurmuĢtur 1047[77].
âyetlerine nazaran, bariz vasıfları namazda tenbellik, zekât ve harcamada isteksizlik olduğundan, bu gibi kötü sıfatlarla bir derece u sıfatlanan mü'minler de münafıklar zümresine mülhak gösterilmiĢlerdir. Bu iki vaktin cemâatine gelmenin bu kadar ağır olması, sabah namazının tatlı uyku zamanına, yatsı namazının da istirahat vaktine tesadüf etmesinden-dir. Hadîste bu maksadın "eskale= en ağır" lâfzıyle îrâd edilmesi, diğer namazlara da gelmenin kendilerine ağır geldiğine, Ģu kadar ki, en ağırı bu iki namaz olduğuna delâlet eder. Buhârî bu hadîsi biraz değiĢik bir lâfızla aynı kitabın "Sabah namazını cemâat içinde kılmanın fazileti" unvanlı 31. babında da tahrîc etmiĢti. 1047[77] Buhârî bu hadîsi, daha mufassal bir lâfızla, aynı kitabın 18. babında da zikretmiĢti. Buhârî burada, iki kiĢiye hitâb eden bu hadîsi, namaz kılan iki kiĢiye, yânı imâm ile me'mûma da cemâat denilmesinin doğruluğuna delîl için getirmiĢtir. Bâb ismi hadîs metnindeki tesniye zamirlerinden alınmıĢtır.
779
36- Namazı Bekleyerek Mescid İçinde Oturan Kimse ve Mescidleri Fazileti Babı
52- Bize Abdullah ibn Mesleme, Mâlik'ten; o da Ebu'z-Zinâd'dan; o da el-A'rac'dan; o da Ebû Hureyre'den olmak üzere tahdîs etti. Rasûlullah (S) Ģöyle buyurmuĢtur: "Sizlerden her biri namaz kıldığı yerde bulunmakta devam ettiği ve kendisinden hades vâki' olmadığı müddetçe, melekler ona: Al-lahumme ığfir lehu, Allahumme ırhamhu (= Yâ Allah buna mağfiret et, yâ Allah buna merhamet eyle!) diye salât yânı dua ve istiğfar ederler. Sizlerden her biri namaz kendisini habsetmekte devam ettiği müddetçe ve kendisini ancak namaz, ehline dönmesinden men' etmekte devam ettiği müddetçe bir (nevi') namâz'JÇĠnde bulunmakta devam eder 1048[78].
53-....... Bana Hubeyb ibnu Abdirrahmân, Hafs ibnu Âsım'dan; o da Ebû Hureyre'den olmak üzere 1048[78] Bu hadîs, Kitâbu's-Salât, "Mescid içinde hades" unvanlı 62. babında daha kısa bir lâfızla geçmiĢti.
780
tahdîs etti. Peygamber (S) Ģöyle buyurmuĢtur: "Yedi kiĢi ki, Allah onları kendi gölgesinden baĢka gölge olmayan günde, gölgesi altında gölgelendirecektir: Adaletli imâm;Rabb'-ine ibâdet içinde yetiĢmiĢ genç; gönlü mescidlere bağlı olan kimse; Allah yolunda seviĢip, buluĢmaları da ayrılmaları da buna müste-nid olan iki kimsenin her biri; mevki' ve güzellik sahibi bir kadın kendisini istediği hâlde: Ben Allah'tan korkarım diyen erkek; infâk ettiğinde, sol tarafının, sağ tarafının ne infâk etmekte olduğunu bilmeyeceği kadar gizli sadaka veren kimse; tenhâ yerde Allah 't zikr edip de, iki gözü dolup taĢan kimse" 1049[79].
54-.......Bize Ġsmâîl ibn Ca'fer, Humeyd'den tahdîs etti. O Ģöyle,. demiĢtir: Enes ibn Mâlik'e, Rasûlullah mühür-yüzük edindi mi? diye soruldu da Enes Ģöyle dedi: Evet, Rasûlullah bir gece yatsı nama 1049[79] Bu hadîsin baĢ tarafında gölgenin Allah'a izafeti, mülk izafetidir. Bu i'tibâr ile her gölge, Allah'ın gölgesi olmuĢ olur. Hadîsin bâb baĢlığına uygunluk ciheti "gönlü mescide bağlı olan kimse" kelâmıdır. Eğer mescidlerde bu fazîlet olmayaydı, kalbi oralara bağlı kimsede bu büyük fazîlet bulunmazdı.
781
zını gecenin yarısına kadar te'hîr etti. Sonra namazı kıldırmasının ardından yüzünü bize döndürdü de "(Bu saatte) insanlar namazı kılıp uyudular, siz ise namaz kılmayı beklediğiniz sürece bir (nevi') namaz içinde olmakta devam ettiniz" buyurdu. Enes dedi ki: Peygamber'in yüzüğünün parıltısı hâlâ gözümün önündedir 1050[80].
37- Mescide Gidip Gelen Kimsenin Fazileti Babı
55-.......Bize Muhamnıed ibn Mutarrıf, Yezîd ibn Eslem'den; o da Atâ ibn Yesâr'dan; o da Ebû Hureyre'den olmak üzere haber verdi: Peygamber (S) Ģöyle buyurmuĢtur: "Her kim (namaz için) mescide gider gelirse, her gidip geldikçe Allah ona cennetteki konağını hazırlar".
1050[80] Bu hadîs, Kitâbu'Mevâkîti's-Salât, "Yatsı namazının vakti gece yansına kadardır.." unvanlı 27. bâbda da geçmiĢti
782
38- Bab: Namaz Îkaame Edildiği Zaman, Artık Farz Olan Namazdan Başka Namaz Kılınmaz 1051[81]
56- Bize Abdulazîz ibnu Abdillah tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Ġbrâhîm ibnu Sa'd, babasından; o da Hafs ibnu Âsım'dan; o da Mâlik ile Buhayne'nin oğlu olan Abdullah'tan olmak üzere tahdîs etti. Abdullah (R): Peygamber (S) bir adama uğradı, demiĢtir. Buhârî dedi ki: Ve yine bana Abdurrahmân tahdîs edip Ģöyle dedi: Bana Behz ibnu Esed tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize ġu'be tahdîs edip Ģöyle dedi: Bana Sa'd ibn Ġbrâhîm haber verip Ģöyle dedi: Ben Ezd kabilesinden olup, kendisine Mâlik ibnu Buhayne dahi denilen bir kimseden iĢittim (o, Ģöyle demiĢtir): Rasûlullah (S) bir sabah namaz ikaa-me edilmiĢ Ġken,
1051[81] Sabah namazı ikaamet olunurken mescide giren kimse, sabah namazının râti-besi olan iki rek'atı kılar mı, kılmaz mı? mes'elesinde imamlar ihtilâf etmiĢlerdir. Bir taife, imâm sabah namazına baĢladıktan sonra bu iki rek'atı kılmayı buradaki hadîsle ihticâc ederek mekruh görmüĢlerdir. Diğer taife de son rek'at-ta imâma yetiĢebileceğinrkestirebilirse,mescid dıĢında o iki rek'atı kılmasında be's yoktur, demiĢlerdir. Bu da Ebû Hanîfe;ile Evzâî'nin kavlidir...
783
bir kimsenin iki rek'at sünnet kılmakta olduğunu gördü. Rasuluîlah namazdan çıkınca, oradakiler etrafını sardılar. Rasûlullah (tevbîh olarak) o kimseye: "Sabah namazını dört rek'at olarak mı kılıyorsun? Sabah namazını dört rek'at olarak mı kılıyorsun?" buyurdu. Bu hadîsi bu isnâdla ġu'be'den; o da rvlâlik'ten diye rivayet etmesinde Behz ibn Esed'e Gunder ile Muâz ibn Muâz el-Basrî mutâ-baat etmiĢlerdir. Muhammed ibn Ġshâk da Ģöyle dedi: Sa'd ibn Ġbrahim'den; o da Hafs ibn Âsım'dan; o da Abdullah ibn Buhayne'den. Hammâd ibn Ebû Seleme de Ģöyle dedi: Bize Sa'd ibn Ġbrâhîm, Hafs'tan; o da Mâlik'ten diye haber verdi 1052[82].
1052[82] Ġkisinde de "semi'tu raculen mine'1-Ezdi yukaalu lehu Mâliku'bnu Buhaynete" suretinde sevkedilmiĢtir. Demek ki, hadîsin râvîlerinin bâzısı "Abdullah ibnu Mâlikin ibnu Buhaynete" diyecek yerde yanlıĢlıkla "Mâlik ibn Buhayne" de mislerdir. Mâlik ise Buhayne'nin oğlu değil, kocasıdır. ĠĢte Buhârî'nin ayrı ayrı dört sened ile sevk ettiği bu hadîs, bu yanılmayı meydana çıkaracak surette sevkedilmiĢ olmaktadır. Hadîs lâfızlarının ve sarihlerinin bu sened hakkında haylî sözleri vardır. Mâlik'in sahâbîliği hafızlar arasında ihtilaflıdır. Buhayne, MâIik'in değil, Abdullah'ın anası olduğu için, Ġbn
784
39- Hastanın Cemaatte Hazır Olması Hususundaki Sınır(ın Beyanı) Babı 1053[83]
57-.......el-Esved ibn Yezîd en-Nahaî Ģöyle demiĢtir: Biz bir gün ÂiĢe'nin yanında idik. Namaza devamlı olmayı ve ona ta'zîm eylemeyi zikrettik. ÂiĢe Ģöyle dedi: Rasûlullah, vefat etmiĢ olduğu hastalığa tutulduğu zaman (bir kerre) namaz vakti gelmiĢ, ezan da okunmuĢtu. Rasûlullah: "Ebû Bekr'e söyleyin de insanlara namazı kıldırsın" buyurdu. Ebû Bekr pek yufka yüreklidir, senin makaamında durup da halka
Buhayne'deki "ibn" lâfzını hemzesiz yazmak ve Mâlik lâfzını tenvînsiz okumak kaaideten yanlıĢtır. Râvî Abdullah, Mâlik ile Buhayne'nin evlenmelerinin mahsûlüdür. Bundan dolayı anasına da nisbet edilmiĢtir. Kendisi de, anası da ilk devirlerde müs-lümân olanlardandır. Abdullah ibâdete düĢkün, faziletli bir zât idi; hicrî 56 yılında vefat etmiĢtir. Abdullah KureyĢ'ten değil, KureyĢ'in halîfi olan Ezdu ġenûe'-den olduğu için, bâzı râvîler onu Ezd'den bir adam diye kayıdlamiĢlar, bununla onun KureyĢî olmadığına ve yalnız KureyĢ içinde bulunduğuna iĢaret etmiĢlerdir. 1053[83] Buhârî buradaki hadîsi, hastanın cemâate hâzır olması hangi sınıra kadar meĢru' olduğunu anlatmak için sevketmiĢtir. Rasûlullah'ın iki kiĢiye yaslanarak namaza çıkmakla, cemaata devam hususunu ne kadar büyük tutmuĢ ve bu konuda Ģiddeti, ruhsata tercih eylemiĢ olduğunu göstermiĢ oluyor.
785
namaz kıldıramaz, denildi. Rasûlullah emrini tekrar etti. Yanındakiler de kendi söylediklerini tekrar ettiler. Bunun üzerine Rasûlullah üçüncü defa yine o emrinijekrâr etti de: "ġübhesiz ki sizler Yûsuf Peygamber'in sahibelerisiniz (yânı onun günündeki kadınlar gibisiniz) 1054[84]. Ebû Bekr'e emredin, insanlara namazı o kıldırsın"buyurdu. Bunun üzerine Ebû Bekr (mihraba) çıkıp namazı kıldırdı. (Bu namazlardan biri esnasında) Peygamber, kendisinde bir hafiflik hissetti de iki kimseye dayanarak namaza çıktı. Tâkatsız-lığından dolayı yürürken ayaklarını yerlerde sürüdüğü hâlâ gözümün önündedir. Ebû Bekr
1054[84] Yânî içlerinde gizledikleri fikrin hilafını izhâr etmeleri cihetinden Yûsuf Pey-gamber'le maceraları anlatılan kadınlar gibisiniz, demiĢ oluyor. Ma'lûm olduğu üzere Zuleyhâ, hakikatte Yûsuf'a aĢkındaki ma'zeretini, Mısır'ın büyük kadınlarına göstermek istediği hâlde, onlara ziyafet çekip, kendilerine son derece ikramda bulunmuĢtur. Hakîkî maksadı onlara ziyafet değil, bunu vesile ederek Yûsuf'u onlara gösterip, âĢıklıktaki Özrünü isbât etmekti (Yûsuf: 23-53). ĠĢte ÂiĢe de hakîkî maksadı babasını insanların nefret ve uğursuz saymalarından korumak olduğu hâlde, bundan hiç bahsetmeyip, babasının yufka yürekli olduğunu, sesini cemâate iĢittiremiyeceğini söylüyordu. Maksada eriĢmek Ġçin ısrarı artırmakta Zuleyhâ'ya benzediğinden, buradaki teĢbih daha kuvvetli düĢmüĢtür. Yânî "Sizler Yûsuf'un sahibesi Zuleyhâ cinsinden kadınlarsınız" denilmiĢ oluyor.
786
geriye çekilmek istedi. Peygamber (S) ona, yerinde dur, diye iĢaret etti. Sonra ileriye götürüldü de nihayet Ebû Bekr'in yanına oturdu. Râvî el-A'meĢ'e: Namazı Peygamber kıldırıyordu da, Ebû Bekr O'nun namazına, cemâat de Ebû Bekr'in namazına uyarak (mı) namaz kılıyorlardı? denildi; A'meĢ, baĢı ile evet, dedi 1055[85]. Bu hadîsi Ebû Dâvûd et-Tayâlisî, ġu'be'den; o da el-A'meĢ'ten olmak üzere bir kısmını rivayet etti. Ebû Muâviye Muhammed ibn Hazım, el-A'meĢ'ten yaptığı rivayetinde; Rasûlullah, Ebû Bekr'in soluna oturdu. Ebû Bekr de ayakta olarak namaz kılıyordu, sözlerini ziyâde etmiĢtir.
58-.......ez-Zuhrî Ģöyle demiĢtir: Bana Abdullah ibn Mes'ûcTun oğlu Ubeydullah haber verip Ģöyle dedi:
1055[85] el-A'meĢ'in bu sözünden ve ÂiĢe'nin diğer hadîsinden bu namazda imâmın Pey-gamber olduğu, geliĢinden sonra Ebû Bekr'in hizmetinin yalnız tebliğden ibaret kaldığı anlaĢılıyor. Demek ki Peygamber bu derece bir beden zaîfliği hâlinde bile evinden mescide çıkıp namaz kaldırmıĢtır. Ġste hadîsin bu fıkrası, bâb baĢlığına uygunluk noktasıdır. Hastalık aralarındaki hafiflemeler ve yardımlaĢma ile çıkabilmeler bile -hastalığı artırmaz ise-... cemâate çıkmayı meĢru kılmaktadır. Bu hududu geçen rahatsızlıklarda ise, cemâatte hâzır bulunmak meĢru olmaz.
787
ÂiĢe Ģöyle dedi: Peygamber (S) ağırlaĢip da ağrısı Ģiddetlendiği zaman, benim evimde bakılmak üzere kadınlarından izin istedi. Onlar da kendisine izin verdiler. Ondan sonra Peygamber bir tarafında Abbâs, diğer tarafında bir zât olduğu hâlde, ayakları yerde sürünerek çıktı. Ubeydullah ibn Abdil-lah Ģöyle dedi: ÂiĢe'nin bu dediğini Ġbn Abbâs'a zikrettim. O bana: ÂiĢe'nin ismini söylemediği kimsenin kim olduğunu bilir misin? dedi. Ben: Hayır,dedim. O Alî ibn Ebî Tâlib'dir, diye haber verdi 1056[86].
40- Yağmurda ve Diğer Bir İllette Kendi Menzilinde Namaz Kılmaya Ruhsat Babı 1057[87]
59-.......(Nâfi- Ģöyle demiĢtir:) Abdullah ibn Umer (R)soğuk
1056[86] ÂiĢe'nin ikinci Ģahsın ismini sarahatle söylememesi, muhtemîl ki, Mü'minlerin Emîri Alî ibn Ebî Tâlib ile aralarında geçmiĢ olan hâdiselerden dolayıdır. 1057[87] Yânı, yağmurda ve cemâatte hâzır bulunmaya mâni' olucu diğer herhangi bir illette, kendi menzilinde namaz kılmanın meĢruluğu. Burada ânım, yânı umûmî olan illet lâfzı, hâss olan yağmur lâfzı üzerine atf edilmiĢtir.
788
60-.......Bana Mâlik, Ġbn ġihâb'dan; odaMahmûdibnu'r-Rabî' el-Ensârî'den tahdîs etti (o, Ģöyle demiĢtir): Ġtbân ibn Mâlik gözleri görmediği hâlde kendi kavmine imamlık ederdi. O bir defasında Ra-sûlullah'a: Yâ Rasülallah, karanlık oluyor, seyl oluyor; ben ise gözleri görmez bir kimseyim. Binâenaleyh ey Allah'ın Elçisi, benim evimdeki bir yerde namaz kıldır da ben orasını namaz kılma yeri edineyim, dedi. Bu müracaat üzerine Rasûlullah ona gitti ve: "Nerede namaz kıldırmamı istersin?" buyurdu. Itbân, evden bir yeri iĢaret et-1 ti. Rasûlullah (S) orada namaz kıldırdı 1058[88].
41- Bab: İmam (Cemaate Gelmeme Ruhsatı Varken) Mescide Gelmiş Olanlara Namaz Kıldırır Mı?
Ve yine cumua günü yağmur yağar halde (gelmiĢ
1058[88] Bu-zâtta, Müslim ile Ġsmâîlî'nin rivayetlerine nazaran, yalnız görme zaîfliği vardır. Burada ise bizzat kendisi: "Ben gözleri görmez bir kimseyim" demiĢtir. Herhalde a'mâ değilse bile a'mâya yakın bir hâlde görme azlığı olmuĢ olacaktır.
789
olan kimselere) hutbe yapar mı?
61-....... Bize Hammâd ibn Zeyd, tahdîs edip Ģöyle dedi. Bize ez-Ziyâdî'nin arkadaĢı olan Abdulhamîd tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Abdullah ibnu'I-Hâris'ten iĢittim, Ģöyle dedi: Ġbnu Abbâs (R) çamurlu bir günde bize hutbe îrâd etti. (Hutbe öncesi) müezzine "Hayyeale's-salâtı"sözüne ulaĢtığında "essatâtu fVr-nhâl( = Namaz evlerde kılınacak)" diye nida etmesini emretti. Ġnsanlar bu sözden hoĢlanmamıĢlar gibi birbirine bakıĢtılar. Bunun üzerine Ġbn Abbâs: Sizler bunu beğenmemiĢe benziyorsunuz. Hâlbuki bunu -Peygamber'i kasdederek-benden hayırlı olan Zât yapmıĢtır. Bu (yânî cumua namazı) kılınması lâzım ve vâcib bir Ģeydir. Ben ise sizleri (olduğunuz yerlerden çıkararak) günâha sokmak istemedim, dedi. Ve yine Hammâd'dan; o da Âsım'dan; o da Abdullah ibnu'I-Hâris'ten; o da îbn Abbâs'tan olmak üzere yukarıki hadîs tarzında rivayet etti. ġu kadar var ki, bu rivayette Ġbn Abbâs: Ben sizleri günâha sokmak istemedim, ki gelecektiniz ve dizlerinize kadar çamura
790
batacaktınız, demiĢtir 1059[89].
62-....... Bize HiĢâm (ed-Destevâî), Yahya ibn Ebî Kesîr'den; o da Ebû Seleme'den olmak üzere tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Ben Ebû Saîd el-Hudrî'ye sordum da, o Ģöyle dedi: Bir bulut geldi, yağmur boĢandı, hattâ mescidin tavanı aktı. Mescidin sakfı hurma dallarından idi. Namaz ikaame edildi. Ben Rasûlullah'ı su içinde ve çamur içinde secde ederken gördüm. Hattâ (namazdan bize döndüğünde) alnında çamur izini gördüm 1060[90].
63-.......Bize Enes ibnu ġîrîn tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Enes (R)'ten iĢittim, Ģöyle diyordu: Ensâr'dan bir adam Peygamber'e hitaben: Ben seninle namaz kılmağa gelemiyorum, dedi. O zât ĢiĢman bir
1059[89] Ġbn Abbâs cemâate gelmiĢ olanlarla yetinerek cumuayı ikaame etmek gelmemiĢ olanları da zahmetten kurtarmak istemiĢtir. Cemâate gelmeyenler tabiî olarak evlerinde öğle namazını kılmakla yetinirler. Bu Ġbn Abbâs hadîsi, bâb ismindeki sorulara müsbet cevâb teĢkil etmektedir. 1060[90] Buhârî bu hadîsi Salât, Savm, Ġ'tikâf Kitâbları'nda da ayrı ayrı râvîlerden ikiĢer kerre tahrîc etmiĢtir
791
kimse idi. ĠĢte o zât Peygamber için yemek piĢirdi de Peygamber'i evine da'vet etti. Peygamber'e bir hasır yaydı ve hasırın kenarına su serpti. Peygamber o hasırın üzerinde iki rek'at namaz kıldırdı. Âlu Cârûd'dan bunu iĢiten bir kimse Enes'e: Peygamber (S) duhâ namazı kılar mıydı? diye sordu. O da: O günden baĢka onu kıldığını görmedim, dedi 1061[91].
42- Bab: Yemek Hazır Olup Geldiği ve Namaz da İkaamet Edildiği Zaman (Hangisine Başlanır)?
Ġbnu Umer yemeğe baĢlar idi 1062[92]. Ebu'dDerdâ da: Ġnsanın namaza, kalbi fariğ olarak 1061[91] Bu hadîsten, cemâate gidemiyecek kadar ĢiĢman olanların da özürlüler sınıfına girdiği anlaĢılıyor. Ġbn;Hibbân,es-Sû/n7i'indebu özürleri sünen kitâblarından araĢtırdığını ve hepsinin on adedine vardığını söyler: Gidemiyecek kadar hasta olmak, akĢam namazı kılınırken akĢam yemeği hâzır olup önüne konmuĢ olmak, bâzan insana arız olan unutkanlık, çok ĢiĢmanlık, insanın nefsince haceti olmak, mescide giderken nefs ve malı için korkmak, Ģiddetli soğuk, ezâ verecek derecede yağmur, Ģiddetli karanlık, sarmısak, soğan, pırasa yemiĢ olmak (Aynî). 1062[92] Ġbn Umer'in bu hâli, bu bâb altında yazılan üçüncü rivayet içinde zikredilmektedir
792
yönelebilmesi için, evvelâ kendi ihtiyâcına yönelmesi, fıkhının kemâlindendir, demiĢtir 1063[93].
64-....... HiĢâm Ģöyle demiĢtir: Bana babam Urve tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben ÂiĢe'den iĢittim, Peygamber (S): "Yemek konulduğu ve namaz da ikaamet edildiği zaman, yemeğe baĢlayınız" buyurmuĢtur 1064[94].
65-.......(Enes -R- Ģöyle demiĢtir:) Rasûlullah (S) Ģöyle buyurdu: "AkĢam yemeğiniz önünüze konulduğu vakit, akĢam namazını kılmadan yemeğe baĢlayınız; acele edip de yemeğinizi bırakmayınız 1065[95] 1063[93] Ebu'd-Derdâ'nm bu sözünü Abdullah ibnu'l-Mubârek, Kitâbu'z-Zühd'de, Mu-hammed ibn Nasr el-Mervezî tarîkinden mevsûlen rivayet etmiĢtir. 1064[94] Bu hadîste namaz lâfzı mutlaktır. AkĢam namazından baĢkasına da masruf olabilir. Ancak hadîs hadîsi tefsîr edici olduğu ve bundan sonraki hadîste mukay-yed bulunduğu Ġçin bazılarınca mutlakı mukayyede hami etmek râcih olur. Diğerlerine göre ikinci hadîste âkĢâm namazının zikri hasr ifâde etmez. Çünkü oruçsuz olan aç kimsenin oruçludan ziyâde iĢtahı olabilir. 1065[95] Bu hadîs, bir görüĢe göre, üst tarafındaki hadîsi tefsîr ve takyîd edici mâhiyettedir. Namaz kılmayı yemekten önce
793
66-.......Ġbn Umer (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S): "Sizden her birinizin yemeği konulduğu ve namaz da ikaamet edildiği zaman, yemeğe baĢlayınız. Yemekten fariğ oluncaya kadar acele etmesin" buyurdu. Ġbnu Umer, önüne yemek konulur, ötede namaz ikaamet edilirdi; hattâ imâmın kıraatini iĢitir olduğu hâlde yemeği bırakıp da namaza gitmezdi. Zuheyr (ibnu Muâviye) ile Vehb ibn Usmân, Mûsâ ibn Ukbe'-den; o da Nâfi'den olmak üzere söylediler: Ġbn Umer Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) Ģöyle buyurdu: "Sizlerden her biriniz yemek üzerinde bulunduğu zaman namaz ikaamet edilmiĢ olsa bile iĢini bitirinceye kadar acele etmesin ". Bu hadîsi Ġbrâhîm ibnu'l-Munzir, Vehb ibn Usmân'dan rivayet etti. Bu Vehb ise Medîneli'dir 1066[96].
yapmaktaki kerahet de mutlak değildir. Bu kerahet namaz vakti geniĢ olduğuna göredir. Yemek yediği takdirde namaz vakti geçecek derecede dar olursa, namazı te'hîr etmek caiz olmaz. 1066[96] Metnin en sonundaki iki zât, yânî îbrâhîm ibnu'l-Munzir ile Vehb ibnu Usmân, Buhârî'nin üstâdlarındandır.
794
43- İmam, Elinde Yemekte Bulunduğu Birşey Varken Namaza Çağrıldığı Zaman (Nasıl Yapar)? Babı
67-.......Ġbn ġiriâb Ģöyle demiĢtir: Bana Amr ibnu Umeyye'nin oğlu Ca'fer haber verdi. Babası Ģöyle demiĢtir: Ben Rasûlullah (S)'ı piĢmiĢ bir koyun bacağından bıçakla etleri kesip yerken gördüm. Bu sırada namaza çağrıldı. Bunun üzerine Rasûlullah hemen kalktı, bıçağı elinden bıraktı ve abdest almadan namazı kıldırdı 1067[97].
"Bu konudaki hadîsler müteârızdırlar. Bunlar .arasım cem', Ģöyle olur: Yenilmesi geri bırakılmakla yemeğin bozulması yâhud açlık ıztırâbı yâhud buna benzer'suretlerde yemeğe baĢlamak evlâdır. Bu iĢlerden hiçbiri bulunmadığı zaman, namazla baĢlamak evlâdır. Her hadîs ve her haber kendi mahmilĠne hamledilir. Müellif Buhârî de bu babı îrâdı ve baba lâhık olanları îrâdı ile bu konudaki delillerin tearuzuna iĢaret etmiĢtir. Aralarını cem' ise, biraz önce zikrettiğimiz tarzdır" (ġâh Veliyyullah) 1067[97] Bu hadîs Kitâbu'1-Vudû', "Koyun etinden... abdesi almayan kimse" unvanlı 53. bâbda da geçmiĢti. Rasûlullah namaz kılmayı yemekten öne aldı. Hâlbuki baĢkalarına yemeği öne almayı emretmiĢti. Muhtemil ki, kendi hususiyetinden dolayı azimeti aldı da baĢkalarına ruhsatla emretti. Çünkü baĢkası belki Ģehvetinin itelemesine kuvvet
795
44- Ailesinin İhtiyacında Meşgul Olan Kimse Namaz İkaamet Edilince Hemen Çıkar Babı
68-....... el-Esved Ģöyle demiĢtir: Ben ÂiĢe'ye: Peygamber (S) evinde ne yapardı? diye sordum. ÂiĢe: Kendi ailesinin iĢinde, yânî kendi evinin hizmetinde bulunurdu. Namaz vakti gelince de namaza çıkardı, dedi 1068[98].
45- Kendisi Namaz Kılmak Arzu Etmediği Halde Sırf İnsanlara Peygamber'in Namazını
yetiremez. Bu hadîsle, Peygamber'in "yemekle baĢlayın" emrinin vucûb için değil, nedb için olduğu da istidlal edilir. Zîrâ yemeği öne geçirme vâcib olsaydı, Peygamber yemeği bırakıp namaza kalkmaz idi (Kastallânî) 1068[98] Bu hadîs, evinin iĢi ile meĢgul olan kimsenin hamâz ikaameı edilince hemen çıkması lâzım geleceğini anlatmak için sevk edilmiĢtir. Bu arada Peygamber'in kendi ailesinin hizmeti ile meĢgul olmakla gösterdiği en yüksek tevâzû' da meydana çıkıyor. AiĢe'nin Tirmizî'nîn ġemâi/'\ndek\ lâfzı Ģudur: " ^i .^Jj *îCı ^UJj îsj JĠĠ ^ Vi Jır £ = O da her beĢer ferdi gibi bir ferd idi. Elbisesini temizler, davarım sağar, kendi hizmetçiğini görürdü." Diğer rivayetlerde "Elbisesini diker, na'leynlerinĠ diker", "MeĢin kovasını yamardı" müĢahedeleri nakledilmiĢtir
796
ve Sünnetini Öğretmek Maksadiyle Halka Namaz Kıldıran Kimse Babı
69-.......Ebû Kılâbe Ģöyle demiĢtir: Mâlik ibnu'IHuveyris, bizim Ģu mescidimize -yânî Basra mescidine- geldi ve: Asıl arzum namaz kılmak olmadığı hâlde, ben size namaz kıldıracağım 1069[99] Peygamber (S)'i nasıl namaz kılar gördümse, ben size öyle namaz kıldıracağım, dedi. Eyyûb dedi ki: Ben Ebû Kılâbe'ye, Mâlik'in nasıl namaz kıldırdığını sordum. Bizim Ģeyhimiz olan Ģu Amr ibn Selime gibi dedi. Yine Eyyûb dedi ki: Ve o Ģeyh, birinci rek'atta sucûddan baĢını kaldırdıktan sonra ve ayağa kalkmadan evvel (birazcık) oturan bir Ģeyh idi 1070[100]. 1069[99] "Namaz kılmak arzum olmadığı hâlde" sözünden, takarrub niyeti olmaksızın namaz kılmak gibi bir ma'nâ seziliyorsa da, maksad o değildir. Çünkü böyle olan namaz sahîh olmaz. Farz edâ edilecek zaman olmadığı, yâhud vakit farzını kılmıĢ olduğum hâlde sırf size öğretmek için bir namaz kılıp, bunu Allah'a yaklaĢma vesilesi edeceğim, demek istemiĢtir. 1070[100] Ebû Kılâbe'nin bu Ģeyhi, Ebû Bureyd yâhud Ebû Yezîd Amr ibn Selime(R) olduğu Buhârî'nin diğer rivayetinde gösterilmiĢtir. Onun Ġçin ismini tercemeye koyduk. Bu hadîsten, söylendiği gibi öğretme maksadıyle namaz kıldırmanın ve bunu Allah'a yaklaĢma vesilesi edinmenin
797
46- Bab: İlim ve Fazilet Sahibi Olan Kimseler İmamlığa (Başkalarından) Daha Haklıdırlar
70-.......Ebû Mûsâ (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) hastalığa tutuldu ve hastalığı Ģiddetlendi. Bunun üzerine Peygamber: "Ebû Bekr'e emredin de o insanlara namaz kıldırsın " buyurdu. ÂiĢe: ġüb-hesiz EbûBekr ince yürekli bir kimsedir. O
sahîhliği anlaĢılır. Bir de bu hadîste dikkat çekici olan "Ġstirahat celsesi" mes'elesi vardır. Bu, birinci ile ikinci, üçüncü ile dördüncü rek'atlar arasında secdeden baĢını kaldırdıktan sonra biraz oturup, ondan sonra ayağa kalkmaktır. Bâzı ġâfiîler "Ġhtiyar, yâhud zaîf olursa istirahat oturuĢu yapar ve ellerini yere dayayıp kalkar" demiĢlerdir. Diğerleri bu celseyi tanımazlar. Ġbn Mes'ûd, îbn Abbâs, Umer, Alî ile Mesrûk, Mekhûl, Atâ, Hasen Basrî de oturduktan sonra dayanıp .kalkmak taraf darıdırlar. Ġstirahat cel sesi taraftarlarının hücceti Mâlik ibnu'l-Huveyris'in bu hadîsidir. Muhalifleri de: "Medine'de Rasûlullah on sene Ebû Bekr, Umer, Usmân, birçok sahabe ve tabiî senelerce namaz kılmıĢ ve kıldırmıĢ oldukları hâlde, nasıl olur da Medî-ne ahâlîsi topu topu yirmi gün orada kalmıĢ olan Mâliku'bnu'I-Huveyris'in haber verdiği bu mes'eleden habersiz olurlar? Bu olsa oisa, Mâlik'Ġn ĠktĠdâsı, Rasû-lullah'ın bir beden arızasına uğradığı bir zamana tesadüf etmiĢ olmasıyle te'vîl olunabilir" diyorlar {Tecrîd Ter., II, 525526).
798
senin makaammda dike-lip durduğu zaman insanlara namaz kıldırmaya muktedir olamaz, dedi. Peygamber: "Ebû Bekr'e emredin de insanlara namaz kıldırsın" buyurdu. ÂiĢe yine ilk sözünü tekrar etti. Peygamber: "(Ey ÂiĢe), sen Ebû Bekr'e emret de, insanlara namazı kıldırsın. ġübhesiz siz kadınlar, Yûsuf Peygamber1 in sahibeleri olan kadınlar amindensiniz" buyurdu. Müteakiben Ebû Bekr'e haberci elçi geldi ve Peygamberdin hayâtında insanlara o namaz kıldırdı 1071[101].
71-....... ÂiĢe (R) Ģöyle dedi: Rasûlullah hastalığında: "Ebû Bekr'e emredin, insanlara namaz kıldırsın" buyurdu. ÂiĢe dedi ki, Ben, Ebû Bekr senin makaammda (yânı namaz kıldırdığın mihrâb-da) dikeldiği zaman ağlamaktan (kıraati) insanlara iĢittiremez. Binâenaleyh Umer'e emret de insanlara 1071[101] Hadîsin bâb baĢlığına uygunluğu zahirdir. Çünkü Ebû Bekr sahâbîlerin en fazî-letlesi, en âlimi, en fakîhidir. Peygamber'in ısrarla onun kıldırmasını emretmesi de buna delâlet eder. Ebû Musa'nın son sözü de Ebû Bekr'in ümmetin en faziletlisi olduğuna iĢaret ettiğini gösterir. Ebû Mûsâ bu sözü, Ebû Bekr'in küçük imamete takdiminden, büyük imamete ehakkıyyetini istidlal ettiğini anlatmak için söylemiĢtir.
799
namazı o kıldırsın, dedim. ÂiĢe dedi ki: Ben Hafsa'ya da: Ebû Bekr senin makaammda durduğunda ağlamaktan (kıraati) insanlara iĢittiremez. Umer'e emret de insanlara namazı o kıldırsın deyiver, dedim. Hafsa dediğimi yaptı. Onun üzerine Rasûlullah: "Yeter (sus)! ġübhesiz sizler elbette Yûsuf Peygamber 'in sahibeleri olan kadınlarsınız. Ebû Bekr'e emredin, insanlar için namazı o kıldırsın" buyurdu. Bunun üzerine Hafsa, ÂiĢe'ye hitaben: Ben zâten senden bir hayira isabet edecek değildim, dedi (de canının sıkıntısını açığa vurdu).
72-.......ez-Zuhrî Ģöyle demiĢtir: Bana Enes ibn Mâlik el-Ensârî (R) haber verdi ki, bu Enes, Peygamber'e tâbi' olup, O'ndan hiç ayrılmamiĢ, O'na hizmet etmiĢ ve O'na sâhib olmuĢtur (O, Ģöyle dedi): Peygamber'in, içinde vefat etmiĢ olduğu hastalığında sahâbîlere Ebû Bekr namaz kıldırıyordu. Nihayet pazartesi günü olunca sahâbîler saff saff namaza durdukları esnada Peygamber hücrenin perdesini açtı da, bizlere bakmaya baĢladı. Kendisi ayakta duruyor ve yüzü de Mushaf yaprağı gibi parlıyordu. Sonra
800
tebessüm edip güldü. Peygamber'i görmekle sevincimizden az kalsın namazı bozuyorduk. Ebû Bekr, Peygamber namaza çıkıyor zannıyle (ilk) saffa girmek için iki topuğu üzerinde geri geri gelmeğe baĢladı. Bu sırada Peygamber bizlere namâzı-.nızi tamamlayın diye iĢaret etti ve perdeyi salıverip Örttü. ĠĢte o gün Pevaamber vefat etti 1072[102].
73-.......Enes (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) üç gün çıkmadı. Namaz ikaame edildi. Ebû Bekr ileriye varıp mihraba geçti. Peygamber perdeyi eliyle Ģöyle kaldırdı. Peygamber'in yüzü meydana çıktı ki, o anda bize görünen Peygamber'in o parlak yüzünden daha hoĢ, daha güzel bir manzara görmüĢ değiliz. Peygamber, Ebû Bekr'e ileriye geç diye eliyle iĢaret etti ve perdeyi indirdi. ĠĢte ondan sonra vefat edinceye kadar güzel yüzünü bir daha görmek müyesser olmadı 1073[103]. 1072[102] Peygamber'in tebessüm edip yüzünün sevinçten parlaması, ümmetinin namazda buluĢup bir kelime birliği üzere bulunduklarından ve dîn emrinin yerine getirilmekte olmasından ileri geliyordu 1073[103] Bu hadîs, Ebû Bekr'in Peygamber'in vefatına kadar
801
74-....... Bana Yûnus, Ġbn ġihâb'dan; o da (Sâlim'in kardeĢi) Hamzaibn Abdillah'tan tahdîs etti. O da babası Abdullah ibn Umer'-den haber yerdi. O Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah'ın hastalığı Ģiddetlendiği zaman kendisine namaz iĢi hususunda birĢeyler söylendi. Bunun üzerine Rasûlullah: "Ebû Bekr'e emredin de insanlara namazı o kıldırsın" buyurdu. ÂiĢe: Ebû Bekr ince duygulu bir erkektir, okuduğu zaman ağlamak ona galebe eder, dedi. Rasûllullah: "Ona emredin, o kıldırır" buyurdu. ÂiĢe (veya yanındaki kadınlar o) sözü tekrar etti. Rasûlullah: "Ona emredin, o kıldıracak. ġübhesiz sizler Yûsuf'un sahibeleri olan kadınlarsınız" buyurdu. Bu hadîsi ez-Zuhrî'den rivayet etmesinde Yûnus ibn Yezîd'e ez-Zubeydî, Zuhrî'nin kardeĢinin oğlu ve bir de Ġshâk ibn Yahya el-Kelbî mutâbaat etmiĢlerdir. Ve Ukayl ile Ma'mer, ez-Zuhrî'den; o da
Rasûlullah'ın halîfesi olduğunu gösterir. ġîa'nin iddia ettiği gibi imamlıktan az! de etmemiĢ olduğunu isbât eder. Bu sabah namazı, Peygamber vefat etmezden evvelki namazların sonuncusudur. Küçük imamet ise, büyük imâmet'e delâlet eder.
802
Hamza'dan; o da Pey-gamber'den Ģeklinde söylediler.
47- Bir İlletten Dolayı İmamın Yanıbaşında Namaza Duran Kimse Babı
75-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) hastalığı zamanında Ebû Bekr'e insanlara namaz kıldırmasını emir buyurdu. Artık Ebû Bekr insanlara namaz kıldırıyordu. Urve dedi ki: (Bu namazlardan biri esnasında) Rasûlullah kendinde bir hafiflik hissetti de dıĢarıya çıktı. Tam bu zamanda Ebû Bekr insanlara imamlık yapıyordu. Ebû Bekr Peygamberdi görünce geriye çekilmeye davrandı. Peygamber ona olduğun gibi yerinde dur diye iĢaret etti. Sonra Ebû Bekr'in hizasında, tâ yanıbaĢında oturdu. Ebû Bekr, Rasûlullah'ın namazına uymak suretiyle namaz kıldırıyordu, insanlar da Ebû Bekr'in namazına uymak suretiyle namaz kılıyorlardı 1074[104] 1074[104] Bâzı râvîler Peygamber'in oturduğu yerde imâm olarak, diğer râvîler de yine oturduğu yerde me'mûm olarak namaz kıldığını söylüyorlar. Her iki taraftaki râvîlerin hıfz ve ıtkaan ehli olduklarına bakanlar, Peygamber'in son hastalığı esnasında mescide iki defa çıkmıĢ olup, birinde imâm, diğerinde me'mûm
803
48- Bir Kimse İnsanlara İmamlık Yapmak İçin Namaza Girse, Akabinde de Asıl Vazifeli Olan Birinci İmam Gelse. Bu Takdirde İlk Namazı Başlatan İmam Geri Çekilse de Yahud Çekilmeyip Namazı Kıldırsa da Namazı Caiz Olmuştur Babı
Bu çekilip çekilmeme hususunda AiĢe'den; o da Peygamber'den olmak üzere gelen hadîs vardır 1075[105].
76-.......Bize Mâlik, Ebû Hazım ibnu Dinar'dan; o da Sehl ibn Sa'd es-Sâidî (R)'den haber verdi (O, Ģöyle demiĢtir): Rasûlullah (S) bir kerre aralarım ıslâh
olmuĢ olduğu cihetini daha kuvvetli görürler. Gazvelerinin sonu olan Tebük gazvesinde Peygamber'in bir defa sabah namazını Abdurrahman ibn Avf'm arkasında kılmıĢ olduğunu Müslim rivayet ediyor. Bu hadîsten, herhangi bir illetten dolayı imâmın yanıbaĢında namaza durmanın caiz olduğu anlaĢılır. Meselâ imâm zaîf olur, sesini uzaktakiler iĢitemez-se, biri onun yanıbaĢında durur ve imâmın tekbîrlerini insanlara iĢittirir. Yâhud da yer darlığı sebebiyle ve daha baĢka bir sebeble imâmın yanıbaĢında namaza durulmak caiz olabilir. 1075[105] Buhârî bununla bundan önce geçen bâbda Urve'nin AiĢe'den rivayet ettiği hadîse iĢaret etmiĢtir.
804
için Amr ibn Avf oğulları yurduna gitti. Namaz vakti geldi. Müezzin, Ebû Bekr'e geldi de: Ġnsanlara namaz kıldırır mısın, namazı ikaamet edeyim mi? diye sordu. O da: Evet, dedi. Ebû Bekr namaza baĢladı. Rasûlullah, insanlar namazda iken geldi. Saffları yara yara birinci saffa vardı. Onu gören cemâat el çırptılar. Ebû Bekr, namazını kılarken baĢını hiç çevirmezdi. Cemâat el çırpmayı çoğaltınca baĢını çevirdi ve Rasûlullah'ı gördü 1076[106]. Rasûlullah "Yerinde dur!" diye kendisine iĢaret etti. Ebû Bekr ellerini kaldırıp, Rasûlullah'm kendisine olan bu emrinden dolayı Allah'a hamd ve sena etti.
1076[106] Amr ibn Avf oğulları, Evsliler'den bir koldur. Meskenleri Küba'da Ġdi. Buhâ-rî'nin baĢka yerdeki rivayetinde: Kubâhalkı bir defa kavga etmiĢler, birbirlerine girip taĢ atıĢmıĢîardı. Keyfiyyet Rasûlullah'a haber verildi. Bunun üzerine Peygamber: "Haydin gidelim de onları barıĢtıralım "buyurdular denilmiĢtir.!Bu haber yine Buhârî'nin diğer rivayetine göre, Öğle namazı kılındıktan sonra ulaĢmıĢtır. Ebû Davud'un Sünen 'indeki rivayet de Ģudur: "Amr ibn Avf oğulları'nda bir kıtal oldu. Peygamber bunu haber aldı. Aralarını düzeltmek.için oraya öğleden sonra gitti. Giderken de Bilâl'e: ikindi namazına kadar Ģayet geteınezsem Ebû Bekr'e söyle, namazı kıldırsın, buyurdu.." Bundan râtıb imâmın, yânı cemâate temelli imâm olan kimsenin ihtiyâç hâlinde yerine halef ta'yîn edebileceği istidlal edilmiĢtir.
