Allah'tan baĢkasına tapmayalım, O'na hiçbir Ģeyi ortak tutmayalım, Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi RabbHar edinmeyelim... " (âiu imrân:64)sözleri de vardı 470[23]. Ve Atâ ibn Ebî Rebâh, Câbir'den: ÂiĢe hayz oldu da Beyt'i tavaf hâriç, bütün hacc fiillerini yaptı ve namaz kılmıyordu, dedi 471[24]. Ve Hakem ibn Uteybe: Ben cünüb iken hayvan keserim. Allah da: "Üzerlerine Allah'ın ismi anılmayanlardan yemeyin; çünkü bu muhakkak bir flSktir... " (el-En'âm:121) buyurdu, demiĢtir 472[25].
470[23] Bunu Buhârî, "Bed'u'l-Vahy"de mevsûlen rivayet elti. Bu, Peygamber'in, tâ Allah'ın zikrini mâni' olan kâfirlere olan mektûblaĢ-malanna kadar her hâlinde Allah'ı zikreder olduğuna delildir. Binâenaleyh müs-lümânlar hakkında evlâ tarîkıyledir. 471[24] Bunu Buhârî, "Kitâbu'l-Ahkâm"da mevsûlen rivayet etti. 472[25] Bunu Bağâvî mevsûlen rivayet etti. "Allah Ģöyle buyurdu.." ifâdesi, delîl için ikinci bir mukaddime menzilesindedir. Yâni cünüblükle beraber hayvan kesmek caizdir; Ģu kadar var ki, bu boğazlama dahî Allah'ı zikretmeksizin caiz olmaz. Cünüblük ve hayzın hükümleri de bi'l-icmâ musâvîdir. Buhârî bu babın ta'lîklerini -'ednâ mulâbese" için (yânîen yakın bir bulaĢma için) getirmiĢtir. Nitekim bu gizli olmaz. Bunun benzerleri müellifte çoktur. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/403-404.
402
10-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Bizler Peygamber'in maiyyetinde, haccdan baĢka bir Ģeyi düĢünmeyerek yola çıktık. Serîf mev-kîine geldiğimiz zaman ben hayız oldum. Ben ağlar hâldeyken Peygamber (S) yanıma girdi ve: "Seni ağlatan nedir?" dedi. Ben: Val-lâhî çok arzu etmiĢtim; Allah'a yemîn ediyorum ki, ben bu yıl hacc etmedim, dedim. Peygamber: "Muhtemel ki sen hayz oldun" dedi. Evet, dedim. "ġübhe yok, sendeki bu hâl, Allah 'in Âdem kızları üzerine yazdığı bir Ģeydir. Binâenaleyh hacıların yapacakları fiilleri sen de yap, Ģu kadar ki, temizleninceye kadar Beyt'i tavaf etme" buyurdu 473[26].
473[26] ÂiĢe'nin en baĢtaki ifâdesi, eskiden hacc aylan içinde umreye niyet edilmez i'tikaadında bulunduğu içindir. Câhiliyyet zamanında Ġbrâhîm dîninin öğrettiği nu-suk ve ibâdetlerden yalnız hacc ve umre ayakta kalmıĢtı ki, o da birçok bid'atler ve bâtıl bâtıl i'tikaadiarla karıĢmıĢ bir hâlde idi. Bu cümleden olmak üzere hacc ayları içinde umre 'niyetiyle ihrama girip, telbiye ile ses yükseltmek caiz sayılmazdı. Veda haccma kadar bu i'tikaadı bozacak yeni bir teĢrî' vâki' olmamıĢtı.: Bundan dolayı müslümânlar ihrama girdikleri vakit, hep hacc niyetiyle girmiĢ ; bulunuyorlardı. Bilhassa kurbân sevk etmiĢ olan Rasûlullah'ın niyetine uyarak, hepsi o niyette idi. Hacc kaafĠlesi Mekke'ye yaklaĢtığında ġerif mevkîinde Peygamber "Beraberinde kurban
403
9- İstihâza Babı
11-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Fâtıma bintu HubeyĢ, RasüIullah'a hitaben: Yâ Rasûlallah, ben temiz olamıyorum, namazı terk edeyim mi? diye sordu. Rasûlullah (S): "Bu, ancak bir damar (ka-m)dır, hayız değildir. Hayız (vakti) geldiği zaman namazı bırak, hayız zamanı geçince kendinden kanı yıka ve namaz kıl" buyurdu .474[27]
getirenlerden mâada her kim varsa, haccıfesh ederek umre'ye niyet etsin" diye tebliğ buyurdu. Ve Câhiliyyet Arabi'nin bu husustaki amel ve i'tikaadını bozdu. Ġsteyenler, hacc ayları içinde de Umre'den istifâdeye imkân buldular. Fakat herhalde Medine'den çıkarken umûmun niyei hacc idi. Bundan dolayı mü'minlerin annesi ÂiĢe "Hacc'dan baĢka bir niyeti- miz olduğunu bilmeksizin..." demiĢtir. ÂiĢe'nin ağlaması hayızlı hâlde iken hem haccın, hem umrenin rükünlerinden olan ifâda tavafının mümkin olmamasındandır. Bilindiği üzere hayızhnın tavaf etmesi caiz değildir. ĠĢte bu sebeble Peygamber ÂiĢe'ye, metindeki Ģekilde hareket etmesini emretmiĢtir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/404. 474[27] Bunun ma'nâsı: O, rahim kanı değildir ki namazı ve orucu bırakmayı mûcib olsun; o bir damar kanından ibarettir, denildi. Tabîblere göre istihâza da rahimden gelir; öyleyse "Bu ancak bir damardır" sözünün ma'nâsı nedir? denilirse, ben Ģöyle derim: Onun ma'nâsı: Bu ancak bir rahatsızlık ve onda bir hastalıktır.
404
10- Hayz Kamnı Yıkamak Babı
12-....... Bize Mâlik, HiĢâm'dan; o da Fâtıma bintu'lMunzir'den; o da Esma bintu Ebî Bekr'den haber verdi. O Ģöyle demiĢtir: Bir kadın, Rasûlullah'tan sorup: Yâ Rasûlallah, birimiz, elbisesine hayzmdan kan isabet ederse nasıl yapsın buyurursun? dedi. Rasûlullah: "Birinizin elbisesine hayzından kan bulaĢırsa, onu parmaklarıyla yâhud tırnağıyla kazısın, sonra azar azar üzerine su döküp yıkasın, ondan sonra
Damar söylenip, hastalık ve rahatsızlık irâde edilmesidir. Çünkü kanın toplanması ve bozulması orada olur. Bu da ekseriyyâ rahatsızlığa ve hastalığa sebeb olur. Buna göre hadîs ile tabîblerin söylediği arasında muhalefet yoktur. Çünkü tabîbler de hastalıkların çoğunun damarlardaki bir mizâc kötülüğünden meydana gelmekte olduğunu i'tirâf etmektedirler (ġâh Veliyyullah). el-Mustahâza, Ģu hâtûna denir ki, kanı hayz kanı olmayıp, yâni rahimden gelmeyip âzĠI dedikleri damardan gelir. Bu, mechûi binası olan Ustuhîzat sîga-sındandır. "Ustuhîzati'l-meretu ve hiye mustahâzatun" denilir, yâni kanı ha-yızdan değil de, azil damarından olarak akar (Kaamûs Ter.), Buna göre mustahâza, hayız müddetinin en büyüğü geçtikten sonra yine kanı dinmeyen kadına denir. Bunun hükmü, bâzı hususlarda hayızlıdan farklı olup, daimî özürlü hükmündedir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/405.
405
o elbise içinde namaz, kılsın" buyurdu. 475[28]
13-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Birimiz hayız olurdu da, sonra temiz olduğu zaman elbisesinden kanı parmaklarıyla kazır ve onu yıkar, müteakiben elbisesinin diğer kısımları üzerine azar azar su döker, ondan sonra da bu elbisenin içinde namaz kılardı. 476[29]
11- İstihâzalı Kadının İ'tikâf Etmesi Babı
14-.......BizeHâlidibnu Abdillah, Hâlid ibn Mihrân'dan; oda Ġkrime'den; o da ÂiĢe'den tahdîs etti (o Ģöyle demiĢtir): -Bir kerre-Peygamber (S) ile birlikte kadınlarından biri istihâzah hâlinde ve kanı görüp dururken i'tikâf etti. Bazen kanının akmasından dolayı altına bir leğen koyduğu da olurdu. Ġkrime dedi ki: ÂiĢe usfur bitkisinin suyunu
475[28] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/406. 476[29] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/406.
406
gördü de: Bu öyle bir Ģeydir ki, fulanca kadın istihâza zamanında onu bulundurur idi, dedi 477[30].
15-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Kadınlarından biri Rasûlullah ile birlikte i'tikâf etti. Bu kadın leğen altında iken (kırmızı) kanı ve sarılığı görüyor idi ve bu hâlde o, namaz kılardı478[31].
16-.......Bize Mu'temir, Hâlid'den; o da Ġkrime'den; o da ÂiĢe'den tahdîs etti ki, mü'minlerin annelerinden biri istihâzah iken i'tikâf etmiĢtir 479[32].
477[30] Ġstihâzah kadın, hayız müddetinin çoğu geçtikten sonra yine kanı dinmeyen kadın demek olduğu, daha önce bildirildi. Usfur: Bir nebat adıdır ki, kalîz eti mühre eder ve tohumuna kurtum derler. Türkçe'de tahrif ile âspûr ve tohumuna âspûr tohumu dedikleridir. PiĢirildiği zaman ete izafe olunsa, sür'atle mühre eder ve onunla sarı boyanır (Kaamûs Ter.). Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/407. 478[31] Bu kadın, mü'minlerin annelerinden ġevde bintu Zem'a yâhud Ümmü Habîbe Remle bintu Ebî Sufyân yâhud da Ümmü Seleme'den biri idi. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/407. 479[32] Hayızlmın mescide girmesi caiz değil ise de, bu hadîslerden, istihâzah kadının i'tikâfı bile -mescidin kirletilmeyeceğine emniyet edildiği takdirde- caiz olduğu istinbât olunur. Hadesi devamlı olan özürlü kimseler
407
12- Bâb: Kadın, Hayız Olduğu Elbise İçinde Namaz Kılar Mı?480[33]
17-.......ÂiĢe (R): Bizim her birimiz için, içinde hayız olduğu bir tek elbiseden baĢkası yoktu. Eğer o elbiseye kandan bir Ģey bulaĢırsa, tükürüğü ile onu ıslatır, sonra onu tırnağı ile ovalar(yıkar)dı, dedi. 481[34]
13- Hayızdan Yıkanması Sırasında Kadının Güzel Koku Sürünmesi Babı .
18-.......Bize Abdullah ibnu Abdilvahhâb tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Hammâd ibn Zeyd, Eyyûb (esSahtıyânı)'dan; o da Hafsa (bintu Sîrîn)'dan tahdîs etti.
hakkındaki hükümler de, zâten istihâzalı kadının hükümlerine kıyâs ediliyor. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/407. 480[33] Babın maksadı, bunun câizliğini isbâttır. Çünkü Ġslâm'dan evvel kadınların i'-tiyâdı, hayzın dinmesinin ardından elbiseyi değiĢtirmek idi, ve onlar bunu vâcib görüyorlar idi (ġâh Veliyyullah). 481[34] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/408.
408
Ebû Abdillah dedi ki: Yâhud HiĢâm ibn Hassan, Hafsa'dan; o da Ümmü Atiyye'den; o da Peygamber'den. Ümmü Atıyye (R) Ģöyle demiĢtir: Biz bir ölü üzerine üç günden ziyâde süslenmeyi terk etmekten (yânî yas tutmaktan) nehy olunurduk, ancak zevç üzerine dört ay on gün yas tutardık. Bu müddet içinde gözlerimize sürme çekmez, güzel koku sürünmez ve (süs için) boyanmıĢ kumaĢ giyinmezdik, ancak asb (denilen Yemen kumaĢı) müstesna. Hayzın dinmesi zamanında birimiz hayızdan yıkanmak istediğinde azıcık Azfâr kustu (tırnak buhuru) kullanması bize müsâade edilmiĢti482[35]. Bizler .cenazenin ardından gitmekten de nehy olunurduk.
482[35] Asbı sevbi: Yemen dokumalarından boyalı bir kumaĢın adıdır; iplikleri boyanır, sonra dokunur idi. Kust Üçü de lügattir. Buna Kustu Azfâr denildiği gibi, kustu Zafâr da denir. Zafâr, Aden sahilinde bir Ģehrin ismidir ki, tırnak Ģeklinde olan Hind kustu, Hindistan'dan evvelâ oraya gelir. Bundan dolayı Arab kadınlarının yıkanma esnasında çirkin kokuyu gidermek için kullandıkları bu ıtra ''Kustu Azfâr" dedikleri gibi "Kustu Zafâr" da derler. Yânî bu Zafâr ile Azfâr lâfzı hakkında iki rivayet vardır: Birinciye göre ma'lûm yere nisbettir. Ġkinciye göre ise tırnak ma'nâsına olan "zıfr"m cem'idir. Murâd tırnak Ģekli üzere olan güzel buhurdur.
409
Ebû Abdillah dedi ki: Bu hadîsi HiĢâm ibn Hassan, Hafsa'dan; o da Ümmü Atıyye'den; o da Peygamber'den rivayet etmiĢtir483[36].
14- Kadının, Hayızdan Temizleneceği Zaman Kendisini Ovalaması, Nasıl Yıkanacağı Ve Nasıl Misklenmiş Bir Parça Alıp Onunla Kan Değen Yeri Sürteceği Babı
19-..... Bize îbnu Uyeyne, Mansûr ibn Safiyye'den; o da annesinden; o da ÂiĢe'den tahdîs etti ki (o Ģöyle demiĢtir): Bir kadın Peygamber'e hayızdan sonra yıkanmasının mâhiyyetinden sordu. Peygamber de ona nasıl yıkanacağını Ģöylece emretti: "Miske bulanmıĢ bir yün veya pamuk parçası al da onunla temizlen " buyurdu. Kadın: Nasıl temizleneyim? dedi. Peygamber: "Onunla temizlen" buyurdu. Kadın tekrar: Nasıl? diye sorunca: "SubhânaUah! Temizlen iĢte!" buyurdu. Bunun üzerine ben kadını kendime çektim
483[36] Buhârî, bunu Kitâbu't-Talâk'ta mevsûlen rivayet etmiĢtir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/408-409.
410
de: Onunla kan değen yeri (yânî ferci) sürtele, dedim 484[37].
15- Kadının Hayızdan Yıkanması Babı 485[38]
20-.......BizeMansûr, annesi Safiyye bintu ġeybe'den; o daÂiĢe'den tahdîs etti (Ģöyle demiĢtir): Ensâr'dan bir kadın Peygamber (S)'e: Hayızdan nasıl
484[37] Misk, mim'in kesriyle ma'Iûm ıtrin adıdır. MeĢk, mim'in fethiyle deriye denir. Hadîste bu kelime meĢk Ģeklinde de rivayet edilmiĢtir. Buna göre "Bir gön parçası al.." temek olur. Buhârî'nin diğer rivayetinde "fursaten mümesseketen" de gelmiĢtir ki "miske bulanmıĢ yün parçası" demektir. Bir rivayette de "mümseketen" i'fâl babında fail ve mef'ûl isim bî-nâsıyle de okunmuĢtur ki, "eski bir bez parçası taĢı" denmiĢ olur. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/409-410. 485[38] Yânî bu yıkanma vâcibdir, sabittir. Hadîsin bâb ismiyle münâsebeti Ģudur: En-sârlı kadının "Ben nasıl yıkanayım?" sözü, yıkanmanın aslının subûtu müsellem olduğuna ve suâlin ancak yıkanmanın keyfiyyetinden ibaret olduğuna delâlet eder (ġâh Veliyyullah). Bir rivayete göre bu bâb "Bâbu gasli'l-mahîd" Ģeklinde zabtedilmiĢtir. Bu zabte göre mahîd, ismi mekân olarak hayız yeri, yânî fere demek olacağından, ma'nâsı "Hayız yerini yıkamak babı" olacaktır. Böyle olunca, hadîsle bâb isminin münâsebeti açıktır.
411
yıkanayım? diye sordu. Peygamber: "Miske bulanmıĢ bir yün veya pamuk parçası al da uzuvlarım üçer defa yıkayarak temizlen " buyurdu. Ondan sonra Peygamber (S) utandı da yüzünü çevirdi. -Yâhud da Peygamber "Buparça ile temizlen"buyurdu.- Bunun üzerine ben o kadını tutup, kendime doğru çektim de, Peygam-ber'in anlatmak istediği Ģeyi ona haber verdim. 486[39]
16- Kadının Hayızdan Yıkanması Sırasında Taranması Bâb1
21-.......Bize Ġbnu ġihâb, Urve'den tahdîs etti ki, ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Ben Veda Haccı'nda Râsûlullah (S) ile birlikte ihrama girip, yüksek sesle telbiye ettim. Ben temettü' haccina niyet edip kurbân sevk etmeyen kimselerden biri idim. (Râvî der ki:) ÂiĢe hayız olduğunu ve Arafe gecesi girinceye kadar temiz olmadığını söyledi. O gece: Yâ Rasûlallah, iĢte bu gece Arafe gecesidir. Ben ise ancak umre niyeti ile ihrama 486[39] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/410.
412
girmiĢtim, demiĢtir. Rasûlullah da ona: "Yıkanmak üzere saçlarını çöz, taran ve umre niyetinden vaz geç" buyurmuĢ. {ÂiĢe dedi ki:) Ben de öyle yaptım. Haccı yerine getirdikten sonra, Muhassab'da bulunduğumuz gece Rasûlullah (erkek kardeĢim) Ab-durrahmân'a emretti. O da bana, evvelce baĢlamıĢ olduğum umre'nin yerine Ten'îm'den yeni bir umre yaptırdı487[40].
17- Kadının, Hayız Yıkanması Sirasinda Saçlarını Çözmesi Babı 488[41]
22........ Bize Ebû Usâme, HiĢâm ibn Urve'den; o da babasından; o da ÂiĢe'den tahdîs etti. ÂiĢe (R)
487[40] Muhassab, Mekke ile Minâ arasında bir yerdir. TeĢrik günlerinden sonraki gece -ki bayramın dördüncü günü bittikten sonraki gecedir- orada geçirilir. Buraya "Hayfu Benî Kinâne= Kinâne oğullan hayfı" da denilir. Ten'îm, Harem'in hâricinde Mekke'ye bir fersah mesafede bir yerdir. Mek-keliler'in üç Mikat'ından biridir. Orada ÂiĢe Mescidi denilen bir de mescid vardır. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/411. 488[41] Yânî bu vâcib midir, yoksa değil midir? Hadîsten zahir olan vâcib olmasıdır. Ancak bu, çok mübtelâ olunduğu ve zorluk lâzım geleceği için, cünüblük yıkanmasında kadından düĢmüĢtür.... (ġâh VeHyyullah).
413
Ģöyle demiĢtir: Bizler zu'l-hicce ayının hilâline doğru (Medine'den yola ) çıktık. Rasûlullah: "Her kim umre ile ihrama girmek isterse öyle ihram etsin. Bana gelince, eğer ben kurbanlık sevk etmemiĢ bulunaydım, ben de muhakkak umre ile ihram ederdim" buyurdu. Bunun üzerine kimi umre ile, kimi de hacc niyeti ile ihrama girdiler. Ben hayızlı iken Arafe günü bana eriĢti. Ben Peygamber'e hâlimi söyledim. "Umreni bırak, saçlarını çöz, taran ve hacc niyetiylejhrâm et" buyurdu. Ben de öyle yaptım. Nihayet Muhassab'da kaldığımız gece olunca, erkek kardeĢim Abdurrahmân ibn Ebî Bekr'i benimle beraber gönderdi. Ben Ten'îm'e kadar çıktım da (ilk baĢlayıp terk ettiğim) umremin yerine bir umre ile ihram ettim. HiĢâm ibn Urve Ģöyle dedi: Bundan dolayı (kef-fâret olarak) ne kurbân lâzım geldi, ne oruç, ne de sadaka 489[42].
489[42] Hadîste tasrih edildiği üzere bu son söz, ÂiĢe'nin değil, kız kardeĢinin torunu ve bu hadîsin râvîsi olan HiĢâm ibn Urve ibn Zubeyr'indir. Ancak bu sözden bir müĢkil çıkıyor: ÂiĢe, kıran haccı yapan da olsa, temettü' haccı yapan da olsa, üzerine kıran kurbânı yâhud temettü' kurbânı vâcib olduğuna -Dâvûd Zâhirî'den baĢka- bütün fakîhler müttefik olduğu hâlde, nasıl olmuĢ da bunların hiçbiri lâzım gelmemiĢ? Buna verilen cevâb da: "HiĢâm, bunlardan hiçbirinin yapıldığına dâir kendisine
414
18- "Biz Sizleri... Hilkati Belirsiz Bir Çiğnem Etten, Yarattık..."Babı 490[43]
23-.......Bize Hammâd (ibn Zeyd), Ubeydullah
hiçbir haber eriĢmemiĢ olduğundan, hiçbiri lâzım gelmediğini zannetmiĢ. Hâlbuki bir Ģeyin vâki' olmadığını bilmemekle nefselemr'-de vâki' olmamasına hükmetmek gerekmez. Nitekim Câbir'in rivayetinde Peygamber'in ÂiĢe için bir sığır kurbân ettiği beyân ediliyor" denilmiĢtir. Bir de: "HiĢâm'ın bu sözünün zahiri, o haccın kıran haccı ve temettü' haccı olmayıp, ifrâd haccı olduğudur" (ġâh Veliyyullah). Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/412. 490[43] Buhârî, bu bâb ismini burada, Kur'ân'dan olan bu Ġki ta'bîri, hayızla Ġlgileri dolayısıyle tefsîr etmek Ġçin, yâhud da hâmile kadından gelen kanın hayız olmayacağını tenbîh etmek için getirmiĢtir. Ġkinci Ģık, mezheb imamları arasında ihtilaflıdır. Bâb ismindeki "muhallakatın" ve "gayrı muhaltakatın" ta'bûierini ihtiva eden Kur'ân âyetinin meali Ģöyle devam ediyor: "Ey insanlar, eğer siz öldükten sonra tekrar dirilmek hususunda herhangi bir Ģübhe içinde iseniz, Ģu muhakkaktır ki, biz sizi topraktan, sonra insan suyundan, sonra pıhtılaĢmıĢ bir kandan, sonra da hilkati belli belirsiz bir çiğnem etten yarattık, size (kudretimizi apaçık) gösterelim diye. Sizleri dileyeceğimiz muayyen bir vakte kadar rahimlerde durduruyoruz, sonra sizi bir çocuk olarak çıkarıyoruz, daha sonra da kuvvetinize ermeniz için (büyütüyoruz). Kiminiz Öldürülüyor, kiminiz de bilgiden sonra hiçbir Ģey bilmemek üzere ömrün en fenasına doğru gerisin geri itiliyor... "(el-Hacc:5)
415
ibni Ebî Bekr'den; o da Enes ibn Mâlik(R)'ten tahdîs etti. Peygamber (S) Ģöyle buyurmuĢtur: "ġübhesiz Azîz ve Celîl olan Allah, rahime bir melek tevkil etti. O melek: Ey Rabb 'im! Bir nutfedir. Ey Rabb 'im! Bir kan pıhtı-sıdır. Ey Rabb'im! Bir çiğnem ettir, der. Allah onu yaratmayı hükmetmek istediği zaman melek: Erkek midir, yoksa diĢi midir? Bedbaht mıdır, yoksa mes'ûd mudur? Rızık nedir, ecel nedir? sorularını sorar. Bunlar anasının karnında iken yazılır"491[44].
491[44] Ġnsanın yaratılma ve tekâmül safhaları el-Mu'minûn: 1216. âyetlerinde dokuz kademe olarak zikredilmiĢtir. Ġnsanı bir hamlede yaratmaya kaadir olan Allah'ın, onun tabiî Ģeklini alıncaya kadar bir takım tavırlara, kaanûnî tahavvüllere tâbi' tutmasında hiç Ģübhesiz husûsî ve umûmî birçok hikmetler ve faydalar vardır. Bu hikmetleri ilgili ilim dallarındaki mütehassıslar bulmakta ve yazdıkları eserlerde uzun uzun anlatmaktadırlar. Bu hususlarda tafsîlât için tıbb, biyoloji, fizyoloji ve benzeri dallarda yazılan eserlere müracaat etmelidir (Müslim Ter., VIII, 118). Hâmile kadının hayız olmayacağı mes'elesindeki görüĢleri mufassal Ģerhlerden ta'kîb etmelidir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/413.
416
19- Hayızlı Kadın Hacca Ve Umreye Nasıl İhram Eder Babı 492[45]
24-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Biz Veda Haccı'nda Peygamber'le birlikte (Medine'den yola) çıktık. Bizden kimi umre niyetiyle, ihrama girmiĢ, kimi de hacc niyetiyle ihrama girmiĢti. Nihayet Mekke'ye geldik. Rasûlullah (S): "Umre niyyetiyle ihrama girip de kurbân göndermeyen, ihramdan çıksın. Umre niyetiyle ihrama girip de kurbân gönderen, tâ kurbânını kesmek suretiyle ihramdan çıkıncaya kadar, ihramdan çıkmasın. Hacc niyetiyle ihrama girmiĢ olan ise, haccını tamamlasın" buyurdu. ÂiĢe dedi ki: Ben hayız oldum ve tâ Arat e günü oluncaya kadar hayızlı olmakta devam ettim. Ben ise baĢka değil, sırf umre niyetiyle ihrama girmiĢtim. Peygamber (S) bana saçımı çözmemi, taranmamı, hacc niyetiyle ihram etmemi ve 492[45] ġârih Kastallânî, bunun ma'nâsı hakkında: Burada keyfiyyetle murâd sıfat değil, fakat hayızlı kadının ihram ve telbiye etmesinin isbâtım beyândır, dedi. Bana göre bu, zahiri üzeredir. Maksad, hayızlı ihram ettiği zaman, ihram ve telbiyenin sıfatını isbât etmektir ki, o da ihramının gusle makrûnolmasıdır, bu gusül hayız esnasında olsa bile. ÂiĢe'nin guslünün'buna ihtimâli vardır (ġâh Ve-liyyullah).
417
umreyi terk eylememi emretti. Ben de bunları yaptım. Nihayet haccımı yerine getirince Ebû Bekr'in oğlu Abdurrahmân'ı benim maiyyetimde gönderdi ve bana eski umrenin yerine Ten'îm'den bir umre yapmakhğımı emreyledi 493[46].
20- Hayzın Gelmesi Ve Gitmesi Babı
Bir takım kadınlar AiĢe'ye, içinde sarı lekeli pamuk bulunan bir bez götürürlerdi de, AîĢe onlara: Pamuğu beyaz göreceğiniz vakte kadar acele etmeyin, der
493[46] Bilindiği üzere ihram, Arafat'ta durma, tavaf, sa'y, tıraĢ gibi menseklerin Ģer'î ismi hacc'dır. Bu menseklerin vakfeden ve Minâ iĢlerinden mâadasına umre de-nĠr, ve edası hacc aylarına kasr edilmiĢ değildir. Umreye "Küçük Hacc" dedikleri de vardır. Nitekim vakfeyi de Minâ'daki iĢleri de içine alan menseklerin topuna "Hacc" denildiği gibi "Haccu Ekber" de denir... ĠĢte bu rivayetten anlaĢıldığına göre Mü'minlerin Annesi ÂiĢe Veda Haccı'nda, ibtidâ temettü' niyetiyle ihrama girmiĢ bulunuyordu... Peygamber teĢrîk günlerinden sonra, yânî bayramın dördüncü gününden sonra, Mekke ile Minâ arasında bir yer olan Mu-hassab'da, ÂiĢe'ye bu umresini yapma emri vermiĢtir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/414.
418
idi.
Bu sözü Ġle de hayzdan temize çıkmayı murâd ederdi494[47]. Bir takım kadınların gece ortasında kandiller isteyip (tutundukları Ģeydeki) temizliğe bakar oldukları haberi Zeyd ibn Sâbit'in kızı Ümmü Kulsüm'e ulaĢtı da: Kadınlar bu iĢi yapmazlardı, deyip, o kadınları ayıpladı495[48].
25-....... Bize Sufyân, HiĢâm'dan; o da babasından; o da Âi-Ģe'den tahdîs etti ki (o Ģöyle demiĢtir): Fâtıma bintu Ebî HubeyĢ isti-hâzaya tutulur durur idi. Bunu Peygamber'e sordu. Peygamber (S): "Bu bir damardır, hayız değildir. Hayızın müddeti geldiği zaman namazı bırak, hayzın müddeti geçtiği 494[47] Bu haberi Mâlik el-Muvatta'âa. Alkame Ġbn Ebî Alkame hadîsinden; o da ÂiĢe'nin hizmetçisi olan annesi Mercâne'den olmak üzere rivayet etti. Bundan hay-zın gelmesinin kan gelmesiyle, hayzm gitmesinin de kuruluk ve beyazlıkla olacağı bilinmiĢtir. 495[48] Bu eseri de Ġmâm Mâlik, Muvatta'da Abdullah ibn Ebî Bekr'den; o da halasından; o da Zeyd ibn Sâbit'in kızından tahrîc etmiĢtir. Kadınları ayıblaması, bu iĢin kötülenmiĢ olan zorluğu gerektireceğinden dolayıdır (Kastallânî ve diğerleri). Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/415.
419
zaman yıkan ve namaz kıl" buyurdu 496[49].
21- Bâb: Hayızlı Olan Kadın Namazı Kaza Etmez
Câbir ve Ebû Saîd, Peygamber'den olmak üzere: Hayızlı kadın namazı terk eder, dediler 497[50].
26-.......Bize Katâde tahdîs edip Ģöyle dedi: Bana Muâze Ģöyle tahdîs etti: Bir kadın ÂiĢe'ye: Biz kadınlardan biri temiz olduktan sonra (hayz zamanındaki) namazını kaza etmeli mi? diye sordu. Âi-Ģe: Sen Harûriyye misin? Biz Peygamber (S) ile 496[49] Ġstihâzalı kadın her namaz vaktinde yıkanıp, namazını kılar. ĠĢte bu hüküm, bu ve benzeri hadîslerden alınmıĢtır. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/416. 497[50] Câbir'den gelen sözü müellif Buhârî, Kitâbu'l-Ahkâm'da, ÂiĢe'nin haccda hayz olması kıssasında tahrîc etti. Ebû Saîd'den gelen sözü de Kitâbu VSavm'da ha-yızlının orucu terketmesi babında tahrîc etti. Bunun ma'nâsı hayızlı kadın namazı terk eder ve kaza etmez demektir. Çünkü namazı terk etmek, ödenmemesini gerektirir. Zîrâ Sâri' onu terk etmekle emretti; terk edilmekle emredilen Ģeyin iĢlenmesi vâcib olmaz; binâenaleyh kaza edilmesi de vâcib olmaz. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/416.
420
birlikte iken hayız olurduk da bize bunu emretmezdi; yâhud da biz bunu yapmazdık, diye cevâb verdi 498[51].
22- Hayz Elbisesi İçinde İken Hayızlı Kadınla Beraber Uyumak Babı
27-.......Ümmü Seleme (R) tahdîs edip Ģöyle demiĢtir: Ben, Peygamber (S) ile beraberinde bir katîfe içinde bulunurken hayız oldum. YavaĢça sıyrıldım da o örtüden dıĢarıya çıktım, havza mahsûs elbisemi aldım, giydim. Rasûlullah bana: "Hayız mı oldun?" diye sor
498[51] Soran kadının Muâze bintu Abdillah el-Adeviyye olduğu Buhârî'nin bir rivayetinde tasrîh edilmiĢtir. Diğer bir rivayette, Muâze, ÂiĢe'ye suâlini. Hayızlı neden orucu kaza ediyor da namazı etmiyor?" Ģeklinde sormuĢtur. Cevâbdan anlaĢılıyor ki, namazı kaza etmemeğe ruhsat verilmesi tahfif içindir: Günde beĢ defa tekerrür eden bir ibâdeti kaza etmek kolay değildir. Ramazân orucu ise yılda bir kerre farz olur. Sene içinde birkaç günlük orucu ödemek daha kolaydır. Harûrîler Küfe yakınındaki Harûra' köyüne mensûb Haricîler fırkasidır. Bu taifenin ilk toplantısı orada olduğu için, kendilerine bu isim verilmiĢtir. Bunlar dîn iĢinde Ģiddetlendirme tarafını tuttuklarından dolayı pek çirkin dalâletlere sapmıĢlardır. Harûrîler, hayızhnm hayız zamanında geçen namazları kaza etmesi vâcib olduğuna kaail olurlardı ki, ümmetin icmâına muhaliftir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/416.
421
du. Ben: Evet, dedim. Bunun üzerine beni çağırdı ve beni kendisi ile beraber o saçaklı kadife örtünün içine soktu. Zeyneb Ģöyle dedi:.Ve .Ümmü Seleme bana tahdîs etti ki, Peygamber (S) oruçlu olduğu hâlde, Ümmü Seleme'yi öper idi ve (Ümmü Seleme dedi ki): Ben, Peygamber ile beraber bir tek kaptan cünüblükten dolayı yıkanır idim. 499[52]
23- Temizlik Hâli Elbisesinden Başka Hayız Elbisesi Edinen Kimse Babı
28-....... Ümmü Seleme (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) ile saçaklı bir örtü içinde yatıyordum. Hayız oldum. Sıyrılıp hayza mahsûs elbisemi aldım. "Hayız mı oldun?" dıyt sordu. Evet, dedim. Bunun üzerine beni çağırdı, saçaklı kadifenin altında onunla beraber yattım 500[53].
499[52] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/417. 500[53] Ümmü Seleme'nin bu "Sıyrılıp, hayıza mahsûs elbisemi aldım" sözü, Ģu iki Ģeyi muht emildin Birisi, kadının hayız kanı geldiği zaman tutunduğu bez, diğeri de kadının hayız kanı geldiği zaman tutunduğu bezden ayrı olarak,
422
24- Hayızlı Kadınların Namaz Yerinden Ayrı Durarak Bayram Namazlarının Kılındığı Sahada Ve Müslümanların Dualarında Hâzır Bulunmaları Babı
29-...,... Hafsa bintu ġîrîn Ģöyle demiĢtir: Biz tazelerimizi bayramlarda (namazgaha) çıkmaktan men' ederdik. (Basra'ya) bir kadın gelip Halef oğullan kasrına indi. O kadın kız kardeĢinin -ki kocası Peygamber ile birlikte on iki gazada bulunmuĢ, kendisi de bizzat altısına iĢtirak etmiĢ idi-: Biz yaralılara ilâç yapar, hastalara bakardık, dediğini rivayet ettikten sonra, Ģöyle dedi: Kız kardeĢim Peygamber'e: Birimizin örtünecek çarĢafı olmazsa, namaz yerine çıkmamasında be's var mı? diye sormuĢ. Peygamber: "ArkadaĢı kendi cilbâbiann-dan birini ona giydirsin de hayr (meclisin)^e ve müslümânların duasında hâzır bulunsun" buyurmuĢtur.
insanın giydiği elbiseden ayrı bir elbise. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/418.
423
(Hafsabintu ġîrîn der ki:) Ümmü Atıyye buraya geldiği zaman: Bunu sen Peygâmber'den iĢittin mi? diye sordum. Ümmü Atıyye: O'na babam feda olsun, evet iĢittim, dedi. -Hafsa bintu ġîrîn: Ümmü Atıyye ne zaman Peygamber'i anarsa"bi-ebî = O'na babam feda olsun" der idi, dedi.- Ümmü Atıyye Ģöyle devam etti: Babam O'na feda olsun, ben Peygamber'den iĢittim, O Ģöyle buyuruyordu: "Tazelerle perde sahibi kadınlar yâhud: Perde sahibi tazeler ile- hay izli kadınlar çıkıp hayır (meclisin)^e1 ve müzminlerin duasında hâzır bulunsunlar. Yalnız hayızlı kadınlar namaz yerinden uzakça dursunlar". Hafsa dedi ki: Ben Ümmü Atıyye'ye karĢı: Hayızlılar da mı? diye sordum. Ümmü Atıyye cevaben: Hayızlılar Arafat'ta, fulân fulân yerlerde hâzır bulunmuyorlar mı? dedi 501[54].
501[54] Hayır meclislerinden maksad, dînlerini öğrenecekleri ilim meclisleri, fıkıh ve hadîs meclisleri, hasta ziyareti yapılacak evler, hastahâneler ve buralara benzer hayırlı ve sevâb kazanılacak olan yerlerdir. Hayızlılann mescide girmesi caiz değil ise de, belde haricindeki namazgaha gitmelerine cevaz olduğu, bundan anlaĢılmıĢtır. Çünkü namazgah, yalnız namaza mahsûs mahal değildir. Bununla beraber hayızlılann namazgahta namaz kılan erkeklerden biraz uzakça durup, karıĢmamaları lâzım gelir. Kadınların bu gibi hayır ve bereket meclislerine gidip duâ
424
25- Hah: Kadın Bir Ayda Üç Hayız Olduğu Zaman (Hüküm Nedik?)
Yüce Allah'ın: "BoĢanmıĢ kadınlar kendi kendilerine üç hayız ve temizlenme müddeti beklerler, eğer onlar Allah'a ve âhiret gününe inanıyorlarsa, Allah'ın, kendi rahimlerinde yarattığı (hayzı ve hamli) gizlemeleri onlara halâl olmaz... " (ei-Bakara: 228) kavlinden dolayı hayız müddeti, hami müddeti ve hayızdan mümkin olabilecek Ģey (yânı tekrar) hususunda kadınların tasdik olunacakları Ģeyler 502[55]. Alfden ve ġurayh(98)'dan zikrolunur ki, eğer bir kadın dîninden (ve emînliğinden) râzî olunacak nevi'den kendi hususiyetlerine vâkıf bulunan kadınlardan, bir ayda üç hayz gördüğüne beyine
etmeleri, duâ edenlerle beraber "Âmîn" demeleri müstehâbdır. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/418-419. 502[55] Yânî bu mümkindir. Kadın bunu iddia ettiği zaman, kadın bu sözünde tasdîk olunur. Ayet de kadının bu husustaki sözünün makbul olduğuna delâlet eder. Babın bütün ta'lîkleri de, hayızda bir tahdîd olmadığına ve bunun mümkin olan hususlarda kadının sözüne bırakılmıĢ bulunduğuna delâlet etmektedir (ġâh Ve-liyyullah).
425
getirirse, tasdik olunur 503[56]. Atâ ibn Ebî Rebâh: Kadının iddet içindeki hayızları iddetten önce âdeti olan hayızlarıdır, demiĢtir. Ibrâhîm Nahaî de buna kaail olmuĢtur 504[57]. Ve Atâ: Hayzın en azı bir gün, en çoğu da on beĢ gündür, demiĢtir505[58]. Mu'temir ibn Süleyman, babasından, Ģöyle dedi: Ben Ġbn Sîrîn'e temizliğinden sonra onbeĢ gün kan gören kadını sordum. O: Kadınlar bunu daha iyi bilicidir, dedi506[59].
30-.......Ben HiĢâm ibn Urve'den iĢittim, Ģöyle
503[56] Bunu Dârimî, ġa'bî'den; râvîleri sıka olan bir isnâdla mevsûlen rivayet etmiĢtir. 504[57] Bunu Abdurrazzâk, îbn Cureyc'den mevsûlen rivayet etti. Yânî, kadın iddet bekleme zamanında muayyen bir müddette, meselâ bir ayda sayılmıĢ hayizlar iddia etse, iddia ettiği Ģey kendi mu'tâdı ise kabul edilir. Ġddeti Ġçinde daha evvelki durumuna muhalif birĢey iddia etse, iddiası kabul edilmez. Ġbrahim en-Nahaî'nin görüĢünü de, yine Adurrazzâk mevsûlen rivayet etmiĢtir. 505[58] Atâ'nın bu görüĢünü de Dârimî mevsûlen rivayet etmiĢtir. 506[59] Bunu da Dârimî mevsûlen rivayet etmiĢtir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/420.
426
dedi: Bana babam, ÂiĢe'den haber verdi ki (o, Ģöyle demiĢtir): Fâtıma bintu Ebî HubeyĢ, Peygamber'e sorup: Ben istihâzaya ma'rûz kılınıyorum, temiz olamıyorum. Binâenaleyh ben namazı terk edeyim mi? dedi. Peygamber: "Hayır, çünkü bu bir damardır. Lâkin sen namazı, içinde hay izli bulunduğun günler kadar terk et, sonra yıkan ve namaz kıl" buyurdu. 507[60]
26- Hayız Günleri Hâricinde Kadının Göreceği Sarı Ve Boz Renkli Islaklıklar Babı
31-.......Bize îsmâîl (ibn Uleyye), Eyyûb'dan; o da Muhammed. (ibn Sîrîn)'den; o da Ümmü Atıyye'den tahdîs etti. O: Biz sarılığı ve bozluğu hiçbir Ģey (yânî namaza mâni') addetmezdik, demiĢtir508[61].