805
Sonra Ebû Bekr, saffa dümdüz girinceye kadar geri geri gitti. Rasûlullah da ileriye geçip namazı kıldırdı 1077[107]. Namazdan çıkınca: "Yâ Ebâ Bekr, sana emr ettiğim vakit yerinde kalmaktan seni men' eden ne idi?" diye sordu. Ebû Bekr de: Ebû Kuhâfe'nin oğlu için Rasûlullah'm önünde durup namaz kılmak lâyık olmaz, dedi. Ondan sonra Rasûlullah cemâate dönüp: "Size ne oluyordu? El çırpmayı neden bu kadar çoğalttınız? Namazda iken her kim bir Ģey arız olduğunu görürse tesbîh etsin. TeĢbih ettiği vakit elbette kendisine (imâm tarafından) iltifat ve dikkat olunur. El çırpmak kadınlara mahsûstur" buyurdu 1078[108]. 1077[107] Bu kıssadan bir tek namazı birbiri arkasından öne geçen iki Ġmâmın arkasında kılmanın cevazı istinbât edilmiĢtir. Bu, üzerinde ittifak edilmiĢ bir husustur. Ġmâmda meselâ hades vâki' olur, yerine bir halîfe geçirir, halîfe namazı tamamlarsa namaz sahihtir. ĠĢte bu namazda Ebû Bekr, namazın bir kısmında imâm iken, diğer bir kısmında me'mûm olması da bunun gibidir. Burada bir mes'ele de Ģudur: Vazîfeli imâm, vekilini namaza baĢlattıktan sonra namaz tamâm olmadan gelirse, ona uymada yâhud kendi imamete geçip vekilini me'mûm sırasına geçirmekte muhayyer olur. Bu surette namaz kesilmez, me'mûmlann namazı da bozulmaz. 1078[108] Namaz içinde hamd ve tesbîh etmek caizdir. Ġmâmın
806
49- Bab: Namaza Gelenler Kur'an Okumakta Birbirlerine Musavi Oldukları Zaman, En Büyükleri Onlara İmamlık Eder
77-.......Mâlik ibnu'l-Huveyris (R) Ģöyle demiĢtir: Bizler Peygamber'in yanma (yaĢları birbirine yakın) gençler grubu hâlinde geldik ve yanında yirmi gece kadar ikaamet ettik. Peygamber merhametli idi. Bize Ģöyle buyurdu: "Kendi memleketinize dönseniz, onlara öğ-retseniz- Onlara emredin de/ulan namazı fulan vakitte, fulan namazı Julan vakitte kılsınlar. Namaz vakti geldiğinde içinizden biri size ezan okusun, en yaĢlınız da size imamlık etsin" 1079[109]. 50- Bab: İmam Bir Kavmi Ziyaret Ettiği Zaman Onlara İmam Olur
78-....... ez-Zuhrî Ģöyle demiĢtir: Bana Mahmûd
namaz fiillerinde yâhud kıraatte yanıldığını kendisine bildirmek için cemâatin tesbîh etmesi caiz olduğunda ittifak vardır. 1079[109] Bu Mâlik ibnu'l-Huveyris hadîsi Kitâbu'1-Ezân'in "Seferde bir tek müezzin ezan okusun diyen kimse" unvanlı 17. babında da geçmiĢti. Ġlgili açıklamalar için oraya bakılsın
807
ibnu'r-Rabî' haber verip Ģöyle dedi: Ben Itbân ibn Mâlik el-Ensârî'den iĢittim, Ģöyle dedi: Peygamber evime girme izni istedi, ben O'na izin verdim. Yanıma gelince: "Evinin neresinde namaz kıldırmamı istersin?" diye sordu. Ben O'na arzu etmekte olduğum mekânı iĢaret ettim. Rasû-lullak namaza durdu. Biz de arkasında saff olduk. Sonra selâm verdi, biz de selâm verip namazdan çıktık 1080[110].
51- Bab: İmam Ancak Kendisine Uyulmak İçin İmam Edinilmiştir 1081[111]
Peygamber vefat etmiĢ olduğu hastalığı sırasında kendisi oturduğu hâlde insanlara (ayakta) namaz kıldırdı. ĠbnMes'ûd: "Biri imâmdan önce secdeden baĢını
1080[110] Bu hadîs de daha mufassal bir lâfızla Kitâbu's-Salât, "Evlerindeki mescidler..." unvanlı 46. babında geçmiĢti. Burada Peygamber'in ev sahibine "Nerede namaz kıldırmamı istersin?" suâli, ev sahibinin iznini tazammun ediyor. 1081[111] Bu söz, bâb altında gelecek olan ÂiĢe hadîsinde Peygamber'in söylediği bir sözdür.
808
kaldırdığında hemen döner, baĢını kaldırdığı zaman kadar secdede durur, sonra imâma tâbi' olur"demiĢtir 1082[112]. Hasen Basrî, imâmla beraber iki rek'at kılıp da secdeye muktedir olamayan kimseler hakkında: "Böylesi sonuncu rek'at için iki secde yapar, sonra birinci rek'atı secdeleriyle birlikte kaza eder" demiĢtir. 1083[113] Bir secdeyi unutup da nihayet kıyama baĢlayan kimse hakkında da: "(Kıyamı atıp) secde eder" demiĢtir 1084[114].
79-.......Bize Zaide, Mûsâ ibn EbîÂiĢe'den; o da Abdullah ibn Utbe'nin oğlu Ubeydullah'tan tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Ben Âi-Ģe'nin yanma girdim de:
1082[112] Ibn Mes'ûd'un bu sözünü ma'nâ olarak îbn.Ebî ġeybe sahîh bir isnâd ile mev-sûlen rivayet etmiĢtir. 1083[113] Hasen Basrî'nin bu sözünü, Ġbnu'l-Munzir, kendi kitabında mevsûlen rivayet etmiĢtir 1084[114] Bunu da ma'nâsiyle Ġbn Ebî ġeybe mevsûlen rivayet etmiĢtir. Yânî, secdeyi unutan kimse namaz nizâmına uymayarak yaptığı kiyâmı atar ve onu yapılmamıĢ kılar da secde eder, demiĢ oluyor. Hasen Basrî'nin bu dediği vaziyet, çok kalabalık ve izdihamda kılman cu-nıua ve bayram gibi namazlarda olabilir.
809
Rasûlullah'm hastalığından bana anlatır mısın? dedim. ÂiĢe: Evet, anlatırım, diyerek Ģöyle devam etti: Peygamber ağırlaĢtığı zaman: "Ġnsanlar namazı kıldılar mı?" diye sordu. Biz: Hayır (yâ Rasûlallah), onlar seni bekliyorlar, dedik. "Öyleyse benim için leğene su koyunuz'' buyurdu. ÂiĢe dedi ki: Oturup yıkandı. Sonra kalkmaya davranırken bayıldı. Sonra ayıldı. Yine: ''Ġnsanlar namazı kıldılar mı?" diye sordu. Biz: Hayır yâ Rasûlallah,bnlar seni bekliyorlar, dedik. "Benim için leğene su koyun" buyurdu. (Koyduk) oturup yıkandı. Sonra kalkmağa davranırken yine bayıldı. Senra ayıldı. Yine: "Ġnsanlar namazı kıldılar mı?" diye sordu. Biz: Hayır yâ Rasûlallah, onlar seni bekliyorlar, dedik. "Benim için leğene su koyun" buyurdu. (Koyduk), oturup yıkandı. Sonra kalkmağa davranırken bayıldı, sonra ayıldı. Yine: "Ġnsanlar namazı kıldılar mı?" dedi. Biz: Hayır yâ Rasûlallah, onlar seni bekliyorlar, dedik. O sırada insanlar mescidin içinde toplanmıĢlar, .yatsı namazı için Peygam-ber'i bekleyip duruyorlardı. Bunun üzerine Peygamber, insanlara namaz kıldırması için Ebû Bekr'e haber gönderdi. Haberci elçi Ebû Bekr'e gitti de: Rasûlullah sana, insanlara namaz
810
kıldırmanı emrediyor, dedi. Ebû Bekr -ki o, yüreği yufka bir zât Ġdi- Umer'e: Yâ Lfmer, insanlara sen namaz kıldır, dedi. Umer ona hitaben: Buna sen daha haklısın, dedi. Sonra Rasûlullah kendinde bir hafiflik hissetti de, birisi Abbâs olan iki adam arasında öğle namazı için dıĢarıya çıktı. Ebû Bekr de bu sırada insanlara namaz kıldırıyordu. Ebû Bekr, Peygam-ber'i görünce mihrâbdan geri çekilmeye davrandı. Peygamber ona "Geriye çekilme" diye iĢaret etti, ve: "Beni onun yanıbaĢına oturtunuz" buyurdu. Onlar da kendisini Ebû Bekr'in yanına oturttular. Râvî dedi ki: Ebû Bekr, Peygamber'in namazına, insanlar da Ebû Bekr'in namazına uyarak ayakta, Peygamber de oturduğu hâlde namaz kılmaya baĢladılar. Râvî Ubeydullah ibn Abdiltah Ģöyle dedi: Ben Abdullah ibn Ab-bâs'ın yanına girdim de: Peygamber'in hastalığı hakkında ÂiĢe'nin bana söylediklerini sana arzedeyim mi? dedim. Söyle, dedi. Ben de ÂiĢe'nin hadîsini ona arzettim. Ġbn Abbâs o hadîsten hiçbir Ģeyi inkâr etmedi. ġu kadar ki, Ġbn Abbâs: Abbâs ile beraber olan o ikinci kimsenin ismini ÂiĢe sana söyledi mi? dedi. Hayır, dedim. ĠĢte o, Alî ibn
811
EbîTâlib idi, dedi 1085[115].
80-.......Mü'minlerin annesi ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) hasta olduğu hâlde evinde (bir kerresinde) namaz kıldırdı idi. Bu namazı kendisi oturarak, bir topluluk da arkasında ayakta kıldılar. Peygamber onlara: "Oturunuz" diye iĢaret etti. Namazdan çıktıktan sonra: "Ġmâm, ancak kendisine uyulmak için imâm yapılmıĢtır. Öyle o/unca o rukû'a vardığı vakit siz de rukû'a varınız. BaĢım kaldırdığı vakit siz de baĢınızı kaldırınız. Oturduğu hâlde namaz kıldığı zaman, sizler de hep oturarak namaz kılınız" buyurdu 1086[116].
1085[115] Bu hadîs ile, özürlü oturanın kendi gibi özürlü oturanlara da, ayakta ofunlara da imamlığının sahîh olduğuna istidlal edilmiĢtir. Bâzı âlimler ayakta olanın, oturanın arkasında namaz kılmasını tecviz etmiĢler ve buradaki ÂiĢe hadîsiyle ihticâc eylemiĢlerdir. Zîrâ bu hadîs, Peygamber'in imâm olduğu namazların sonuncusudur. Bunda kendisi oturmuĢ, cemâat ayakta kılmıĢlar, hâzır olanlara oturun diye emretmemiĢtir. Bundan dolayı amel bunun üzerine olmak gerekir. 1086[116] Bu hadîsteki hastalık, bundan evvelki hadîslerde bahsedilen ve Peygamber'in vefâtıyle neticelenen son hastalığı değildir. Bundan sonraki hadîste açıkça görüleceği üzere, bu daha eski bir rahatsızlıktır ki, attan düĢmek sebebiyle vücûdu
812
81-.......(Enes -R- Ģöyle demiĢtir:) Rasûlullah (S) bir ata bindi de ondan düĢtü, bundan dolayı vücûdunun sağ tarafı berelendi. ĠĢte o zaman namazlardan birini kendisi oturduğu hâlde kıldırdı, bizler de onun arkasında oturarak kıldık. Namazdan çıkınca: "Ġmâm ancak kendisine uyulsun diye imâm edilir, öyle olunca imâm ayakta namaz kıldırdığı zaman sizler de ayakta olduğunuz hâlde namaz kılınız. Ġmâm rukû'a yardığında, siz de rukû'a varınız. O kendini kaldırdığı zaman siz de kendinizi kaldırınız. îmâm Semiallâhu limen hamideh (= Allah kendisine hamd edenin hamdini iĢitip kabul etti) dediği zaman, sizler: Rabbena ve leke 1-hamd (= Ey Rabb'imiz, biz sana itaat ettik; yâ Rabb, ibâdetimizi kabul et, itaatimizden ve sana niyazımızdan dolayı da sana hamd olsun) deyiniz. Ġmâm ayakta olarak namaz kıldırırsa, siz de ayakta olarak namaz kılınız; imâm oturarak namaz kıldırdığı zaman, sizler de oturarak kılınız" buyurdu.
incinmiĢ, bundan dolayı mescide çıkmadığı gibi, namazı oturarak kılmaya mecbur kalmıĢtı.
813
Bu, Peygamber'in eski hastalığında olmuĢtu. Sonra, bunun arkasından bir defa da Peygamber oturarak namaz kıldırdı. Ġnsanlar O'nun arkasında ayakta namaz kıldılar; Peygamber onlara oturmayı emretmedi. Peygamber'in fiilinden ancak sırasıyle sonuncuları alınır 1087[117].
52- İmamın Arkasında Namaz Kılanlar Ne Zaman Secde Ederler? Babı
Enes: "Ġmâm secde ettiği zaman, sizler de secde ediniz" sözünü söyledi 1088[118].
1087[117] Buhârî'nin kendi Ģeyhi Humeydî'den naklettiği bu son fıkralar, bundan önceki haĢiyede belirtilen görüĢlerin dayanağı ve delilidir. Humeydî bu son sözleriyle Ģunu demek istemiĢtir: Peygamber daha önceki attan düĢme rahatsızlığında oturarak namaz kılıp, arkasında ayakta kılanlara oturun diye iĢaret etmiĢti. Vefâ-tiyle neticelenen son hastalığında ise, kendisi oturarak namaz kıldırdı, arkasındakiler ayakta namaz kıldıkları hâlde Peygamber onlara oturun diye emretmedi. Binâenaleyh bu hususta Peygamber'in bu son ameli alınır. 1088[118] Bu ta'lîk,yânîEnes'in naklettiği bu söz, bundan önceki babda geçen hadîsinin -bâzı tarîklerinde bulunan- bir tarafıdır (Ġbn Hacer).
814
82-....... Bana Abdullah ibnu Yezîd tahdîs edip Ģöyle dedi ki Abdullah: "Bana el-Berâ tahdîs etti" sözünde yalancı değildir-1089[119]: Bana el-Berâ tahdîs edip Ģöyle dedi: RasüluIIah (S) "Semiallâhu limen hamideh" dediğinde Peygamber secdeye varmadıkça bizden hiçbir kimse (secdeye varmak için) belini bükmezdi. Biz ondan sonra onun ardından (O'na tâbi' olarak) varırdık 1090[120]. Bize Ebû Nuaym, Sufyân'dan; o da Ebû Ġshâk'tan olmak üzere bu isnâdla bu hadîs tarzında tahdîs etti.
1089[119] "Ki o yalancı değildir" sözünden murâd, o, hadîste vehm edici değildir, bil'a-kis o güzel zabteder bir zabıttır, demektir. Bundan söyleneceği her yerde kasde-dilen ma'nâ budur. Sahâbî hakkında da böyledir. Çünkü onların hepsi makbuldürler, hakîkî yalandan emîn sayılmıĢlardır. Onlar hakkında yalan tevehhümüne hiçbir mecal yoktur (ġâh Veliyyullah). 1090[120] Bundan, imâmın fiillerine uymanın vâcib olduğu istidlal olunur. Ġbu'f-Cevzî'nin bundan me'mûm olan kimse imâm rüknü tamamlamadıkça o rükne baĢlayamaz ma'nâsını çıkarmıĢ ve bu görüĢü ile cumhura muhalefet etmiĢtir. Zîrâ bu takdirde imâma mutâbaat mutasavver değildir. Herhalde râvînin maksadı Ra-sûlullah secdeye vardıktan sonra ve secdeden kalkmadan secdeye inerdik demektir. Ayrı ayrı lâfızlarla gelen birçok rivayetlerin hepsi de bu ma'nâyı bildirir. Bundan maksad mutâbaatı ta'rîftir. Ve imâmdan evvel hiçbir rükne baĢlamanın câĠz olmadığını anlatmaktır.
815
53- Başını İmamdam Evvel Kaldıran Kimsenin Günahı Babı
83-.......Ben Ebû Hureyre (R)'den iĢittim, Peygamber (S): "Herhangi biriniz baĢınızı imâmdan evvel kaldırdığı zaman, Allah 'in onun baĢını eĢek baĢına çevirmesinden -yâhud onun suretini eĢek suretine çevirmesinden- korkmaz mı kî?" buyurmuĢtur 1091[121].
1091[121] Hadîsteki Ģekk, râvî ġu'be'dendir. Bu kabahati iĢleyen baĢın tahavvülünü söylemek ile suretin tahavvülünü:yâhud yüzün tahavvülünü söylemek hep bir ma'-nâya dönücüdür. , Bu hadîs imâmdan evvel davrananlar hakkında Ģiddetli bir tehdîd ihtiva etmektedir. Ġmamına mutâbaat etmeyenin sureti eĢek suretine çevrilmesi mecazîdir. Böyle olan kimse iktidâya niyet etmiĢken, iktidâ etmiyor ve iktidâ etmemesiyle beraber kendini muktedî bilecek kadar eĢeklik gösteriyor. Peygamber'in bu sözü, eĢek sîretini ihtiyar eden bu kimselere yakıĢan suret, eĢek suretidir., gibi bir tevbîh ve sakındırmayı tazammun etmiĢ oluyor. Bâzı âlimler hadîsi mecazî ma'nâya hamletmeyip, çevrilmenin(meshin) bilfiil vâki' olmasından korkulur, demiĢler. Mecazî ma'nâya gidenler, çevrilmenin Mu-hammed Ümmeti hakkında vukûunun caiz olmadığına ve Muhammed Ümmeti'nin meshten yânî baĢka kılığa çevrilmekten emîn kılınmıĢ olduğuna dayanırlar. Bu hadîsi Alî, Ebû Hureyre, Ġmrân Ġbn Husayn da rivayet etmiĢlerdir
816
54- Kölenin ve Azad Edilip de Üzerinde Velayet Devam Eden Kimsenin İmamlığı Babı
AiĢe'ye, kölesi Zekvân Mushaf'tan imamlık eder idi; ve zina çocuğunun (veledi zinanın), bedevinin ve Peygamberin: "Cemâate, Allah'ın Kitabı'm en çok belleyip okuyan kim ise, o imamlık eder" sözünden dolayı, henüz ihtilâm olmamıĢ bulunan çocuğun imamlığı 1092[122]. 1092[122] Buharı bu baĢlık içinde, Hz. ÂiĢe'ııĠn, kölesi Ebû Amr Zekvân henüz çocuk iken ona ramazânda Mushaf açtırıp, arkasında namaz kıldığını misâl olarak zikrederek ve yine Peygamber'in aynı bâb baĢlığı içindeki hadîsi sebebiyle kölenin, himayede bulunan azâdlının, veledi zinanın, bedevinin, bulûğ çağına varmamıĢ mümeyyiz çocuğun imametlerine, hem de yüzünden ve Mushaf'tan okumakla, namazın sahih olacağına iĢaret etmiĢ oluyor. Mushaf'tan okumakla narnâz kılmağa Ġbn ġîrîn, Hasen Basrî, Hakem ve Atâ da kaail olmuĢlardır. Ġmâm Mâlik, bunu yalnız ramazân kıyamında tecvîz etmiĢtir. Ġbrâhîm en-Nâhaî, Saîd ibn Müseyyeb, ġa'bî, Süleyman Ġbn Hanzale, Mucâhid Ġbn Cubeyr, Hammâd ve Katâde ise caiz görmezler. Ebû Hanîfe, ġafiî ve Ahmed ibn Hanbel de bunlardandır. Çünkü Mushaf'tan okumak, ameli kesirdir. Ameli kesir ise, namazı bozar. Ebû Yûsuf ile Muhammed ibnu'l-Hasen eĢ-ġeybânî'ye göre caizdir. Çünkü Mushaf'a bakmak da ibâdettir. Yalnız Hrıstiyanlar'a benzemek dolayısiyle bunu kerahetle tecvîz ederler.
817
Köle illetsiz (yânî zaruret olmadan) cemâatten men' olunmaz 1093[123]
84-.......Ġbn Umer (R) Ģöyle demiĢtir: Ġlk muhacirler, Küba'da bir yer olan el-Usbate denilen mevki'e geldikleri zaman, Rasûlullah'ın (hicret edip) gelmesinden önce, kendilerine Huzeyfe'nin himayesinde olan Salim imamlık eder idi. Salim onların, Kur'ân'ı en çok belleyip okuyanları idi 1094[124].
Kölesi Zekvân'ın ramazânda ÂiĢe'ye imamlık ettiği haberini, Ġbn Ebî ġey-be ile diğerleri mevsûlen rivayet etmiĢlerdir. Buhârî'nin bu baĢlıktan maksadı, bunların cevazını isbât etmektir. ġâfĠî de buna kaafldir. Ebû Hanîfe bunu kerîh görür. Ġmâm'ın Mushaf'tan okuması Ebû Hanîfe'ye göre namazı bozucudur. ġafiî'ye göre bunda be's yoktur. AiĢe'den ta'lîkan nakledilen haberin zahiri ġâfiîler'in görüĢünü te'yîd ediyor. Hanefi'ler onu te'vîl ediyorlar ve "ÂiĢe'ye Mushaf'tan imamlık ederdi" sözünün ma'nâsı, ÂiĢe'nin beraberinde olan Mushaf'a yakın bir yerde, ona bakarak namaz kıldırıyordu; noksanlık imâmın namâzındadır, diyorlar (ġâh VeliyyuIIah). 1093[123] Bu kısım hadîsten değil, Buhârî'nin sözündendir. Kölenin cemâatte hâzır bulunmaktan men' edilemeyeceğinin vechi ibâdet konusunda Allah hakkının efendi hakkından önde tutulmuĢ olmasındandır. 1094[124] Bu hadîsin bâb baĢlığına uygunluk ciheti, Sâlim'in henüz azâd edilmeden önce - o cemâate imamlık etmesidir. Huzeyfe ailesi, sonra Sâlim'Ġ azâd edip oğul edinmiĢlerdi. Bu oğul edinme hususu da bilâhare Kur'ân-ı Kerîm'de el-Ahzâb: 4-5.
818
85-.......Bize ġu'be tahdîs edip Ģöyle dedi: BanaEbu't-Teyyâh, Enes'ten tahdîs etti. Peygamber (S): "Üzerinize, baĢı kuru üzüm dâ-nesi gibi olan Ha beĢi i bir köle de âmil (yânî vâlî ve kumandan) ta'yîn edilmiĢ olsa, onu dinleyiniz ve itaat ediniz" buyurmuĢtur 1095[125].
âyetlerinde, oğul edinilenin nesebi kanĢtınlmıyacak Ģekilde düzeltilmiĢti 1095[125] Bu hadîsin namaz ile münâsebeti, kendisine amel yânî me'mûriyet verilmiĢ olan emîr vâlî gibi kimselerin namazlarda imâm olmaları sünnet gereği olmasıdır. Kölenin emirlik ve valiliği sahih olunca, arkasında namaz kılmak da sahih olmak lâzım gelir. (Âmil için aĢağıda 130. haĢiyeye bakınız). Kölenin, veledi zinanın, bedevinin imametleri cumhura göre sahihtir. Yalnız Ġmâm Mâlik: "Köle olan, hürrlere imâm olamaz. ġu kadar ki, hürrler içinde okuyucu bulunmazsa, cumuadan baĢka namazlarda köleye iktidâ edilebilir. Çünkü cumuua, köleye vâcib değildir" der. ÂiĢe veledi zinanın imametinde be's görmemiĢ, hattâ "Anababasının günâhından ona birĢey yok" der imiĢ. Ümer ibn Abdilazîz Ġle Mücâhid ve Mâlik, veledi zinanın râtib imam olmasını mekruh görmüĢlerdir. Sebebi de aleyhinde söz söylenir makûleden olduğu için, onun yüzünden halkın günâha girmesidir. Ġmâm ġâfiî: "Babası belli olmayan kimseyi imâm ta'yîn etmek istemem" demiĢtir. Hanefîler ise, kolejle veledi zinanın imamlıklarını -halkın istihfafına hedef oldukları için- mekruh görürler. Lâkin bunlardan biri imamete geçti mi, arkasında kılmabilir, derler...
819
55- Bab: Îmam Namazı Tamam Kıldırmadığı Zaman ve Arkasındakiler Tamamladığı Zaman?
86-....... (Ebû Hureyre -R- Ģöyle demiĢtir:) Rasûlullah (S): "Ġmamlar sizin için namaz kılarlar. Eğer isabet ederlerse (yânî doğru, eksiksiz kılarlarsa) hem sizlere, hem onlara (namaz sevabı) vardır. Eğer hatâ ederlerse sizler için sevâb, onlar için ikaab vardır" buyurdu 1096[126].
1096[126] Bu hadîsteki imamlar, mutlaka namaz kıldıran Ġmamlar olduğu gibi, valiler ve emirler ma'nâsma da gelir. Çünkü namaz kıldırmak asıl onların vazîfesidir. Ġsabetin ma'nâsı, en kuvvetli kavle göre, namazı eksiksiz kılmaktır. Bâzıları isabetten murad, vakte isabet etmek, yânî namazı vaktinde kılmaktır, demiĢlerdir. Hadîsteki hatâ, amd mukaabĠH olan hatâ değildir. Çünkü kasidsız vâki' olan eksikliğin günâhı yoktur. Bu, Ġsabet mukaabili olan hatâdır ..»Buna göre ma'nâsı "namazı eksik yâhud vaktinden geri bırakmıĢ yâhud rükünler, Ģartlar ve sünnetlerce kemâlden ârî olarak kıldırırlarsa" demek olur. Bu hadîs, imâmın taksirinden dolayı muktedîye birĢey terettüb etmeyeceğine delîl edinilmiĢtir. Ġmâmın bâzı iĢlerde hatâsı, doğru kılmakta oian me'mumun namazının sahîhiiğine müessir olmaz. Meselâ imâm abdestsiz yâhud cünüb olur, yâhud üzerinde göze görünmeyen bir pislik bulunursa me'mûm namazı iade etmez. Hanefîler'e göre ise, imâm da, me'mûm da o
820
56- Fitneye Giren (Veya Fitneye Ma'ruz Kalan) Kimsenin ve Bid'at İşleyenin İmamlığı Babı
HasenBasrî: Sen bid'atçı imâmın arkasında namaz kıl, bid'atınin günâhı onun boynunadır, demiĢtir 1097[127]
87- Ebû Abdillah Buhârî Ģöyle dedi: Ve bize Muhammed ibn Yûsuf söyleyip Ģöyle dedi: Bize elEvzâ'î tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize ez-Zuhrî, Humeyd ibn Abdirrahmân'dan; o da Ubeydullah'tan; o da Adiyy ibn Hıyâr'ın oğlu Ubeydullah'tan tahdîs etti. Bu Ubeydullah, evinde muhasara edilmiĢ hâlde bulunan Usmân ibn Affân'm yanma girdi de: Sen umûmun
namazı iade eder. Mâlik ile ġafiî ve Ahmed ibn Hanbel'in mezheblerine göre, muktedî yalnız muvafakat cihetinden imâma tâbi'dir. Yânî yalnız onun icra etliği fiilleri ve hareketleri icra etmekle mükelleftir, imâmın namâzındaki Ģahinlik ve bozukluk ile alâkadar olmaz. Hanefîler'e göre ise sihhat ve fesad cihetinden de imâma tâbi'dir. 1097[127] Hasen Basrî'nin bu sözünü Saîd ibn Mansûr mevsûien rivayet etmiĢtir.
821
Ġmamısın, baĢına Ģu görmekte olduğun iĢler geldi. Bize bir fitne imâmı namaz kıldırıyor. Biz bundan kaçınıyoruz; ne buyurursun? dedi. Halîfe Usmân: Namaz, insanların yapacağı iĢlerin en iyisidir. Ġnsanlar Ġyi bir Ģey yaparlarsa, sen de onlarla beraber onu yap; fena bir Ģey yaparlarsa sen onların fenalıklarından sakın, dedi 1098[128]. Ve ez-Zubeydî (148) Ģöyle dedi: ez-Zuhrî: Biz kurtuluĢ olmayan bir zaruretten dolayı olmak müstesna, kadınlığa Özenen kimse arkasında namaz kılınmasını doğru görmeyiz, demiĢtir 1099[129].
88-.......Enes ibn Mâlik (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S), Ebû. Zerr'e hitaben: "Dinle ve itaat et, velev ki (itaat yâhud emir) baĢı kuru üzüm dönesi gibi
1098[128] Fitne imâmı, fitne önderi ve ihtilâl reîsi demektir. Bunun Hz. Usmân'ı muhasara eden Mısırhlar'ın reislerinden bîri olan Abdurrahmân ibn Adîs yâhud Kinâ-ne ibn BiĢr olduğu söylenir 1099[129] Zuhrî'nin bu sözünü Ma'mer ile Abdurrazzâk tahrîc etmiĢlerdir. Muhannes, huyu, kadın huyu olan, kadınlığa özenen erkek demektir. Ġki türlü olur: Biri bu huy hilkaten olur; kendisinin bunda bir sun'u olmaz. Böylesine bir günâh ve kötüleme olmaz. Diğeri de, hılkî olmayarak, kendisi kadınlığa özenen ve kadınlık külfetine girendir, böylesi kötülenmiĢtir.
822
olan HabeĢ/i bir kimse için de olsa" buyurdu 1100[130].
57- Bab: İmam İle Me'müm İki Kişi Oldukları Zaman Me'müm, İmamın Sağ Tarafında Yanıbaşına, Bir Hizada Olarak Dikilir
89-.......Ġbn Abbâs (R) Ģöyle demiĢtir: Ben teyzem Meymûne'nin evinde kaldım. Rasûlullah (S) mescidde- yatsı namazını kıldıktan sonra evine geldi. Dört rek'at namaz kıldıktan sonra uyudu. Sonra kalktı (namaza durdu). Ben de geldim, O'nun sol tarafında namaza durdum. Beni sağ tarafına geçirdi, akabinde beĢ rek'at namaz kıldı. Ondan sonra iki rek'at kıldı. Ondan sonra uyudu. Hattâ ben O'nun horultusunu duydum. Ondan sonra (mescidde kıldıracağı farz) na
1100[130] Benzeme ciheti, saçlarının kara, kıvırcık, kısa ve baĢının küçük olması gibi Ģeylerdir. Âmil -büyük, küçük- bir yeri idareye hükümet tarafından ta'yîn edilen vâlî ve emîre denir. Bu hadîs, bundan biraz önce geçen 54. babın hadîslerinden biri olarak, küçük lâfız farkıyle tahrîc edilmiĢti.
823
maza çıktı 1101[131].
58- Bab: Me'müm Olan Kimse İmamın Sol Tarafında Namaza Durduğu Zaman İmam Onu Sağ Yanına Geçirdiğinde Her İkisinin Namazı Bozulmaz
90-.......Bize Amr, Abdu Rabbih ibnu Saîd'den; o da Mahrame ibn Süleyman'dan; o da Ġbn Abbâs'm azâdlısı Kurayb'dan olmak üzere tahdîs etti. Ġbn Abbâs (R) Ģöyle demiĢtir: Ben -bir gece teyzem- Meymûne'nin yanında uyudum. Peygamber bu gecede 1101[131] Hadîs ayrı ayrı mes'elelere delîl olmak üzere bâzı lâfız farklarıyle bundan önce birkaç yerde geçmiĢti. Burada tekrar edilmesinden maksad, bâb baĢlığına delîl olmasıdır. Ġbn Abbâs çocukluk haliyle yalnız baĢına iktidâeylediği zaman imâmın neresinde durulacağını bilmeyerek sol tarafına geçmiĢken, Peygamber'in onu sağ tarafa geçirdiği beyân edilmiĢtir. Me'mûm tek olursa imâmın hizasında ve sağ tarafında durmak lâzımdır. Bu, Umer, Ġbn Umer, Enes, Ġbn Abbâs ile imamlardan Sevrî, Mekhûl, ġa!bî, Urvetu'bnu'z-Zubeyr, Ebû Hanîfe, Mâlik, Evzâî ve Ishâk'ın kavilleridir/ Muhammed ibnu'l-Hasen: Ayaklarının parmaklarını imâmın ökçesi yanma kor, diyor. ġafiî'ye göre musâvât hizasından biraz gerilemesi müstehâbdır. îbrâhîm Naharye göre, rukû'a varıncaya kadar imâmın arkasında durur. O vakte kadar biri daha gelmezse imâmın sağına geçer. Ahmed ibn Hanbel, muktedî imâmın solunda durursa namazı bozulur, der.
824
Meymûne'nin yanında bulunuyordu. Peygamber abdest aldı. Sonra kalkıp namaza durdu. Ben de O'nun sol yanında namaza durdum. Peygamber beni tuttu da sağ tarafına geçirdi. On üç rek'at namaz kıldı. Sonra (uykuya mahsûs) teneffüsü duyulacak kadar uyudu. Zâten uyuyunca seslice teneffüs etmek âdeti idi. Sonra yanına müezzin geldi. Bunun üzerine çıkıp namaz kıldırdı ve abdest almadı 1102[132]. Amr dedi ki: Ben bu hadîsi Bukeyr'e tahdîs ettim. O: Bana bu hadîsi Kurayb tahdîs etti, dedi 1103[133]
1102[132] Bu hadîs Abdest Alma Kitâbı'nda ve diğer yerlerde geçmiĢti.Uzanıp uyuduktan sonra abdest almadan namaz kılabilmek, Peygamberlik husûsiyetlerindendir. Peygamberlerin gözleri uyuĢa da, kalbleri uyumaz. Bu hadîste Peygamber'in sabah namazı sünnetiyle beraber on üç rek'at kıldığı bildiriliyor. Buna göre bu gecede vitirle birlikte onbir rek'at gece namazı kılmıĢ oluyor. BaĢka sayılarda da kılmıĢtır. Peygamber'in Ġbn Abbâs'ı namaz içinde tutup sol tarafından sağ tarafına geçirmesi ve namaza böylece devam etmeleri, namazlarının bozuJmadığmın delilidir. Bu noffia, hadîsin bâb baĢlığına uygunluk ve delîl teĢkîl eden yeridir. 1103[133] Amr bu sözü ile, kendisinin Bukeyr'den yaptığı rivayetinin senedinin, yukarıda zikredilmiĢ olan birinci rivayetinin senedinden daha yüksek olduğunu ten-bîh etmiĢtir.
825
59- Bab: İmam Başkalarına İmam Olmaya Niyet Etmemişken, Sonradan Bir Topluluk Gelip de Onlara İmamlık Ettiği Zaman? 1104[134]
91-....... Ġbn Abbâs (R) Ģöyle demiĢtir: Ben teyzemin yanında kaldım. Peygamber geceleyin kalkıp namaza durdu. Ben de O'nunla beraber namaz kılmak üzere kalktım ve O'nun sol tarafına namaza durdum. Peygamber (S) baĢımdan tuttu da beni sağ tarafında dikelt-ti 1105[135].
1104[134] Buhârî "iza"nın cevâbını zikretmedi. Çünkü bu mes'elcde görüĢ ayrılığı vardır. Yânî Ġmâmın imamlığa niyet etmesi Ģart olup olmamasında farklı görüĢler vardır. Bâzıları: Ġktidânın sahîh olmasında imâmın imamlığa niyet etmesi Ģart değildir; imâma cemâat faziletine nail olması için niyet miistehâb olur, dediler. Kaadı Hüseyin: Münferid olarak namaz kılan kimseye bir topluluk iktidâ etse, kendisi bunları bilmemiĢ olsa, yine cemâat faziletine nail olur. Çünkü onlar da onun sayesinde bu fazilete nâĠl olmuĢlardır, dedi. Ahmed, farz ile nafile arasını ayırdı. Nafilede değil de, farzda niyeti Ģart kıldı.. Ebû Hanîfe: Ġmâmın imamete niyet etmesi erkekler hakkında Ģart değil, kadınlar hakkında Ģarttır. Çünkü kadının imâmın yanında durması ile imâmın namazının bozulması ihtimâli vardır, demiĢtir. (Aynî, Kastallânî). 1105[135] Hadîsin bu baĢlık altında Ģevkinden maksad, imâmın bir
826
60- Bab: İmam Namazı Uzattığı ve Me'müm Olan Kimsenin de Bir İhtiyacı Olduğu Zaman, Namazdan Çıkıp Yalnızca Kılarsa?
92- Bize Müslim ibn Ġbrâhîm tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize ġu'be, Amr'dan; o da Câbir ibn Abdillah'tan tahdîs etti (O, Ģöyle demiĢtir): Muâz ibn Cebel, Peygamberce beraber namazı kılar, ondan sonra döner, kendi kavmine imamlık ederdi 1106[136]. Buhârî Ģöyle dedi: Ve bana Muhammed ibn BeĢĢâr tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Gundertahdîs edip Ģöyle dedi: Bize ġu'be, Amr'dan tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Ben Câbir ibn Abdillah'tan iĢittim, Ģöyle
topluluğa imâm olmaya dönüĢmesi, namazdan evvel kendisinde bunun için bir niyet bulunmasına ihtiyâç olmayacağını bildirmektir (ġâh Veliyyullah). 1106[136] Müslim'in rivayetinde Rasülullah'ın arkasında kıldığı namazı kavmine kıîdırırdı" ziyâdesi vardır ki, zahir ma'nâsı, farzı Peygamber ile birlikte kıldıktan sonra henüz kılmamıĢ olan kavmine imâm olur, kendi nafile kılıcı iken, arkasındaki cemâat farz kılıcı olurlardı. Bu mes'eîede Hanefîler ve Mâlikîler Ġle diğerleri arasında büyük görüĢ ayrılığı vardır.Onlar, farz kılan kimsenin nafile kılana iktidâsı sahîh değildir, derler. ġâfiîier ile Hanbeltler ise bunu tecviz ederler. Delillerinden biri de Muâz ibn Cebel'in bu fiilidir.
827
dedi: Muâz ibn Cebel Peygamber'in maiyyetinde namaz kılar, ondan sonra döner de kendi kavmine imamlık ederdi. Bir defasında yatsıyı kıldırdı da elBakara Sûresi'nden baĢlayarak okumağa kalktı. Cemâatten biri ayrıldı. Muâz onun hakkında fena söz söyler gibi oldu. Bu iĢ Peygâmber'e ulaĢınca üç defa: "Fettansın, fettansın, fettansın" yâhud "Fâtin oldun, fâtin oldun, fâtin oldun" buyurdu, ve Mufassal bölümünün ortasından iki sûre ile (kıldırmasını) emretti. Amr ibn Dînâr: Ben o iki sûrenin hangi sûreler olduğunu hatırımda tutamadım, demiĢtir. 1107[137].
61- İmamın Rukü'u ve Sucüdü Tamamlamakla Beraber Kıyamda Hafifletme Yapması Babı
93-.......Bize Ġsmâîl (ibn Hâlid) tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Kays'tan iĢittim, Ģöyle dedi: Bana Ebû Mes'ûd (R) Ģöyle haber verdi: Bir kimse gelip: Yâ
1107[137] Fâtin, ezâ ve azâb veren, iĢkence yapan ma'nâsına geldiği gibi, nefret ettirici; dîni sevmeye mâni' olucu ma'nâsına da gelir. Fettan da bunun mubâlağa sîgası-dır.
828
Rasûlallah, fulancanın bize namaz kıldırırken uzatmasından dolayı sırf onun yüzünden sabah namazına gitmekten geri kalıyorum, dedi. Rasûlullah'ı hiçbir mev'izada o günkü kadar öfkeli görmedim. Sonra Rasûlullah (S): "Ġçinizden bâzı kimselerde cemâati nefret ettirme hasleti vardır. Herhanginiz namaz kıldıracak olursa, kısa ve hafif tutsun. Çünkü cemâatin içinde zaîf olanı var, yaĢlı olanı var, ihtiyâç sahibi olanı vardır" buyurdu 1108[138].
62- Bab: Kişi Kendi Kendine Namaz Kıldığı Zaman Namazını İstediği Kadar Uzatsın
94-.......(Ebû Hureyre -R- Ģöyle demiĢtir:) Rasûlullah (S): "Biriniz insanlara namaz kıldıracak olursa, hafif tutsun. Çünkü içlerinde zaîf olanı var, hasta olanı var, yaĢlı olanı var. Kendi kendine namaz kıldığında ise (namazını) istediği kadar uzatsın"
1108[138] ġikâyet eden zât bazılarınca Hazm ibn Ebî Ka'b'dir. ġikâyet olunan bu fulan-ca, Muaz ibn Cebel ile Ubeyy ibn Ka'b'dan biridir. '
829
buyurdu 1109[139].
63- Kendilerine Namazı Uzattığı Zaman İmamından Şikayet Eden Kimse Babı
Ve Ebû Useyd Mâlik ibn Rabîa el-Ensârî elBedrî (R) oğluna hitaben: Namazı bize uzun kıldırdın, ey oğulcuğum, demiĢtir 1110[140].
95-.......Ebû Mes'ûd (R), Ģöyle demiĢtir: Bir kimse: Yâ Rasûlallah, fulancanın bize uzun namaz kıldırmasından dolayı muhakkak sabah namazından geri kalmaktayım, dedi. Bunun üzerine Rasûlullah öyle 1109[139] Bu hadîslerden imâm için namaz, hafif tutmanın mendûb olduğu anlaĢılır hata bazılarınca bu emir vâcib say.hr. Uzatmaya râz, olan sayıs, mahdûd kim ct rejcıldıran kımsenm uzun sureler okumasında, rükû' ve sücûdda teĢbihleri çoğaltmasında ise be's yoktur. Nitekim Peygamber, sahâbîlerin bu husûstak rıza ve rağbetlerini bildiği için, bâz, kerreler böyle yapardı. Herhalde namazda naiıtletme yapacağım diye namaz rükünlerinin hiçbirini eksik yapmamak gerekir ' 1110[140] Bu ta'lîki, Ġbn Ebî ġeybe mevsûlen rivayet etmiĢtir. Bu Ebû Useyd Mâlik ibn Rabîa el-Ensârî es-Sâidî, Bcdr harbine iĢtirak eden bahtiyarlardandır. Onlardan en son vefat eden olduğu nakledilir. Oğlunun ismi eĠ-Munzir'dir.Ebû Useyd1-in oğluna karĢı söylediği söz, oğlunun yânî imâmın namazı uzatmasından Ģikâyetidir.
830
bir öfkelendi ki, ben O'nun hiçbir yerde o günkü kadar öfkelendiğini görmedim. Sonra Rasûlullah (S) Ģöyle hitâb etti: "Ey insanlar! Ġçinizden bâzı kimselerde cemâati nefret ettirme (hasleti) vardır. Her kim insanlara imamlık ederse, namazı hafif tutsun. Çünkü onun arkasındaki cemâatte zaîf olanı var, yaĢlı olanı var, ihtiyâç sahibi olanı vardır".
96- Bize Âdem ibn Ebû Iyâs tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize ġu'be tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Muhârib ibnu Disâr tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Câbir ibn Abdillah el-Ensârî'den iĢittim, Ģöyle dedi: Bir kimse gece karanlığı basmıĢ olduğu hâlde iki sulama devesi ile geldi. Muâz'm yatsı namazı kıldırmasına tesadüf etti. Hemen devesini bıraktı, ve Muâz'm yanına geldi. Muâz namazda el-Bakara yâ-hud en-Nisâ sûresini okumağa baĢlayınca, o zât ayrıldı gitti. Akabinde Muâz'ın bu zât hakkında kötü bir söz söylediği haberi bu kimseye ulaĢtı. Bunun üzerine o kimse Peygamber'e geldi ve O'na Muâz'dan Ģikâyet etti. Peygamber (S) üç defa: "Yâ Muâz, sen bir fettan mısın? -yâhud: Sen bir/âtin misin?-" buyurdu da, akabinde Muâz'a: "Seb
831
bih isme Rabbike'l-al'lâ, Ve'Ģ-Ģemsi ve duhâhâ, Vel~leyli izâ yağĢa sûrelerini okuyup namaz kıldırmak değil miydin? ġu muhakkak ki, senin arkandaki cemâatte yaĢlı olan, zaîfolan, iĢ ve ihtiyâç sahibi olan kimseler namaz kılmaktadır'"buyurdu. ġu'be: "ġu muhakkak ki senin arkanda.." cümlelerinin hadîse dâhil bulunduğunu zannediyorum, dedi 1111[141]. Ebû Abdillah Buhârî Ģöyle dedi: Ve ġu'be'ye, bu hadîsin aslını rivayet etmekte (Sufyân Sevrî'nin babası olan) Saîd ibn Mesrûk, Mus'ır ibn Keddâm ve bir de eĢ-ġeybânî Ebû Ġshâk mutâbaat etmiĢlerdir. Amr ibn Dînâr, Ubeydullah ibnu Miksem ve Ebu'z-Zubeyr, Câbir'den olmak üzere: Muâz yatsı
1111[141] Müslim'de Biri ayrı bir tarafa çekildi, selâm verip namazı yalnız baĢına kildi"; Nesâî rivayetinde: - O adam çekilip mescidin bir tarafında namaz kıldı"; Ġbn Hıbbân'da da "Bir adam el-Bakara Sûresi'nden baĢladığını görünce ayrı bir tarafa çekilip yalnızca kıldı" denilmiĢtir. Bu hadîslerden o zâtin namazı kesip yeni baĢtan namaz kıldığı anlaĢılıyor. Bundan, ġâfiîlcr bir özürden dolayı namazı kesmek ve ibtâl etmenin cevazını istidlal etmektedirler. Hanefîler ile Mâlikîlcr ise bunu, ameli bâtıl kılmaktır diyerek, asla tecviz etmezler. Bâzıları bu zâtın ancak iktidâyı kesmiĢ olduğunu ve namazını bozmaksızın, selâm vermeksizin münferiden tamamlamıĢ olduğunu söylerler; bu, ġâfiî-ler'e göre caizdir. Ancak özürsüz olursa mekruhtur.
832
namazında el-Bakara Sûresi'ni okudu, demiĢlerdir. Ve ġu'be'ye, Muhârib'den rivayet etmekte el-A'meĢmutâbaat etmiĢtir 1112[142]
64- Namazı Kemale Ulaştırmakla Beraber Namazda Vecizlik (Yani Kısaltma, Hafifletme) Yapmak Babı
97-.......Enes (R): Peygamber (S) namazı hem kısa kıldırır, hem de kemâle ulaĢtırırdı, dedi 1113[143].
65- Çocuğun Ağlaması Sebebiyle Namazı Hafif Kıldıran Kimse Babı
98-.......Bize el-Velîd ibn Müslim haber verip
1112[142] Buhârî'in haber verdiği bu ayrı ayrı mutâbaatlar, hadîsin tarîklerinin çokluğunu gösterdiği gibi, hadîsin kuvvet ve sağlamlığını da göstermektedir. Aynı zamanda hadîsin iyi anlaĢılması ve hüküm istinbâtında gerekli olan tamamlayıcı bilgilerin kaynaklan da gösterilmiĢ olmaktadır. Çünkü bu tarîklerin bâzılarında hadîs, daha mufassal lâfızlarla ve ziyâdelerle rivayet edilmiĢ olabilmektedir 1113[143] Yânî cemâatin hâline merhameten namazı kısa tuttuğu hâlde, namaz rükünleri ve sünnetlerinden hiçbirini de eksik bırakmazdı, demek istemiĢtir.
833
Ģöyle dedi: Bize el-Evzâî, Yahya ibn Ebî Kesîr'den; o da Ebû Katâde'nin oğlu Abdullah'tan; o da babası Ebû Katâde'den oltnak üzere tahdîs etti. Peygamber (S): "Ben namaza, içinde kıraati uzatmak niyetiyle dururum da geriden bir çocuğun ağlamasını duyunca, anasına meĢakkat vermek istemediğim için, namazımı kısa keserim" buyurmuĢtur 1114[144]. Bu hadîsi el-Evzâî'den rivayet etmekte, el-Velîd ibn Müslim'e BiĢr ibnû Bekr, Abdullah ibnu'lMubârek, Bakıyye ibnu'l-Velîd el-Kelâî (197) mutâbaat etmiĢlerdir.
99-....... Bize ġerîk ibnu Abdillah tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Enes ibn Mâlik'ten iĢittim, Ģöyle
1114[144] Bu hadîsi Buhârî ile Müslim, müteaddid tariklerle Enes'ten rivayet etmiĢlerdir. Peygamber'in ümmetine olan re'fet ve Ģefekatının sayısız delillerinden biri de budur. Çocuğu ağlayan kadının kalbi çocuğu ile meĢgul olacağından, gönül duruluğu Ġle namaza devam edemez. Yâhud namazım bozup çocuğu ile meĢgul olur. Her iki suretle ya cemâat, ya huĢu faziletlerinin birinden mahrum kalmıĢ olur. Bunlar imâmın namazı hafifletmesi için kâfî sebeblerdir. Peygamber bir defasında birinci rek'atta altmıĢ âyet kadar okumuĢken, bir çocuğun ağlamasını iĢitince ikinci rek'atta yalnız üç âyet ile yetinmiĢtir.
834
diyordu: Ben asla, Peygamber (S) kadar tamâm ve hafif namaz kıldıran bir imâmın arkasında namaz kılmıĢ değilim. ġu muhakkak ki, Peygamber çocuk ağlaması iĢi-tirdi de, çocuğun anasının fitneleneceğinden (yânî üzülüp sıkılacağından) korktuğu için hemen namazı hafifletirdi.
100-....... Bize Katâde tahdîs etti. Ona da Enes ibn Mâlik (R) tahdîs etmiĢtir. Peygamber (S) Ģöyle buyurdu: "Ben namazı uzatmak isteğiyle namaza giriyorum, derken bir çocuk ağlamasını iĢitiyorum; çocuğun ağlamasından anasının hissedeceği Ģiddetli üzüntüyü bilmekte olduğumdan, hemen namazımda hafifletme yapıyorum".
101-.......Bize Ġbnu Ebî Adiyy, Saîd'den; o da Katâde'den; o da Enes ibn Mâlik'ten olmak üzere tahdîs etti. Peygamber (S) Ģöyle buyurmuĢtur: "Ben namazı uzatmak isteğiyle namaza girerim, derken bir çocuk ağlamasını iĢitirim; çocuğun ağlamasından anasının hissedeceği üzüntünün Ģiddetini bilmekte olduğumdan, hemen namazı kısaltır, hafifletirim"
835
1115[145]. Ve Mûsâ ibn Ġsmâîl Ģöyle dedi: Bize Ebân ibn Yezîd tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Katâde tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Enes Peygam-ber'den bu hadîsin benzerini tahdîs etti 1116[146]
66- Bir Kimse Namazı İmamla Beraber Kılıp da Sonra Başka Bir Topluluğa İmamlık Ettiği Zaman(ki Hükmü Beyan) Babı 1117[147]
102-.......Câbir (R) Ģöyle demiĢtir: Muâz ibn Cebel, Peygamber (S)'in maiyyetinde namazı kılardı da, sonra kendi kavmine gelir ve onlara (kılmıĢ olduğu
1115[145] Arka arkaya sıralanan bu hadîslerle, çocukların ve çocuklu kadınların mescide girmesinde be's olmadığı, kadınların erkek Ģaftlarının arkasında cemâate katılmalarının caiz olduğu istidlal olunur. Bir de Peygamber'in bu sözü, namazda iken müstehâb olan bir Ģeyi yapmaya niyet eden kimseye, o müstehâbı yapmak vâcib olmadığına delildir. 1116[146] Bu ta'lîkm fâidesi, hadîsi Katâde'nin Enes'ten iĢitmiĢ olduğunu beyândır (Aynî). 1117[147] Buhârî, hakkında görüĢ ayrılığı bulunan mes'elede kesin hüküm vermeyi terk etmek hususundaki âdeti üzere yürüyerek "izâ"nın cevâbını zikretmemiĢtir. Bununla beraber Buhârî'nin meylinin bunun cevazına olduğu zahirdir. Öyleyse mukadder cevâb "Bu caiz olur" yâhud "Bu kâfî olur" sözüdür (Aynî).
836
bu) namazı kıldırırdı 1118[148]
67- İmamın Tekbirlerini Cemaatteki İnsanlara İşittiren Kimse Babı
103-.......Bize Abdullah ibn Dâvûd tahdîs edip, Ģöyle dedi: Bize el-A'meĢ, Ġbrahim'den; o da elEsved'den; o da ÂiĢe'den tahdîs etti. ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S), içinde vefat etmiĢ olduğu hastalığa tutulduğu zaman, Bilâl O'na gelir, namaz vaktini bildirirdi. Peygamber: "Ebû Bekr'e emredin de namazı kıldırsın" buyurdu. Ben: ġübhesiz Ebû Bekr ince kalbli bir insandır. Eğer senin makaa-mına geçip dikelirse ağlar ve okumaya muktedir olamaz, dedim. Peygamber yine: "Ebû Bekr'e emredin, namazı kıldırsın" buyurdu. Ben de o söylediğim sözün benzerini söyledim. Peygamber üçüncü yâhud 1118[148] Bundan önce geçen 60. babın 136 rakamlı haĢiyesinde, bu konu ile de ilgili gerekli açıklama geçmiĢti. Bu mes'elede Hanefîler ile Mâlikîler bir tarafta, ġâfiî-ler ile Hanbelîler diğer taraftadır. Hanefîler ile Mâlikîler, farz kılan kimsenin nafile kılana iktidâ etmesi sahîh değildir, derler. ġâfiîler ile Hanbelîler ise, bunu caiz görürler. Delillerinden biri de Muâz ibn Ccbel'in bu fiilidir.
837
dördüncü defasında: "ġübhesiz sizler Yûsuf Peygamber'in sahibesi olan kadınlarsınız (yânı onlar cinsinden kadınlarsınız). Ebû Bekr'e emredin de namazı kıldırsın" buyurdu. Bunun üzerine Ebû Bekr namazı kıldırmağa baĢladı. Peygamber de iki kiĢiye dayanarak çıktı. Peygamber'in iki ayağı ile yerde çizgi çizerek çıkıĢı hâlâ gözümün Önündedir. Ebû Bekr, Peygamber'i görünce geri çekilmeye davrandı. Peygamber; namazı kıldır, diye iĢaret etti. Fakat Ebû Bekr Ġmamlık makaammdan geriye çekildi. Peygamber Ebû Bekr'in yanıbaĢına oturdu. Ebû Bekr, tekbîrleri insanlara iĢittiriyordu 1119[149]. Bu hadîsi el-A'meĢ ibn Süleyman'dan rivayet etmekte Muhâdır el-Hemedânî el-Kûfî (206), Abdullah
1119[149] Bu hadîs aynı kitabın 39. ve 46. bâblarmda da geçmiĢti. Burada bâb baĢlığına Ģâhid olan kısım "Ebû Bekr tekbîrleri insanlara iĢittiriyordu" ifadesidir. Bu ifâde, cumhura göre, geçen rivâyetlerdeki "Ebû Bekr, Peygamber'in namazına uyarak namaz kılıyor, insanlar da Ebû Bekr'in namazına uyarak namaz kılıyorlardı" sözlerinden kasdedilen ma'nâyı tefsîr edicidir... (Ġbn Hacer). Bu hadîsten ve diğer hadîslerden, Peygamber'in gelmesinden sonra o namazı Peygamber'in imâm olup kıldırdığı, Ebû Bekr'in hizmeti yalnız teblîğden ibaret kaldığı anlaĢılıyor.
838
ibn Davud'a mutâbaat etmiĢtir.
68- Bab: (Îşittirici Olan) Kimse İmama Uyar, İnsanlar da İmama Uymuş Olan O Kimseye Uyarlar 1120[150].
Ve Peygamber(S)'den: "Sizler bancı uyunuz,
1120[150] Ġbn Battal: Bu, Mesrûk ile ġa'bî'nın cumhura muhalif olarak "ġaftlarının bir kısmı diğer kısmına uyar" sözlerine muvafıktır, dedi. ġa'bî'nin sözünü Abdur-razzâk ile îbn Ebî ġeybe mevsûlen rivayet etmiĢlerdir. Buhârî bu mes'elede kendi tercihini açıkça beyân etmedi. Çünkü, bâb baĢlığına "Ġnsanlar Ebû Bekr'e uyuyorlardı" kavline delâlet edici bir Ģekilde baĢladı. Sonra insanların Ebû Bekr'e iktidâsıni ihtiva eden bu rivayeti tekrarladı. Bunun zahiri, muallak hadîsin zahirini gösteriyor. Buhârî'nin, ġa'bî'nin kavline gider olması ve ilk rivayetteki "Tekbîrleri insanlara iĢittiriyordu" kavlinin, Ġnsanların Ebû Bekr'e uymalarını nefyetmediğini düĢünmesi muhtemildĠr. Çünkü tekbîrleri insanlara iĢittirmesi, kendisine uymakta oldukları Ģeyin bir cüz'üdür. Bunda ise, diğerleri için bir nefiy yoktur. Bunu da Ġsmâîlî'nin "Ġnsanlar Ebû Bekr'e uyuyorlar. Ebû Bekr de oniara ĠĢittiriyordu" rivayeti te'yîd eder (Ġbn Hacer). Bu baĢlık iki ma'nâya gelir: Biri, kiĢi imâma uyar, insanlar da me'mûma uyarlar; yânî insanlar tekbîrleri o Ģahıstan iĢitirler, böylece imâm, hakikatte her biri için imamdır. Ġkincisi, Ġnsanlar hakîkaten o kimseye uyarlar. Müellif Buhârî, Peygamber'in Ebû Bekr'e imâm olması ve Ebû Bekr'in de insanlara imâm olmasında her iki ihtimâle gitmiĢtir. Peygamber'in Ebû Bekr'e uymuĢ olması görüĢü -ki bu üçüncü ihtimâldir ve Ġmâm Ahmed'in görüĢüdür-; müellif bunu söylemedi (ġâh Veliyyullah
839
sizin arkanızdaki kimseler de size uysunlar" sözü zikrolunur 1121[151]-
104-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah'ın hastalığı ağırIaĢtığı zaman Bilâl gelip namaz vaktini bildiriyordu. Rasûlullah: 'Ebû Bekr'e insanlara namaz kıldırmasını emredin" buyurdu. Ben: Yâ Ra-sûlallah, Ģübhesiz Ebû Bekr hisli, gamlı bir insandır. Muhakkak ki o senin makaamında durduğu zaman insanlara iĢittiremeyecektir. Bu iĢi Umer'e emretsen, dedim. Rasûlullah: "Ebû Bekr'e emrediniz, o insanlara namaz kıldırır" buyurdu. Ben Hafsa'ya da: ġübhesiz Ebû Bekr hüzünlü bir kimsedir. Muhakkak ki o senin makaamına durduğu zaman kıraati insanlara iĢittiremez. Umer'e emir buyursan, deyiver dedim. (Hafsa dediğimi yaptı.) Rasûlullah: "Yûsuf Peygamber'in sahibeleri Ģübhesiz ki siz kadınlarsınız-
1121[151] Bu ta'lîki, Müslim Sah fh'inde Ebû Saîd Hudrî'den Ģöyle tahrîc etmiĢtir: Rasûlullah (S) sahâbîlerinde bir gerileme gördü de onlara: "Ġlerleyiniz, bana uyunuz, arkanızda olanlar da sîze uysunlar. Bir kavın (namazda) geri kalmakla devam ederlerse nihayet Allah onları (herĢeyde) geriletir" buyurdu. Bu hadîsi Sünen sahihleri de tahrîc etmiĢlerdir.
840
Ebû Bekr'e, insanlara namaz kıldırmasını emrediniz" buyurdu. Ebû Bekr namaza girince, Rasûlullah kendinde bir hafiflik hissetti de kalktı ve iki adam arasında dayanarak, iki ayağı yerde sürüne sürüne götürüldü. Nihayet mescide girdi. Ebû Bekr O'nun geliĢteki hafif sesini iĢitince, gerilemeye davrandı. Rasûlullah ona iĢaret etti. Akabinde Rasûlullah geldi, nihayet Ebû Bekr'in soluna oturdu. Ebû Bekr ayakta namaz kılıyordu. Rasûlullah ise oturarak namaz kılıyordu. Ebû Bekr, Rasûlullah'ın namazına uyuyordu, insanlar da Ebû Bekr'in namazına uyuyorlardı1122[152].
1122[152] Buhârî bu hadîsi, Ģimdiye kadar değiĢik tarîklerden bâzı lâfız farklanyle 39., 46., 67. bâblar gibi birçok yerlerde tahrîc etmiĢtir. Her tahrîc ettiği yerde de o baĢlıkta bulunan mes'elenin delilini göstermek istemiĢtir. Hadîsin bu 68. bâbdaki baĢlığa delîl olan kısmı "Ebû Bekr, Rasûlullah'ın namazına uyuyordu, insanlar da Ebû Bekr'in namazına uyuyorlardı" Ģeklindeki bu son fıkrasıdır. "Rasûlullah geldi, nihayet Ebû Bekr'in soluna oturdu.." ifâdesi de Pey-gamber'Ġn imâm, Ebû Bekr'in mc'mûm olduğuna delâlet eder.
841
69- Bab: İmam Namazda Şübheye Düştüğü Zaman İnsanların Sözüne Tutunur Mu?
105-.......(Ebû Hureyre -R- Ģöyle demiĢtir): Rasûlullah (S), iki rek'at kıldırıp namazdan çıktı. Zu'1Yedeyn O'na: Yâ Rasûlallah, namaz kısaldı mı, yoksa unuttun mu? diye sordu. Rasûlullah oradaki-lere: "Zu'l-Yedeyn doğru mu söyledi?" diye sordu. Onlar: Evet, dediler. Bunun üzerine Rasûlullah ayağa kalktı ve iki rek'at daha namaz kıldırdı. Sonra tekbîr alıp daha önceki sucûdu gibi yâhud biraz daha uzun (iki) secde yaptı 1123[153].
106-....... Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) bir defa öğle namazını iki rek'at 1123[153] 153 Bu hadîs daha önce, Kitâbu's-Salât, "Her nerede olursa kıbleye yönelme" unvanlı 31. babında Abdullah ibn Mes'ûd'dan; yine Kitâbu's-Salât, "Mescidde parmaklan birbirine geçirmek" unvanlı 88. bâbda Ebû Hureyre'den olmak üzere geçmiĢti. Burada "Namaz mı kısaldı, yoksa unuttun mu?" suâli üzerine, iĢin hakî-katini ve künhünü cemâatten araĢtırıp öğrendikten sonra, namazı tamamlamıĢtır. îĢte Rasûlullah'm araĢtırıp, mes'eleyi tahkik eylemesi, bâb baĢlığındaki suâlin cevâbı oluyor
842
kıldırdı. Kendisine: Ġki rek'at kıldırdın, denildi. Bunun üzerine iki rek'at daha kıldırdı. Sonra selâm verdi, sonra iki secde daha yaptı 1124[154].
70- Bab: İmam Namaz İçinde Ağladığı Zaman? 1125[155]
Ve Abdullah ibn ġeddâd Ģöyle demiĢtir: Ben saffların sonuncusunda bulunduğum hâlde 'L Umer'in feryâd etmeyerek için için ağlamasını iĢittim. O, "Ben kederimi, mahzunluğumu yalnız Allah'a Ģikâyet ediyorum... " (Yûsuf: S6) âyetini okuyordu 1126[156].
1124[154] Müslim'de Ebû Saîd Hudrî'den rivayet edilen hadîs Ģöyledir: Biriniz, namazında Ģekk edip de, üç mü yoksa dört mü kıldı bilemezse,' Ģübheyi atıp, yakın Üzerine namazı bina etsin" 1125[155] Yânî ağlamak namazı bozar mı, bozmaz mı? Abdullah ibn ġeddâd'm haberi ile bâb altındaki hadîs, ağlamanın cevazına delâlet etmektedirler. Bu hususta bâzı tafsilât da vardır (Ġbn Hacer). 1126[156] Bu haberi Saîd ibn Mansûr ile.ibnu'l-Munzir mevsûlen rivayet etmiĢlerdir. Bunda Umer namaza Yûsuf Sûresi ile baĢlamıĢ, iĢaret edilen âyete kadar okumuĢ, orada için için ağladığı ĠĢitilmiĢtir. Bu haberdeki neĢîc lâfzının ma'nâsı Ģöyle açıklanmıĢtır: enNeĢic, nûn'un fethiyle, sesini çıkarmayıp feryâdsızca, boğularak,
843
.
107-......Mû'minlerin annesi ÂiĢe(R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) hastalığı içinde: "Ebû Bekr'e insanlara namaz kıldırmasını emredin" buyurdu. ÂiĢe dedi ki: Ben: Ebû Bekr senin makaamında (yânî namaz kıldırdığın mihrâbda) durduğu zaman ağlamaktan kıraati insanlara iĢittiremez. Umer'e emret de, insanlara o kıldırsın, dedim. Rasûlullah: "Ebû Bekr'e emredin, insanlar için namaz kıldırsın" buyurdu. ÂiĢe Hafsa'ya da: Ebû Bekr senin makaamında durursa, ağlamaktan insanlara iĢittiremez, Umer'e emret de insanlara o namaz kıldırsın deyiver, dedi. Hafsa dediğini yaptı. Bunun üzerine Rasûlullah: "Yeter, Ģübhesiz sizler elbette Yûsuf'un sahibeleri olan kadınlarsınız. Ebû Bekr'e emredin, insanlar için namazı o kıldırsın" buyurdu. Hafsa, ÂiĢe'ye: Zâten ben senden bir hayra nail olacak değildim, dedi (de canının
ve bukâ' boğazda tıkanıp kısılarak ağlamak ma'nâsınadır... (Kaamus Ter.).
844
sıkıntısını ifâde etti) 1127[157].
71- Saffları, İkaamet Sırasında ve İkaametten Sonra (Namaza Başlamadan Önce) Dümdüz Yapmak Babı
108-....... Ben en-Nu'mân ibn BeĢîr(R)'den iĢittim, Ģöyle diu: Peygamber (S): "Safflarınızı ya dümdüz yaparsınız, ya Allah yüzlerinizi muhakkak ayrı ayrı taraflara çevirecektir" buyurdu 1128[158]. 1127[157] Hadîsin bâb ismine uygunluk ve delîllik ciheti, ÂiĢe, babasının duygulu bir insan olduğunu, Kur'ân okurken ağladığını daha önceki müĢâhadelerinden bildiği Ġçin, Peygamber'in makaamına geçtiğinde de duygulanıp ağlayacağım ve Kur'ân'ı insanlara iĢittiremiyeceğĠni ısrarla söylediği hâlde, Peygamber yine Ebû Bekr'in irnâmiığında ısrar etmiĢ olmasıdır (Aynî). 1128[158] Saffları dümdüz yapmaktan maksad, saffa girenlerin bir hizada bulunması, saff-ta aralık bulunuyorsa kapatılmasıdır. Safflar dolu, aralıksız ve boydan boya tamâm olmalıdır. Öndeki saff bu Ģekilde dolmadıkça ikinci saffta, o da böyle dolmadıkça üçüncü saffta bulunmak olmaz. Hadîsin son fıkrası "Allah kalblerinizi muhakkak ayrı ayrı taraflara çevirecektir" Ģeklinde de rivayet edilmiĢtir. Yüzlerin ayrı ayrı taraflara çevrilmesi, kalblerin birbirine karĢı dönük olması, yânî müslümânlar arasında kin ve düĢmanlık peyda olması demektir. ĠĢte namaz safflarının bozuk olmasına, kalblerin bozukluğu gibi Ģiddetli ilâhî bir ceza terettüb ediyor. Müslümânlar arasında amelen en büyük toplayıcı sebeb namaz
845
109-.......Bize Abdu'l-Vâris, Abdulazîz'den; o daEnes(R)'den tahdîs etti. Peygamber (S): "Namazsafflarını doğrultunuz. Zîrâ ben sizleri arkamdan da görüyorum" buyurmuĢtur 1129[159].
72- Saffların Düzeltilmesi Sırasında İmamın İnsanlara ' Karşı Yönelmesi Babı
110-.......Bize Enes (R) tahdîs edip Ģöyle dedi: Bir defa namaz ikaamet edilmiĢti. Rasûlullah (S) yüzünü bizlerden tarafa döndürdü de: "Namaz safflarınızı doğrultunuz ve sımsıkı birbirinize yapıĢınız. Çünkü ben sizleri sırtımın arkasından da görürüm" buyurdu 1130[160].
olduğundan, salâhları ve içtimaî nizâmları, namazdaki salâh ve nizâmı güzel muhafaza etmeye bağlı kılınmıĢ demek oluyor. 1129[159] Peygamber'in arkasındakileri görmesi hakîkat de, mecaz da olabilir. Hakikat olması hâlinde bu, Peygamberlik hususiyetlerinden olmuĢ olur 1130[160] Bu hadîsten de ikaamet ile namaza girme arasında imâmın cemâate dönüp saffları düzeltme hususunda kelâm edebileceği ve saffları düzeltmenin vâcib olduğu anlaĢılmaktadır.
846
73- Birinci Saff Babı
111-.......Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) Ģöyle buyuruyordu: "ġehîdler; suda boğulan, taundan ölen, karın illetinden ölen, yıkık altında kalıp ölen (bir de Allah yolunda ölen) dir." Yine buyurdu ki: "Ġlk vakitte olanı bilselerdi, muhakkak (ona yetiĢmek için) yarıĢ ederlerdi. Yatsı ile 5ööâ/i(cemâatlann)<ia olan fazileti bilselerdi, emekleye emekleye de olsa muhakkak bu iki namaza gelirlerdi,Birinci saffta (bulunmakta) neler olduğunu bilselerdi (onlara nail olmak için) muhakkak kur'a atarlardı" 1131[161].
74- Bab: Saffı Doğrultmak, Namazın (Güzel) Tamam Olmasındandır
112-.......Bize Ma'mer, Hemmâm'dan; o da Ebû 1131[161] Bü hadîs bâzı lâfız farklarıyle daha önce de Kitâbu'Ġ-Ezân, "Ezan okumak hususunda kur'a atmak" unvanlı 9., ve keza aynı kitâb, "Öğle namazını ilk vaktinde kılmanın fazileti" unvanlı 32. bâbda geçmiĢti. Burada bâb baĢlığına delîl olan kısmı, hadîsin son fıkrasıdır. Birinci saff da imâma yakın olan safftır.
847
Hureyre'den haber verdi. Peygamber (S) Ģöyle buyurmuĢtur: "Ġmâm ancak kendisine uyulsun diye imâm edilir. Binâenaleyh imâma muhalif iĢ yapmayınız. O rukû'ya varınca rukû'a varınız. BaĢını kaldırdığı zaman siz de kaldırınız. Semiallahu limen hamideh dediği zaman Rabbena leke H-hamd deyiniz. Secdeye gittiği zaman siz de secdeye gidiniz. Oturduğu hâlde namaz kıldığı vakit sizler de hep oturarak namaz kılınız. Namazda saffı doğrultunuz. Çünkü saff doğrultmak namazın güzelliğindendir" 1132[162].
113-.......Bize ġu'be, Katâde'den; o da Enes(R)'ten tahdîs etti. Peygamber (S): "Safflartmzı
1132[162] Bu hadîs, Kitâbu'I-Ezân, "Ġmâm ancak kendisine uyulmak için imâm yapılmıĢtır" unvânh 51. bâbda ÂĠĢe'den olmak üzere geçmiĢti. Burada Ebû Hu-reyre'dendir ve bâzı ziyâdelikier ihtiva etmektedir. Daha evvel geçen bâblarda "îmânı oturduğu hâlde namaz kıldığı vaki! sizler de hep oturarak namaz kılınız" emrinin Peygamber'in hastalık günlerinden birinde verdiği bir emir olduğu, bundan sonra, bu emrin Ġmâm oturduğu hâlde ayakta ona iktidâ edilmesi Ģeklinde takarrür ettiği isbât edilip gösterilmiĢti. Bu hadîste bâb baĢlığına delîl olan kısım, son fikrasıdır ki, saffı doğrultmanın namazın güzelliklerinden olduğunu takrir etmiĢtir.
848
dümdüz yapınız. Çünkü saff lan dümdüz yapmak, namazı ikaame etmek(iĢlerin)dendir" buyurmuĢtur 1133[163].
75- (Namaza Durma Sırasında) Saffları Tamamlamayan Kimselerin Günahı Babı
114-....... Bize Saîd ibn Ubeyd et-Tâî, BuĢeyr ibn Yesâr el- Ensârî'den; o da Enes ibn Mâlik'ten Ģöyle haber verdi: Enes ibn Mâ-lîk (R) Basra'dan Medine'ye geldi. Kendisine: RasûluIlah(S)'ın ahdinden (zamanından) beri bizde beğenmediğin Ģeyler nelerdir? Diye soruldu. Enes: Sizin beğenmediğim bir Ģeyiniz yok; Ģu kadar var ki, sizler saffları doğrultmuyorsunuz, dedi. Ve Ukbetu'bnu Ubeyd: BuĢeyr ibn Yesâr'dan, Enes ibn Mâlik Medine'ye bizim yanımıza geldi., deyip bu hadîsi rivayet etti 1134[164]. 1133[163] Bu hadîslerde Peygamber'in safflanndümdüz yapılmasına atfettiği büyük ehemmiyet en açık surette görülmektedir 1134[164] Ukbetu'bnu Ubeyd,üstteki hadîsin râvîsi olan Saîd ibn Ubeyd'in kardeĢidir. Bu-hâri bu ikinci tarîki zikretmekle BuĢeyr
849
76- Saffta Omuzun Omuza ve Ayağın Ayağa Yapıştırılması Babı
Ve Nu'mân ibn BeĢîr: Ben bizden olan kimsenin kendi topuğunu yanındaki arkadaĢının topuğuna yapıĢtırdığını gördüm, demiĢtir 1135[165].
115-.......Bize Zuheyr, Humeyd (et-Tavîl)'den; o da Enes'ten tahdîs etti. Peygamber (S): "Namaz saff/arınızı doğrultunuz. Çünkü ben sizleri sırtımın arkasından da görürüm" buyurdu. Yine Enes: Bizim herbirimiz kendi omuzunu arkadaĢının omuzuna, ayağını da arkadaĢının ayağına yapıĢtırırdı, dedi 1136[166].
ibn Yesâr'ın bunu Enes'ten iĢitmesini göstermek istemiĢtir. "Demek ki, tabiîler zamanındaki namaz safflarını sahâbîler beğenmemiĢler. Zamânımızdaki namaz saffları ise cidden yürekler acısıdır. Ehli Ġslâm arasındaki tenâfur ve tebâğuz hâli de Peygamber'in inzârına tastamam tetâbuk ederek safflarımtzın hâline denk geliyor" (Ahmed Naîm, Tecrîd Ter., II, 560). 1135[165] Nu'mân'ın bu sözü, Ebû Davud'un tahrîc ettiği hadîsin bir tarafıdır. Buna Ġbn Huzeyme de sahihtir, demiĢtir. 1136[166] Bundan maksad, saffları doğrultmak ve aralıkları
850
77- Bab: Me'müm Olan Kimse, İmamın Solunda Namaza Durduğu ve İmam da Onu Arka Tarafından Tutup Sağ Yanına Geçirdiği Zaman Namazı Tamam Olmuştur
116-.......Ġbn Abbâs (R) Ģöyle demiĢtir: Ben bir gece Peygamber'Ie beraber namaza kalktım da O'nun sol tarafına durdum. Rasû-lullah (S) arka tarafımdan baĢımı tuttu ve beni sağ tarafına geçirdi. Böylece namazı kıldı ve uyudu. Müteakiben O'na müezzin geldi, kalkıp abdest almadan namaz kıldı 1137[167]
78- Bab: Kadın Tek Başına Bir Saff Olur
kapatmak hususundaki mübalağadır. 1137[167] Buhârî bu hadîsi Ģimdiye kadar birçok yerde tahrîc etmiĢ ve her bir yerde de, o yerle ilgili bulunan dînî hükümleri Ġstinbât eylemiĢtir. Bunun benzerini bu kitabında çok yapmıĢtır. Bu da müellifin ictihâd kuvvetine delâlet eden hususlardan biridir. Çünkü o, hadîsin her bir cüz'ünden hüküm çıkarır. Bu makaam ise cemâat mes'elesiyle ilgilidir. Me'mûm tek kiĢi olduğu zaman namaza duruĢ sünneti, imâmın sağına durmaktır. Bununla beraber Ģayet me'mûm imâmın soluna durursa namazı bozulmuĢ olmaz (ġâh Veliyyullah).
851
117-.......Enes ibn Mâlik (R): Ben bir yetîm ile beraber bizim evde Peygamber(S)'in arkasında cemâatle namaz kıldık; annem Üm-mü Süleym de bizim arkamızda (namaz kıldı) demiĢtir 1138[168].
79- Mescidin ve İmamın Sağ Tarafına Gitmek Babı 1139[169]
118-.......Bize Âsim, eĢ-ġa'bî'den; o da Ġbn Abbâs(R)'dan tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Ben bir gece, namaz kılmak üzere Peygam-ber'in solunda durdum. Peygamber (S) benim elimi yâhud pazumututtu da, eliyle arkamdan iĢaret ederek nihayet beni sağ tarafına dikeltti. 1138[168] Kadın erkeklere karıĢmayarak, tek baĢına onların,arkasında namaza durursa. bu duruĢu saff hükmünde olur. Bu hadîste kılındığı haber verilen namazda Enes ibn Mâlik'in annesi Ümmü Süleym, onların arkasında tek baĢına namaza durmuĢ ve bir saff teĢkil etmiĢtir. Bu da bâb baĢlığındaki mes'elenin delilidir. 1139[169] Me'mûm bir kiĢi olduğu zaman duracağı yer imâmın sağıdır. Böylece imâma göre, mescidin de sağ tarafında bulunmuĢ olur, ki bunda niza ve müĢkülik yoktur. Me'mûmlar çok oldukları zaman ise, mescidin sağ tarafının faziletine bir delîl yoktur... Çünkü biz, Buhârî bu bâb baĢlığını ancak hadîste gelene uygun olmak üzere koymuĢtur diyoruz... (Aynî).
852
80- Bab: İmamla Me'mümlar Arasında Duvar Yahud Sütre Olduğu Zaman? 1140[170]
Ve Hasen Basrî (110): Seninle imâm arasında bir nehir bulunduğu hâlde (imâma uyup) namaz kılmanda be's yoktur, demiĢtir 1141[171]. Ebû Miclez (101) de: Aralarında yol yâhud duvar bulunsa da, imâmın tekbîrlerini iĢittiği zaman insan imâma uyabilir, demiĢtir 1142[172].
119-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) gece vakti olunca kendi hücresinde namaz kılardı. Hücrenin duvarı alçak olduğu için, insanlar Peygamber'in (namaz kılarken) Ģahsım, yânı karaltısını gördüler. Bir takım insanlar kalktılar ve
1140[170] Yânî bu ona zarar vermez. Bu mes'elede görüĢ ayrılıkları olduğu için Buhârî hükmü kesin beyân etmemiĢtir. 1141[171] Hasen'in bu görüĢünü Saîd ibn Mansûr sahîh bir isnâdla rivayet etmiĢtir. Ha-sen'in nehir dediği elbette küçük nehirdir; büyük nehir gibi geniĢ bir hâilin ikti-dâya mâni' olduğunda Ģübhe yoktur. Bu da ihtilaflı mes'elelerdendir. 1142[172] Ebû Miclez'in sözünü(îbn Ebî ġeybe mevsûlen rivayet etmiĢtir
853
O'nun namazına uyup, namaz kıldılar. Sabah olunca bu yaptıklarını aralarında konuĢtular. Ertesi gece Peygamber yine namazına kalktı. Yine bir takım insanlar kendisine uyarak namaz kıldılar. Bu iĢi iki yâhud üç gece tekrar ettiler. Ondan sonraki gece olunca Rasûlullah evinde oturdu ve oraya çıkmadı. Sabah olunca bâzı kimseler (sebebini anlamak için) bunu Ra-sûlullah'a arzettiler. Rasûlullah cevaben: "Gece namazı sizin üzerinize farz yazılacak diye- korktum" buyurdu 1143[173]. 1143[173] Sahâbîlerin bu fiilinden, imâm olmaya niyet etmemiĢ kimseye iktidâ etmenin cevazına istidlal olunduğu gibi, tatavvu' namazında cemâat olmanın cevazına da istidlal olunabilir. Çünkü bu namazın tatavvu' olduğunda Ģübhe yoktur. Hattâ kıssanın ramazânda cereyan etmiĢ olduğu rivayetine bakılacak olursa bu, teravih namazı Ġdi. Peygamber'in gece namazına mescidde cemâatle devam edilmesine müsâade etmeyip, bu suretle özür beyân etmesi ümmetine olan re'fct ve rahmetinin kemâline delâlet eden parlak delillerdendir. Buhârî sarihi Ebû Süleyman Hattâbî Ģöyle diyor: "Gece namazı Peygam-ber'e vâcib idi. Peygamber'in devam ettiği Ģer'î fiillerde kendisine uymak Kur'ân nâssları mucibince ümmete vâcibdir. Mescide çıkıp gece namâzs kılmayı i'tiyâd etmeleri -beĢ namazdan baĢkaca yeni bir farz inĢâsı değil- kendisine teessî ve iktidarım vâcib olması yüzünden ümmete belki vâcib olur diye sakındı. Bu, ayniyle bir kimsenin kendi üzerine adak olan bir namazı vâcib kılması gibidir ki, o namaz nezreden hakkında farz olmakla beraber asıl dînde farz edilmiĢ bir namaz değildir".
854
81- Gece Namazı Babı 1144[174]
120-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S)'in bir hasırı vardı ki, onu gündüzleri yayar, geceleri de hücre hâline kordu (da orada namaz kılardı). ĠĢte insanlar oraya döndüler de, O'nun arkasında namaz kıldılar.
121- Bize Abdu'1-A'lâ ibn Hammâd tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Vuheyb tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Mûsâ ibn Ukbe, Salim Ebu'n-Nadr'dan; o da Busr ibn Saîd'den; o da Zeyd ibn Sâbit'ten olmak üzere tahdîs etti (O, Ģöyle demiĢtir): Rasûlullah ramazânda, zannederim hasırdan bir hücre edindi de birkaç gece namaz kıldı. Sahâbîlerinden bir takım insanlar da O'nun namazına uyarak namaz kıldılar. Rasûlullah onların yaptıklarını 1144[174] Bâzıları bu baĢlık için Ģöyle bir münâsebet zikrettiler: Kendisiyle imâmı arasında duvar yâhud bir engel bulunan musallî olunca, bunun saff yapmaya mâni' olacağı zannolunabilir. ĠĢte bu baĢlığı, içindekilerle bu zannı def etmek için zikretti (Aynî).
855
bilince oturmağa baĢladı. Müteakiben onların yanma çıktı da Ģöyle buyurdu: "Yaptığınızı gördüğüm Ģu iĢi tanıyıp beğendim. Lâkin ey insanlar, siz (bu nafileyi) evlerinizde kılınız. Çünkü farz olanı müstesna, insanın namazının en faziletlisi kendi evinde kıldığı namazdır" 1145[175]. Affân ibn Müslim Ģöyle dedi: Bize Vuheyb tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Mûsâ ibn Ukbe tahdîs edip Ģöyle dedi. Ben Ebu'n-Nadr'dan iĢittim, o da Busr'dan; o da Zeyd'den; o da Peygamber'den 1146[176].
1145[175] Bu hadîsteki "ramazânda" kaydından, bu kılınan namazın ramazândaki gece namazı yânî teravih olduğu anlaĢılıyor. Farzların mescidlerde cemâatle edası, dînin Ģeâirini izhâr içindir. Nafilelerin evlerde kılınması ise riyadan uzak olduğundandır. 1146[176] Bu tarîkin fâidesi, Müsâ ibn Ukbe'nin, hadîsi Ebu'nNadr'dan iĢitmesini beyân etmektir.
856
Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle
10- EBVÂBU SIFATİ'S-SALÂT (Namazın Sıfatı Bâbları) 1147[1]
1147[1] Buhârî cemâat, ikaamet, saffları dümdüz yapma hükümlerini beyândan sonra, - bütün nevi'leriyle birlikte namazın sıfatını beyâna baĢlamıĢtır.
857
1- Namaza Başlarken "Allahu Ekber" Demenin Vucubu Babı 1148[2]
1-.......ez-Zuhrî Ģöyle demiĢtir: Bana Enes ibn Mâlik el-Ensârî (R) Ģöyle haber verdi: Rasûlullah bir ata bindi de vücûdunun sağ tarafı incinip berelendi. Enes dedi ki: ĠĢte o gün Rasûlullah namazlardan birini bize oturduğu halde kıldırdı. Biz de O'nun arkasında oturarak kıldık. Sonra selâm verince Ģöyle buyurdu: "Ġmâm ancak kendisine uyulmak için imâm edinilmiĢtir. Böyle olunca imâm ayakta namaz kıldırdığı zaman, siz de ayakta namaz kılınız. Rükû 'a vardığı zaman, sizde rükû'a varınız. BaĢını kaldırdığında siz de kaldırınız,. Secdeye vardığında siz de secdeye varınız. Ġmâm Semiallâhu limen hamideh dediği zaman siz de Rabbena ve leke'Uhamd deyiniz"
1148[2] Iftitâh tekbîri yâhud ihram tekbîri farzdır. Onsuz namaz sahîh olmaz. Namaza baĢlamak için, kudreti olana göre AHâhu Ekberlafzını söylemek taayyün etmiĢtir. Çünkü Rasûlullah namaza hep bu lâfız ile baĢlamıĢtır. Tesbîh ve tehlîlin, tekbîr yerine geçip geçmiyeceği hususunda ayrı ayrı görüĢler ve tafsilât vardır
858
1149[3]
2-.......Enes ibn Mâlik (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) bir attan düĢtü de vücûdu berelendi. Akabinde bize oturarak namaz kıldırdı. Biz de O'nunla beraber oturarak namaz kıldık. Sonra namazdan çıktı da Ģöyle buyurdu: "Ġmâm ancak -yâhud da: ancak imâm- kendisine uyulsun diye imâm yapılmıĢtır. Öyle ise Allâhu Ekber dediği zaman, siz de Allâhu Ekber deyiniz. O rükû' yaptığında siz de rükû' yapınız. O baĢını kaldırdığında siz de kaldırınız. Ġmâm Semiallâhu limen hamideh dediği zaman, Rabbena lekeH-hamd deyiniz. O secdeye gittiği zaman siz de secdeye gidiniz" 1150[4]. 1149[3] Bu hadîste namaza baĢlama tekbîri açıkça zikredilmiyorsa da, mukadder olarak vardır. Çünkü rükû', Ģübhesiz olarak namaza baĢlama tekbîrinin daha evvel söylenmiĢ olmasını gerektirir. 1150[4] Bunda ve bundan önceki hadîste zikredilen bu attan düĢme hâdisesi, beĢinci hicret yılının Zu'1-hicce ayında olmuĢtur. Peygamber bir ata binip Gâbe'yefyânî Me-dîne yakınındaki ormanlığa) gitmiĢ, bir hurma ağacının gövdesine çarpıp attan düĢmüĢ, bu sebeble vücûdunun sağ tarafı berelenmiĢtir. Bundan dolayı mescide çıkamadığı gibi, namazı da oturarak kılmaya mecbur kalmıĢtır. Evinde ziyarete gelenler de kendisine uyup, öylece namaz kılmıĢlardır.
859
3-.......Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) Ģöyle buyurdu: "Ġmâm ancak kendisine uyulsun diye imâm edilmiĢtir. Böyle olunca imâm tekbîr aldığı zaman siz de tekbîr alın, rükû' yaptığı zaman siz de rükû'yapın; Semiallâhu limen hamideh dediği zaman Rabbena ve leke 1-hamd deyiniz. Secde yaptığı zaman siz de secde yapınız. O oturarak namaz kıldırdığı zaman, siz de toptan oturarak namaz kılınız" 1151[5].
2- Namaza Başlarken İlk Tekbir İle Birlikte Aynı Zamanda Ellerin de (Omuz Hizasına Kadar) Yukarıya Kaldırılması Babı
4-.......(Abdullah ibn Umer -R- Ģöyle demiĢtir:) Rasûlullah (S) namaza baĢladığında ellerini omuzlarının hizasına kadar kaldırırdı. Rükû' için tekbîr aldığında ve rukû'dan baĢını kaldırdığında yine
1151[5] Ġmâm oturarak namaz kıldığı zaman, cemâatin de oturarak namaz kılması hükmü, Peygamber'in vefat hastalığı sırasındaki tatbikatta kaldırılmıĢ olduğu, daha önce geçmiĢti
860
ellerini öylece kaldırır, Semiallâhu limen hamideh, Rabbena ve lekel-hatrid der idi. Sucûdda ise bu el kaldırmayı yapmazdı 1152[6].
3- (Namaz Kılan Kimsenin) Tekbir Aldığı Zaman, Rukü'a Vardığı Zaman ve Bir de Rükü'dan Kalktığı Zaman Ellerini Yukarıya Kaldırması Babı
5-.......Abdullah ibn Umer (R) Ģöyle demiĢtir: Ben Rasûlullah'ı Ģöyle gördüm: Namaza durduğu zaman, iki eli omuzlan hizasında oluncaya kadar ellerini yukarıya kaldırdı. Bu el kaldırmayı rükû' için tekbîr aldığı zaman da ve baĢını rukû'dan kaldırdığı
1152[6] Ġftitâh tekbîrini alırken elleri nereye kadar kaldırmalı? Cumhur bu hadîsle benzerlerine tutunarak, elleri omuzların hizasına kadar kaldırırlar. Haneliler Müslim'in Mâlik Ġbn Huveyris'ten rivayet ettiği hadîse tutunarak, elleri kulak hizasına kaldırırlar. Ġmâm ġafiî, her iki sureti cem' için, iki ellerini, parmak uçları kulaklarının üstüne, baĢ parmaklan kulağın yumuĢağına denk olacak veçhile, omuzlarının hizasına getirmeyi tercîh etmiĢtir. Ellerini baĢından yukarıya kaldıranlar; göğsüne kadar kaldıranlar da vardır. Hepsi de muhafaza edilmiĢ olan haberlere uygun düĢer. Bu gibi hadîslerin tehâlüfü geniĢletmeden baĢka bir Ģeye delâlet etmez.
861
zaman da yapar, ve Semiallâhu limen hamideh der idi. Sucûdda ise bu el kaldırmayı yapmazdı 1153[7].