507[60] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/421. 508[61] Hayız günleri hâricinde kanın bu renkleri kastediliyor. Yoksa hayız günlerinde kan ne renkte olursa olsun, hayz kanıdır. Ebû Davud'un rivayetinde "tuhur-dan sonra" kaydının bulunması da buna delildir. Kan renkleri siyah, kırmızı, sarı, bozuk yânî bulanık, yeĢilimtırak ve toprak rengi olmak üzere altıdır. Cumhur, sarılık ve bulanıklığın hayız günlerinde hayız olduğuna, hayız günlerinden mâadasında hiçbir Ģey olmadığına
427
27- İstihâza Damarı Babı
32-.......Bana îbnu EbîZi'b, Ġbn ġihâb'dan; o da Urve'den ve Amre (98)'den; onlar da Peygamber'in zevcesi ÂiĢe'den tahdîs etti (o, Ģöyle demiĢtir): CahĢ kızı Ümmü Habîbe yedi yıl istihâzaya müb-telâ kılındı. RasûluIIah'a bunu sordu. Rasûlullah ona yıkanmasını emretti de "Bu bir damardır" buyurdu. Artık Ümmü Habîbe her namaz için yıkanır oldu 509[62].
kaaildir. Ġmâm Alî'den de böyle rivayet edilmiĢtir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/421. 509[62] Peygamber'in "yıkan" emri, mutlaktır; binâenaleyh bu emr tekrarı ifâde etmez. Bu yıkanmaya, Ümmü Habîbe'nin bunu i'tiyâd edinmesi sebebiyle olmuĢtur, yâhud da tatavvu'dur; vâcib olduğu için değildir, ĠĢte bu tevcih sayesinde Fâtıma hadîsiyle Ümmü Habîbe hadîsi arasında uygunluk olur. Cumhur da buna kaail olup: Mustahâzaya her bir namaz için yıkanmak vâcib olmaz, ancak abdest almak vâcib olur, dediler (Kastallânî ve ġâh Veliyyullah). Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/422.
428
28- İfâda Tavafından Sonra Hayız Olan Kadın Babı?
33-.......Abdurrahmân kızı Amre'den; o da Peygamber'in zevcesi ÂiĢe'den haber verdi. O, RasûluIIah'a: Yâ Rasûlallah, Safiyye bintu Huyey hayız oldu diye haber vermiĢtir. Rasûlullah (S): ''Ġhtimâl ki o bizi yolumuzdan alıkoyacak! O sizinle beraber ifâda tavafını yapmıĢ değil mi idi?" dedi. Evet, dediler. "Öyle ise çık" buyurdu510[63].
34-.......Bize Vuheyb, Abdullah ibn Tâvûs (132)'tan; o da babası Tûvûs ibn Keysân'dan; o da Ġbn Abbâs'tan tahdîs etti. Ġbn Ab-bâs (R): Hayızlı kadına, ifâda tavafını yaptığı zaman (veda tavafını yapmaksızın) vatanına dönmek ruhsatı verildi, demiĢtir. (Tâvûs der ki:) Ġbn Umer ilk emrinde hayızlı 510[63] Bu hâl Mekke'den Medine'ye dönüleceği sırada meydana gelmiĢti. Bundan anlaĢılıyor ki, Ġfâda Tavafı, haccın rükünlerinden biridir. Bunu edâ etmeyen hayızlı kadın temizleninceye kadar bekler, tavaf etmedikçe de bu tavaf uhdeden çıkmaz. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/422.
429
kadın veda tavafını yapmadıkça memleketine dönmez, der idi. Sonra kendisinden iĢittim: Hayızlı kadın memleketine döner, çünkü Rasûlullah onlara ruhsat verdi, diyordu. 511[64]
29- Bâb: İstihâzalı Kadın (Arada Kanı Dinmekle) Temizliği Görünce (Yıkanıp Namaz Kılar)
Ġbn Abbâs: Böyle kadın, temizlik süresi bir saat olsa bile yıkanır, namaz kılar ve kocası da kendisine gelir. Ġstihâzalı namaz kılmak isteyince yıkanır, namaz kılar. Namaz kılmak (cimâdan) daha büyüktür, demiĢtir 512[65].
35-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S): 511[64] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/423. 512[65] Bunu Ġbnu Ebî ġeybe ve Dârimî mevsûlen rivayet etmiĢlerdir. "Namaz kılmak daha büyüktür" demek, kadına namaz kılması caiz olunca, cima yapması evlâ tarikiyle caiz olur demektir. Bu son cümle, kocası istihâzalı kadına nasıl cirnâ eder? Ģeklindeki mukadder bir suâle cevâbdır (Kastallânî). Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/423.
430
"Hayz geldiği zaman namazı terk et. Hayız müddetinin sonu gittiği zaman ise, kendinden kanı yıka ve namaz kıl" buyurdu 513[66].
30- Lohûsa (İken Ölen) Kadın Üzerine Cenaze Namazı Ve Bu Namazın Sünneti Babı
36-.......Bize ġu'be Hüseyin el-Muallim, Ġbnu Bureyde'den; o da Semure ibn Cundub (59)'dan haber verdi ki (o,Ģöyle demiĢtir): Bir kadın lohûsahğında vefat etti. Peygamber (S) ona cenaze namazı kıldı. (Kılarken de bedeninin) ortasına doğru dikeldi514[67].
513[66] Bu, Fâtıma bintu Ebî HubeyĢ hadîsinden kısaltılmjĢtir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/424. 514[67] Vefat eden kadın Ümmii Ka'b el-Ensâriyye idi. ölü erkek olursa, namazı kılan imâm yâhud münferid göğsünün hizasına doğru durur. Kadın olursa göğsü hizasına doğru mu, yoksa ortası hizasına doğru mu durmak daha faziletlidir hususunda ihtilâf vardır, ikinci re'yde bulunanların hücceti, bu hadîstir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/424.
431
31-Bâbb(Bu, Geçen Bâbdan Bir Fasıl Gibidir)
37-.......BizeEbû Avâne-ki onun ismi elVeddâh'tır- kendi kitabından haber verip Ģöyle dedi: Bize Süleyman eĢ-ġeybânî, Abdullah ibn ġeddâd'dan haber verdi. Abdullah Ģöyle dedi: Ben Peygamber'in zevcesi teyzem Meymûne'den iĢittim: Bazen öyle olurdu ki, Meymûne hayızlı bulunur, namaz kılmaz, Rasûlullah seccadesi üzerinde namaz kılarken, secde yerinin hizasında uzanmıĢ bulunurdu. Rasûlullah secde ettiği vakit elbisesinin bâzı yerleri Meymûne'ye dokunurdu 515[68].
515[68] Maksad, hayızlının necs yânî murdar olmadığını anlatmaktır. Nitekim yukarıki hadîste de lohûsanın necs olmadığı anlaĢılmıĢtı. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/425.
432
Rahman ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle
6-KİTÂBUTTEYEMMÜM (TEYEMMÜM ETMEK KİTABI)
433
Ve Yüce Allah'ın Şu Kavli "
Eğer Hasta Olmuşsanız Yâhud Bir Sefer Üzerindeyseniz Veya İçinizden Biri Ayakyolundan Gelmişse, Yâhud Da Kadınlara Dokunmuşsanız Ve Bu Hâlde Su Da Bulamamışsanız, O Vakit Tertemiz Bir Toprakla Teyemmüm Edin. Binâenaleyh Ondan (Niyetle) Yüzlerinize Ve Ellerinize Sürün "(Ei-Mâide: 6- En-Nisâ: 43) '516[1].
516[1] Bu iki sûredeki âyetlerin bu parçalan, teyemmümün farzlarını ve nasıl yapılacağını aynı lâfızla beyân etmektedirler. el-Mâide'dekinde bir tek "minhu" kaydı fazladır. Teyemmüm; lûgatta kasıd demektir, onun için niyetsiz teyemmüm olmaz, mâhiyetinde dâhildir. Saîd de yeryüzü demektir ki, taĢa, toprağa Ģâmildir. Bu sebeble eline hiç toprak bulaĢmasa bile bir taĢ ile teyemmüm caiz olur. Lâkin Ġmâm ġafiî birazcık olsun toprak bulaĢmah demiĢtir. Tayyib de tertemiz demektir. Binâenaleyh mülevves veya Ģübheli olmamalıdır. Demek olur ki, Ġslâm'da maddî ve ma'nevî taharet mes'elesinin o kadar ehemmiyeti vardır ki, su bulunmadığı zaman, hiç olmazsa gusül veya abdcsı yerine taharete niyet ve kalbini temizliğe bağlayıp maddî cihetten de tertemiz bir toprağı abdest organlarının yansı demek olan yüzüne ve dirseklerine kadar ellerine dokundurmahdır. Yânı ellerini bir kerre toprağa vurup yüzüne mesh etmeli, bir kerre daha vurup dirseklerine kadar ellerini meshetmelidir... (HakkDîni, II, 1359-1360) el-Mâide:6.'daki âyette, fazla olarak "minhu" kaydı zikredilmiĢ ve bu suretle teyemmümde sırf kasd ve niyet ile mesh kifayet
434
1-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah'm seferlerinin birinde onunla beraber yola çıktık 517[2]. Tâ Beydâ'ya yâhud Zâtu'I-CeyĢ'e vardığımızda bir gerdanlığım koptu518[3]. Onun aranması için Rasûlullah (orada) bekledi, insanlar da onunla beraber beklediler. Hâlbuki bir su baĢında değillerdi. Ġnsanlar Ebû Bekr es-Siddîk'a geldiler ve: Sen ÂiĢe'nin yaptığını görüyor musun? Rasûlullah'ı da, insanları da bir su
etmeyip, saîde temas etmek de lâzım olduğu iĢ'âr olunmuĢtur. "Min" ibtidâ veya teb'îz olmak muhtemil-dir. Ġbtidâ olduğuna göre, elin saîde dokunması kâfidir. Teb'îz olduğuna göre de muhakkak elden yüze ve kollara da biraz Ģey sürülmesi lâzım gelir. Evvelki Hanefî, ikinci ġafiî mezhebidir. TaĢa, mermere ve ma'dene teyemmüm caiz olup olmayacağı hakkındaki ihtilâfın çıkıĢ yeri budur. Ġbtidâ olması ruhsat, teb'îz olması ihtiyattır (Hakk Dîni, II, 1589). Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/426. 517[2] Bu sefer, hicretin beĢinci yâhud altıncı senesinde yapılan Benu'l-Mustalık diğer adiyle Mureysî' gazâsıdır diyenler vardır. Hz. ÂiĢe'ye iftira edilmesi de bu gazada olmuĢtur. Bâzıları da iftiranın Benu'l-Mustalık gazasında olduğu muhakkak ise de, burada bahis konusu olan sefer Zâtu'r-Rıka' gazâsıdır derler. 518[3] Vak'anın bu Ġki yerden hangisinde olduğunda Ģekk eden Hz. ÂiĢe'dir. Beydâ, en sahîh kavle göre Zu'1-Huleyfe'nin diğer ismidir. Zâtu'1-CeyĢ de Medîne'ye bir berîd, yânî dört fersah mesafede bir yerin ismidir. Her ikisi de Medîne ile Mekke yolu üzerindedir.
435
baĢında değiller ve yanlarında da su yok iken yollarından alıkoydu, dediler. Bunun akabinde Ebû Bekr (yanıma) geldi. Rasûlul-lah da baĢını dizimin üzerine koymuĢ hâlde uyumuĢtu. Ebû Bekr: — Sen Rasûlullah'ı ve insanları yollarından alıkoydun. Onlar bir su baĢında değiller ve yanlarında da su yoktur, dedi. ÂiĢe dedi ki: Ebû Bekr beni kötüleyip azarladı, Allah'ın söylemesini istediği Ģeyleri söyledi, eli ile de boĢ böğrümü dürtmeğe baĢladı. Beni kipirdamaktan, Rasûlullah'm dizim üzerinde bulunmasından baĢka hiçbir Ģey men' etmiyordu. Sabah olunca Rasûlullah (S) kalktı, hiç su yoktu. Allah "Teyemmüm Âyeti"ni indirdi519[4]. Herkes teyemmüm etti. Useyd ibn
519[4] Bilindiği üzere her ikisi de Medenî olan en-Nisâ Sûresi ile el-Mâide SûresĠ'nde, birer teyemmüm âyeti vardır. elMâide'deki âyetin baĢ tarafı abdest almağa dâir olduğu için, ona abdest âyeti de derler. Bu kıssada nazil olan teyemmüm âyetinin hangisi olduğu hakkında haylî ihtilâf vardır. Birincisinde yalnız teyemmümden bahsedildiğine, ikincisine abdest âyeti denildiğine bakarak, bu defa nazil olan en-Nisâ:43. âyetidir diyenler vardır. Ebû Bekr Humeydî'nin bir rivayetinde: " denildiğine göre, ilk nazil olan, el-Mâide'deki âyet olmak lâzım gelir.
436
Hudeyr.520[5] — Ey Ebâ Bekr hanedanı, bu sizin ilk bereketiniz değildir, dedi. ÂiĢe dedi ki: (Sonra gideceğimiz sırada) üzerine bindiğim deveyi kaldırdık ve gerdanlığı onun altında bulduk. 521[6]
2-.-......Bize Câbir ibn Abdillah haber verdi ki, Peygamber (S) Ģöyle buyurmuĢtur .522[7] "Benden evvel hiçkimseye verilmedik beĢ Ģey bana verilmiĢtir: Bir aylık yola kadar korku (salmak) ile nusret olundum. Yeryüzü bana namazgah ve temizlik sebebi kılındı523[8]. Onun için ümmetimden her kime namaz vakti eriĢirse, hemen namazını 520[5] Useyd ibn Hudayr (20), ikinci Akabe gecesi Peygamber tarafından Evs üzerine "nakîb" ta'yîn olunan zâttır. DüĢürülmüĢ gerdanlığı yollarda aramağa gönderilenlerin baĢında idi. 521[6] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/427-428. 522[7] Amr ibn ġuayb'm babasından, dedesinden rivayet ettiği hadîste Peygamber, ni'-meti tahdîs için verdiği bu haberi, son gazvesi olan Tebük gazvesinde söylemiĢtir (Kastallânî). 523[8] GeçmiĢ peygamberler zamanında ancak havra, kilise gibi ibâdete tahsis edilmiĢ yerlerde namaz kılınabilirdi. Peygamberimiz ile ümmetine ise, temiz olmak Ģar-tıyle, bütün yeryüzü mescid olduğu gibi, temiz olan toprağı da temizleyici ve hadesi izâle edici oldu. Abdest suyu bulamayan kimse hemen toprakla teyemmüm edip, her nerede olursa namaza durur.
437
ktlıversin. Ganimetler bana halâl edildi. Hâlbuki benden evvel kimseye halâl edilmemiĢtir. Bana Ģefaat verildi. Bir de benden evvel her peygamber, hâsseten kendi kavmine gönderilirken, ben umûm insanlığa gönderildim" 524[9].
1- Bâb: İnsan Su Ve Toprak Bulamadığı Zaman? 525[10]
3-......Bize HiĢâm ibn Urve, babasından; o daÂiĢe'den tahdîs etti ki, ÂiĢe, (kız kardeĢi) Esmâ'dan
524[9] Muhammed (S)'in peygamberlik hususiyetleri bu beĢe münhasır değildir. Nitekim Sahih-i Müslim, Kitâbuıl-Mesâcid ve Mevâdi'u's-Salât'taki 523 müselsel rakamlı Ebû Hureyre hadîsinde, altı Ģey ile peygamberler üzerine tafdîl edildiğini haber vermiĢtir. Diğer hadîs kitâblannda daha baĢka hususiyetlerle tafdîl edildiğini bildiren hadîsler de vardır. Rasûlullah'm hususiyetleri bu metinlerdeki aded-lere maksûr olmak da lâzım gelmez. Nitekim Ebû Saîd NiĢâbûrî ġerefu'lMustafâ adını verdiği kitabında, diğer peygamberlerde olmadık hususiyetlerini altmıĢa kadar çıkarıyor. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/429. 525[10] Yânî insan abdest almak için su, teyemmüm etmek için toprak bulamadığı zaman namaz kılar mı, yoksa kılmaz mı? Bunda âlimlerin çeĢitli görüĢleri vardır.
438
yine geri vermek üzere âriyeten bir gerdanlık almıĢtı. Bu gerdanlık kayboldu. Peygamber (S) aramak için bir adam gönderdi. Nihayet o gerdanlığı buldu 526[11]. O aramağa gidenlere namaz vakti eriĢti. Yanlarında hiç su yoktu. (Abdestsiz oldukları hâlde) namazı kıldılar 527[12]. Sonra bu yaptıkları iĢi Peygamber'e arzettiler. Bunun akabinde Allah "Teyemmüm Âyeti"ni indirdi. Bunun üzerine Useyd ibn Hudayr, ÂiĢe'ye hitaben: Allah seni hayırla mükâfatlandırsın. Vallahi senin baĢına hoĢlanmadığın hiçbir iĢ gelmez ki, Allah onda senin için de müslümânlar için de bir hayr bulundurmasın, demiĢtir 528[13].
526[11] Buradaki "buldu" sözü ile bundan önce geçen hadîsteki "gerdanlığı bindiğim devenin altında isabet ettik" sözü arasında munâfât yoktur. Çünkü "isabet ettik" lâfzı AiĢe'ye de, o adama da yâhud Peygamber'e de âmm ve Ģâmildir. 527[12] Bu "abdestsiz oldukları hâlde" kaydı, Müslim'deki rivayette tasrih edilmiĢtir. 528[13] Useyd ibn Hudeyr'in bu sözleri, kıssanın ifk'dan, yânî ÂiĢe'ye iftiradan sonra olduğuna, bu ıkd ve kılâde düĢmesinin taaddüdüne; ifk kıssasının evvelkisinde cereyan ettiğine delâlet eder. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/430.
439
2- Su Bulamadığı Ve Namaz Vaktinin Geçmesinden Korktuğu Zaman Hazarda Teyemmüm Etmek Babı
Atâ ibn Ebî Rebâh da buna kaail olmuĢtur 529[14]. Hasen el-Basrî, yanında su var, fakat suyu kendisine ulaĢtıracak (ve kullanmasında yardım edecek) kimsesi bulunmayan hasta hakkında da teyemmüm eder, demiĢtir 530[15]. Ġbn Umer, Cüruf mevkiindeki arazîsinden gelirken, Medine dıĢındaki develerin habsedildiği yerde ikindi namazını kılma vakti geldi. Kendisi teyemmüm edip, namazı kıldı. Sonra güneĢ henüz ufkun üstünde iken Medine'ye girdi de, kılmıĢ olduğu namazı iade etmedi.531[16]
529[14] Bunu Abdurrazzâk ile Ġbn Ebî ġeybe, sahîh bir vech ile mevsûlen rivayet etmiĢlerdir. Atâ'dan yapılan bu menkûlde iadenin vücûbu lehine bir teĢebbüs yoktur. 530[15] Kaadî Ismâîl el-Ahkâm'da sahîh bir vech ile bunu mevsûlen rivayet etmiĢtir. Ġbn Ebî ġeybe de Hasen ile Ġbn Sîrîn'den daha baĢka bir vech ile rivayet etmiĢtir. 531[16] Bunu imâm Mâlik el-Muvatta'da Nâfi'den muhtasar olarak rivayet etti. Lâkin bunda "yüzünü ve dirseklere kadar iki elini mesnetti" fıkrasını da zikretti. Cüruf, Medîne'nin ġâm cihetinde üç mil uzaklıkta bir yer
440
4-.......el-A'rac Ģöyle dedi: Ben Ġbn Abbâs'ın himayesinde olan UmeyT'den iĢittim, Ģöyle dedi: Ben Peygamber'in zevcesi Meymûne'nin azatlısı olan Abdullah ibn Yesâr ile birlikte geldim de, nihayet Ebû Cuheym ibnu'l-Hâris ibni's-Sımmet el-Ensârî'nin yanına girdik. Ebu'l-Cuheym Ģöyle dedi.532[17] Peygamber (S) Bi'ru Cemel tarafından geliyordu .533[18] Kendisini bir kimse karĢılayıp selâm verdi534[19].
ismidir. Ġbn Ġs-hâk, iki fersah mesafede bir yerdir, gazveye çıkmak istediklerinde orayı asker toplama yeri yaparlardı, dedi. Mirbedu'n-Naam da, Medine'den iki mil uzaklıkta, develerin habsedildiği bir yerdir., Bu haber, ibn Umer'in hazardaki kimse için teyemmümün cevazı görüĢünde olduğuna delâlet eder. Çünki kısa sefer, hazar hükmündedir (Kastallânî). Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/430-431. 532[17] Ebû Cuheym ibnu'l-Hâris ibni's-Sımme el-Hazrecî enNeccârî'dir. Kendisine Ebû Cuheym denildiği gibi ta'rîf harfiyle Ebu'l-Cuheym de denir. Babası, Bedr'de hâzır bulunan büyük sahâbîlerdendir. 533[18] Bi'ru Cemel yâhud Bi'ru'l-Cemel, Medine'ye yakın bir yer ismi idi. 534[19] Peygambere tesadüf eden kimse, râvînin kendisi, yânî Ebû Cuheym'dir. Nitekim imâm ġafiî tarikinden gelen rivayette bu cihet tasrîh edilmiĢtir. Râvînin kendisini mübhem kılmasına sebeb, münasebetsiz bir zamanda bilmeyerek selâm vermiĢ olmasından dolayı ikide birde kendini ortaya atmaktan haya
441
Peygamber, oradaki bir duvara yönelip (duvara el dokundurarak) yüzünü ve ellerini meshetmedikçe, o kimsenin selâmını karĢılamadı. (Ancak teyemmüm ettikten) sonra o kimsenin selâmına karĢılık verdi 535[20].
3- Bâb: Teyemmüm Eden Kimse Ellerine Üfürür Mü?
5-....... Abdurrahmân ibn Ebzâ Ģöyle demiĢtir: Umer ibnu'lr Hattâb'a bir kimse geldi de: Ben cünüb oldum, su da bulamadım (ne yapayım?), dedi536[21].
etmesi olmuĢtur. 535[20] ġafiî'nin rivayetinde, hacetini kaza ettiği esnada o kimse oradan geçip selâm vermiĢ oluyor. Taberânî ile Ebû Davud'un rivayetlerinde de bu cihet tasrîh edilmektedir. Hattâ teyemmümden sonra: "Senin selâmım karĢılamaktan beni men' eden, taharet üzere bulunmayıĢımdır" buyurduğu, Taberânî'nin rivayetinde beyân ediliyor... Diğer bir takım rivayetlerden de vakıanın ikiden ziyâde olduğu istidlal olunabilir. Selâm, ilâhî isimlerden olduğu Ġçin, selâmı karĢılama zımnında olsa da, o mübarek ismi tahâretsiz anmama ciheti kasdedilmiĢ ki, bunu müstehâblığa hamledenler olduğu gibi, abdestsiz zikrin evvelleri caiz olmadığına kaail olanlar da vardır.... Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/431-432. 536[21] Ebû Davud'un Sözen'deki rivayetine nazaran Umer: "Ben
442
Bunun üzerine Ammâr ibn Yâsir, Umer ibmı'l-Hattâb'a Ģöyle dedi: Hatırlamaz mısın? Ben ve sen ikimiz bir seferde idik. Sen namaz kılmadın537[22]. Ben ise (toprak üstünde) yuvarlandık- tan) sonra namazı kildıydım. Müteakiben bu yaptığım iĢi Peygam-ber'e arzettim de, Peygamber (S): "Sana bu kadarı yeter" buyurdu. Ġki elini yere vurdu, ellerine üfürdü, sonra iki ayucu ile yüzüne ve iki eline mesh etti idi .538[23]
olsam su buluncaya kadar namaz kılmazdım" demiĢ. Bunun üzerine orada hâzır bulunan Ammâr, metindeki kıssayı kendisine hatırlatmıĢtır. 537[22] Umer, ya vaktin çıkmasına kadar su bulurum ümidiyle namazı kılmamıĢ, yâ-hud teyemmüm yalnız küçük hadesi izâle eder, büyük hadesi izâle etmez i'tika-adında bulunmuĢ olabilir. Bu ikinci ihtimâl daha kuvvetlidir. Kendinden meĢhur olan görüĢ de budur. Abdullah ibn Mes'ûd'un içtihadı da ona uygun olduğu, kendisiyle Ebû Mûsâ el-EĢ'ârî arasında cereyan eden münazaradan anlaĢılıyor (Buhârî, et-Teyemmüm, 6. babın son hadîsi ile 7. bâb). 538[23] Teyemmümün sıfatı ve keyfiyeti hakkında Sahih, Sünen ve Müsnedlerde rivayet edilen hadîslerde ihtilâf çoktur. Kimine göre bir vuruĢ, kimine göre iki vuruĢ olduğu gibi, yüz ile ellerin hangisi meshde öne geçirileceği ve ellerin mesh edilecek mikdârı hakkındaki rivayetler de ihtilaflıdır... Daha baĢka görüĢler de vardır. Ġmamların her biri bir rivayete tutunarak ayrı ayrı ictihâdlarda bulunmuĢlardır. Nihayet abdeste kıyâsen biri yüz, diğeri dirseklere kadar eller için olmak üzere, iki vuruĢa delâlet eden, kitabın zahiri ile bunu tasrih eden sünnet
443
4- Bâb: Teyemmüm Yüz Ve İki El İçindir
6-....... Bize ġu'be haber verdi. Bana Hakem, Zerr'den; o da Saîd ibn Abdirrahmân ibn Ebzâ'dan; o da babası Abdurrahmân ibn Ebzâ'dan haber verdi. Ammâr, bundan önce geçen Âdem'in ġu'-be'den olan rivâyetindeki metni söyledi. Haccâc dedi ki: ġu'be iki elini yere vurdu, sonra ellerini ağzına yaklaĢtırdı. Sonra yüzünü ve iki elini meshetti. Ve en-Nadr Ģöyle dedi: Bize ġu'be Hakem'den haber verdi. Hakem Ģöyle dedi: Ben Zerr'den iĢittim. O, Abdurrahmân ibn Ebzâ'nın oğlundan söylüyordu. Hakem Ģöyle dedi: Ben bunu Abdurrahmân'in oğlundan iĢitmiĢimdir, o da babasından. Babası Abdurrahmân ibn Ebzâ Ģöyle demiĢtir: Ammâr: Temiz toprak müslü-mânın temizlik sebebidir, su yokluğunda temiz toprak ona kifayet eder, dedi.539[24]
rivayetlerinin mantûkuna rucû edilmiĢ ve amel bunun üzerine takarrür etmiĢtir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/432-433. 539[24] Abdurrahmân ibn Ebzâ el-Huzâî sahâbîlerden; bir kavle
444
7-.......Bize ġu'be, Hakem'den; o da Zerr'den; o da Abdurrahmân ibn Ebzâ'nm oğlundan; o da babasından tahdîs etti ki, o, Am-mâr, Umer'e: Biz seninle bir seviyede bulunduyduk, ikimiz de cünüb oldu idik,derkenUmer'in yanında hâzır bulunmuĢtur. Bu hadîste yakın ma'nâda olan "nefeha fihimâ" 540[25] dedi. 541[26]
8-.......Bize ġu'be, Hakem'den; o da Zerr'den; o da Abdurrahmân ibn Ebzâ'nm oğlundan; o da babası Abdurrahmân'dan haber verdi. Abdurrahmân Ģöyle dedi: Ammâr, Umer'e: Ben toprağa bulanmıĢtım. Müteakiben Peygamber'e geldim de O: "Ġki el ile beraber yüz sana kâfi gelir" buyurdu dedi. Bize Müslim (ibn
göre de tabiîlerdendir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/433. 540[25] Bu üfleme müstehâb yâhud sünnettir. Ele, bedene ezâ verecek kum taneleri ve toprağa yabancı baĢka Ģeyler bulaĢmıĢ ise onları gidermek, yâhud ele çok toprak yapıĢtı ise onu azaltmak içindir. Bâzı rivayetlerde (îJi) yerine (Jâîî) gelmiĢtir ki, ellerini silkelemek demektir; sebebi yine dediğimizdir. 541[26] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/434.
445
Ġbrâhîm) tahdîs etti. Bize ġu'be, Hakem'den; o da Zerr'den; o da Abdurrah-mân'ın oğlundan; o da Abdurrahmân'dan tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir:. Ben Umer'in yanında hâzır bulundum. Ammâr, Umer'e Ģöyle dedi... diyerek hadîsin tamâmım Ģevketti. 542[27]
9-.......Bize ġu'be, Hakem'den; o da Zerr'den; o da Abdurrahmân ibn Ebzâ'nm oğlundan; o da babasından tahdîs etti. Abdurrahmân Ģöyle demiĢtir: Ammâr dedi ki: Müteakiben Peygamber (S) elini yere vurdu, (avucuyla) yüzünü ve ellerini meshetti 543[28].
542[27] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/434. 543[28] Müellif Buhârî bu hadîsi Ģu bâb içinde altı kimsenin rivayetinden olarak tahrîc etmiĢtir. Son tarîk içinde kendisi ile ġu'betu'bnuT-Haccâc arasında iki kiĢi vardır. Buhârî bunlardan hiçbirisinin rivayetinde hadîsi tam olarak sevketmedi. Umer'in suâl soran kimseye verdiği cevâbı da zikretmedi. Bu, müellif Buhârî'-den değildir. O cevâbı Beyhakî, Âdem ibn Ebî Iyâs tarîkinden tahrîc etmiĢtir. Keza o cevâbı, Müslim, Yahya'dan; her ikisi de ġu'be'den olmak üzere tahrîc etmiĢlerdir. Bunların lâfzı: "Sen namaz kilma"dır. es-Serrâc: "Su buluncaya kadar..." kısmını ziyâde etmiĢtir. ĠĢte bu Umer'den meĢhur olan mezhebdir. Bu görüĢte kendisine ibn Mes'ûd muvafakat etmiĢtir. Bu hususta Ebû Müsâ ile Ġbn Mes'ûd arasında bir münazara cereyan etmiĢtir ki (6. babın son hadîsi ile 7. bâbda) gelecektir (Kastallânî).
446
5- Bâb: Temiz Toprak Müslümânın Temizlik .Sebebidir; Suyun Yokluğunda Onu Sudan Müstağni Kılar 544[29]
Hasen el-Basrî: KiĢiye, hades yapmadığı müddetçe (bir) teyemmüm kâfî gelir, demiĢtir 545[30]. Ġbn Abbâs, kendisi teyemmümlü olduğu hâlde (abdestli kimselere) imâm olmuĢtur 546[31]. Yahya ibn Saîd: Toprağı çorak ve tuzlu yer üzerinde namaz kılmakta ve böyle yerle teyemmüm etmekte be's yoktur, demiĢtir 547[32].
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/434-435. 544[29] Bu bâb ismini Sünen sahihleri "on yıl su bulamasa da" ziyadesiyle rivayet etmiĢlerdir. Tirmizî, Ġbn Hıbbân ve Dârakutnî de buna sahihtir demiĢlerdir. 545[30] Bu Abdurrazzâk'm Musannafmda. ve diğerlerinde mevsûlen rivayet edilmiĢtir. 546[31] Ġbn Abbâs'm bu fiilini Beyhakî, Ġbnu Ebî ġeybe sahîh bir isnâdla rivayet etmiĢlerdir. Bu, ġafiî, Mâlik, Ebû Hanîfe ve cumhurun mezhebidir. Buna, temizliğin za'fından dolayı Evzâî muhalefet etmiĢtir (Kastallânî). 547[32] îbn Huzeyme buna ÂiĢe hadîsiyle ihticâc etti. Rasûlullah (S) Medîne'yi kasde-derek: "Ben sizin hicret yurdunuzu çorak topraklı ve hurmalıktı gördüm" buyurmuĢtur. Peygamber Medîne'ye "Tayyibe" ismini de vermiĢtir. Binâenaleyh bu çorak
447
10-.......Bize Ebû Racâel-Utâridî, Ġmrân ibn Husayn'den tahdîs etti. Ġmrân Ģöyle demiĢtir: Biz Peygamber (S) ile birlikte yolculuk ediyorduk. Geceleyin yürüdük. Nihayet gecenin sonunda olduğumuz zaman öyle bir düĢüĢ düĢtük ki, yolcu için bundan daha tatlı bir düĢüĢ olamaz. Bizi güneĢin sıcağından baĢka uyandıran olmadı. Ġlk uyanan fulânca, sonra fulânca, daha sonra fulânca oldu. -Uyananların isimlerini râvî Ebû Raca el-Utâridî söylüyordu, diğer râvî Avf el-A'rabî unutmuĢtur. Sonra Umer ibnu'l-Hattâb dördüncü olarak uyandı. Peygamber (S) uyuduğu zaman, kendiliğinden uyanmadıkça biz O'nu uyandırmazdık. Çünkü bizler, uykusunda kendisine ne hadis olacağını bilemezdik. Umer -ki kuvvetli ve salâbetli bir adam idi- uyanıp da, herkesin baĢına geleni görünce tekbîr almaya, hem de yüksek sesle tekbîr almaya baĢladı. Böyle tekbîr
ve tuzlu toprağın tayyibde dâhil olduğuna delâlet etmiĢtir, dedi (Kastallânî). Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/435.
448
almaktan vazgeçmedi, yüksek sesle tekbîr ala ala nihayet onun sesinden dolayı Peygamber uyandı. Uyanınca, sahâbîler baĢlarına gelen iĢi O'na arzettiler. Rasülullah: "Zarar yok" yâhud "Zarar vermez, hareket ediniz"'buyurdu. Akabinde kendisi hareket etti ve pek de uzak olmayan bir yere kadar yürüdükten sonra, konak etti ve abdest suyu istedi. Abdest aldı, namaz için nida edildi. Kendisi insanlara namaz kıldırdı. Namazından yüzünü döndürünce baktı ki, bir kimse ayrıca bir kenara çekilmiĢ, cemâatle beraber namazım kılmamıĢ. "Yâ Fulân, cemâatle beraber namaz kılmana mâni' olan nedir?" diye sordu. O da: Bana cünüblük isabet etti, su da yok, dedi. "Yeryüzündeki toprağa bak, o sana yeter" buyurdu. Ondan sonra Peygamber yürüdü548[33]. Bir müddet sonra insanlar kendisine susuzluktan Ģikâyet ettiler. Peygamber konak etti.
548[33] Bu kıssaya âid latifelerden biri de Ģudur: UyanılmıĢ, abdest alınmıĢ, ezan okunsun diye Bilâl'e emrolunmuĢ. Peygamber fecir namazından evvelki iki rek'ati kılmıĢ, namaz ikaame edilmiĢ, farz olan iki rek'at cemâatle kılınmıĢ, yine bâzıları: Yâ Rasûlallah, bu namazı yarın sabah vaktinde iade etmeyelim mi? diye sormuĢlar. Cevaben: "Rabbımz Tebâreke ve Taâlâ sizi ribâdan nehyedip dururken, sizden faiz alır mı?" buyurmuĢtur (Ahmed ibn Hanbel'den naklen Aynî).
449
Fulânı -ki Ebû Raca ismini söylediği hâlde diğer râvî Avf unutmuĢtur-çağirdı. Alî'yi de çağırdı. "Gidin, su arayın" emrini verdi. Ġkisi gittiler549[34]. Nihayet devesi üstünde iki büyük kırba yâhud iki tulum arasına oturmuĢ bir kadına rast geldiler. Kadına: Su nerede? diye sordular. Kadın: Dün bu saatte suyun baĢında idim, adamlarımız yolcudurlar, bizi arkada bıraktılar, dedi. Öyle ise yürü, dediler. Kadın: Nereye? dedi. Allah'ın Rasûlü'nün yanına, dediler. ġu Sâbiî denilen adamın yanına mı? diye sordu 550[35]. O senin kasdettiğin zâtın yanına; haydi yürü, dediler. Ġkisi o kadını Peygamber'in yanına getirdiler, ve hâdiseyi O'na anlattılar. Râvî der ki: Kadını devesinden indirdiler. Peygamber bir kap istedi. Her iki büyük kırbanın yâhud iki tulumun ağızlarından o kabın içine su
549[34] Alî ile birlikte çağırılan bu zât -diğer rivayetlerden istidlal olunduğu üzere- bu hadîsin râvîsi Ġmrân ibn Husayn'in kendisidir. 550[35] "es-Sab'u", sâd'm fethi ve bâ'nın sükûniyle ve "es-Subû", kuûd vezninde, bir dînden çıkıp diğer dîne nakleylemek ma'nâsınadır. Asıl "meyi" ma'nâsına konulmuĢtur (Kaamûs Ter.), Arab müĢrikleri yeni bir dîn çıkardı diye Hâtemu'n- Nebiyyin'eSâbi' derlerdi. Dîninin, peygamberler dîni olduğundan gafildiler.
450
boĢaltıp, ağızlarını bağladı 551[36]. Öteki taraflarındaki ağızlarını açtı. "Gelin, (hayvanlarınızı) suvarın ve (kendiniz için) su alın" diye insanlara nida olundu. Bunun üzerine isteyen hayvanını suladı, isteyen kendisi için su aldı, En sonunda da Rasûlullah, kendisine cünüblük isabet eden kimseye bir kap su verip: "Git üstüne dök" buyurdu. O kadın ayakta, suyunu nasıl kullandıklarına bakıp duruyordu. Allah'a yemîn ederim ki, artık su alınmaktan vazgeçildi de hâlâ kırbalar bize, iĢe baĢlamadan evvelki zamandan daha dolu görünüyorlardı. Peygamber: "Kadın için birĢeyler toplayın" diye emretti. Onun için Medîne'nin en iyi hurmasından, undan, sevîkten bir haylî Ģey topladılar, hattâ ona birçok da buğday topladılar.
551[36] Taberânî ile Beyhakî'de hadîsin burasında: "BoĢalan suyun içine ağzını çalkalayıp, yine tulumların ağızlarından döküp iade etti" ziyâdesi vardır ki, tulumların ağızlarının açılıp tekrar bağlanmasındaki hikmet bu ziyâde ile açığa kavuĢuyor. Suda görülen o bereket, Peygamber'in ağız ıslaklığının karıĢması sayesinde hâsıl olmuĢ demektir. Mezâde C^y) yâhud Satîha adını verdikleri büyük tulumların biri baĢ, ikisi ayak taraflarında olmak üzere üç ağzı vardır. BaĢ tarafında olana fem, diğerlerinin her birine aziâ derler. Ġki tulumda dört azla bulunacağından, cemî' sigâsıyla azâlî denmiĢtir.
451
Bunların hepsini çuval kabilinden bir bez içine koydular. Kadını devesine yükleyip, çuvalı da kucağına yerleĢtirdiler. Rasûlullah kadına: "Görüyorsun ki, senin suyundan hiçbirĢey eksiltmedik, lâkin bize su verip suya kandıran Allah'tır" buyurdu. Kadın, kendi kabîlesinin yanma (bu iĢten dolayı) gecikmiĢ olarak gitti. Onlar: Yâ Fulâne, seni (yolundan) alıkoyan nedir? diye sordular. Kadın: ġaĢılacak Ģey, bana iki kimse rast geldi. Beni Sabi' denilen Ģu adamın yanma götürdüler. O da Ģöyle etti, böyle etti, Allah'a yemîn ederim ki bu adam -bunu söylerken de orta ve Ģahadet parmaklarını göğe doğru kaldırıp, semâ ile arzı kasdederek- ya sununla bunun arasmdakilerin en sihirbazıdır, yâhud da Allah'ın Rasûlü'dür, dedi. Bundan sonra müslümânlar o kadının bulunduğu yerin etrafındaki müĢrikler üzerine baskın yaptıkları vakitlerde, onun mensûb olduğu obaya iliĢmezlerdi. Bir gün kadın kendi obasına: Zannediyorum ki, bu adamlar size, bilerek (ve benden dolayı) iliĢmiyorlar. Ġslâm'a girmek iĢinize gelir mi? dedi. Kavmi kadına itaat edip, Ġslâm'a girdiler.
452
Ebû Abdillah el-Buhârî: Sabee, bir dînden çıkıp diğer bir dîne nakletmektir, dedi. Ve Ebû'l-Âliye (Rafı' ibn Mihrân er-Rıyâhî): es-Sâbün <ei-Bakara:62,eiHacc: n), ehli kitâbdan bir fırkadır, Zebur okurlar demiĢtir 552[37].
6- Bâb: Cünüb Olan Kimse Nefsi Üzerine Hastaliktan Yâhud Ölmekten Veya Susuz Kalmaktan Korktuğu Zaman. Teyemmüm Eder
Amr ibnu'l-As'ın soğuk bir gecede cünüb olup teyemmüm ettiği ve gerekçe olarak): "... Kendinizi öldürmeyin. ġübhe yok ki Allah size çok merhametlidir" (en-Nisâ: 29) âyetini okuduğu, müteakiben Amr'ın bu yaptığı Peygamber'e söylendiğinde, Peygamberin bunu reddetmediği zikrolunur 553[38]. 552[37] Bunu, Ġbn Ebî Hatim, kendi tefsirinde mevsulen rivayet etmiĢtir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/437-439. 553[38] Bu ta'lîki Ebû Dâvûd ile Hâkim, Amr ibnu'l-Âs'dan
453
11-.......Ebû Vâil Ģöyle demiĢtir: Ebû Mûsâ, Abdullah ibn Mes'ûd'a hitaben: Cünüb kimse su bulamadığı zaman namaz kılmayacak (mı)? dedi. Abdullah da: Cünüb için teyemmümün cevazında onlara ruhsat verirsem, onların biri suyu soğuk bulunca bunu yapar, yânî teyemmüm eder de namaz kılar, dedî. Ebû Mûsâ dedi ki: Ben Ammâr'ın Umer'e
mevsûlen rivayet etmiĢlerdir. Amr Ģöyle demiĢtir; Zâtu Selâsil gazvesinde soğuk bir gecede ihtüâm oldum. Yıkanıp helak olmamdan korktum da teyemmüm ettikten sonra, arkadaĢlarıma sabah namazı kıldırdım. Müteakiben onlar bunu Peygamber'e söylediler. Peygamber: "Yâ Amr, cünüb olduğun hâlde arkadaĢlarına namaz mı kıldırdın?" dedi. Ben de kendisine, beni yıkanmaktan men' eden gerekçeyi haber verdim ve ben Allah'tan: "Kendinizi öldürmeyin, Ģübhesiz Allah size çok merhametlidir^ı(en-Nisâ:29) buyurduğunu iĢittim, dedim. Bunun üzerine Peygamber güldü de hiçbirĢey söylemedi. Bu hadîsin isnadı kuvvetlidir. Lâkin Buhârî bunu hulâsa ettiği için temrîz sigâsıyle ta'lîk yapmıĢtır. Buhârî'nin sevk ediĢinin zahirî, Amr'ın, âyeti cünüb-ken arkadaĢlarına okuduğu vehmini vermiĢtir. Hâlbuki böyle değildir. Amr, âyeti, Peygamber'e döndükten sonra okumuĢtur. Peygamber onu Zâtu Selâsil . gazvesinde kumandan yapmıĢtı. Bu hadîste, ister soğuk sebebiyle, Ġster baĢka sebeble olsun musâvî olarak suyu kullanmaktan zarar bekleyen kimse için teyemmüm etmenin cevazı, ab-destli olanlara, teyemmümümün namaz kıldırması ve Peygamber zamanında ic-tihâdın cevazı hükümleri vardır (Ġbn Hacer). Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/439-440.