6-......» Bize Hâlid ibn Abdillah, Hâlid (elHazzâ)'den; o da Ebû Kilâbe'den tahdîs etti. O, Mâlik ibn'ul-Huveyris'in Ģöyle namaz kıldığını görmüĢtür:
1153[7] Rukû'a varırken ve rukû'dan kalkarken ref'u'î-yedeyn yânîiki eli yukarı kaldırmak hakkındaki ihtilâf meĢhurdur. Sahâbîler ile tabiîlerden ve büyük imamlardan bir kısmı rukû'a giderken ve rukû'dan kalktığında elleri kaldırırlar. Buhârî, Sahih 'Ġndeki rivayetlerle yetinmeyerek il Ref'u'l-yedeyn ft's-salât{- Namazda iki eli kaldırmak)" isminde bir kitâb bile te'Iîf etmiĢtir. Buhârî bu kitabında, on yedi sahâbîden rivayet etmiĢtir. Daha sonraki araĢtırıcıların kimisi ondokuz sa-hâbîden, kimi yirmi sahâbîden, kimi otuz küsur sahâbîden, kimi elli sahâbîden bunun rivayet edildiğini tesbît etmiĢlerdir. Bu râvîlerin içinde cennetle müjdelenmiĢ on sahâbînin hepsi de dâhildir. Rivayetlerin -bâzılarına mütevâtır dedirtecek derecedeki- kuvvet ve çokluğuna bakan Evzâî ile Dâvûd ez-Zâhirî,el kaldırmanın vucûbuna bile kaail olmuĢlardır. Diğerleri ise öteki rivayeti daha kuvvetli görürler. Bu mes'efe hakkında gelen hadîsler pek çok olduğundan, münâkaĢaları da o nisbette uzun sürer. Namazda ref u'1-yedeyn sırf taabbüddür; tevhîde, mâsivâyı terke, kul ile ma'bûd arasında hicabın ref'ine iĢarettir diyenler de vardır. Ġmâm ġafiî: "Allah'a ta'zîm ve Peygâmber'in sünnetine ıttıbâ'dır" demiĢdir. Ġbn Umer'de: Elleri kaldırmak namazın zînetlerindendir. Her yükseltmede on yâni on parmağa mukaabil bir hasene vardır demiĢtir. (Tecrîd 7er.II, 565-568, 413. hadîsin haĢiyesinde).
862
Namaza durduğu zaman tekbîr aldı ve ellerini yukarıya kaldırdı. Rukû'a varmak istediği zaman, iki elini yukarıya kaldırdı. BaĢını rukû'dan kaldırdığı zaman yine ellerini yukarıya kaldırdı. Ve Mâlik ibn Huveyris, Rasûlullah'ın da böyle yaptığını söyledi.
4- Namaz Kılan Kimse Ellerini Nereye Kadar Kaldırır Babı
Ebû Humeyd el-Ensârî, sahâbîlerden olan arkadaĢları arasında: Peygamber (S) ellerini omuzları hizasına kaldırdı, demiĢtir 1154[8].
7-.......Abdullah ibn Umer (R) Ģöyle demiĢtir: Ben Peygamber'! namazı Ģöyle kılarken gördüm: Peygamber namaza Aîlâhu Ekber sözüyle girdi. Bu tekbîri alırken iki elini de omuzlan hizasına getirinceye kadar yukarı kaldırdı. Rükû' i£in tekbîr aldığı zaman da yine böyle ellerim kaldırdı. Semiallâhu limen
1154[8] Buhârî bu ta'lîki bu kitabın "TeĢehhüdde oturma sünneti" unvanlı 64. babında tahrîc etmiĢtir. Bu fıkra o hadîsin bir tarafıdır.
863
hamideh dediği zaman da yine böylece ellerini kaldırdı. Rabbena ve leke'l-hamd dedi de artık secdeye giderken ve de secdeden baĢını kaldırırken bu ellerini kaldırma hareketini yapmadı 1155[9].
5- İkinci Rek'attan Sonra Ayağa Kalktığı Zaman Elleri Yukarıya Kaldırmak Babı
8-.......Bize Ubeydullah, Nâfi'den tahdîs etti ki, Ġbnu Umer (R) namaza girerken tekbîr a' r ve iki elini yukarıya kaldırırdı. Rukû'a giderken yine ellerini yukarıya kaldırırdı. Semiallâhu limen hamideh dediği zaman ellerini kaldırırdı. Ġkinci rek'attan sonra ayağa kalktığı zaman yine ellerini yukarı kaldırırdı. Ve bu fiilleri Ġbn Umer Pey-gamber'e ref ederek rivayet etti
1155[9] Semiallâhu limen hamideh irtifâ'm, yânî rukû'dan kalkmanın; Rabbena ve leke'i- hamd ise i 'tidâün, yânî sucûddan evvel doğrulup ayakta durmanın zikridir. Cumhura göre her ikisini cem' etmek imâm için de, me'mûm için de sünnet olmuĢ* tur. Hanefî'ler, tesmî' Ġmâmın; tahmîd de me'mûmun vazifesidir, derler. Hadîsin son fıkrasından sucuda varırken ve secdeden baĢını kaldırırken ellerin kaldırılmayacağı anlaĢılıyor.
864
1156[10]. Ve bunu Hammâd ibn Seleme, Eyyûb'dan; o da Nâfi'den; o da Ġbn Umer'den; o da Peygamber'den olmak üzere rivayet etti. Keza bunu Ġbnu Tahmân da Eyyûb ile Mûsâ ibn Ukbe'den muhtasar olarak rivayet etmiĢtir 1157[11].
6- (Namazın Kıyamında İken) Sağ Elin Sol El Üzerine Konulması Babı
9- Bize Abdullah ibn Mesleme, Mâlik'ten; o da Ebû Hâzım'dan; o da Sehl ibn Sa'd(R)'dan tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: (Rasûlullah gününde) Ġnsanlara, namaz kılarken musallînin sağ elini sol bileği üzerine koyması emredilirdi. Râvî Ebû Hazım Seleme ibn Dînâr: Benim bildiğime göre Sehl ibn Sa'd bunu Peygamber'e ref 1156[10] Bu hadîsten Ġbn Umer'Ġn ikinci rek'attan sonra ayağa kalkarken de ellerini ref ettiği ve bunu Peygamber'den rivayet ettiği anlaĢihyor. TeĢehhüdden sonra elleri kaldırmak, Ġbnu'IMunzir, Beyhakî, Bağâvî ve Buhârî gibi bâzı hadîscilerin mezhebidir. 1157[11] Bu ta'lîklerden birincisini Buhârî, ikincisini Beyhakî mevsûlen rivayet etmiĢtir.
865
ediyor, demiĢtir. Diğer râvî Ġsmâîl ise mechûl sîgasıyle "Yumnâ" yânî hadîs Peygamber'e ref olunuyor demiĢ de, Peygamber'e ref ediyor dememiĢtir 1158[12].
7- Namaz İçinde Huşü'lu Olmak Babı
10-.......Bana MâlikEbu'z-Zinâd'dan; o da elA'rac'dan o da Ebû Hureyre'den tahdîs etti ki, Rasûlullah (S) Ģöyle buyurmuĢtur: "Siz benim kıblem (yalnız) Ģurasıdır (ve namazda Önümden baĢka bir yeri
1158[12] Her iki rivayete nazaran da namazda elleri kavuĢturmanın sünnetliği sabit oluyor. Zîrâ sahâbîlerin Peygamber gününde böyle, Ģöyle yapardık, yâhud bize Ģöyle böyle emrolunurdu demesi, hadîsin merfü' olduğuna alâmettir. Namazda sağ eli sol elin üzerine koymak Hanefî, ġafiî ve Hanbelîler'e göre sünnettir. Ġrsali yedeyn, yânî elleri bağlamamak yalnız Ġmâm Mâlik'in meĢhur mezhebi olup, Abdullah ibn Zubeyr, Hasen Basrî ve Ġbn Sîrîn'in de mezheblerĠ bu olduğu rivayet edilir. Leys ibn Sa'd'a göre, kıyam uzar, yorgunluk gelirse el kavuĢturulur. Evzâî ise, musallîyi el bağlamak ile bağlamamak arasında muhayyer bırakıyor. Eller Hanefîler'e göre göbeğin altından; ġâfiîler'e göıe göğsün üzerinden yâhud altından kavuĢturulur. Tirmizî Ģöyle der: "Sahabe ile tabiîler ve tabiîlerin tabiîleri arasında amel sağ eli sol elin üzerine koymak olup, elleri bâzıları göbeğin üstünde, diğer bâzıları da göbeğin altında tutmak re'yinde bulunmuĢtur. Herhangisi yapılsa, geniĢlik vardır".
866
görmem) mı sanıyorsunuz? Allah'a yemîn ederim ki, sizin huĢu'unuz da, rukû'unuz da bana gizli kalmıyor. ġübhesiz ben sizleri muhakkak sırtımın arkasından da görüyorum" 1159[13].
11-.......Bize ġu'be tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Katâde'den iĢittim; o da Enes ibn Mâlik'ten. Peygamber (S) Ģöyle buyurdu: "Namazda rukû'u vesucûdu doğrultunuz. Allah'a yemîn ederim ki, ben sizleri muhakkak arkamdan da (görürüm) -Belki de Ģöyle dedi- Sizler rükû' ettiğiniz ve sucûd ettiğiniz zaman ben sizleri muhakkak sırtımın arkasından da görürüm"1160[14] .
1159[13] Namaz, kulun Rabb'ına bağlantısıdır. Her kim namazda bu bağlantıyı gerçekleĢtirirse, ona tecellî tâlialan parlar ve huĢû'lu olur. Kur'ân, huĢû'Iu namaz kılanın felahına Ģehâdet etmiĢtir: "Müzminler muhakkak felah bulmuĢtur ki, onlar namazlarında huĢu 'a riayetkardırlar. Ki onlar boĢ ve fâidesiz Ģeylerden yüz çeviricidirler, ki onlar zekâtlarım yapanlardır, ki onlar ırzlarını koruyanlardır" (el-Mu'minûn: 1-5). 1160[14] Bu hadîs, KitâbuVSalât, "Ġmâmın insanlara namazı tamamlama hakkında öğüt vermesi.." unvanlı 40. babında da yakın lâfızla geçmiĢti
867
8- Namaza Giriş Tekbirinden Sonra Ne Söyler Babı
12- Bize Hafs ibn Umer tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize ġu'be, Katâde'den;o da Enes'ten tahdîs etti. O: Peygamber(S), Ebû'Bekr ve Umer (R) namaza hep Elhamdu littâhi RabbVl-Âlemîn ile baĢlarlardı, demiĢtir 1161[15].
13-.......Bize Ebû Hureyre (R) tahdîs edip Ģöyle dedi: Rasûlullah namaza giriĢ tekbîri ile kıraat arasında azıcık sükût ederdi. Râvî Ebû Zur'a: Ebû Hureyre: Azıcık dedi zannederim, demiĢtir. Ben: Yâ Rasûlallah, babam anam sana feda olsun, tekbîr ile kıraat arasındaki Ģu sükûtun (nedir; orada) ne söylersin? dedim. Rasûlullah: "Allâ-humme bâıd beyni ve beyne hatâyâye kemâ bâatte beynel-MeĢrıkı ve'lMağrıb. Attâhumme nakkınî mine%hatâyâ kemâ yunakka's-sevbul-ebyadu mine'd-denesi.
1161[15] Cehrî namazlarda imâmın Besmele'yĠ açıktan okuyup okumaması mes'elesi, âlimler arasında meĢhur bir hılâfî mes'eledir.
868
Allahumme'ğsılhatâyâyebVl-mâi ve's-selci vel-beredi (= Yâ Allah, benimle, günâhlarım arasını, doğu ile batı arasını uzaklaĢtırdığın gibi uzaklaĢtır. Yâ Allah, beyaz kumaĢ kirden temizlendiği gibi, beni günâhlardan temizle. Yâ Allah, -geçmiĢ-günâhlarımı da su ile, kar ile, dolu Ġle tertemiz yıka) derim" dedi1162[16].
9- Bab (Bu, geçen babın bir faslı gibidir)
1162[16] Farz olsun, nafile olsun; namaza giriĢ tekbîri ile Fatiha arasında bir iftitâh duası okunmasının meĢrüiyyeti bu hadîs ve benzeri diğer hadîslerle sabit olur. Pek çok rivayetlerden bilindiği üzere Rasûlullah'ın iftitâh duaları müteaddiddir.Bi-ri metindeki duadır ki, Buhârî'nin bunu ihtiyar ettiği anlaĢılıyor. Diğeri Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî ve Ġbn Mâce'nin ÂiĢe ile Umer'den rivayet ettikleri: % "Subhâneke Allahumme ve bihamdike ve tebâreke's-muke ve taâlâ cedduke i velâ ilahe gayruke{ = Yâ Allah, sana kemâl üzere tesbîh ederim. TeĢbihi dehamde bitiĢik kılarım. Ġsminzâtın pek yücedir. Celâl ve azametin âlîdir. Senden baĢka hakk ma'bûd yoktur)." Bunu Hanefîler ile Hanbelîler tercîh etmiĢtir. ġafiî ise Ģunları tercîh etmiĢtir: tnnîveccehtu vechiye lilleziy fatara's-semâvâti ve'l-arda hanîfen ve mâ ene mine'l-rrtüĢrikîyn" (ei-En'âm: 79); ""Ġnne salâtiy ve nusukiy ve mahyâye ve memâtiy lillâhi RabbVlÂlemin lâ Ģerike lehu ve bizâlike umîrtu ve ene mine'lmuslimtn" (el-En'âm: 163). Âyette son fıkra "Ke ene evvelu'lmuslimîn" Ģeklindedir.
869
14-.......Bana Ġbnu Ebî Muleyke, Ebû Bekr'in kızı Esmâ'dan tahdîs etti (O, Ģöyle demiĢtir): Peygamber (S) kusûf namazını kıldır-diydı. ġöyle ki: Kıyama durdu, kıyamı çok uzattı. Sonra rukû'a vardı, rukû'u uzattı. Sonra baĢını kaldırdı ve kavmeyi uzattı. Sonra yine rukû'a vardı, rukû'u uzattı. Sonra baĢını kaldırdı. Sonra secdeye vardı, sucûdu uzattı. Sonra baĢını kaldırdı. Sonra yine secdeye vardı, sucû-du uzattı. Sonra ayağa kalktı, kıyamı uzattı. Sonra rukû'a vardı, rukû'u uzattı. Sonra baĢını kaldırdı, kavmeyi uzattı. Sonra yine rukû'a vardı, rukû'u uzattı. Sonra baĢını kaldırdı. Sonra secdeye vardı, sucûdu uzattı. Sonra baĢını kaldırdı. Sonra yine secdeye vardı, sucûdu uzattı. Sonra namazdan çıktı 1163[17]. Akabinde Ģöyle buyurdu: "Cennet bana yaklaĢtı. O kadar ki, eğer cür'et etseydim salkımlarından bir tanesini (alıp) size getirebilecektim. Cehennem de bana o kadar yaklaĢtı
1163[17] Tabiîdir ki, diğer namazlarda olduğu gibi, oturma ve teĢehhüdden sonra namazdan çıkmıĢtır. Buradaki tâ'rîfe göre, iki rek'at olarak kılınmıĢtır. Bu iki rek'-atın her birinde iki defa rükû' ve iki defa sucûd edilmiĢ; kıyamlar, rukû'Iar, kavmeler, sucûdlar da çok uzun sürmüĢtür. Bu güneĢ tutulması namazı hakkında ileride tafsilât gelecektir.
870
ki: Ey Rabbim, ben de onlarla beraber miyim? dedim. Orada bir kadın gördüm". -Râvî Ġbn Ebî Muleyke: O'nuh Ģöyle dediğini sanmaktayım, demiĢtir: "Bir kadını bir kedi tırmalayıp duruyor. Buna ne oluyor? diye sordum. Bu kadın o kediyi açlıktan ölünceye kadar habsetti. Kadın ona yiyecek vermedi, kendi kendine yemesi için de salıvermedi. "RâvîNâfi': O'nun Ģöyle dediğini sanırım, dedi: "Yerin haĢerelerinden yesin diye salıvermedi, dediler" 1164[18].
10- Namaz İçinde Gözü İmama Doğru Kaldırmak Babı
AiĢe de Ģöyle dedi: Peygamber (S): "Benim geri çekildiğimi gördüğünüz zaman ben cehennemi bâzısı bâzısını kırıyor hâlde
1164[18] Bu hadîsten cennet ve cehennemin el'an mahlûk ve mevcûd olduğu, Allah'ın 'v| sevgili kullarına ıyânen açılabileceği istihraç olunur. Hicâb ehline göre, keyfiy-w " yeti ne ta'rîfe, ne ta'rîf olunursa idrâke yol vardır. "Tatmayan bilmez". Birde bu hadîsten, hayvanlara azâb etmenin haram olduğu; mazlum olan hayvanların, mazlum olan Ġnsanlar gibi kıyamet gününde zâlimlerine musallat edilecekleri de ma'lûm oluyor.
871
gördüm"demiĢtir 1165[19].
15-.......Ebû Ma'mer Ģöyle demiĢtir: Biz Habbâb'a: Rasûhıllah (S) öğle ile ikindi namazlarında (Kur'ân) okur muydu? diye sorduk. Habbâb ibnu'lErett: Evet, dedi. Biz tekrar: Sizler bunu nereden anlardınız? diye sorduk. Habbâb: Çenesinin hareket edip oynamasından, dedi 1166[20].
16-.......Bize Ebû Ġshâk haber verip Ģöyle dedi: Ben Abdullah ibn Yezîd'den iĢittim; o hitabe yaparken Ģöyle dedi: Bize el-Berâ, yalancı olmayarak tahdîs etti ki, onlar Peygamber ile beraber namaz kıldıkları
1165[19] Bu "Dâbbe boĢandığı zaman" unvanlı bâbdamevsûlen rivayet edilmiĢ olan hadîsin bir cümlee'dir. 1166[20] el-Fatiha'dan baĢka Kur'ân okuyor mu?" demektir. Çünkü cehrîde olduğu gibi, gizli okunan namazda da el-Fâtiha okunacağında Ģübhe yoktur. Buhârî bu hadîsleri me'mûm olan kimsenin, namaz esnasında namazın salâhını muhafaza edebilmek için imâmın hâllerini ve hareketlerini murakabe edip, ona bakması lâzım geleceğini anlatmak için sevketmiĢtir. Çenenin hareketi orada Kur'ân okumaya delâlet ettiği gibi, zikir ve duâ ile meĢgul olduğuna da delâlet edebilir. O hâlde nasıl olmuĢ da kıraate istidlal olunmuĢ? AnlaĢılan cehri namazda kıyam kıraat mahalli olduğu Ġçin, sırrî namazda da ona kıyâsen kıraat mahalli saymıĢlardır..,
872
zaman Peygamber baĢını rukû'dan kaldırır, sahâbîler Pey-gamber'i secdeye inmiĢ görünceye kadar ayakta kalırlardı.
17-.......Abdullah ibn Abbâs (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah zamanında güneĢ tutuldu da kusûf namazı kıldırdı. Sahâbîler: Yâ Ra-sûlallah, namaz içinde durduğun yerden (görmediğimiz) bir Ģeye elinle uzandığını gördük, sonra (yine namaz içinde) irkilip geri geri geldiğini gördük, dediler. Peygamber: "Bana cennet gösteri/di de, ben ondan bir salkıma elimle uzandım. Eğer o salkımı alabilseydim, dünyâ bakî kaldığı müddetçe ondan muhakkak yerdiniz" buyurdu 1167[21].
18-........Bize HĠIâI ibn Alî' Enes ^n Mâlik'ten tahdîs etti O Wle demiĢtir: Peygamber (S) bize namaz kıldırdı. Sonra minbere Si da eliyle mescidin kıble tarafına iĢaret etti. Sonra söyle buyurdu :‖Yemîn ederim, Ģimdi size namaz kıldırdığım zaman cenneti ve 1167[21] Çünkü cennet ni‘metleri ebedi dünya ise fanidir. ―Kesilmeyen, yasak da edilmeyen..‖ (el-Vakıa: 33)
873
cehennemi Ģu duvarın kıble tarafında sûretlendirilmiĢler olarak gördüm. Ben hayır ve Ģerr hâlleri hususunda bugünkü gibi bir manzara görmedim". Peygamber bunu üç defa söyledi 1168[22].
11- Namaz İçinde Gözleri Semaye Doğru Kaldırma(nın Çirkinliği) Babı
19-.......Enes ibn Mâlik (R) tahdîs edip Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S): "Bâzı kimselere ne oluyor ki, namaz kılarlarken gözlerini semâya dikiyorlar?"buyurdu. Bu husustaki sözleri Ģiddetli oldu, nihayet: "Bunlar ya bu fiillerinden vazgeçerler, ya gözleri kör olur" buyurdu 1169[23]
1168[22] Buhârî bu hadîsi Salât ve Rikaak Kitâblan'nda da tahrîc etmiĢtir. 1169[23] Namaz Ġçinde ister duâ, ister baĢka fiilleri edâ ederken, baĢı yukarı kaldırıp gökyüzüne bakmak, buradaki te'kîdli nehiy ve Ģiddetli vaîdden dolayı doğru değildir. Çünkü namaz kılanın kıbleye yönelmiĢ olması farzdır. Gözleri kaldırmak ise, kıbleden bir nevi yüz çevirmeyi ve namaz hey'etinden bir dereceye kadar çıkmayı tazammün eder.
874
12- Namaz İçinde Sağa Sola Boyun Çevirip Yönelme(nin Çirkinliği) Babı
20-.......ÂiĢe(R) Ģöyle demiĢtir: Ben Rasûlui!ah*a, namaz içinde baĢı sağa sola çevirmeyi sordum. "O, kulun namazından Ģeytânın kapıp kaçtığı bir Ģeydir" buyurdu 1170[24].
21-.......ÂiĢe(R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S), üstünde damgaları bulunan bir hamîsa (aba) içinde namaz kıldı da: "Bunun damgaları beni meĢgul etti; bu hamîsayı Ebü Cehm'e (geri) götürün ve bana bir enbicâniyye getirin" buyurdu 1171[25].
13- Bab: Namaz Kılan Kimse, Kendisine İnmekte Olan Bir İşten Yahud Bir Şey Görmesinden Yahud Kıble Tarafında Bir 1170[24] Yânı musallî sağa sola döner, yönelirse; yönelme ânında kendisine Ģeytân zafer bulup, ibâdetten meĢgul eder. Fiillerinde yanılır ve yanlıĢ yapar. Çünkü maksadının gayrı Ģeyle meĢgul olmuĢtur Ve kalbi hâzır değildir. Bu fiil, razı olunmamıĢ olduğu için, Ģeytâna nisbet edilmiĢtir... 1171[25] Bu hadîs, Kitâbu's-Salât "Damgalı kumaĢ içinde namaz kıldığı zaman..'1 unvanlı 14. bâbda da geçmiĢti.
875
Tükürük Görmesinden Dolayı Sağa Sola Boyun Döndürüp Yönelebilir Mi?
Sehl ibn Sa'd da: Ebû Bekr baĢını döndürdü de Peygamber'i gördü, demiĢtir 1172[26].
22-.......Bize Leys, Nâfi'den; o da Ġbn Umer'den tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) insanların önünde namaz kıldırırken, mescidin kıblesinde bir tükürük gördü de, onu kazıyıp giderdi. Sonra namazı bitirdiği zaman: "ġübhesiz, herbihniz namazına durduğu zaman, muhakkak Allah onun yüzü tarafındadır. O hâlde hiçbir kimse namaz içinde yüzü tarafına tükürmesin" buyurdu 1173[27]. Bu hadîsi Mûsâ ibnu Ukbe ile Ġbnu Ebî Ravvâd
1172[26] Buhârî bunu Kitâbu'1-Ezân "Ġnsanlara imamlık yapmak için mescide giren... kimse" unvanlı 48. bâbda da rivayet etmiĢti. Bu baĢlıktan ve hadîsten, namaz kılan kimsenin herhangi bir ihtiyâcdan dolayı baĢını tamamen değil de birazcık çevirmesi namaza zarar vermemiĢ oluyor. Çünkü Peygamber namazı iadeyi değil, devamı emretti. 1173[27] Bu hadîs Kitâbu's-Salât, "Mescidden tükürüğü el ile kazımak" unvanlı 33. bâbda dahî geçmiĢti
876
da Nâfi'den rivayet etmiĢlerdir.
23-.......Bana Enes ibn Mâlik (R) haber verip Ģöyle dedi: Müslümanlar sabah namazını kilmaktalarken, birden Rasûlullah'ın, Âi-Ģe'nin hücresinin perdesini açtığını görüverdiler. Rasûlullah onlara baktı. Onlar ise saff saff namaza durmuĢlardı. Rasûlullah tebessüm edip güldü. Ebû Bekr, Peygamber namaza çıkmak istiyor zanmyle ilk saf fa ulaĢmak için topukları üzerinde geri geri çekilmeğe baĢladı. Müslümanlar (Peygamber'i görme sevinciyle) namazlarını bozmayı kas-dettiler. Peygamber onlara, namazını tamamlayın diye iĢaret etti de, perdeyi salıverdi. ĠĢte bu günün sonunda Rasûlullah vefat etti 1174[28].
14- Hazarda, Seferde. Açıktan Okunanda. Gizli Okunanda Olsun, Namazların Hepsinde 1174[28] Buhârî bu hadîsi KĠtâbu'1-Ezân, "Ġlim ve fazîlet sahibi, imamlığa daha hakklıdır" unvanlı 46. bâbda da rivayet etti. Hadîsin baĢlığa uygunluk ve delîllik ciheti Ģudur: Peygamber perdeyi açtığı zaman, sahâbîler ona yöneldiler. Zîrâ hücre kıblenin solundadır. Oradaki kimsenin iĢaretine bakan insan, oraya yönelmeye muhtâc olur. Oraya yönelmeleri olmayaydı, Peygamber'in iĢaretini görmezlerdi.
877
İmam ve Me'müm İçin Kur'an Okumanın Vücubu Babı
24-.......Câbir ibn Semure (R) Ģöyle demiĢtir: Küfe ahâlîsinden bâzıları Sa'd ibn Ebî Vakkaas'i Umer'e Ģikâyet ettiler. Umer onu azledip, yerine Ammâr ibn Yâsir'i üzerlerine âmil ta'yîrı etti 1175[29]. Kûfeliler Ģikâyeti o kadar ileri götürmüĢlerdi ki, namazı bile güzel kıldırmıyor, demiĢlerdi, Umer ona haberci gönderip, getirtti. Ve: Yâ Ebâ Ġshâk, bu adamlar sen-namâzı güzel kıldırmıyorsun diye iddia ediyorlar? diye sordu. Sa'd: Vallahi ben onlara Rasûlullah'ın namazını kıldırıp, ondan hiçbir Ģey eksiltmezdim. Yatsı namazını -yâhud öğle ile ikindiyi-
1175[29] Umer'in Sa'd'ı azletmesi, vâki' Ģikâyete inandığından deği], azlinde maslahat gördüğündendĠr. O sıralarda Ġran fetihlerine gönderilecek orduların sevk ve idare mahalli Küfe idi. Cihâda gidecek ordularda kelime birliği bulunması, kumandanın etrafında kalb birliği olması lâzım geldiği için hem bunu te'mîn, hem de yanında alıkoyup re'y'nden istifâde eylemek maksadıyle bunu yapmıĢtı. Bu azl, fitne maddesini kökünden kazımak için ihtiyatî bir azl idi. Gönderilen tahkik me'muru Muhammed ibn Mesleme (R) idi. Abdullah ibn el-Erkam da maiyyetine verilmiĢ, Mesîh ibn Avf da yollarda delîl olmak üzere kendilerine refik yapılmıĢtı.
878
kıldırırken ilk iki rek'atlarda biraz çokça dururdum, son iki rek'atta hafif tutardım, dedi. Umer: Senin hakkındaki zannımız da bu idi, yâ Ebâ Ġshâk, dedi. Müteakiben (mes'eleyi tahkik için) birini yâhud birkaç kimseyi kendisiyle birlikte Kûfe'ye gönderdi. Gönderilen zât Küfe ahâlîsinden Sa'd'm hâlini sordu. Hiçbir mescid bırakmadı ki, oradan Sa'd'in hâlini sormasın. Onlar da hep hayırlı övgülerde bulundular. Nihayet Abs oğulları'na âid bir mescide girdi. Ebû Sa'de künyesiyle anılan Usâme ibn Katâde isminde biri ayağa kalktı ve: Madem ki bize and verip, bildiğimizi söylemeye çağırdın (söyleyelim): Sa'd askerin basma geçip harbetmez. Mal taksim ederken musâvât gözetmez. Hükümde adalet etmez, dedi. Bunun üzerine Sa'd da: Madem ki böyle söyledin, ben de vallahi (senin aleyhine) üç duâ edeceğim: Yâ Allah, senin bu kulun yalancı ise, riya ve sum'a olsun diye ayağa kalktı ise ömrünü uzat, fakirliğini çoğalt, fitnelere uğrat, dedi. Râvî Abdulmelik ibn Umeyr dedi ki: Sonraları o adama hâli sorulduğu vakit: KocamıĢ, fitneye uğramıĢ, yaĢlı bir kimseyim. Bana Sa'dJm bedduası isabet etti, der idi. Câbir'den bu hadîsi rivayet eden Abdulmelik
879
ibn Umeyr dedi ki: Sonraları onu ben de gördüm. YaĢlılıktan kaĢları gözlerinin üzerine sarkmıĢ olduğu hâlde, yollarda rast geldiği kızlara sataĢır, onları çimdiklerdi 1176[30].
25-........ Bize ez-Zuhrî, Mahmûd ibnu'rRabî'den, o da Ubâde ibnu's-Sâmit'ten tahdîs etti. Rasûlullah (S): "Fâtihatu'l-Kitâbı okumayanın namazı yoktur" buyurmuĢtur 1177[31].
1176[30] Bu hadîste son rek'atlarm Ġlk iki rek'atlardan daha kısa olmasından ve bu farkın âdet veçhile sûre zammı farkından neĢ'et ettiğinden dolayı, bir derecede kıraatin vücûbuna delâlet vardır. Namazda kıraatin vücûbu ve vücûb mikdârı hakkında ayrı ayrı görüĢler vardır: ġafiî Ġle Ahmed ibn Hanbel'e göre namazın her rek'atında kıraat vâcib-dir. Ebû Hanîfe'ye göre yalnız ilk iki rek'atta vâcibdir... 1177[31] Bu hadîste kıraatin Fâîihatu'l-KĠtâb olarak ta'yîni bahis konusu olmaktadır. ġâ-fiîler'ce bu hadîse nazaran musallî ister münferid, ister imâm,isterse me'mûm olsun, namaz da ister sırrı, ister cehrî olsun; her rek'atta Fatiha okumayan mu-sallînin namazı nefy olunuyor. Bu nefiy, onlarca sıhhatin nefyine hamledilmiĢtir. Hanefîler'e göre Fatiha okumak vâcibdir. ġu ma'nâca ki, terki hâlinde namaz sakıt olur, terk edicisine günâh da terettüb eder. Zîrâ bu hadîsteki nefiy, kemâlin nefyine hamledilmiĢtir. Ve mutlaka kırâatryânı ister el-Fatiha, ister diğer sûre veya âyetler okumak farz olmakla beraber, Fâtiha'sız namazdan kemâl giderilmiĢtir
880
26-.......(Ebû Hureyre -R- Ģöyle demiĢtir:) Rasûlullah mescide girdi. Akabinde bir kimse de girdi ve namaz kıldı. Sonra Peygam-ber'e selâm verdi. Peygamber selâmını aldıktan sonra: "Dön de yeniden kıl, çünkü sen namaz kılmıĢ olmadın" buyurdu. O kimse döndü, kıldığı gibi tekrar namaz kıldı. Sonra geldi ve Peygamber'e selâm verdi. Peygamber yine: "Dön de yeniden kıl, çünkü sen namaz kılmıĢ olmadın" buyurdu. Bu da üç defa oldu. Nihayet o kimse: Seni hakk ile Peygamber gönderen Allah'a yemîn olsun ki, bundan baĢka türlüsünü bilmiyorum; bana (doğrusunu) öğret, dedi. Bunun üzerine Peygamber Ģöyle buyurdu: "Namaza durduğun vakitte Allâhu Ekberde. Sonra ne kadar kolayına gelirse o kadar Kur'ân oku. Sonra rükû'a var, beden uzuvların yatıĢmıĢ oluncaya kadar dur. Sonra baĢını kaldırıp, ayakta büsbütün doğruluncaya kadar, yânı tâ beden uzuvların yatıĢmıĢ oluncaya kadar dur. Sonra secdeye var, tâ mutma'in oluncaya kadar kal. Sonra baĢını kaldır, tâ mutma'in oluncaya kadar otur. Bunu namazın
881
bütününde (böylece) yapın 1178[32].
15- Öğle Namazında Kıraat Babı
27-.......Câbir ibn Semure (R) Ģöyle demiĢtir: Sa'd ibn Ebî Vakkaas: Ben onlara (yânî Küfe ahâlîsine) Rasûlullah'ın namazını kıldırıyor, ondan hiçbir Ģey eksiltmiyordum. ġöyle ki, öğle ile ikindi namazlarını kıldırırken ilk iki rek'atlarda fazla durur, son iki rek'atta ha fîf tutardım, dedi. Bunun üzerine Urner: Senin 1178[32] Buharı bu hadîsi Salât ve îsti'zân kitâblannda da tahrîc etmiĢtir. Bu hadîs, fakîhier arasında "Hadîsu'1-musî' salâtehu(^ Namazı doğru kılmayı bilmeyenin hadîsi)" nâmıyle Ģöhret bulmuĢ ve birçok hilafı mes'elelerde iki tarafa ihticâc silâhı olmuĢtur. Hallâd ibn Râfi'e olan bu iade emirleri tuma'nînetteki noksandan ileri geldiği beyân siyakından anlaĢılıyor. Tuma'nîneti farz bilenler, bu iade emirlerini namaz farzının tuma'nînetsiz yerine gelmeyeceğine; farz görmeyenler ise kemâlin nefyine, yâni böyle olan namazın eksik olarak edâ edilmiĢ olduğuna hamletmiĢlerdir. Hadîsteki "Sonra ne kadar kolayına gelirse o kadar Kur'ân oku" fıkrası bâb baĢlığına delîl teĢkil eder. Hadîsin sonundaki "Bunu namazın bütününde yap" fıkrasından birçok imamlar, her rek'atta rükû' ve sucûd farz olduğu gibi, her rek'atta kıraatin de farz olduğuna kaail olmuĢlar ve Ebû Bekr, Umer, Ġbn Mes'ûd, ÂĠĢe ve diğer sahâbîlerden nakledilen rivayetlere tutunmuĢlardır. Bâzı Hanefîler ise kıraat yalnız iki rek'atta farzdır. Son iki rek'atta musallî isterse okur, isterse tesbîh eder. HiçbirĢey okunmasa da namazı sahîh olur, derler
882
hakkındaki zann(ımiz zâten) budur, dedi 1179[33].
28-.......Ebû Katâde (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) öğle namazının ilk iki rek'atında Fâtihatu'l-Kitâb ile beraber birer de sûre okur, birinci rek'atta uzunca, ikinci rek'atta ise kısa sûre okurdu. Gizlice okuduğu âyeti de bâzan bizlere iĢittirirdi. Ġkindi namazında da (ilk iki rek'atta) FâtĠhatu'l-Kitâb ile beraber birer sûre okur, birincisinde uzun, ikincisinde kısa sûre okurdu. Sabah namazının ilk rek'a-tında kıraati uzatır, ikincisinde kısaltırdı 1180[34].
29-.......Ebû Ma'mer Ģöyle demiĢtir: Biz, Habbâb ibnu'l-Erett'e: Peygamber (S) öğle ile ikindi namazlarında (Kur'ân) okur muydu? diye sorduk. Evet, dedi. Biz: Bunu hangi Ģeyle tanırdınız? dedik. Sakalının 1179[33] Bundan önceki 14. bâbdaki Sa'd hadîsinin bir tarafıdır. 1180[34] Ġlk iki rek'atta Fatiha ile bir sûre okumanın meĢrûiyyeti bundan anlaĢılmaktadır. Hanefîler'e göre farz olan mutlak kıraat olup, kıraatin Fatiha ile tahsisi vâcibdir. Diğerleri ise farz ma'nâsına vâcibdir, derler. Sûre ilâve etmek de Hanefîler'e göre farz ma'nâsına olmayarak vâcibdir. Diğer üç imâma göre sünnettir.
883
oynamasından (anlardık), dedi 1181[35].
16- İkindi Namazında Kıraat Babı
30-.......Ebû Ma'mer Ģöyle demiĢtir: Ben Habbâb ibnu'l-Erett'e: Peygamber (S) öğle ile ikindi namazlarında Kur'ân okur mu idi? dedim. Habbâb: Evet, dedi. Ben: Siz Peygamberdin okumasını hangi Ģeyle bilirdiniz? diye sordum. Sakalının debelenmesiyle, dedi.
31-.......Ebû Katâde (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) öğle ile ikindi namazlarının ilk iki fek'atlarında Fâtihatu'l-Kitâb ile beraber birer de sûre okur, bâzı defalarda okuduğu âyeti bizlere iĢittirirdi.
17- Akşam Namazında Kıraat Babı
32-.......Ġbn Abbâs (R) Ģöyle demiĢtir: (Bir defa annem)Ümmü'l-Fadl, oğlu ben Abdullah'ın Ve 1
1181[35] Bu hadîs de 10. bâbda geçmiĢti
884
mürselâti urfen sûresini okuduğunu iĢitti de: Ey oğulcuğum, Allah'a yemîn ederim ki, bu sûreyi okuman ile derdimi aklıma getirdin. Bu sûre Rasûlullah'ın akĢam namazında okuduğunu en son iĢittiğim sûredir, dedi 1182[36].
33-.......(Medine Vâlîsi bulunan) Mervân ibnu'lHakem Ģöyle demiĢtir: Zeyd ibn Sabit bana: Sen neden akĢam namazında hep Kısâri Mufassal'dan (yânı mufassal grubunun kısa sûrelerinden) okuyorsun? Hâlbuki ben Rasûlullah'tan dinledim; O, akĢam namazında en uzun iki sûrenin uzununu okuyordu, dedi 1183[37].
1182[36] Bu hadîsi Buhârî, Peygamber'in vefatı babında rivayet ederken Ümmü'l-Fadl'ın: Bundan sonra Allah O'nun ruhunu alıncaya ka: dar Rasûlullah bir daha bize namaz kıldırmadı" ziyâdesini rivayet ediyor. Bu ziyâdeye göre Peygamber'in cemâate kıldırdığı son namazın bir akĢam namazı olduğu anlaĢılır. Hâlbuki Hz. ÂiĢe, sgn namazın bir öğle namazı olduğunu tasrîh etmiĢtir. Buhârî'nin bu iki rivayetini uzlaĢtıranlar, Ümmü'l-Fadl'ın bahsettiği son namaz, Peygamber'in kendi hücresinde kıldırdığı namazdır. ÂiĢe'nin zikrettiği son namaz ise, mescidde kıldırdığı namazdır, demiĢlerdir. 1183[37] Hakikatte gerek âyet sayısı, gerek lâfızlar sayısı i'tibâriyle en uzun sûre el-Bakara süresidir. Ondan sonra da lâfızlar sayısı
885
18- Akşam Namazında Kıraati Açıktan Okumak Babı
34-.......Cubeyr ibn Mut'im: Ben Rasûlullah'ın akĢam namazında Ve't-Tûri sûresini okuduğunu iĢittim, demiĢtir 1184[38].
19- Yatsı Namazında Kıraati Açıktan Okumak Babı*'
35-.......EbûRâfi' Nufey' es-Sâğî Ģöyle dedi: Ben Ebû Hureyre'nin ardında yatsı namazını kıldım. Ġza's
Ġ'îibâriyle olmasa da, âyet sayısı bakımından en uzun sûre elA'râf süresidir. Tûleyeyn'in, yânî en uzun iki sûrenin tefsirinde râvîlerin ihtilâfı vardır: a. el-A'râf ile el-Mâide, b. A'râf ile En'âm, c. A'râf ile Yûnus, d. A'râf ile Nisa. Herhalde en uzun sûreler denilen iki sûrenin en uzunu A'râf olmuĢ oluyor. Öyle anlaĢılıyor ki, Zeyd ibn Sabit, Peygamber'in neĢât vaktinde bu sûreden, mufassaldaki sûrelerden ziyâdece bir mikdâr okumuĢ olduğunu söylemek ve Mervân'a biraz daha neĢât hâlini gözetip, yalnız mufassalın kısalarıyle yetinmemesini anlatmak istemiĢtir. 1184[38] Sûrenin tamâmını mı, yoksa bir kısmını mı okumuĢtur? Burası sarîh değildir. Zîrâ buradaki lâfız, her iki veçhe de muhtemildir
886
semâu'nĢakkat sûresini okudu da secde yerinde secde etti. Ben ona bunu sordum. O da: Ben Ebu'lKaasım(S)'ın arkasında bu secdeyi yaptım. Binâenaleyh O'na kavuĢuncaya kadar bu secdeyi hep yapıp duracağım, dedi 1185[39].
36-.......Bizeġu'be, Adiyy (ibn Sâbit)'den tahdîs etti. O, Ģöyle demiĢtir: Ben el-Berâ'dan iĢittim (Ģöyle dedi): Peygamber (S) bir seferde idi. Yatsı namazında iki rek'atın birinde Ve't-tîni ve'z-zeytûni sûresini okudu 1186[40].
20- Yatsı Namazında İçinde Tilavet Secdesi Bulunan Süreyi Okumak Babı
37-....... Bu Ebû Râfi' Nufey es-Sâğî Ģöyle 1185[39] Secde yeri bir kavle göre "Ve karĢılarında Kur'ân okunduğu zaman (derin saygı ile) secde etmiyorlar" (elĠnĢikaak: 21) âyeti, diğer kavle göre, sûrenin sonudur. Bu hadîsde Ġmâm Mâlik aleyhine getirilen iki hüccet vardır: Ġmâm Mâlik hem farzda secde âyeti okunduğu vakit -meĢhur kavline göre- secdeyi mekruh görür, hem de el-lnĢikaak sûresinde secdenin varlığına kaail değildir. 1186[40] 40 Bu hadîs, gelecek bâbda daha tafsîlli olarak rivayet edilmiĢtir.
887
demiĢtir: Ben Ebû Hureyre'nin ardında yatsı namazını kıldım, tza's-semâu'nĢakkat sûresini okudu da secde yerinde secde etti. Bu nedir? diye sordum. O da: Ben Ebû'l-Kaasım'ın ardında bu secdeyi yaptım. Binâenaleyh O'na kavuĢuncaya kadar bu secdeyi hep yapıp duracağım, dedi.
21- Yatsı Namazında Kıraat Babı
38-.......el-Berâ (R) Ģöyle demiĢtir: Ben Peygamber(S)'den iĢittim; yatsı namazında Ve't-tîni ve'z-zeytûnisûresini okuyordu. O'ndan güzel sesli yâhud O'ndan güzel okuyuĢlu- hiçbir kimseyi dinlemedim.
22- Bab: Musalli, İlk İki Rek'atta Uzatma. Son İki Rek'atta İse Kısaltma Yapar
39-....... Ben Câbir ibn Semure'den iĢittim, Ģöyle dedi: Umer, Sa'd ibn Ebî Vakkaas'a, Kûfeliler senden namaza varıncaya kadar herĢey hakkında Ģikâyet ettiler, dedi. Sa'd: Bana gelince, ben namazın ilk iki
888
rek'atında uzatma yapar, son iki rek'atında kısaltır ve Ra-sûlullah'm iktidâ etmiĢ olduğum namazından hiçbir Ģeyi eksiltmiyordum, dedi'. Umer: Sen doğru söyledin. Senin hakkındaki zann zâten budur -yâhud hakkındaki zannım zâten budur, dedi.
23- Sabah Namazında Kıraat Babı
Ve Ümmü Seleme: Peygamber(S) et-Tûr Sûresi'ni okudu, dedi 1187[41].
40-.......Bize Seyyar ibn Selâme tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben babam ile beraber Ebû Berze el-Eslemî'nin yanma girdim, ve ona namazların vakitlerini sorduk. Bunun üzerine Ebû Berze Ģöyle dedi: Peygamber (S) öğleni güneĢ semânın ortasında batıya meylettiği zaman kılardı. Ġkindiyi de (öyle bir saatte kıldırdı ki), insan Medîne'-nin en uzak yerine (gidip evine) dönerdi de güneĢ henüz dipdiri olurdu. Ebu'l-Minhâl Seyyar ibn Selâme: Ebû Berze'nin akĢam namazı hakkında 1187[41] Buharı bu ta'lîki Kitâbu'l-Hacc'da müsned olarak rivayet etti.
889
söylediğini unuttum, dedi. Ebû Berze dedi ki: Peygamber yatsı namazını gecenin ilk üçte birine kadar geri bırakmakta be's görmezdi; yatsı namazından evvel uyumayı ve yatsı namazından sonra da oturup konuĢmayı sevmezdi. Sabah namazını kıldırır, namazdan ayrılınca insan yanında oturanı tanırdı. Sabah namazının iki rek'a-tında -yâhud ikisinden birinde- altmıĢ âyetten yüz âyete kadar Kur'ân okurdu 1188[42].
41-.......Bize Ġbn Cureyc haber verip Ģöyle dedi: Bana Atâ haber verdi. O, Ebû Hureyre'den Ģöyle derken iĢitmiĢtir: Her namazda Kur'ân okunur. Rasûlullah'ın bize iĢittirdiklerini biz de sizlere iĢittiriyoruz. Bizden gizlice okuduklarını, biz de sizlerden gizli okuyoruz. Ümmü'I-Kur'ân'dan baĢka bir Ģey okumazsan sana yeter. Daha ziyâde okursan daha hayırlıdır 1189[43]. 1188[42] Buhârî bu hadîsi Kitâbu Mevâkîti's-Salât, "öğie namazının vakti zeval sırasındadır" unvanlı 11. bâbda zikretmiĢti. Hadîsin buradaki bâb baĢlığına delîl olan yeri, son fıkrasıdır. ĠĢte Buhârî bu fıkradan dolayı bu babı yazmıĢtır 1189[43] Bu söz -Müslim'in rivayetinden anlaĢıldığına göre- ismi
890
24- Sabah Namazı Kıraatinin Açıktan Okunması Babı
Ve Ümmü Seleme Ģöyle dedi: Ben insanların gerisinde tavaf ettim; Peygamber et-Tûr Sûresi'ni okuyarak namaz kıldırıyordu 1190[44].
42-.......Ġbn Abbâs (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S), sahâbîlerinden birkaç kiĢi ile birlikte Ukaz panayırına doğru yürüyorlardı 1191[45]. O târihte
söylenmeyen bir kimsenin: Yâ Ümmü'l-Kur'ân'dan baĢka bir Ģey okumazsam? suâline cevâbdır. Üç imâm hadîsin zahirine bakıp, Fâtiha'ya sûre ilâve etmenin müstehâb olduğuna kaail olmuĢlardır. Hanefîler'e göre ise, bu vâcibdir. 1190[44] Ümmü Seleme'nin bu sözü 41. haĢiyede de geçtiği gibi, Kitâbu'l-Hacc'da gelecek olan hadîsin bir parçasadır. Ümmü Seleme tavaf ettiği sırada namaz kıldırmakta olan Peygamber'in okuyuĢunu iĢitmesi, bâb baĢlığına delîl teĢkîl etmektedir 1191[45] Senenin belli aylarında, günlerinde Arabistan 'da kurulan umûmî pazarlar, panayırlar vardı. Bunlardan biri Ukaz panayırı idi. KureyĢ'in üç panayırı vardı. Bunların biri Arafa'nm arkasında Zu'1-Mecâz'da, diğeri Merru'z-Zahrân'da Mecenne'de, üçüncüsü ve en mühimmi de Ukaz'da kurulurdu. Ukaz, Taife bir, Mekke'ye üç konak mesafededir. Ukaz panayırı, Zu'1-ka'de hilâlinin ertesi gününden baĢlar, yirmi gün devam ederdi. Oranın bozulan pazarı, Mecenne'de, Zu'1-hicce'nin baĢlangıcına kadar sürer, ondan sonra pazar Zu'1-Mecâz'da ku
891
Ģeytânlar semâdan haber almaktan men' edilmiĢ, (haber almaya çıktıkça) üzerlerine Ģihâblar (ateĢli Ģeyler) atılmıĢ bulunuyordu. (Semâdan kovulan) Ģeytânlar, kavimleri yanına döndüklerinde kendilerine: Ne oluyorsunuz (Neden hiçbir haber getirmiyorsunuz)? dediler. Onlar da: Semâdan haber almaktan men' edildik; üzerimize Ģihâblar salıverildi, dediler. Bunun üzerine onlara: Sizinle semâ haberi arasına girip, sizin haber almanıza mâni' olan Ģey, muhakkak yeni peyda olmuĢ bir Ģeydir. Arzın doğularını ve batılarını dolaĢın da, sizinle semâ haberi arasına engel olan Ģeyi, bakıp öğreniniz, denildi. ĠĢte bunların içinden Tihâme cihetine yollanmıĢ olan takım da Ukaz panayırına gitmek üzere Nahle'de bulunan Peygamber'in bulunduğu yere varmıĢ oldular. O sırada Rasûlullah orada sahâbîlerine sabah namazını
rulup Terviye gününe, yânî Zu'1-hicce'nin sekizinci gününe kadar devam ederdi. Ondan sonra da Mir.â'ya, Arafat'a çıkılıp hacc edilirdi. Ukaz yalnız KureyĢ'in –if değil, bütün Arabistan pazarlarının en mühimmi idî. Orası alıĢ veriĢ pazarı olduğu gibi, Ģiir yarıĢlarının da pazarı idi. Yedi Muallaka'nm diğer Arab Ģiirlerine üstün olduklarına peyderpey orada karar verilip, bütün Arabistan halkına orada neĢr ve i'lân edilmiĢtir. Hadîsteki kıssa Peygamber'in hicretinden önce, Tâif dönüĢünden sonra vâki' olmuĢtur.
892
kıldırıyordu. (Namazda okuduğu) Kur'ân'ı iĢitince, bunlar kulak verdiler. Ve birbirlerine: Semâdan haber almaktan sizi men' eden yemîn olsun iĢte budur, dediler. ĠĢte o zaman bu haberciler kendi kavimleri yanma döndüklerinde: "Ey kavmimiz, biz, hayranlık veren bir Kur'ân dinledik ki, o Hakk 'a ve doğruya götürüyor. Bundan dolayı biz de ona îmân ettik. Rabbımıza asla hiçbir Ģeyi ortak tutmayacağız," dediler. Allah da Peygamber'ine: Kul ûhiye iley-le ennehu istemea neferun mine 7-cinn sûresini indirdi 1192[46]. Rasûlullah'a vahyolunan iĢte cinnlerin bu
1192[46] Burada ma'kûl kavi, iki âyetten iktibas edilmiĢtir: "Ey kavmimiz" nidası el-Ahkaaf: 30'dandır. Orada "/z sarrafnâ ileykeneferân mine'l-cinni — O zaman ki cinnlerden bir taifeyi Kur'ân dinlemeleri için sana doğru çevirmiĢtik..." (el-Ahkaaf: 29)'dan i'tibâren baĢlayan kıssada Allah, cinn taifesinden bir topluluğu Peygamber'e doğru sevkettiği ve onlar Kur'ân'ı iĢittikten sonra kendi kavimleri yanına inzâr ediciler olarak dönüp: Ey kavmimiz, diye hitâb ve da'vet ettiklerini Peygamber'ine ve bizlere haber veriyor. Bu hitâbdan sonraki kısım el-Cinn sûresinin baĢ taraflarıdır. Bu sûrenin büyük kısmı Kur'ân'ı dinleyen cinn kavimlerini nasıl inzâr ve hakk dîne da'vet ettiklerine dâirdir.
893
sözleridir 1193[47].
43-.......Ġbn Abbâs (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) namazda emr olunduğu yerde (açıktan) okudu. Yine emr olunduğu yerde sükût etti (yânî gizli okudu) 1194[48]. "Ve mâ kâne Rabbüke nesiyyen — Ve Senin RâbbUn unutkan değildir" (Meryem: 64), Ve "And olsun ki, Allah'ın ElçisVnde sizin için güzel bir örnek vardır'1 (ei-Ah/âb: 211) 1195[49].
1193[47] Buhârî bu hadîsi Kur'ân'ın sabah namazında açıktan okunmasına delîl olarak sevketmiĢtir. Yine bu hadîsten Peygamber'in, insanlara ve cinnlere peygamber gönderildiği sarahaten anlaĢılmaktadır ki, el-Ahkaaf sûresinin sonları ile elCinn süresindeki âyetler de bu yüce elçiliği bizlere bildirmek için indirilmiĢtir 1194[48] Buradaki okuma, açıktan okuma demektir. Sükûttan maksad da gizli okumaktır, kıraati terk değildir. Zîrâ Peygamber farz namazları hep imâm olarak kılmıĢtır. Miinferid ile me'mûmun sırrî namazda kıraatle mükellef olup olmadığı ihtilaflı olsa bile, bu, imâm hakkında vârid olamaz. Çünkü imâmın sırren olsun, cehren olsun kıraatle mükellef olduğunda ihtilâf yoktur. Sabah namazı ile akĢam ve yatsının ilk iki rek'atlannda açıktan okuduğu tevâturen ma'lûmdur 1195[49] Bu ve bundan önceki hadîs, cehrî rek'atlarda kıraatin farz olduğunu gösterir. Bu, bütün imamlar ve fakîhler gibi, Ġbn Abbâs'ın da kavlidir. Bundan önceki hadîsde Peygamber'in Batnı NahFde sabah namazında açıktan okuduğunu rivayet ettiği gibi, bu hadîste de cehr yerinde cehr etmiĢ olduğunu söylüyor
894
25- Bir Rek'at İçinde İki (ve Daha Ziyade) Sürenin Cem' Edilmesi, Süre Sonları İle Kıraat Yapılması, ve (Usman Mushaf'ının Tertibine Muhalif Olarak) Bir Süreden Evvel Diğer Bir Süre Okunması, Bir Sürenin Evveli İle Kıraat Yapılması Babı 1196[50]
Ve Abdullah ibnu's-Sâib'den rivâyeten zikrolunur ki, bir defa Peygamber (S) Mekke'de sabah namazında el-Mü'minûn Sûresi'ni okumuĢ, nihayet Mûsâ ve Hârûn yâhud isa'nın zikrine gelince kendisini bir öksürük tutmuĢ, bu sebeble rukû'a varmıĢtır 1197[51]. Umer de, birinci rek'atta el-Bakara Sûresinden yüzyirmi âyet, ikinci rek'atta el-Mesânî'den bir sûre okumuĢtur 1198[52]. Keza el-Ahnef ibn Kays da sabah namazının ilk rek'atında el-Kehf Sûresi'ni, ikinci rek'atında Yûsuf yâhud Yûnus Sûresi'ni okuyup, sabah namazını
1196[50] Bu hususların caiz olduğu anlaĢılır 1197[51] Bu ta'lîki Müslim, Ġbn Cureyc tarîkinden rivayet etmiĢtir 1198[52] Bunu, Ġbn Ebî ġeybe, bu lâfza yakın bir lâfızla rivayet etti
895
Umer'in arkasında bu sûreler ile kıldığını söylemiĢtir 1199[53]. îbn Mes'ûd da namazda birinci rek'atta el-Enfâl Sûresi'nden kırk âyet, sonra ikincide el-Mufassal'dan bir sûre okumuĢtur 1200[54]. Katâde'ye bir sûreyi iki rek'ata taksim ederek okuyan kimse, keza bir tek sûreyi her iki rek'atta tekrar eden kimse hakkındaki hükmü sorulduğunda, o: Be's yoktur, hepsi de Allah'ın Kitâbfdır, demiĢtir 1201[55]. Ubeydullah dedi ki: Sabit el-Bunânfden, o da Enes ibn Mâlikken (o, Ģöyle demiĢtir): Ensâr'dan bir zât kendi kavmine Kubâ mescidinde imamlık ederdi. O zât açıktan okunacak namazlarda ne zaman namazda okunacak sûrelerden birini okuyacak olsa, evvelâ Kul huvellahu ahad Sûresi'ni okur, onu bitirdikten sonra ötekine baĢlardı. Bunu her rek'atta yapardı. ArkadaĢları ona itirâz edip: Sen bu sûreyi okuyorsun, sonra buna kanmıyorsun da baĢka bir sûre daha 1199[53] el-Ahnef'in bu fiilini Ebû Nuaym el-Mustahrac'da mevsûlen rivayet etti 1200[54] Ġbn Mes'ûd'un bu fiilini Abdurrazzâk mevsûlen rivayet etti 1201[55] Katâde'nin bu fetvasını Abdurrazzâk mevsûlen rivayet etti
896
okuyorsun- Ya bu sûreyi okumakla yetin, yâhud bunu bırak da baĢka sûre oku, dediler. O da: Ben bunu terkedecek değilim. Böylece imamlık etmemi isterseniz, edeyim. Ġstemediğiniz takdirde sizi terkederim, kıldırmam, dedi. Hâlbuki o zâtı onlar kendilerinin en faziletlilerinden sayarlardı. Bunun için baĢkasının imâm olmasını da istemiyorlardı. Peygamber onlara geldiği zaman keyfiyyeti O'na haber verdiler. Peygamber de: "Yâ fulan, arkadaĢlarının tavsiye ettikleri Ģeyi yapmaktan seni men' eden nedir? Her rek'atta seni bu sûreye yapıĢmana sevkeden sebeb nedir?" diye sordu. O zât: Ben bu sûreyi seviyorum, dedi. Peygamber de: "Onu sevmen Ģübhesiz seni cennete girdirecektir" buyurdu 1202[56].
44-.......Amr ibn Murre Ģöyle demiĢtir: Ben Ebû Vâil'den iĢittim, Ģöyle dedi: Bir gün Ġbn Mes'ûd'a bir 1202[56] Bu hadîsi Müellif Buhârî'den baĢka Tirmizî ve Bezzâr da rivayet etmiĢlerdir. Ġmâm olan zât, rivayete göre Amr ibn Avf oğulları'ndan Kulsüm ibnu'I-Hidm el-Ensârî'dir. Hicret esnasında Peygamber Medîne'ye gelmezden evvel, bir müddet onun evinde müsâfir kalmıĢtır
897
kimse geldi ve: Ben bu gece bütün Mufassal\ bir rek'atta okudum, dedi. Ġbn Mes'ûd cevaben: ġiir okur gibi acele acele mi? Vallahi ben Peygamber(S)'in Nazâir'dçn (nıikdârca birbirine yakın sûrelerden) hangilerini bir araya getirdiğini biliyorum, dedi ve her biri ikiĢer okunmuĢ sûreler olmak üzere, mufassaldan yirmi sûre saydı 1203[57].
26- Bab: Musalli (Dört Rek'atlı Namazların) Son İki Rekatlarında Fatihatü’lKitab Okur
45-.......(Ebû Katâde -R- Ģöyle demiĢtir:) Peygamber (S) öğle namazının ilk iki rek'atında Ümmü'l-Kitâb (yânı el-Fâtiha) ile birer de sûre; son iki rek'atında da yalnız Ümmü'l-Kitâb okurdu. Bazen bize (gizli okuduğu) âyeti de iĢittirirdi. Ġlk rek'atta kıraati, ikinci rek'-attan ziyâde uzatırdı. Ġkindi namazında da
1203[57] Bu hadîsten Ġki yâhud daha ziyâde sûrenin bir rek'atta cem'inde be's olmadığı hükmü istinbât edilmiĢtir. Hadîsin lâfzı, iki sûrenin cem'inin cevazında sarihtir. Bu kadarının cem'i caiz olunca, ziyâdesinin cevazında da Ģübhe kalmaz
898
böyle, sabah namazında da böyle yapardı 1204[58].
27- Öğle ve İkindi Namazlarında Kıraati Gizli Okuyan Kimse Babı
46-.......Bize Cerîr, el-A'meĢ'ten; o da Umâre ibn Umeyr'den; o da Ebû Ma'mer'den tahdîs etti (o, Ģöyle demiĢtir): Ben Habbâb'a: Rasûlallah (S) öğle ile ikindi namazlarında (Kur'ân) okur muydu? diye sordum. Evet, dedi. Biz, bunu nereden bildin? diye sorduğumuzda: Sakalının oynamasından, dedi 1205[59].
28- Bab: İmam (Sırrı Namazda Okuduğu) Âyeti İşittirirse?
47-.......Bana Ebû Katâde'nin oğlu Abdullah Ģöyle tahdîs etti: Peygamber (S) öğle ile ikindi 1204[58] Bu hadîs aynı kitabın "Öğle namazında kıraat" unvanlı 15. babının ikinci hadîsi olarak geçmiĢti. Bu hadîsten, gizli okumakta, insanın okuduğunu kendine ĠĢittirmesi gerektiği, bunun Ġçin de dilini ve dudaklarını hareket ettirmesinin zarurî olduğu istidlal edilmiĢtir (Kastallânî). 1205[59] Bu hadîs de yine aynı kitabın "Namaz içinde gözü imâma doğru kaldırmak.." unvanlı 10. babında geçmiĢti
899
namazlarının ilk iki rek'atlarında Ümmû'I-Kur'ân ile beraber birer de sûre okurdu. Ve bazen gizli okuduğu âyeti bizlere iĢittirirdi. Birinci rek'atta kıraati uzatırdı 1206[60].
29- Bab: Musalü Birinci Rek'atta Kıraati Uzatır
48-....... (Ebû Katâde Ģöyle demiĢtir:) Peygamber (S) öğle namazının birinci rek'atında kıraati uzatır, ikinci rek'atında kısaltırdı. Bu, birinci rek'atta uzatıp, ikincide kısaltmayı sabah namazında da yapardı 1207[61].
30- İmamın "Âmin" Sözünü Açıktan Söylemesi Babı
1206[60] Bu hadîsin bâb baĢlığına delîl teĢkîl eden kısmı, Ebû Katâde'nin "Okuduğu âyeti bâzenibizlere iĢittirirdi" sözüdür. Bundan, gizli okunan namazlarda kıraati ha-fîf iĢittirmenin caiz olduğu anlaĢılmıĢtır 1207[61] Namazın birinci rek'atmda, Ġkinci rek'ata nazaran daha uzun kıraat yapmak, bütün namazlara Ģâmil olan bir sünnettir
900
Ve Atâ ibn Ebî Rebâh: Amîn, bir duadır. Ibnu'z-Zubeyr ile ardında namaz kılanlar öyle âmîn derlerdi ki, mescid seslerinden çınlardı, demiĢtir 1208[62]. Ebû Hureyre de müezzinliğini yaptığı imâma: Bana "Âmîn"i kaçırtma, diye nida ederdi 1209[63]. Nâfi' de: ibn Umer "Amîn" demeyi hiç terketmezdi; herkesi de "Amîn" deyiniz diye teĢvîk edip rağbetlendirirdi. "Âmîn" demek hakkında ben ondan hayırlı haber iĢîtmisimdir, demiĢtir 1210[64].
49-....... Bize Mâlik, Ġbn ġihâb'dan; o da Saîd ibnu'l-Müseyyeb'den ve Abdurrahmân oğlu Ebû 1208[62] Atâ'nın bu sözünü Abdurrazzâk mevsûlen rivayet etmiĢtir. ġârih Aynî, Beyhakî'den: Atâ: Ben öyle zamanlar bilirim ki, Peygamber'-in sahâbîlerinden iki yüz zât, bu mescidde ne zaman imâm '*,. gayriH-mağdûbi aleyhim vele'd-dâlltn" dese, ortalığı çın çın çınlatırlardı, demiĢtir. 1209[63] Ebû Hureyre'nin bu sözünü de Abdurrazzâk rivayet etmiĢtir. Ebû Hureyre'nin imamları Alâ ibn Hadramî ile Medîne Vâlîsi Mervân ibnu'l-Hakem idiler. Ebû Hureyre, namazı ikaame, saffları düzeltme ile meĢgul iken, acele namaza baĢlayıp yâhud:Acele okuyup ben namaza durmadan âmîn diyecek yere kadar okuma, demek istemiĢtir. 1210[64] Nâfi'nin bu sözünü de Abdurrazzâk, Ġbn Cureyc'den mevsûlen rivayet etmiĢtir
901
Seleme'den haber verdi, Bu ikisi de Ebû Hureyre'den haber vermiĢlerdir. (Ebû Hureyre Ģöyle demiĢtir:) Peygamber (S): "Ġmâm Âmîn dediği zaman, siz de Âmîn deyiniz. Zîrâ her kimin Âmîn demesi meleklerin Âmîn demesine denk olursa, geçmiĢ günâhları mağfiret edilir" buyurdu. Râvî Ġbn ġihâb ez-Zuhrî: Rasûlullah da Âmîn der idi, dedi 1211[65].
31- "Âmin" Demenin Fazileti Babı
50-.......(Ebû Hureyre -R- Ģöyle demiĢtir:)Rasûlullah (S) Ģöyle buyurdu: "Sizlerden biri Âmîn dese, melekler de gökte Âmîn deseler de her ikisi birbirine uygun düĢerse, o kimsenin geçmiĢ günâhları mağfiret edilir" 1212[66].
1211[65] Cehri namazlarda imâm ile cemâate ''Amîn"in açıktan söylenmesi, bu hadîse tutunan bâzı imamlara göre sünnettir. Ġmamlardan bir cemâat ise, gizli söylenmesine tarafdâr olmuĢlardır 1212[66] Lâfız burada mutlaktır. Bu ıtlâka göre, ister namaz içinde, ister dıĢında; namazda da ister imâm, ister me'mûm olsun; biri Fatiha okur da "Âmîn" derse bu fazilete mazhar olur. Amîn, böyle olsun yâhud kabul et, yâhud da ümidimizi boĢa çıkarma ma'-nâsma Ġbranî veya Süryânî bir lâfızdır ki, herhangi duadan sonra, o duanın mazmununu icmâlen ve te'kîden tekrar taleb
902
32- Me'mümun "Âmin" Sözünü Açıktan Söylemesi Babı
51- Bize Abdullah ibn Mesleme, Mâlik'ten; o da Ebû Bekr'in himayesinde bulunan Sumeyy'den; o da Ebû Salih'ten; o da Ebû Hureyre'den tahdîs etti. Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) Ģöyle buyurdu: "Ġmâm GayrVl-mağdûbi aleyhim vele'ddâllîn dediği zaman, sizler Âmîn deyiniz. Çünkü her kimin Âmîn demesi, meleklerin Âmîn demesine uyarsa, onun geçmiĢ günâhı mağfiret edilir" 1213[67]. Muhammed ibn Amr, bu hadîsi Ebû Seleme'den; o da Ebû Hureyre'den; o da Peygamber'den.. senediyle rivayet etmekte Sumeyy'e mutâbaat etmiĢtir. Keza Nuaym el-Mucmir de yine
etmeyi ifâde eder. Bu, duâ edene göredir. Duayı dinleyen kimsenin "Âmîn'' demesi ise, talebe iĢtirak ma'nâsınadır 1213[67] Cumhura göre imâm "Âmîn" der demez, cemâat de "Âmîn" demek lâzım gelir. Bu babın hadîsi de bunun sünnet olduğunu sarahaten gösterir. Amîn demekte, me'mûmun meleklere muvafakati kavlen ve zamanen muvafakattir. Hadîsin lâfzından bu da sarahaten anlaĢılmaktadır
903
Ebû Hureyre'den olmak üzere Sumeyy'e mutâbaat etmiĢtir.
33- Bab: Namaz Kılacak Kimse Saffın Ötesinde Rükü' Etse?
52-....... Bize Hemmâm, Ziyâd el-A'lem'den; o da el-Hasen'den; o da Ebû Bekre'den tahdîs etti. Ebû Bekre (bir defa koĢa koĢa) Peygamber'in yanına vardı. Peygamber rukû'da idi. O da saffa ulaĢmadan geri tarafta rukû'a vanverdi. Sonra bu hareketini Peygamber'e haber verdi. Peygamber: "Allah hırsını artırsın, lâkin bir daha (bunu) yapma" buyurdu 1214[68].
1214[68] Buradaki hırs,, Ģübhesiz kötülenmiĢ olan hırs değildir. "Allah senin hayra olan hırsını, cemâate yetiĢmeye olan hırsını artırsın" demektir. Bir daha yapılmasından nehyedilen Ģey hakkındaki sözler çeĢitlidir. Ġmâm ġafiî'nin tefsîrine göre, saffın gerisinde bir daha yalnızca rukû'a varma demektir. Bâzıları namaza koĢa koĢa, nefes nefese gelecek Ģekilde girme; diğer bâzıları da cemâate yetiĢmek için bir daha bu kadar geç davranma ma'nâsım vermiĢlerdir. "Velâ teud' = Bir daha yapma" nehyi, bu sayılan Ģeylerin hangisiyle alâkalı olursa olsun, Ebû Bekre'ye namazı yeniden kılmak emri verilmemiĢtir. Cumhura göre, bu fiiller namazı bozucu Ģeyler olmayıp, ictinâb edilecek mekruhlardandır.
904
34- Tekbirin Rükü’ İçinde Tamamlanması Babı 1215[69]
Ġbn Abbâs bunu Peygamber'den olmak üzere söyledi 1216[70] Bu konuda Mâlik ibn Huveyris hadîsi de vardır 1217[71].
Saff gerisinde tek baĢına iktidâ ile namaz kılan kimsenin namazı bahsine gelince, Ebû Bekre'nin saff gerisinde fezz olarak namaza girmiĢ olması namazını bozmadığına kıyâsen, bu namaz sahihtir. Bu nokta, bâb baĢlığının cevâbı ve delili olmaktadır. Hadîsteki "Allah hırsını artırsın" tasvibkâr sözü ile ondan gelen "Bir daha yapma" nehyi arasında zıdlik yoktur. Çünkü herbirĠ baĢka cihete hamle-dilmiĢtir. 1215[69] Bu kıyamdan rukû'a geçmekte tekbîri uzatıp, Allahu Ekber'in "r"si rukû'da söylenmek suretiyle olur. Yâhud murad, tekbîrde bir uzatma yapmaksızın harflerini iyice belli etmektir; yâhud da namaz tekbîrleri sayısını rükû' tekbîriyle tamamlamaktır (Kastallânî). Buhârî'nin maksadı, hem rukû'a varırken Allâhu Ekher demek, hem de tekbîrin evvelindeki elif kıyama, sonundaki "r" rukû'a bitiĢik olacak veçhile tekbîr almaktır 1216[70] Buhârî bu ta'lîkle, ma'nâ olarak bunu ta'kîb eden bâbda ve ondan sonraki bâbda bulunan hadîsi iĢaret etmiĢtir. 1217[71] Bu hadîs "Tumâ'nînet..." unvanlı 46. bâbda gelecektir
905
53-.......Ġmrân ibn Husayn, Basra'da Alî'nin arkasında namaz kılmıĢtır. Namazdan sonra râvî Mutarrıf ibn Abdillah'a: Vallahi bu zât bize Rasûlullah ile birlikte kılageldiğimiz namazı hatırlattı, deyip, Rasûlullah'ın her kalkıp eğildikçe Allâhu Ekber dediğini zikretmiĢtir 1218[72].
54-....... Bize Mâlik, tbn ġihâb'dan; o da Ebû Seleme'den; o da Ebû Hureyre'den olmak üzere haber vermiĢtir. Ebû Hureyre (R) onlara namaz kıldırmıĢ da, her eğilip kalktıkça tekbîr alırmıĢ. Namazdan çıktıktan sonra da: ġübhesiz ki içinizde namazı Rasûlullah'ın namazına en çok benzeyen benim, dermiĢ 1219[73].
1218[72] Her kalkıp her eğiliĢten, yalnız rukû'dan kalkıĢ müstesnadır ki, orası bi'1-icmâ' tahmîd yeridir. Binâenaleyh metindeki "kullemâ = her" lâfzı, tahsis edilmiĢ âmm bir lâfız olmuĢ olur 1219[73] Namazdan sonra Ebû Hureyre'nin bunu söylemesi öğünmek için değil, unutulmuĢ derecesini bulmuĢ olan intikaalât tekbîrlerini almakla sünnete riâyet etmiĢ olduğunu bildirmek içindir. Her alçalma ve yükselmedeki intikaal esnasında tekbîr almak meĢrudur. Bu cumhur kavlidir, bugün amel bunun üzerinedir. Ġntikaalât tekbîrlerinin vâcib yâhud sünnet olduğunda ihtilâf edilmiĢtir
906
35- Tekbirin Sucüdda Tamamlanması Babı 1220[74]
55-.......Mutarrıf Ģöyle demiĢtir: Ben, Ġmrân ibn Husayn ile birlikte Alî ibn Ebî Tâlib'in arkasında namaz kıldım. Alî, secdeye varırken, secdeden baĢını kaldırırken, ikinci rek'attan kalkarken hep Allâhu Ekber diyordu. Alî namazı bitirdikten sonra, Ġmrân ibn Husayn elimden tuttu da: "Bu zât bana, Muhammed (S)'in namaz kıl-dırıĢını hatırlattı" yâhud "Vallahi bize Muhammed'in kıldırdığı namazı kıldırdı" dedi 1221[75].
1220[74] Bu da rukû'da zikredilen diğer ihtimâllerle birlikte, kıyamdan sucuda geçiĢten baĢlayıp Allâhu Ekber'iu "r"si sucûd hâlinde vâki' olmak suretiyle olur. Yânı bunda da i'tidâlden sucuda intikaale baĢlarken alnını yere koyuncaya kadar tekbîri uzatmak ve rukû'da olduğu gibi tesbîhe ondan sonra baĢlamak lâzım gelir. Diğer intikaalât tekbîrleri de böyledir 1221[75] Bunca sahâbîler henüz hayâtta iken intikaal tekbîrleri unutulacak derecede metruk mu îdi ki, Ġmrân, Alî'nin namaz kıldırması ile bunu hatırlıyor? Bu suâlin cevâbı Ahmed ibn Hanbel'in rivayetinde verilmiĢtir. Yine Mutarrıf Ģöyie diyor: Ġmrân ibn Husayn'a: Yâ Ebâ Nuceyd, en evvel tekbîri terk eden kimdir? diye sorduk. YaĢlandıktan ve sesi kısıldıktan sonra Usmân ibn Affân'dır dedi. Demek ki Usmân ma'zeret sebebiyle cehren tekbîr almayı terk etmiĢ, lâkin sonraları Emevî-Ier arasında sünnet gibi telâkkî edilmiĢtir
907
56-.......Ġkrime Ģöyle demiĢtir: Ben Makaami Ġbrâhîm'in yanında bir kimse gördüm; her eğilme ve yükselmede tekbîr alıyordu, dike-lince ve alçalınca da. Ben bunu Ġbn Abbâs'a haber verdim. Ġbn Ab-bâs: Hey anasız kalası, bu Ģekilde namaz kılmak Peygamber(S)'in sünneti değil midir? dedi.
36- Sucüdden Kalkarken "Allahü Ekber" Demek Babı
57- Bize Mûsâ ibn Ġsmâîl tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Hemmâm, Katâde'den; o da Ġkrime'den haber verdi. Ġkrime Ģöyle demiĢtir: Mekke'de bir ihtiyar adamın ardında namaz kıldım. Yirmi iki kerre tekbîr aldı. Ben Ġbn Abbâs'a: Bu harîf ahmaktır, dedim. Bunun üzerine Ġbn Abbâs: Öyleyse anan seni kaybetsin -diğer ta'bîrle anan ağlasın-; bu, Ebû'l-Kaasım(S)'ın sünnetidir, dedi 1222[76].
1222[76] Hakîkaten dört rek'ath bir namazda ihram tekbîri ile beraber tekbîrlerin sayısı yirmi iki'dir. Tahâvî'nin rivayetine göre, bu ihtiyar imâm Ebû Hureyre imiĢ
908
Ve Mûsâ ibn Ġsmâîl Ģöyle dedi: Bize Ebân tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Katâde tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Ġkrime tahdîs etti 1223[77].
58-.......Bizeel-Leys, UkayPden; oda Ġbn ġihâb'dan tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Bana Abdurrahmân ibnu'l-Hâris'in oğlu Ebû Bekr haber verdi. O, Ebû Hureyre'den Ģöyle derken iĢitmiĢtir: RasûluLlah (S) namaza kalktığında ayakta iken ihram tekbîri alırdı. Sonra ru-kû'a varırken tekbîr alırdı. Sonra rukû'dan belini doğrulttuğunda Se-miallâhu limen hamideh, sonra ayakta iken Rabbena ve leke'lhamd derdi. Sonra secdeye inerken tekbîr alır, sonra secdeden baĢını kaldırırken tekbîr alır, sonra (ikinci) secdeye varırken tekbîr alır, sonra bir daha baĢını kaldırırken tekbîr alır, sonra tamâm edinceye kadar bütün namazda böyle yapardı. Ġkinci rek'atı bitirip oturduktan son ra ayağa kalkarken de tekbîr alırdı
1223[77] Buhârî bu mutâbaatı fâideyi artırmak ve Katâde'nin Ġkrime'den tahdîsini tasrîh etmek için zikr etmiĢtir.
909
1224[78].
37- Rukü'da Avuçları Dizler Üzerine Koymak Babı
Ebû Humeyd sahâbî arkadaĢları içinde: Peygamber (S) rukû'da elleriyle dizlerini tutardı, demiĢtir 1225[79].
59-.......Bize ġu'be, Ebû Ya'fûr'dan tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Ben Mus'ab ibn Sa'd'dan iĢittim, o Ģöyle diyordu: Ben, (bir defa) babam Sa'd ibn Ebî Vakkaas'ın yanında namaz kıldım. Rukû'da iki avucumu birbirine yapıĢtırdıktan sonra, o vaziyette ellerimi iki uyluğumun arasına koydum. Babam beni bundan nehyetti ve: Biz bunu evvelleri yapardık, (lâkin sonra bundan) 1224[78] Ġlk intikaal tekbîrini rukû'a intikaale baĢlarken baĢlayıp, rııkû'a varıncaya kadar uzatmak sünnettir. Kıyamdan ve celseden sucuda, sucûddan celseye ve kıyama, kaaideden kıyama intikaal ederken de böyledir. Secdeye varırken ġâfiiyye'ye göre sünnet olan dizlerini ellerinden evvel yere dayamaktır. Mâli-kiyye'ye göre ise, iĢ bunun aksinedir. Her iki tarafın da Rasûlullah'ın fiil ve kavlinden delilleri vardır 1225[79] Buta'lîk, aynı kitabın "TeĢehhüdde oturma sünneti.." unvanlı 64. babında daha mufassal olarak gelecektir.
910
nehyolunduk ve ellerimizi dizlerimizin üzerine koymakla emrolunduk, dedi 1226[80].
38- Bab: Musalli Rukü'u Tam Yapmadığı Zaman?
60-.......Bize ġu'be, Süleyman'dan tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Ben Zeyd ibn Vehb'den iĢittim, Ģöyle dedi: Huzeyfe rukü'u ve sucûdu tamam yapmayan bir kimse gördü de, ona: Seri namaz kılmıĢ olmadın. ġayet bu hâl üzere ölürsen, Allah'ın Muhammed'i yaratmıĢ olduğu fıtrattan baĢka bir fıtrat üzere ölürsün, dedi 1227[81].
1226[80] Hadîs metnindeki "tatbik", rukû'da iki avucunu birbirine yapıĢtırıp mecmû'-larmı iki dizin arasına getirmektir. Tatbîk'in mukaabili tefrîc'dıi ki, dizleri avuçları içine alıp parmaklarını dağınık olarak kıbleye karĢı bacaklar üzerine sarkıtmaktır. Bugün bütün mezheblerce, uygulanan sünnet koyusu iĢte budur. Hadîsteki sarahate göre, evvelâ tatbik ile baĢlanmıĢ, sonradan tefrîc'e geçilmiĢtir. Eski Ģekil nesh edilmiĢtir. Bununla beraber Ġbn Mes'ûd ile onun ashabı, eski Ģekli devam ettirmiĢlerdir. Buna göre nehyin tenzîhî kerâhate hamledilmiĢ olması da mümkündür. Çünkü Ümer ile Sa'd tatbîk'ten nehyettikleri hâlde, namazı tekrar kılmayı emr de etmemiĢlerdir. 1227[81] Bu hadîsi Nesâî de de Salât Kitâbı'nda rivayet etmiĢtir.
911
39- Rukü'da Belin Dividüz Yapılması Babı
Ve Humeyd, sahâbî arkadaĢları içinde: Peygamber (S) rükû' etti, sonra belini (kamburlaĢtırmadan dümdüz) büktü, demiĢtir 1228[82].
Huzeyfe, Peygamber'in namazı güzel kılamayan kimseye "Sen namaz kılmıĢ olmadın, yeniden kil" hadîsine dayanarak, rükû ve sucûdda tuma'nînet'in. farzlığına kaail olup, bu yapılmayınca namazın kilınmadığına hükmetmiĢtir. Bu Mâlik, ġafiî ve Ahmed ibn Hanbel'in mezhebidir. Yâhud da namazın kemâlini nefyetmiĢtir. Ebû Hanîfe-ile Ġmâm Muhammed buna gitmiĢlerdir. Onlara göre, rükû' ve sucûdda tuma'nînet farz değil, vâcibdir. Buradaki fıtrat, dîn yâhud sünnet ma'nâsınadır. Bu kelâmla ileriki kılacağı namazlarda bu fiili yapmaması için, muhatabının fiilinin kötülüğüne tevbîh kasdedilmiĢtir 1228[82] Humeyd'in bu sözü aynı kitabın "TeĢehhüdde oturma sünneti.." unvanlı 64. babında mevsûlen rivayet edilmiĢ olarak gelecektir
912
40- Rukü'u Tamamlamanın Sınırı İle Rukü'da İtidal ve Tuma'ninet Babı 1229[83]
61-.......el-Berâ (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S)'in kıyam ile ka'de müstesna olmak üzere rukû'u, sucûdu, iki secde arası, rukû'-dan baĢ kaldırması birbirine takriben müsâvî idi 1230[84].
1229[83] el-KuĢmeyhenî nüshasında burada görüldüğü gibi arka arkaya iki tane bâb lâf-zıyle gelmiĢ unvan vardır. Diğer Buhârî nüshalarında buradaki ikinci "bâb" lâfzı yoktur; her iki unvandaki ifâdelerin hepsi bir tek unvan içinde zikr edilmiĢtir. Ancak onlar Humeydî'nin geçen ta'lîkteki sözünü, birinci cümleye hâss olduğu için bu unvanın arasına koymuĢlar da, bâb unvanı Ģöyle olmuĢtur: "Rukû'da . belin dümdüz yapılması ve Humeydî sahâbî arkadaĢları içinde: Peygamber rükû' etti, sonra belini (kamburlaĢtırmadan dümdüz) büktü, demiĢtir. Ve rukü'u tamamlamanın sınırı ile rukû'da i'tidâl ve tuma'nînet". Her iki bâbdan sonra rivayet edilen el-Berâ hadîsi, her iki bâb unvânında-kĠ hususlara delil olduğu için, ayrı bâblar hâlinde olsa veya bir unvan altında da olsa, netice değiĢmemektedir 1230[84] Bu hadîsteki kıyam ile kuûdun istisnası kaydına göre, Peygamber'in kıyam ile kuûdu, diğer rükünlere nisbetle daha uzun tuttuğu anlaĢılıyor. Rukû'a, sucuda, i'tidâle, secde aralarındaki celselere tahsîs ettiği zaman Ġse nisbeten kısa olduğu gibi, Ģayet bunlardan birini uzatsa diğerlerini de uzatır; birini kısaltsa diğerlerini de kısaltırmıĢ. Bundan i'tidâlin de rükû' ve sucuda yakın uzunca bir rükün olduğu ma'nâsı çıkarsa da, ġafiî'ye göre ercâh olan bunun kasîr bir rükn olmasıdır. Lâkin gelecek olan diğer hadîslere göre rükû' ve sucûd ise behema-hal kısa rükün olmak lâzım gelmez
913
41- Peygamber(S)'in, Rukü'unu ve Sucüdunu Tam Yapmayan Kimseye Namazı Yeniden Kılmayı Emretmesi Babı
62-.......Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) mescide girdi. Derken biri de girdi ve namaz kıldı. Sonra Peygamber'in yanma gelip selâm verdi. Peygamber onun selâmını aldıktan sonra: "Dön, yeni baĢtan namaz kıl, çünkü sen namaz kılmıĢ olmadın" buyurdu. O kimse tekrar namaz kıldı, sonra gelip Peygamber'e selâm verdi. Peygamber yine: "Dön de yeniden kıl, çünkü sen namaz kılmıĢ olmadın" buyurdu. Bu kılıp dönmeler üç defa oldu. Nihayet o kimse: Seni hakk ile Peygamber gönderen Allah'a yemîn olsun ki, bunun baĢka türlüsünü bilmiyorum; bana doğrusunu öğret, dedi. Peygamber de Ģöyle buyurdu: "Namaza durduğun vakitte, ihram tekbîrini al, sonra ne kadar kolayına gelirse o kadar Kur'ân oku. Sonra rukû'a var da beden organların yattĢıncaya kadar dur. Sonra baĢını kaldır, ayakta (büsbütün) doğruluncaya kadar dur. Sonra secdeye var da
914
mutmain oluncaya kadar kal. Sonra baĢını kaldır, tâ mutmain oluncaya kadar otur. Sonra yine secdeye varıp, bedenin secdede sâkinle-Ģinceye kadar kal. Sonra bunu namazının bütününde de böylece yap" 1231[85].
42- Rukü'da Dua Etmek Babı
63-....... ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) rukû'unda ve sucûdunda; "Subhâneke Allâhümme Rabbena ve hl-hamdike. Alla-humme iğfir lî(= Ey Rabb'imiz olan Allah, Seni kendi kuvvetimle değil, hamde lâyık olan tevfîk ve hidâyetinle sana mahsûs olan hamd ile tesbîh ederim. Yâ Allah, bana mağfiret 1231[85] Buhârî bu hadîsi, küçük lâfız farkıyle aynı kitabın 14. babında da tahrîc etmiĢti: Hadîsin buradaki baĢlığa delîl olan yeri, rükû' ve sucûdu tam yapmayan kimseye Peygamber'in "Dön, namazı yeniden kıl" buyurmasıdır. Hadîsin sonundaki "Böylece kıl" ta'lîmĠnden maksad tekbîri, kıraati, rukû'u, sucûdu ve culûsu ta'rîfe uygun olarak edâ et, demektir. Bütün namazda bunu yapmaktan maksad da, bunları her rek'atta böylece tekrar etmektir. "Hattâ tatmainne = Bedenin yatıĢıncaya kadar., fıkrası, rükû' ite sucûdda tuma'nînetin vucûbuna delâlet eder. Bunun vucûbu veya sünnetliği hakkında görüĢ ayrılıkları vardır. Hadîsin bundan önce geçtiği yerdeki açıklamalara da bakılsın.
915
eyle)" der idi 1232[86].
43- Rukü'dan Başlarını Kaldırdıkları Zaman İmam ve Arkasında Namaz Kılanların Söyleyecekleri Söz Babı
64-....... Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S), Semiallâhu limen hamideh dediği zaman Allâhümme Rabbena ve lekel-hamdu der idi 1233[87]. Ve yine Peygamber, rükû' ettiği zaman ve rükû'dan baĢını kaldırdığı zaman tekbîr alırdı. Ġki secdeden sonra ayağa kalktığında da Allâhu Ekber der idi.
1232[86] Hakkında geçmiĢ ve gelecek günâhlarının mağfiret edileceği (el-Feilı: 2)âyeti inen Peygamber'in bu lâfızlarla mağfiret istemesi, Allah'a karĢı iftikaar arzı, inkı-yâd isbâtı, iz'ân ve ubûdiyyet izhârı, Ģükür ve ni'metin devamını lalebgibi ma'nâları mutazammın olduğu gibi, evlâyı terkten, ibâdeti hakkıyle edâ edememiĢ olmaktan istiğfar ma'nâsına da gelebilir. Zâten duanın kendisi de ibâdettir. Bundan rükû' ile sucûdda zikrin sünnet olduğu zahirdir 1233[87] Bu iki lâfzın imâm Ġie me'mûm arasında bölünmesine; birincisinin yalnız tesmî' diğerinin de yalnız tahmîd Ġle meĢgul olmak vazifesi olduğuna kaail olan Mâlik ile Ebû Hanîfc lehine, bu hadîs de hüccettir. ġâfiîler ile Hanbelîler ise, hadîste Peygamber her ikisini cem' ettiği sabit olduğu için, münferid ile imâm her iki kelimeyi cem' etmek gerekir diyorlar. ġâfiîter fazla olarak me'mümun da ikisini cem' etmesine kaaildirler
916
44- "Allahümme Rabbena Leket-Hamd" Sözünün Fazileti Babı
65-.......(Ebû Hureyre -R- Ģöyle demiĢtir:) Rasûlullah (S) Ģöyle buyurdu: "îmânı Semiatiâhu limen hamideh dediği zaman, sizler Allâhümme Rabbena lekel-hamd deyiniz. Çünkü her kimin böyle demesi, meleklerin böyle demesine uygun düĢerse, geçmiĢ günâhları mağfiret edilir" 1234[88].
45- Bab 1235[89]
66-.......Ebû Hureyre (R): Yemîn olsun sizlere Peygamber'in namazına yakın namaz kıldıracağım, dedi. Ebû Hureyre öğle, yatsı ve sabah namazlarının
1234[88] Bu hadîs ayniyle bu kitabın "Ġmâmın Âmîn lâfzını açıktan söylemesi..." unvanlı 30. babında geçmiĢti 1235[89] Asîlî rivayetinde "bâb" lâfzı yoktur, diğerlerinde ise unvansız olarak mevcud-dur. Bâzıları: Râcih olan "Bâb" sözünün isbâtıdır. Çünkü bundan sonra zikredilen hadîslerde Attâhumme'Rabbena Jeke'l-hamd kelâmına sarih olarak delâlet yoktur. Binâenaleyh evlâ olan bunun kendinden önceki bâbdan bir fasıl menzilesinde olmasıdır, demiĢlerdir (Ġbn Hacer, Aynî).
917
son rek'atlarmda Semiallâhıı limen hamideh dedikten sonra kunût yapar, bu kunûtta mü'minlere duâ ve kâfirlere la'net ederdi 1236[90].
67-.......Enes ibn Mâlik (vaktiyle) kunût, akĢam ile sabah namazlarında (okunur) idi, demiĢtir 1237[91].
68-....... Rifâa ibn Râfi1 (R) Ģöyle demiĢtir: Bir gün Peygamber'in arkasında namaz kılıyorduk.