454
söyl554[39]
12-.......Bize A'meĢ tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben ġakîk ibn Seleme'den iĢittim, Ģöyle dedi: Ben Abdullah ibn Mes'ûd ve Ebû Musa'nın yanında idim. Ebû Mûsâ, Abdullah'a: — Yâ Ebâ Abderrahmân, bir kimse cünüb olsa da su bulamasa, nasıl yapar? Bana haber ver, dedi. Abdullah: — Su buluncaya kadar namaz kılmaz, dedi. Bunun üzerine Ebû Mûsâ: — Peygamber (S) kendisine "Sana Ģöyle yapman kâfi gelirdi" buyurduğu vakĠtki Ammâr'ın sözünü nasıl yaparsın? dedi. Abdullah: — Görmedin mi, Umer bu söze kaanî' olmadı, cevâbını verdi. Bunun üzerine Ebû Mûsâ: — Ammâr'ın sözünü bir tarafa bırakalım. (Teyemmüm âyetini kasdederek) Ya Ģu âyeti ne yapacaksın? mukaabelesinde bulundu. A Buna karĢı 554[39] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/440.
455
Ġbn Mes'ûd ne diyeceğini bilemedi de: — Biz Ģayet bu adamlara bu hususta bir ruhsat verirsek, nerede ise onların birine su soğuk gelince, suyu bırakıp teyemmüm edecektir, dedi. A'meĢ Ģöyle dedi: Ben ġakîk'a: — Abdullah ibn Mes'ûd, cünübün teyemmüm etmesini, soğuktan dolayı teyemmüm etmesi ihtimâlinden dolayı mı kerih gördü? diye sordum. ġakîk buna: — Evet, diye cevâb verdi. 555[40]
555[40] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/441.
456
7- Bir Vuruş Olarak Teyemmüm Babı
556[41]
13-.......ġakîk Ģöyle demiĢtir: Ben Abdullah
556[41] Buhârî'nin maksadı, bâzı âlimlerin cumhura muhalif olarak söylemekte olduklan görüĢü isbât etmektir. Çünkü cumhura göre teyemmümde iki vuruĢ vâcib oluyor.. (ġâh Veliyyullah). Daha evvel de iĢaret edildiği gibi, teyemmümün sıfatı ve keyfiyeti sahîh, sünen ve müsnedlerde rivayet edilen hadîslerde ihtilâf çoktur. Kimine göre bir vuruĢ, kimine göre de iki vuruĢ olduğu gibi, yüz ile ellerin hangisinin evvelâ mes-hedileceği ve ellerin meshedilecek mikdân hakkındaki rivayetler de birbirine aykırıdır. Ebû Hanîfe, Mâlik, ġafiî ile bunların ashabı ve Leys ibn Sa'd, yüz için bir vuruĢa, eller için de diğer bir vuruĢa kaail olmuĢlardır. Ancak Mâlik'e göre mesh bilekçelere kadar farz ve dirsek uçlarına kadar ihtiyarîdir. Hasan ibn Hayy ile Ġbn Ebî Leylâ: "Ġki darbedir. HerbĠri ile hem yüz, hem de dirseklerden parmak uçlarına kadar meshedilir" demiĢlerdir. Ġmâm Zuhrî, meshi tâ koltuklara vardırır. Bâzı âlimler, cünıib olan omuz baĢlarına kadar, olmayan bileklere kadar mesheder demiĢ ise de, kavli zaîftir. Ġmâm Mâlik'in üç vuruĢ kavli de vardır ki, ikisi farz, üçüncüsü müstehâbdir demiĢ, Ġbn Sîrîn'den nakledilen bir kavle göre, yüz için bir, eller için de birer olmak üzere üç darbedir. Bunlardan baĢka zikrinden vazgeçtiğimiz diğer görüĢler de vardır. Hâsılı herbiri bir rivayete tutunarak ayrı ayrı ictihâdlarda bulunmuĢlardır. Nihayet abdeste kıyâsen biri yüz, diğeri dirseklere kadar eller için olmak üzere- iki darbeye delâlet eden kitabın zahiri ile bunu tasrîh eden sünnet rivayetlerinin mantükuna dönülmüĢ ve amel, bunun üzerine takarrür etmiĢtir (Diğer sarihlerden özetle Ahmed Naîm, Tecrîd Ter., II, 210).
457
ibnMes'ûdileEbû Mûsâ el-EĢ'ârî'nin beraberinde oturuyordum. Ebû Mûsâ Abdullah'a: — ġayet bir kimse cünüb olsa da bir ay müddetle su bulamasa, artık o kimse teyemmüm etmeyecek ve namaz kılmayacak mı? Pekî, el-Mâide Sûresi'ndeki Ģu ".... Eğer su bulamazsanız, tertemiz toprakla teyemmüm edin.." (altıncı) âyeti ne yapacaksın? dedi. Bunun üzerine Abdullah: — Eğer bu adamlara bu hususta bir ruhsat verilirse, neredeyse su kendilerine soğuk olunca da toprakla teyemmüme kalkacaklar, dedi. A'meĢ dedi ki: Ben ġakîk'a: — Siz cünübün teyemmüm etmesini, suyu soğuk bulanın teyemmüm edeceğinden dolayı mı kerih gördünüz? dedim. ġakîk: — Evet, dedi. Ebû Mûsâ Abdullah'a: — Sen Ammâr'ın Umer'e söylediğini iĢitmedin mi: Rasûlullah beni bir iĢe göndermiĢti. Ben cünüb oldum, su da bulamadım. Akabinde hayvanın toprakta yuvarlandığı gibi toprak içinde yuvarlandım.
458
Müteakiben bunu Peygamber'e söyledim. Peygamber: ''Sana Ģöyle yapmaklığın kâjîgelirdi" buyurup avucunu yer üzerine bir defa vurdu. Sonra elini silkeledi. Sonra onunla (bir vuruĢla yâhud eliyle) sol avucu ile sağ avucunun arkasına yâhud sağ avucu ile sol avucunun arkasına meshetti. Sonra onunla (vuruĢ yâhud eliyle) yüzüne mesnetti demiĢti, dedi. Buna karĢı Abdullah ibn Mes'ûd: — Görüyor musun Umer, Ammâr'ın sözüne kaanî' olmamıĢ, dedi557[42]. Ya'lâ, el-A'meĢ'ten; o da ġakîk'ten diye yaptığı rivayette Ģunu ziyâde etti. ġakîk Ģöyle demiĢtir: Ben Abdullah ile Ebû Musa'nın beraberlerinde idim. Ebû Mûsâ, Abdullah'a: Sen Ammâr'm Umer'e Ģu 557[42] Müslim'de de Abdurrahmân ibn Ebzâ'dan gelen rivayette Umer: —"Yâ Ammâr (rivayet ettiğin hususta) Allah'tan kork", yânî iyi düĢün, olur ki unuttun yâhud da yanılıyorsun. Ben seninle beraber imiĢim de öyle bîr Ģey hatırlamıyorum, demiĢtir. Ammâr: — "Vallahi yâ Emîre'l-Mü'minîn, arzu edersen bunu hiç kimseye söylemem" deyince: —Hayır va/lâfıi, üzerine aldığın mes'ûliyeti elbette sana bırakırız" cevâbını vermiĢ (Aynî , Umdelu'l-Kaarî, II, 194); demek ki kıssayı hatırlamakla beraber, redd de edememiĢ (Tecrîd Ter., II, 209).
459
söylediğini iĢitmedin mi: Rasûlullah beni ve seni bir yere göndermiĢti. Ben cünüb oldum da toprak üstünde yuvarlanmıĢtım. Müteakiben Rasûlullah'ın yanma gelip, toprakta yuvarlanmamı kendisine haber vermiĢ idik. Rasûlullah da: "Sana Ģu kadarı kâfi gelirdi" buyurdu da, yüzüne ve iki eline bir defa mesh etmiĢti, demiĢti558[43].
8- Bâb (Bu, Geçen Bâbdan Bir Fası! Gibidir)
14-.......Bize Avf (el-A'râbî), Ebû Raca' elUtâridî'den haber verdi. Ebû Raca Ģöyle demiĢtir: Bize Ġmrân ibn Husayn el-Huzâî Ģöyle tahdîs etti: Rasûlullah (S), ayrıca kenara çekilmiĢ, cemâatle beraber namaz kılmamıĢ bir adam gördü de: — Ya fulan, seni cemâat içinde namaz kılmandan men' eden nedir? diye sordu.
558[43] Bunu Ahmed ibn Hanbel ve diğerleri mevsûlen rivayet etmiĢlerdir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/443-444.
460
O kimse: — Yâ Rasûlallah, bana cünüblük isabet etti, su da yok, dedi. Rasûlullah: — (Âyette zikredilen) Toprağa yapıĢ, çünkü o yapıĢma sana kâfi gelir, buyurdu. 559[44]
Rahman ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle
7-KİTÂBU'S-SALÂT (NAMAZ KİTABI)
1- İsrâ Gecesinde Namazların Nasıl Farz Kılındığı Babı
Ġbn Abbâs Ģöyle dedi: Bana Ebû Sufyân uzun HırakI hadîsinde tahdîs etti ki, Ebû Sufyân (Hırakl'a karĢı, Peygamber'i kasdederek): 559[44] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/444.
461
O bize namaz kılmayı, doğru olup doğru söylemeyi ve ffetli olmayı (yânî haramlardan, çirkin Ģeylerden çekinmeyi) emretmektedir, demiĢtir 560[1]
1-.......Enes (R) Ģöyle demiĢtir: Ebû Zerr, Rasûlullah'ın (Mi'râc kıssasını) Ģöyle haber verdiğini tahdîs ederdi: "Ben, Mekke'de iken evimin tavanı (ansızın) yarıldı. Cibril aleyhi's-selâm indi. Göğsümü yardıktan sonra onu zemzem suyu ile yıkadı. Sonra hikmet ve îmân ile dopdolu olan ahundan bir leğen getirdi de onu göğsümün içine boĢalttı ve göğsümü kapattı. Sonra elimden tutup beni dünyâ semâya doğru çıkardı. Dünyâ semâya (yânı yere en yakın olan 560[1] Buhârî bu HırakI hadîsini, biri Vahy bölümünde olmak üzere, Sahîh" mm on-dört yerinde tahrîc etmiĢtir. Bunu Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî ve Nesâî de tahrîc etmiĢlerdir. Babın hadîsi, namazın evvelâ Ġsrâ gecesinde 50 olarak farz olması, sonra iĢin beĢ üzerinde kararlaĢması haysiyyetinden, onun keyfiyetlerinden bir keyfiyeti isbât eder. Ġbn Abbâs'ın sözünün bâb ismiyle münâsebeti, namazın farz kılınıĢının Ġslâm'ın evvelinde olması, hattâ bunun Ģöhret mertebelerinin en sonuna baliğ olup, bölgelerin uzağında da Ģâyı' olması i'tibâriyledir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/445.
462
semâya) vardığımda Cibril, o semânın bekçisine: — Aç, dedi. Bekçi: — Kimdir o? dedi. — Cibril'dir, dedi. — Beraberinde kimse var mı? dedi. — Beraberimde Muhammed vardır, dedi. — O'na (gelsin diye) haber gönderildi mi? dedi. — Evet, dedi. . Kapı açılınca dünyâ semânın üstüne çıktık. Bir de gördüm ki bir kimse oturmuĢ, sağ tarafında bir takım karaltılar, sol tarafında da bir takım karaltılar var. O kimse sağ tarafına baktığında gülüyor, sol tarafına baktığında ağlıyor. O zât: — Merhaba (yânî hoĢ geldin) sâlih Peygamber, hoĢ geldin sâlih oğul, dedi. Ben Cibril'e: — Bu kim? diye sordum. — Bu, Âdem Peygamber'dir. Sağında, solunda olan bu karaltılar da çocuklarının ruhlarıdır. Sağında olanları cennetlikler, sol tarafında olan bu karaltılar da cehennemliklerdir. Sağma bakınca güler, sol tarafına bakınca ağlar, dedi.
463
Derken Cibril beni ikinci semâya doğru çıkardı. Oranın bekçisine de: — Aç, dedi. Oranın bekçisi de evvelkinin söyledikleri gibi söyledi de kapıyı açtı." Enes der ki: Ebû Zerr, RasûluIIah'ın semâlarda Âdem, Ġdrîs, Mû-sâ, îsâ ve Ġbrâhîm'i -Allah'ın salavâtı üzerlerine olsun- bulduğunu söyledi ise de, onlardan her binlerinin menzillerinin nasıl olduğunu tesbît etmedi; yalnız Âdem'i dünyâ semâda, Ġbrâhîm'i altıncı semâda bulmuĢ olduğunu söyledi561[2]. Yine Enes der ki
561[2] Enes'in, Mâlik ibn Sa'sa'a'dan Sahîhayrı'da rivayet edilen hadîsinde dünyâ semâda Adem'e, ikinci semâda Yahya ve îsâ'ya, üçüncü semâda Yûsuf'a, dördüncü semâda Ġdrîs'e, beĢinci semâda Harun'a, altıncı semâda Musa'ya, yedinci semâda Ġbrahim'e kavuĢtuğu zikredilmekte olduğundan, iki rivayet arasında Ġb-râhîm'in menzil ve makaamına dâir bir ihtilâf var demektir. Zîrâ Ebû Zcrr'den olan rivayette bu peygamber, altıncı semâda, Öteki rivayette ise yedinci semâda gösteriliyor. Bu iki rivayetten mâada rivayetlerin hepsinde ise yedincide olduğu sabittir. Mi'râc eğer müteaddid ise, rivayetler arasında taâruz bahsini etmeğe mahall yoktur. Eğer bir defa vâki' olmuĢ ise, cemâatin rivayetini tercîh etmek evjâdır.Çünkü bunların rivayetinde Peygamber'imiz Ġbrâhîm'i, arkasını Beytu'l-Ma'mûr'a dayamıĢ bir hâlde gördüğünü zikretmektedir. Beytu'l-Ma'mûr ise, ihtilafsız yedinci semâdadır.
464
.562[3]
Cibrîl, Peygamber ile birlikte îdrîs'e uğradıklarında, Ġdrîs aleyhi's-selâm: — HoĢ geldin sâlih Peygamber, hoĢ geldin sâlih kardeĢ, demiĢ. Peygamber buyurmuĢ ki:) — "Bu kim? diye sordum. Cibrîl: — Bu, Ġdrîs'dir, dedi. Sonra Musa'ya uğradım. Oda: — HoĢ geldin sâlih Peygamber, hoĢ geldin sâlih kardeĢ, dedi. — Bu kim? dedim. Cibrîl: — Bu, Musa'dır, dedi. Sonra îsâ'ya uğradım. O da: — HoĢ geldin sâlih kardeĢ, hoĢ geldin sâlih Peygamber, dedi. — Bu kim? dedim. ';. Cibrîl: — Bu, isa'dır, dedi. Sonra Ġbrahim'e uğradım. — HoĢ geldin sâlih Peygamber, hoĢ geldin sâlih oğul, dedi. 562[3] Hadîsin bundan sonraki parçasını Enes, Ebû Zerr'den iĢitmemiĢ olup, baĢka bir zâttan aldığı anlaĢılıyor.
465
— Bu kim, dedim. Cibrîl: — Bu, Ġbrahim aleyhi's-selâmdır, dedi." Ġbn ġihâb Ģöyle dedi: Bana Ebû Bekr ibnu Hazm haber verdi ki: Ġbn Abbâs ile Ebû Habbe el-Ensârî Ģöyle derler idi: Peygamber (S) Ģöyle dedi: "Sonra ben çok yükseklere çıkarıldım, nihayet kalemlerin cızırtılarını iĢittiğim yüksek bir yere çıktım"563[4]. Yine Ġbn Hazm ile Enes ibn Mâlik Ģöyle demiĢlerdir: Peygamber (S) Ģöyle buyurdu: "(O zaman) Allah, ümmetime elli namaz farz etti. Bufarzıyük-lenerek döndüm. Derken Musa'ya rast geldi m. Mûsâ: — Allah ümmetine neyi farz etti? diye sordu. — Elli namaz farz etti, dedim. — Rabb'ına dön, çünkü senin ümmetin buna takat getiremez, dedi. Müracaat ettim. Allah bir kısmını indirdi. Ben yine Musa'nın yanına dönüp: — Bir kısmını indirdi, dedim. O yine:
563[4] Rivayetin bu kısmı Enes'ten nakledilmiĢ değildir.
466
— Rabb'ına müracaat et, çünkü senin ümmetin takat getiremez, dedi. Bir daha müracaat ettim. Allah bir kısmını daha indirdi. Musa'nın yanına yine döndüm. O yine: — Rabb'ına dön. Zîrâ ümmetin buna takat getirmez, dedi. Bunun üzerine tekrar Allah'a müracaat ettim. Allah: — "Onlar beĢtir ve yine onlar ellidir. Benim nezdimde söz tebdil olunamaz" buyurdu564[5]. Musa'nın yanına döndüm. O yine:
564[5] Günde beĢ vakitten az namaz ile mükellef olmamamız Allah tarafından muhkem bir kaza olduğu için "Benim nezdimde söz tebdil olunmaz" buyuruldu. Elli namaza hükümden sonra bu mikdârın beĢe indirilmesi ise "Allah dilediğini mahveder ve sabit kılar. Ana kitâb onun nezdindedir" (er-Ra'd: 39) âyetinin nâ-tik olduğu muallak kaza nev'ine dâhil olduğundandır. Elli namaz farz idi; fakat Peygamber'in ihtiyarına mevkûfen farz idi. Namazlar fiil i'tibâriyle sayıca beĢ, sevâb i'tibâriyle ellidir. Bu hadîsteki kat'iyyete binâen bize farz olan yalnız beĢ vakit namâzdır.Bun-dan dolayı âlimler vitr namazının farziyyetine kaail olmamıĢlardır. Bir de Ģunu unutmamak gerektir kî, Mi'râc gecesinde beĢ vakit namazın farz olmasından evvel de namaz kılınıyordu (Ahmed ibn Hanbel, Müsned'âc, Zeyd ve oğlu Üsâme'den). Ġsrâ'dan evvel Rasûlullah'ın da, sahâbîlerinin de namaz kıldıkları kat'îdir. Ancak beĢ vakit namaz farz olmadan evvel, farz namaz var mıydı, yok muydu; ihtilâf vardır...
467
— Rabb'ına müracaat et, dedi. Ben de: — Rabb'ımdan utanır oldum, dedim. Sonra Cibril beni tâ Sidretu'l-Müntehâ'ya varıncaya kadar birlikte götürdü. Sidre 'yi öyle acîb renkler kaplamıĢtı ki, onlar nedir bilemem. Sonra cennete girdirildim ki içinde birçok inci dizileri vardı565[6], toprağı da misk idi"566[7]
2-.......Mü'minlerin annesi ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Allah namâzı farz ettiği zaman, hazarda ve seferde (akĢamdan baĢka namazları) ikiĢer rek'at ikiĢer rek'at olarak farz etmiĢti. Sonra sefer namazları oldukları gibi bırakıldı da hazar namazlarında artırma yapıldı 567[8].
565[6] Diğer rivayette inciden kubbeler" Ģeklinde zabtedilmiĢtir. 566[7] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/447-450. 567[8] AkĢam namazı gündüzün vitridir. Ġlk farz olduğu zaman üç rek'at olarak farz olmuĢtur. Diğer rivayetlerden bilindiğine göre, dört rek'atlı namâzlardaki ikiĢer rek'at ziyâde, hicretten bir sene sonra farz edilmiĢtir. Sabah namazının iki rek'at olarak bırakılması, kıyamın kıraatinin uzun olmasındandır diyenler vardır. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/450.
468
2- Namazın, Avreti Örtecek Şeyler İçinde Vâcib Olması, Yüce Allah'ın
"... Her mescid huzurunda ziynetinizi alın... " (ei-A'râf: 3i)
Kavli Ve Bir Bez İçinde Sarınarak Namaz Kılan Kimse Babı 568[9]
Seleme ibnu'l-Ekvâ'dan, Peygamber (S)'in: "(Namaz kılan kimse) O bezi bir dikenle de olsabdüğmeler" buyurduğu zikrolunur. Bunun isnadında nazar vardır 569[10]. Pislik görmediği 568[9] Buhârî, âyetteki ziynetin, avreti örtecek Ģeyle tefsîr edildiğini iĢaret etti. Bu kelâmda, namazda avret yerini örtmenin vâcib olduğuna delîl vardır. 569[10] Yânî avret yerinin görünmemesi için bezin iki tarafı arasını birleĢtirmek suretiyle düğmeler. Bunu Buhârî Târîh'mde, Ebû Dâvûd, Ġbn Huzeyme, Ġbn Hıb-bân, Seleme ibnu'l-Ekvâ'dan mevsûlen rivayet etmiĢlerdir. Seleme Ģöyle demiĢtir: Yâ Rasûlallah, ben av yapan bir kimseyim, binâenaleyh bir tek gömlek içinde namaz kılayım mı? diye sordum. RasûluIIah: "Evet, onu bir dikenle de olsa düğmele" buyurdu. Bu lâfız Ġbn Hıbbân'mdır. Buhârî bunu baĢka bir isnâdla rivayet
469
müddetçe içinde cinsî münâsebet yaptığı elbise ile namaz kılan kimse 570[11]. Peygamber (S), çıplak kimsenin Ka'be'yi tavaf tmemesini emretmiĢtir 571[12].
3-....... Ümmü Atıyye (R) Ģöyle demiĢtir: Bize
etti. Buhârî bunun senedindeki Mûsâ ibn Ġbrâhîm hakkında, Ġbnu'l-Kattân'ın tenkidine iĢaret etmek isteyerek "Ġsnadında nazar vardır" dedi ve bunu temrîz sigâsıyle zikretti (Kastallânî). Diğer rivayette Seleme: Yâ Rasûlallah, ben avda bulunuyorum, üzerimde bir tek gömlekten baĢka birĢey bulunmuyor? dedim. RasûluIIah: "Onu bir diken ile de olsa düğmele" buyurdu. Bunu Hâkim el-Müstedrek'inde rivayet edip: Bu, Medenî ve sahîh bir hadîstir. Bu rivayetle buradaki Musa'nın, Ġbnu'lKattân'ın zannettiği Musa'dan baĢka olduğu zahir oldu. Bunların biri Teymî, diğeri ise Mahzûmî'dir.. dedi (Aynî). 570[11] Buhârî bununla, Ebû Dâvûd ve Nesâî'nin rivayet ettiği, Ġbn Huzeyme ile Ġbn Hıbbân'ın, Muâviye ibn Ebî Sufyân tarîkinden sahîhtir dedikleri Ģu hadîse iĢaret ediyor: "Muâviye, kız kardeĢi Ümmü Habîbe'ye: RasûluIIah, içinde cinsî münâsebet ettiği elbise ile namaz kılar mıydı? diye sordu. Ümmü Habîbe de: Evet, onda pislik görmediği zaman, dedi. 571[12] Buhârî bununla, Ebû Bekr'in hacc emirliğinde, Alî'nin de gönderiliĢi hakkındaki Ebû Hureyre hadîsine iĢaret etmiĢtir. Bu hadîsi biraz sonra mevsûlen rivayet edecektir. Gördün ki, Buhârî burada üç hadîsten parçalar almıĢ, ve bunları bâb ismine katmıĢtır. Birincisi Selemetu'bnu'1-Ekvâ' hadîsidir, geçti. Ġkincisi Ümmü Ha-bîbe hadîsi; onun metnini 9. haĢiyede verdik. Üçüncüsü de bu haĢiyede iĢaret ettiğimiz Ebû Hureyre hadîsi ki, biraz sonra zikredilecektir (Aynî). Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/451.
470
iki bayram gününde hayızh kadınları ve perde arkasında yaĢayan kadınları çıkarmamız emredildi de, kadınlar müslümânların cemaatında ve dualarında hâzır bulunurlar, hayızlılar ise kadınların namaz yerinden ayrı dururlardı. Bir kadın: Yâ Rasûlallah, birimizin cilbâbı (yânî örtünecek çarĢafı) yoktur, dedi. Rasûlullah: "Kadın arkadaĢı kendi cilbâblanndan birini ona giydirsin" buyurdu. Ve Abdullah ibn Raca Ģöyle dedi: Bize Ġmrân (elKattân) tahdîs etti. Bize Muhammed ibn ġîrîn tahdîs etti. Bize Ümmü Atıyye tahdîs edip: Ben Peygamber (S)'den bunu iĢittim, dedi.572[13]
572[13] Bu ta'lîki Taberânî el-Kebtr'de mevsûlen rivayet etmiĢtir. Bu ta'Iîkin fâidesi, Muhammed ibn Sîrîn'in, Ümmü Atıyye'nin kendisine bu hadîsi tahdîs ediĢini tasrîh etmesidir. Bununla, bâzılarının "Muhammed ibn ġîrîn, bunu kız kardeĢi Hafsa'dan, o da Ümmü Atıyye'den iĢitmiĢtir" iddiaları bâtıl olmuĢtur (Aynî). Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/452.
471
3- Namaz Kılacak Kimsenin Namaza Girerken İzârını Boynunun Gerisine Bağlaması Babı
Ebû Hazım, Sehl (ibn Sa'd-91-)'den: Sahâbîler zârlarını çiğinleri üzerine bağlamıĢ olarak Peygambe S) ile birlikte namaz kıldılar, dedi573[14].
4-....... Bana Vâkıd ibn Muhammed, Muhammed ibnu'lunkedir'den tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Câbir, elbiseleri, elbise sehbâsı574[15] üzerine konulmuĢ olduğu hâlde, bir tek izârını boynunun gerisine bağlamıĢ olarak namaz kıldı. Bir kimse ona: Bir tek izâr içinde mi namaz kılıyorsun? dedi. Câbir de: Bunu ancak senin gibi bir ahmak kimsenin beni
573[14] Buhârî bunu "Sevb dar olduğu zaman oâbı"nda, mevsûlen rivayet etmiĢtir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/452. 574[15] el-MiĢc kaç ahĢabı birbirine çatıp yere dikerler ve üzerine esvâb sererler (Kaamûs Ter.). eĢ-ġucub. Sehpây ta'bîr olunan nesneye denir ki, çoban ona kovasını ve çantasını asar; Ģehirlerde ve camilerde dahî kullandıkları sehpâya ıtlak olunur (Kaamûs Ter.).
472
görmesi için yaptım. Peygamber (S) zamanında bizim hangimizin iki sevbi vardı? dedi. 575[16]
5-....... Bize Abdurrahmân ibnu Ebî'l-Mevâlî, Muhammed bnu'l-Munkedir'den tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Ben Câbir ibn Ab-dillah'ı gördüm ki, o, bir tek sevb içinde namaz kılıyordu ve: Ben Peygamber(S)'i bir sevb içinde namaz kılarken gördüm, dedi. 576[17]
4- Bir Sevb İçinde Onunla Örtünerek Namaz Kılmak Babı
Ġbn ġihâb ez-Zuhrî: Ġltihâf hakkında rivayet ettiği adîsinde: el-Multehıf, el-MutevaĢĢıh demektir, dedi. O da sevbin iki ucunu iki omuzu üzerinde çaprasvârî ağlayandır ve TavaĢĢuh, kumaĢla örtünen
575[16] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/453. 576[17] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/453.
473
kimsenin, kumaĢın iki ucunu iki omuzu üzerinde bağlamasıdır577[18]. Buhârî dedi ki: Ümmü Hâni* Ģöyle demiĢtir:Peygamber (S) bir kumaĢla örtünüp, onun iki ucunu muzlan üzerinde çapraslama bağladı 578[19].
6-....... Bize HiĢâm ibn Urve, babasından; o da Umer ibn Ebî eleme'den tahdîs etti ki (O, Ģöyle demiĢtir): Peygamber (S-bir defa) iki ucunu çapraslamasına bağladığı bir kumaĢ içinde namaz kıldı579[20].
577[18] Bundan nıurâd, ya Ġbn Ebî ġeybe'nin el-Musannafmda. Salim ibn Umer'den mevsûlen rivayet ettiğidir, yâhud da Ahmed ibn Hanbel'in Ebû Hureyre'den mevsûlen rivayet ettiği hadîstir. Zahir olan, Zuhrî, rivayet ettiği hadîsin yanında Multehıf'ı MutevaĢĢıh ile tefsir edince, buhârî müteâkıb sözlerle bu tefsîri tavzîh etmiĢtir. 578[19] Müellif bunu, bu bâb içinde mevsûlen rivayet etti, fakat "Ve halefe beyne tara-feyhi(= Ġki ucunu çapraslama bağladığı hâlde)" demedi. Bu ifâde,Ebû Hureyre'den gelen diğer bir vechden, Müslim'de sabit olmuĢtur. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/454. 579[20] Sevb, kumaĢ demektir. O zamanın tam takım elbisesi -biri izâr, diğeri rıdâ olmak üzere- iki sevb idi. Ġzâr, fûta gibi bele bağlanır, rıdâ, ihram gibi omuza atılır; ikisi bir hülle ederdi.
474
7-.......Bize HiĢâm tahdîs edip Ģöyle dedi: Bana babam (Urve bnu'z-Zubeyr), Umer ibn Ebî Seleme'den tahdîs etti ki, Umer ibn bî Seleme, Peygamber (S)'i mü'minlerin annesi Ümmü Seleme'nin evinde, bir kumaĢ içinde, kumaĢın iki ucunu omuzları üzerine atmıĢ olarak namaz kılarken görmüĢtür 580[21].
8-.......Umer ibnu Ebî Seleme haber verip Ģöyle demiĢtir: Ben Rasûlullah (S)'ı, Ümmü Seleme'nin
Burada bir sevbden murâd, rıdâdır ki, sağ ucunu sol omuzundan geçirip ve sol ucunu sağ kolunun altından çıkarıp, iki ucunu ya göğsü tarafından, ya arkadan bağlamak suretiyle örtünerek namaz kılmanın cevazı bununla sabit oluyor. Bu türlü giyinmeye "teveĢĢuh, iltihâf ve istimal" de denir. KumaĢın iki ucunu bağlamaktaki fâide, rükû' esnasında kumaĢın düĢmemesi ve namaz kılan kimsenin kendi avret yerine gözünün iliĢmemesidir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/454. 580[21] Buhârî bu hadîsi bundan evvelki hadîsten bir derece daha inik olduğu hâlde, içinde HiĢâm'm, babasından, kendisine Umer'in haber verdiğinin tasrîhi olduğu için getirmiĢtir. Geçen hadîste ise an'ane ile vâki' olmuĢtur. Bir de burada, zikredilen tasrîhi te'yîd eder mekân ta'yîni ziyâdesi ile kumaĢın iki ucunun Pey-gamber'in omuz baĢında olması ziyâdesi vardır (Aynî ve Kastallânî). Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/454-455.
475
evinde bir kumaĢ içinde, onunla örtünmüĢ ve kumaĢın iki ucunu omuzlan üzerine koymuĢ olduğu hâlde namaz kılarken gördüm. 581[22]
9-.......Bana Mâlik ibn Enes, Umer ibn Ubeydillah'ın himayesinde bulunan Ebu'n-Nadr'dan tahdîs etti. Ona da Ebû Tâlib'in kızı Ümmü Hâni'nin himayesinde bulunan Ebû Murre haber verdi ki, kendisi Ebû Tâlib'in kızı Ümmü Hâni'den Ģöyle derken iĢitmiĢtir: Fetih senesi Rasûlullah'ın yanına gittim, O'nu yıkanır hâlde buldum. Kızı Fâtıma, O'nu setr edip perdeliyordu. Selâm verdim. "Bu kadın kimdir?" diye sordu. Ben: Ebû'Tâlib'in kızı Ümmü Hâni'im dedim. Bunun üzerine: "HoĢ geldin Ümmü Hâni'" dedi. Yıkanmasından ayrılınca, bir kumaĢ içinde, kumaĢı sırtında çapraslamasına bağlamıĢ olduğu hâlde namaza durup sekiz rek'at namaz kıldı. Namazdan çıktığı zaman: Yâ Rasûlallah, anamın oğlu benim emân verdiğim fulânı, Ġbnu Hubeyre'yi öldüreceğini
581[22] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/455.
476
söylüyor, dedim 582[23]. Rasûlullah (S): "Yâ Ümme Hâni', senin ahd ve emân verdiğine biz de ahd ve emân verdik" buyurdu. Ümmü Hâni': Bu kıldığı namaz Duhâ namazı idi, dedi. 583[24]
582[23] Râvî, Ġbn Hubeyre'nin ismini mübhem kıldığı için Ģahsını ta'yînde haylî ihtilâf edilmiĢtir. Hubeyre ibn Vehb Mahzûmî,Ümmü Hâni'nin kocası olup Mekke'nin fethi üzerine Necrân'a kaçmıĢ ve Ģirk üzere vefat etmiĢtir. Himaye edilip afvedilen kimse de, Fetih gününde Peygamber tarafından i'lân edilen sulh ve emânı kabul etmeyerek, Hâlid Ġbn Velîd kumandasındaki müfrezeye karĢı çarpıĢmaya kalkıĢan küçük topluluğa dâhil olanlardan idi.Ümmü Hâni'nin, Hu-beyre'den Umer, Hâni', Yûsuf, Ca'de isimlerinde dört oğlu vardı. Hubeyre'nin diğer bir kadından Ümmü Hâni'nin yanında bir oğlu daha olması ihtimâlinden bahsedenler de vardır ki, Ģefaat istenen ya oğlu Ca'de, yâhud ismi hatırda kalmayan bu üvey oğludur. Ümmü Hâni'den gelen diğer rivayetlerde Ģefaat istenenin bir değil, iki olduğu da zikr ediliyor. Muhtelif rivayetlerde isimleri sayılanlar, yediye varıyor. Bunların hepsi de Mahzûmî ve kocası Hubeyre'nin akrabası idî ki, Hâlid'le olan Cerha muharebesinden sonra içlerinden biri veya ikisi Ümmü Hâni'ye iltica etmiĢ iken, kardeĢi Alî Öldürmeğe kalkıĢmıĢ. Ümmü Hâni' Mekke'nin üst baĢında Abtah 'da kurulan büyük çadır içinde Rasûlullah'tan Ģefaat istemiĢ ve metindeki cevâb ile Ģefaat edilmiĢtir. Bundan mü'min bir kadının kâfire verdiği emânın müslümânlarca makbul olduğu meydana çıkıyor. 583[24] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/455-456.
477
10........ Bize Mâlik, Ġbn ġihâb'dan; o da Saîd ibn Müseyyeb'den; o da Ebû Hureyre'den haber verdi (O, Ģöyle demiĢtir): Bir kimse Rasûlullah'a bir tek kumaĢ içinde namazdan sordu. Rasûlullah (S) da: "Her Dirinizin ikiĢer kumaĢı var mı ki?" buyurdu 584[25].
5- Bâb: Kişi Bir Tek Kumaş İçinde Namaz Kılacağı Zamâı (Onun Bîr Kısmını) Omuzları Üzerine Koysun
11-.......Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S): "Hiçbiriniz üzerinde bir tek kumaĢ varken onun bir mikdârım boynunun kökü ile omuz baĢları arasına dolamaksızın namaz kılmasın " buyurdu 585[26].
584[25] Bir tek sevb, yânî kumaĢ veya bez içinde namazın cevazına sahabe ve tabiîler cumhuru kaaildir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/456. 585[26] Yânî, bu takdîrde musallî nasıl yapar? KumaĢ dar olduğu zaman, kumaĢı bele bağlayıp izâr edinmesi ve yukarıdan Örtünmemesi lâzım gelir. Çünkü o dar kumaĢı yukarıdan Örtünmek, avret yerinin açılmasına sebebdir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/457.
478
12-.......Bize ġeybân, Yahya ibn Ebî Kesîr'den; o da Ġkrime'den tahdîs etti. Yahya: Ben Ġkrime'den iĢittim yâhud ben ona sormuĢ idim, dedi. Ġkrime Ģöyle dedi: Ebû Hureyre'den iĢittim, o Ģöyle diyordu: Ben Rasûlullah (S)'ın: "Her kim bir tek kumaĢ içinde namaz kılacak olursa, onun iki ucunu çapraslamasına iki omuzundan geçirsin" buyururken (kulağımla) iĢittiğime Ģehâdet ederim. 586[27]
6- Bâb: Sevb (Yânî Kumaş) Dar Olduğu Zaman 587[28]
13-.......Bize Fulayh ibn Süleyman, Saîd ibnu'lHâris'ten tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Biz Câbir ibn Abdillah'a bir tek sevb içinde namaz kılmaktan sorduk, o Ģöyle dedi: Peygamber'in seferlerinin birine588[29]
586[27] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/457. 587[28] Atık, omuz baĢı ile boyun kökü arasına denir; çiğin ta'bîr olunur. 588[29] Peygamber'in bu seferi, Medîne taraflarında olan Buvât gazvesidir. Bu-vât Medine'den üç berîd yâhud daha fazla
479
onun maiyyetinde olarak çıktım. Bir gece bir iĢimden dolayı yanına gittim. O'nu namaz kılarken buldum. Benim de üzerimde bir tek sevb vardı. Onu ihrama bürünür gibi bürünüp yanı baĢında namaza durdum. Namazdan çıktığında: "Yâ Câbir, gece geliĢinin sebebi nedir?" diye sordu. ĠĢimi O'na haber verdim. Sözümü bitirdikten sonra "Ya Ģu gördüğüm istimal (yânî kumaĢı bürünme) ne oluyor?" diye sordu. Bir sevb vardır, dedim. Bunun üzerine: "Libâsın geniĢ olursa ona bürün;(bunun gibi) dar olursa izâr olarak beline bağla" buyurdu 589[30].
uzaklıktadır. Bu, Peygamber'in ilk seferlerinden biridir (Ġbn Hacer, Aynî). 589[30] Bu hadîsteki Peygamber'in istifsar ve ta'Iîmi, yukarıda geçen hadîsteki "iĢti-mâP'i tefsîr edicidir. Peygamber'in bu emrinden anlaĢılıyor ki, evvelki hadîslerde ta'rîf buyurulan "istimal" (iltihâf, tevaĢĢuh), hep geniĢ olan tek sevbe göre olup, dar gelen sevbler, münferiden "iĢtimâl"e elveriĢli değil imiĢ. Ġçine bürü-nülen dar sevbler bedeni ayakta iken örtse bile, bükülme hâlinde avretin açılmasına mâni' değildir. Tek ve dar olan sevbin namaza göre mahzurunu izâle için, onu fûta gibi bele bağlamak gereği öğretiliyor. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/458.
480
14-....... Sehl (R) Ģöyle demiĢtir: (Bâzı kerreler) bir takım erkekler, bellerindeki futaları (dar oldukları için) çocuklar gibi boyunlarına bağlamıĢ olarak Peygamber'le birlikte namaz kılarlardı da. (cemâate gelen) kadınlara: Erkekler doğrulup oturmadıkça baĢlarınızı secdeden kaldırmayınız, denirdi. 590[31]
7- Şam'a Mensûb (Yânî Gayrimüslimler Tarafından İ'mâl Edilmiş) Olan Cübbe İçinde Namaz Kılmak Babı
Ve Hasen el-Basrî: Mecûsîler'in dokuduğu kumaĢlar çinde namaz kılmakta be's görmemiĢtir 591[32]. Ma'mer (ibn RâĢid): Ben ez-Zuhrî*yi gördüm; o, boyasına sidik karıĢtırılarak boyanmıĢ olan Yemen
590[31] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/458. 591[32] Bu ta'lîki Ebû Nuaym ibn Hammâd, meĢhur nüshasında mevsûlen rivayet etmiĢtir.
481
kumaĢları giyerdi, demiĢtir592[33].Alî ibn Ebî Tâlib de: -Yine kâfirlerin i'mâl ettiğiyıkanmadık yeni kumaĢlar içinde namaz kılmıĢtır 593[34].