1236[90] Bu hadîste zikredilen üç vakitte kunûtu meĢru görenler, bu hadîs ile ihticâc ederler. Zâhiriyye'ye göre, bütün namazlarda kunût güzel bir fiildir. Kunût'un namaz içindeki yeri ġafiî'ye göre rukû'dan sonra, Ġbn Ebî Leylâ'ya göre rukû'dan evveldir. Ebû Hanîfe'ye göre Vitr namazına hâss olmak üzere rukû'dan evveldir... Bâzı sahâbî ve tabiîlere göre de kunûtu rukû'dan önce veya sonra yapmak muhayyerliği vardır 1237[91] Bundan evvelki hadîste Peygamber'in öğle, yatsı ve sabah namazlarında; bu Enes hadîsinde sabah ile akĢam namazlarında: Abdullah ibn Mes'ûd'dan rivayet edilen bir hadîste de muharebe zamanlarında bütün namazlarda kunût duası okuduğu sabittir. Vitir namazında kunût duası okunduğu rivayetleri de baĢkadır. Burada bahis konusu edilen farz namâzlardaki kunûttur. HanefîĠer farz namâz-lardaki kunûtun muvakkat bir zaman için okunduğunu, sonra nesli olunduğunu ileri sürerler. ġâfiîler ve onlarla beraber olanlar, Peygamber'in dünyâdan ayrılıncaya kadar sabah namazında kunûtu terketmediğine dâir olan Enes ifâdesine bakarak, neshin sabah namazından maadasında olduğuna kaaif olmuĢlardır.
918
Rukû'dan baĢını kaldırdığında Semiallâhu limen hamidehu dedi. Ardında namaz kılmakta olan biri: Rabbena ve lekeH-hamdu hamden kesîran tayyiben mubârekenfîhi (Allah'a çok hayırlı, tertemiz, bereketli kılınmıĢ olarak bol bol hamd olsun), dedi. Peygamber namazdan çıkınca: "Demin Ģu kelâmı söyleyen kim idi?" diye sordu. O zât da: Benim, dedi. Peygamber (S): "Allah'a yemin olsun, otuz bu kadar melek gördüm ki, o sözü hangisi evvel yazacak diye yarıĢ ediyorlardı" buyurdu 1238[92].
46- Rukü'dan Başını Kaldırdığı Zaman Beden Uzuvlarının Tamamen Sakinleşip Yatışması Babı
Ve Ebû Humeyd: Peygamber baĢını kaldırdığında omurga kemiklerinden herbiri yerli yerine gelinceye kadar dümdüz doğrulurdu, demiĢtir
1238[92] Bu hadîs, namaz içinde hamdin faziletini gayet güzel ve açık olarak belirtmektedir
919
1239[93].
69-.......Bize ġu'be, Sabit (ibn EĢlem elBunânî)'den tahdîs etti' O, Ģöyle demiĢtir: Enes ibn Mâlik (R) bize Rasûlullah'ın namazını ta'rîf ederdi. Namaz kıldırdı da baĢını rukû'dan kaldırdığı vakitte secdeye varmayı (galiba) unuttu diyeceğimiz kadar ayakta kalırdı 1240[94].
70-....... el-Berâ (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S)'in rukû'u, sucûdu, rukû'dan baĢını kaldırdığı zamanki durması ve iki secde arasındaki oturması birbirine takrîben musâvî idi 1241[95].
1239[93] Ebû Humeyd'in bu hadîsi, aynı kitabın "TeĢehhüdde oturma sünneti.." unvanlı 63. babında daha geniĢ ve mevsûl olarak gelecektir 1240[94] Bu hadîs i'tidâlin uzun bir rükün olduğuna delâlette sarihtir. Bâzı imamların kısa bir rükün oiduğu görüĢünde oldukları daha önce geçmiĢti. 1241[95] Bundan da i'tidâlin rükû' ve sucuda yakın, uzunca bir rükün olduğu ma'nâsı çıkarsa da, ġafiî'ye göre ercah olan bunun kısa rükün olmasıdır. Aynı kitabın 40. babında da geçen bu hadîs, bir de istisna ihtiva etmekte idi ki, ilgili açıklama için oraya bakılsın
920
71-.......Bize Hanımâd ibn Zeyd, Eyyûb esSahtıyânî'den; o da Ebû Kılâbe'den tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Mâlik ibnu'I-Huvcyris (R) bize Peygamber'in namazının nasıl olduğunu gösteriyordu. Bunu göstermesi namaz vakti dıĢında oluyordu. Mâlik ayağa kalkıp ayakta durdu, sonra rukû'a vardı ve rukû'u tam yerleĢtirdi. Sonra baĢını kaldırdı, azıcık durdu. Râvî der ki: Ve bize bu Ģeyhimiz Ebû Bureyd'in namazı gibi kıldırdı. Ebû Bureyd de ikinci secdeden baĢını kaldırdığı zaman dümdüz oturur, sonra ayağa kalkardı 1242[96].
47- Bab: Musalli Secdeye Giderken Tekbir'le Birlikte Süzülerek İner 1243[97]
Nâfî' de: Ġbn Umer secdeye süzülürken ellerini
1242[96] Buhârî bu hadîsi, Kitâbu'I-Ezân, "Ġnsanlara sırf Peygamber'in namazını ve sünnetlerini öğretmek maksadıyie namaz kıldıran kimse" unvanlı 45. babında daha mufassal olarak tahrîc etmiĢti 1243[97] Yânî i'tidâlden intikaale baĢlarken alnını yere koyuncaya kadar tekbîri uzatmak ve rukû'da olduğu gibi teĢbihe ondan sonra baĢlamak lâzım gelir. Diğer intikaal tekbîrleri de bunlar gibidir
921
dizlerinden evvel yere koyardı, demiĢtir 1244[98].
72-.......Bize ġuayb, ez-Zuhrî'den tahdîs etti. O, Ģöyle demiĢtin Bana Abdurrahmân ibnu'l-Hâris ibn HiĢâm'ın oğlu Ebû Bekr ile Abdurrahmân ibn Avf'un oğlu Ebû Seleme Ģöyle haber verdiler: Ebû Hureyre farz nev'inden olsun, baĢka nevi'den olsun; keza ramazânda olsun, ramazân dıĢında olsun, her namazda tekbîr alırdı" 1245[99]. ġöyle ki, namaza dikilip baĢladığı zaman tekbîr alırdı. Sonra rukû'a varırken tekbîr alırdı. Sonra Semiallâhu limen hamideh der, daha sonra secdeye varmazdan evvel Rabbena ve lekelhamd derdi. Sonra secdeye süzülüp inerken Allâhu
1244[98] Nâfi'nin bu haberini Ġbn Huzeyme, Tahâvî ve diğerleri mevsûlen rivayet etmiĢlerdir. Ġbn Umer'in meĢhur mezhebi budur. Zîrâ: "Biriniz secde ettiğinde evvelâ ellerini yere koysun. Secdeden kalktığında da evvelâ ellerini kaldırsın. Çünkü yüz secde ettiği gibi eller de secde eder" dediği rivayet edilmiĢtir. Bu sözün de bâzı rivayetlerinde "Peygamber böyle yapardı" ziyâdesi de vardır. Ziyâdenin merfü' olması hakkında dedikodu olmuĢtur. Bundan dolayı ilim ehli arasında bu konuda görüĢ ayrılığı olmuĢtur. Bâzıları dizlerden evvel elleri yere koymanın evlâ olduğuna kaaildirler. Bil'akis dizleri ellerden evvel yere koymayı tercih edenler de çoktur 1245[99] Ebû Hureyre Mervân ibnu'l-Hakem tarafından istilılâf edildiği zaman, bu namazları kıldırmıĢtı
922
Ekber der, daha sonra secdeden baĢını kaldırırken tekbîr alırdı. Sonra ikinci secdeyi ederken tekbîr alırdı. Sonra secdeden baĢını kaldırırken tekbîr alırdı. Sonra ikinci rek'at-taki ilk oturuĢtan ayağa kalktığı zaman tekbîr alırdı. Namazı bitirinceye kadar her rek'atta bunu yapardı. Sonra namazdan kalktığı zaman: Nefsim elinde olan Allah'a yemîn olsun ki, içinizde Rasûlullah'ın namazına en çok benziyen namazı kıldıran benim. ġu muhakkak ki Rasûlullah (S) dünyâdan ayrılıncaya kadar O'nun namazı vallahi iĢte böyle idi, derdi. Râvî Ebû Bekr ibn Abdirrahmân ile Ebû Seleme ibn Abdirrahmân Ģöyle dediler: Yine Ebû Hureyre Ģöyle dedi: Rasûlullah baĢını rukû'dan kaldırırken Semiallâhu limen hamidehu, Rabbena ve lekel- hamd der, isimlerini söyleyerek bir takım kimseler için dua eder ve: Yâ Allah, Velîd ibnu'IVelîd'i, Seleme ibn HiĢâm'ı, AyyaĢ Ġbn Ebî Rabîa'y* ve (kâfirlerin elinde bunalıp) zaîf görülen diğer mü'minleri kurtar. Yâ Allah, Mudâr'ı daha Ģiddetli çiğne, içinde bulundukları bu yıllan Yûsuf Peygamber'in o Ģiddetli yıllarına benzet, der idi. Ebû Hureyre: O sıralarda
923
Mudâr'ın doğu tarafta olanları, Rasûlullah'a henüz muhalif idiler, dedi 1246[100].
73-.......Bize Sufyân ibn Uyeyne birçok kerre ezZuhrî'den tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Ben Enes ibn Mâlik'ten iĢittim, Ģöyle diyordu: Rasûlullah bir defasında attan düĢtü - Sufyân "min feresin" yerine belki "an feresin" demiĢtir - de sağ tarafı berelendi. Bizler hasta ziyareti yapmak üzere yanına girdik. Derken namaz vakti geldi. Peygamber bize oturduğu hâlde namaz kıldırdı, biz de oturduk. Sufyân birlkerre de:Biz de oturarak namaz kıldık,ıĢeklinde söyledi. Peygamber namazı bitirince: "Ġmâm ancak kendisine uyulmak için imâm yapılmıĢtır. Binâenaleyh imâm tekbîr aldığında, siz de tekbîr alınız. Rukû'a vardığında, siz de rükû'a varınız. Rukû'dan baĢını
1246[100] Ġsmâîl Peygamber'in evlâdından olan Arab kabîleleri Mudâr ve Rabîa diye iki büyük kola ayrılıyor. KureyĢ, Mudâr'ın en hâlisidir. Bunlar gibi Hicaz'ın doğusunda oturan Huzeyl, Esed, Temîm, Dabbe, Muzeyne gibi kabileler de henüz kâfir ve Peygamber'e muhâsım idiler. Rabîa'dan olan Abdu'1-Kays hey'etinin Peygamber'inyanında: Bizimle senin aranda Mudâr'dan olan Ģu kâfir kabîle var demeleri de, Ebû Hureyre'nin bu sözlerini te'yîd eder.
924
kaldırdığmda siz de kaldırınız. Semiallâhu limen hamiden dediği zaman, Rabbena ve leke'l-hamdu deyiniz. Secde ettiğinde siz de secde ediniz" buyurdu. Sufyân ibn Uyeyne, tilmizi Alî ibn Abdillah'a: Ma'mer ibn Râ-Ģid de hadîsi bunun gibi mi getirdi? diye sordu. Alî ibn Abdillah: Evet, dedim. Sufyân: Vallahi Ma'mer, Zuhrî'den sağlam, sahîh bir ezberleme ile ezberlemiĢtir. Zuhrî de Ma'mer'in söylediği gibi Ve leke'l-hamdu demiĢtir, dedi. Sufyân: Ben de Zuhrî'den, onun, sağ yanından berelendi dediğini ezberledim. Biz Ġbn ġihâb ezZuhrî'nin yanından çıktığımızda Ġbn Cureyc: Ben de Zuhrî'nin yanında bulunduğum hâlde, sağ bacağından berelendi dedi 1247[101].
48- Secde Etmenin Fazileti Babı
74- Bize Ebu'I-Yemân tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize ġuayb, ez-Zuhrî'den haber verdi. O Ģöyle demiĢtin Bana Saîd Ġbnu'l-Müseyyeb ile Atâ ibn Yezîd el 1247[101] Buhârî bu kısımla Zuhrî'den rivayet eden râvîlerin bâzı lâfızlarda ihtilâf ettiklerini iĢaret etmektedir
925
Leysîhaber verdiler. Onlara da Ebû Hureyre (R) Ģöyle haber vermiĢtir: Bâzı insanlar: —Yâ Rasûlallah, kıyamet gününde biz Rabb'imizi görecek miyiz? diye sordular. Rasülullah: — "Ayın ondördüncü gecesi görmeye mâni' olucu hiç bir bulut yokken kornerde Ģekk ve ihtilâf eder misiniz?" dedi. Sahâbîler: — Hayır, yâ Rasûlallah, dediler. Rasülullah tekrar: — "Ya görmeye mâni' olucu hiçbir bulut yokken güneĢi görmekte Ģekk ve ihtilâf eder misiniz?"dedi. Yine: — Hayır, yâ Rasûlallah, dediklerinde; Rasülullah Ģöyle buyurdu: — "ĠĢte O'nu siz böyle göreceksiniz. Kıyamet gününde insanlar bir araya toplanacak da Allah: "Her kim her neye tapıyor idiyse, onun ardına düĢsün" buyuracak (yâhud: Allah'ın emriyle bu sözü diyen diyecek). Artık kimi güneĢin, kimi kamerin, kimi tâgûtlarm ardına düĢecek. Yalnız bu ümmet, içlerinde
926
münafıkları da olduğu hâlde (yerinde durup) kalacak. Allah onlara (tanıdıklarından baĢka bir surette) gelecek de: Ben sizin Rabb'inizim, buyuracak. Onlar (Rabblerini o tecellî ile tamyamayacakları için: Senden Allah'a sığınırız) Rabb'i-miz bize gelinceye kadar bizim yerimiz burasıdır. Rabb 'imiz bize geldiğinde biz O'nu tanırız, diyecekler. Allah onlara (bu defa tanıdıkları surette) gelecek de: Ben Rabb'inizim, buyuracak. Onlar da: Sen bizim Rabb'imizsin, diyecekler. Allah da onları da'vet buyuracak. Cehennemin ortasına sırat (yânî köprü) kurulur. Ümmetini (onun üstünden) en evvel geçirecek, ben olacağım. O gün rasûllerden baĢka hiçbir kimse (korku ve dehĢet dolayısiyle) kelâm edemez. Rasüllerin de o günkü kelâmı: Allâhumme setlim, settim (Yâ Allah selâmet ver, selâmet ver) olacaktır. Cehennemde sa'dân dikenlerine benzer çengeller vardır. Sa'dân dikenlerini gördünüz mü?" Sahâbîler: — Evet, dediler. Rasülullah Ģöyle devam etti: — "ĠĢte bu çengeller sa'dân dikenlerine benzer. Ancak Ģu var ki, ne kadar büyük olduklarını ancak
927
Allah bilir. ĠĢte bunlar insanları (kötü) amellerinden dolayı kapıp alırlar. Kimi (kötü) ameli dolayısiyle helak olur. Kimi hardal gibi ezim ezim ezildikten sonra kurtulur. Nihayet Allah, ateĢ ehlinden kimlere rahmet buyurmayı dilemiĢ ise (onları çıkaracak. Dünyâdaiken)Allah 'a ibâdet etmiĢ olanları çıkarmalarını meleklere emredecek. Onlar da onları çıkaracaktır. Melekler onları sucûd izlerinden (yânî secde uzuvlarmdaki izlerden) tanıyacaklardır. Ve iĢte onlar öylece çıkarılacaklardır. Allah secde izini yemeyi, ateĢe haram kılmıĢtır. Binâenaleyh Âdem oğlu 'nun bütününü ateĢ yer de, yalnız sucûd izini yiyemez 1248[102]. Bunlar ateĢten kavurulup kapkara olarak çıkarılacaklar. Üzerlerine hayât suyu dökülecek de, sel uğrağında biten reyhan tohumları nasıl çabuk biterse, yeniden Öylece biteceklerdir. Sonra Allah, kullan arasında hüküm ve kazayı sona erdirir. Ancak cennet ile cehennem arasında yüzü ateĢe dönük bir kimse
1248[102] Buhârî'nin "Secde etmenin fazileti" unvanı altında açtığı bu bâbdaĢu kıyamet ve arz hadîsim zikretmesi, secde ızmm iĢte bu faziletine delâlet ettiği içindir
928
kalır ki, o cennete girecek'ateĢ ehlinin sonuncusu olacaktır. O kimse "Yâ Rabb, yüzümü Ģu ateĢten döndür; kokusu beni zehirleyip duruyor; yalazı beni yakıp duruyor", diyecek. Allah ona: "Bu senin dediğin yapılacak olursa, acaba baĢka Ģey istemeyecek misin?" buyuracak. O ise: "Ġzzetineyemin olsun ki hayır" diyecek ve Allah 'a, ilâhî meĢîetin ilgili bulunduğu ahd ve mîsâkt verecek. Ondan sonra Allah onun yüzünü cehennem cihetinden cennet tarafına çevirecek. Yüzünü cennete doğru döndürünce, cennetin güzelliğini görecek. Allah'ın dilediği kadar bir müddet sükût ettikten sonra: "Yâ Rabb! Beni cennetin kapısına yanaĢtır" diyecek. Allah ona: "Evvelce istediğinden baĢka hiçbir Ģey istemeyeceğine ahd ve mîsâk vermiĢ değil miydin?" diyecek. O da: "Yâ Rabb!Mahlûkaatının en bedbahtı ben olmayayım"diyecek. Bunun üzerine yine Allah: "Bunu da sana verirsem, baĢka bir Ģey istemeyecek misin?" diyecek. O da: "Ġzzetine yemîn olsun ki, hayır; bundan baĢka hiçbir Ģey isteyecek değilim" cevâbını verecek. Ve Rabb'ine dilediği ahd ve mîsâkı verdikten sonra, Rabb'i onu cennetin kapısına yanaĢtıracak. O kimse cennet kapısına varıp da ondaki
929
revnak ve letafeti ve içindeki nadrat ve sevinci görünce, yine Allah '-in dilediği kadar bir müddet sükût edecek. Sonra: "Yâ Rabb! Beni içeriye sok" diyecek. Allah Taâlâ da: "Allah lâyıkmı versin behey Adem oğlu, sen ne sözünde durmaz kimsesin! Sen verdiğimden baĢka birĢey istemeyeceğine ahd ve mîsâk vermiĢ değilmiydin?" buyuracak. O da "Yâ Rabb! Beni mahlûkaatın en bedbahtı kılma " diyecek. Nihayet Azîz ve Celîl olan Allah ona gülecek ve cennete girmesine izin verecek. Oraya alırken de ona: "Temenni et" buyuracak. O da uzun temennilerde bulunacak. Nihayet dilekleri kesilince Azîz ve Celîl olan Allah: "ġunu da, Ģunu da, Ģunu da, bunu da iste" buyuracak ki, istenecek Ģeyleri Azîz ve Celîl olan Rabbi aklına getirecek. Nihâyet bu türlü dileklerinin hepsi de kesilince, Allah Taâlâ: "Bunların hepsi ve bir o kadar dahası hep senindir" buyuracaktır." (Hadîsi Ebû Hureyre'den rivayet edenlerden biri olan Atâ ibn Yezîd el-Leysî der ki: Ebû Hureyre bunu rivayet ederken Ebû Saîd Hudrî de oturuyor ve Ebû Hureyre'nin dediklerinden hiçbir Ģeyi değiĢtirmeyi lüzumlu görmüyordu. Tâ: "Bunların hepsi ve bir o
930
kadar dahası hep senin" sözüne gelince) Ebû Saîd Hudrî, Ebû Hureyre'ye: "Rasûlullah (S), Azîz ve Celîl olan Allah: Bunlar ve daha on misli senindir buyuracaktır, demiĢti" dedi. Ebû Hureyre: Rasûlullah'tan yalnız "leke zâlike ve maahu misluhu = bunların hepsi ve bir o kadar dahası hep senindir" buyurduğunu belledim, dedi. Ebû Saîd ise: "Bunların hepsi ve on misli de senindir" buyurduğunu ben iĢittim, dedi "1249[103].
1249[103] Ebû Saîd Hudrî'nin rivayetinde bu ihsanlar naklolunduktan sonra: "Artık kendi menziline girer. Derken Hür îyn'den olan iki zevcesi yanına girip: Seni bizim için, bizi de senin için diriltip yaratan Allah'a hamd ve sena olsun, derler. Râvî der ki: O kimse: Bana verilen nĠ'metler hiçbir kimseye verilmiĢ değildir, diyecek" müjdesiyle söz hitâma erdiriliyor. Bu hadîste secde etmenin fazileti zahirdir, zâten bâb da bununla unvânlan-dırılmıĢti. Keza bunda Ekremu'l-Ekremîn olan Allah'ın keremi, lûtfu ve geniĢ fadhnın beyânı vardır. Yine bunda sıratın hakk olduğu, cennetin hakk olduğu, nârın hakk olduğu, haĢrin hakk olduğu, neĢrin hakk olduğu, suâlin hakk olduğu sabittir (Aynî).
931
49- Bab: Erkek Musalli Secde Halinde Pazularını Açar ve Karının Uyluklarından Uzaklaştırır 1250[104]
75-....... Bana Bekr ibnu Mudâr, Ca'fer'den; o da Ġbnu Hurmuz'dan; o da Buhayne'nin oğlu Abdullah ibn Mâlik'ten tahdîs etti. (O, Ģöyle demiĢtir): Peygamber (S) namaz kıldığı zaman, secde esnasında koltuklarının aklığı görünecek derecede pazularının arasını açar (bedenini yerden uzak tutar)dı. Leys de: Bana Ca'fer ibn Rabîa bunun benzeri olan hadîsi tah dîs etti, demiĢtir 1251[105].
50- Bab: Musalli Namazda Ayak Parmaklarının Uçlarını Kıbleye Yöneltir
Bunu Ebû Humeyd es-Sâidî, Peygamber'den
1250[104] Bu bâb ve bundan sonraki bâb ayniyle unvanları ile birlikte Kitâbu's-Salât'ın 27. ve 28. bâblannda da geçmiĢtir. Ancak 27. babın hadîsinde küçük bir lâfız farkı, 28. bâbda ise üç hadîs vardı. 1251[105] Bu ta'lîki Müslim mevsûlen rivayet etti.
932
söylemiĢtir 1252[106].
51- Bab: Musalli Sucüdu Tam Yapmadığı Zaman
76........ Bize Mehdî, Vâsıl'dan; o da Ebû Vâil'den; o da Huzeyfe'den tahdîs etti. Huzeyfe (R), bir defasında rukû'unu ve sucû-dunu tam yapmayan bir kimse görmüĢ; o kimse namazını bitirince Huzeyfe ona: Sen namaz kılmıĢ olmadın, demiĢtir. Râvî Ebû Vâil dedi ki: Ebû Huzeyfe'nin Ģunu da söylediğini sanıyorum: Sen bu hâl üzere ölecek olsan, Muhammed (S)'in sünneti üzere olmayarak ölmüĢ olacaksın 1253[107].
1252[106] Ebû Humeyd'in bu hadîsi "TeĢehhüdde oturma sünneti.." unvanlı 14. bâbda mevsûlen gelecektir. 1253[107] Buhârî bu hadîsi aynı kitabın "Musallî sücûdu tam yapmadığı zaman? "unvanlı 38. babında da baĢka tarîkden az bir lâfız farkıyle rivayet etmiĢti. Açıklamalar Ġçin oraya bakılmalıdır.
933
52-Yedi Kemik Üzerine Secde Etmek Babı 1254[108]
77-.......(Ġbn Abbâs -R- Ģöyle demiĢtir:) Peygamber (S) yedi uzuv üzerine secde etmekle, saçları ve elbiseyi toplamamakla emrolundu. (O yedi uzuv:) Alın, iki el, iki diz ve iki ayaktır.
78-.......Bize ġu'be, Amr'dan; o da Tâvûs'tan; o da Ġbn Abbâs (R) 'tan tahdîs etti. Peygamber (S): "Bizler yedi kemik üzerine secde etmekle, elbise ve saçı (dürümü bozulmasın yâhud tozlanmasın diye) toplamamakla emrolunduk" buyurdu.
79-....... Bize Ġsrâîl, Ebû Ġshâk'tan; o da Abdullah ibn Yezîd el-Hatmî'den tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Bize yalancı olmayarak Berâ ibn Âzib (R) tahdîs edip Ģöyle dedi: Bizler Peygamber'in ardında
1254[108] Yedi kemikten maksad, yedi uzuvdur. Hadîsin bâzı rivayetlerinde yedi uzuv diye gelmiĢtir. Bu yedi uzuvdan her birinde çok kemik varsa da, bu, ba'zın hükmünü külle vermek nev'inden bir isimlendirmedir
934
namaz kılardık. Peygamber Semiallâhu limen hamideh dediğinde, Peygamber alnım yere koymadıkça, hiçbirimiz (secdeye varmak için) belini bükmezdi 1255[109]
53- Burun Üzerine de Secde Etmek Babı
80-.......Ġbn Abbâs (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) Ģöyle buyurdu: "Ben, biri alın - (alnını gösterirken) eliyle burnunu da iĢaret etti -, iki el, iki diz, iki ayak uçları olmak üzere yedi kemik (yâni yedi organ) üzerine secde etmek/e emrolundum. Namaz kılarken elbiseyi ve saçları (dürümü bozulmasın yâhud tozlanmasın diye) toplamaktan da nehyolundum" 1256[110].
1255[109] Bu hadîs az. bir lâfız farkıyle Kitâbu'l-Ezân'ın "Ġmâmın arkasında namaz kılan ne zaman secdeye varır" unvanlı 52. babında da geçmiĢti. Hadîsin buradaki baĢlığa delîl olan yeri, alnı yere koymayı ifâde eden cümlesidir. 1256[110] Bu hadîs ile benzerlerindeki sarahate binâen, yedi uzuv üzerine secde etmenin meĢru i yy etinde ittifak vardır. Bu uzuvlar metinden de anlaĢıldığı üzere yüz, dizler, eller (yânî ellerin içi), ayak uçları, yânî parmaklardır. Yüzden maksad alındır. Alın üzerine secde etmenin faziletinde ittifak vardır. Burunun bunda dâhil olup olmadığı hususunda görüĢ ayrılığı
935
54- Çamur İçinde İken de Burun Üzerinde Secde"Etmek Babı
81- Bize Mûsâ tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Hemmâm ibn Yahya, Yahya ibn Ebî Kesîr'den; o da Ebû Seleme'den tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Ben Ebû Saîd Hudrî'ye gittim de: Bizimle hurmalığa doğru çıkmaz mısın, orada konuĢalım? dedim. Çıktı. Râvîdedi ki: Ben ona Kadir Gecesi hakkında Peygamber'den iĢittiğini bana tahdîs et, dedim. O Ģöyle dedi: Rasûhıllah ramazânın ilk on gününde i'tikâf etti. Biz de O'nunla beraber i'tikâf ettik. Sonra O'na Cibril geldi de: Aradığın Ģey önündedir, dedi. Rasûlullah
vardır. Herhalde alın ile burun üzerine secde etmenin, en az, müstehâb olduğunda Ģiibhe yoktur. Diğer secde organlarına gelince, her iki elini, her iki dizini, her iki ayağını yere dayamak -bâzı âlimlere göre- vâcib olduğundan, bunlardan da herhangi organ dolayısiyle secdeyi bozan musaliînin namazı sahîh olmaz. Bâzı âlimlere göre ise bu organların yalnız birer cüz'ünü yere koymakla, farz yerine gelmiĢ olur. Elbise ile saçların namaz için yâhud namaz içinde toplanması mekruhtur. Bu kerâhat, tenzihi kerâlıattir. Binâenaleyh bunun namaz bozucu olmadığında. ittifak vardır.
936
ortadaki on gün için de i'tikâf etti. Bizler de O'nunla beraber i'tikâf ettik. Yine O'na Cibrîl geldi ve: Aradığın Ģey önündedir, dedi. Peygamber (S) ramazânın yirminci gününün sabahında ayağa kalktı, bir hutbe îrâd ederek Ģöyle buyurdu: "Peygamber'-le beraber kim i'tikâf ediyorsa (i'tikâf yerine) dönsün. Çünkü bana Kadir Gecesi gösterildi. Fakat sonra unutturuldum. Kadir Gecesi son on gün içindeki tek sayılı gecededir. Ben (ru'yâda) kendimi çamur ve su içinde secde eder hâlde gördüm ". Râvî dedi ki: Mescidin tavanı hurma ağacından idi. Biz gökde bir Ģey görmüyorduk. Akabinde bir bulut parçası geldi. Yağmura mazhar kılındık. Peygamber bize namaz kıldırdı. Ben Rasûlullah'ın alnı üzerinde ve burnunun ucunda çamur izini gördüm. Bu çamur ve su izi, Peygamber'in gördüğü rıT-yânın tasdiki, yânî te'vîlidir 1257[111].
1257[111] Buhârî bu hadîsi Namaz, Oruç ve Ġ'tikâf Kitâblan'nda uzun, kısa lâfızlarla ve değiĢik tarîklerden tahrîc etmiĢtir. Buradaki baĢlığa delil olan kısmı, yağmur çisentisinde kıldıkları namazda Peygamber'in alnı ile burnu üzerinde ıslaklık ve çamur izi görüldüğünü ifâde eden kısmıdır. Demek ki, hafîf yağmur ile ıslanmak, hafîf çamura bulanmak bile secdeye mâni' olmuyormuĢ
937
55- Elbisenin Düğümlenmesi ve Bağlanması
Ve namazda iken avret yerinin açılacağından korktuğu zaman, elbisesini kendine doğru toplayan, kimse babı 1258[112].
82-.......Sehl ibn Sa'd (R) Ģöyle demiĢtir: Ġnsanlar Peygamber (S) ile beraber namaz kılarlardı. Öyle hâlde ki, bâzıları bellerindeki futaları dar ve küçük oldukları için, boyunlarına bağlamıĢlardı. Bundan dolayı cemâate gelen kadınlara: Erkekler tamâmiyle doğrulup oturmadıkça baĢlarınızı secdeden kaldırmayınız, denilirdi.
56- Bab: Namaz Kılan Kimse Saçları Avuçlayıp Toplanmaz
1258[112] Buhârî bu baĢlıkla, biraz önce geçen elbise toplama yasağının zaruret hâli dıĢına hamledilmiĢ olduğunu iĢaret etmiĢtir. Metindeki gibi zaruret hâlleri, bu yasaklıktan ve kerâhatten müstesnadır. Bu hadîs Kitâbu's-Salât, "Elbise dar olduğu zaman?" unvanlı 6. bâbda da geçmiĢti
938
83-.......Ġbn Abbâs (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) yedi ke mik üzerine secde etmekle, (namaz kılarken) elbisesini ve saçlarını top lamamakla emrolundu 1259[113],
57- Bab: Namaz Kılan Kimse, Namaz İçinde Elbisesini Toplamaz
84-.......Bize Ebû Avâne, Amr'dan; o da Tâvûs'tan; o da Ġbn Abbâs'tan tahdîs etti. Peygamber (S): "Ben yedi Ģey üzerine secde etmekle emr olundum. Ben (namazda) saçları ve elbiseyi toplamam" buyurdu.
58- Secde Halinde Tesbih ve Dua Etmek
Babı
85-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S),
1259[113] Sarihler bunehiyde iki hikmet bulmuĢlardır: Saçlar olsun, elbiseler olsun mu-sâllî ile beraber secdeden hissedar olmak için. Yere değmesin diye saçlarını çem-renip, elbisesini toplayan kimse mütekebbire benzer bir hey'ete giriyor. Makaam ise hudû' ve huĢu' makaamıdır. Bir de Arablar'da âdet, saçları uzatıp salıvermektir; baĢ üzerine toplamak âdeti onlarda yoktur
939
rukû'unda ve sucûdunda Subhâneke Allâhumme, Rabbena ve bi-hamdike, Allâhumme ığfir it (-Ey bizim Rabb'imiz olan Allah, seni kendi havi ve kuvvetimle değil, hamde lâyık olan tevfik ve hidâyetinle sana mahsûs olan hamd ile tesbîh ederim. Yâ Allah, bana mağfiret et) demeyi çokça yapardı 1260[114]. ÂiĢe: Peygamber bunu demekle Kur'ân'm emrine imtisal ediyordu, dedi 1261[115].
59- Namazda İki Secde Arasında (Biraz) Beklemek Babı
86-....... Mâlik ibnu'l-Huveyris (R) arkadaĢlarına: Rasûlullah(S)'m namazını size göstereyim mi? dedi. Bunu söylerken henüz namaz vakti değildi. Mâlik ayakta durdu. Sonra rukû'a varıp
1260[114] Bu hadîs aynı kitabın "Rükû hâlinde duâ" unvanlı 42. babında geçmiĢti. Ġki babın hem baĢlıklarında, hem de hadisin metninde küçük lâfız farkı vardır. Tarîkleri de ayrıdır. Böylece ayrılık hâsıl olmuĢtur 1261[115] Peygamber'in yerine getirdiği Kur'ân emri en-Nasr Sûresi'ndeki "Rabbini hamd ile tesbîh et..." (1-3) emridir
940
tekbîr aldı. Sonra baĢını kaldırdı. Azıcık durduktan sonra secdeye vardı. Sonra baĢını kaldırıp azıcık durdu. Ve Ģeyhimiz Amr ibn Seleme'nin namazı gibi kıldırdı. Râvî Eyyûb Sahtiyanı dedi ki: Amr ibn Seleme, baĢkalarının yapageldiklerini görmediğimiz bir Ģeyi yapıyordu. Yânî üçüncü ile dördüncü rek'atlar arasında otururdu. Ebû Kılâbe rivayetine devam ederek, Mâlik'in Ģöyle dediğini haber verdi: Biz Peygam-ber'in yanma geldik ve bir müddet ikaamet ettik. Bize: "Ehlinizin yanına dönseniz-'Fulân namazı fulân vakitte, fulân namazı dafulân vakitte kılınız. Namaz vakti geldiğinde biriniz ezan okusun, en yaĢlınız size imâm olsun"' buyurdu 1262[116].
1262[116] Bu hadîs Kitâbu'l-Ezân'm "Seferde bir tek müezzin ezan okusun diyen kimse" unvanlı 17. ile "Kıraatte musâvî olduklarında en büyükleri Ġmâm olsun" un-vânlı 49. bâblarında geçmiĢti. Hadîsin buradaki baĢlığa delîl olan kısmı "sonra baĢını kaldırıp azıcık durdu" fıkrası ile "yânî üçüncü ile dördüncü rek'atlar arasında otururdu.." fık-rasıdır. Bu istirahat celsesi ki, birinci ile ikinci, üçüncü ile dördüncü rek'atlar arasında, secdeden baĢını kaldırdıktan sonra azıcık oturup, ondan sonra kalkmaktır. Daha evvel geçtiği gibi bu celseyi bâzı âlimler müstehâb sayıyor, bâzıla-. rı da tanımıyor. Geçen bâblardaki açıklamalara da bak.
941
87-.......el-Berâ Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S)'in rukû'u, iki secde arasındaki oturması birbirine takriben musâvî idi 1263[117].
88-.......Enes (R): Peygamber (S), bize nasıl namaz kıldırır idiyse, onu gördüğüm Ģekilde size namaz kıldırmaktan vazgeçmeyeceğim, dedi. Sabit ibn EĢlem el-Bunânî, namazın ta'rîfi olmak üzere Ģöyle dedi: Enes, sizi yaparken görmediğim bir Ģey yapardı: BaĢını rukû'dan kaldırdığı vakit, gören secde etmeyi unuttu diyecek kadar ayakta dururdu. Ġki secde arasında da yine gören unuttu diyecek kadar otururdu 1264[118].
1263[117] Bu hadîs aynı kitabın "RukÛ'u tamamlamanın sının.." unvanlı 40. babında geçmiĢti. Açıklamalar için oraya bakılmalıdır. 1264[118] Sabit el-Bunânî bu ifâdelerle Enes'in kavme ve celsesini ta'rîf etmiĢtir ki, o da Peygamber'in kavme ve celsesini tatbik ediyordu Bu hadîs de aynı kitabın "Rukû'den baĢını kaldırdığı zaman beden Uzuvlarının tamamen sakinleĢip yatıĢması" unvanlı 46. babında geçmiĢti. Açıklamalar için oraya bakılsın.
942
60- Bab: Namaz Kılan Kimse Secde Esnasında Kollarını Yere Yayıp Döşemez
Ve Ebû Humeyd: Peygamber (S) secde etti de ellerini yere yaymaksızın ve biribirine yanaĢtırmaksızin koydu, dedi 1265[119].
89-.......Bize ġu'betahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Katâde'den iĢittim, o da Enes ibn Mâlik'ten. Peygamber (S): "Secdede i'iidâl üzere bulununuz. Hiç biriniz kollarını (secde esnasında) köpeğin kolunu yayması gibi yaymasın" buyurdu 1266[120].
1265[119] Bu ta'lîk, iki bâb sonra gelecek olan "TeĢehhüdde oturma sünneti.." unvanlı 64. babın ikinci hadîsinin bir parçasıdır. 1266[120] Kollarını yere yaymaktan nehyolunmasındaki hikmet, nehyolunan hey'etin ten-bel ve namaza lâyıkıyle ehemmiyet vermeme hâline benzemesidir. Hâlbuki kolların kaldırılıp yanlardan uzakça tutulması tevazu' hâline daha münâsibi olduğu gibi, alnı yere dayamaya da dalia ziyâde hizmet eder. Herhalde kolları secdede yaymak mekruhtun Fakat bu, tenzîhî kerâhattir
943
61- Namazının Tek Rek'atlarında Olduğu Zamanlarda (Bir Müddet) Dümdüz Oturup, Sonra Ayağa Kalkan Kimse Babı
90-.......Bize Mâlik ibnu'l-Huveyris el-Leysî(R) haber verdi ki, kendisi Peyamber(S)'i Ģöyle namaz kılarken görmüĢtür: Peygamber namazının tek rek'atlarmda olduğu zamanlarda (bir müddet) dümdüz oturmadıkça (sonraki rek'at için) ayağa kalkmazdı 1267[121].
62- Bab: Namaz Kılan Kimse Rek'attan Kalktığı Zaman Yere Nasıl Dayanır?
91-.......Ebû Kılâbe Ģöyle demiĢtir: Mâlik ibnu'lHuveyris (R) bize geldi de, bizim Ģu (Basra'daki)
1267[121] Bu hadîs birinci ile ikinci, üçüncü ile dördüncü rek'atlar arasında istirahat oturuĢuna, yâni azıcık oturduktan sonra müteâkib rek'ata geçmek için ayağa kalkmaya âid olan rivayettir. Buna dayanarak bâzı âlimler bu celsenin müstehâblığına kaail olmuĢlar, bâzıları da bu celseyi ihtiyarlık ve za'f kaydıyle müstehâb görmüĢler, daha baĢkaları ise buna da kaail olmamıĢlardır. Geçen 59. bâbda da bu konuda bilgi verilmiĢti
944
mescidimizde bize namaz kıldırdı. Gelince: Namaz kılmak istemediğim hâlde sizlere namaz kıldıracağım. Lâkin sizlere Peygamber'i nasıl namaz kılar gördüğümü göstermek istiyorum, dedi: Eyyûb dedi ki: Ben, Ebû Kılâbe'ye: Mâ-lik'in namazı nasıl oldu (yânî nasıl kıldırdı)? diye sordum. Bizim Ģu Ģeyhimiz, yânî Amr ibn Seleme'nin namazı gibi dedi (ki o Ģeyh, birinci rek'atta sucûddan baĢını kaldırdıktan sonra ayağa kalkmadan evvel otururdu). Eyyûb: Bu Ģeyh, (i'tidâlden baĢka olarak her intikaalde) tekbîri tamamlar, ikinci secdeden baĢını kaldırdığında biraz oturur ve yere dayandıktan sonra ayağa kalkardı, dedi 1268[122].
63- Bab: Namaz Kılan Kimse İki Secdeden (Üçüncüye) Kalkarken Tekbir Alır
Abdullah ibn Zubeyr de kalkıĢında tekbîr alırdı 1269[123].
1268[122] ġafiî'ye göre sünnet olan, yere dayanarak kalkmaktır. Hanefîler'de bu dayanma sünnet değildir 1269[123] Ġbnu'z-Zubeyr'in bu fiilini Ġbn Ebî ġeybe sahîh bir
945
92-....... Bize Fulayh ibn Süleyman, Saîd ibnu'lHâris'ten tahdîs etti. O, Ģöyle demiĢtir: Ebû Saîd Hudrî (R) bize namaz kıldırdı da, bu namazda secdeden baĢını kaldırırken, (ikinci) secdeye varırken, bu secdeden baĢını kaldırırken, ikinci rek'attan ayağa kalkarken tekbîrleri açıktan aldı ve: Peygamber'i namazı böyle kılar gördüm, dedi 1270[124].
isnâdla mevsûlen rivayet etmiĢtir. 1270[124] Ġsmâîlî'nin et-Mustahrac'ındaki hadîsin sonunda tercemesi ile, "Ebû Saîd namazdan çıkınca ona: Senin kıldırdığın namaz hususunda insanlar ihtilâfa düĢtüler, denildi. Bunun üzerine Ebû Saîd, minberin yanında ayağa kalktı da cemâate hitaben: Vallahi kıldığınız Ģu namaz hakkında ihtilâf çıkmıĢ, çıkmamıĢ; hiç umurumda değil. Ben Rasûlullah(S)'ı namazı böyle kılar görürdüm, dedi" ziyâdesi de vardır ki, bu, Buhârî'deki metni daha ziyâde îzâh ediyor. Askalânî'nin dediği gibi, hadîste sözü edilen bu ihtilâf, namazda imâmın tekbîrleri açıktan söyleyip söylememesi hakkında vâki' olmuĢtu. Ġmrân hadîsinin Ģerhlerinden bilindiği üzere, Emevîler ile ta'ym ettikleri âmiller, Ġntikaalât tekbîrlerini cehren almazlardı. Ebû Saîd'in ihya etmek istediği sünnet unutulmuĢ ve cemâatten çoğunun meçhulü kalmıĢ olduğundan, tekbîrlerde cehr, sünnete uygun mudur, değil midir? diye ihtilâf vâki' olmuĢtur. Kulübü Sitte sahihleri Ġçinde bu hadîsi yalnız Buhârî tahrîc etmiĢtir. Buharı hadîsleri üzerine Mustahrac yazan Ġsmâîiî, baĢka bir tarîkten Ebû Saîd Hud-rî'nin namaz kıldırması sebebini naklediyor. Ma'lûm olduğu üzere Medîne'nin Emevîler tarafından vâlîsi olan Mervân ibnu'l-Hakem, Medîne'de
946
93-....... Bize Gaylân ibnu Cerîr, Mutarrıf'tan tahdîs etti. O, Ģöyle demiĢtir: Ben, Ġmrân ibn Husayn (R) ile birlikte (Cemel vak'asından sonra) Alî ibn Ebî Tâlib'in arkasında bir namaz kıldım. Emîru'l-Mü'minîn Alî, secdeye varırken, secdeden kalkarken, ikinci rek'attan kıyama kalkarken hep Allâhu Ekber diye tekbîr aldı. Alî namazdan selâm verip çıktığı zaman, Ġmrân benim elimden tuttu da: Yemîn olsun bu zât bize, Muhammed(S)'in kıldırdığı namazı kıldırdı - yâhud Ģöyle: Vallahi bu zât bana Muhammed'in namaz kıldın-Ģını hatırlattı -, dedi 1271[125].
64- Teşehhüdde Oturma Sünneti Babı
Ve Ümmü'd-Derdâ, namazında erkek oturuĢu
olmadığı zaman, yâhud bir özrü bulunduğu zamanlarda Ebû Hureyre'yi namaz kıldırmak üzere kendine nâib nasb edermiĢ. "Bir defa Ebû Hureyre hastalandı, yâhud hazır değildi. Bize namazı Ebû Saîd kıldırdı. Namaza baĢlarken, rukû'a varırken, secdeye giderken..." diye söze baĢlıyor. 1271[125] Bu hadîs kısa ve uzun lâfızlarla aynı kitabın "Tekbîrin sücûdda tamamlanması" ve "Tekbîrin rukû'da tamamlanması" unvânlarıyle geçen 35. ve 38. bâblarında da geçmiĢti. Açıklamalar için oralara bakılmalıdır
947
hey'etinde otururdu; kendisi de bir fakîhe idi 1272[126]
94-.......Abdullah ibn Umer'in oğlu Ģöyle haber vermiĢtir: Kendisi, Abdullah ibn Umer'in namazda teĢehhüd için oturduğunda bağdaĢ kurduğunu görmüĢ. (Abdullah dedi ki:) Ben de babam Abdullah ibn Umer gibi bağdaĢ kurdum. Ben o günlerde yaĢça küçüktüm. Babam Abdullah ibn Umer beni bu oturuĢtan nehy etti ve: Namazdaki sünnet ancak sağ ayağını dikmen, sol ayağını da bükmendir, dedi. Oğlu ona: Sen bunu yapıp duruyorsun, deyince; Ġbn Umer: (Evet, yapıyorum) çünkü ayaklarım beni taĢımıyor, cevâbını vermiĢtir 1273[127].
1272[126] Buhârî Ümmü'd-Derdâ'nın bu oturuĢunu ei-Târîhu'sSctgîr'mde Mekhûl'den mevsûlen rivayet etmiĢtir. Bunu Ġbn Ebî ġeybe de rivayet etmiĢtir 1273[127] Bir fiilin sünnet oluĢuna sahâbînin Ģahadet etmesi, Peygamber'in bu hususta ya sözünü iĢitmiĢ, yâhud fiilini görmüĢ olduğuna delâlet eder ki, bir merfû' hadîs hükmündedir. Namazda otururken sağ ayağı dikip sol ayağı bükmek sünneltir. Sünnetin bu kadarı sabit olduktan sonra oturuĢun sıfatı hakkında ihtilâf edilmiĢtir. Bâzı insanlar erkek oturuĢu ile kadın oturuĢu arasında ayrılık görürler. Buhârî bâb baĢlığında Ümmü'd-Derdâ'nın namazda teĢehhüdde erkek gibi oturduğunu rivayet etmekle berâber,'Ümmü'd-Derdâ'nın bir fakîhe olduğu kaydım ilâve et-mesĠ, oturuĢlarda erkek ile kadın
948
95- Bize Yahya ibn Bukeyr tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize el-Leys, Hâlid'den; o da Arar ibn Halhala'nın oğlu Muhammed'den; o da Amr ibn Atâ'nın oğlu Muhammed'den tahdîs etti. H Ve yine bize el-Leys ibn Sa'd, Yezîd ibn Ebî Habîb'den ve Yezîd ibn Muhammed'den; onlar da Muhammed ibn Amr ibn Halhala'dan; o da Muhammed ibn Amr ibn Atâ'dan tahdîs etti. Muhammed ibn Atâ Ģöyle demiĢtir: Peygam-ber'in sahâbîlerinden bir takım zevat ile beraber otururken, Peygam-ber'in namazını konuĢtuk. Ebû Humeyd es-Sâidî Ģöyle dedi: Rasûlullah'm namazını en iyi belleyeniniz ben idim. Ben O'nu görürdüm ki, iftitâh tekbîrini aldığında ellerini omuzlan hizasına getirir. (Sonra Kur'ân'dan bir mikdâr okurdu). Rukû'a vardığında elleriyle dizlerini tutardı. Sonra belini (kamburlaĢtırmadan) büker, baĢını kal
arasında fark gözetmemek mezhebine mail olduğunu iĢ'âr eder. Seleften bâzıları kadın hakkında sünnet bağdaĢ kurmak olduğunu söylemiĢ; bâzıları da yalnız nafile namazlarda bağdaĢ kurmasını tecvîz etmiĢtir. Herkese göre nafile namazda ve yalnız hasta hakkında farzda bağdaĢ kurmanın cevazında, âlimler arasında ihtilâf vardır.
949
dırdığında kemiklerinden her biri yerli yerine gelinceye kadar doğrulur. Secde ettiğinde kollarını yere yaymaksızın ve biribirine yanaĢtırmaksızın koyup, ayaklarının parmaklarını kıbleye karĢı getirir. Ġlk iki rek'at baĢında (teĢehhüd için) oturduğunda, sol ayağının üzerine oturup sağ ayağım diker 1274[128]. Son rek'atta oturduğunda ise, sol ayağını ileri alıp ve diğerini dikip, mak'adesi üstüne oturur idi 1275[129]. elLeys ibn Sa'd da, Yezîd ibn Ebî Habîb'den; Yezîd ise Muhammed ibn Halhala'dan; Ġbnu Halhala ise Ġbn 1274[128] Sol ayağın üzerine oturup sağ ayağını dikmeye "iftirâĢ" denir. Tahâvî'nin rivayetinde teĢehhüd hey'eti hakkında tafsîlâf fazladır. Orada Ģöyle deniliyor: "Sonra oturup sol ayağını iftirâĢ etti, yânî altına aldı. Sağ ayağının üslünü kıbleye karĢı getirdi. Sağ avucunu sağ dizinin üzerine ve sol avucunu sol dizinin üzerine koydu. Ve ġahadet Kelimesi'ni telâffuz ederken parmağı ile iĢaret elti". 1275[129] Mak'ade üzerine bu oturmaya "teverruk" denir. Bu hadîsin Ebû Dâvûd'daki rivayetinin sonunda: Ahmed Ġbn Hanbel rivayetinde Ģu ziyâde vardır: Ebû Humeyd ile birlikte o mecliste hâzır bulunan sahâbîler: Doğru söylüyorsun, Rasûlullah iĢte böyle namaz kılardı, dediler" ziyâdesi vardır ki, kıssanın bu fıkrası Buhârî'de yoktur. Ebû Humeyd'Ġn rivayet ettiği bu hadîs, bu suretle pek ziyâde ehemmiyet kazanıyor. Zîrâ takriben on sahâbînin daha tasdîkına mazhar oluyor. Bu hadîs, birinci ve ikinci oturuĢ arasında oturuĢça fark gözetenler ile gözetmeyen Ebû Hanîfe arasındaki dayanaklardan biridir. ġafiî ile o tarafta kalan birçok fakîhler, birinci oturuĢta yalnız iftirası, ikinci oturuĢta ise teverrukü sünnet addederler.
950
Atâ'dan iĢitmiĢtir. Ebû Salih, el-Leys ibn Sa'd'dan "Kullu fakaarin" Ģeklinde söyledi. Ve Abdullah ibnu'lMubârek, Yahya ibn Eyyûb'dan söyledi. O Ģöyle demiĢtir: Bana Yezîd ibnu Ebî Habîb tahdîs etti. Ona da Muhammed ibn Amr "Kullu fakaarin (= Her sırt kemiği)" Ģeklinde tahdîs etmiĢtir'.1276[130]
65- Peygamber (S) İkinci Rek'attan Üçüncü Kalktığı ve Geriye Dönmediği İçin, Birinci Teşehhüdü Vacib Görmeyen Kimse Babı
96-....... ez~Zuhrî Ģöyle demiĢtir: Bana Abdulmuttalib oğulları'nın azadhsı olan Abdurrahmân ibn Hürmüz tahdîs etti. Ve Zuhrî bir kerre de Rabîa ibnu'l-Hâris ibn Abdilmuttalib'in azadhsı diye söyledi (ki bu iki nisbet arasında münâfât yoktur). Ezd ġenûe'den ve Abdu Menâf oğulları'nın halîflerinden olan Abdullah ibn Buhayne —ki Pcy-gamber'in
1276[130] Buhârî buradaki isnâdlarla, bu hadîste vâki' olan an'anelerin semâ menzilesinde olduğunu ifâde etmek istemiĢtir (Kastallânî).
951
sahâbîlerinden idi— Ģunu nakletti: Peygamber (S) bir defa onlara öğle namazı kıldırmıĢ. Bu namâzda'ilk iki rek'attan sonra teĢehhüde oturmaksızın (secdeden üçüncü rek'ata) kalkmıĢ. Ġnsanlar da O'na uyarak birlikte ayağa kalkmıĢlar. Namazı bitirip de -halk,selâm vermesini bekledikleri sırada- oturduğu yerde tekbîr alıp, selâm vermeden (yanılmaktan dolayı) iki kerre secde etmiĢ ve sonra selâm vermiĢtir 1277[131].
66- (Üç ve Dört Rek'atlı Namazlarda) Birinci Oturuşta Teşehhüd Okumak Babı
97-.......Abdullah ibnu Mâlikin ibnu Buhayne (R) Ģöyle demiĢtir: Bir kerre Rasûlullah bizlere öğle namazı kıldırdı. Üzerinde oturmak vazifesi varken ayağa kalkiverdi. Nihayet namazının sonunda bulunduğu zaman oturduğu yerden iki secde yaptı 1278[132]. 1277[131] Bu lassayagöre ilk teĢehhüdün mahalli olan birinci oturuĢun terki üzerine nok-- sanın yanılma secdesi ile bütünlenip telâfi edilmesi, birinci teĢehhüdün farz olmadığına delîl sayılmıĢtır. Nitekim cumhur kavli budur 1278[132] Yânî selâmdan önce ve teĢehhüdden sonra iki secde
952
67- Sonuncu Oturuşta Teşehhüd Okumak
Babı
98-.......Abdullah ibn Mes'ûd (R) Ģöyle dedi: Peygamber'in arkasında namaz kıldığımız vakitlerde'es-âm« ala Cibnyle ve Mîkâ-îyle, es-Selâmu alâfulânin vefulânin {Cibril'e ve Mikâîl'e selâm olsun. Fulân ve fulân meleklere selâm olsun) derdik. Rasûlullah (S) bize döndü de Ģöyle buyurdu: "Selâm Allah'ın kendisidir 1279[133]. Herhanginiz namaz kıldığında et-Tahıyyâtu liĠlâhi ve's-salâvâtu ve'ttayyıbâtu. es-Selâmu ateyke eyyuhen-nebiyyu ve rahmetu Ġlâhi ve be-rekâtuhu. es-Selâmu aleynâ ve alâ
yaptı. Bu hadîste "Üzerinde oturma vazîfesi varken ayağa kalkıverdi" dediği Ġçin, bâzı âlimler bunda vu-cûba bir iĢ'âr vardır, demiĢlerdir. et-teĢehhüd; tefa'ul vezninde, namaz oturuĢunda ġehâdet KelimelerĠ'ni müĢ-temil olan "Tahıyyât"ı okumak ma'nâsınadır ki, Ģer'î bir vazı'dır (Kaamûs Ter.). 1279[133] Buhârî'nin diğer rivayetinde hadîs es-Selâmu alâ'llâht fıkrasını ihtiva ediyor. Selâm, Allah'ın güzel isimlerinden olunca, es-Selâm alâllah, es-Selâm alâ's-Selâm takdîrinde olmuĢ oluyor ki, selâmın ma'kûl vechi kalmaz. Peygamber bu se-beble "Selâm Allah'ın kendisidir" (Yânî, O'na selâm gerekmez) buyurmuĢtur.
953
ibâdillâhVs-sâtthıyn (Tahiyyetler Allah'a dönücü ve O'na mahsûstur. Salâvât Allah içindir; tayyibât da O'na mahsûstur. Ey Peygamber, selâm, Allah'ın rahmeti ve bereketleri Senin üzerine olsun. Bize ve Allah'ın sâlih kullarına selâm olsun), desin 1280[134]. Zîrâ bu ibâdu'llâhVs-sâlihıyni dediğinizde, gökte olan ve yerde olan hersâlih kula râcV olmuĢ olur. (Bundan sonra da:) EĢ-hedu en lâ ilahe üle'llâh ve eĢhedu enne Muhammeden ahduhu ve rasûluhu (ġehâdeî ederim ki, Allah'tan baĢka hakk ma'bûd yoktur. Yine Ģehâdet ederim ki, Vluhammed O'nun kulu ve elçisidir), deyiniz" buyurdu.
1280[134] Bundan sonraki ibare "Veala ibâdi'ilâhî'ssâlihıyn"lafzıyla selâm etmenin diğer lâfızlara neden üstün olduğunu beyân eden bir ara cümledir. Yoksa "Ve ala Ġbâdillâhi's-sâlihıyn "den sonra hemen teĢehhüd gelir. Nitekim bâzı rivayetlerde bu ara cümlesi kelâmın sonuna ve teĢehhüdden sonraya alınmıĢtır. Bu rivayette.bu sözün araya girmesi râvîlerden birinin tasarrufu gibi görünüyor. Peygamber'in "es-Selâmıt alâ Cibrîyle ve Miköîyle, es-Selâmu alâfulanın ve falanın" diyerek melek isimlerini saymaktan vazgeçirmek için Öğrettiği bu mübarek lâfız, Peygamber'in cevâmi'u'I-kelîm sözlerinden biridir. Farzı muhal sahâbîler ömürleri oldukça birer birer melâike isimlerini saysalardı, yine melâi-kenin çoğu açıkta kalacaktı. Bu lâfız ise bütün melekleri Ģâmil olduğu gibi, Peygamberler Rasüiler, Sıddîklar, hulâsa sâlih olan kulların hepsini de Ģâmildir
954
68- (Teşehüdden Sonra) Selamdan Önce Dua Etmek Babı
99-.......Bize Urveibnu'z-Zubeyr, Peygamber'in zevcesi ÂĠĢe'den haber verdi. ÂiĢe (R) ona Ģöyle haber vermiĢtir: Rasûlullah (S) namazın içinde (yânî sonunda) 1281[135]: "Allâhumme innî eûzu bike miti azâbVl-kabri. Ve eûzü bike min fitnetVl-MesîhVdDeccâl Ve eûzu bike mine'l-mahyâ vel-memâti. Allâhumme innî eûzu bike mine1-me'semi velmağrami ( Yâ Allah, ben kabir azabından Sana sığınırım. Dec-câl Mesih fitnesinden de Sana sığınırım. Hayâtın ve ölümün fitnelerinden de Sana sığınırım. Yâ Allah, ben günâh iĢlemekten ve borçlu olmaktan da Sana sığınırım)" diye duâ ederdi. Bir sözcü kendisine: 1281[135] Fi's-Salât = Namazda" demekle, namazın hangi rüknünde bu duanın okunacağı kat'î olarak büinemese de duâ yerinin namazın sonunda teĢehhüdden sonra selâmdan evvel olmak lâzım geleceği aklî karinelerden baĢka bâzı haberler ile de sabit oluyor. Nitekim bundan sonraki bâbda zikredilecek bu hadîsin diğer rivayetinin sonunda "Sonra dilediği duayı seçer" buyurulmuĢtur. Hadîsler birbirini tefsir edicidir. Binâenaleyh duâ yerinin son teĢehhüdden sonrası olduğu taayyün ediyor. Bu konuda baĢka hadîsler de vardır.
955
Borçtan Allah'a sığınmayı neden çok söylüyorsun? dedi. Bunun üzerine Peygamber:« borçlandığı vakit söz söyler de yalan uydurur; söz verir de sözünde duramaz" buyurdu 1282[136]. Yine ez-Zuhrîden: ġöyle demiĢtir: Bana Urve haber verdi ki, ÂiĢe: Ben Rasûlullah'tan, namazının içinde Deccâl fitnesinden Allah'a sığınmakta olduğunu iĢittim, demiĢtir. Muhammed ibn Yûsuf Ģöyle dedi: Ben Halef ibn Âmir'den iĢit-tim;,o, Ģeddesiz el-Mesîh ile ĢeddelenmiĢ el-Messîh isimleri hakkında: Bu ikisi arasında hiçbir fark yoktur; bunların biri îsâ aleyhi's-selâm, diğeri de Deccâldir, diyordu 1283[137].
1282[136] Mesîh.îsâ ibn Meryem'e de, Deccâl'e de denir. Lâkin ikincisi dâima Deccâl kay-dıyle birinciden ayırdedilir. Deccâl'e Mesîn denilmesi, kendisinden hayır silindiği, yâhud gözlerinden biri silik olup tek gözlü olduğu, yâhud yeryüzünü kısa zaman içinde dolaĢacağı içindir. Meryem oğlu îsâ'ya Mesîh denmesi hakkında türlü türlü vecihler beyân edilmiĢ ise de, kelimenin Ġbrânîce "MeĢîha"dan alındığına dâir olan vecih, hepsinden kuvvetli görünüyor. 1283[137] Buhârî bu fıkrada, o zâtın Mesîh ve Messîh isimleri arasında fark görmediğini hikâye ediyor. Bu iki isim arasında fark olduğu görüĢleri de vardır.
956
100-....... Bize el-Leys, Yezîd ibn Ebî Habîb'den; o da Ebu'l-Hayr'dan; o da Abdullah ibn Amr'dan; o da Ebû Bekr es-Sıddîk'dan tahdîs etti. Ebû Bekr, Rasülullah'a: Bana bir duâ öğret de, namazımın içinde (yânî sonunda) onunla duâ edeyim, demiĢ. RasûluIIah da: "Allâhumme innî zalemtu nefsi zulmen kesîran. Ve lâ yagfiru'z-zunûbe illâ ente. Fağfir lî ıhağfiraten min indike ve'rhamnî. Ġnneke ente'l-gafûru'rrahîmu (—Yâ Allah, Ģübhesiz ben kendime çok zulüm ettim. Günâhları mağfiret edecek de ancak sensin. Öyle ise kendi rahîmiyyet katından gelen bir mağfiret ile bana mağfiret ve bana rahmet eyle. ġübhesiz ki. Gafur ve Rahîm, ancak Sen'sin), de" buyurdu 1284[138].
1284[138] Bu hadîsi sahâbî sahâbîden rivayet etmiĢtir. Bundan dolayı da hadîscilerden kimi Abdullah ibn Amr'ın müsnedinde, kimi ise Ebû Bekr'in müsnedinde zikretmiĢlerdir. Hadîste taleb, niyaz ve rahmetle ikmâl ediliyor. Ve-duâ Allah'ın Gafûriyet ve Rahîmiyetine Ġltica ile sona erdiriliyor, ki bu mübarek duanın cevâmi'u'l-kelimden olduğuna Ģübhe yoktur. Zîrâ kul, büyük ve çok zulüm sahibi olmak gibi taksîrâtınm kemâlini i'tirâf etmekle beraber, mağfiret ve rahmetten ibaret olan in'âmın kemâlini de taleb ediyor. Mağfiret, cehennem ateĢinden uzak bırakılmak, rahmet de cennete girdirilerek Rabb'a nazardan hissedar kılınmaktır. Ne saadet! Ne büyük kurtuluĢ ve zafer!
957
69- Teşehhüdden Sonra (Selamdan Önce) Vacib Olmaksızın Tercih Olunacak Dua Babı
101-.......Bana ġakîk, Abdullah ibn Mes'ûd'dan tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Bizler Peygamber'in beraberinde namaz içinde bulunduğumuzda, es-Selâmu ala Ġlâhi min ibâdihi, esSelâmu alâfulânin vefulânin (= Allah'a kullarından selâm olsun. Fulân ve fulân meleklere de selâm olsun) der idik. Peygamber (S) bize: 'Allah'a selâm olsun demeyin. Çünkü Selâm, Allah'ın kendisidir. Lâkin Ģöyle deyiniz: Et-Tahıyyâtu ve's-salâvâtu ve't-tayyibâtu. EsSelâmu aleyke eyyuhen-nebiyyu ve mhmetullahi ve berekâtuhu. es-Selâmu aleynâ ve alâ ibâdVllâhVssâlihıyn. Zîrâ sizler bu Ġbâdi''llâhi''s-sâlihıyn "ı söylediğiniz zaman, gökte olan her kula -yâhud gök ile yer arasındaki her sâlih kula- râci' olmuĢ olur. (Sonra da:) EĢhedu enlâ ilahe ille'l-lâh ve eĢhedu enne Muhammeden abduhu ve rasûluhu deyiniz. Sonra musallîen çok beğendiği duayı seçer de onunla niyazda
958
bulunur" buyurdu 1285[139].
70- Namazı Kılıp Tamamlanıncaya Kadar Alnını ve Burnunu Eliyle Silmeyen Kimse Babı
Ebû Abdillah el-Buhârî: Ben el-Humeydî'yi gördüm ki, o musallînin namaz içinde iken alnını elle mesh edip silemiyeceğine bu gelecek hadîsle ihticâc ediyordu, dedi.
102-....... Bize HiĢâm, Yahya'dan; o da Ebû Seleme'den tahdîs etti. O, Ģöyle demiĢtir. Ben (Kadir gecesini) Ebû Saîd'e sordum. O, Ģöyle dedi: Ben RasûluIIah (S)'ı su ve çamur içinde secde eder hâl-ile gördüm. Hattâ (namazdan çıktığımızda) Rasûlullah'ın alnında çamur izini gördüm 1286[140].
1285[139] Buradaki "Sonra en çok beğendiği duayı seçer" ta'bîri, duaların vâcib olmayıp, mcndûb olduğuna delâlet etmiĢtir. TeĢehhüdden sonra Peygamber'e salât okumak ġafiî'ye göre vâcibdır. Bâzılarına göre ise bu da mendûbdur 1286[140] Peygamber unutarak yâhud da ru'yâsının tasdiki için bilerek burnundan çamur izini silmemiĢti. Ġnsanlar görsün de bu gecenin o gece olduğunu istidlal etsinler diye. Peygamber'in bunu hissetmemiĢ olması yâhud cevazını beyân için bilerek
959
71- (Namazın Sonunda) Selam Vermek
Babı
103-.......Bize ez-Zuhrî, Hind bintu'I-Hâris'ten tahdîs etti. Ümmü Seleme (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) :namâzdan- selâm verdiğinde, selâmını tamamladığı zaman kadınlar hemen kalkarlar , Rasûlullah da ayağa kalkmadan evvel azıcık dururdu 1287[141]. Ġbn ġihâb Ģöyle demiĢtir: Öyle sanıyorum ki Allah en iyi bilendir-Rasûlullah'ın bu bekleyip
terketmiĢ olması da muhtemildir. Müellif Buhârî bu ihtimâllerden dolayı bu husustaki iĢi, bununla istidlal eden Humeydî'ye muvafakat veya muhalefette müc-tehide bırakıp, hüküm vermemiĢtir. Bu hadîs, daha geniĢ olarak aynı kitabın "Çamur içinde iken de burun üzerinde secde etmek" unvanlı 54. babında da geçmiĢti. 1287[141] Namazdan çıkmak için selâmın farz veya sünnet olduğu mes'elesinde görüĢler ayrılmıĢtır.'Mâlik, ġafiî ve Ahmed ibn Hanbel'e göre selâm rükündür; namazdan cüzdür; namaz onunla tamâm olur. Selâm vermedikçe namazdan çıkmak caiz değildir. Ebû Hanîfe'ye göre bir rivayette vâcib, diğerinde sünnettir. Bu hadîs, Peygamber'in namazdan çıkmak için selâma devam ettiğini iĢ'âr edicidir. Buna delâlet eden diğer hadîsler de çoktur. "Sallû kemö raeytuınûnî usalli" hadîsiyle ise, bu kat'î olarak sabittir
960
eğlenmesi, kadınlar, cemâatin namazdan çıkmıĢ olanları kendilerine yetiĢmezden evvel savuĢmuĢ bulunsunlar içindir 1288[142].
72- Bab: İmamla Namaz Kılan Kimse İmam Selam Verirken Selam Verir
Ve ibn Umer, imâm selâm verdiği vakit, arkasında olanların hemen selâm vermelerini müstehâb görürdü 1289[143].
104-... Itbân (R): Biz Peygamber'le birlikte namaz kıldık. 0 selâm verdiği vakit, biz de selâm verdik, demiĢtir 1290[144].
1288[142] Bu sözden Peygamber'in, kadınların mescidden çıkmalarına vakit bırakmak için biraz beklediği anlaĢılıyor 1289[143] Ġbn Umer'in bu haberini Ġbn Ebî ġeybe ma'nâsıyle rivayet etmiĢtir. 1290[144] Bu hadîs, evvelce daha mufassal bir lâfızla Kitâbu'sSalât'm 46. babında geçmiĢti. Buhârî bunu Sahîh 'inin on yerden fazla yerlerinde tahrîc etmiĢtir. Burada Buhârî'nin bu hadîsten çıkarmak istediği hüküm, me'mûmun -duâ ve diğer Ģeylerle meĢgul olarak- selâmını imâmın selâmından sonraya bırakmaması müstehâb olduğudur. Ġbn Umer'in haberini de bunun için rivayet etmiĢtir.
961
73- İmamın Selamına Karşılık (Olmak Üzere Üçüncü Bir) Selâmı Tekrar Etmeyen ve Namazın İki Selâmı İle İktifa Eden Kimse Babı
105-....... Bize Ma'mer, ez-Zuhrî'den haber verdi. O, Ģöyle demiĢtir: Bana Mahmûd ibnu'r-Rabî haber verdi ve Rasûlııllah'ı hatırladığını, evlerinde bulunan bir kovadan ağzına su alıp püskürdüğünü hatırladığını söyledi. Bu Mahmûd Ģöyle dedi: Ben Itbân ibn Mâlik el-Ensârî'dcn sonra Salim oğullan'nın birinden iĢittim. Itbân Ģöyle dedi: Ben kendi kavmim olan Salim oğullan'na namaz kıldırır Ġdim. Peygambcr'e geldim de: Gözlerimi inkâr eder oldum. SelĠer benimle kavmimin mescidi arasında engel oluyor. Gönlüm arzu etti ki, Sen bize gelsen ve benim evimde bir yerde namaz kıldırsan, ben de o yeri bir mescid edinsem, dedim. Rasûlullah: "ĠnĢâallah (bunu)yaparın?" dedi. Ertesi sabah Rasûlullah, beraberinde Ebû Bekr olarak, gündüz Ģiddetlendikten sonra bana geldi. Peygamber içeri girme izni istedi. Ben de izin verdim. Eve girdiğinde oturmadı, hemen:
962
"Evinizin neresinde namaz kıldırmamı isliyorsun?" dedi. Akabinde Itbân Peygambere, namaz kıldırmasını arzu ettiği münâsib bir yeri gösterib iĢaret etti. Orada Peygamber namaza durdu. Biz de arkasında saff olduk. Selâm verdiği vakit, biz de selâm verdik 1291[145].
74- Namazdan Sonra Zikr (Etmek) Babı
106-.......Ġbn Abbâs (R) Ģöyle haber vermiĢtir: Ġnsanlar farz namazdan çıkınca yüksek sesle zikretmek
1291[145] Buhârîbu hadîsi Kitâbu's-Salât, "Evlerde mescidler..." unvanlı 46. bâbda, küçük Ġâfiz farkıyle ve ayrı tarîkten rivayet etmiĢti. Hadîsin buradaki baĢlığa dciîl olan yeri, son cümlesidir. Namazdan çıkmak için kaç kerre selâm verilir? Bu selâmlar ikidir. Birçok hadîslerde bildirildiği üzere musallî bir kerre sağ tarafına yanağın akı görıinün-ceye kadar dönüp "es-Selâmu aleyküm ve rahmetullah", bir kerre de sol tarafına yine yanağın akı görününceye kadar dönüp "es-Selâmu aleykıım ve rahmetullah" der. Namazdan çıkarken selâmın sünnet olan lâfzı iĢte budur. Peyganıber'in baĢka lâfız ile selâm verdiğini rivayet eden yoktur. Mâlikîler imâma selâmı redd olmak üzere, muktedînin kıbleye yönelerek üçüncü bir selâm daha vermesini müstehâb görürler. Buhân muktedînin üçüncü selâmı vermeksizin yalnız iki selâm Ġle yetineceğine delîl olmak üzere, bu Itbân ibn Mâlik hadîsini buraya getirmiĢtir. Buhârî, bilindiği üzere, mes'elede ayrı görüĢler olduğu zaman baĢlığı kesin hüküm ver-miyecek bir ifâde ile yazıyor.
963
(tâ) Peygamber (S)'in zamanında var idi. Yine aynı senedle Ġbn Abbâs: Ben bu sesi iĢitir iĢitmez, bununla {yânî zikr seslerinin yükselmesiyle) insanların namazdan çıktıklarını bilirdim, demiĢtir 1292[146].
107- Bize Alî ibnu Abdillah haber verip Ģöyle dedi: Bize Sufyân (ibn Uyeyne) tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Amr (ibn Dînâr) tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Ebû Ma'bed, Ġbn Abbâs'tan haber verdi. Ġbn Abbâs (R): Ben Peygamber (S)'in namazı bitirdiğini tekbîrden anlardım, demiĢtir. Alî ibnu'l-Medînî dedi ki: Bize Sufyân, Amr'dan tahdîs etti. Amr ibn Dînâr: Ebû Ma'bed, Ġbn Abbâs'm 1292[146] Seleften bâzıları farz namazdan sonra tekbîr ile Allah'ı anmakla sesi yükseltmenin müstehâb olduğuna bu hadîsle istidlal etmiĢlerdir. Zîrâ Ġbn Abbâs, Peygamber zamanında yapılan bir Ģeyi haber veriyor ki, bu merfü' haber hükmündedir. Hâlbuki mezheb imamları tekbîr ve zikr ile ses yükseltmenin müstehâb olmadığında müttefiktirler. Yalnız müteahhırînden Ġbn Hazin bunu müstehâb görüyor. Ġmâm ġafiî, bu hadîsi Peygamber'in dâima yapmayıp bâzı kerreler sahâbîlerine zikrin keyfiyyetini öğretmek için cehren zikretmiĢ olduğuna hamledip, namazdan çıktıktan sonra imâmın da me'mûmun da gizlice zikretmelerini ve öğretme maksadı bulunursa, öğretmek için açıktan edilip sonra gizlenmesini tercîh etmiĢtir.
964
azadlı kölelerinin en doğru söz-lüsüdür, demiĢtir. Alî ibnu'l-Medînî: Ebû Ma'bed'in ismi Nâfiz'dir, dedi 1293[147].
108-.......Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir: Fakirler Peygamber'e geldiler de: Servet sahihleri en yüksek dereceleri ve devamlı ni'meti alıp gittiler. Onlar bizim kıldığımız gibi namaz kılıyorlar, bizim oruç tuttuğumuz gibi oruç tutuyorlar. Onların artık malları var da onunla hacc ediyorlar, umre yapıyorlar, cihâd ediyorlar, sadaka veriyorlar, dediler. Peygamber (S) Ģöyle buyurdu: "Size bir Ģey haber vereyim mi ki, siz, onu yaptığınız takdirde hem (bu hususlarda) sizi geçmiĢ olanlara yetiĢesiniz, hem de sizden sonraya kalanlardan hiçbir kimse size yetiĢemesin 1294[148]? Ve içlerinde bulunduğunuz cemâat içinde en hayırlı
1293[147] Buhârî bunu Alî ibnu'I-Medînî'den; o da Sufyân ibn Uyeyne'den; o da Amr ibn Dînâr'dan olarak nakletmekle, bu Ebû Ma'bed hadîsinin sıhhatinde ta'n yapılamiyacağını, Ebû Ma'bed'in âdil bir râvî olduğunu, çünkü bunu Ahmed de Müsned'inde rivayet ettiğini... iĢaret etmiĢtir 1294[148] "Sizlerden sonraya kalanlar.."dan maksad, bu öğreteceğim zikri yapmayıp, derecelere nail olmakta geri kalanlar demektir
965
(ümmet) siz olasınız 1295[149]? Meğer ki (onların içinde size tavsiye ettiğim amelin) benzerini yapan biri bulunsun 1296[150]. Her farz namazdan sonra otuzüç kerre tesbîh eder, tahmîdeder, tekbîr alırsınız'1. Râvî dedi ki: Aramızda ihtilâf ettik: Bâzımız otuz üç kerre tesbîh, otuz üç kerre tahmîd eder, otuz dört kerre tekbîr alırız, dedi. Bunun üzerine (sormak için) yanına döndüm. O: Subhânallâhı, vel-hamdulVllahi ve Allâhu Ekber ta'bîrlerinden her biri otuz üçer oluncaya kadar 1295[149] En hayırlı olmakla vasıflanan ümmet, sadaka veren zenginlerle zikreden fakîr-lerin toplamı olmak daha uygundur. Bu hayriyyet, yalnız zikredici fakîrlere tahsîs edilirse, zikrin sadakadan mutlaka efdal olduğuna hükmetmek lâzım gelir ki, bu dâima böyle olmaz 1296[150] Bu istisna hükmünce, öğreteceğim zikirleri yapan zenginler, sizlerin aĢağısında kalmamıĢ olurlar demek gibidir. Bu takdîrce istisna edilen zenginler, Ģikâyet eden fakîrlere ya musâvî, ya onlardan efdal olmuĢ olurlar. Bundan da zikredici zenginlerin, zikredici fakirlerin -hiç değilse- aĢağısında olmadıkları istidlal olunur. Fakîrlere tesliyyet verici olan Peygamber'in bu öğretmesinden maksad, mutlaka zenginleri fakirlerin aĢağısında bırakmak değil, mâlî kudretleriyle yetiĢe-miyecekleri sevâblara, en yüksek derecelere ve devamlı nĠ'mete kolaylıkla yetiĢebilmelerinin yolunu göstermektir. Çünkü "Bu Allah'ın bir fadlıdır ki, onu kime dilerse ona verir" (el-Mâide: 54; eĠ-Hadîd: 21; el-Cumua: 4). "Allah'ın kiminizi kiminizden üstün kılmaya vesile yaptığı Ģeyleri temenni etmeyin...'1 (en-Nisâ: 31)âyetindeki nehiy ise, husulü mümkin olmayan Ģeyleri temenni hakkındadır
966
söylersin dedi 1297[151].
109-.......Bize Sufyân es-Sevrî, Abdulmelik ibn Umeyr'den; o da Mugîre ibn ġu'be'nin kâtibi Verrâd'dan tahdîsetti. Verrâd Ģöyle dedi: Mugîre ibn ġu'be, Muâviye'ye yazdığı bir mektûbda bana Ģöyle imlâ etti. Peygamber (S) her farz namazdan sonra: "Lâ ilahe UW-llâhu vehdehu la Ģerike lehu. Lehu 1-mülkü ve lehu yl-hamdu ve huve ala külli Ģey 'in kadîr. Allâhumme la mania limâ a 'tayte velâ mu 'tiye Uma mena He velâ yenfau ze 1-ceddi minke 1-ceddu (= Yegâne Allah'tan baĢka hiçbir ilâh yoktur. Onun hiçbir ortağı yoktur. Mülk O'-nundur.'Hamd O'na mahsûstur. Her Ģeye kudreti yeten de O'dur. Yâ Allah, Sen'in verdiğine mâni' olabilecek hiç yok; vermediğini
1297[151] Bu rivayete göre râvî Sumeyy baĢka türlü, ihtimâl ki on bir kerre tesbîh ve tahmîd ve tekbîr edeceğini anlamıĢ. Ehlinden kendisine muhalif olan zât, tekbîrin otuz dört kerre olacağım söylemiĢ. Ebû Hureyre'den hadîsi alıp bu mes'elede hakem edinilen Ebû Salih, doğrusu otuz üç tesbîh, otuz üç tahmîd, otuz üç tekbîr olduğunu söylemiĢ. Fakat bu konuda birbirine muhalif rivayetler çoktur. Yalnız Aynî bunlardan on altısını tesbît etmiĢtir. Biz hulâsa olarak Ģunu diyebiliriz ki, bu zikirlerin adetleri hakkındaki rivayetler muhtelif olduğu gibi tertîb-leri arasında da ihtilâf vardır.
967
verebilecek de hiç yok. Zenginlik sahibinin zenginliği ve bahtı, Sen'in lûtfun ve ihsanın yerine geçip de kendisine fâide veremez}" der idi 1298[152]. Ve ġu'be, Abdulmelik'ten de bu hadîsi rivayet etti. Ve yine ġu'be, el Hakem'den; o da el-Kaasım ibnu Muhaymira'dan; o da Ver-râd'dan olmak üzere bu hadîsi rivayet etti. el-Hasen el-Basrî: Bu "el-Ceddu", zenginliktir, dedi 1299[153].
75- Bab: İmam Selam Verdiği Zaman İnsanlara Yönelir
110-....... Bize Ebû Raca, Semûre ibn Cundeb {R)'den tahdîs etti. O: Peygamber (S) bir namaz kıldığı zamâh (selâm verdikten sonra) yüzünü bize doğru
1298[152] Namazdan sonra bu zikri okumak müstehâb olduğu gibi, okunması müstehâb diğer zikirler de vardır. Muâviye bu zikri esasen biliyordu. Bildiği hâlde Mugî-re'ye yazıp sormasındaki maksadı bildiğini takvîye ve te'kîddir. ġayet unutulmuĢ bir parça varsa bu suretle hatırlamak ve bunu herkese yaymaktır 1299[153] Bunlar hadîsin diğer tarîkleridir. Bunları Sirâc kendi Müsned'inde; diğerleri de kendi kitâblannda mevsûlen rivayet etmiĢlerdir
968
döndürürdü, demiĢtir 1300[154]. 111-....... Zeyd ibn Hâlid el-Cuhenî (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) Hudeybiye'de geceleyin yağan yağmurdan sonra bize sabah namazı kıldırdı. Namazdan çıkınca yüzünü cemâate döndürdü de: "Azız ve Ceiîi olan Rabb'ımzın ne buyurduğunu bilir misiniz?" dedi. Sahâbiler: Allah ve Rasûlu en bilendir, dediler. Rasûlullah dedi ki: "Allah: Kulfanmdan kimi bana mü'min, kimi kâfir (olarak) sabaha eriĢti. Her kim Allah 'in fadl ve rahmeti ile üzerimize yağmur yağdı dedi ise, iĢte o baha îmân etmiĢ, yıldıza îmân etmemiĢtir. Her kim defulân vefulân yıldızın nev'i
1300[154] Buhârî bu hadîsi Sahfh'inin onbirden fazla yerinde, ayrı ayrı mes'elelere delîl olmak üzere rivayet etmiĢtir. Buradaki rivayet Cenâiz Kitâbı'nda gelecek uzun hadîsin mukaddimesidir. Âlimlerin bâzıları: "Ġmâmın, me'mûm olanlara arkasını dönmesi, imamlık hakkına müsteniddir. Binâenaleyh namaz bitince arkaya dönmenin sebebi zail olacağından, rnü'mir^lere karĢı büyüklenmeyi kaldırmak için onlara yönelmesi lâzım gelir" demiĢtir. Bâzılarına göre de bu, cemâate katılmak isteyen hâriçteki kimsenin artık namazın bitmiĢ olduğunu istidlal etmesi için müstehâb kılınmıĢtır. Zîrâ imâmın yüzü selâmdan sonra da kıbleye dönük olsa, hâlâ namaz kılınıyor zanneder. Bu hadîsin zahirine göre, imâm namazdan sonra zikrullah gibi bir sebeb-den dolayı otursa yüzünü cemâate dönecek. Hanefîlerin kavli budur. ġâfiîler ise, sağ tarafını cemâate, sol tarafını da mihraba döner, derler.
969
(yâni batıp doğması) ile üzerimize yağmur yağdı dediyse iĢte o, bana îmân etmemiĢ, yıldıza îmân etmiĢtir" buyurdu 1301[155].
112-.......Enes (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) bir gece yatsı namazını gecenin bir kısmına kadar geriye bıraktı. Nihayet namazı kıldırdığı zaman yüzünü bizlere döndürdü de: "Ġnsanlar namazı kılmıĢ ve uyumuĢlardır. Sizler ise namazı beklediğiniz müddetçe bir (nevi') namaz içinde olmakta devam etmiĢsinizdir" buyurdu 1302[156].
1301[155] Bu hadîslerde "Fulân ve fulân yıldızın batıp doğması ile üzerimize yağmur yağdı" demek, yağmurun yıldızın fiili olduğuna kaail olarak söyledikleri; için, ya Ģirk ma'nâsma küfürdür, yâhud da ni'meti nankörlük ma'nâsına küfürdür, ki, bu da verici ve mâni' olucu Allah olduğuna îmânları olup, nail oldukları nzıktan dolayı Allah'ı anmayı unutup, müĢriklere benzeyerek yıldızlardan bahsedenler hakkında sâdık olur. Her iki ma'nâca da ilâhî ni'metleri yıldızlara isnâd etmek, dînen yasaktır. Çünkü birinci ma'nâya göre küfür sarihtir. Ġkinci ma'nâya göre çirkin bir hatâdır. Çünkü hem dîne aykırıdır, hem de kâfirlerin söyledikleri bir söze benzemektedir 1302[156] Buhârî bu hadîsi Mevâkıti's-Salât Kitâbı'nın "Yatsı namazının vakti gece yarı sına kadardır..." unvanlı 27. babında da tahrîc etmiĢti. Hadîsin buradaki baĢlığa delîl olan kısmı, "Namazı kıldırdığı zaman yüzünü bizlere döndürdü" fıkrasıdır
970
76- Selamdan Sonra İmamın Kendi Namaz Yerinde Biraz Eğlenmesi Babı
Ve Bize Adem Ģöyle dedi: Bize ġu'be ibn Haccâc, Eyyûb Sahtiyânî'den; o da Nâfi'den tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Ġbn Umer farzı kıldığı yerde, sünnetleri de kılardı 1303[157]. Ve (onu izleyerek) Kaasım ibn Muhammed de bunu yaptı. Ebû Hureyre'den, onun Peygamber'e ref ettiği zikr olunan "Ġmâm farz kıldığı yerde nafile kılmaz" sözü ise, sahîh değildir 1304[158].
113- Bize Ebu'l-Velîd tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Ġbrâhîm ibn Sa'd tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize ezZuhrî, Hâris'in kızı HĠnd'den; o da Ümmü Seleme'den 1303[157] Ġbn Umer'in bu fiilini Ġbn Ebî ġeybe mevsûlen rivayet etmiĢtir 1304[158] Buhârî farzı müteâkib nafileye kalkan kimsenin yer değiĢtirmesini emredici olup Ebû Dâvûd, Ġbn Mâce ve Beyhakî taraflarından rivayet edilen bu Ebû Hureyre hadîsi için; "Lâ yasıhhu = Sahîh olmaz" diyor. Çünkü bunda inkıta ve zaîflik vardır
971
tahdîs etti. Ümmü Seleme (R): Peygamber (S), (namazdan) selâm verdiği zaman yerinde azıcık beklerdi, demiĢtir. Ġbn ġihâb: Öyle zannediyorum ki, Peygamber'in bu beklemesi, -Allah en iyi bilendir- namaz kılıp da gitmekte olan kadınların çıkmaları (savuĢmaları) içindir, demiĢtir 1305[159]. Ġbn Ebî Meryem de Ģöyle dedi: Bize Nâfi' ibn Yezîd haber verip Ģöyle dedi: Bana Ca'fer ibn Rabîa haber verdi. Ona Ġbn ġihâb yazıp Ģöyle demiĢtir: Bana Fırâs oğulları'na mensûb bulunan Haris kızı Hind, Peygamber'in zevcesi Ümmü Seleme'den tahdîs etti. Bu Hind, Ümmü Seleme'nin arkadaĢlarından idi. Ümmü Seleme: Rasûlullah selâm verirdi de, mihrâbdan ayrılmazdan evvel kadınlar mescidden çıkar ve evlerine girerlerdi, demiĢtir 1306[160]. Ve Ġbnu Vehb dedi ki: Yûnus'tan; o da Ġbn ġihâb'dan. O: Bana Hind el-Firâsiyye haber verdi, 1305[159] Buna göre cemâatin hepsi erkeklerden olursa, bu eğlenme müstehâb olmaz 1306[160] Bu zikredilen hadîs hakkında diğer bir tarîktir. Bunu ve diğerlerinden çoğunu Muhammed ibn Yahya ez-Zuhlî, ezZuhriyyât kitabında mevsulen rivayet etmiĢtir.
972
demiĢtir 1307[161]. Ve Usmân ibn Umer dedi ki: Bize Yûnus, Zuhrî'den haber verdi. O: Bana Hind el-Firâsiyye tahdîs etti, demiĢtir 1308[162]. Ve ez-Zubeydî Ģöyle dedi: Bana ez-Zuhrî haber verdi. Ona da Hind bintu'l-Hâris el-KuraĢiyyetu haber vermiĢtir. Bu kadın Ma'bed ibnu'I-Mıkdâd'ın nikâhı altında idi. Bu Ma'bed de Zuhre oğullan '-nın yeminli dostu idi. Hind de Peygamberdin zevcelerinin yanlarına girer çıkardı. Ve ġuayb, Zuhrfden söyledi. O: Bana Hind elKuraĢiyye tahdîs etti, demiĢtir. Ġbnu Ebî Atîk da Ģöyle dedi: ez-Zuhrî'den, Yahya ibn Saîd tahdîs etti. Onu Ġbn ġihâb'dan; o da KureyĢ'ten bir kadından; o kadın da
1307[161] Ġbn Vehb'in bu haberini Nesâî mevsûlen rivayet etti. Bu daha tafsîliıdır. Kadınlar selâm verdiklerinde hemen kalkarlar, Rasûlullah ile birlikte namaz kılmıĢ olan erkekler duracakları kadar dururlar, Rasûlullah kalktığı vakit de erkekler kalkarlardı". Buna göre kalkıp çıkmaları için erkeklerin imâmı beklemelerinin sünnet olduğu da anlaĢılıyor. 1308[162] Usmân ibn Umer'in hadîsini Buhârî, aynı kitabın gelecek olan "Kadınların Mes-cidlere çıkmaları..." unvanlı 81. babında nvâyet etti
973
Peygamber'den tahdîs etmiĢtir 1309[163].
77- İnsanlara Namaz Kıldırıp Da Bir İhtiyacı Hatırlayan ve İnsanları (Omuzlara) Üzerinden Geçerek Giden Kimse Babı 1310[164]
114-.......Ukbe ibnu'l-Hâris (R) Ģöyle demiĢtir; Medine'de Peygamber'in arkasında ikindi namazı, kıldım. Peygamber selâm verdi. Sonra kalktı, acele acele ve cemâatin omuzları üstünden aĢarak, kadınlarına mahsûs hücrelerden birine gitti. Ġnsanlar, Peygamber'in bu sür'atli gidiĢinden ürktüler 1311[165].