15-.......Mugîre ibn ġu'be (R) Ģöyle demiĢtir: Ben Peygambe S) ile birlikte bir seferde idim 594[35]. Bana: "Yâ Mugîre, su kabını al" buyurdu. Ben matarayı aldım. Rasûlullah (S) gözümdem gizleninceye kadar uzağa gitti ve hacetini kaza etti. Üzerindebir ġâm cübbesi vardı. Elini cübbenin yeninden çıkarmaya davrandı, fakat dar oldu. Bunun üzerine elini cübbenin aĢağısından çıkardı. Ben kendisine su öktüm. O, namaz için aldığı abdesti aldı. Mestleri üzerine meshetti, sonra namaz kıldı 595[36]. 592[33] Bunu Abdurrazzâk el-Musannafmda mevsûlen rivayet etmiĢtir. Ancak Zuhrî'-nin Yemen kumaĢlarını yıkadıktan sonra giydiğine, yâhud da bu kumaĢların -kendi mezh'ebine göre temiz olan- eti halâl hayvanların sidiği ile boyandığına hamlediliyor. 593[34] Alî'den gelen bu haberi, Ġbn Sa'd, Ata ibn Ebî Muhammed'den mevsûlen rivayet etmiĢtir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/459. 594[35] Bu sefer, hicretin dokuzuncu senesindeki Tebük seferi idi. 595[36] Peygamber'in bu cübbesi, o târihlerde henüz küfür diyarı olan ġam'dan Hicaz'a giden dar yenli cübbelerden idi. Bu
482
8- Namazda Ve Namaz Hâricinde Soyunup Çıplak Olmanın Keraheti Babı
16-.......Bize Amr ibn Dînar tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Câbir bn Abdillah'tan iĢittim, o Ģöyle tahdîs ediyordu: Rasûlullah (S) Ku-reyĢ ile birlikte Ka'be için taĢ naklediyordu596[37]. Futası da üzerinde idi. Amucası Abbâs O'na: Ey kardeĢimin oğlu, futanı çözsen de onu omuzlarının üzerine koyup, taĢların altına getirsen? dedi. Câbir yâhud ona haber veren dedi ki: Peygamber futasını çözüp omuzlarının üzerine koyunca, hemen
rivayet küffâr dokuması olan esvâb içinde namazın sıhhatine delildir. Küfür diyarında dokunan kumaĢlar, pislikleri tebey-yiin etmedikçe yıkanmaksızın giyilip, içinde namaz kılmayı Ġmâm ġafiî ile Küfe fakîhleri tecvîz etmiĢlerdir. Ġmâm Mâlik, müĢriklerin dokuduğu esvâb içinde namaz kılmayı da, giymeyi de mekruh görür. Ġshâk ibn Râhûye ise bütün esvâbla-rı temiz addeder (Tecrîd Ter, II, 240). Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/459-460. 596[37] Yıkılacak hâle gelen Ka'be'yi. bi'sete yakın Câhiliyet günlerinde KureyĢ yeniden bina etmiĢti. Bunun târihi hakkında yedi kadar muhtelif rivayet vardır.
483
bayılıp yere düĢtü. ĠĢte ondan sonra çıplak görülmemiĢtir 597[38].
9- Gömlek, Şalvarlar (Donlar), Dizleri Kapamayan Kısa Don Ve Kaftan İçinde Namaz Kılmak Babı
17-.......Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir: Bir kimse Peygamber'e oğru kalktı da O'na bir tek sevb içinde namaz kılmaktan sordu. Peygamber: "Sizin her birerleriniz iki sevb bulabilir mi ki?" buyurdu. Sonra bir kimse bu mes'eleyi Umer'den sordu. Umer de: Allah size geniĢlik verdiğinde siz de elbisenizi geniĢ tutunuz. Bir kimsenin birden ziyâde elbisesi olursa onu üzerine alsın. Bir kimse izâr ile ridâ içinde de, izâr ile gömlek içinde de, izâr ile kaftan içinde de, Ģalvar (veya don) ile ridâ içinde de, Ģalvar ile gömlek içinde de, Ģalvar ile kaftan içinde de, dizleri kapamayan kısa don 597[38] Ġnsanların yanında Ģer'î zaruret olmadıkça avret yerini örtmenin farziyyetinde kimsenin Ģübhesi yoksa da, halvette bile soyunup çıplak olmayı hoĢ görmeyenler vardır. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/460.
484
ile kaftan içinde de, dizleri kapamayan kısa don ile gömlek içinde de namaz kılabilir, dedi. RâvîEbû Hureyre dedi ki: Zannediyorum ki Umer: Dizleri kapamayan kısa don ile ridâ içinde de, dedi598[39].
18-.......Ġbn Umer (R) Ģöyle demiĢtir: Bir kimse Rasûlullah'a orup: ihrama giren kimse ne giyer? dedi. Rasûlullah (S): "Gömlek giymez, Ģalvarlar ve bornus giymez, çeri veya zağferân ile boyanmıĢ kumaĢ giymez. Na'leyn bulamadığı takdirde mest giysin ve onları da topuklardan aĢağıya varıncaya kadar kessin" buyurdu. Yine Nâfi'den; o da Ġbn Umer'den; o da Peygamber'den bunun benzeri olan hadîsi rivayet etti. 599[40] 598[39] Ġzâr, fûta; ridâ, ihram gibi giyilen libâs; kamıĢ, bizim gömlek dediğimiz; kaba, kaftan; serâvîl, bizim don dediğimiz Ģeylerdir, Ģalvara da denilir. Tubbân, dizleri kapamayan kısa bir don imiĢ. iĢte Umer, bu hadîste, avret yerini örtmek Ģartıyle bir tek libâs içinde namaz kılmayı tecvîz ettiği gibi, bolluk zamanında dokuz türlü giyiniĢi daha ta'rîf etmiĢ oluyor. ĠĢ, libâsın nev'i ve mikdârında değil, avret yerini örtmektedir {Tecrîd Ter,, II, 237). Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/461. 599[40] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/461-462.
485
10- Avretten Örteceği Şey Babı 600[41]
19-......Ebû Saîd el-Hudrî (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S), Ģtimâlu's-sammâ'dan601[42], insanın,
600[41] Diğer zabta göre ma'nâ: "Avretten örtülmesi gereken Ģey babı" olur. Her iki zabtta "mo"masdariyye veya mevsüle'dir, "min"de beyâniyye'dir. Avret, sev'e ve utanılacak her Ģeydir. Buhârî'nin tasarrufundan, onun namaz hâricinde yalnız sev'eteyn'in örtülmesini vâcib gördüğü zahir oluyor. 601[42] ĠĢtimâlu's-sammö': Sevb ile A'râb'ın büründükleri gibi bürünmektir ki, ihramı sağ canibinden sol kolunun ve sol omuzunıın üzerinden götürüp, bâdehû arkadan sol kolunun ve sol omuzunun üzerinden atmakla tamamen bürünmekten ibarettir ki, elleri ve ayaklan ve cümle a'zâsı mesdûd olur. Ve alâ kavlin Ġzâr ve ihram makûlesinden yalnızca bir kat sevbi bürünmekten ibarettir. ġöyle ki, eğninde ondan gayrı sevb olmayıp ve onun bir canibini kaldırıp diğer omuzu üzerine atıp, lâkin bedenini tamamen setr edemediğinden bâzı avret yeri zahir ola... ġârih der ki, ikinci ta'rîf, fakîhler kavlidir. Ġki ta'rîfte de mahzûrolduğu için, Peygamber'den nehy sâdır olmuĢtur. Zahiren birinci kavi, namaz hâline mübtenîdir (Kaamûs Ter.}. Bu tercemede ihtimâl ki, müstensih yanılması vardır: "Ba'dehû arkadan sol" değil "Sağ kolunun ve sağ omuzunun üzerinden" demek lâzım gelir. Fakîhler kavli olan tefsire göre "iĢtimâlu'ssammâ'"ya "Ġdtıbâ" da denir. Lûgat-çılerin verdiği ilk ma'nâca "iĢtimâl"in ta'rîfine nazaran, vücûdun her tarafı sımsıkı sarılmıĢ olacağından, sevbi bu tarzda giymiĢ olan kimse, avret yeri görünmemek için ellerini behemehal libâsın aĢağısından dıĢarıya çıkarabilir. Ve namaz esnasında ellerini istediği gibi hareket ettiremez. Nehiydeki hikmet budur. Fakîhlerin ta'rîfine muvafık olan ve "idtıbâ" denilen istimal sureti ise, eğer avret yerinden
486
büründüğü kumaĢın bir parçası avret yeri üzerinde bulunmaksızın tek kumaĢ ile ihtibâ602[43] etmesinden nehyetti603[44]
20-.......Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S), iki türl alıĢ veriĢten (yânî) "limâs" ile "nibâz" 604[45]alıĢveriĢlerinden, "iĢtimâlu's
birĢey açık kalacak vech ile olursa, haramdır; yoksa mekruhtur. 602[43] el-îhtibâ: Bir adam sevbine sarınıp bürünmek, alâ kavlin dülbend ve kemer ma-kûlesiyle sırtım ve baldırlarını sarıp toplamak ma'nâsmadır ki, derviĢler ıstılahında "kemende girmek" ta'bîr olunur (Kaamûs Ter,). Daha kolay tefsîri, insan üyeleri üzerine oturup ve bacaklarını dikip, o hey'et üzere sarınmaktır. Bu tertîbde dikkatsizce sarınan kimsenin görünmesi haram olan beden a'zâsmdan bâzılarını Örtmemesi ihtimâli gâlib olduğundan, böyle oturanın dikkatli olması lâzım gelir. Hamamlarda, belinde peĢtemâl yıkanan dikkatsiz kimselerde ekseriyyâ vâki1 olur. Her hâlde "iĢtimâlu's-sammâ"' ile "ihtibâ"daki nehyin sebebi, haram olan avretin açılması korkusudur. Avret yerinin açılmasına mahall vermeyecek derecede olursa haram olmazlar (Tecrîd Ter., II, 243). 603[44] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/462-463. 604[45] "Bey'u limâs"yâhud "Bey'u mıtlâtnese"i\e "Bey'u ntbâz" y&hud "Bey'u mu-nâbeze". Câhiliyet günlerindeki alıĢveriĢ nevi'lerinden ikisinin adıdır. Ġslâm kaa-nûnu ile nehyedilmiĢ oldukları için tabîatıyle her ikisi de amelden düĢmüĢ ve bu yüzden geçmiĢteki icra keyfiyetleri hakkında çeĢit çeĢit tefsirlere
487
sammâ"dan, bir de insanın tek sevb içinde (avret yerini örtmeyecek Ģekilde) "ihtibâ" etmesinden nehyetti. 605[46]
21-.......Bize Ġbn ġihâb'ın kardeĢinin oğlu (Muhammed ibn Abdillah), amucası(Muhammed ibn ġihâb)'ndan tahdîs etti. O, Ģöyle demiĢtir: Bana Humeyd ibn Abdirrahmân ibn Avf haber verdi ki, Ebû Hureyre Ģöyle demiĢtir: Ebû Bekr Ģu (ma'lûm olan) haccda606[47], nahr gününde birçok münâdîlerle birlikte
yol açılmıĢtır. ĠnĢaallah alıĢ veriĢler kitabında bunlara âid tefsirlere iĢaret edilecektir. 605[46] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/463. 606[47] Bu, Ebû Bekr'Ġn emirliği Ġle dokuzuncu hicret yılında edâ edilen haccdır ki, Mekke fethinden bir sene sonra ve Rasûlullah'm bizzat idare ettiği Veda Haccı'ndan bir sene evvel Ġdi. Sekizinci senede fetihten sonra Mekke'ye emîr ta'yîn edilen Attâb ibn Esîd'in emîrliğĠ ile hacc edilmiĢti. Bütün Arabistan halkı henüz Ġslâm'a girmemiĢ bulundukları için, sekizinci ve dokuzuncu senelerde hep birlikte hacc edilmiĢ ve islâm'ın hacc mensekleri yanında müĢriklerin çirkin bid'atlan da icra olunmuĢtu. Ebû Bekr o sene Peygamber'e niyâbeten îslâm usûlü üzere hacc menseklerini öğretmeğe me'mûr edilmiĢ olup, maiyyetinde Medîneliler'-den üç yüz kadar sahâbî var idi. O sırada Berâe Sûresi nazil oldu. Bunu müĢriklere i'lân etmek üzere arkadan Alî gönderildi... ĠĢte bu te'kîdli Plânlarla müĢriklik ve bid'atleri, o yıldan sonra tamâmiyle ortadan kaldırılmıĢ oldu (Tecrîd Ter., II, 246).
488
Minâ'da "Bu yıldan sonra hiçbir müĢrik hacc, hiçbir çıplak Beyt'i tavaf etmesin" diye i'Iâna beni de gönderdi. Râvî Humeyd ibnu Abdirrahmân dedi ki: Sonra Rasû-lullah (S) -Ebû Bekr'in ardından- Alî'yi gönderip: Berâe Sûresi'ni i'-lân etmesini emretti. Ebû Hureyre dedi ki: Alî de bizimle beraber nahr gününde Minâ'daki halk arasında: "Bu yıldan sonra hiçbir müĢrik hacc etmesin, hiçbir çıplak kimse Beyt'i tavaf etmesin" diye (bağıra bağıra) i'lân etti. 607[48]
11- Ridâsız Olarak Namaz Kılmak Babı
22-.......Muhammed ibnu'l-Munkedir Ģöyle demiĢtir: Ben Câbir ibn Abdillah'in yanına girdim. O bir sevb içinde ona bürünmüĢ olarak namaz kılıyordu. Ridâsı da konulmuĢtu. Namazdan çıkınca Ona: Yâ Ebâ Abdirrahmân, ridân konulmuĢ olduğu hâlde sen namaz (mı) kılıyorsun? dedik. Kendisi: Evet, sizin gibi câhillerin beni (bu Ģekilde) namaz kılarken görmelerini
607[48] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/464.
489
arzu ettim. Ben Peygamber-(S)'i iĢte böyle namaz kılarken gördüm, dedi608[49].
12- Uyluk Hakkında Zikrolunan Şey Babı
Ġbn Abbâs'tan 609[50], Cerhed ibn Rizâh'tan 610[51] ve Muhammed ibn CahĢ'tan611[52]; bunların her üçü dePeygamber'den olmak üzere"Uyluk avrettir" hadîsi rivayet ediliyor. Enes: Peygamber (S) uyluğunu açtı, dedi 612[53].Alimlerin ihtilâflarından çıkılmak için, Enes hadîsi ened yönünden daha sahihtir, Cerhed hadîsi ise
608[49] Yânî bu, caizdir. Bu hadîsin çok az fark ile benzeri, üçüncü bâbda geçmiĢti. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/464-465. 609[50] Bunu îbn Abbâs'tan Ahmed ile Tirmizî, içinde Ebû Yahya el-Kattât bulunan -ki o zaîftir- bir senedle mevsûlen rivayet etmiĢlerdir. 610[51] Cerhed'den imâm Mâlik, Tirmizî ve Ġbn Hıbbân mevsûlen rivayet etmiĢler, Tirmizî hasen, Ġbn Hıbbân sahîh demiĢtir. 611[52] Bu zât, mü'minlerin annesi Zeyneb'in erkek kardeĢinin oğludur. Hem kendisi hem babası sahâbî idiler. Onun bu hadîsini Buhârî Târîh'te, Ahmed.ve Hâkim de kitâblannda rivayet ettiler. 612[53] Bunu Enes'ten, Buhârî yakında mevsûlen rivayet etti.
490
tesettür iĢinde) daha ihtiyatlıdır 613[54]. Ebû.Mûsâ el-EĢ'ârî: Usmân, huzuruna girdiği zaman eygamber (S) iki dizini örttü, dedi614[55]. Zeyd ibn Sabit: Allah (en Nisa: 95. kelâmım) Rasûlüne, O'nunuyluğu benim uyluğum üzerinde iken indirdi. Bu sırada uyluğu bana o kadar ağır geldi ki, ben :J uyluğum ezilecek diye korktum, demiĢtir615[56].
613[54] Uyluğun avret olmadığına zâhib olanlar arasında Abdurrahmân Ġbn Ebî Zi'b, Ismâîl ibn Uleyye, Muhammed ibn Cerîr et-Taberî, Dâvûd Zahirî gibi imamlar vardır. îbn Hazm eĠMuhallâ'smda: "Ale'l-ıtlâk namazda ve namaz hâricinde insanların hâzır olduğu yerde örtmesi farz olan avret, erkeğe göre yalnız kubul ile dubûr (yânî ön ile arka) olup, erkeğin uyluğu avret değildir. Kadının ise yalnız yüzü ile ellerinden baĢka bütün bedenidir. Bunda hürr ile köle, hürre ile eme arasında fark yoktur" dedikten sonra, buradaki hadîs ile ihticâc etmiĢtir. Bunlara muhalif olan âlimler cumhuru ise uyluğun avret olduğuna kaail-dir.Bu gün fetva cumhurun kavli üzerinedir. Bilhassa yukanki üç ta'lîkdeki"uyluk avrettir" hadîsi de bu içtihadı takviye etmektedir. Ġhtiyata en uygun olan da Buhârî'nin dediği gibi- odur. 614[55] Buhârî'de "Usmân'ın menkıbeleri bâbı"ndaki hadîsin parçasıdır. 615[56] Buhârî, bunu en-Nisâ Sûresi'nin tefsirinde mevsûlen rivayet etti. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/465-466.
491
23-.......Bize Abdulazîz ibnu Suheyb, Enes'ten tahdîs etti (o,Ģöyle demiĢtir): Rasûlullah (S), Hayber gazasına çıkmıĢtı. Hayber'ln yanıbaĢında sabah namazını daha karanlık iken kıldık. Sonra Allah'ın Peygamberi (hayvanına) bindi. Ebû Talha da bindi, ben de Ebû Taî-ha'nın terkisinde idim. Allah'ın Peygamberi, Hayber'in sokağı içine sürdü. Benim dizim Allah'ın Peygamberi'nin uyluğuna dokunur hâldeydi. Sonra izârını (yânı futasını) uyluğundan sıyırdı. Hattâ Allah'ın Peygamberi'nin uyluğunun aklığı hâlâ gözümün önündedir. ġehre girerken de: "Allahu Ekber, Hayber harâb oldu -yâhud harâb olsun.-Biz bir kavmin yurduna girdik mi, inzâr edilmiĢ olanların hâli yaman olur!" buyurdu 616[57]. Bunu da üç kerre söyledi. Enes dedi ki: Hayberliler (sabah vakti) iĢlerinin baĢına çıkınca: ĠĢte Muhammed; râvî Abdulazîz ibn Suheyb'in bâzılarından rivayetine nazaran da: ĠĢte Muhammed! ĠĢte ordu! dediler. Enes dedi ki: Biz Hayber'i zorla, yânı harben ele geçerdik. Harb esirleri toplandı. Akabinde Dıhye gelip: Ey 616[57] Peygamber'in bu sözü es-Saffât Sûresi: 177. âyetinden iktibas edilmiĢtir..
492
Allah'ın Peygamber'i, bana esirlerden bir câriye ver, dedi. Peygamber ona: "Git de bir câriye al" buyurdu. Dıhye, Safiyye bintu Huyey'i aldı. Bir kimse Peygamber'e geldi ve "Ey Allah'ın Peygamberi, Dıhye'ye Benû Kurayza ile Benû Nadr'ın seyyidesi olan Safiyye bintu Huyey'i verdin. (Hâlbuki) o kadın, senden baĢkasına münâsib olamaz, dedi. Bunun üzerine: "Onu da, onu da çağırınız" buyurdu. Akabinde Dıhye, Safiyye'yi getirdi. Peygamber Safiyye'ye baktı da, Dihye'ye: "Esirlerden, bundan baĢka bir câriye al" buyurdu. Enes dedi ki: Peygamber Safiyye'yi azâd etti ve onunla evlendi. Sabit el-Bunânî, Enes'e hitaben: Yâ EbâHamza, Peygamber Safiyye'ye mehr olmak üzere ne verdi? dedi. Enes: Safiyye'nin nefsini; onu azâd etti ve onunla evlendi, dedi. Nihayet yol üzerinde iken, Ümmü Süleym, Safiyye'yi Peygamber için cihâzladı ve gece olunca onu Peygamber'e teslim edip gerdeğe koydu. Artık Peygamber güveyi olmuĢtu. Sabah olunca: "Kimde birĢey varsa onu getirsin" buyurdu da bir yaygı yaydı. Artık kimi insan hurma, kimi yağ getirmeğe baĢladı. Râvî Abdulazîz: Enes, sevîkı da saydı zannediyorum, dedi. Enes dedi ki: Oradaki
493
cemâat "hays" yemeği yaptılar. ĠĢte Rasûlullah'ın düğün aĢı bu olmuĢ oldu 617[58]. 617[58] Buhârî'nin sîretle ilgili olan bu hadîsi namaz bahsinde de alması, uyluğun avret olup olmadığı hakkındaki ihtilâfa iĢaret içindir. "Uyluk avret midir, yoksa avret değil midir? Bu hususta mezhebler muhteliftir. ġafiî ve Ebû Hanîfe'ye göre, uyluk avrettir. Ancak aralarında, diz ve göbek hakkında ihtilâf vardır. Ġmâm MâlĠk'e göre uyluk avret değildir. Bu husustaki hadîsler birbirine müteârızdır. Rivayetçe kuvvet, Ġmâm Mâlik'in görüĢü lehinedir. Ben derim ki: Bu hadîsler arasını cem' Ģöyle olur: Uyluk, insanın kendi husûsî Ģahıslarına ve sırr yakınlarına nisbetle avret değildir. Bunlarla yanına çok girenleri, girip çıkmaları Ģiddetli olan kimseleri kasdediyorum. Umûma ve seyrek ziyaret eden kimselere nisbetle, uyluk avrettir. Usmân'ın Peygamber huzuruna girmesi, Peygamber'in Ebû Bekr ve Umer'in yanında uyluğunu açmasına rağmen, Usmân'ın giriĢinde uyluğunu örtmesi hadîsi, sana bu tatbikata delâlet eder. Ġmâm Mâlik'Ġn iĢçiler, deveciler ve benzerleri için namazda uyluğun ötesini, yânî sâdece ön ve arkayı örtmekle yetinmeyi tecviz etmesi mezhebine gelince, bizim nazarımızda bunun sıhhatine hiçbir.Ģübhe yoktur. Çünkü Peygamber'in. bu kimselere ve benzerlerine namaz esnasında uyluğu dize kadar örtmekle mükellef kılmadığı hususu, pek çok yollarla rivayet edilmiĢ, nihayet zarurî ilim hâsıl olmuĢtur. ĠĢte burada bir kaaide vardır: O da, Peygamber uyluk içinnamâzdan iki vech beyân etmiĢtir: Bîri muhsînlerin namazı, diğeri umûm mü'minlerin namazıdır. Nice Ģeyler vardır ki, Peygamber bunları ikinciler hakkında tecvîz etmiĢ, birinciler hakkında bunları nehy etmiĢtir. ĠĢte sen bu kaaideyi bellersen, namaz hakkındaki mütenâkız yerlerin çoğu sana kolay olacaktır" (ġâh Veliy-yullah). Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/467.
494
13- Bâb: Kadın Kaç (Parça) Elbise İle Namaz Kılar?
Ikrime: Kadın kendi bedenini bir sevb ile örtmüĢ olsa,, bu ona kâfî gelir, demiĢtir 618[59].
24-.......Zuhrî Ģöyle demiĢtir: Bana Urve haber verdi ki, ÂiĢe R) Ģöyle demiĢtir: Yemîn olsun Rasûlullah (S) fecr namazını kıldırdı da mü'minelerden bir takım kadınlar (mırt denilen)619[60] örtüleriyle kendilerini örterek, Rasûlullah'Ia beraber namazda hâzır bulunurlardı. Sonra evlerine dönerlerdi ki, onları kimse tanıyamazdı620[61]. 618[59] Ikrime'den gelen bu sözü Abdurrazzâk mevsûlen rivayet etmiĢtir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/468. 619[60] Mırt Mîm'in kesriyle bir günâ futaya denir ki, abâgibi yünden ve hazz ta'bîr olunan tiftikten dahî dokunur. Hâtûnlar bürünürler. Cem'i "mürût"'Jlir (Kaamûs Ter,). Mırt denilen bu Örtünün Ģerhlerde çeĢitli ta'rîfleri yapılmıĢtır. Bu ta'rîflerin ' -& toplamından bunun câr gibi baĢa örtülüp bütün vücûdu kaplayan, yünden, tiftikten, ketenden, kıldan ma'mûl ve kadınlara mahsûs bir örtünün adı olduğu anlaĢılıyor. 620[61] Buhârî bu hadîsi kadın namazının kaç parça elbise ile
495
14- Bâb: Bir Şahıs Damgaları Bulunan Bir Kumaş İçinde (Yânî Onu Giyinerek) Namaz Kıldığı Ve Onun Damgalarına Baktığı Zaman? 621[62]
25-....... Bize Ġbnu ġihâb, Urve'den; o da ÂiĢe'den tahdîs etti o Ģöyle demiĢtir): Peygamber (S),
sahîh olabileceğine Ģâhid larak sevketmiĢtir. îbn Abbâs: Sık dokunmuĢ olmak Ģartıyle bir kamîs içinde namaz kılmasın-a\ da be's yoktur, demiĢtir. Mü'minlerin annesi Meymûne'nin de yenlerini baĢına etirmek üzere bir tek ferace içinde namaz kıldığı rivayet edilmiĢtir (Aynî). Ġbnu'I-Munzir', cumhurdan: Kadına vâcib olan bir gömlek ile bir baĢ örtüsü içinde namaz kılmasıdır, diye hikâye ettikten sonra, Ģöyle demiĢtir: Bundan da murâd, bedenini ve baĢını örtmektir. Sevb geniĢ olursa, bunun fazlasıyla baĢını da örterse, bu da caiz olur. Atâ'dan, onun: Kadın bir gömlek, bir izâr (yânî fûta), bir de baĢ örtüsü Ġle namaz kılar dediğini; Ġbn Sîrîn'in de, bu üçe ilâveten bir de ' 'milhâfe'' yânî câr ve çarĢaf ile örtünür dediğini rivayet etmiĢtik ki, bunların müstehâbhğa mahmul olduğunu zannederim" (Ġbn Hacer, Fethu'l-Bârî, II, 28). Bu hadîsten, kadınların cemâatle namaz kılmak için mescide çıkmalarının cevazı da istidlal olunur. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/468-469. 621[62] Yânî namaz bozulmaz, lâkin böyle meĢgul edici kumaĢı terketmek evlâdır.
496
üstünde damgaları bulunan bir ha-mîsa 622[63] içinde, namazda ve (namaz içinde) hamîsanın damgalarına ir defa baktı. Namazdan çıkınca: "Benim Ģu hamîsamı Ebû Cehm 'e (geri) götürün de bana Ebû Cehm'in enbicâniyy esini623[64] getirin. Çünkü hamîsa demin beni namazımdan alıkoydu" buyurdu 624[65]. HiĢâm ibn Urve, babasından; o da ÂiĢe'den söyledi ki, Peygamber (S): "Ben namazda iken onun
622[63] Hamîsa: Yünden yâhud tiftikten, dört köĢeli, iki tarafı zencefli bir nevi' siyah abaya denir ki, pek yumuĢak ve dürünce pek az yer tuttuğu için bu ismi vermiĢlerdi (Aynî). Bu hamîsa ġâm kumaĢlarından olup, Peygamber'e Ebû Cehm tarafından hediye edilmiĢti. 623[64] Enbicâniyye: Bu kelime hakkında birkaç tefsir varsa da, en yakın görüneni En-bicân'a nisbet olmasıdır. BunakĢı olmayan yumuĢak, fakat kaim yün abaya denir ki, hamîsa kadar fâhır kumaĢlardan sayümazmiĢ. 624[65] Peygamber'in bu sözünde, olur olmaz Ģeylerle hatırı meĢgul olan zaîf kimselerin göz ve gönüllerini oyalayacak nakıĢlardan âzâde ve sâde kumaĢlar içinde namaz kılmalarım tavsiye ve namaz esnasında Ģuurlarım toplamağa çalıĢmalarını ta'lîm ma'nâsı vardır. Yoksa O'nun kalbini hiçbir Ģâgil Rabb'ine teveccühden alıkoyamaz. Namaz hâricinde bu elbiseleri giymekte be's yoktur. Alimler de bu hadîsten mescid mihrâb ve duvarlarının musallîyi iĢgal edecek nakıĢ ve hatlar ile süslenmesinin mekruh olduğunu istinbât etmiĢlerdir.
497
damgasına bakıyordum, onun beni fitneye düĢürmesinden korkarım" buyurmuĢtur. 625[66]
15- Bâb: Bir Kimse Saüb (Yânı Haç) Şekilleri Nakşedilmiş Elbise İle Yâhud Başka Suretler Bulunan Bir Elbise İle Namaz Kılsa Namazı Bozulur'mu? 626[67]
Ve bu nevi'den olmak üzere nehy olunan Ģeyler627[68]
26-.......Bize Abdulazîz ibn Suheyb, Enes'ten tahdîs etti (O ĢöyledemiĢtir): ÂiĢe'nin bir kiramı vardı628[69]. ÂiĢe onunla odasının bir tarafını örtmüĢtü.
625[66] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/469-470. 626[67] Buhârî, burada da hakkında ihtilâf bulunan mes'elelerde kat'î ifâde kullanmamak usûlüne göre yürüyor. Yânı namazı bozulmaz, lâkin bu mekruhtur. 627[68] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/470. 628[69] el-Kırâm: Kitâb vezninde... al perdeye ve duvağa denir. Bir kavle göre yünden alaca ve nakĢ iĢlenmiĢ ince nehâlıya denir ki, kapılara perde ederler yâhud be-gâyet ince zâra,çârĢâba denir (Kaamûs Ter.).
498
Peygamber (S) ona: "ġu kırâmım karĢımızdan gider. Zîrâ onun tasvirleri, namazımda bana görünüp duruyor" buyurdu. 629[70]
16- Arkasında Yırtmaçlı İpekten Bir Ferrûc İçinde Namaz Kılıp Sonra Onu Çıkaran Kimse Babı
27-.......Ukbe ibn Âmir (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber'e bir'ipekferrûc (yânî ferace)630[71] hediye edilmiĢti. Onu giyip içinde namaz kıldı. Namazdan çıktıktan sonra, onu istemeyen, kerîh gören bir kimse gibi, bedeninden Ģiddetle çıkardı ve: "Bu, muttakîlere yaraĢmaz" buyurdu. 631[72]
629[70] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/470-471. 630[71] el-Ferrûc: Tennûr vezninde küçük çocuk gömleğine denir ve ensesinden yırtmacı olan kaftana denir ki, üste giyilir. Bu, hâlâ ferace dediğimiz Ģeydir ki, fârisî-de ferecî derler. Evvellerde yırtmacı ensesinden olur idi. Sonra Ģimdiki alıĢılan hey'ete girmiĢtir (Kaamûs Ter.). Bu feraceyi Peygamber'e hediye eden Dûmetu'l-Cendel meliki Ukeydir ibn Abdilmelik'tir. 631[72] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/471.
499
17- Kırmızı Bir Elbise İle Namaz Kılmak
Babı
28-.......Bize Ebû Cuheyfe (R) Ģöyle demiĢtir: Ben Rasûlullah'ı ırmızı sahtiyandan yapılmıĢ bir kubbe içinde gördüm632[73]. Ve Bilâl'ı de gördüm ki, o, Rasûlullah'm abdest alacağı suyunu aldı. Ġnsanları da gördüm ki, (Peygamberdin kullandığı) abdest suyuna doğru koĢuyorlardı. O sudan kimin eline bir Ģey değdiyse (teberrük için) üzerine sürdü. Ondan birĢey elde edemeyen ise arkadaĢının elindeki ıslaklıktan aldı. Sonra gördüm ki, Bilâl bir harbe alıp (kubbenin dıĢında bir yere) dikti. Peygamber (S) kırmızı birhulle 633[74]giyinmiĢ ve cemrenmiĢ olarak dıĢarı çıktı 634[75],
632[73] el-Kubbe, tepesi müdevver binaya denir ki, künbetta'bîr olunur... Fî'1-asıl Arab evlerinden küçük ve müdevver çadıra denip, sonradan mutlak olarak kullanıldı (Kaamûs Ter.}. Bu hadîsteki kıssa Peygamber'in Mekke'ye yaptığı seferlerinden birinde vâki' olmuĢtur. Ya Mekke fethi seferi veya Veda Haccı seferi esnâsındadır. Peygamber Minâ'ya yakın Ebtah denilen yerde imiĢ. Nesâî'nin rivayetine göre, yanında kırk kadar sahâbî var idi. 633[74] Bu hülle -hadîsin lâfzından anlaĢıldığına göre- baĢka renk karıĢmamıĢ kan kırmızı bir hülle idi. Binâenaleyh bundan safî
500
harbeye doğru insanlara iki rek'at namaz kıldırdı635[76]. Yine gördüm ki, o harbenin önünden insanlar ve hayvanlar geçip gidiyorlardı. 636[77]
18- Evlerin Damları Üstünde, Minberde, Ağaç Parçaları Üzerinde Namaz Kılmak Babı
Ebû Abdillah Buhârî Ģöyle der: Hasen Basrî, buz üzerinde namaz kılınmasında ve altından yâhud üstünden yâhud önünden sidik aksa bile, namazkılanla köprü arasında bir sütre bulunduğu zamanköprüler üzerinde namaz kılınmasında bir be'sgörmemiĢtir. Ebû Hureyre de (aĢağıdaki) imâmın namazına uyarakmescidin tavanında namaz kılmıĢtır 637[78]. Ġbn Umer de, sıkıĢmıĢ kar üzerinde namaz kılmıĢtır. 638[79]
kırmızı olan libâs giymenin mekruh olmadığı hükmü çıkarılıyor. 634[75] Müslim'in rivayetinde çemrenrnenin zikri sırasında: Bacaklarının aklığı hâlâ gözümün önündedir" ta'rîfi vardır. 635[76] Bu namaz, yolcu namazı idi. Müslim'in rivayetinde: Rasûiullah ileri geçip öğleni iki rek'at kıldırdı, sonra ikindiyi iki rek'at kıldırdı, sonra da Medîne'ye dö-nünceye kadar hep ikiĢer kıldırdı durdı" denilmiĢtir. 636[77] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/472. 637[78] Ebû Hure'yre'nin bu fiilini Ġbn Ebî ġeybe mevsûlen rivayet
501
29-....... Bize Ebû Hazım tahdîs edip Ģöyle dedi: Sehl ibn Sa'd'a: (Peygamber mescidindeki) minber hangi Ģeyden(yapılmıĢ)dir? diye sordular. Sehl Ģöyle dedi: Ġnsanlar içinde bunu benden iyi bilen kalmadı639[80]. O, Gâbe'nin esi (yânî ılgın) ağacındandır.640[81]Onu Rasû-lullah için, fulanca kadının himayesinde bulunan fuları kimse yaptı idi. Yapılıp yerine konulduğu zaman RasûluIIah (S) üzerine çıktı ve kıbleye karĢı dikelip (iftitâh) tekbîri aldı. Ġnsanlar da arkasında (mescidin içinde) namaza durdular. Okuyup rukû'a vardı. Cemâat de arkasında rükû' ettiler. Sonra rukû'dan baĢım kaldırdı (ve kıbleden yüzünü ayırmayarak) gerisin geriye döndü ve yere secde etti. Sonra yine minbere çıktı. Sonra yine rukû'a vardı. Sonra (yine rukû'dan) baĢını kaldırıp
etmiĢtir. 638[79] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/472-473. 639[80] Sehl ibn Sa'd, Medîne'de en son hayâtta kalan sahâbîdir. 640[81] Gâbe, Medine'nin ġâm cihetinde dokuz mil mesafede ağaçlık bir yerin ismidir. Orası Peygamber'in develerine mer'â idi. Minber, iĢte bu ormanlığın esi (jâ) denilen ağacından yapılmıĢtır. Esi, iki türlü olur: Bodur olanına tarfâ' (eıii) denir, irisine Türkçe'de ılgın denir, gayet sert bir ağaçtır.
502
gerisin geriye yürüyerek yere secde etti. ĠĢte minberin kıssası budur 641[82]. Ebû Abdillah Buhârî Ģöyle dedi: Alî ibnu AbdilJah Ģöyle dedi: Allah kendisine rahmet eylesin, Ġmâm Ahmed ibn Hanbel (241) bana bu hadîsten sorup: Ben ancak Peygamber'in insanlardan daha yüksekte olduğunu kasdettim. Binâenaleyh bu hadîse göre imâmın insanlardan daha yüksekte bulunmasında be's yoktur, dedi. (Alî ibn Abdillah el-Medînî) der ki: Bunun üzerine ben de Ahmed ibn Han-bel'e: Sufyân ibn Uyeyne'ye bu hadîsten pek çok suâl sorulurdu. Binâenaleyh sen ondan bu hadîsi iĢitmedin mi? dedim. Ahmed ibn Hanbel: Hayır, dedi 642[83].
641[82] Sehl Ġbn Sa'd'dan diğer bir rivayette (Buhârî, Cumua, hutbe..) Rasûlullah (S) bu namazı tamamladıktan sonra, cemâate dönüp:.Ey insan/ar, benim böyle yapıĢım, sizin bana iktidâ etmeniz ve namazımın nasıl olduğunu öğrenmeniz içindir" buyurmuĢtur. Ġmâmın me'mûm-dan yüksek bir yerde durması caiz olduğu anlaĢılıyor. Ġmâmın me'mûm üzerine yükselmesi bir ihtiyâç olmak Ģartıyle Hanefîler, ġâfifler, Ahmed ibn Hanbel ve Leys ibn Sa'd'a göre caizdir. Nitekim Peygamberimiz bunu ittibâ lüzumu ve öğretmek maksadıyle ta'lîl buyurmuĢtur. Ġmâm Mâlik ve Evzâî'ye göre, caiz değildir. 642[83] Bu, Ahmed ibn Hanbel'in bu hadîsi Sufyân ibn Uyeyne'den iĢitmediği hususunda sarihtir.
503
30-.......Bize Humeyd et-Tavîl, Enes ibn Mâlik'ten haber verdi(Ģöyle demiĢtir): Rasûlullah (S) atından düĢtü de bacağı yâhud kürek kemiği sıyrıldı. Rasûlullah bir ay kadınlarının yanlarına girmemeğe yemîn etti. Kendisine âid bulunan ve merdiveni hurma kütüğünden olan yüksekçe bir odada oturdu. Bu sırada sahâbîleri O'na iyâdet için geldiler. Rasûlullah kendisi oturarak, oradakiler de ayakta olduklarıhâlde onlara namaz kıldırdı. Selâm verince: "Ġmâm, kendisine uyulsun diye imâm edilir. Binâenaleyh o tekbîr alınca tekbîr alın, rükû 'a vardığı vakit rukû'a varın. Sçcdeye vardığı vakit secdeye varın. Oturduğu hâlde namaz kılarsa siz de hep oturarak namaz kılın" buyurdu. Rasûlullah yirmi dokuz günde oradan indi. Sahâbîler: Yâ Rasûlallah, sen kadınlarından bir ay ayrılacağına yemîn etmiĢtin, dediler. Rasûlullah: "(Yemîn edilen) ay, yirmi dokuz gündür" buyurdu643[84].
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/473-474. 643[84] Bu hadîste haber verilen attan düĢme rahatsızlığı, hicrî beĢinci yılın zu'1-hicce ayında vâki' olmuĢtur. O zaman kıldırdığı cemâat namazında metbûların da oturarak namaz kılmalarını
504
19- Bâb: Namaz Kılan Kimsenin Giydiği Sevb, Secdeye Vardığında Hanımına Dokunduğu Zaman? 644[85]
31-.......Meymüne (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S), ben karĢısında ve hayızh olduğum hâlde namaz kılardı. Bazen secdeye vardığı zaman giydiği elbise -ben hayızh iken- bana dokunurdu. Yine Meymûne: Rasûlullah hurma yaprağından yapılmıĢ küçük bir seccade üzerinde namaz kılardı, demiĢti645[86]
20- Hasır Üzerinde Namaz Kılmak Babı
emretmiĢtir. Vefatıyle neticelenen hastalık içinde kıldırdığı namazda ise, tatbîkat baĢka olmuĢtur. O zaman kendisi oturarak kılmıĢ, cemâat ise ayakta O'na uyup kılmıĢlardır. Hadîsin bâbta ilgisi, MeĢrube adiyle zikredilen yüksekçe odada Peygamber'in namaz kılmıĢ ve kıldırmıĢ olmasıdır. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/474-475. 644[85] Yânî bunda bir be's yoktur. 645[86] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/475.
505
Ve Câbir ibn AbdiIIah ile Ebû Saîd Hudrî, geminin içinde herbiri ayakta oldukları hâlde namaz kılmıĢlardır646[87]. Hasen Basrî (gemide ayakta mı, yoksa oturarak mı namaz kıldıracağını soran kimseye hitaben): Dikelmekle arkadaĢlarına meĢakkat vermeyeceğin müddetçe ayakta kıldırırsın ve gemi ile beraber -döneceği yere- dönersin. Onlara meĢakkat vereceksen o takdirde oturarak namaz kıldırırsın, demiĢtir .647[88]
32.......Bize Mâlik, Ġshâk ibn AbdiIIah ibn Ebî Talha'dan; oda Enes ibn Mâlik'ten haber verdi. Onun ninesi Muleyke, Rasûlullah'ı, kendisi için hazırlamıĢ olduğu bir yemeğe da'vet etmiĢti. Rasûlullah o yemekten yedi. Sonra; "Kalkınız da size namaz kıldırayım" buyurdu. Enes der ki: Ben kullanıla kullanıla simsiyah olmuĢ bulunan (eski) bir hasırımıza
646[87] Câbir ve Ebû Saîd'in bu gemide namaz kılmaları haberini Ġbn Ebî ġeybe sa-hîh bir sened ile mevsûlen rivayet etmiĢtir. 647[88] Hasen Basrî'nĠn bu sözünü de yine Jbn Ebî ġeybe sahîh bir isnâd ile mevsûlen rivayet etmiĢtir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/476.
506
doğru davrandım, üzerine su serptim. Rasûlullah (S) namaza durdu. Yetîm ile ben de arkasında bir saff olduk. Koca kan da arkamızda durdu. Rasûlullah bizlere iki rek'at namaz kıldırdı, sonra ayrıldı 648[89].
21- Seccade Üzerinde Namaz Babı 649[90]
33-.......Meymûne (R): Peygamber (S) hurma yapraklarındanyapılmıĢ küçük bir seccade üzerinde namaz kılardı, demiĢtir. 650[91]
648[89] Bu hadîs, nafile namazı için cemâatin cevazına delildir. Hanefîlere göre -terâvîhtenmâadâ-birbirini da'vet suretiyle cemâatle nafile namaz kılmak mekruhtur. Onlar, Peygamber'in kıldırdığı bu namazın farîza olduğunu söylerler. Bu hadîsten, kadınların ayrı saffta olmaları gerekeceği anlaĢıldığı gibi, cemâatin arkasında kadınların münferiden iktidâ etmelerinde de be's olmadığına hükmedilebilir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/476. 649[90] Rasûlullah (S)'ın; Muâz ibn Cebel'e: Yüzünü toprağa bula" buyurması, doğrudan doğruya toprak üzerinde namaz kılıp secde ederken alnını toprağa getirmenin fazîletine delildir. Ancak hasır ve nebatî olan herhangi bir yaygı üzerinde namaz kılmakta kerahet olmadığı hususunda icmâ edilmiĢtir. Yalnız Umer ibn Abdilazîz Allah'a tevazu için hasır üzerinde namaz kılmazdı. Hayvan derileri ve hayvan tüylerinden yapılmıĢ yaygılar üzerinde namaz kılmanın hükmü âlimler arasında muhtelefunfîhdir.
507
22- Kilim, Keçe Ve Benzeri Döşenen Şeyler Üzerinde Namaz Kılmak Babı
Enes ibn Mâlik kendi döĢeği üzerinde namaz kılmıĢtır.651[92] Ve yine Enes: Bizler Peygamber'in beraberinde namaz kılardık da bizden kimi kendi sevbi üzerine secde ederdi, demiĢtir 652[93].
34-.......Peygamber'in zevcesi ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Ben Rasûlullah'ın ön tarafında, ayaklarım O'nun kıblesine (yânî secde edeceği yere) gelmek üzere uyur idim. O secdeye vardığı zaman eliyle beni dürterdi de ben ayaklarımı geriye çekerdim. Secdeden kalktığı zaman yine uzatırdım. ÂiĢe der ki: O
650[91] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/477. 651[92] Enes'in bu fiiline âid haberi ibn Ebî ġeybe ile Saîd ibn Mansûr, Ibnu'l-Mübârek'ten; o da Humeyd'den olmak üzere mevsûlen rivayet etmiĢlerdir. 652[93] Enes'in bu hadîsi, bundan sonraki bâbda mevsûlen gelmiĢtir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/477.
508
zamanlarda evlerde kandiller (yânî ıĢıklar) yoktu 653[94].
35-.......ÂiĢe (R) Ģöyle haber vermiĢtir: ÂiĢe, Peygamber'in eĢine âid döĢeği üzerinde, kendisi ile kıblesi arasında cenazenin sağdan sola uzanıp yatması gibi yatmıĢ olduğu hâlde Rasûlullah (S) namaz kılar idi. 654[95]
36-,......Bize Leys, Yezîd'den; o da Irak (ibn Mâlik)'tan; o da Urve'den tahdîs etti ki, Peygamber (S), ÂĠĢe, Peygamber'le kıblesi arasında, üstünde ikisinin beraber uyuyageldikleri döĢek üzerinde enli-lemesine yatmıĢ olduğu hâlde namaz kılar idi. 655[96]
653[94] ÂiĢe bu son sözü, özür makaamında söylemiĢtir. Eğer odamda ıĢık olaydı, ayağımı dürtmesine ihtiyâç bırakmazdım demek istiyor. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/478. 654[95] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/478. 655[96] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/478.
509
23- Sıcağın Şiddetinde Sevb Üzerine Secde Etmek Babı
Hasen Basrî: Sahâbîler cemâati, elleri elbisesinin kolu içinde olduğu hâlde sarık ve külah üzerine secde ediyordu, demiĢtir .656[97]
37-.......Enes (R) Ģöyle demiĢtir: Biz Peygamber (S) ile birlikte namaz kılardık da, bâzılarımız sıcağın Ģiddetinden dolayı (büründü-ğü) sevbin bir kenarını secde yerine koyardı 657[98].
656[97] Hasen Basrî'nin bu sözünü, Ġbn Ebî ġeybe ile Abdurrazzâk mevsûlen rivayet etmiĢlerdir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/478. 657[98] Müslim'in rivayetinde: Sevbini yayıp üzerine secde ederdi"; Ġbn Ebî ġeybe'nin rivayetinde: " Sıcağın ve soğuğun Ģiddetinde.." suretinde gelmiĢtir. Sıcağın ve soğuğun Ģiddetli zamanlarında giyilen sevbi namazda iken yayıp üzerine secde etmeyi tecviz eden Ebû Hanîfe, Mâlik, Ahmed ibn Hanbel ve tshâk ibn Râhûye bu hadîs ile ihticâc ederler. Onların bu ictihâdlan Umer'in kavline uygundur. îbrâhîm Nahaî, Atâ, Mücâhidve Hasen Basrî de bu ictihâddadırlar. Ġmâm ġafiî, - Yâ Rebâh, alnını toprağa bula" hadîsi ile ihticâc ederek, bunlara muhalefet etmiĢ, bu hadîsteki sevbi, namaz kılanın elbisesinden ayrı bir sevb, yâhud namaz kılanın hareketiyle hareket etmeyen bir sevb ile te'vîl etmiĢtir.
510
24- Ayakkabılarla Namaz Kılmak Babı
38-.......Bize Ebû Mesleme Saîd ibnu Yezîd elEzdî haber verip Ģöyle dedi: Ben Enes ibn Mâlik'e: Peygamber (S) ayakkabıları ayağında iken namaz kılar mıydı? diye sordum. Enes: Evet, cevâbım verdi 658[99].
25- Mestlerle Namaz Kılmak Babı
39-.......Hemmâm ibnu'I-Hâris Ģöyle demiĢtir: Ben Cerîr ibn Abdillah'ı gördüm ki, o iĢedikten sonra abdest aldı ve mestleri üzerine mesh etti. Sonra kalkıp namaz kıldı. Kendisine (niçin mest üzerine mesh ettin diye) soruldu. O: Ben Peygamber'in böyle yaptığını gördüm, dedi. Râvî Ġbrâhîm en-Nahaî der ki: Bu hadîs
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/479. 658[99] Bu hadîs, temiz olmak Ģartıyle, ayakkabıları çıkarmak sızın namaz kılmanın cevazına delîldir. Ebû Dâvûd Sünen'de, Abdullah ibn Amr ibn Âs'ın: Rasûlullah'ı yalın ayak da, ayakkabıları ile de namaz kılarken gördüm" dediğini rivayet ediyor. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/479.
511
(Abdullah ibn Mes'üd'un arkadaĢlarının) pek hoĢlarına giderdi. Çünkü Cerîr, en son müslümân olanlardan biridir 659[100].
40-.......Mesrûk'dan; o da el-Mugîre ibn ġu'be (R)'den tahdîs etti ki, o: Ben Peygamber (S)'e abdest aldirttım da, O mestleri üzerine mesh etti ve namaz kıldı demiĢtir660[101]
659[100] Suâli, Cerîr'in böyle yaptığını gören Hemmâm ibnu'lHâris sormuĢtur. Bu suâl, mest üzerine mesh ettiğine i'tirâz kabîlindendir. Cerîr'in bu rivayeti, mestler üzerine meshi sünnet i'tikaad eden Abdullah ibn Mes'üd'un ashabını memnun ederdi. Çünkü, elMâide'nin 6. âyeti ile bu sünneti mensûh sayanların iddiasını Cerîr'in, Peygamber'in bu fiilini o âyetin nüzulünden sonra görmüĢ olması reddeder. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/480. 660[101] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/480.
512
26- Bâb: Namaz Kılan Kimse Secde Etmeyi Tamamlamadığı Zaman? 661[102]
41-....... Bize Mehdî, Vâsıl'dan; o da Ebû Vâil'den; o da Huzeyfe'den haber verdi ki, Huzeyfe (R) rukû'unu ve sucûdunu tamâm yapmayan bir adam gördü. O adam namazını edâ ettikten sonra Huzeyfe ona: Sen namaz kılmadın, demiĢtir. Ebû Vâil: Ebû Huzeyfe'-nin ona: "ÖlmüĢ olsan, Muhammed'in sünnetinin gayrı üzere ölmüĢ olursun".dediğini zannediyorum, dedi. 662[103]
661[102] Yânî o kimse bu namazdan mahrum olur; çünkü böylesine Ģiddetli vaîd teret-tüb etmiĢtir. "Bu bâb Ġle bundan sonraki bâb Asîlî rivayetinde sabit, Müstemlî rivayetinde sakıttır. Çünkü bunların yeri "Namazın sıfatları bâblan"ndandır (Kas-tailânî). "Darîrî'den naklolundu: Kitabın bâzı yapraklan kitaba yapıĢık değildi. Bu yapraklan ilhak etmekte müstensihlerin bâzısından hatâ vâki1 oldu. Onlar bu yapraklan musannifin bizzat ilhak etmek istediği yerden baĢka yere ilhak ettiler, iĢte buradaki bu bâb ve sonraki bâblar bu kabildendir. Çünkü bunlar hakî-katte "Namazın sıfatları bâbı"ndandır. Bunu iyi belle" (ġâh Veliyyullah). 662[103] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/481.
513
27- Bâb: Namaz Kılan Kimse Secde Esnasında Pazularını Açar Ve Yanlarından Uzaklaştırır
42-.......Bize Bekr ibnu Mudar, Ca'fer'den; o da Ġbn Hürmüz'den; o da Abdullah ibn Mâlikin Ġbnu Buhayne(R)'den tahdîs etti (O Ģöyle demiĢtir): Peygamber (S) namaz kılarken secde esnasında koltuk altlarının beyazlığı görünecek derecede pazularının arasını açar (ve bedenini yerden uzaklaĢtırıldı. Leys dedi ki: Bana Ca'fer ibn Rabîa daBekr'in bu hadîsi tarzında tahdîs etti.663[104]
28- Kıbleye Yönelmenin Fazileti Babı 664[105]
663[104] Bu ta*Iîki, Müslim tahrîc etmiĢtir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/481. 664[105] Müellif, avreti örtmek hükümlerini beyândan fariğ olunca, kıbleye yönelmeyi beyâna baĢladı. Çünkü namaza baĢlamak isteyen kimse, evvelâ avreti örtmeye, sonra kıbleye yönelmeye ve bunların ardından mescidlerin hükümlerine muhtâc olur.
514
Namaz kılacak kimse ayaklarının uçları ile (yânî ayak parmaklarının baĢlarıyle) kıble tarafına yönelir. Bunu Ebû Humeyd, Peygamber(S)'den söylemiĢtir.665[106]
43-.......Enes (R) Ģöyle dedi: Rasûlullah (S) Ģöyle buyurdu: "Her kim bizim kıldığımız namazı kılar, kıblemize karĢı durur ve kestiğimizi yerse, Allah Un ve Allah elçisinin ahd ve emânını hakkeden müs-lümân, iĢte odur. Artık Öyle olan bir kimsenin ahd ve emânı hususunda Allah'a (ve RasûFüne) hıyanet etmeyin".666[107]
44-.......Enes (R) Ģöyle dedi: Rasûlullah (S) Ģöyle buyurdu: "Ġnsanlar Lâ ilahe Hlellâh (= Allah'tan baĢka hakk ilâh yok) deyinceye kadar, onlarla muharebe etmekliğim bana emr olundu. Onlar bunu
665[106] Bu, ileride "Peygamber'in namazının sıfatı bâbı"nda mevsûlen gelecektir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/482. 666[107] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/482.
515
söyledikleri, namazımızı kıldıkları, kıblemize yöneldikleri ve kestikleri hayvanları bizim kestiğimiz hayvanlar gibi kestikleri zaman, artık onların kanları ve malları bize haram olmuĢtur, ancak kanların ve malların kendi hakklan mukaabili olmak müstesnadır. Onların (bâtınlarından dolayı olan) hesâbları Allah'a âiddir". Ve Ġbnu Ebî Meryem Ģöyle dedi: Bize Yahya (ibn Eyyûb) haber verip Ģöyle dedi: Bize Humeyd et-Tavîl tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Enes, Peygamber(S)'den tahdîs etti667[108]. Ve Alî ibn Abdillah Ģöyle dedi: Bize Hâlid ibn Haris tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Humeyd et-Tavîl tahdîs edip Ģöyle dedi: Meymûn ibnu Siyah, Enes ibn Mâlik'e sorup: Yâ Ebâ Hamza! Kulun kanını ve malını haram kılan Ģey nedir? dedi. Enes: Kim Lâ ilahe illellah (= Allah' tan baĢka hakk ilâh yoktur) esâsına (zahiren) Ģehâdet eder, kıblemize yönelir, namazımızı kılar ve 667[108] Bu ta'lîki Muhammed ibn Nasr ve Ġbnu Mende,îmân'da, Ġbnu Ebî Meryem tarîkinden mevsûlen rivayet etmiĢlerdir. Müellif Buhârî bunu istiĢhâd ve takviye olarak zikretmiĢtir. Yoksa, Yahya ibn Eyyûb ta'n edilmiĢ bir râvîdir. Ahmed: O, seyyiu'l-hıfz'dır, demiĢtir (Kastallânî).
516
kestiğimiz hayvanı yerse, iĢte o müsiü-mândır. Artık müslümânın lehine olan, onun da lehine; müslümânın aleyhine olan, onun da aleyhinedir, dedi668[109].
29- Medîne. Şam Ve Maşrık Ahâlîsinin Kıblesi Babı
Peygamber'in:"DıĢkı çıkarma yâhud iĢeme esnasında kıbleye karĢı yönelmeyiniz, lâkin (Medîne'nin) Ģark tarafına veya garb tarafına doğru yöneliniz" kavlinden dolayı (Medine semti için) Ģarkta ve garbda kıble yoktur 669[110].
668[109] Enes'in cevâbının, tahrîm sebebi sorusuna mutabakat vechi, cevâbın sorulan Ģeyi tazammun etmesidir. Çünkü Enes, Ģehâdeti ve ona atfettiği Ģeyleri söyleyince, bunları yapan kimsenin müslümân olduğu bilindi. Müslümânın ise Ġslâm hakkı müstesna, kam ve malı haram olur. Binâenaleyh cevâb suâle mutabıktır (Kastallânî). Babın hadîsleri ile kıblenin fazîleti sabit oldu. Çünkü Peygamber, kıbleye yönelmeyi müslim ile gayrisi arasını temyiz ettiren ve bunlar arasını ayıran hasletlerden tek bir haslet yapmıĢtır (ġân Veliyyullah). Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/483. 669[110] Bu ta'lîki en-Nesâî mevsûlen rivayet etmiĢtir. Buhârî bu hadîsin umûmu ile ihli-câc etmiĢtir;
517
45-....... Bize Zuhrî, Atâ ibn YezîcTden; o da Ebû Eyyûb elEnsârî'den tahdîs etti ki, Peygamber (S) Ģöyle buyurmuĢtur: "Halâya geldiğiniz zaman kıbleyi karĢınıza almayın, kıbleyi arkanıza da almayın, fakat (Medine'nin) Ģark tarafına doğru veya garb tarafına doğru dönünüz". Ebû Eyyûb dedi ki: Sonra biz ġam'a geldik ve kıble tarafına doğru bina edilmiĢ birçok halâlar bulduk. Bu durumda biz, kıble cihetinden eğilip meyleder ve Yüce Allah'tan mağfiret isterdik. Ve yine Zuhrî'den; o da Atâ'dan. Atâ: Ben Ebû Eyyûb'dan; o da Peygamber(S)'den olmak üzere, geçen hadîs gibi iĢittim, dedi670[111].
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/483-484. 670[111] Bundan hâsıl olan Ģudur: Sufyân bu hadîsi Alî'ye iki kerre tahdîs etmiĢtir. Bir kerre Zuhrî'nin kendisine tahdîsini tasrîh etti ki, bunda Atâ'nın an'anesi vardır. Bir kerre de Zuhrî'den an'ane ile ve Atâ'nın semâmı tasrih ile getirdi (Kas-tallânî). Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/484.
518
30- Yüce Allah'ın: Siz De İbrahim'in Makaamından Bir Namazgah Edinin (ElBakara: 125) Kelâmı Babı 671[112]
46-....... Bize Amr ibnu Dînâr tahdîs edip Ģöyle dedi: Biz Ġbn Umer'e: Umre için Ka'be'yi tavaf etmiĢ, fakat Safa ile Merve arasında sa'y etmemiĢ olan bir kimse, karısıyle cinsî münâsebet yapabilir mi? diye sorduk. Ġbn Umer: Peygamber (S) umre için Mekke'ye geldi, Beyt'i yedi kerre tavaf etti. Makaamın arkasında iki rek'at namaz kıldı. Safa ile Merve arasında sa'y etti. And olsun ki Allah'ın Rasülü'nde sizin için pek güzel bir örnek vardırdı-Ahzâb:2i), dedi. Biz bu mes'eleyi Câbir ibn Abdillah'a da sorduk. O da: Safa ile Merve arasını sa'y etmedikçe kadına sakın yaklaĢmasın, cevâbım verdi. 672[113]
671[112] Buhârî, e!-Bakara:125. âyetinde kıblenin beyânı olduğu için, bu âyetle bâb yapmıĢtır. 672[113] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/485.
519
47-.......Seyf Ģöyle demiĢtir: Ben Mücâhid'den iĢittim, o Ģöyle dedi: Ġbn Umer'in yanına gelindi de, ona: ĠĢte Ģu Rasûlullah, o Ka'-be'ye girdi, denildi. Bunun üzerine Ġbn Umer Ģöyle dedi: Peygamber (S) dıĢarıya çıkmıĢ olduğu hâlde, ben hemen oraya geldim ve BüâPi Ka'be kapısının iki sövesi arasında ayakta buldum. Ve hemen Bilâl'e sorup: Peygamber Ka'be içinde namaz kıldı mı? dedim, Bilâl: Evet, kapıdan giren kimsenin sol tarafına düĢen iki direk arasında iki rek'at namaz kıldı, sonra dıĢarıya çıktı ve Ka'be'nin yüzü -kapısı- karĢısında (yânı Ġbrâhîm makaamında) iki rek'at kıldı, dedi. 673[114]
48-....... Bize Ġbnu Curayc, Atâ'dan haber verdi: O Ģöyle demiĢtir: Ben Ġbn Abbâs'tan iĢittim, o Ģöyle dedi: Peygamber (S) Ka'-be'ye girdiği zaman, onun bütün nahiyelerinde (yânî cihetlerinde) duâ etti ve oradan çıkıncaya kadar namaz kılmadı. DıĢarıya
673[114] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/485.
520
çıkınca Ka'-be'nin önünde iki rek'at kıldı. Ve: "Kıble iĢte budur" dedi674[115].
674[115] Ġbn Abbâs'ın bu rivayeti, Ka'be'nin içinde namaz kılınmadığını ifâde ediyor. Peygamber'in maiyyetinde Bilâl ile beraber Ka'be'ye giren Usâme ibn Zeyd'-den gelen rivayet de Ġçeride namazın nefyini tazammun ediyor. Hâlbuki bu hadîsten önceki hadîste Bilâl, Ka'be'nin Ġçinde namaz kılındığını haber vermiĢtir. Bunların te'Iîfi hususunda Ģunlar söylenmiĢtir: Ka'be'ye giriĢin iki defa vâki' olmuĢ olması muhtemĠIdir. Dârakutnî'nin yine Ġbn Abbâs'tan rivayetine göre: "Rasûlullah Beyt'in içine girip, iki direğin arasında iki rek'at kıldı. Sonra çıktı, Ka'be kapısı ile Haceru'l-Esved arasında iki rek'at kıldı ve: "Kıble iĢte budur" buyurdu. Sonra bir defa daha Ka'be'ye girip ayakta duâ ettikten sonra, namaz kılmadan çıktı". Bu rivayetin son kısmı ile metindeki rivayeti arasında bir dereceye kadar uygunluk vardır. Vak'a birden fazla olmuĢsa, rivayetleri te'Iîf etmekte müĢkilât yoktur. Fakat vak'a bir ise, Bilâl'ın isbâten vâki' olan rivayeti ile amel etmek lâzım gelĠF. Zîrâ isbât, nefye mukaddemdir. Binâenaleyh tercîhi lâzım gelir. Usâme gibi nefy edenlerin nefyine ise, sebeb Ģudur: Onlar Ka'be'nin içine girip kapıyı örttüler. Ve duâ ile meĢgul oldular. Bilâl ise Rasûlullah'a yakın bir yerde bulunuyordu. Sonra Peygamber namazı kılınca, yakınında duran Bilâl gördü. Uzakta duran Usâme görmedi. Bilhassa kapı örtülüp ortalık loĢ olmuĢ, namaz da hafîf kılınmıĢ, Usâme ise hep duâ ile meĢgul olmuĢ idi, Usâme zannina binâen namaz kılmadı diyebilir. Velhâsıl, Ka'be'nin içinde namaz kılmanın cevazı ihtilaflı bir mes'eledir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/486.
521
31- Namaz Kılacak Kimsenin, Nerede Olursa Olsun, Kıble Cihetine Yönelmesi Babı 675[116]
Ve Ebû Hureyre Ģöyle dedi: Peygamber (S): Bulunduğun yerde kıble cihetine yönel ve Allahu Ekberde" buyurdu676[117].
49-.......Berâ' ibn Âzîb (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S), (Medine'de) on altı yâhud on yedi ay Beytu'l-Makdis'e doğru namaz kıldı idi. Hâlbuki Rasûlullah kıblesinin Ka'be'ye yöneltilmesini arzu ederdi. Bunun üzerine azîz ve celîl olan Allah: "Biz, yüzünü çok kerre göğe doğru evirip çevirdiğini muhakkak görüyoruz. ġimdi seni herhalde hoĢnûd olacağın bir kıbleye döndürüyoruz. (Namazda) Yüzünü 675[116] Namazda kıbleye yânî Ka'be'ye yönelme esâsı, el-Bakara: 144. ve 150. âyetle-riyle de sabittir. "Hangi yerden çıkarsan, yüzünü Mescidi Haram 'a doğru çevir, (Ey mtt'-minler) siz de nerede olursanız olun, yüzlerinizi o yana döndürün... "(el-Bakara:15O). 676[117] Buhârî, bu hadîsi Kitâbu'I-lsti'zan,18-"Babu men redde fekâle afeykeVselâmu", 24. hadîsde mevsûlen tanrîc etmiĢtir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/486.
522
artık Mescidi Haram tarafına çevir. (Ey mü'minler) siz de nerede bulunursanız (namazda) yüzlerinizi o yana döndürün..." (ei-Bakara: 144) âyetini indirdi. Rasûlullah da Ka'be tarafına yöneldi. Bunun üzerine, insanlardan bir takım beyinsizler -ki onlar Yahûdîler'dir-: "Müslümanları, üzerinde durdukları kıblelerinden çeviren nedir?" dediler. "De ki: Doğu da Allah hn, batı da. O, kimi dilerse onu dosdoğru yola iletir" (ei-Bakara: 142). Bu kıble tahvili akabinde bir kimse Peygamber'le beraber (Ka'be'ye doğru) namaz kıldı da, namaz kıldıktan sonra yola çıktı. Nihayet Beytu'l-Makdis'e doğru ikindi namazı kılmakta olan bir Ensâr cemaatına uğradı. Onlara: Peygamber'le beraber namaz kıldığını, Peygamber'in Ka'be cihetine yöneldiğini Ģe-hâdet ederek söyledi. Bu haber üzerine o cemâat (namazlarını bozmadan) Ka'be tarafına yönelinceye kadar meyi edip döndüler 677[118].
677[118] Bu haber veren zât, Abbâd ibnu BiĢr yâhud da Abbâd ibn Nehîk idi Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/487.
523
50-.......Câbir (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) -seferde nâfîlenamâzı devesi üstünde, deve O'nu nereye yöneltirse yöneltsin kılardı. Bir farz namaz kılmak istediği zaman ise deveden iner ve kıbleye yönelirdi 678[119].
51-.......Abdullah ibn Mes'ûd (R) Ģöyle dedi: Peygamber (S) namaz kıldırdı. îbrâhîm Nahaî: Amma Peygamber namazı artık mı, yoksa eksik mi kıldırdı bilmiyorum, dedi. (Sonra tbn Mes'ûd'un lâfzını rivayete dönerek, Ģöyle dedi): Peygamber selâm verince, kendisine hitaben: Yâ Rasûlallah, namaz hakkında yeniden bir Ģey mi geldi? diye soruldu. Rasûlullah: "(Yok) neden sordun?" dedi. Yâ Rasûlallah Ģöyle böyle kıldırdın da ondan, dediler679[120]. Bunun
678[119] Hayvan üzerinde yoldan kalmamak üzere nafileleri kılmanın cevazı, bu hadîste sarihtir. Ġhram tekbîrini alırken kıbleye yöneldikten sonra namaz esnasında kıbleden ayrılmak, namazı bozmaz. Farz namazda ise, kıbleye yönelmenin terk olunmaması vâdb olduğuna da bu hadîs delâlet eder. Bu hususta da fakîhlerin icmâı vardır. Yalnız Ģiddetli korku zamanında kıbleden Ġnhirafa ruhsat verilmiĢtir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/488. 679[120] Bu hadîse göre, yanılma secdesinden evvel imâm ile
524
üzerine Rasûlullah (hemen teĢehhüd vaziyeti almak için) iki bacağım kıvırdı ve kıbleye karĢı yönelip iki secde ettikten sonra selâm verdi. Yüzünü bize döndürünce Ģöyle buyurdu: "ġu muhakkak ki, Ģayet namaz hakkında yeni birĢey gelmiĢ olaydı, onu size elbette haber verirdim. Lâkin ben de sizin gibi beĢerim. Siz unuttuğunuz gibi, ben de unuturum. (Bir Ģey) unuttuğum zaman bana hatırlatınız. Ġçinizden biri namazda Ģekk edecek olursa doğruyu araĢtırsın 680[121], (doğrudur diye verdiği) karâr üzerine namazını tamamlasın. Sonra selâm versin, ondan sonra da iki kerre secde etsin"681[122].
cemâat arasında söz alıĢveriĢi yapılmıĢtır. Bu sözler namaz hakkında ve namazı ıslâh için olduğundan, namazda imâm ile me'mûmun hangisi ne gibi hususlarda sehven veya amden ne gibi kelâm ile, ne mikdârda konuĢabilecekleri hakkında fakîhler arasında uzun uzadıya ictihâd ve ihtilâf kapısı açılmıĢtır. 680[121] "Doğruya en yakın olanı ihtiyar etsin" demektir. Müslim'in rivayetinde: "^ı^iSi jı iuj ojiî j^dî = Zihnindeki ihtimâllerin hangisi doğruya daha yakın olduğunu araĢtırsın" denilmiĢtir. 681[122] Namazda vâki' olacak yanılmadan dolayı yalnız iki kerre secde etmek lâzım geleceği bütün fakîhlerin kavlidir. Yalnız Evzâî ile Ġbn Ebî Leylâ'dan her yanılma için iki secde lâzımdır görüĢü rivayet edilmiĢtir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/488-489.
525
32- Kıble Hakkında (Söylenenlerden Gayrı Olarak) Gelen Şeyler İle, Yanılıp Da Kıbleden Başka Yöne Doğru Namaz Kılan Kişinin O Namazı Yeniden Kılmasını Re'y Etmeyen Kimse Babı 682[123]
Ve Peygamber (S) öğlenin iki rek'atında selâm vermiĢ, müteakiben yüzünü insanlara döndürmüĢ, sonra da (farkına varıp) namazın geri kalanını tamamlamıĢtır 683[124].
52-.......Enes dedi ki: Umer Ģöyle dedi: Ben üç Ģeyde Rabb'ime muvafakat ettim684[125], Yâ Rasûlaliah, 682[123] AraĢtırıp da yanılarak kıbleden baĢka cihete namaz kılan kimse, bu namazı tekrar kılar mı, yoksa kılmaz mı hususunda ihtilâf vardır. 683[124] Bu ta'lîk, meĢhur Zu'1-yedeyn kıssası hakkındaki Ebû Hureyre hadîsinden bir parçadır. O hadîs Sahîhayn'dz birçok tarîklerle mevsûlen rivayet edilmiĢtir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/489. 684[125] Umer'in sözleri, âyetlerin inmesinden Önce olduğu hâlde "Rabb'ım bana muvafakat etti" demeyip de "Ben Rabb'ıma muvafakat ettim" demesi Allah'a karĢı bir edebdir.Fıkıh ve ilminin açık bir niĢânesidir. "Benim re'yim, zuhurları muayyen
526
Ġbrâhîm makaamım namazgah edinsek, dedim. Müteakiben "Siz de Ġbrahim makaamından bir namâzgâh edinin" (ei-Bakara: 125)âyeti nazil oldu. Bir de Hicâb âyeti- Yâ Rasülallah, kadınlarına emretsen de, onlar perde içine girseler. Çünkü hayırlı hayırsız kimseler onlarla konuĢabiliyor, dedim. Bunun üzerine Hicâb âyeti (d-Ahzâb:53,32) nazil oldu. Keza Peygamberin zevceleri (bir defa) kendisine karĢı kıskançlık (göstermek) üzere ittifak ettiler-di. Onlara: "Eğer O sizi boĢarsa yerinize, Rabb'inin O'na sizden hayırlısını vermesi emel edilir..." (et-Tahrîm: 5) dedim. Derken bu âyet nazil oldu. (Yine Buhârî Ģöyle dedi:) Bize Ġbnu Ebî Meryem tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Yahya ibn Eyyûb haber verip Ģöyle dedi: Bana Humeyd tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Enes'ten bu hadîsi iĢittim .685[126]
vakitlerine kadar teahhur eden Ezelî Hükm'e muvafık düĢtü" demek istemiĢtir. 685[126] Bu Ġsnadı getirmesinin fâidesi, bunda Humeyd'in Enes'ten semâ'mın tasrîhi vardır. Böylece tedlîsinden emînlik hâsıl olmuĢtur. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/490.
527
53-.......Abdullah ibn Umer(R) ġöyle demiĢtir: Ġnsanlar Kubâ'da sabah namazında bulundukları sırada onlara bir kimse gelip: ġübhesiz Rasûlullah'a Kur'ân indirilmiĢ ve O'na Ka'be'ye yönelmesi emrolunmuĢtur. Binâenaleyh sizler de Ka'be cihetine yöneliniz, dedi. Cemâatin yüzleri ġâm tarafında iken bu emir üzerine (namaz içinde) Ka'be tarafına döndüler .686[127]
54-.......Abdullah ibn Mes'ûd (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) öğle namazım beĢ rek'at kıldırdı. Sahâbîler: Namaz artırıldı mı? dediler.
686[127] Bu dönme, imâm mescidin önündeki yerinden arkasındaki yere geçmesi suretiyle oldu. Sonra erkekler onun arkasında oluncaya kadar yer değiĢtirdiler. Sonra kadınlar yer değiĢtirip, erkeklerin arkasında oldular. Bu hadîsten, Peygamber'e emredilen Ģey ümmetine de lâzım geldiği; Pey-gamber'in sözlerine uyulması gibi fiillerine de uyulacağı; nâĢının hükmü teblîğ edilinceye kadar mükellef hakkında sabit olmayacağı ve vâhid haberinin kabulü gibi hükümler istinbât edilmiĢtir. Müellifin bu hadîsle istidlal vechi, onlar vücûbunu bilmeyerek, yönelmeleri vâcib olan kıbleye değil de, nesh edilmiĢ olan kıbleye doğru namaz kıldıkları hâlde, o namazı yeniden kılmakla emrolunmamalarıdir (Kastallânî). Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/490.
528
Peygamber: "Bu suâlin sebebi nedir?" dedi. Sahâbîler: BeĢ rek'at kıldırdın, dediler. Bu cevâb üzerine Peygamber iki ayağını kıvırdı ve iki secde yaptı. 687[128]
33- Tükürüğü Mescidden El İle Kazımak Babı 688[129]
55........ Enes (-R- Ģöyle demiĢtir): Peygamber (S) kıble (duvarında tükürük gördü. Bu kendisine o kadar ağır geldi ki, üzüldüğü yüzünden besbelli oldu. Kalktı ve eliyle onu kazıdı. Sonra Ģöyle buyurdu: "Herbiriniz namazına durduğu vakit Ģübhesiz Rabb'ı ile mü-nâcât eder yâhud Rabb'ı kendisi ile kıblesi arasındadır. O hâlde hiçbiriniz kıblesine karĢı tükürmesin. Muztarr kaldığında ya sol tarafına veya ayaklarının altına tükürsün". Bunu söyledikten sonra Ra-sûlullah, ridâsının kenarını tutup içine tükürdü,
687[128] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/491. 688[129] Müellif Buhârî, kıble hükümlerini beyânı bitirince, buradan i'tibâren mescidle-rin hükümlerini beyâna baĢlamıĢtır.
529
sonra bir kısmını diğeri üzerine dürerek: "Yâhud iĢte böyle yapar" buyurdu 689[130].
56-....... Bize Mâlik, Nâfi'den; o da Abdullah ibn Umer'den haber verdi (o, Ģöyle demiĢtir): Rasûlullah (S) kıble duvarında bir tükürük gördü de hemen onu kazıdı. Sonra insanlara dönüp: "Herhanginiz namaz kılarken önüne doğru tükürmesin. Çünkü namaz kıldığı zaman Allah, onun yüzünün geldiği îarafındadır" buyurdu. 690[131]
57-.......Mü'minlerin annesi ÂiĢe'den (o, Ģöyle demiĢtir): Rasûlullah (S) kıble duvarında bir sümük yâhud tükürük yâhud balgam gördü de, hemen onu kazıdı. 691[132]
689[130] Bu, fiilen öğretmenin, sözle ta'rîften daha kuvvetli olduğuna delildir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/491. 690[131] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/492. 691[132] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/492.
530
34- Mescidden Sümüğü Çakıl Taşı İle Sürtüp Kazımak Babı
Ġbn Abbâs (R): YaĢ pisliğe basmıĢ isen, onu (su ile) yıka. KurumuĢ pisliğe basmıĢsan yıkama (çünkü ona basmak sana zarar vermez) demiĢtir 692[133].
58-.......Ebû Hureyre ile Ebû Saîd Ģöyle tahdîs etmiĢlerdir: Rasûlullah (S) mescidin duvarında tükürülmüĢ balgam gördü, hemen eline bir çakıl taĢı aldı da ona sürtüp kazıdı. Sonra: "Herhangi biriniz öksürüp, aksırıp da göğüsten veya boğazdan balgam çıkardığı zaman, sakın yüzünün doğrultusuna ve de sağ tarafına tükürmesin. Muztarr kalırsa sol tarafına yâhud sol ayağının altına tükürsün" buyurdu. 693[134]
692[133] Ġbn Abbâs'm bu sözünü, Ġbn Ebî ġeybe sahîh bir senedle mevsûlen rivayet etmiĢtir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/492. 693[134] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/493.
531
35- Bâb: Kişi Namaz İçinde İken Sağ Tarafına Tükürmesin
59-.......Ebû Hureyre ile Ebû Saîd Ģöyle haber vermiĢlerdir: Rasûlullah (S) mescidin duvarında bir balgam gördü. Hemen Rasûlullah (S) bir çakıl taĢı aldı da ona sürtüp sıyırdı. Sonra: "Herhangi biriniz balgam çıkardığı zaman sakın onu yüzü doğrultusuna ve de sağ tarafına tükürmesin. Muztarr kalırsa onu sol tarafına yâhud sol ayağının altına tükürsün" buyurdu. 694[135]
60-.......Bana Katâde haber verip Ģöyle dedi: Ben Enes (R)'ten iĢittim, Ģöyle dedi Peygamber (S): "Herhangi biriniz sakın önüne ve de sağına tükürmesin. Lâkin (muztarr kalırsa) soluna yâhud (sol) ayağının altına tükürsün" buyurdu. 695[136]
694[135] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/493. 695[136] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/493.
532
36- Bâb: Soluna Yâhud Sol Ayağının Altına Tükürsün
61-....... Bize Katâde tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Enes ibn Mâlik'ten iĢittim; Ģöyle dedi: Peygamber (S) Ģöyle buyurdu: "ġübhesiz kimü'min namazda olduğu zaman ancak Rabb'ma münâcât eder. O hâlde, sakın ön tarafına ve de sağ tarafına tükürmesin. Lâkin (muztarr kaldığında) sol tarafına yâhud (sol) ayağının altına (tükürsün)" buyurdu. 696[137]
62-.......Bize Zuhrî, Humeyd ibn Abdirrahmân'dan; o da Ebû Saîd'den tahdîs etti (o, Ģöyle demiĢtir): Peygamber (S), mescidin kıblesinde tükürülmüĢ bir balgam gördü. Hemen onu bir çakıl taĢı ile sürtüp kazıdı. Sonra insanın ön tarafına yâhud da sağ tarafına tükürmesini nehyetti. Lâkin (muztarr kalırsa) sol tarafına yâhud sol ayağının altına (tükürür) buyurdu.
696[137] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/494.
533
Ve keza Zuhrî'den; o, Humeyd'den iĢitmiĢtir: O da Ebû Saîd'den, bu hadîs tarzında rivayet etti 697[138].
37- Mescide Tükürme (Hatîesinin) Keffâreti Babı
63-.......Bize Katâde tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Enes ibn Mâlik'ten iĢittim, Ģöyle dedi: Peygamber (S) Ģöyle buyurdu: "Mescide tükürmek bir günâhtır. Bu günâhın keffâreti ise onu görmektir"698[139].
697[138] Bu son isnâdda, Zuhrî'nin Humeyd'den iĢitmesinin tasrîhi vardır. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/494. 698[139] Ahmed ibn Hanbel'in Müsned'mde Sa'd ibn Ebî Vakkaas'tan: Ġçinizden her kim mescide (bargam çıkarıp) tükürürse, tükürüğünü bir mü 'minin tenine veya elbisesine dokunup eza vermemek için yok etsin" hadîsini merfûen rivayet etmiĢtir. Ebû Dâvûd da Ebû Hurevre'den: mescide girip de tükürecek yâhud balgam çıkaracak olan kimse yeri kazıp içine gömsün. Bunu yapamazsa libâsı içine tükürüp sonra dıĢarıya çıkarsın" hadîsini merfûan rivayet etmiĢtir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/495.
534
38- Mescidde Tükürüğün Gömülmesi
Babı
64-....... Bize Abdurrazzâk, Ma'mer'den; o da Hemmâm'dan tahdîs etti. O, Ebû Hureyre'den iĢitmiĢtir. Peygamber Ģöyle buyurmuĢtur; "Herhangi biriniz namaza dikeîdiği zaman önüne tükürmesin. Çünkü artık o namaz yerinde bulunduğu müddetçe Allah'a münâcât etmektedir. Sağ tarafına da tükürmesin. Çünkü sağ tarafında (haseneleri yazan) melek vardır. Muztarr kalırsa sol tarafına yâhud ayağının altına tükürüp onu gömer" 699[140]
39- Bab: Tükürük Kendisine Galebe Ettiği Zaman (Namaz Kılan Kimse Onu) Elbisesinin Bir Tarafına Alsın 700[141]
699[140] Sağ tarafa tükürmek hakkındaki nehyin namaza mahsûs olmadığına, bu bâbda mescid içi ile dıĢının bir olduğuna Nevevî cezm etmiĢtir. Nitekim Ġbn Mes'ûd ' namazda değil iken bile sağ tarafa tükürmeyi mekruh görmüĢtür. 700[141] Yânî tükürük kendisine galebe ettiği ve namaz kılan kimse onu def etmeğe muktedir olamadığı zaman, elbisesinin bir tarafına alsın.
535
65-.......Bize Humeyd, Enes'ten tahdîs etti (ki o, Ģöyle demiĢtir): Peygamber (S) kıblede tükürük gördü. Hemen onu eliyle kazıdı. Ve Peygamber'de bir nefret görüldü yâhud bu tükürme fiilinden dolayı Peygamber'in nefreti ve bunun Peygamber üzerindeki Ģiddeti görüldü. Akabinde Ģöyle buyurdu: "Herbiriniz namazında kıyama durduğu zaman Ģübhesiz Rabb 'ına münâcât eder, yâhud Rabb 'ı kendisi ile kıblesi arasındadır. O hâlde hiçbiriniz kendi kıblesine karĢı tükürmesin. Lâkin (muztarr kaldığında) ya sol tarafına yâhud ayağının altına tükürsün". Bunu söyledikten sonra Rasûlullah ridâsınm kenarını tutup içine tükürdü ve ridânın bir kısmını diğer kısmı üzerine katladı da: "Yâhud iĢte böyle yapar" buyurdu 701[142] 701[142] Bâzıları Buhârî'nin sevkettĠği hadîste mübâdere zikri mevcûd olmadığı hâlde bâb isminde mübâdere ile takyîd etmesini müĢkil buldular. Buhârî, sanki bu takyîd ile, zikredilen hadîsin bâzı tarîklerinde bulunan kayda iĢaret etmiĢtir: Müslim'in Câbir'den rivayet ettiği hadîste: "Sol tarafına yâhud sol ayağının altına tükürsün. Eğer tükürük kendisine galebe ederse elbisesini Ģöyle yapsın buyurdu, sonra elbisesinin bir kısmını diğer kısmı üzerine dürdü" tarzındadır. Ġbn Ebî ġeybe ile Ebû Davud'un, Ebû Saîd'den gelen hadîslerinde de bu tarzdadır. Ebû Davud'un rivayetinde, onu elbisesinin içine tükürmek sonra elbisenin bir kısmını diğer kısmı üzerine katlamak ile tefsîr etmiĢtir. Bu iki hadîs dahî sahihtirler. Lâkin
536
40- İmamın İnsanlara, Namazı Tam Yapmaları Hususunda Öğüd Vermesi ve Kıblenin Zikri Babı
66-.......Bize Mâlik, Ebu'z-Zinâd'dan; o da elA'rac'dan; o da Ebû Hureyre'den haber verdi ki, Rasûlullah (S) Ģöyle buyurmuĢtur: "Siz, benim kıblem (yalnız) Ģurasıdır mı sanıyor sunuz? Allah 'a ye-mîn ederim ki, sizin huĢû'unuz ve rukû'unuz bana gizli olmaz. Ben sizleri elbette arkamdan da görüyorum" 702[143]
67-..,.... Enes (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) bizlere bir namaz kıldırdı. Sonra minbere çıktı da namaz hakkında,rükû' hakkında söz söyleyip: "ġübhesiz ki ben sizleri önümden görür olduğum gibi,
Buhârî'nin Ģartı üzere değildirler. ĠĢte Buhârî, içinde tafsil bulunmayan hadîsleri, içinde tafsîl bulunanlara hamletmek suretiyle, o, içinde tafsil bulunan iki hadîsi iĢaret etmiĢtir (Ġbn Hacer Askalânî, Fethu'l-Bârî, 11,59). 702[143] Peygamber cemâatin rukû'da, sucûdda ve namaz rükünlerini idrâkteki noksanlarım gördüğünü söyleyerek, bunları tam yapmalarını hatırlatmıĢtır.