1309[163] Yalnız bu sonuncu ta'lîk mevsûl değildir. Çünkü Hind, tâbiiyye'dir. Buraya ka-darkĠ bütün ta'lîklerin hepsi diğer hadîsçiler tarafından mevsûlen rivayet edilmiĢtir. Sonuncusu da diğer tariklerde mevsûl olduğundan, sâdece Ģekil bakımından mevsûl değü, hakikatte o da mevsûldür 1310[164] Buhârî buradaki baĢlık ile, bundan Önce geçen "Selâmdan sonra biraz oturma.." hükmünün, hemen kalkmayı gerektiren bir ihtiyâç olmadığı vakte mahsûs olduğunu, hemen kalkmayı gerektiren bir ihtiyâç varsa, imâmın o beklemeyi terk edebileceğini hadîsteki Peygamber'in fiili ile istidlal edip, göstermek istemiĢtir (Aynî). 1311[165] Sahâbîler'in bundan ürküp korkmaları tabiî idi. Onlar Peygamber'de ne zaman böyle alıĢmadıkları bir fevkalâdelik görseler, acaba istenmeyen bir hâdise mi oldu diye, dâima korkarlardı.
974
Biraz sonra cemâatin yanına çıktı. Ve onların, kendinin sür'atli gidiĢinden hayret ettiklerini görünce: "(Namâzda iken) bizde biraz altın olduğunu hatırladım 1312[166]. Onun beni alıkoymasını istemedim de taksim edilmesini (ve dağıtılmasını) emrettim" buyurdu 1313[167].
78- Namazdan Çıkınca Sağa ve Sola Bükülüp, Sağdan ve Soldan İşine Gitmek Babı
Enes ibn Mâlik, namazdan çıkınca kâh sağa, kâh sola döner gider, ve sırf sağa dönmeyi araĢtıran yâhud
1312[166] Bu, namaz içinde namaza âid olmayan bir Ģeyi düĢünmekle namaza bozukluk arız olmadığını gösterir 1313[167] Buradaki alıkoymaktan maksad, altınları hatıra getirip de Allah'a yönelmekten meĢgul etmek demektir. Peygamber "Öyle adamlar vardır ki, onları ne bir ticâret, ne bir alıĢ veriĢ Allah zikretmekten, dosdoğru namaz kılmaktan, zekâti vermekten alıkoymaz... "(en-Nûr:37) âyetinin mantûkunca,hiçbir ticâret ve hiçbir dünyevî gailenin kendilerini Allah'ı anmaktan alıkoymayan büyükler zümresinin baĢı olduğu hâlde, bu düĢünceye varması, ihtiyatının kemâlinden olmakla beraber, dünyâ metâimn,mal ve menfâatin insanları hakk yolundan azdırmaktaki acîb te'sîrini bi'1-fiil göstermek için de olduğu hâtıra gelir. Buhârî bu hadîsi Zekât, Ġsti'zân Kitâbları'nda da rivayet etmiĢtir.
975
sağa bükülmeyi kasdedenleri ayıplardı 1314[168].
115-.......Abdullah ibn Mes'ûd (R) Ģöyle dedi: Herhangi biriniz (namazdan çıkarken) muhakKak sağ tarafına dönmek, üzerine vâcibdir zannederek Ģeytâna namazından bir hisse ayırmasın 1315[169]. Yemîn olsun, ben Peygamber'in sol tarafa döndüğünü çok kerreler görmü-Ģümdür 1316[170].
1314[168] Enes'in bu fiili, Müsedded'in el-Müsnedu'i-Kebtr'inde mevsûlen rivayet edilmiĢtir. Enes'in bu rivayetini te'yîd eden haberler çoktur. Bu cümleden olarak Ġbn Mâ-ce'nin sahîh sened ile rivayetine nazaran Abdullah ibn Amr: "Namazda Rasûlullah'ın sağına da soluna da büküldüğünü görmüĢümdür" dediği gibi, Alî ibn Ebî Tâlib de: "Namaz kılanın iĢi sağ cihette ise sağma, sol cihette ise soluna döner" demiĢtir 1315[169] ġeytâna hisse ayırmak, böyle bâtıl bir i'tikaad yüzünden vesveseye düĢüp Ģeytânı sevindirmek ve onun masharası olmak demektir. 1316[170] Müslim'de Enes'ten diğer bir rivayet vardır: Bunda râvî Suddî, Enes'e: Namaz kıldığımda, namazdan nasıl çıkayım? Sağımdan mı, yoksa solumdan mı? diye sordum. Ben Rasûlullah'm ekseriya sağ taraftan çıktığını görürdüm dedi, diyor. Buhârî'nin ta'lîkina Müslim'in bu rivayeti munâfi' gibi görünüyorsa da ha-kîkatîe aralarında zıdlık yoktur. Çünkü Buhârî'nin rivayetinde söl cihete doğru bükülüp gitmenin men' olunduğuna dâir bir iĢaret yoktur. Yalnız sağ tarafı iltizâm edenlere ayıplaması vardır ki, bu ayıplama sağa dönmenin vücûbunu i'ti-kaada râci'dir. Nitekim hadîste Ġbn Mes'ûd bu içtihadı reddetmiĢtir.
976
79- Çiğ Sarımsak, Soğan ve Pırasa Yemek Hakkında Gelen Hadisler Babı
Ve Peygamber(S)'in: "Her kim açlıktan yâhud (sevip rağbet etmek veya katık edinmek gibi) baĢka bir sebebden dolayı sarımsak yerse, sakın bizim mescidimize yaklaĢmasın" sözü 1317[171].
116-.......Ġbn Umer (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) Hayber gazvesinde "Her kim Ģu yeĢillikten yânı sarımsaktan yediyse, mescidimize yaklaĢmasın" buyurdu 1318[172].
N'evevî, Ġbn Mes'ûd ile Enes hadîsindeki Peygamber'in ençok sağa veya sola döndüğüne âid haberi Ģöyle te'lîf eder: "Her iki sahâbî de Peygamber'in hem sağa, hem sola doğru dönüp gittiğini çok görmüĢ olup, Ģu kadar ki, herbiri kendi i'tikaadına göre ekseriyetin hangi fiilde olduğunu haber vermiĢtir" der 1317[171] Bu, hadîsin lâfzı değildir. Fakat bu, musannif Buhârî'nin derin fıkhı anlayıĢı ve hadîsi -ma'nâsıyle zikretmeye cevaz vermesindendir. Açlık ve diğerleriyle kayıtlama, Müslim'in Câbir'den rivayet ettiği hadîsin bâzı tarîklerinde gelen sahâbî kavlinden alınmıĢtır 1318[172] Metinde de tasrîh edildiği üzere, bu hadîs Hayber'de söylenmiĢtir
977
117-.......Bize Ġbn Cureyc haber verip Ģöyle dedi: Bana Atâ haber verip Ģöyle dedi: Ben Câbir ibn Abdillah'tan iĢittim, Ģöyle dedi: Peygamber (S) sarmısağı kasdederek: "Her kim bu yeĢillikten yerse mescidlerimize namaza gelmesin" buyurdu. Râvî Atâ ibn Ebî Rebâh dedi ki: Câbir'e (yâhud Abdulmelik ibn Cureyc dedi ki: Atâ'ya): Acaba hangi sarmısağı kasdediyor? dedim. Zannıma göre sarmısağın ancak çiğini kasdediyordu, dedi. Ve Mahled ibn Yezîd (193), Ġbn Cureyc'den olmak üzere Ģöyle dedi: Ancak kokusunu murâd etti, cevâbını verdi-(demiĢtir) 1319[173].
118- Bize Sâid ibn Ufeyr tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Ġbnu Vehb, Yûnus'tan, o da Ġbn ġihâb'dan tahdîs
1319[173] Bu hadîslerden çıkarılan hüküm, çiğ sarmısağı yemek haram değil, mekruhtur. Zâhiriyye âlimlerinden bâzısı sarmısağın harâmliğına kaail olmuĢtur. Kerâhati kokusundan dolayıdır. Zîrâ gerek mesciddeki cemâat, gerek mescid dıĢındaki hâzırlar kokusundan eziyet duyarlar. Soğan, pırasa, turp gibi çirkin kokusu olan yeĢillikler de sarmısak gibidir. Bu hadîslerden bu gibi çirkin kokulu Ģeylerle Ģaibeli yiyeceklerin çiğ olarak yenmesinde kerâhetolduğu gibi, bunları yiyenlerin koku gidinceye kadar mescide ve diğer topluluklara varmaktan nehyolundukları anlaĢılıyor
978
etti. Atâ dedi ki, Câbir ibn Ab-dillah Ģöyle söyledi: Peygamber (S) Ģöyle buyurdu: "Her kim sarmısak yâhud soğan yemiĢ bulunursa bizden -yâhud mescidimizden- uzak dursun ve evinde otursun" 1320[174]. Yine aynı senedle gelen hadîste, Peygamber (S)'in yanına içinde taze sebzeler bulunan bir tencere getirildi. Peygamber onda hoĢ olmayan bir koku duydu. Ne olduğunu sordu. Ġçinde olan sebzelerin ne olduğu kendisine haber verildi. Bunun üzerine sahâbîlerin yanında bulunanlardan birine (iĢaret ederek), ona: "Götürünüz" buyurdu. (O sahâbî de Peygamber'in) böyle yaptığını görünce, onu yemek istemedi. Bunun üzerine Peygamber: "Sen bundan ye, zîrâ ben senin munâcât etmediklerinle munâcât ederim" buyurdu 1321[175].
1320[174] Metnin buraya kadar olan kısmı ayrı, bundan sonrası da ayrı bir hadîstir. Ancak senedleri bir olup, aynı mes'elede birbirini tamamladıkları için Buhârî ikisini bir yere toplamıĢtır. Hattâ Ģârih Ġbn Hâcer Askalânî, birinci kısmın Hayber'de, ikinci kısmın hicretin baĢlangıcında vâki' hadîsler olduğunu tasrîh ederek, aralarında en az altı senelik bir zaman fasılası bulunduğunu haber veriyor. 1321[175] Munâcât, bir kimseye fısıldamak ma'nâsmadır. Allah'a
979
Ve Ahmed ibn Salih, ibn Vehb'den olmak üzere "Utıye bi-kıdrın fîhîhadirâtun" yerine, "Utıye bi-bedrin fîhî hadırâtun"demiĢtir. Ġbn Vehb: "Bedr"den maksadı "Tabakan fîhî hadırâtun (Ġçinde yeĢil sebzeler bulunan tabak)" dur demiĢtir. el-Leys ile Ebû Safvân, Yûnus'tan bu kıdr kıssasını zikretmediler (de, sâdece ilk hadîsle yetindiler). (Müellif, yâhud Ģeyhi Saîd ibn Ufeyr yâhud da Ġbnu Vehb:) Bu kıdr kıssası Zuhrî'nin (mudrec olan) sözünden mi, yâhud zikredilen hadîsin içinde mi rivayet edilmiĢtir, bilmiyorum, demiĢtir.
119-.......Abdulazîz Ģöyle demiĢtir; Bir kimse Enes ibn Mâlik'e: Peygamber(S)'den sarmısak hakkında ne iĢittin? diye sordu. O da: Peygamber (S): "Her kim Ģu yeĢillikten yedi ise bize yaklaĢmasın ve bizimle birlikte namaz da kılmasın" buyurdu, dedi.
niyâzâ munâcât denmesi, gizleme cihetiyle olduğuna binâendir. Buradaki munâcât, hâzırların muttali' olamayacakları veçhile, meleklerle tekellüm ma'nâsmadır.
980
80- Çocukların Abdest Almaları, Kendilerine Temizlenmek ve Gusl Etmenin Ne Zaman Vacib Olacağı, Cemaat Namazı İle Bayram ve Cenaze Namazlarında Hazır Olup Yetyişkinlerin Saflarına Dahil Olmaları Babı
120-.......Bize ġu'be tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Süleyman eĢ-ġeybânî'den iĢittim, Ģöyle dedi: Ben Ebû Amr eĢ-ġa'bî'den iĢittim, Ģöyle dedi: Bana, Peygamber ile birlikte yolu kenarda kalmıĢ bir kabre uğrayan bir zât haber verdi. Peygamber o kabrin yanında sahâbîleri-ne imâm olmuĢ, sahâbîleri de o kabrin arkasında saff bağlamıĢlardır. Süleyman ġeybânî dedi ki: Ben ġa'bî'ye: Yâ Ebâ Amr, bunu sana nakleden sahâbî kimdir? diye sordum. O: Ġbnu Abbâs'tır, dedi 1322[176].
1322[176] Hadîsin bâb baĢlığına Ģâhid olan yeri "Peygamber o kabrin yanında sahâbîleri-ne imâm oldu, sahâbîleri de o kabrin arkasında saff bağladılar" fıkrasıchr. Bu hadîs Kitâbu'l-Cenâiz rivayetlerine dâhil olmak lâzım gelirken, Buhârî'nin bunu burada açtığı bâbda zikretmesindeki hikmet, kıssanın cereyan ettiği zamanda henüz baliğ olmamıĢ bulunan Ġbn Abbâs'ın o cenaze namazında ve o cemâatte hâzır olmasıdır. Bu hadîsi burada rivayet etmekte çocukların cemâatte hâzır ve safflara
981
121-.......Bana Safvân ibnu Suleym, Atâ ibn Yesâr'dan; o da Ebû Saîd el-Hudrî'den tahdîs etti. Peygamber (S): "Cumua gününün yıkanması her baliğ olan kimseye vâcibdir" buyurmuĢtur 1323[177].
122-.......Bize Sufyân, Amr ibn Dînâr'dan haber verdi. O Ģöyle demiĢtir: Bana ibn Abbâs'ın azadlisı olan Kureyb haber verdi. Ġbn Abbâs (R) Ģöyle demiĢtir: Bir gece Peygamber'in zevcesi teyzem Mey-, mûne bintu'lHâris'in evinde kaldım. Peygamber uyudu. Gecenin bir' kısmında olduğu zaman RasûluJlah kalktı. Asılı duran küçük bir kırbadan hafîf bir abdest aldı. Râvî Amr ibn Dînâr bu abdestin pek ha-fîf olduğunu gösteriyordu. Sonra kalkıp namaza durdu. Ben de
dâhil olabileceklerini anlatmak istemiĢtir. 1323[177] Bulûğ ve ihtilâm, cumua yıkanmasının Ģartı olunca, cumua namazı da diğer namazlar da bulûğdan evvel vâcib olmamıĢ olur. Cumhurun kavli budur. Zâten Buhârî de Kitâbu'lCumua hadîslerinden olan bu hadîsi, bundan evvel ve sonraki iki hadîsle birlikte buradaki bâbda dercetmesi, bunu anlatmak içindir. Bununla beraber gusül için değilse de, abdest ve namaz ile mükellefiyetin çocuklara da daha evvel, yânî on yaĢında baĢladığını ileri sürenler vardır. Delilleri Ebû Davud'un Sw«e/f inde rivayet edilen iki rrierfû' hadîstir
982
kalktım, ve O'nun aldığı abdest gibi ben de abdest aldım. Sonra geldim ve Peygamber'in sol tarafına namaza durdum. Peygamber benim yerimi değiĢtirdi, beni sağ tarafına durdurdu. Sonra Allah'ın dilediği kadar namaz kıldı. Sonra yan üstü yatıp uyudu, hattâ horladi. Nihayet munâdî geldi, O'na namaz vaktini haber veriyordu. Peygamber kalktı ve onunla beraber namaza gitti, ve abdest almadan namaz kıldırdı. (Sufyân dedi ki:) Biz Amr ibn Dînâr'a: Ġnsanlar, Peygamber Jin gözleri uyur amma kalbi uyumaz derler (ne dersin?), diye sorduk. Amr da: Ben Ubeyd ibn Umeyr'den; Peygamberlerin ru'yâ-ları vahiydir, dedikten sonra "înnî erâfi'l-menâmi ennî ezbahuke Ben ru'yâmda seni boğazlıyorum diye görüyorum" (esSaffât. 102) âyetini okuduğunu iĢittim, dedi 1324[178].
123-.......Enes ibn Mâlik'ten. Ona da anne annesi Muleyketahdîs etti. Muleyke, Rasûlıülah için 1324[178] Buhârî bu hadîsi Kitâbu'I-Vudû', "Abdest almakta hafifletme yapma" unvanlı 5. babında da rivayet etmiĢti. Burada hadîsin bâb baĢlığına delîi olan kısımları, Ġbn Abbâs'ın çocuk olduğu hâlde abdest alıp, Peygamber'in yanında namaza durması... fıkralarıdır
983
hazırladığı bir yemeğe Rasûlullah'ı da'vet etmiĢti. Rasûlullah, o yemekten yedikten sonra: "Kalkınız da size namaz kıldırayım" buyurdu. Enes dedi ki: Ben hemen kullanıla kullanıla simsiyah kesilmiĢ olan hasırımıza varıp, üzerine (yumuĢa-sın diye) biraz su serptim. Rasûlullah namaza durdu. Yetîm benimle beraber, koca karı da bizim arkamızda "saff olduk. Rasûlullah bize iki rek'at namaz kıldırdı 1325[179].
124-.......Ġbn Abbâs (R) Ģöyle demiĢtir:Rasûlullah (S) Minâ'da sütresiz olarak namaz kıldırdığı sırada diĢi bir merkebe binerek karĢıdan geldim. Ben o zaman bulûğ yaĢına yaklaĢmıĢtım. Safflar-dan birinin önünden geçtim. Merkebi otlasın diye salıverdim. Ondan sonra saffa girdim. Bu yaptığıma kimse ses çıkarmadı 1326[180].
1325[179] Bu hadîs, Kitâbu's-Salât, "Hasır üzerinde namaz..» unvanlı 20. bâbda da geçmiĢti Buradaki baĢlığa delîl olan yeri "Yetîm benimle beraber... saff olduk fikrasidir. Çünkü yetîm sözü, küçük çocuğa delâlet etmektedir. 1326[180] Buhârî bunu Kitâbu'1-Üm, "Küçüğün hadîs iĢitmesi ne zaman sahîh olur?" unvanlı 18 bâbda da ayrı tarîkden rivayet etmiĢti. Burada çocuğun cemaatte ve safHarında, hâzır olması fıkrası, baĢlığa Ģâhid ve delîl olan kısmıdır.
984
125-.......Bize ġuayb, ez-Zuhrî'den haber verdi. O Ģöyle demiĢtir: Bana Urve ibn Zubeyr haber verdi. ÂiĢe: Peygamber, yatsıyı gecenin karanlığı Ģiddetlendiği zaman kıldırdı, demiĢtir. Ve râvî AyyaĢ Ģöyle dedi: Bize Abdu'I-A'lâ tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Ma'mer, ez-Zuhrî'den; o da Urve'den; o da ÂiĢe'den tahdîs etti. ÂiĢe Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah iĢâ namazını geç vakte kadar bıraktı. Nihayet Umer: Kadınlar ve çocuklar hep uyuyakaldılar diye Rasûlullah'a nida etti. Bunun üzerine Rasûlullah dıĢarıya çıktı da: "ġu muhakkak ki, yer halkından sizden baĢka hiç kimse bu namazı kılar değildir" buyurdu. (Râvî:) O günlerde Medine ahâlîsinden baĢka kimse namaz kılmazdı, dedi 1327[181].
126-.......Bize Sufyân es-Sevrî tahdîs edip Ģöyle
1327[181] Buhârî bu hadîsi Kitâbu Mevâkiti's-Salât, "Yatsı namazının fazileti" unvanlı 24. babında da ayrı tarîkten rivayet etmiĢti. Hadîsin buradaki baĢlığa delîl olan kısmı açıktır: Kadınlar ve çocukların mescidde,, cemâatte hâzır bulunmaları fıkrası, hadîsin burada getirilmesine sebebdir.
985
dedi: Bana Abdurrahmân ibnu Abis tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Ġbn Abbâs'tan iĢittim: Ġbn Abbâs'â biri: Rasûlullah ile birlikte (bayram namazgahına) çıkıĢta hâzır bulundun mu? diye sordu. Ġbn Abbâs: Evet (bulundum). O'na olan yakınlığım olmasaydı, orada bulunamayacaktım. -Râvî dedi ki: YaĢımın küçüklüğünden dolayı (bulunamayacaktım) demek istiyordu.- Yine Ġbn Abbâs dedi ki: Rasûlullah, Kesîr ibnu's-Salt'ın evinin hizasındaki sütunun yanına geldi. Sonra orada hutbe îrâd etti. Sonra kadınların bulunduğu tarafa gelip onlara va'z etti, hatırlatmalar yaptı ve sadaka vermelerini emretti. Bunun üzerine kadınlar, onların herbiri elini üzerindeki (yüzük vesaire gibi) halkalara uzatıp, zînetini Bilâl'ın eteğine atmaya baĢladı. Sonra Peygamber Bilâl ile birlikte evine döndü 1328[182].
1328[182] Bu hadîs, Bayramlar ve Ġ'tisâm Kitâbları'nda da gelecektir. Kendine mâlik oiup, kendini oyuna kaptırmayacak yaĢa gelen çocuğun bayram ve diğer ibâdet toplantı yerlerinde hâzır olmasının meĢru' olduğu bu hadîsten de anlaĢılıyor. Keza buna göre kadınlar bayram namazgahında hâzır bulundukları takdirde, imâmın onlara va'z ve tezkîrde bulunması ve sadakayı emretmesi ve bayram namazının sahrada kılınması ve bayram
986
81- Kadınların Geceleyin ve Alaca Karanlıkta Mescidlere Çıkmaları Babı
127-......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) ıĢâ namazını geç vakte kadar bırakmıĢtı. Nihayet Umer: Kadınlar ve çocuklar uyukladılar diye Rasûlullah'a nida etti. Bunun üzerine Peygamber (hücresinden dıĢarıya) çıktı da: "ġimdiyeryüzünde sizden baĢka hiçbir kimse bu namazı beklemiyor" buyurdu. (Râvî dedi ki:) Yatsı namazı o zamanda Medîne'den baĢka bir yerde kılınmazdı. O zamanlarda müslümânlar yatsı namazını kızıllığın gâib olmasından gecenin ilk üçte birine kadar olan vakit arasında kılarlardı 1329[183].
hutbesinin namazdan sonra okunması gibi hususlar da bundan sabit oluyor. 1329[183] Ġslâm'ın yayılma baĢlangıcı olan o târihlerde böyle olması pek tabiîdir. Çünkü diğer dînlerde yatsı namazı olmadığı gibi, müslümânhk Medine'nin de hâricinde yayılmamıĢtı. Vakıa Mekke'de bâzı müslümânlar vardı. Fakat onlar gizlice kıldıkları için, cemâatle namaz yalnız Medine'ye mahsûs idi. Bu hadîsin buradaki bâb baĢlığına Ģâhid olan fıkrası, "Kadınlar ve çocuklar uyukladılar" kısmıdır
987
128- Bize Ubeydullah ibn Mûsâ, Hanzala'dan; o da Salim ibn Abdillah'tan; o da Ġbn Umer'den tahdîs etti. Peygamber (S); ''Kadınlarınız sizden geceleyin mescide izin istediklerinde kendilerine izin veriniz" buyurmuĢtur 1330[184]. Bu hadîsi el-A'meĢ'ten; o da Mucâhid'den; o da Ġbn Umer'den; o da Peygamber'den olmak üzere rivayet etmekte ġu'be ibn Haccâc, Ubeydullah ibn Musa'ya mutâbaat etmiĢtir.
129-.......Peygamber'in zevcesi Ümmü Seleme (R) Ģöyle haber vermiĢtir: Rasûlullah (S) zamanında kadınlar farz namazdan selâm verdiklerinde hemen kalkarlar, Rasûlullah ve birlikte namaz kılmıĢ olan erkekler Allah'ın dilediği kadar dururlar (yânî duracakları kadar dururlar), Rasûlullah kalktığı vakit de erkekler kalkarlardı 1331[185].
1330[184] Bu hadîse göre kâd.nlann cemâat namazına çıkacakları ve aym zamanda namaz ,içın de olsa dıĢarı ç.kabilmeleri kocasının yâhud velîsinin iznine bağlı olduğu sniciĢıiır. 1331[185] Hadîsin bâb baĢlığı ile münâsebeti gayet açıktır.
988
130- Bize Abdullah ibn Mesleme, Mâlik'ten tahdîs etti. H Ve yine bize Abdullah ibn Yûsuf tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Mâlik, Yahya ibn Saîd'den; o da Abdurrahmân kızı Amre'den; o da ÂiĢe'den haber verdi. ÂiĢe: ġu muhakkak ki, Rasûlullah (S) sabah namazını kıl-dırırdı, kadınlar mırtları içinde örtünmüĢler olarak giderlerdi de, alaca karanlıktan dolayı onlar tanınmazlardı, demiĢtir 1332[186].
131-.......Ebû Katâde (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S): "Ben (bazen) namaza (kıraati) uzatmak niyetiyle dururum da (geriden) bir çocuğun ağladığını duyunca, anasına meĢakkat ve zahmet getirme-yeyim diye, namazı kısa keserim" buyurdu 1333[187].
132-.......Bize Mâlik, Yahya ibn Saîd'den; o da Abdurrahmân kızı Amre'den; o da ÂiĢe'den haber 1332[186] Bu hadîste, kadınların namazı cemâatle edâ etmek için mescide çıkmaları, bâb baĢlığına delildir 1333[187] Buhârî bu hadîsi, Kitâbu'I-Ezân, "Çocuk ağlaması sırasında namazı hafîf kıldıran kimse" unvanlı.65. bâbda da rivayet etmiĢti. Bu hadîs iie çocukların mescide girdirilmelerin.de be's olmadığı, kadınların erkek Ģaftlarının arkasında cemâate katılmaları caiz olduğu istidlal olunur.
989
verdi. ÂiĢe (R): Rasûlullah (S) Ģimdiki kadınların ihdas ettikleri (fazla süslenme gibi) Ģeylere eriĢmiĢ olaydı Ġsrâîl oğulları kadınlarının dıĢarıya çıkmaktan (yâhud mescide gitmekten) men' olundukları gibi bu kadınları da men' ederdi, demiĢtir.1334[188] Yahya ibn Saîd dedi ki: Ben Amre'ye: Ġsrâîl oğullan kadınları men' mi olunmuĢlar? dedim. Amre: Evet, men' olunmuĢlardır, dedi 1335[189].
82- Kadınların, Erkeklerin Gerisinde Namaz Kılmaları Babı
1334[188] Bu hadîse göre, kadınların camilere gitmeleri, çarĢı ve pazarlarda gezinebilme-leri için her türlü fitneden emîn olunmasının Ģart kılındığı muhakkaktır 1335[189] Abdurrahmân kızı Anıre'nin Ġsrâîl oğullan kadınlarının bu men' olunmaları hususundaki bilgiyi ÂiĢe'den, yâhud baĢkasından aldığı zahir oluyor. Bu 81. bâb altında yazılan hadîslerin delâlet ettikleri hususlar sırasıyle kısaca Ģunlardır: a. ÂiĢe hadîsinden, geri bırakılan yatsı namazını bekleyen cemâat arasında kadınların ve çocukların bulunduğu; b. îbn Umer hadîsinden, kadınların mescidlere ve dıĢarıya gitmelerine izin verilmesi gerektiği; c. ÂiĢe ve Ümmü Seleme hadîslerinden, Peygamber zamanında gece ile gündüz farkı gözetilmeksizin, kadınların cemâatlere, toplantılara devam edip, geri safflarda durdukları bilinmiĢ oluyor
990
133-.......Ümmü Seleme (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) namazdan selâm verdiğinde, selâmını tamamladığı anda kadınlar hemen kalkar; Rasûlullah kendisi ayağa kalkmazdan evvel oturduğu yerde biraz beklerdi. Ġbn ġihâb ez-Zuhrî: Öyle düĢünürüm ki Allah en bilendir- Rasûlullah'ın bu beklemesi, kadınların, erkeklerin kendilerine yetiĢmelerinden evvel savuĢup gitmeleri içindir, demiĢtir 1336[190].
134-.......Enes ibn Mâlik (R); Peygamber (S) annem- Ümmü Suleym'in evinde namaz kıldırdı. Ben ve bir yetîm çocuk Peygamber'in arkasında namaza durduk, Ümmü Suleym de bizim arkamızda namaza durdu, demiĢtir 1337[191]. 1336[190] Hadîsten ve Ġbn ġihâb'ın bu sözünden Peygamber'in; kadınların mescidden serbestçe çıkmalarına vakit bırakmak için beklediği anlaĢılmıĢtır. Bu hadîsten; kadınların mescidlere çıkabilecekleri ve erkeklere karıĢmakst-zın namazı müteâkib hemen mescidi terkedip evlerine dönmeleri; onlar çıkıncaya kadar imâmın namaz kıldığı yeri terketmemesi hususları da sabit olmaktadır. 1337[191] Hadîste zikredilen bu yetîm çocuk, Peygamber'in azadlısı Ebû Dumeyre'nin oğlu Dumeyre idi. Bu hadîs, nafile namazı için de cemâat teĢkilinin cevazına delîldir. Hanefî-ler'e göre terâvihden mâada tedâî yânî birbirini da'vet suretiyle nafile kılmak mekruhtur. Çağırma olmaksızın
991
83- Kadınların Sabah Namazı Cemaatinden Sonra Çıkıp Gitmekte Sür'at Etmeleri ve Namazdan Sonra Mescidde Kalışlarının Az Olması Babı
135-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S), sabah namazını karanlıkta kildırırdı da, mü'minlerin kadınları namazdan sonra (evlerine) giderler, karanlıktan dolayı tanınmazlar yâhud kadınların bâzısı diğerlerini tanımazlardı 1338[192].
84- Kadının Mescide Çıkmak İçin Kocasından İzin İstemesi Babı
136- Bize Müsedded tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize
nafile kılacak iki kimse, tesadüfi olarak birbirine iktidâ edebilirler. Keza bu hadîsten, çocukların da erkeklerle beraber bir saffta durabilecekleri; kadınların ayrı saffta olmaları gerekeceği, cemâatin arkasında kadınların tek baĢına iktidâ etmelerinde be's olmadığı istidlal ediliyor. 1338[192] Hadîsin bâb baĢlığına uygunluğu açıktır. 189. haĢiyede geçen açıklama ve görüĢler, buraya da aynen uygundur.
992
Yezîd ibn Zu-ray', Ma'mer ibn RâĢid'den; o da ezZuhrî'den; o da Abdullah ibn Umer'in oğlu Sâlim'den; o da babasından tahdîs etti. Peygamber (S): "Herhangi birinizin karısı izin istediğinde sakın kadım men'etmesin" buyurmuĢtur 1339[193].
1339[193] Bu hadîste zaman ve mekân kaydı yoktur. Bu mutlaklığa göre, gece olsun, gündüz olsun; gerek mescide ve gerek diğer bir yere gitmek istediklerinde kendilerine izin vermek lâzım geleceği anlaĢılırsa da, mutlak'tn mukayyed'e hamli lâzım gelir kaaidesine binâen, diledikleri gibi ipleri salıverilmiĢ olmayacakları anlaĢılır. Bu hadîsin gerektirdiği hüküm, kadının -velev namaz için olsun- dıĢarı çıkabilmesi, kocasının veya velîsinin iznine bağlı olmasıdır.
993
Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle
ll-KİTÂBU'L-CUMUA (Cumua Kitabı)
1- Cumua'nın Farz Olması, Yüce Allah'ın Şu Kavli Sebebiyledir, Babı:
―Ey îmân edenler, cumua günü namaz için çağırıldığı zaman hemen Allah'ı zikretmeye gidin. AlıĢ veriĢi bırakın. Bu bilirseniz, sizin için çok hayırlıdır‖ (el-Cumua: 9) 1340[1].
1340[1] Buhârî, Cumua'nın farzıyyetini bu âyetle isbât etti. Cumua, en meĢhur lügate göre, cîm'in ötüresi ve mîm'in ötüre veya sükûnu ile okunur. ġimdi perĢembe ile cumartesi dediğimiz
994
1-.......Ebû Hureyre (R) RasûlulIah(S)'tan Ģöyle buyururken iĢitmiĢtir: "Bizler (kitâb ehline nazaran) en sonra gelenleriz; kıyamet gününde en baĢa geçecek olanlarız 1341[2]. ġundan dolayı ki, bizden evvel onlara, (daha sonra bizlere) kitâb verildi. Sonra bu, onlara farz kılınan günleri idi, fakat o gün hususunda ihtilâf ettiler
günlerin arasındaki günün ismi, aynı zamanda o gün hutbeden sonra kılınması farz olan iki rek'at namazın ismidir. Esâsı, cem'Ġyet ve cemâat gibi toplanma ve dernek ma'nâsıyle alâkalı olan. cumua, bizim bu ad ile bildiğimiz ma'lüm günün ismidir ve müslümânlann hafta bayramıdır. 1341[2] Kitâb ehline nazaran âhirûn, yânı en sonra gelenler olmamız, zaman bakırnın-dan sonradan geliĢimizdendir; Peygamberlere âid ümmetlerin dünyâya en son gelmiĢ olanıyız. Sâbıkûn olmamız ise hidâyet ve .menzile yüksekliği bakımından, eski ümmetlerin önüne geçmemiz ve bunun semeresi olarak kıyamet gününde her ümmetten evvel haĢr olunacağımız gibi, en evvel hesabı görülmek ve cennete girmek hususlarında da he> ümmetin önüne geçmek, Muhammed Ümmeti'-ne nasîb olacaktır. Nitekim Müslim'deki Ebû Hureyre Ġle Huzeyfe rivayetinde Biz hem dünyâ ahâlîsinin en sona kalanlarıyız, hem de kıyamet gününde en baĢa geçip bütün mahlûkaattan evvel lehlerine hüküm verJlecek (yâhud: aralarındaki da'-vâlar ayrılacak) olanlarız" buyurulmuĢtur (Cumua, 6. bâb, 22-857). Bir bakıma göre, pazardan hattâ cumartesinden evvel gelen günün -ki cumuadır- faziletini elde ettiğimiz için sabıklar sayılırız.
995
1342[3]. O güne i'tibâr etmek için Allah bizlere hidâyet verdi. Artık bu hususta insanlar bizim ardımızdan geliĢidirler. Yahûdîler(in ibâdet günü) yarın, Hristiyan-/ür(ınki) de yarından sonradır" 1343[4].
1342[3] Bu ihtilâfa Kur'ân'da da kısaca iĢaret edilmektedir. "Cumartesi ta'tîli ancak onda ihtilâfa düĢenlere (farz) edi7tf/"(en-NahI:l27). Allah Taâlâ'nın ta'zîmini ve toplu olarak Ġbâdet edilmeye tahsisini farz kıldığı gün, aynı ile cumua mı idi, yoksa herhangi bir toplanma günü farz edilip de o günün ' ta'ymi eski ümmetlerin ictihâdlanna bırakılmıĢ ve ictihâd hatâsı olarak baĢka bir gün mü seçilmiĢti? Her iki ihtimâl de vâriddir 1343[4] Hidâyetin burada iki vechi vardır: Ya Hakk Taâlâ'nın gün seçmeyi içtihadımıza bırakmayıp cumuayı tahsis buyurması suretiyle hidâyet, yâhud gün ta'yîni, geçmiĢ ümmetler gibi bizim de içtihadımıza havale edilmiĢ iken, içtihadımızda isabet edip, Allah rızâsına muvafık olan günü seçmekle mazhar olduğumuz hidâyet. Medine'de ilk cumua namazı hakkında rivayet edilen Es'ad ibn Zurâre kıssası ikinci ma'nâyı kuvvetlendiriyorsa da, Ebû Hureyre Ġle Huzeyfe'nĠn yukarıda ri- . vâyet ettikleri hadisin devamı, ilk ma'nâyı te'yîd etmektedir: "Allah Taâlâ biz-den evvel gelenlere cumuayı tutmak yolunu göstermedi. Yahûdîler'in husûsî günü cumartesi, Hristiyanlar'ın husûsî günü pazar oldu. Derken bizi dünyâya getirdi ve cumua günü yolunu bize gösterdi. Ve cumua, cumartesi, pazar günlerini ibâdet günü kılmıĢ oldu". "Allah bizleri o güne hidâyet eyledi"; bu kelâmın tevcihi hususunda sarihler dediklerini demiĢlerdir. Tevrat'ta sahîh olan bilgiye nazaran bende Ģu görüĢ vardır: Cumartesi bizatihi Yahûdîler'e farz kılınmıĢtı. Yanıldıklarını iĢ'âr eden o sözün ma'nâsı, kitâb ehli kendi günlerini hürmetli kılmalarında yânî Yahûdîler cumartesiyi seçmekte, Hristiyanlar pazarı seçmekte hatâ ettiler demek değil, fakat onun ma'nâsı Ģudur: Allah, kullarına her bir hafta içinde kendisine ibâdet edilmek için konulmuĢ bir gün olmasını
996
2- Bab: Cumua Günü Yıkanmanın Fazileti
Çocuklara yâhud kadınlara cumuada hazır bulunmak vâcib olur mu? 1344[5]
kararlaĢtırdı, tĢte bu gün mücmel idi, ta'yîn edilmemiĢti. Bu günün ta'yîn edilmesi, Allah'ın inâyetiyle onların istidadı ilimlerine ve tabiî isti'dâdlanna bırakılmıĢtı. Yahûdî-ler'de, Allah'ın mahlûkaatını bu günde yaratmaya baĢladığına ilimleri bulunup, bu Ġlim avâmm ve havâsslannın kalblerine sirayet ederek, cumartesiyi ta'zıme âdet edinmiĢ ve buna alıĢmıĢ olduklarından bu mücmellik onlar hakkında cu-martesi'de taayyün etti ve bu gün, onlara farz kılındı. Hristiyanlar hakkındaki beyân da böyledir. Muhammed Ümmeti ise, Allah'ın kullarını boĢ bıraktığı zaman olan cumua günü hususundaki ta'yînine hidâyet buldu. Böylece onlar Yahudi ve Nasârâ'nın ulaĢamadıkları bir fazilete nail oldular. Yahudi ve Nasârâ'nın kendi günlerinden dolayı kınanmıĢ olmaları, her ne kadar hayız, kadının kendi iĢi ve kesbi altına girmeyip, tabiî istidadından neĢ'et eden bir hâl ise de, kadının yine de hayzı sebebiyle dîn eksikliği ile levm edilmesi gibidir. ĠĢte bu tahkîk iledir ki, hadîs, Tevrat'ta da sabit olan duruma uygun düĢmüĢtür. Ġyi düĢün!(ġâh ^ Veliyyullah, ġe'rhu Terâcim... s. 79-80). Cumua âyeti, cumuanın farzıyyetinde nass olduğu gibi, bu ve benzeri hadîsler de nasstır. 1344[5] Bu baĢlıkta üç kısım vardır: Birincisi cumua günü yıkanmanın fazîleti; ikincisi çocuğun cumuada hâzır bulunması; üçüncüsü kadının cumuada hâzır bulunmasıdır. Sonra Buhârî, birinci kısmın hükmünü zikretmekle yetindi ki, o da yıkanmanın faziletidir. Çünkü bunun ma'nâsı yıkanmağa rağbet ettirmektir; bu hükümde deliller ittifak etmiĢtir. Son iki kısımda hükmü kesin söylemedi de soru tarzında zikretti. Çocuk ve
997
2-.......Bize Mâlik, Nâfi'den; o da Abdullah ibn Umer'den haber verdi ki, Rasûlullah (S): "Her biriniz cumua namazına geldiğinde yıkansın" buyurmuĢtur 1345[6].
3-.......Abdullah ibn Umer (R) Ģöyle demiĢtir: Bir defa Umer ibnu'I-Hattâb cumua günü (minber üstünde) dikilip hutbe îrâd ettiği esnada, Peygamber'in sahâbîlerinden ve ilk muhacirlerden bir zât -ki Usmân ibn Affân olduğunda ittifak vardır- mescide girdi. Umer , (gecikmesinden dolayı onu tevbîh ve inkâr kasdıyle) yüksek sesle: Bu 1 saat hangi saattir? diye nida etti. O da: MeĢgul idim, evime geldim, 1 derken ezanı iĢittim, ancak bir abdest alabildim, dedi. Bunun üzeri-> ne Umer (inkârı daha Ģiddetlendirerek): Bir de Rasûlullah'ın yıkanmayı emredip durduğunu bildiğin
kadın hakkındaki ihtimâli gelecek hadîslerle bertaraf edecektir. 1345[6] Bu emir, bu yıkanmanın cumua namazına hass bir yıkanma olduğunu gösterir. Müslim'de "Ġzâerâdeahaduhum..." (el-Cumua, I-"844") denilmiĢ olması, bu hükmü daha sarîh olarak anlatır.
998
hâlde yalnız abdest almak hâ! dedi 1346[7].
4-.......Ebû Saîd Hudrî'den: Rasûlullah (S): "Cumua günü yıkanması, her baliğ olan kimseye vâcibdir" buyurmuĢtur 1347[8].
3- Cumua İçin Güzel Koku Sürünmek
Babı
5-.......Bize ġu'be, Ebû Bekr ibnu'l-Münkedir'den tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Bana Amr ibnu Suleym elEnsârî tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Ebû Saîd'in Ģöyle dediğine Ģehâdet ederim: Ben Rasûlullah (S)'ın: "Her baliğ olan-kimseye cumua günü yıkanmak ve imkân bulursa gerek misvaklanmak, gerek hoĢ koku sürünmek vâcibdir" buyurduğuna Ģehâdet ederim 1346[7] Bu hadîste haber verilmiĢ olan Peygamber'in ısrarlıyıkanma emri, vucûb için olmadığı anlaĢılıyor. Zîrâ bu emrin vucûb için olduğu gerek Umer, gerek Usmân, gerekse mescidde hâzır olan diğer sahâbîlerce ma'lûm olaydı, Umer ten-bîh ile yetinmez de: "Hemen dön, yıkan" der idi. Usmân'ın ise o gün cumua yıkanması için evine döndüğüne dâir hiçbir tarîkten rivayet yoktur. 1347[8] Buradaki vâcib sözünü fakîhlerin çoğu tergîb ve te'kîde hamletmiĢlerdir
999
1348[9].
(Seneddeki Ebû Bekr ibnu'l-Münkedir, kendisinden önceki râvî Amr ibn Suleym'in Ģu mütalaasını haber verdi:) Amr dedi ki: Yıkanmağa gelince, bunun vâcib olduğuna ben de Ģehâdet ederim. Lâkin misvak tutunmak ile koku sürünmeğe gelince vâcib mi, değil mi, Allah bilir. Lâkin bu hadîste böyle gelmiĢtir. Ebû Abdillah el-Buhârî Ģöyle dedi:,O, yânî senedde geçen Ebû Bekr ibnu'l-Münkedir, Muhammed ibnu'I-Münkedir'in kardeĢidir. Hadîste râvî olan bu Ebû Bekr'in ismi söylenmedi. Bu hadîsi Ebû Bekr ibnu'l-Münkedir'den, Bukeyr ibnu'l-EĢecc, Saîd ibnu
1348[9] "Vâcibdir" sözü, "vâcib gibidir" ma'nâsına da gelebilir. Ġmâm Mâlik, vücûba delâlet eden hadîslerin zahirine bakarak, cumua yıkanmasının vâcib olduğuna kaail olmuĢtur. Fakîhlerin çoğu ise, vucûba kaail olmayıp, vucüb lâfzını burada tergîbe ve emri vâcib imiĢcesine te'kîde hamletmiĢlerdir. Zîrâ bu hadîste vâcib olmadığı üzerinde ittifak edilmiĢ olan- misvak tutunmak ile güzel koku sürünmek, yıkanmak üzerine atf edilmiĢtir. Ma'tûf ile ma'tûfun aleyh'in ise hükmü birdir. Ġkisi vâcib olmayınca gusül de vâcib değil demektir... Hulâsa bu hadîste emredilen yıkanma, misvaklanma ve hoĢ koku sürünme; bunların üçü de cemâate bedenin çirkin kokusuyle ezâ vermemek hikmetine binâen olup, gusül, diğer ikisinden daha müstehâb emirdir.
1000
Ebî Hilâl ve daha birçok insanlar rivayet etti. Muhammed ibnu'l-Münkedir, Ebâ Bekr ve Ebâ Abdillah ile künyelendirilirdi 1349[10].
4- Cumuanın Fazileti Babı
6-.......Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) Ģöyle buyurdu: "Her kim cumua günü cünüblük guslü ite yıkanır 1350[11], sonra (ilk saatte cumua namazına) 1351[12] giderse, bir deve kurbân etmiĢ gibi; ikinci saatte giderse bir sığır kurbân etmiĢ gibi; üçüncü saatte giderse (sağlam) boynuzlu bir koç kurbân etmiĢ gibi, dördüncü saatte giderse bir tavuk 1349[10] Bu izahtan murâd, ġu'be'nin bu hadîsi Ebû Bekr ibnu'lMünkedir'den rivayet etmekte yalnız kalmadığını göstermektir (Ġbn Hacer). 1350[11] Cünüblük yıkanması ile yıkanmak, keyfiyeti o yıkanmağa benzeyen yıkanmak ma'nâsınadir, yoksa cünüb kimseye vâcib olmuĢ gusül gibi hükümde, yânî vu-cûbda, ona benzeyen demek değildir. Maamafih bâzıları vechi Ģebehi hükümde bulup, musallînin halâl ve haramda gözü kalmaksızın rahat ve nefs sükûnu ile cumuaya gidebilmesi için, cinsî münâsebetten sonraki yıkanma kasdediidiğini söylemiĢlerdir. 1351[12] "Ġlk saatte" kaydı, Muvatta'daki rivayette sabittir. Bu, cumua namazına erken davranma saatlerinin baĢlangıcını ifâde eder.