537
arkamdan da görürüm" buyurdu m. 703[144]
41- Bab: Fulan Oğulları Mescidi Denilir Mi? 704[145]
68-.......Bize Mâlik, Nâfi'den; o da Abdullah ibn Umer (R)'den haber verdi (o, Ģöyle demiĢtir): Rasûlullah (S) idmana çekilip zayıflatılmıĢ atlar arasında Hafyâ'dan
703[144] Bu hadîslerden, namaz rükünlerinin tam yapılmasının ve namazın bütün fiillerinde imâma tâbi' olup, ondan evvel yapmamak lüzumu anlaĢılır. Bir de Peygamber'in, önünden gördüğü kadar arkasından da görmesinin, kendisine âid hususiyetlerden açık bir mu'cize olduğu da anlaĢılıyor. 704[145] Buhârî bunu isbâta ancak Ģunun için ihtimam etti. Mescidlerin yalnız Allah'ın mülkü olması, baĢka hiçkimse için mülk olmamaları, onların herhangi bir kimseye izafe edilmelerinin caiz olmaması vehmini verir. ĠĢte bu vehmi ref' için bina, tevliyet yâhud yakınlık gibi herhangi bir alâkadan dolayı izafe etmenin cevazını isbât etti (ġâh Veliyyullah). Bu baĢlıktan maksadı, mescidlerden bir mescidin kurucusuna yâhud kendisinde namaz kılana yâhud bunun gibi birisine izafe edilmesi ve Fulan oğulları Mescidi denilmesi caiz olur mu? Cumhur bunun cevazı üzerindedir. îbrâhîm Nahaî ise "Hakikatte mescîd ler Allah'ındır... "(el-Cinn:I8) kavlinden dolayı buna muhalefet etmiĢtir. Babın hadîsi onu reddediyor. Âyetten de Ģöyle cevâb verildi: Âyetteki Allah'a izafe hakîkat üzeredir. BaĢkalarına izafe Ġse, temyiz ve ta'rîf etmek için mecaz yoluyladır, mülkiyet için değildir (Kastallânî).
538
baĢlayıp Seniyyetu'l-Vedâ'da nihayet bulmak üzere yarıĢ tertîb etti. Keza idman edilmemiĢ atlar arasında Seniyye'den tâ Zurayk oğullan Mescidi'ne kadar diğer bir yarıĢ tertîb etti. Abdullah da yarıĢ edenler arasında idi. 705[146]
42- Mescidde Bir Şeyi Bölmek ve Hurma Salkımı Asmak Babı
Ebû Abdillah Buhârî dedi ki: "el-Kımm", "elIzku" demektir. Ġkisi (yânî tesniyesi) "Kınvâni"dir. Cemâati (yânî cem'i) yine "Kınvânun"dur. Sınvun, Sınvâni {ve Sınvânun) gibi 706[147]
705[146] Seniyyetu'1-Vedâ, Medine'nin yambaĢmda bir boğazdır ki, yolcular oraya kadar teĢyî' olunduğu için o adı vermiĢlerdir. Hayfâ yâhud yâ'nın öne geçirilmesiyle Hayfâ, beĢ altı, bir kavle göre yedi mil ötede bir yerdir. Zurayk oğulları Mescidi, Hazrecliler'den Zurayk ibn Âmir yurdundaki mescidin ismidir. Hadîsin siyakından daha yakın olduğu anlaĢılıyor. 706[147] el-Kınvu, kaaf'ın kesri ve dammıyle, ve'l-Kınâ, ve'l-Kenö, kisâ ve semâ vezinlerinde, hurma salkımına denir. Cem'i kaafların üç harekesiyle Ktnvânun.... gelir. el-Izku, ayn'ın kesriyle hurma salkımına denir. Kezâlik üzüm salkımına yâhud hurması yâhud üzümü yenilmiĢ salkım çubuğuna denir...
539
Ve îbrâhîm (163), yânî Tahmân'ın oğlu, Abdulazîz ibn Suheyb'-den; o da Enes(R)'ten söyledi 707[148] O Ģöyle demiĢtir: Peygamber(S)'e Bahreyn'den mal getirildi 708[149]. Peygamber: "Onu mescide dökün"
es-Smvu; sâd'in kesriyle duvarı örülmemiĢ muattal, iĢlemez kuyuya, bir adamın öz kardeĢine ve bir adamın oğluna..denir. Cem'i Esna ve Sınvânun gelir. Ve hurma ağacının bir kökten çıkan iki yâhud üç ve ziyâde fidanlarının her çatalına denir. Sâd'ın dammıyle de lügattir. Bir kavle göre seçerde eamdır. Ġki çatalına Sınvâni ve Sınyâni denir, sâd'ın üç harekesiyle. ġârih der ki: Cem'inde dariî Sınyânun denir, farkı hareke Ġ'tibâriyle tahakkuk eder (Kaatnûs Ter.). Smvun'un cem'i olan Sınvânun kelimesi er-Ra'd: 4. âyetinde de geçmektedir. 707[148] Buhârî bu bâbda muallak hadîs getirmekle yetindi. Çünkü bu hadîs daha sıkı ilgili bulunduğu diğer bir yerde zikrolunacaktır. Bu hadîse muallak dememiz, sâdece îbrâhîm ibn Tahmân'ın, Buhârî'nin Ģeyhlerinden olmadığındandır. Bu gibi sened kısaltmalarını Buhârî çok yapar (ġâh Veliyyullah). Bu hadîsi Ebû Nuaym el~Mustahrac'da; Hâkim de elMiistedrek'te mevsû-len rivayet etmiĢlerdir. 708[149] Arab mecûsîlerinden olup Bahreyn meliki ve Sâsânîler tarafından ta'yîn edilmiĢ vâlî Munzir ibn Sâvâ'ya, Alâ ibn Hadramî vâsıtası ile Peygamber'in mektubu gönderilince, Munzir ile beraber Bahreyn ahâlîsinden birçokları îmân etmiĢ, etmeyenler Mecusîlik yâhud Yahudilikjüzere kalmıĢtı. Ġslâm dînini kabul etmemiĢ olanlarla harâc vermek üzere sulh akdolunduktan sonra, bütün Bahreyn üzerine Peygamber tarafından Alâ ibn Hadramî vâlî ta'yîn edildi. Vakti gelince harâc malını alıp Medine'ye getirmeye cennetle müjdelenenlerden Ümmetin Emîni Ebû Ubeyd ibnu'l-Cerrâh
540
buyurdu. Bu mal Rasûlullah'a gönderilen en kesretli mal olmuĢtu. Akabinde Ras,ûlullah namaza çıktı ve o mala dönüp bakmadı. Namazı bitirdikten sonra geldi ve malın yanına oturdu. Her kimi gördü ise muhakkak (o maldan bir rnikdâr) verdi. Derken Abbâs O'na geldi ve: Yâ Rasûlallah, bana da ver. Çünkü ben hem kendim için, hem de Akîl için fidye vermiĢtim, dedi 709[150] Rasûlullah ona: "Al" buyurdu. O da avuç avuç bezinin içine boĢalttı. Sonra onu kaldırıp yüklenmeye davrandı, fakat kaldıramadı. Bunun üzerine: Yâ Rasûlallah, birine emret de onu sırtıma kaldırsın, dedi. Peygamber: "Olmaz" dedi. Abbâs: Öyle ise onu üzerime Sen kaldırıver, dedi. Peygamber yine: "Olmaz" buyurdu. Bunun üzerine Abbâs ondan birazını döktü de sonra tekrar kaldırmağa davrandı. Yine: Yâ Rasûlallah, birisine emret de, bunu üzerime kaldırsın,
me'mûr oldu. Ebû Ubeyde beraberinde yüz bin (dirhem yâhud dînâr) getirmiĢti. Peygamber devrinde ilk gelen harâc malı bu idi. O güne kadar ele geçen zekât, ganîmet mallarından hiçbiri o mikdâra ulaĢmamıĢtı... Bunun sekizinci hicret yılının soolarına doğru olduğu hesâb ediliyor. 709[150] Abbâs, bu sözü ile Bedr'de uğradığı ağır ziyanı hâtıra getirmek istemiĢtir. Abbâs orada hem kendi fidyesini, hem de kardeĢi Ebû Tâlib'in oğlu Akîl için fidye vermek zorunda bırakılmıĢtı...
541
dedi. Rasûlullah: "Olmaz" buyurdu. Abbâs: Öyleyse bunu üzerime Sen kaldır, dedi. Rasûlullah yine: "Olmaz" buyurdu. Bunun akabinde ondan birazını daha döktü. Sonra onu kaldırıp sırtının üzerine attı ve yürüyüp gitti. Rasûlullah, onun hırsına olan taaccübünden dolayı gözümüzden kayboluncaya kadar hep arkasından bakıp durdu. Rasûlullah o maldan bir dirhem bakî oldukça oradan kalkmadı 710[151]
43- Mescidde İken Yemek İçin Da'vet Yapan Mescidden İtibaren Bu Da'vete İcabet Eden Kimseler Babı711[152]
69-.......Enes (R) Ģöyle dedi: Ben Peygamber'i, mescidde iken buldum, beraberinde birçok insan vardı. Ben
710[151] Buhârî, burada hurma salkımı asmak hakkında bir hadîs zikretmedi. Fakat bu ma'nâyı, mescid içine mal koymanın cevazından almıĢtır. Çünkü bunların ikisi de muhtaçların alması için koymaktır, Buhârî bununla, Nesâî'de kuvvetli bîr isnâdla gelen Avf ibn Mâlik el-EĢca'î hadîsine iĢaret etmiĢtir. O hadîs, BuhârF-nin Ģartı üzere değildir. 711[152] Bu.babı akdetmekten maksadı, mubah olan kelâmın mescid içinde de cevazını göstermektir.
542
hemen dikildim. Peygamber (S) "Seni Ebû Talha mı gönderdi?" dtĞı. Ben: Evet, dedim. O: "Yemeğe da'veî için mi?" dedi. Ben tekrar: Evet, dedim. Bunun üzerine Peygamber, yanında bulunan kimselere "Kalkın" buyurdu ve yürüdü. Ben de onların önlerinde yürüdüm.
44- Mescidde Erkekler ve Kadınlar Arasında Hükmetmek ve La'netleşme Yaptırmak Babı
70-....... Bize Ġbnu Cureyc haber verip Ģöyle dedi: Bana Ġbnu ġihâb, Sehl ibn Sa'd'dart haber verdi ki, bir adam Rasûlullah'a gelip: Yâ Rasûlallah, karısıyle beraber bir erkek bulan kimseye ne re'y edersin? O adamı öldürür mü? dedi. En sonunda o karı koca mescidde la'netleĢtiler, ben de hâzır bulunuyordum 712[153].
712[153] Buhârî bu hadîsi, burada çok hazifli olarak vermiĢtir. Aslında daha tafsîlli olan bu hadîs Talâk, Tefsir, l'tisâm, Ahkâm ve Muhâribûn Kitâbları'ndada gelecektir. Bu la'netleĢmenin erkek ve kadın tarafından yapılma Ģekli, en-Nûr:6-9. âyetlerinde öğretilmiĢtir.
543
45- Bab: İnsan (Başkasına Âid) Bir Eve Girdiği Zaman O Evin İçinde İstediği Yerde Mi Namaz Kılar Yahud Kılacak Yeri Araştırmayarak Emredilen Yerde Mi Namaz Kılar? 713[154]
71-.......Bize Ġbrâhîm ibn Sa'd, Ġbn ġihâb'dan; o da Mahmûd ibnu'r-Rabî'den; o da Itbân ibn Mâlik'ten tahdîs etti ki, Peygamber (S), Itbân'a gelip, evinin içinde: "Evinin neresinde senin için namaz klimamı istersin?" dedi. Itbân der ki: Ben kendisine bir yeri iĢaret ettim. Akabinde Peygamber (namaza durup) tekbîr aldı. Biz de arkasında saff olduk. O bize iki rek'at namaz kıldırdı.
46- Evlerde Mescidler (Edinmek) Babı
713[154] Yânî o, muhayyerdir. Ġçeri girme izninden ve iznin verilmesinden sonra, girme hakkındaki umûmî izinle yetinerek istediği yerde namaz kılar. Lâkin bunun neh-yedilmiĢ olan tecessüse makrûn olmaması gerekir. Yâhud da emredilen yerde namaz kılar. Nitekim Peygamber de dilediği yerde kılmayarak, namaz yeri hakkında ayrıca izin istemiĢtir
544
Ve Berâ ibn Azib, kendi evindeki mescidinde cemâat hâlinde namaz kılchrmıştır 714[155]
72-.......BanaUkayl, Ġbn ġihâb'dan tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Bana Mahmûd ibnu'r-Rabî' haber verdi (o, Ģöyle demiĢtir): Ra-sûlullah'm sahâbîlerinden ve Bedr'de hâzır olan Ensâr'dan Itbân ibn Mâlik 715[156], Rasûlullah'a gelip: Yâ Rasûlallah, ben gözlerimi inkâr etmiĢimdir (yânî, gözlerim çok zayıflamıĢtır). Halbuki ben, kavmime namaz kıldıran kimseyim. Yağmurlar yağdığı zaman onlarla benim aramızda dere akar da mescidlerine gidip onlara namaz kildıramaz oluyorum. Yâ Rasûlallah, gönlüm arzu etti ki, bana gelip evimde namaz kıldırsan da senin namaz kıldığın yeri namazgah edineyim, dedi. Râvî der ki: Rasûlullah (S), Itbân'a: "ĠnĢaattan (bunu)yapacağım" dedi. Ġtbân der 714[155] Bu haberi, Ġbn EM ġeybe bir lossa içinde rivayet etmiĢtir. 715[156] Itbân (R), HazrecIĠ'dir. Bu hadîsten anlaĢılacağı üzere SâlĠm oğullan'na imamlık ederdi. YaĢlanmıĢ olduğu hâlde Muâviye'nin günlerine kadar yaĢamıĢtır. Peygamber hicretin baĢlangıcında onu Umer ibn Hattâb Ġle kardeĢ yapmıĢtı. Müslim ile Ġsmâîfî'nin müteaddid rivayetlerine göre Itbân'a arız olan, körlüğe yakın görme zayıflığıdır.
545
ki: Ertesi sabah Rasûlullah ile Ebû Bekr, gün yükseldiği vakit bana geldiler. Rasûlullah (içeri girmeye) izin istedi. Ben de izin verdim.Eve girdiğinde oturmadı. Sonra: "Evinin neresinde namaz kılmakiığımı istersin?" dedi. Itbân der ki: Ben evin bir tarafını O'.na iĢaret ettim. Rasûlullah namaza durup tekbîr aldı. Biz de durup saff olduk. Ġki rek'at kıldırdıktan sonra selâm verdi. Itbân der ki: Rasûlullah'ı, kendisi için yaptığımız bir hazîre yemeği üzerine aIıkoyduk 716[157]. Yurdun ahâlîsinden birçok kimseler (Peygamber'in gelmeĢini haber alarak) eve gelip doldular. Ġçlerinden biri: Mâlik ibnu'l-DuhayĢin yâhud Ġbnu'd-DuhĢun nerede? dedi. Oradakilerden biri: Mâlik ibnu'd-DuhayĢin Allah'ı ve Rasûlü'nü sevmeyen bir münafıktır, dedi. Rasûlullah (S) ona: "Böyle deme. Görmüyor musun, o Lâ ilahe ille'ilah demiĢtir, ve bu sözü ile Allah'ın rızâsını istemektedir" buyurdu. O sözü söyleyen de: Allah ve
716[157] Hazîre, sefine vezninde... yağlı çorbaya denir. Ve hazîre un ufak kıyılmıĢ et ile olan bulamaç aĢına denir. Ve eğer et ile olmazsa asîde denir. Bir kavle göre et suyuna irice un ıslağını karıĢtırmakla olan çorbaya denir (Kaaınûs Ter.). Bir de Sahîhctyrı'da noktasız harflerle Harîre rivayeti de vardır ki, un ile yoğurttan yapılır bir çorbadır.
546
Rasûlü en Ġyi bilendir, dedi. Itbân der ki: Biz Peygamber'i, münafıklar hakkında (hep böyle) müteveccih ve hayırhah bulurduk. Rasûlullah: "ġübhe- siz ki Allah, Allah rızâsını arayarak Lâ ilahe ille''Hah diyen kimseyi ateĢe haram etmiĢtir" buyurdu. Ġbn ġihâb -geçen sened ile- Ģöyle dedi: Sonra ben Husayn Ġbnu'l-Muhammed el-Ensârî'ye -ki o Salim oğullan'nın biridir ve onların en hayırlılanndandır- bu Mahmûd ibnu'r-Rabî' hadîsini sordum. O, bu hadîsi tasdik edip doğruladı.
547
47- Mescide Girmekte ve Diğerlerinde Sac Ayak İle Başlamak Babı Ve İbn Umer, girmeye sağ ayağı ile başlar, çıkacağı zaman ise sol ayağı ile başlar idi 717[158]
73-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) muktedir ol duğu müddetçe her iĢinde, temizlik yapmasında, taranmasında, ayak kabı giymesinde sağdan baĢlamayı severdi.
48- Bab: Çahiliyyet Devri Müşriklrrinin Kabirleri Açılır ve Yerlerinde Mescidler Edinilir Mi?
(Yânî edinilir.) 718[159] Çünkü Peygamber(S)'in:
717[158] Ġbn Umer'in bu fiilini Hâkim'in el-Miisteârek'de Enes'ten rivayet ettiği Ģu haber te'yîd eder: "Enes: Mescide gireceğin zaman sağ ayağınla baĢlaman, çıkacağın zaman ise sol ayağınla baĢlaman sünnettendir, der idi". Sahâbînin sözü sünnettendir. Böylece bunun Peygamber'e merfû olduğuna hamledilmiĢtir. Bu da sahihtir (Aynî). 718[159] Bu istifham (ed.Dehr:i) âyetinde olduğu gibi, takrir içindir. Yanı o kabirlerin açılması caiz olur. Çünkü onlar için bir
548
"Allah Yahûdîler'e la'net etsin, onlar peygamberlerinin kabirlerini mescidler edindiler" sözü vardır 719[160] Ve kabirlerin bulunduğu yerlerde namaz kılmak mekruh olur. Zîrâ Umer ibn Hattâb, Enes ibn Mâlik'i bir kabir yanında namaz kılarken gördü de: "Kabirden sakın, kabirden çekin" dedi Fakat ona, bu namazı tekrar kılmasını emretmedi 720[161]
74-.......HiĢâm Ģöyle demiĢtir: Bana babam, ÂiĢe'den haber verdi (o, Ģöyle demiĢtir): Ümmü Habîbe ile Ümmü Seleme, HabeĢistan'da gördükleri, içinde tasvirler bulunan bir kiliseye dâir konuĢtular. Bu kiliseyi Peygamber'e de zikrettiler. Peygamber (S) de Ģöyle buyurdu: "Onlar, içlerinde iyi bir kimse
harâm-lık yoktur. Peygamber de müĢrik kabirlerini kaldırıp yerine mescid yaptı. 719[160] Buhârî bunu Magâzî'nin sonlarında ve daha baĢka yerlerde mevsûlen rivâvet etmiĢtir. 720[161] Umer'in bu sözünü, Vekî' ibn Cerrah, kendi Musannaf mda rivayet etti. ĠĢte Umer'in Enes'e namazı tekrar kılmasını emretmemesi, kabir civarında namaz kılmanın cevazına delâlet eder. Lâkin bu cevaz, aralarında bir hâil olmuĢ olsa bile, necaset üzerinde kılmıĢ olacağından dolayı kerâhetli bir cevazdır Mezheb imamlarının bu hususta görüĢleri çeĢitlidir,
549
bulunup vefat ettiğinde, kabri üzerine bir mescid (bir namazgah) yaparlar, içinde de bu suretleri tasvir ederler. ĠĢte onlar kıyamet gününde Allah katında halkın en senlileridirler".
75-.......Bize Abdulvâris, Ebu'tTeyyâh'dan;odaEnes'ten tah- dîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) Medine'ye geldi ve Medine'nin en yüksek tarafına Amr ibn Avf oğullan denilen kimselerin bulunduğu obada konak etti. Peygamber onların içinde on dört gece ikaamet etti. Sonra (dayıları olan) Neccâr oğullarına haber gönderdi. Onlar da kılıçları boyunlarında asılı olarak geldiler. Peygamber (S), devesi (Kasvâ) üstünde, terkisinde Ebû Bekr ve çevresinde Neccâr oğullan cemâati (olduğu hâlde yola çıkıĢları) hâlâ gözümün önündedir 721[162]. Nihayet Peygamber Ebû
721[162] Medine'nin en yüksek yeri demekle, herhalde Medine'nin Necd'e doğru en uzak ma'mûresi kasdedilmiĢ oluyor. Bu ma'mûre, Medine'den Mekke'ye yönelirken iki mil mesafede yolcunun soluna düĢen Kubâ köyüdür. HazreclĠler'den Amr ibn Avf oğulları'nın yurdu idi. Ġslâm'da umûma âid ilk mescid orada bina olundu. Bu mescidin kıblesi Kudüs'e idi. Peygamber
550
Eyyûb Hâlid ibn Zeyd'in evinin avlusuna (devesini) çökertti. Peygamber, nerede namaz vakti eriĢirse oracıkta namaz kılmayı severdi. Davar ağıllarında da namaz kılardı. Mescidin bina olunmasını emretti. Neccâr oğulları'ndan bir topluluğa haber gönderip: "Ey Neccâr oğulları, duvar ile çevrili arsanızın bedelini bana söyleyin" dedi. Onlar ise: Vallahi olmaz. Biz onun bedelini ancak Allah'tan isteriz, dediler. Enes der ki: Onun içinde Ģu söyleyeceklerim vardı: MüĢriklerin kabirleri vardı. Oyuk, tümsek, bakılmamıĢ harâb yerler vardı. Hurma ağaçlan vardı. Peygamber müĢrik kabirleriyle alâkalı emrini verdi, ve onlar açıldı. Sonra o harâb yerlerle ilgili emrini verdi, oralar da düzeltildi. Hurma ağaçları kesildi. Hurma ağaçlarını mescidin kıblesine sıra ile dizdiler. Kapının yan taraflarını da
cemâat namazını alenî olarak sa-hâbîlerine ilk defa orada kıldırmıĢtir. Peygamber Kubâ Mescidi'ni kurduktan sonra cumua günü kuĢluk- vakti yola çıktığı ve ilk cumua namazını Rânûnâ'daki Salim ibn Avf yurdunda kıldırdığı naklediliyor. Rânûnâ'daki mescidin ismi. Gubeyb (s-^1) ve Mescidu Cumua'dır. Peygamber'in Küba'dan Medine'ye hareketinin bir cumua günü olduğu sabittir. Enes ibn Mâlik'in burada müĢahede ederek ta'rîf eylediği Peygamber'in seferi, iĢte bu cumua namazından sonraki, Medine'ye giriĢ seferidir (Tecrîd Ter., II, 307-308).
551
taĢtan ördüler. Sahâbîler recezler söyleyerek taĢ taĢımaya baĢladılar. Peygamber de onlarla beraber: "Allâhümme lâ hayra illâ haym'l-âhireti Fağfir lil-Ensân vel-Muhâcireti" (= Yâ Allah, âhiret hayrından baĢka hayır yoktur Öyle ise Ensâr ile Muhâcirler'e mağfiret eyle) diyordu.
49- Davar Ağıllarında Namaz Kılmak
Babı
76-.......Bize ġu'be, Ebu't-Teyyâh'dan; o daEnes'tentahdîs etti. Enes (R): Peygamber (S) koyun ağıllarında namaz kılar idi, demiĢtir. Sonra râvî dedi ki: Bu sözden sonra ben Enes'ten Ģöyle derken iĢittim: Peygamber, mescid bina olunmadan evvel koyun ağıllarında namaz kılardı 722[163].
722[163] el-Merâbıd, Merbıd'ın cem'idir ki, menzil veznindedir. Koyun ve keçi yatağına ve mandıraya denir. Buhârî'nĠn KĠtâbu't-Tahâre'de geçen hadîste de Rasûlullah'm davar ağıllarında namaz kıldığı rivayet edilmiĢtir. Buradaki ziyâdeden, Peygamber'in mescidin binasından sonra koyun ağıllarında namaz kılmadığı anlaĢılabiliyor. Evet sidik ve
552
50- Su Yakınlarındaki Deve Yataklarında Namaz Kılmak Babı 723[164]
77-.......Nâfi' Ģöyle dedi: Ben Ġbn Umer'i gördüm ki, o devesini kıblesine alarak namaz kılıyordu. Ve îbn UmenBen Peygamber'i böyle yaparken gördüm, dedi724[165]
dıĢkıdan selâmetle beraber, bu yerlerde namaz kılma hususunda Peygamber'in izni sabittir. 723[164] el-Atan', fethaîeynle havuz yöresinde olan deve yatağına denir. Nitekim Ģâir mahalde olana Murâh ve Me'vâ denir. el-Ma'tın meclis vezninde bir su yakınında olan deve yatağına denir, cem'i; Mealin gelir (Kaamûs Ter.). 724[165] Deve olan yerde namaz kılmak mes'elesi ihtilaflıdır. Ġbn Umer'in yaptığı gibi devesini sütre edip namaz kılmakta ve deve üstünde nafile kılmakta be's olmadığı müttefakun aleyhdir. Ancak deve yataklarında -koyun ağıllarında olduğu gibi- namaz kılmanın hükmünde Ġhtilâf edilmiĢtir. Su baĢlarında sürü sürü develerin birikip uzun müddet yattıkları .yerler ekseriya pis olacağı gibi, kinli develerden birinin namaz kılan kimseye ansızın saldırıp telef etmesi ihtimâlinden dolayı kalbi vesveseden fariğ bırakmaz. Bundan dolayı deve yataklarında namazdan nehy eden rivayetler de vardır. Cumhur, bu gibi yerlerde teiniz olmak Ģartıyle namaz kılmayı tecviz ediyorlar ve nehye dâir gelen rivayetleri tenzihi kerahete hamlediyorlar.
553
51- Önünde Ocak Yahud Ateş Yahud (Müşrikler Tarafından) Ma'büd Edilelen Bir Şey Olduğu Halde Yüce Allah'ın Rızasını İrade Edip Namaz Kılan Kimse Babı :
Ve Zuhrî dedi ki: Bana Enes haber verip Ģöyle
dedi:
Peygamber (S): "Ben namaz kılarken ateĢ (yânî cehennem) bana arz olundu" dedi 725[166].
78-.......Abdullah ibn Abbâs (R) Ģöyle demiĢtir: GüneĢ tutuldu. Rasûlullah (S) namaz kıldırdı. Sonra: "Bana ateĢ (yânî cehennem) gösterildi. Bu günkü kadar kötü ve beter hiçbir manzarayı ömrümde görmedim"
725[166] Bu, uzunca bir hadîsin bir parçasıdır. Buhârî bunu müteaddid yerlerde, birçok sahâbîlerden kâh muhtasar, kâh mufassal olarak rivayet eder.Burada ise, karĢısında ocak, ateĢ, yâhud müĢrikler tarafından ma'bûd edinilen baĢka birĢey olduğu hâlde Allah rızâsı için namaz kılmanın caiz olduğunu göstermek maksadıyle îrâd etmiĢtir. Bununla beraber Hanefîler, bu nevi7 müĢriklere benzeme suretinde olduğu için böyle namaz kılmayı kerîh görmüĢlerdir. Ġbn Sîrîn'in de ocağa karĢı namaz kılmayı kerîh gördüğünü Ġbn Ebî ġeybe el-Mıtsannafmûa. rivayet ediyor. Diğer fakîhlcr bunda be's görmüyorlar.
554
buyurdu 726[167].
52- Kabirler Bulunan Yerlerde Namaz Kılmanın Keraheti Babı
79-.......Bana Nâfi', Ġbn Umer'den haber verdi. Peygamber (S): "Namazınızın bir kısmını evlerinizde kılınız. Evlerinizi kabirlere çevirmeyiniz" buyurmuĢtur 727[168]
726[167] Buhârî'nin gerek baĢlıkta ta'lîk suretinde bulunan Enes hadîsinden, gerek bu Ġbn Abbâs hadîsinden kendi maksadını istidlal ediĢinde bir nevi' gizlilik vardır. Bu istidlalin tevcîhi Ģöyledir: AteĢin, namaz kılanın önünde bulunması Ģayet Allah katında merdûd ve namazı bozucu olmuĢ olaydı, Allah bunu Peygamber'i hakkında caiz kılmaz ve ateĢi Peygamberinin önüne getirmezdi. 727[168] Cumhur, Peygamber'Ġn bu sözünü teĢbîhi belîğ kabilinden sayıp, "Evlerinizi kabirler gibi namazdan, Kur'ân tilâvetinden hâli bırakıp da surette -kendilerinden teklifler sakıt ve amelleri munkalı' olmuĢ- ölülere benzemeyiniz" demektir, de-mi Ģti r. Bâzıları da Müslim'in bu hadîsi yerine lâfzıyle rivayet ettiğine bakarak: "Evlerinize ölü gömmeyiniz" ma'nâsına alıp, bundan makberelerde namazın kerahetine kaail olmuĢlardır. Evlerde kılınması emrolunan namaz ise fakîhlerin çoğuna göre nafilelerdir. Evdeki nafilenin mesciddeki nafileden efdal olması, evi ibâdetle ma'mûr etmek kasdıyle beraber, gizli kalması dolayısiyle insanı riyadan koruduğu içindir. Bâzıları da bunun farzlar hakkında olduğunu söylemiĢlerdir. Bunlara göre,
555
53- (Allah Tarafından) Yere Batırılmış ve Üzerine Azab İndirilmiş Olan Mekanlarda Namaz Kılma(nın Hükmü) Babı
Alî(R)'nin Bâbil Ģehrinin yere geçirilmiĢ harabesi üzerinde namaz kılmayı kerih gördüğü zikrolunur 728[169]
80-....... Bana Mâlik, Abdullah ibn Dînâr'dan; o da Abdullah ibn Umer'den tahdîs etti (o, Ģöyle demiĢtir): Rasûlullah (S) -Ashâbu'1-Hıcr hakkında- Ģöyle buyurdu: "Ağ/ayıcılar olmanız müstesna, sakın azaba uğratılmıĢ olan Ģu kavmin yurduna girmeyiniz. Eğer ağlayıcılar değilseniz, onlara isabet eden azabın sizlere de isabet etmemesi için, onların
hadîsteki emrin ma'nâsı: "Farzlarınızın bâzılarını evlerinizde kıiıniz ki mescide çıkamayan kadınlar, köleler,'hastalar... size iktidâ edip cemâat faziletini kazansınlar" demek olur (Ġbn Hacer, Aynî ve Kastallânî'den kısaltılarak alındı)... 728[169] Alî'nin bu kerih görüĢünü Ġbn Ebı ġeybe mevsûlen rivayet etti. Bâzıları burada zikredilen yere geçirmeden murâd, enNahl:26. âyetinde haber verilen yere geçirmedir, demiĢlersede, hepsine Ģâmil olması daha uygun olur.
556
yurdlarınagirmeyiniz" 729[170]
54- Hrıstiyan Ma'bedinde Namaz Kılmak Babı
Ve Umer ibnu'l-Hattâb: "Biz içlerinde suretler bulunan kiliselerinize, o timsâllerden dolayı girmeyiz" demiĢtir 730[171]
729[170] Sahihi Müslim, VIII, 533 "39, 40" rivayeti, bu rivayetten biraz daha tafsîlli-dir. O hadîse göre Rasûlullah bu sözü Tebük seferine giderken, Hicr arazîsinden geçerken Ashâbu%Uicr hakkında söylemiĢtir. "Orada korkmanın veclıi, ağlamanın tefekküre ve ibrete götürmesidir. Sanki Rasûlullah sahâbîlere, AtlaV-ın Asfrâby'lHıcr'e kâfirlik takdir etmesi, bununla beraber arzda onlara kuvvet verip, uzun müddet imhâl etmesi, sonra intikaa-mını ve Ģiddetli azabını onlara indirin esi ..kabilinden ağlamayı gerektirecek hâller hususunda tefekkür emretmiĢtir. Onların yurduna uğrayıp da ağlamayı gerektirecek hususlarda, onların Halleriyle ibret alarak tefekkür etmeyen kimse, ihmâlde onlara benzemiĢtir. Bu onun kalbinin katılığına ve huĢû'unun yokluğuna delâiet elmiĢtir. Bunun kendisini, onların amelleri gibi amel etmeğe çekmesi ve bu se-beble onlara isabet eden azabın kendisine de isabet etmesinden emîn olamaz" (Hattâbî ve jbn Hacer; Kastallânî'den naklen). 730[171] Umer'in bu sözünü Abdurra^zâk, Umer'in hizmetinde bulunan EĢlem tarîkinden olmak üzere mevsûlen rivayet etmiĢtir. Umer ġam'a geldiği zaman ġâmlı-lar'ın büyüklerinden
557
Ve îbn Abbâs, kilise içinde namaz kılar idi; ancak içinde timsâller bulunan kilisede kılmazdı731[172]
81-....... Bize Abdetu, HiĢâm ibn Urve'den; o da .babasından; o da ÂiĢe (R)'den haber verdi (ki, o Ģöyle demiĢtir): Ümmü Seleme, Rasûlulîah'a HabeĢistan arazîsinde görmüĢ olduğu Mâriye (kilisesi). denilen bir kiliseyi zikretti. Ve Rasûlulîah'a o kilisenin içinde gördüğü suretleri de zikretti. Bunun üzerine Rasûlullah (S): "Onlar öyle bir kavimdir ki, içlerinde sâlih bir kul, yâhud sâlih bir adam öldüğü zaman, onun kabri üstüne bir mescid bina eder ve içine de, o suretleri tasvir ederler. ĠĢte onlar Allah katında mahlûkaatın en senlileridirler" buyurdu 732[173]
olan bir adam Umer için yemek yaptı ve: "Yâ Umer, benim da'vetime Ġcabet etmeni ve bana Ģeref vermeni arzu ediyorum'' dedi. Bunun üzerine Umer ona bir vesile ile metindeki sözü söyledi (Kastallânî). 731[172] Ġbn Abbâs'ın bu fiilini Bağâvî, ei-Ca'diyyâ/''ta mevsûlen rivayet etmiĢtir. 732[173] Tasvirlerin ve timsâllerin nehyedilmiĢ olması, ekseriya kalblerin sevgilisi olan kimselerin güzelliklerinin zikrini ibkaa.ve devam ettirme gibi bir iyi niyetle baĢlamıĢken, gitgide mahabbetin müĢrikine ta'zîmâta ve ibâdâta ınkılâb etmiĢ ol
558
(Bu, geçen bâbdan bir fasıl gibidir)
82-.......AiĢe ile Abdullah ibn Abbâs (R) Ģöyle demiĢlerdir: Rasûlullah'a son hastalığı geldiği zaman, yanında bulunan bir hamîsayı yüzü üzerine atar dururdu 733[174] O hamîsa sebebiyle sıkıldıkça da onu yüzünden açardı. ĠĢte o hâlde iken Rasûlullah (S): "Allah'ın la'ne-ti Yahudiler ve Nasrânîler üzerine olsun. Onlar peygamberlerinin kabirlerini mescidler edindiler" buyurdu. (Rasûlullah bu sözleri ile) onların yaptıklarından ümmetini sakındırıyordu 734[175]
83- Bize Abdullah ibn Mesleme, Mâlik'ten; o da Ġbn ġihâb'dan; o da Saîd ibnu'I-Müseyyeb'den; o da
masındandır. Bu ihtimâl kapısını büsbütün kapatmak, Peygamber'in maksadı içindedir. Bu son cümledeki ismi iĢaretin hem âbidlere, hem musavvirlere âidiy-yeti vardır. 733[174] Hamîsa, yün yâhud sûfdan dört köĢeli, iki tarafı zencefli bir nevi siyah abaya denir ki, pek yumuĢak ve dürünce pek az yer tuttuğu için bu ismi vermiĢlerdir. Bu hamîsa ġâm kumaĢlarından olup, Peygamber'e Ebû Cehm KureĢî tarafından hediye edilmiĢti. 734[175] AĢırı derecede ta'zîmin eski ümmetlerde olduğu gibi, kendi ümmetini de putperestliğe kadar sürükleyebileceğinden endîĢe ediyordu
559
Ebû Hureyre'den tahdîs etti ki (o, Ģöyle derpiĢtir): Rasûlullah (S): "Allah Yahudiler'i gebertsin. Onlar peygamberlerinin kabirlerini mescidler edindiler" buyurdu 735[176]
56- Peygamber(s)in: “Yer(yüzü) bana mescid ve temizlik sebebi kılındı" Kavli Babı 736[177]
84-.......Bize Câbir ibn Abdillah (R) Ģöyle dedi: Rasûlullah (S) Ģöyle buyurdu: "Benden önceki peygamberlerden hiçbir kimseye verilmeyen beĢ Ģey, bana verilmiĢtir: Bir aylık mesafeye kadar korku
735[176] Burada bedduayı yalnız Yahûdîler'e tahsîs etti. Çünkü kabirleri mescid edinme bid'atını ilk baĢlatanlar Yahûdîler'dir. Hristiyanlar onlara ittibâ' etmiĢlerdir. Binâenaleyh Yahudiler daha zâlimdirler (Kastallânî). 736[177] Geçen bâblann ardından bu babı getirmesi, o bâblarda zikredilen kerahetlerin tanrım için olmadığına bir iĢarettir. Çünkü Peygamber "Yer bana mescid ve mtemizlik sebebi kılındı" sözünün umûmu, Arz cüzlerinden hangi cüz üzerinde olursa olsun namaz kılmanın cevazına delâlet eder. Ġbn Battal da: Bu umûmun içine makbereler, davar ağıllan, kiliseler ve daha baĢkaları da girdi, demiĢtir (Aynî).
560
(salmak) ile nusrat olundum. Yer (yüzü) bana mescid ve temizlik sebebi kılındı. Onun için ümmetimden kendisine namaz vakti eriĢen herkes namazını kılıversin. Ganimetler bana halâl edildi. Peygamber hassaten kendi kavmine gönderilirken, ben bütün insanlığa gönderildim. Ve bana Ģefaat verildi".
57- Kadının Mescid İçinde Uyuması Babı 737[178]
85-.......Bize Ebû Usâme, HiĢâm'dan; o da babasından; o da ÂiĢe (R)'den tahdîs etti (ki, o Ģöyle demiĢtir): Arab kabilelerinden birisine âid bir siyah câriye vardı. Onlar bu kadını azâd etmiĢlerdi. Kadın hurre olduğu hâlde yine onlarla beraber idi. Bu kadın Ģöyle dedi: Onlara âid bir kız, üzerinde sırımlardan yapılmıĢ kırmızı bir gerdanlığı olduğu hâlde dıĢarıya çıktı738[179]. ÂiĢe der ki: O kız üzerinden o gerdanlığı 737[178] Yânî, kadının baĢka meskeni yoksa, mescid içinde uyuması ve orada ikaamet etmesi caizdir. 738[179] el-ViĢâh: KĠtâb vezninde Arab kadınlarının süs eĢyalarından Ģu gerdanlığa denir ki, inciden ve Ģâir cevhereden her iki dânenin aralığına diğer nevi'den bir dâne sokarak iki kûr
561
çıkarıp koydu, yâhud üzerinden düĢtü. O gerdanlığın bulunduğu yere bir çaylak geldi. Onu, atılmıĢ hâlde bulunan bir et parçası sandı, hemen onu kaptı. Câriye der ki: O gerdanlığı aradılar, fakat bulamadılar. Dedi ki: Beni o gerdanlıkla (onu almakla) ittihâm ettiler. ÂiĢe der ki: Kadının her yerini iyice aramağa baĢlamıĢlar, hattâ kadının fercini bile araĢtırmıĢlar. Câriye dedi ki: Vallahi ben onlarla beraber ayakta dikilip dururken, birdenbire o çaylak geldi ve o deriden gerdanlığı yere attı. Kadın dedi ki: O da tam ortalarına düĢtü. Dedi ki: Bunun üzerine ben: ĠĢte, aldığımı zannedip de beni ittihâm etmiĢ olduğunuz Ģey! Hâlbuki ben ondan berî'im. ĠĢte deri gerdanlık, dedim. ÂiĢe der ki: O siyah kadın Rasûlullah'a geldi ve müslümân oldu. ÂiĢe der ki: Mescidde ona mahsûs bir kıl
dizerler. Ve o iki kûruribirini diğeri üzerine dizip kıvırırlar. Kezâlik viĢâh, bir süs eĢyasına denir ki, geniĢ bir meĢin parçasını cevher ne-vi'leriyle süsleyip, hâtûnlar onu boyunlarına takınırlar (Kaamûs Ter.}. es-Seyr,... ve deriden ince ince dilinip dilim olan uzunca kayıĢa denir ki sırım ta'bîr olunur; kazınmıĢına tirĢe denir. el-Hı/Ģ, hâtûnların iğ ve iplik koyacak kutularına, sepete ve pek küçük eve ve odaya, bir kavle göre kıl çadırdan olanına denir...
562
çadır yâhud küçük bir oda vardı739[180]. ÂiĢe der ki: O kadın bana gelir ve yanımda konuĢurdu. ÂiĢe der ki: Yanıma her oturmasında muhakkak: "Ve yevmu'l-viĢâhi min eâcîbi Rabbinâ Elâ innehumin beldeti'l-kufri encânî" (= ViĢâh iĢinin olduğu gün Rabb'imizin yarattığı acîb iĢlerdendir. ġübhesiz ki o küfür beldesinden beni kurtardı) sözünü söylerdi. ÂiĢe der ki: Bir gün ona: Senin hâlin nedir? Her ne vakit benimle birlikte otursan muhakkak bu beyti söylüyorsun? dedim. ÂiĢe der ki: Bunun üzerine o kadın (yukarıda anlattığım) bu kıssayı anlattı.
58- Mescidde Erkeklerin Uyuması Babı
Ve Ebû Kılâbe, Enes'ten (rivayetle): Ukl kabilesinden bir cemâat Peygamber'in huzuruna geldiler de,
739[180] Bundan, barınacak yeri olmayan fakır kimselerin, hattâ fitne korkusu olmamak Ģartıyle kadının bile mescidde gecelemesinin caiz olduğu istidlal olunuyor.
563
mescidin suflesinde yatırıldılar, demiĢtir 740[181] Abdurrahmân ibn Ebî Bekr de: Suffede kalanlar (yânî Ashâbu's-Suffe) fakır kimselerdi, demiĢtir 741[182]
86-.......Bana Nâfi' tahdîs edip Ģöyle dedi: Bana Abdullah ibn Umer; kendisi, bekâr, karısı yok bir genç iken Peygamber'in mescidi içinde uyur olduğunu haber verdi.
87-.......Sehl ibn Sa'd (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S), (kızı) Fâtıma'nın evine geldi, Alî'yi evde bulamadı. Bunun üzerine Fâtıma'ya: "Amucanın oğlu nerede?" diye sordu. Fâtıma: Aramızda birĢey oldu da darılıĢtık. Bundan dolayı dıĢarı çıktı ve gündüz uykusunu benim yanımda uyumadı, dedi. Rasûlullah bir insana: "Bak, nerede?" buyurdu. O adam (gidip)
740[181] Bu, Buhârî'nin Kitâbu'I-Muhâribîn'de, Urenîler kıssasında mevsûlen rivayet ettiği hadîsin bir parçasıdır. 741[182] Bu da Alâmâtu'n-Nübüvve Kitâbı'nda gelecek olan uzunca bir hadîsin bir kısmıdır.
564
geldi ve: Yâ Rasûlallah, o, mescidde uyuyor, dedi 742[183]. Rasûlullah gitti, baktı ki Alî yan tarafına yatmıĢ, ridâsı bir yanından sıyrılmıĢ, vücûdu toprağa bulanmıĢ hâldedir. Rasûlullah: "Yâ Ebâ Turâb kalk, yâ Ebâ Turâb kalk" diye diye toprağı Alî'nin bedeninden silmeğe baĢladı743[184]
88-.......Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir: "Ben Ashâbu Suffe'den yetmiĢ zât gördüm. Ġçlerinde ridâsı (yânî belinden yukarısını örtecek ihramı) olan bir tek kimse yoktu. Ya izâr (yânî fûta) bağlar, yâhud boyunlarına bağladıkları bir kisâ giyerlerdi ki, kiminin bacaklarının yansına, kiminin de topuklarına ancak varabiliyordu. Herbi-ri namazda avret yerinin görülmesini istemediği için giydiğini eli ile
742[183] Alî'nin, Fâtıma'nın yanında gündüz uykusu uyumayıp da mescidde yatması, fakîr ve garîb olmayanların da mescidde uyumalarının mubah olduğuna delildir. 743[184] Rasûlullah'm, dâmâdı Alî'yi böyle bir künye ile künyelemesi mîzâh ve bu vesîle ile kendisini taltiftir. Alî'nin "Ebû Turâb" kadar hoĢlandığı hiçbir isim yoktur. Biri: "Ebû Turâb" diye çağırınca pek ziyâde sevinirdi {Buhârî, Kitâbu'IMenâkıb, Alî ibn Ebî TâlĠb'in menkıbeleri babı).
565
toplardı" 744[185]
744[185] Suffe, Peygamber mescidinin üstü örtülmüĢ bir kısmı idi. Meskeni ve kazanma yeri olmayan fakîr muhacirler orada sakin olurlardı. Abdurrahmân ibn Ebî Bekr: Ashâbu Suffe, fukara kimselerdi. Peygamber (S) onları nafakalandırmak için sahâbîledne: "Ġki kiĢilik yemeği olan bir üçüncüsünü yanına karsın" diye emir buyurmuĢtu, diyor (Bu hadîs uzunca bir metin ile ileride gelecektir). Maûne kuyusu baĢında Ģehîd edilen yetmiĢ kadar sahâbî de burada ikaa-met edip Ġslâm'ın ilim ordusu olarak yetiĢtirilmiĢlerdi. Yabancının, barınacak evi barkı olmayanın mescidde yatması caiz olduğunda ihtilâf yoktur. Mâadasının yatmasında ihtilâf olunmuĢtur. Ġbn Umer bunu tecviz edenlerin baĢındadır. O, Rasûlullah zamanında mescidde gece de, gündüz de yatardık, diyor. Diğer bâzıları bunu mekruh görmüĢlerdir. Fakat hiçbir delillerine muttali' değiliz. Bu mes'eleyi Saîd ibn Müseyyeb ile Süleyman ibn Yesâr'a sormuĢlar. Onlar da: "Ehli Suffe mescidde yatıp dururlarken bunu nasıl oluyor da soruyorsunuz? Onlar, meskenleri mescid olan bir kavm idiler" cevâbını vermiĢler. Taberî de Usmân ibn Affân, Mü'minlerin Enüri iken mescidde uyur görüldüğünü ve etrafında hiçbir kimse bulunmadığını rivayet ediyor.
566
59- İnsan Bir Seferden Gelince Mescidde Namaz Kılmak Babı Ka'b ibn Mâlik de: Peygamber (S) bir seferden geldiği zaman evvelâ mescide gelir ve orada namaz kılar idi, dedi 745[186]
89-.......Bize Muhârib ibnu Disâr, Câbir ibn Abdülah'dan tahdîs etti'. O Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) mescidde bulunurken ben yanma geldim. -Mıs'ar: Ben Muhârib'in kuĢluk vaktinde dediğini sanıyorum, demiĢtir.-Rasûlullah bana: "Ġki rek'at (geliĢ) namazı kıl" buyurdu. Benim Peygamber üzerinde bir alacağım vardı. Akabinde Peygamber borcunu bana ödedi ve bana fazla da verdi.
60- Bab:
―Sizin biriniz mescide girdiği vakitte oturmadan evvel ta namaz kılsın‖
745[186] Bu ta'lîkı Buhârî Kitâbu'l-Magâzî'nin sonlarında Tebük gazvesi., babında müs-ned olarak zikretti. Buradaki kısım, o uzun hadîsin bir parçasıdır.
567
90-....... Bize Mâlik, Âmir ibn Abdillah ibni'zubeyr'den; o da Amr ibn Süleym ez-Zurâkfden; o da Ebû Katâde es-Sülemî'den haber verdi ki, Rasûlullah (S): "Sizden bir kimse mescide girdiği va-kitte oturmadan evvel (tahiyyetu'I-mescid olarak) iki rek'at namaz kılsın" buyurmuĢtur 746[187]
746[187] Müslim'deki rivayette bu hadîsin sebebi de zikredilmiĢtir. Ebû Kalâde mescide girdiğinde Peygamber(S)'i sahâbîleri arasında oturuyor görmüĢ. O da onlarla birlikte hemen oturuvermiĢ. Peygamber: ''Namaz kılmaktan seni men' eden nedir?" diye sormuĢ. O da: "Yâ Rasûlallah, seni oturur gördüm, bunlar da oturuyorlar da onun için" demiĢ. Bunun üzerine metindeki hadîs ile emredilmiĢ. Ġbn Ebî ġeybe'nin Musannafmda diğer tarîkten yine Ebû Katâde'den rivayet edilen hadîste: " ı^ii o^-uiı \JM = Mescidlere haklarını veriniz" buyurulduğu ve "Ha!;!arı nedir?" diye sorulunca: "Oturmadan evvel iki rek 'al namaz" cevâbı verilmiĢtir. Bu namaza Tahiyyetu'l-Meseiddenilir. Ġki rek'attan az olmaz ve mendûb olarak kılınır.
568
61- Mescidde (Hasıl Olan) Hades Babı 747[188]
91-.......Bize Mâlik,Ebu'z-Zinâd'dan; o da elA'rac'dan; o da Ebû Hureyre'den tahdîs etti ki, Rasûlullah (S) Ģöyle buyurmuĢtur: "ġübhesiz herhangi biriniz namaz kılmıĢ olduğu namaz yerinde ab-destini bozmadan mevcûd bulunduğu müddetçe, melekler ona salât edip: Allâhumme'ğfir lehu, Allâhumme'r hamhu (= Yâ Allah onun günâhlarını mağfiret et ve ona merhamet eyle) derler".
62- Peygamber Mescidinin Yapısının Yapılması Babı
Ve Ebû Saîd: Mescidin tavanı hurma
747[188] el-Hades: Ġki fetha ile bir nesne yeni peyda olmak haletine denir ve yeni peyda olan Ģeye denir. Fakîhlerin abdesti bozucu olan hâlete hades demeleri bundan alınmıĢtır. Cem'i Ahdâs gelir (Kaamûs Ter.)
569
dallarından idi, dedi 748[189]
Ve Umer mescidi daha geniĢ bina etmeğe baĢladığı vakit yapıcısına: Sen yalnız insanları yağmurdan saklayıp koru. Sakın allı sarılı zînetler yapıp da insanları fitneye uğratmayasın, demiĢtir 749[190] Enesde: "(Öyle bir zaman gelecek ki) Ġnsanlar mescidlerle öğünme yarıĢına giriĢirler de sonra onları pek az ma'mûr ederler" hadîsini söylemiĢtir 750[191]
748[189] Buharı, Ebû Saîd'den gelen bu hadîsi Kitâbu'l-Ġ'tikâf'da mevsûlen rivayet etti 749[190] Umer'in bu emri, Peygamber mescidinin yenilenmesini zikr hakkındaki kıssadan bir parçadır. Bu ma'nâya yakın olarak Ġbn Mâce, Amr ibn Meymûn'dan; o da Umer'den merfûan Ģunu rivayet etmiĢtir: " - ġimdiye kadar hiçbir kavm gelmemiĢtir ki, ameli bozuk bir hâle gelince mes-cidlerini süslemeğe kalkıĢmıĢ olmasınlar" buyurulmuĢtur. Buradaki fitneden maksad musallînin namaz esnasında mescidin zînetle-rĠyle zihni meĢgul olması demektir. 750[191] Enes'in söylediği bu hadîsi, Ebû Ya'lâ el-Müsned1 inde, ĠbnHuzeyme de es-Sahîh'inde mevsûlen rivayet etmiĢlerdir. Hilâl içindeki kısım asıl hadîstendir. Buhârî'nin baĢlığa aldığı kısımda bulunmadığı için, iki hilâl arasına alındı. Ġmaret, mescidier bina etmek ma'nâsına geldiği gibi, zikr ve ibâdetle, tevhîd ile ma'mûr etmek ma'nâsına da gelir.
570
Ve Ġbn Abbâs: "(Ben mescidleri yüksek bina edip süslemekle emrolunmadım. Bununla beraber) Sizler mescidleri Yahudiler ve Hristiyanlar*in süsledikleri gibi muhakkak süsleyeceksiniz" hadîsini söylemiĢtir 751[192]
92-.......Bize Nâfi' tahdîs etti. Ona da Abdullah ibn Umer (R) Ģöyle haber vermiĢtir: Mescid, Rasûlullah zamanında ham kerpiç ile bina OlunmuĢ idi. Çatısı hurma dalları, direkleri de hurma gövdeleri idi752[193]. Ebû Bekr (geniĢletme ve süsleme nev'inden) hiçbir Ģey ziyâde etmedi. Umer (yalnız enini boyunu) artırıp, Rasûlullah zamanındaki bina tarzına göre kerpiç ve hurma dallarıyle bina etti ve direklerini de
751[192] Ġbn Abbâs'ın rivayet ettiği bu hadîsi, Ebû Dâvûd ile Ġbn Hıbbân mevsûlen rivâ yet etmiĢlerdir. Ġki hilâl arasına alınan kısım, asıl hadîste mevcûddur. Onun için iki hilâl arasında gösterildi. Bu süslerden maksad -zuhruf, altun ma'nâsına da geldiğine göre-yaldızdır. 752[193] Müslim'in rivayetinde Ebû Saîd: "Yağmur gelip tavandan aktı. Tavan hurma dallarından idi. Namaz ikaame olundu. Rasûlullah(S)'iiı su içinde, çamur içinde secde ettiğini, hattâ alnında çamur izlerini gördüm" diye haber veriyor. Bu hadîs, Buhârî'de de vardır.
571
tekrar ağaç olarak koydu. Sonra Usmân mescidin binasını (geniĢletme ve süslendirme olarak) değiĢtirdi ve hem de çok geniĢletti. Duvarlarım da (kerpiç yerine) nakıĢlı taĢlarla ve kireçle bina etti753[194]. Ve direklerini nakıĢlı taĢlardan, tavanını da sâç ağacından yaptı 754[195] 753[194] Usmân'ın nakıĢlı taĢlan da zuhruf nev'inden değildi. Zuhruf, yaldızdır. Usmân kerpiç yerine taĢla kireçten, hurma dalları yerine daha sağlam olan sâc ağacından fazla birĢey kullanmadı. Mekruh olan bid'at, yaldızlardır. Allah'a ibâdete tahsîs edilen temiz ve mübarek yerin, müsrifçesine büyük masraflarla vücûde getirilmesi zühde, huĢû'a ve tezellüle aykırıdır. Hakk'ın sevmediği güzellik yarıĢma ve Övünme yarıĢma da vesile olur. Keraheti bu yüzdendir. Mescidleri en evvel süsleyen Velîd ibn Abdilmelik ibn Mervân'dir. Bu, sahabe asrının sonlarına tesadüf etmiĢtir. Ġlim ehlinden birçoğu fitne korkusundan dolayı buna karĢı sükût etmiĢlerdir. Masrafları beytü'I-mâlden çıkilmamak ve bu zînetlerle mescidlere ta'zîm kasdedilmek Ģartıyle, bunu tecviz eden bâzı âlimler vardır. Hanefî imamları bu cümledendir. 754[195] Sâc ağacı, Hindistan'da çıkan abonuza benzer sert bir ağacın ismidir. Kaamûs mütercimi Asım Efendi Ģu îzâhı vermiĢtir: es-Sâc, bir ağaç adıdır. Misbâhın beyânına göre sâc, büyük bir ağaçtır ki, bittiği yer Hindistan'dır. Diğer Ģehirlere ondan getirilir. Müfredi, sâce ve cem'i sâcât'tır. Ve ZemahĢehrî'nin nakline göre sâc, bir siyah ağaçtır ki Hindistan'dan celb edilir. Cem'kSfco/? 'dır;nâr ve nî-rân gibi. Bâzıları abonusa benzer bir siyah ağaçtır, lâkin siyahlığı abonus derecesinde değildir, dediler... Ve sâc, Hindistan'da olur, çınar ağacına benzer, kırmızı ve siyaha mail, çok yapraklı, kokusu hoĢ bir ağaçtır. Hind ahâlîsi sâkû-te derler. Bu diyarda zâc ağacı
572
63- Mescidin Yapısını Yapmak Hususunda İnsanların Birbirleriyle Yardımlaşmaları Babı
"Allah'a eĢ koĢanların kendi küfürlerine bizzat kendileri Ģâhid iken Allah'ın mescidlerini Vmâr etmelerine : (ehliyetleri) yoktur. Onların bütün yaptıkları boĢa gitmiĢtir ve onlar ateĢte ebedî kalıcılardır. Allah'ın k, mescidlerini ancak Allah'a ve ahiret gününe îmân eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah'tan v baĢkasından korkmayan kimseler Vmâr eder. ĠĢte doğru yola ermiĢlerden olmaları umulanlar bunlardır" (et-Tevbe: 17-18)
93-.......Ġkrime Ģöyle demiĢtir: (Birgün)jbn Abbâs'bana ve oğlu Alî'ye: Ebû Saîd'e gidin de onun rivayet ettiği hadîslerden de bir mikdârını iĢitin, dedi. Bunun üzerine biz ikimiz Ebû Saîd'in yanma gittik.
diye meĢhur olan ağaç olduğu zannolunur.. (Kaamûs Ter., I, 777-778).
573
Onu, kendisine âid bir bağçeyi timâr ederken bulduk. Hemen ridâsım alıp büründü. Sonra bize tahdîs etmeğe baĢladı. Nihayet mescidin yapılıĢının zikri geldi. Burada Ģöyle dedi: Biz birer kerpiç birer kerpiç taĢıyorduk. Ammâr ise ikiĢer kerpiç ikiĢer kerpiç taĢıyordu. Peygamber (S) onu (öyle) görünce üzerindeki toprağı silkerek: "Vah Ammâr! Vah Ammâr! Kendisini bağîler cemâati öldürecektir 755[196]. Ammâr onları cennete da'vet eder, onlar ise onu
755[196] Peygamber'in bu çok kıymetli iltifatına mazhar olan Ammâr, Sıffîn'de Muâvi-ye Ġbn Ebî Sufyân'ın askerleri tarafından öldürülmüĢtür. Mü'minlerin Emîri Alî Ġbn Ebî Tâlib'e karĢı gelen ġam ehlinin o târihte bağı oldukları, bu sahih hadîs ile sabittir. Mü'minlerin imamet ve imareti, ancak Hasan'ın kendi ihtiyariyle çekilmesinden sonra Muâviye'ye geçebilmiĢtir. Haber verilmesinden otuz bu kadar sene sonra doğruluğu tahakkuk eden bu haber, Muhammed'in nübüvvet Ģâhidlerinden biridir. Ammâr'ın katline dâir olan bu hadîsi, Buharı Ebû Saîd ile Katâde ibnu'n-Nu'mân; Müslim Ümmü Seleme'den; Tirmizî Ebû Hurey-re'den; Nesâî Abdullah Ġbn Amr ibnĠ'l-Âs'dan; Taberânî ile diğerleri de Usmân ibn Affân, Huzeyfe ibnu'l-Yenıân, Ebû Eyyûb, Ebû Râfi', Huzeyme ibn Sabit, Muâviye, Amr ibnu'1-Âs, Ebu'l-Yeser'den ve Ammâr'ın kendisinden sahih ve hasen tarîklerle rivayet etmiĢ oldukları gibi, sayması uzun sürecek bir çok zevattan daha rivayet edilmiĢtir. Bu hadîs, Alî'nin harblerinde isabet etmediğini iddia eden Nevâsıb aleyhine bir hüccettir.
574
cehenneme çağırırlar" demeğe baĢladı 756[197]. Ebû Saîd der ki: Ammâr (bunu iĢitince): Fitnelerden Allah'a sığınırım, derdi.
64- Mescid Yapmkata Yapıcı Sanatkarlardan; Minberin Kuru Ağaçları Hususunda da San'atkar Marangozdan Yardım İstenmesi Babı
94-.......Sehl £R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) bir kadına: "Marangoz oian kölene emret de benim
756[197] Bu haberden Ammâr'ı Öldüren cemâatin cehenneme da'vetçi olduğu anlaĢıldığına ve bu cemâatin Ġçinde birçok sahâbîlerin de bulunduğuna bakanlar, bu fie-nin ta'yîni hususunda birçok te'vîllere gitmiĢlerdir. Bunun akla en yakın te'vîli Ģudur: Her Ġki tarafta olan sahabe müctehiddir, zann ve i'tikaadı iie amel eder. ġu kadar ki, zann ve i'tikaadında da, nefsu'l-emrde de musîb ve Allah'ın rızası tarafında olanlar Alî ile arkadaĢları idiler. Diğerleri kendilerini musîb Ġ'tikaad etmekle beraber, nefsu'l-emrde ve Allah katında muhtî, yânî hatalı bulunuyorlardı. Cennet yolundan maksad Hakk'a itaat ve tâat vecîbesini edâ, cehennem yolundan maksad da Hakk'a isabet edememe ve vâcib olan tâatten sapmaktır... Bilmeyerek böyle yanlıĢ yola gitmek ise fazîlet noksanlığını gerektirirse de cehennem ikaabı cezasını gerektirmez. Nitekim hakkıyle imâm olan Alî, kendisiyle mukaatele edenler hakkında " ^ ı>î i^tj^i = Bunlar bize karĢı bağ eden kardeĢlerimizdir" demiĢtir {Tecrîd Ter., II, 322).
575
için, üzerine oturabileceğim bir takım tahtalar yapsın" haberini yolladı.
95-....... Bize Abdülvâhid ibnu Eymen, babasından; o da Câbir'den tahdîs etti ki: Bir kadın: Yâ Rasûlallah, senin için üzerine oturacağın bir Ģey yaptırayım mı? Çünkü benim marangoz olan bir kölem vardır, dedi. Rasûlullah (S): "Eğer istersen (yaptır)" buyurdu. Bunun iLcrine o kadın minberi yaptırdı 757[198]
65- Bir Mescid Bina Eden Kimse{nin Fazileti) Babı
757[198] CâbĠr hadîsinin Ģevkinin zahiri, Sehl hadîsinin sevk ediliĢinin zahirine muhaliftir. Çünkü Câbir hadîsinde tahtalar yaptırmayı Peygâmber'e kadın arzetmiĢtir; Sehl hadîsinde ise bunu kadından istemek üzere Rasûlullah haber göndermiĢti denilirse; Ġbn Battal bu suâli Ģöyle cevâbladı: Muhtemildir ki, kadın bunu teberru' edici olarak Peygambcr'den sormuĢtur. Kendisine Peygamber'in kabulü hâsıl olunca, kölenin iĢi yavaĢ yapması mümkündür. Bunun üzerine Peygamber kadının niyetinin güzelliğini bildiği için, kadından va'dinin çabuk infazını isteyerek, haber salmıĢtır. Yâhud kölenin tahtalardan yapacağı Ģey'in sıfatını ve bunun minber olmasını kadına îa'rîf etmek için haber salmıĢ olabilir (Ġbn Hacer).
576
96-.......Bana Amr haber verdi. Önada Bukeyr tahdîsetti. Ona da Âsim ibn Umer ibn Katâde tahdîs etti. O da Ubeydullah el-Havlânî'den iĢitti. O da Usmân ibn Affân'dan iĢitti. O, Rasûlullah1-ın mescidini yeniden bina ettiği zaman, insanların kendisi hakkındaki dekikodulan üzerine Ģöyle diyordu 758[199]. Siz (yaptığım iĢ aleyhine) çok söylemeğe baĢladınız. Hâlbuki ben Rasûlullah'tan ĠĢitmiĢimdir, O Ģöyle buyuruyordu: "Her kim -Bukeyr dedi ki: Ben Âsım'm "Allah 'in rızâsını istiyerek" dediğini sanıyorum- bir mescid bina ederse, Allah da ona cennette onun gibi bir ev bina eder" 759[200]
758[199] Mescidin geniĢletilmek için yeniden bina edilmesi, hicretin 30. senesinde olmuĢtur. Ġ'tirâz edenler, mescidin Peygamber devrindeki hâl ve hey'ette bina edilmesini, nakıĢlı taĢ ile kireç kullanılmamasını arzu ediyorlardı. Hâlbuki kerpiç duvarlar çabuk gevĢiyor, hurma gövdelerinden yapılan direkler az zamanda çürüyor, hurma dallarından yapılan örtü namaza gelenleri yağmurdan koruyamryordu. 759[200] Bu hadîsin ihtiva etliği va'd ve müjde Usmân'dan baĢka, Ebû Bekr, Umer, Alî, Abdullah ibn Amr, Enes, Ġbn Abbâs, ÂiĢe, Ümmü Habîbe, Ebû Zerr, Amr ibn Anbese, Vasile ibnu'1-Eska', Ebû Hureyre, CâbĠr ibn Abdillah, Ebû Kursâfe, Nubeyt ibn ġurayt, Umer ibn Mâîik, Esma bintu Yezîd, Muâz ibn Cebel, Ebû , Unıârae, Abdullah ibn Ebî Evfâ, EbûMûsâ, Abdullah ibn Umer'den de birbirine yakın lâfızlarla kâh ziyâdeli, kâh muhtasar olarak rivayet edilmiĢtir.
577
66- Bab: Şahış Mescide Uğradığı Zaman Ok ve Mızrakları Demirlerinden Tutar
97- Bize Küteybe ibn Saîd tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Sufyân tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Amr ibn Dînâr'a: Sen Câbir ibn Abdil-lah'i: "Bir kimse mescidden geçti. Yanında (demirleri meydanda) oklar vardı.Rasûlullah(S) ona: Okların demirlerinden tut buyurdu derken iĢittin mi?" dedim 760[201]
67- Mescidden Geçmek Babı
98-.......Bize Ebû Burde ibnu Abdillah tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Ebû Burde'den iĢittim; o da babasından:
760[201] Kuteybe bu siyakta Amr ibn Dînâr'm, Sufyân'm suâline verdiği evet cevâbını zikretmedi. Asîlî rivayetinde ise o konuĢmanın sonunda: Amr ibn Dînâr evet dedi, diye zikredildi. Keza Buhârî bu cevâbı Kitâbu'l-Fiten'deki Kutcybe'den baĢkasından olan rivayetinde de zikretmiĢtir. Ekseriyetinin üzerinde bulunduğu râcih mezheb -ki Buhârî'nin mezhebi de budur- ġeylı'in evet sözü Ģart olmaz, uyanık olduğu zaman sükûtla yetinir (Kastallânî).
578
Peygamber (S) Ģöyle buyurmuĢtur: "Her kim mescidlerimizin yâhııd çarĢılarımızın birinden yanında ok varken geçecek olursa eliyle demirlerinden tutsun ki, bir müslümânı yaralamasın" 761[202]
68- Mescidde Şiir (İmşad Etmenin Hükmü) Babı
99-.......Zuhr,î Ģöyle demiĢtir: Bana Ebû Seleme ibnu Abdirrahmân ibn Avf haber verdi. O, Hassan ibn Sabit el-Ensârî'den iĢitmiĢ-tir. Hassan, (mescidde Ģiir inĢâd etmenin cevazı hususunda) Ebû Hureyre'yi Ģâhid yapmak isteyerek, ona: Allah aĢkına söyle, sen Peygamber'in "Yâ Hassan, Allah'ın Rasûlü'nden yana {KureyĢ kâfirlerine) cevâb ver. Yâ Allah, sen onu Rûhu'l-Kuds (yânî Cebrâîl) ile te'yîd et!" derken iĢittin mi? dedi. Ebû Hureyre: Evet (iĢittim), dedi 762[203]
761[202] Mescidler, çarĢılar gibi insanların toplu bulunduğu yerlerde zarar verebilecek silâhlarla tedbirsiz ve usulsüz dolaĢmanın kötülüğünü bu hadîsle pek güzel öğretmiĢtir. ĠĢte bu Yüce Peygamber'in ümmetinin Ģahsında bütün insanlığa öğrettiği eskimez medenîyet derslerinden biridir. 762[203] "Peygamber'in Ģâiri" diye lâkablanıp meĢhur olan Hassan
579
69- Kısa Mızraklı Kimselerin Mescide Girmelerinin Cevazı Babı
100-.......Bize Ġbrâhîm ibn Sa'd, Salih (ibn Keysân)'den; o da Ġbn ġihâb'dan tahdîs etti. O Ģöyle dedi: Bana Urve ibnu'z-Zubeyr haber verdi ki, ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Yemîn ederim ki, bir gün Rasû-lullah'ı hücremin kapısı üzerinde Ģu hâlde gördüm: HabeĢliler mescidde oyun oynuyor, Rasûlullah da ben onların oyunlarına bakabileyim diye, kendi ridâsı ile beni perdeliyordu.
ibn Sabit, Ensâr'ın Hazrec kulundandır, islâm'da da, Cahiliyyet'te de akranı arasında en ziyâde temayüz eden ünlü Ģâirlerdendir. Peygamber'in medhine ve kâfirlerin hicvine dâir kasideleri ve Ģiirleri meĢhurdur. Kendisi, babası, dedesi, dedesinin babası hep yüz yirmiĢer sene yaĢamıĢlardır. Hassan ibn Sabit altmıĢ yaĢında müslü-mân olmuĢ, yüz yirmi sene yaĢamıĢtır. Metindeki kıssanın sebebi, Buhârî'nin baĢka bir kitabında Ģöyle îzâh ediliyor: Umer mescide girmiĢ, bakmıĢ ki Hassan Ģiir inĢâd ediyor, Ona dik dik bakmıĢ. Hassan da: Bu mescidde senden daha hayırlısı hâzır olduğu hâlde ben Ģiir inĢâd ederdim, demiĢ. Sonra Ebû Hureyre'ye dönüp: Allah aĢkına söyle.... diyerek, metindeki hadîsi söylemiĢtir. Bu kıssa ile Buhârî, mescidde Ģiir inĢadının halâl ve harâmhğı mes'elesini ortaya koymak iĢlemiĢtir.
580
Ġbrâhîm ibnu'I-Munzir bîr ziyâde yapıp Ģöyle dedi: Bize Ġbnu Vehb tahdîs etti. Bana Yûnus, îbn ġihâb'dan; o da Urve'den; o da ÂiĢe'den tahdîs etti. ÂiĢe: Ben Peygamber'i Ģu hâlde gördüm: HabeĢliler kendi kısa mizraklanyle oynuyorlardı, demiĢtir 763[204]
70- Mesciddeki Minber Üzerinde Alım ve Satım İşinin Zikredilmesi Babı 764[205]
101-....... Bize Sufyân (ibn Uyeyne), Yahya (ibn Saîd)'dan; o da Amre (bintu Abdirrahmân)'den; o da ÂiĢe'den tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Berîre hürriyetini satın alma yazıĢması hakkında, yardımını istemek için ÂiĢe'ye geldi. ÂiĢe: Eğer istersen üzerindeki borcun-kalanını sahihlerine
763[204] Harbelerle, yânî kısa mızraklarla oyun, âdî bir oyun değildir. Bizim kılıç kalkan oyunu, cirit oyunu gibi düĢmana karĢı silâh kullanmakta idman peyda etmek için oynanır. DüĢmana karĢı hazırlık sayıldığı için mubah olmuĢ, hattâ mescidde bile oynanması tecviz buyurulmuĢtur. Bu hadîs, ileride yine gelecektir. 764[205] Mesciddeki minber üzerinde alım satımın vâki' olduğu değil, baĢka yerde vâki' olan alım satım iĢinin mesciddeki minber üzerinde zikredilip haber verildiği anlatılmak isteniyor.
581
veririm, velîlik hakkı bana âid olur, dedi 765[206] Berîre'nin sâhibleri ÂiĢe'ye: Ġstersen Berîre'ye, üzerindeki borcunun kalanını verirsin, dediler. Râvî Sufyân ibn Uyeyne bir defa da -bu "Sen Berîre'ye verirsin" ifâdesi yerine- istersen Berîre'yi azâd edersin, velîlik hakkı da bize âid olur dediler, Ģeklinde söyledi. Rasûlullah gelince ÂiĢe bu mes'eleyi kendisine hatırlattı. Bunun üzerine Peygamber (S): "Sen Berî-re'yi satın al, sonra azâd et. Velilik hakkı muhakkak surette azâd eden kimseye âidclir" buyurdu. Sonra Rasûiullah, minber üzerinde kalktı. (Sufyân ibn Uyeyne bir kerre de -kalktı yerine- Rasûiullah (S) minber üzerine yükseldi, dedi.) Ve Ģöyle buyurdu: "Bir takım kimselere ne oluyor ki, onlar Allah'ın Kitâbı'nda bulunmayan bir takım Ģartları Ģart koĢuyorlar? Her kim Allah'ın Kitâbı'nda bulunmayan (ve ona muhalif olan) bir Ģartı Ģart kılarsa, o Ģartın kendi lehine bir faydası yoktur; öyle yüz Ģart koĢsa da".
765[206] el-Velâ, kiĢinin mâlik bulunduğu bir Ģahsı azâd etmesi sebebiyle, azâd eden ile azâd edilen kimse arasında devam eden hükmî yakınlıktır ki, bu yakınlık sebebiyle azâd eden, azâd edilenin mirasına hakk kazanır
582
Ve Alî ibnu'l-Medmî Ģöyle dedi: Yahya ibn Saîd el-Kattân ile Ab-dulvahhâb, Yahya ibn Saîd elEnsârî'den; o da Amre'den diye söylediler. Ca'fer ibn Avf ise: Yahya ibn Saîd el-Ensârî'den, o Ģöyle dedi: Ben Amre'den iĢittim, O, Ģöyle dedi: Ben ÂiĢe'den iĢittim... dedi. Ve bu hadîsi Mâlik: Yahya'dan; o da Amre'den; Berîre (geldi).... Ģeklinde rivayet etti, fakat bunda "Peygamber minbere yükseldi" sözünü zikretmedi 766[207]
71- Mescidde Borçlu Kimseden Borcunu Ödemesini İstemek ve Borcu İstemek İçin Borçkuya Yapışmak Babı 767[208]
766[207] Buhârî hadîsin sonunda, hadîsin birkaç tarîkini verip, bunlardaki küçük farklara iĢaret etti. Bir de Ca'fer ibn Avn tarîkinde Yahya, Amre ve ÂiĢe'nĠn birbirlerinden iĢitmelerinin tasrîh edildiğini gösterdi. Buhârî, içinde minber zikredilmesi sebebiyle bâb ismine uymasından dolayı, burada Sufyân'ın rivayet ettiği metni almıĢtır 767[208] et-Tekaadî, Tefâul vezninde, bir kimse alacaklısından hakkını kabz eylemek ma'-nâsınadır.. Lâkin ana kaynaklarda da tekaadî, borcun ödenmesini islemek ma'-nasınadir. et-Muiâz.eme, bir nesneden asla aynlmayıp onunla sabit ve daim olmak ma'nâsınadir.
583
102-.......Bize Yûnus (ibn Yezîd), Zuhrî'den; o da Ka'b ibn Mâlik'in oğlu Abdullah'tan; o da babası Ka'b'dan haber verdi, (o, Ģöyle demiĢtir): Ka'b ibn Mâlik (R), (Abdullah) ibn Ebî Hadred'den ondaki alacağını mescidde (hasmına yapıĢıp) istedi. Her ikisinin sesleri yükseldi. Nihayet evinde bulunan Rasûlullah, onların seslerini iĢitti. Ve onlara doğru çıktı, hücresinin perdesini açarak: "Yâ Ka'b!" diye nida etti. Ka'b: Lebbeyk Yâ Rasûlallah, deyince, Rasûlullah eliyle iĢaret vererek: "Alacağından Ģu kadarını yânîyansını bağıĢla" buyurdu. Ka'b, hemen: Vallahi bağıĢladım Yâ Rasûlallah, dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (S) Ġbn Ebî Hadred'e hitaben: "Kalk, borcunu öde" diye emretti 768[209] 768[209] Ka'b ibn Mâlik, Tebük gazvesinden geri-kahp, sonradan tevbeierinin kabul olunduğuna dâir bir âyet inen üç Ensârî'den biridir. O da Hassan ibn Sabit gibi meĢhur bir Ģâirdi. Ömrünün sonlarında gözleri kör olmuĢtur. Taberânî'nin rivayetine göre, bu alacak iki ûkıye yânî seksen dirhem imiĢ. Bu dirhemlerin altun mu, yoksa gümüĢ mü oldukları böylece mübhem rivayet ediliyor. "Eğer: Hadîsin bâb ismine uygunluğu nedir? dersen, Ģöyle cevâb veririm: Tekaadî, hadîste zahirdir. Mulâzemeye yânî borcunu istemek için borçluya yapıĢmaya gelince, bu, borcun ödenmesi istendiği vakit Ġbn Ebî Hadrcd'in hasmından ayrılmamasından istinbât edilmiĢtir. Yâhud da Buhârî buradaki mulâzeme ile
584
72- Mescidi Süpürmek. (Ötesine Berisine Düşmüş) Paçavraları. Çöpleri ve Ağaç Kırıntılarını Toplamak Babı
103-.......(EbûHureyre Ģöyle demiĢtir): Bir zencî adam, yâhud zencî kadın, mescidi süpürür idi. Vefat etti. Peygamber (S) onun hâlinden sordu. Öldü dediler. "Bana haber vermeli değil miydiniz? O adamın -yâhud: o kadının- kabrini bana gösteriniz" buyurdu. Müteakiben o adamın veya kadının kabrine vardı ve üzerine namaz kıldı769[210]
Kitâbu's-Sulh'da "kendisinin Abdullah ibn Ebî Hadred elEslemî'de bir mal alacağı vardı, bunun için ona yapıĢtı..." lâfzıyle rivayet ettiği hadîse .iĢaret etmiĢtir" (Kastallânî). 769[210] Hadîsteki zamirlerin müzekker ve müennes suretinde Ģekk ile söylenmesi, o zâ tın zencî bir. adam veya zeneî bir kadın olduğunun Ģübheli olarak rivayet edilmesinden dolayıdır. ġekksiz olarak rivayet edilen hadîslerde zamîr yalnız müennes söylenmiĢtir. Bu Ģekk gâlib Ġhtimâlle aradaki râvî olan Sabit ibn EĢlem el-Bunânî'dendir. Buhârî'nin iki bâb sonraki diğer rivayetinde bir zencî kadın olması ihtimâline, kuvvet verildiği gibi, Ġbn Huaeyme'nin Sahih 'inde"*bJ-îi/*i=Bir siyah kadın" denilmiĢ, hattâ Beyhakî, isminrn " ^~ r1 = Ümmü Mihcen" olduğunu tasrîh eylemiĢtir. Bu zencî kadını hakîr görüp, vefatını Peygamber'e haber vermeğe lüzum görmemiĢlerdi. Bu zencî kadının kazandığı fazilet ve ni'met, mescide olan bu
585
73- Şarab Ticaretinin Haram Kılınmasını Mescidde Zikredip Beyan Eylemek Babı
104-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: el-Bakara Sûresi'nden,ribâ hakkındaki (275-279.) âyetler nazil olduğu zaman Peygamber (S) mescide çıktı. Ve bu âyetleri insanlara karĢı okudu. Sonra Ģarâbın ticâretini (yânî alınmasını ve satılmasını) haram kıldı 770[211]
hizmeti mu-kaabelesindedir gibi anlaĢılıyor. Hakîketen bu gibi hizmetler ufak tefek görülse de, büyük ecri mûcibdir. Peygamber'in bizzat mescidi süpürdüğü de rivayet edilmiĢtir. 770[211] Ribânm harâmlığı en son tebliğ edilen Ģer'î hükümlerdendir, ġarâb ticâretinin tahrîmini Peygamber'in ribâ âyetleriyle birlikte teblîğ etmesinden Ģarâb harâmli-ğmın da o zamana kadar geri kalmıĢ olduğuna istidlal edilebilirse de, Ģarâbın harâmlığının çok evvel olduğu muhakkaktır. Ġhtimâl ki, evvelce Ģarâbın yalnız aynı, yânî içilmesi haram olmuĢtu da, alınıp satilmasındaki harâmhk bu vakte kadar geri kalmıĢtı, diyenler varsa da, bu te'vîl uzaktır. Zîrâ Ģarâbın aynı haram olunca, alıp satma suretiyle aynından menfâatlanmanm haram olmuĢ olduğu da Ģübhesizdir. ġârih Aynî'nin beyân ettiği üzere hamr'ın harâmlığının, bu vesîle ile ha-râmlığının te'kîdine ve hükmün yayılmasında mübalağa maksadına, yâhud ticâretinin haram kılındığı hakkındaki hüküm kendilerine ulaĢmamıĢ kimseler mecliste hâzır oldukları için Ġlâmının tekrarı ihtimâline binâen olması akla daha mülayim geliyor (Ahmed Nâim, Tecrîd Ter-, II, 321).
586
74- Mescide Mahsus Hizmetçiler Babı 771[212]
Ve Ġbn Abbâs: "Ġmrân'ın karısı: Rahb'im, karnımdakini azâdlı bir kul olarak sana adadım. Benden de bunu kabul et.." (aiû imrân: 35) âyetindeki "Muharraran" sözü, mescide tahsis edilmiĢ, ona hizmet edecek bir azâdlı demektir, demiĢtir 772[213]
105-....... Bize Hammâd, Sâbit'ten; o da Ebû Râfi'den; o da Ebû Hureyre'den tahdîs etti (o, Ģöyle demiĢtir): Bir kadın yâhud bir adam mescidi süpürür idi. Ebû Râfi': Ben Ebû Hureyre'nin "bir kadın" dediğini kuvvetle zannediyorum, demiĢtir. Sonra Ebû 771[212] Münâsib olan, bu babın "Mescidi süpürmek... bâbı'-'nın akabinde gelmesi idi. 772[213] Ġbn Abbâs'ın bu tefsirini Ġbn Ebî Hatim mevsûlen rivayet etmiĢtir. Buhârî bununla, mescide hizmet etmek suretiyle ta'zîm etmek, geçmiĢ ümmetlerde de meĢru' olduğuna iĢaret etmiĢtir. Görmez misin ki, Yüce Allah, Meryem'in annesi Hanne'den, onun gebe kaldığı zaman karnındakinin Allah için azâdlanmıĢ bir kul olmasını yânî Mescidi Aksâ'ya hizmet eder veonun üzerindehiçkimse için bir yol olmamasını adamıĢtır. ġayet mescidlerc hizmet etmek, Allah'a yaklaĢtıran iĢlerden olmasaydı, o bu adağı yapmazdı. ĠĢte bu nokia, bâb isminin delîli olan yerdir (Aynî ve Kastallân)
587
Hureyre (iki bâb önce) geçen hadîsi zikredip: Peygamber onun kabri üzerine namaz kıldı, demiĢtir.
75- Esirin Yahud Borçlunun Bağlanarak Mescidin İçinde Bulundurulması Babı
106-....... Bize Ravh ve Muhammed ibn Ca'fer, ġu'be'den; o da Muhammed ibn Ziyâd'dan; o da Ebû Hureyre'den haber verdi. Peygamber (S) Ģöyle demiĢtir: "Cinn (tâifesin)rfen bir ifrit dün gece namazımı kesmek için ansızın üzerime geldi. - Râvî: Yâhud, Peygamber bu tefeilete cümlesine benzer bir cümle söyledi, demiĢtir 773[214]. -Hemen Allah beni ona karĢı muktedir kıldı da, sabaha girdiğiniz zaman hepiniz ona bakasınız diye, mescidin direklerinden birine bağlamak istedim. Fakat kardeĢim Süleyman Peygamber'in: RabbVğfir H ve heblî mulken lâ yanbeğî liahadin min ba 'dîinneke ente 1-vahhâb O Ey Rabb'im, bana mağfiret et ve bana öyle bir mülk -saltanat-ver ki,
773[214] Yânî o ma'nâda bir kelime söyledi. Nitekim Buhârî'nin diğer rivayetinde (U^jU J* ^JSj) yerine (,> jü J, » ) gelmiĢtir ki, yine o ma'nâdadır.
588
o, benden baĢka hiçbir kimseye lâyık olmasın. ġübhesiz bütün murâdları ihsan eden Sen'sin Sen)(essâd:35) kavlini hatırladım"774[215]. Râvî Ravh: Rasûlullah o ifrîti köpek gibi kovdu, dedi 775[216]
76- Kafirin Müslüman Olduğu Zaman Yıkanması ve Yine Esirin Mescid İçinde Bağlanması Babı
Ve Kaadî ġureyh, borçlu kimsenin mescidin bir direğine bağlanmasını emrederdi 776[217]
774[215] Bundan Süleyman Peygamber'in ashabının,cinni görebileceklerine istidlal olu-* nur. Çünkü peygamberliğinin delillerinden olan cinnlerin ona inkıyâd etmeleri mu'cizesini ıyânen müĢâhade etmemiĢ olsalardı, hüccet kaaim olamayacaktı. Me-lâike ile cinni aslî suretlerinde ara sıra müĢahede etmek peygamberlere ve sûfî-lere mahsûs bîr keramettir. 775[216] Buhârî'nin Kitâbu'I-Enbiyâ'daki bir rivayetinde " \^\J_ '&-J = Onu köpek gibi kovdum" lâfzıyle gelmiĢtir. 776[217] Kaadî ġureyh'in bu haberinin tamâmını Ma'mer, Eyyûb'dan; o da Ġbn Sîrîn'-den olmak üzere mevsûlen rivayet etmiĢtir. Kaadî ġureyh Ġbnu'l-Hâris el-KĠndî en-Nahaî, Peygamber devrine yetiĢmiĢ, lâkin onunla buluĢamamıĢtır. Evvelâ Umer tarafından Kûfe'ye kaadî ta'yîn edilmiĢ, sonra Usmân, Alî ve Emevîler devrinde devamlı altmıĢ sene kaadîlik yapmıĢtır. Haccâc'ın valiliği zamanında kendi arzusu ile kaadîlıktan
589
107-....... Bize Saîd ibn Ebî Saîd tahdîs etti. O Ebû Hureyre'den Ģöyle dediğini iĢitmiĢtir: Peygamber (S) Necd cihetine bir süvârî müfrezesi gönderdi. Bu müfreze Benû Hanîfe kabilesinden Sümâme ibn Usâl denilen bir kiĢiyi esîr edip getirdiler 777[218] Ve onu mescidin direklerinden birisine bağladılar. Nihayet Peygamber Sümâme'nin yanma çıktı da: "Artık Sümâme'yi salıverin1" buyurdu 778[219] Sümâme bırakılınca, hemen mescidin yakınında bulunan bir
çekilmiĢtir. Aynî, onun 98 hicrî târihinde vefat ettiğini yazıyor. Hu/âsa'da 80 yılında öldüğü rivâ yet ediliyor. Vefatında 110 veya 120 yaĢında idi. Uzun ömürlülerdendir. Kaadî ġureyh, Ģübhesiz tabiî âlimlerinin en yükseklcrindcndir. ġöhreti Ġslâm hukuk târihinin birçok devirlerinin sermayesidir. Zekâsı, fetâncti hakkında pekçok nâ-direler nakledilir. Birçok hükümleri Âdâbu kazanın bir numûncsidir. 777[218] Ġbn Ġshâk: Sümâme'yi yakalayan bu müfrezenin kumandanı, Muhammed Ġbn Mesleme'dir. Peygamber onu otuz süvârî içinde, alımcı senenin muharrem ayının onuncu gecesinde... gönderdi, dedi. Ġbn Sa'd'da ise: Hicretten onbeĢinci ayın baĢında, onun Medine'den gaybubeti ondokuz gecedir. Muharrem'den bir gece kala geldi... tarzındadır (Aynî) 778[219] Hadîs burada kısaltılmıĢ olarak rivayet edilmiĢtir. Asıl metinde Peygamber'in onun yanına birkaç kere gidip geldiği ve nihayet salıvermelerini emrettiği vardır. Burada ancak bâb baĢlığına delîl olacak kısım verilmiĢtir. Bu hadîs ileride mufassal metniyle birkaç defa gelecektir
590
suya gitti ve yıkandı. Sonra mescide girdi ve: EĢhedu en lâ ilahe illellâh ve eĢhedu enne Muhammeden Rasûlullah dedi.
77- Mescidin İçinde Hastalar İçin ve Hastalardan Başkaları İçin Çadır Kurmak Babı
108-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Sa'd ibn Muâz Hanciak gününde pazu damarından yaralandı. Peygamber (S) ona yakından hasta ziyareti yapabilmek için mescidin içine (ona mahsûs) bir çadır kurdurdu. Mescidde Gifâr oğulları'ndan (bâzı kimselere âid) bir çadır daha vardı. ĠĢte bu Gıfârîler'i kendilerine doğru akıp gelen kandan baĢkası ürkütmedi. Kanı görünce onlar: Ey çadır ahâlîsi, sizin tarafınızdan bize doğru gelen bu kan nedir? dediler. Bir de baktılar ki, Sa'd'ın yarası kanayıp duruyor. ĠĢte Sa'd orada vefat etti 779[220]
779[220] Bu çadır Rukayye el-EnsârĠyye yâhud el-Eslemiyye'nin kurduğu çadır idi. Bu kadın orada yaralıları tedâvî eder ve bu hizmetinin ecrini de Allah'tan umardı (Aynî). Demek ki, bu kadın Ġslâm'da ilk kadın doktor ve ilk kadın hasta bakıcı oluyor. Peygamber hasta ziyareti kolay olsun ve tedavisi ile yakından ilgilensin diye Sa'd'ın, Rukayye kadının çadırına naklini
591
78- Bir İhtiyaç Sebebiyle Mescidi Deve Sokmak Babı
Ġbn Abbâs da: Peygamber (S) deve üzerinde tavaf etti, demiĢtir 780[221]
109-.......Ümmü Seleme (R) Ģöyle demiĢtir: (Hacc sırasında), hasta olduğumu Rasûlullah'a arzettim. Rasûlullah (S): "(Deveye) binerek insanların arkasından tavaf et" buyurdu. Ben (öylece) tavaf ettim781[222] Rasûlullah da Beyt'in yanında namaza durmuĢ Ve't-Tûri ve kitabin mestûrin sûresini
emrettikten sonra, sabah akĢam yanına gider ilgilenirdi. Bu suretle Sa'd için çadır kurdurmaktan murâd, kendisine bir çadır tahsîs ettirmekten ibaret olmuĢ oluyor. Gıfâr oğullan, Ebû Zerr'in kabîlesidir. Mesciddeki ikinci çadırın sahibi, Rukayye'nin kocası idi derler 780[221] Buhârî Ġbn Abbâs'ın bu hadîsini Kitâbu'l-Hacc'da mevsûlen rivayet etmiĢtir. 781[222] Bundan, Özürlü kimsenin binerek tavafının cevazı sabit oluyor. Bundan eti yenen hayvanların mescide girmesini mutlak olarak tecviz ma'nâsı çıkaranlar vardır. Zîrâ bu gibi hayvanların sidikleri bunlara göre temiz sayılır. Temiz saymayanlar, bu devenin yürürken kirletmemeye ta'lîmli olması ihtimâlini öne sürerler. Rasûlullah'm da bir defa binerek tavaf ettiği sabittir.
592
okuyordu 782[223]
79- Bab 783[224]
110-.......Katâde Ģöyle demiĢtir: Bize Enes (R) Ģöyle tahdîs etti: Peygamber'in sahâbîlerinden iki zât, karanlık bir gecede Peygamber'in yanından, önlerinde parıldayan çerâğa benzer iki Ģey olduğu hâlde çıktılar. O iki kiĢi birbirlerinden ayrıldıkları zaman, o çerâğlardan her biri biriyle beraber ayrıldı. Ve tâ ehlinin yanına gidinceye kadar (yolunu aydınlattı) 784[225]
782[223] Makaamu Ġbrâhîm, evvelleri Beyt'e bitiĢik denilecek derecede yakın Ġdi. Onu Umer, mescidin sahnma, Ģimdiki bulunduğu yere nakletti. Ümmü Seleme'nin tâ Beyt'in yanında kılındığını haber verdiği bu namaz, Ġbrahim'in makaamında kıldığı namazdır. 783[224] Eğer bâb lâfzından evvel yâhud sonra birĢey tak"dîr edilmezse, bâb sözü i'râb-lanmıĢ olmaz. Çünkü i'râb ancak bağlama ve terkîbden sonra olur. Sonra Bu-hârî'nin âdeti bâb lâfzını, isimden soyulmuĢ olarak zikrettiği zaman bu ondan sonra zikredilecek hadîsin, önceki bâbda zikredilen hadîslerle bir münâsebeti olacağına delâlet eder... (Aynî). 784[225] Bu iki sahâbînin biri Evsîler'den Abdâd ibn BiĢr, diğeri Useyd ibn Hudayr yâhud Üvey m ibn Sâide et-EĢhelî'dir. Bu hâl, Peygamber için mu'cize, o iki sahâ-bî için keramettir.
593
80- Mescide Çıkacak Küçük Kafi ve Gelip Geçme Yeri Babı 785[226]
111-.......Ebû Saîd Hudrî (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S-son hastalığında) hutbe yaptı da: "Allah bir kulu, dünyâ ile kendi yanında olan Ģeyler arasında muhayyer bıraktı. O kul da Allah yanındakileri seçti "dedi. (Bu söz üzerine) Ebû Bekr ağladı. Ben kendi kendime: Allah'ın bir kulu dünyâ ile kendi yanında olan Ģey arasında muhayyer bulunmasında, onun da Allah yanındakileri tercîh etmesinde ne var ki bu Ģeyh (böyle) ağlıyor? dedim. Meğer o muhayyer kılman kul, Rasûlullah'ın kendisi imiĢ. Ebû Bekr de (bunu) hepimizden daha bilici imiĢ. Rasûlullah: "YâEbâ Bekr, ağlama. ArkadaĢlığı hususunda ve malı hususunda
Buhârî bu hadîsi Nübüvvet Alâmetleri Kitâbı'nda ve Ensâr'ın Menkabeleri Kitâbı'ndaUseydibnHudayr ileAbbâd ibnBiĢr'in menkabesi olarak tahrîc etmiĢtir. 785[226] el-Havha, hâ'nm fethi ve vâv'm sükûnu ile odanın duvarında olan bacaya denir ki, ondan odaya ıĢık girer. Ve iki hâne aralığında biri birine geçecek küçük kapı tarzında deliğe denir, üzerinde tahta kapısı olmayıp açık olur, komĢu deliği ta'bîr olunur... (Kaamûs Ter.).
594
insanların bana en çok vergisi olan Ebû Bekr'dir786[227] Ümmetimden bir halîl edinecek olsa idim muhakkak Ebû Bekr'i edinirdim. Lâkin Ġslâm kardeĢliği (yânı Ġslâm yüzünden hâsıl olan kardeĢlik) ve Ġslâm sevgisi (Ģahsî dostluktan daha faziletlidir). Mescide çıkacak hiçbir husûsî kapı kalmasın, muhakkak kapatılsın. Bundan Ebû Bekr'in kapısı müstesna" buyurdu.
112-.......Ġbn Abbâs (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S), vefatı ile neticelenen hastalığı sırasında baĢını bir bez ile bağlamıĢ olduğu hâlde mescide çıktı ve minber üzerine oturdu. Akabinde Allah'a hamd ve sena etti. Sonra Ģöyle buyurdu: "ġu muhakkak ki, insanlar içinde nefsi ve malı i'tibâriyle benim üzerimde, Ebû Kuhâfe'nin oğlu Ebû Bekr'den çok menn ve atası olan 'hiçbir kimse yoktur. Ġnsanlardan bir hatıl edinecek olaydım, muhakkak Ebû 786[227] TercemedekĠ vergi lâfzı, atâ ma'nâsına olan " J" = Menn"Ġn mukaabilidir. Menn'in Arabca'da iki ma'nâsı vardır: Biri cûd ve atâ ve ivazsız bahĢiĢtir. Buraya yakıĢan bu ma'nâdır. Diğeri insanın, birine olan iyiliklerini saymasidır ki, kötülenmiĢ bir huydur. Türkçe'de buna baĢa kakmak ta'bîr olunur. Hadîs metninde ismi tafdîl sigâsıyle gelen "emenn = *ji " lâfzını birinci ma'nâya hami eylemek zarurîdir
595
Bekr'i kendime bir halîl edinirdim. Lâkin Ġslâm yüzünden olan hullet (yânı derin dostluk) daha faziletlidir. 787[228] Ebû Bekr'in küçük kapısından baĢka mescide açılan kapıların hepsini benim tarafımdan kapatınız" 788[229]
787[228] Hullet, dostluk demektir. Meveddet ve mahabbet de o ma'nâda ise de, hullette halîi'den baĢka hiçbir kimseye ve hiçbir Ģeye mahabbete yer bırakmayacak derecede mahabbeiin Ġstilâsı altında bulunmak gibi bir ihtisas ma'nâsı vardır. Hullet, ortaklık kabul etmeyen bir nevi' mahabbettir ki, Peygamber bunu Rabb'ına tahsis etmiĢtir. Gerçi bu nevi' mahabbet bütün peygamberlerde vardır. Fakat Halîlullah lakaabi Ebu'l-Enbiyâ ile Hâtemu'l-Enbiyâ'ya hâsstır 788[229] Peygamber'in mescidi Mü'minlerin Annelerinden her birine tahsis edilen hücreler ve büyük muhacirlerin evleri ile çevrili idi. Bunların her birinden mescide kolayca girebilmek için oraya açılır küçük birer kapı vardı. ĠĢle Ebû Bekr'in kapısından baĢka kapatılmaları emredilen kapılar, bu husûsî küçük kapılar idi. Sahâbîler bu istisnayı -diğer iĢaretlere ilâveten- onun halîfe olmasına bir ĠĢaret saymıĢlardır. "Eğer siz ona yardım etmezseniz, kâfirler onu çıkardığı zaman bizzat Allah ona yardım etmiĢti. (Peygamber ancak) ikinin ikincisinden ibaretti. O zaman onlar mağaradaydılar. Peygamber o vakit arkadaĢına: Tasalanma, Allah hiçĢübheyok bizimle beraberdir, diyordu... " (ei-Tevbe: 40) âyetinde Ebû Bekrin hicret arkadaĢlığı ve dolayisıyle Peygamber'e olan derîn mahabbetine ĠĢaret edilmektedir
596
81- Ka'be İçin ve Diğer Mescidler İçin Kapılar ve Kilidler (Edinme) Babı 789[230] Ebû Abdillah Buharı der ki: Ve bana Abdullah ibnu Muhammed {el-Cu'fî) Ģöyle dedi: Bize Sufyân ibn Uyeyne, (Abdulmelik) ibn Cureyc'den tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Bana Ġbnu Ebî Muleyke: Yâ Abdelmelik, sen Ġbnu Abbâs'ın mescidlerini ve onların kapılarını bir göreydin... dedi 790[231]
113-.......Bize Hammâd, Eyyûb'dan; o da Nâfi'den; o da Ġbn Umer'den tahdîs etti (o, Ģöyle demiĢtir): Peygamber (S) -Mekke fethinde- Mekke'ye geldi. Usmân ibn Talha'yı çağırdı. O da (Ka'-be'ye âid)
789[230] el-Ğalak, miğlâk ma'nâsınadır ki, kapıyı kapayacak mandala ve sürgüye ve kilide denir... (Kaaınûs Ter.). 790[231] Bu Ģartın cevâbı hazfedĠImiĢtir. Muhkemlikleri ve nezâfetlerinden dolayı muhakkak bir güzellik görür idin, demektir. Bu "Lev"Ġn temenni için olması da muhtemildir ki, o takdirde böyle bir cezaya muhtâc olmaz. Bu kelâm, o mescidlerin bir takım kapıları ve olabilecek en güzel bir biçimde bir takım kilitleri olduğuna delâlet eder. Lâkin bunlar, Ġbn Ebî Muleyke'-nin, Ġbn Cureyc'e bu sözleri söylediği sırada harâb ve münderis olmuĢlardı (Aynî).
597
kapıyı açtı. Akabinde Peygamber ile beraber Bilâl, Usâme ibn Zeyd ve Usmân ibn Talha içeriye girdiler. Sonra kapı kilitlendi. Peygamber orada bir zaman kaldı. Sonra çıktılar. Ġbn Umer der ki: (Onların çıktıklarını görünce) hemen koĢtum. Bilâl'e sordum. Bilâl: Evet, içeride namaz kıldı, dedi. Neresinde? dedim. Bilâl: Ġki direğin arasında, dedi. Ġbn Umer der ki: Bilâl'e, Peygamber kaç rek'at kıldı? diye sormak aklıma gelmemiĢ.
82- Mescide Müşrikin Girmesi Babı
114-.......Bize Leys, Saîd ibn Ebî Saîd'den tahdîs etti. O Ebû Hureyre'yi Ģöyle derken dinlemiĢtir: Rasûhıllah (S) Necd tarafına bir süvârî müfrezesi gönderdi. Bu müfreze Benû Hanîfe kabilesinden Sümâme ibn Usâl denilen bir adamı esîr alıp getirdi. Onu mescidin direklerinden bir direğe bağladılar 791[232] 791[232] Bu hadîs (yedĠ,bâb) önce de geçmiĢti. Buhârî burada hadîsi maksada delâlet etmek üzere kısaca getirmiĢtir. Tamâmı Magâzî Kitâbı'nda gelecektir. MüĢrikin mescide girmesi hususunda birkaç .görüĢ vardır: Hanefîler bu hadîse dayanarak mutiak cevaza; Mâlikîler mutlak
598
83- Mescidde Sesi Yükseltmenin Hükmü Babı792[233]
115-....... Bana Yezîd ibn Husayfe, Sâib ibn Yezîd'den tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Ben mescidde
men'e; ġâfiîler, Mescidi Haram ile diğerleri arasında ayırıma gitmiĢlerdir. Hakkında âyet olduğu için Mescidi Harâm'a girmez, fakat kitabî için husûsî izin verilir denilmiĢtir. Babın'hadîsi bu görüĢü redd eder. Çünkü Sümâme Kitâb EhĠi'nden değildir (Ġbn Hacer). 792[233] Buhârî bâb ismiyle bu'konudaki Ġhtilâfa iĢaret etmiĢtir. Ġmâm Mâlik bunu mutlak olarak kerîh görmüĢtür. Ġster ilim hususunda olsun, ister baĢka hususta olsun müsavidir. BaĢkaları dînî bîr maksad veya dünyevî bir menfâat olan ile, bir fâide bulunmayan ses yükseltme arasını ayırmıĢlardır. Buhârî bu bâbda, men'e delâlet eden Umer hadîsini ve men'e delâlet etmeyen Ka'b hadîsini men'in fâidesiz yükseltmelerde; men' etmemenin de ses yükseltmeye zaruret bulunan yerlerde olacağını iĢaret olarak sevk etmiĢtir. Birinci hadîs içinde Umer'in "Bu Ģehirli olaydınız Rasûlullah'ın mescidinde ses yükselttiğinizden dolayı muhakkak canınızı acıtırdım" sözü bulunduğu için, Buhâ-rî'nin Ģartına göre merfû'dur. Ġkinci hadîs bundan (yedi bâb) önce de geçmiĢti (Ġbn Hacer). "Mescidlerde ses yükseltmek mekruhtur. Bunun muttaki olan kimseden j' olması yakıĢmaz. Bâbdaki birinci hadîs zahire göre mevkuf hadîstir. Buhârî indinde bu gibi hadîs, merfû' hükmündedir. Çünkü içinde Rasûluliah'ın mescidi zikr olunmuĢtur. Müslim ise 300'e yakın olan bu gibi hadîslerde Buhârî'ye muhalefet etmiĢ ve bu hadîslerin merfûîuğuna hükmetmiĢtir" (Sâh Veliv-yullah).
599
dikeliyordum. Bir kimse bana bir çakıl taĢı attı. Baktım ki, o Umer ibn Hattâb'dır. Umer bana hitaben: Git Ģu iki kiĢiyi bana getir, dedi. Ben gidip o iki Ģahsı Umer'e getirdim. Umer onlara: Sizler kimsiniz? yâhud: Sizler neredensiniz? diye sordu. Onlar: Biz Tâif ahâlîsindeniz, dediler. Umer: ġayet siz bu Ģehir halkından olaydınız muhakkak canınızı acıtırdım. Sizler Rasûlullah'ın mescidi içinde seslerinizi yükseltiyorsunuz, dedi.
116-.......Ġbn ġihâb Ģöyle demiĢtir: Bana Ka'b ibn Mâlik'in oğlu Abdullah tahdîs etti. Ona da babası Ka'b ibn Mâlik haber vermiĢtir: Ka'b ibn Mâlik, (Abdullah) ibnu Ebî Hadred'den üzerindeki alacağını mescidde ödemesini istemiĢ. Her ikisinin seslen, evinde bulunan Rasûlullah iĢitecek derecede yükselmiĢ. Rasûlullah onlara doğru çıkıp, hücresinin perdesini açarak: "Yâ Ka'b ibn Mâlik!"-diye nida etmiĢ. Ka'b: Lebbeyk yâ Rasûlallah, deyince, Rasûlullah eliyle iĢaret ederek: "Alacağından yarısını indir, bağıĢla" buyurmuĢ. Ka'b: Yâ Rasûlallah öyle yaptım, demiĢ. Rasûlullah da, Ġbnu Ebî Hadred'e:
600
"Kalk, o kalanı öde" buyurmuĢtur.
84- Mescidde (İlim İçin) Halkalar (Teşkil Etmek) ve Oturmak Babı
117-.......Ġbn Umer (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) minberde iken bir kimse: Gece namazı hakkında ne buyurursun? diye sordu. Peygamber: "ĠkiĢer ikiĢerdir. Sabah vaktinden endîĢe ettiği zaman bir rek'at kılar ki, bu tek rek'at kılmıĢ olduklarını tekleĢtirir" buyurdu. Ġbn Umer: Geceleyin namazınızın sonunu tek yapınız. Çünkü Peygamber (S) bunu emretmiĢtir, der idi.
118-....... Ġbn Umer (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) hutbe yaparken bir kimse geldi de, gece namazı nasıldır? diye sordu. Peygamber: "ĠkiĢer ikiĢerdir. Sabahtan endîĢe ettiğin zaman kılmıĢ olduğun rek'atlan senin için tekleĢiirecek olan bir tek rek'at
601
kılıp vitr yap" buyurdu 793[234] el-Velîd ibn Kesîr Ģöyle dedi: Bana Abdullah'ın oğlu Ubeydul-lah tahdîs etti ki, onlara da Ġbn Umer Ģöyle tahdîsetmiĢtir: Peygamber mescid içinde iken bir kimse Peygamber'e nida etti... 794[235]
119-.......Akîl ibn EbîTâlib'in himayesinde olan Ebû Murre, Ebû Vâkıd el-Leysî'den haber vermiĢtir. O Ģöyle demiĢtir: Rasûlul-Iah (S) mescidde iken karĢıdan üç kiĢi geldi. Ġkisi Rasûlullah'a doğru yöneldi, birisi de gitti. O ikiden birisi halkada bir aralık gördü de oracıkta oturdu. Diğeri ise halkadakilerin arkasında oturdu. Diğer üçüncü kimse ise arkasına dönüp gitti.
793[234] Bâb baĢlığı iie onu ta'kîb eden iki hadîsin münâsebetini Muhelleb Ģöyle beliriti: Buhârî,Peygamber mescid içinde hutbe yaparken insanların onun etrafında oturuĢlarım, âlimin etrafında halka Ģeklinde oturmalarına benzetti. Çünkü zahir olan, Peygamber mescid içinde ve minber üzerinde bulunduğu zaman muhakkak yanında halka olanlar gibi gözlerini ona dikmiĢ bir topluluk bulunurdu. Diğerleri de Ģöyle dedi: Ġbn Umer'in hadîsi, baĢlığın iki rüknünden biriyle ilgilidir; o da oturmadır. Ebû Vâkıd hadîsi ise, baĢlığın diğer rüknüyle Ġlgilidir; o da halka olmaktır (îbn Hacer). 794[235] Bu ta'lîki Müslim, Ebû Usâme'den; o da el-Velîd'den diye, mevsûlen rivayet etmiĢtir ki, bu da Nâfi'nin Ġbn Umer'den rivayet ettiği hadîsin ma'nâsındadır.
602
Rasûlullah (meĢgul olduğu sözden) ayrılınca Ģöyle buyurdu: "Sizlere bu üç kiĢinin hâlini haber vereyim mi? Onların biri Allah'a sığındı, Allah da onu barındırdı. Diğeri (sıkıntı vermekten) utandı, Allah da ondan haya etti. Ötekisi ise (bu meclisten) yüz çevirdi, Allah da ondan yüz çevirdi 795[236]
85- Mescid İçinde Sırt Üstü Yatmak ve Ayak Uzatmak Babı
120- Bize Abdullah ibn Mesleme, Mâlik'ten; o da îbn ġihâb'-dan; o da Abbâd ibn Temîm'den;o da amucasından tahdîs etti. Amu-cası Abdullah ibn Zeyd, Rasûlullah'ı mescidin içinde sırt üstü yatıp, bir ayağını diğeri üzerine koymuĢ olarak görmüĢtür 796[237]
795[236] Bu hadîste ilim ve zikir için halka teĢkîl etmenin cevazı hükmü vardır. Bu hüküm hadîs için konulan baĢlıkta zahirdir. Bu hadîs Kitâbu'l-ÎIın'de "Meclisten ulaĢtığı yere oturan kimse bâbı"nda geçmiĢti. 796[237] Buhârî bu hadîsi Libâs ve Ġsti'zân Kitâblarf nda da tahrîc etmiĢtir. Buhârî'nin bunu ta'kîben sevk ettiği rivayet ile, ġârih Aynî'nin zikr ettiği diğer rivayetlerden Ebû Bekr, Umer, Usmân, Ġbn Umer, Ġbn Mes'ûd ve Enes'in de mescidde bu vaziyette görüldükleri sabit oluyor. Rivayet edilen bu Peygamber fiili i!e
603
Ve yine îbn ġihâb'dan; o da Saîd ibnu'lMüseyyeb'den, o: Umer ile Usmân da bunu yaparlardı, demiĢtir.
86- İnsanlara Zarar Gelmeksizin Yolda Mescid Yapılır Babı
el-Hasen el-Basrî, Eyyûb es-Sahtıyânî ve Mâlik ibn Enes insanlara zarar gelmeyecek Ģekilde yolda mescid kurmanın cevazına kaail olmuĢlardır.
121-.......Peygamber'in zevcesi ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Babamla anamın Ġslâm Dîni ile mütedeyyin olmayarak yaĢadıklarını hiç hatırlamadım. O
sahabe fiili, bunun caiz olduğuna delâlet edici ise de, Câbir ibn Ab-dillah'tan rivayet edilen bir hadîste nehiy buyurulmuĢtur. Bâzıları bu nehyin mensûhiyetinc kaail olmak istemiĢlerse de, delîle mukaarin olmayan nesh da'-vâsı makbul olmayacağından, nehyi avret yerinin açılması korkusu olduğu zamana kasr edip, diğer hallerde bu fiilin mutlak cevazına hükmetmiĢlerdir. Büsbütün caiz olmadığına kaail olanlar da vardır..... Hulasaten ( ^Ûvl = Yüzü koyu yatmak)tan baĢka istirahat vaziyetlerinin hepsi caizdir. Ġnbitâh, yânî yüzü koyun yatmak ise nehyedilmiĢtir ve hakkında: " Jiiîıâı 14'^;" üij» ı^jı - O, Allah Teâla'nm hiç sevmediği bir yatıĢtır" buyurulmuĢtur.
604
zamanlarda bir günümüz geçmezdi ki, o günün iki ucunda sabah ve akĢam vakitlerinde Rasûluliah (S) bize gelmemiĢ olsun.. Bir zaman sonra Ebû Bekr'e bir re'y hâsıl oldu da, evinin avlusunda bir mescid yaptı. Burada namaz kılmağa, Kur'ân okumağa baĢladı. MüĢrik kadınları ve çocukları, onun yanında duruyor, onun ibâdet ve kıraatine taaccüb ediyor ve ona bakıyorlardı. Ebû Bekr, ince yürekli, çok ağlar bir kimse idi. Kur'ân okuduğu vakit göz yaĢlarını tutamazdı. Ebû Bekr'in bu hâli KureyĢ müĢriklerinin ileri gelenlerini korkuttu 797[238]
797[238] Hadîsle bâb baĢlığının mutabakat ciheti, Peygamber'in Ebû Bekr'in mescid bina etmesine muttali' olup, onu bu iĢte ikrar eylemesidir (ÎrĢâdu's-Sârî). el-Mâzerî Ģöyle dedi: ġahsın, kendi mülkünde mescid bina etmesi icmâ' ile caizdir; mülkünün dıĢında Ġse icmâ' Ġle mumtenî'dir. Umûmun faydalanacağı mubah sahalarda Ġse, kimseye zarar verilmemek Ģartı ile caizdir. Lâkin bâzısı muhalefet ederek bunu men' etti ve Ģöyle muhakeme yürüttü: Çünkü yolların mubah sahaları insanların faydalanılması için konulmuĢtur. Mescid bina edildiği zaman, bâzılarının faydalanması men' olunur. ĠĢte Buhârî böyie düĢünenleri redd etmek istedi ve Ebû Bekr'in kıssası ile istidlal eyledi (Fethu'lBârî). Buhârî bu hadîsi, buradan baĢka Hicret, tcâre, Kefâle ve Edeb kitâblarm-da kısaltılmıĢ ve uzatılmıĢ olarak tahrîc etmiĢtir. Hadîsin bir kısmını Gazvetu'r-Recî'de de sevk eylemiĢtir (Umdetu'l-Kaari).
605
87- Çarşı-Pazar Mescidinde Namaz Kılmak Babı 798[239]
Ġbn Avn, kapısı üzerine kapatılan bir evdeki mescid içinde namaz kılmıĢtır 799[240]
122-.......Bize Ebû Muâviye, el-A'meĢ'ten; o da Ebû Salih'ten; o da Ebû Hureyre'den tahdîs etti. Peygamber (S)
798[239] 206 Bu bâb baĢlığının konma sebebi: ÇarĢılar arazî parçalarının en Ģerrlisi, mescidler yer parçalarının en hayır/ısıdır" Ģeklinde gelen hadîse iĢarettir. Bu hadîsi Bezzâr ve diğerleri tahrîc etmiĢtir, fakat isnadı sahîh değildir... Bir de denildi ki, bâb baĢlığındaki mescidlerle murâd, namaz kılınan yerlerdir, namaz için yapılmıĢ binalar değildir. Sanki "çarĢı yerlerinde namaz babı" demiĢ gibidir. 799[240] Bütün asıllarda böyledir, tbn Munîr bunda harf yanlıĢlığı olduğunu ileri sürüp Ģöyle demiĢtir: Bu bâb isminin uygunluk ciheti, çarĢıda namaz kılmamıĢ olma-sıyle birlikte, ibn Umer hadîsinedir. Musannif, bir hayâl edicinin, kapatılmıĢ olmasından dolayı orada namazı men' etmeyi hayâl etmemesi için, çarĢı içinde mescid bina etmenin cevazını beyân etmek ĠstemiĢtir. Çünkü Ġbn Umer'in na^ mazı, üzerlerine kapatılan bir ev içinde idi. Bu kapatma mescid edinilmesini men' etmemiĢtir (Fethu't-Bârî). Buhârî bu hadîsi "Cemâatle namazın fazileti bâbı"nda da tahrîc etmiĢtir.
606
Ģöyle buyurmuĢtur: '"Ġnsanın cemâatle kıldığı namaz, evinde ve çarĢı, pazarda (yalnız) kıldığı namazdan yirmi beĢ derece ziyâde olur. Çünkü sizlerden biri abdeste niyet edip, abdesti tamâm aldığı ve namazdan baĢka bir kasdı olmaksızın mescide gittiği zaman, tâ mescide girinceye kadar hiçbir adım atmaz ki Allah Taâlâ, o adımından dolayı onu bir derece daha yükseltmesin, ve bir günâhını eksiltmesin. Mescide girince de, mescid onu alıkoydukça (yânı orada kaldıkça) hep namazda (gibi) olur. Ve namaz kıldığı yerden ayrılmadığı ve kendisinden hades vâki' olmadığı müddetçe (yanındaki) melekler: Yâ Allah, ona mağfiret et, yâ Allah, ona merhamet eyle, diye ona duâ ve istiğfar ederler".
88- Mescid İçinde ve Dışında Parmakları Birbirine Geçirip Kiltlemek Babı
123- Bize Hâmid ibn Umer (233), BiĢr (189)'den tahdîs etti. O Ģöyle dedi: Bize Âsim tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Vâkid babasından; o da Ġbn Umer'den
607
yâhud Ġbn Amr'dan tahdîs eni. O: Peygamber (S) parmaklarını birbirine geçirip kilitledi, demiĢtir. Buhârî dedi ki: Ve Âsim ibn Alî (221) Ģöyle dedi: Bize Âsim ibn Muhammed tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben bu hadîsi babam Muham-med ibn Zeyd'den iĢittim, fakat ben bunu hafızamda iyi tutamadım, akabinde kardeĢim Vâkıd, babasından olmak üzere bu hadîsi benim için doğrulttu ve Ģöyle dedi: Ben babamdan iĢittim, o Ģöyle diyordu: Abdullah ibn Amr Ģöyle dedi: Rasûlullah (S): "Yâ Abdellah ibn Amr! Ġnsanların iĢe yaramaz olan kıymetsizleri içinde kaldığın zaman bu hâlin nasıl olur ki?" buyurdu 800[241]
800[241] Bu hadîsin lâfzı, Humeydî'nin el-Cem' Beyne'sSahî/ıayıi''ında Ģöyledir: "Peygamber (S) parmaklarım birbirine geçirdi de: Yâ Abdellah, insanların iĢe yaramaz değersizleri içinde kaldığın zaman sen nasıl olursun? Onların ahid-leri ve emânetleri birbirine karıĢmıĢ, ihtilâf el misler ve Ģöyle olmuĢlardır, buyurdu ve parmaklarını birbirine geçirdi. Abdullah: Yâ Rasûlallah, nasıl yapayım? dedi. Rasüiullah: Tanıdığım alır, tanımadığım bırakırsın; hususiyetin olanları kabul edersin, onları avammlanyle baĢbaĢa bırakırsın buyurdu." Bu hadîs, Buhârî rivayetlerinin çoğunda düĢmüĢtür. Bunu Ġsmâîlî de, Ebû Nuaym da Mustahrac'lannda zikretmemiĢlerdir. Bu ancak elBirzâlî'nin aĠyaz-masında bulunmuĢtur.
608
124-....... Ebû Mûsâ(R)'dan (Ģöyle demiĢtir): Peygamber (S): "Mü'min ile mü'min (birbirine karĢı) duvar gibidir, birbirini sımsıkı tutarlar" buyurdu da bunu söylerken parmaklarını birbirine geçirip sımsıkı kilitledi. 801[242]
125-.......Bize Ġbnu Avn, Ġbn Sîrîn'den haber verdi. Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) bize öğlen veya ikindi namazlarından birini kıldırdı. Ġbn ġîrîn: Ebû Hureyre bu namazın ismini söyledi, fakat ben unuttum, dedi.- Râvî der ki: Rasûlullah bize iki rek'at kıldırdıktan sonra selâm verdi. Ondan sonra mescidin içinde yana uzatılmıĢ bir tahta parçasına doğru kalktı ve oraya öfkeli gibi dayandı. Ve sağ elini sol elinin arkası üstüne koyduktan sonra parmaklarını
Hadîsin bâb baĢlığına uygunluğu, cüzlerinden birinde hâsıl olmuĢtur. Buhârî hadîsin, bâb isminin bir kısmına delâlet etmesiyle yetinmiĢtir. Çünkü Ebû Hureyre hadîsi bâb isminin tamâmına delâlet etmiĢtir (Umdelu'l-Kaarî). 801[242] Buhârî bunu Edeb'de ve Mezâlim'de de ayr, ayrı yollardan tahrîc etti
609
birbirine geçirdi, sağ yanağını sol elinin ayasına yapıĢtırdı (ve o vaziyette baka durdu). Acele çıkmak isteyenler mescidin kapılarından çıktılar da (kendi kendilerine): Namaz kısaldı, dediler. Cemâatin içinde Ebû Bekr ve Umer de vardı. Bunlar Peygamber'e birĢey söylemekten çekindiler. Yine o cemâatin içinde kollan uzun olduğu için Zu'l-Yedeyn dedikleri bir zât vardı. O zât: Yâ Rasûlallah, unuttun mu? Yoksa namaz mı kısaldı? dedi. Rasûlullah: "Unutmadım da, namaz da kısalmadı" buyurduktan sonra: "Zu'l-Yedeyn'm dediği gibi mi?" diye sordu. Sahâbîlcr: Evet, dediler. Bunun üzerine hemen ileriye varıp namazdan eksik bıraktığını kıldırdı. Sonra selâm verdi. Sonra tekbîr alıp secdeye vardı. (Her vakitki) sucûdu kadar yâhud daha uzun müddet secdede kaldı. Sonra baĢını kaldırıp tekbîr aldı. Sonra tekbîr alıp (yine) secdeye gitti. Sonra (yine) baĢını kaldırıp tekbîr aldı. Ġbn Sî-rîn'e: Sonra selâm verdi mi? diye sordular. O da: Ġrnrân ibn Husayn'ın sonra selâm verdi dediği bana haber verildi, diye cevâb verir idi. 802[243]
802[243] Bûhârî bu hadîsi ayrı yoldan Sehv Bâbı'nda da tahrîc
610
89- Medine'ye Giden Yollar Üzerindeki Mescidler ve Peygamberin Namaz Kılmış Olduğu Mübarek Yerler Babı
126-.......Bize Mûsâ ibn Ukbe tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Abdullah'ın oğlu Sâlim'in yolda bir takım mekânlar araĢtırır, oralarda namaz kılar olduğunu gördüm. Ve yine Salim, babası Abdullah ibn Umer'in de bu mekânlarda namaz kılmayı i'tiyâd ettiğini gördüğünü ve Abdullah ibn Umer'in de Peygamber'i bu mekânlarda namaz kılarken görmüĢ olduğunu tahdîs ederdi. (Mûsâ ibn Ukbe tekrar Ģöyle dedi:) Ve bana Nâfi', Ġbn Umer'-den, onun bu mekânlarda namaz kılar olduğunu tahdîs etti. Ben Salim'e bu mekânları sordum, Salim, biri hâriç, bu mekânların hepsinde Nâfi'e uygun cevâb verdi. Nâfi' ile Salim sâdece ġerefu'r-Ravhâ'daki mescid hakkında ihtilâf ettiler.
etmiĢtir. Bu hadîsin bahisleri inĢallah Sehv Bâbı'nda gelecektir.
611
803[244]
127-.......Bize Mûsâibn Ukbetahdîs etti. Ona da Abdullah ibn Umer (R) Ģöyle haber vermiĢtir: Rasûlullah (S) umreye gittiği zamanlarda ve Veda Hacci'na çıktığı vakitte Zu'1-Huleyfe'de 804[245], (evvelce) Zu'I-Huleyfe'deki mescidin yerinde bulunan bir mugaylân ağacı altında (bineğinden inip) konaklardı. (Keza) güzergâhı o yola uğrayan bir 803[244] Râvîlcr, Abdullah ibn Umer'in oğlu Salim Ġle kölesi Nâfi'dir. Bunların her ikisinden de rivayet eden Mûsâ ibn Ukbe, evvelâ Salim ibn Abdillah'ın bu mekânlarda namaz kıldığını görüp böyle dediğini iĢittikten sonra, Nâfi'den de keyfiyeti tahkik etmiĢ ve Sâlim'in sözlerini hep Nâfi'nin sözlerine uygun bulmuĢ, yalnız ġercfu'r-Ravhâ tepesindeki mescid hakkında ihtilâf ettiklerini görmüĢtür. ġerefu'r-Ravhâ, Medîne'ye Ġki konak mesafede mübarek bir yerdir. Peygamber'in, buranın fazîleti hakkında iki hadîsini Ebû Hureyre rivayet etmiĢtir: " Nefsim elinde olan Allah'aye-mîn ederim ki, Meryem oğlu îsâ günün birinde Ravhâ caddesinde hacc yâhud umre niyetiyle bülend âvâz ile Lebbeyk Lebbeyk diye geçecektir". Burası cennet vadilerinden bir vâdîdir. Bu vâdîde benden evvel yetmiĢ peygamber namaz kılmıĢ ve Mûsâ ibn îmrân da îsrâîI oğulları 'ndan yetmiĢ bin kimse ile ya hacc, ya mu'temir yânı umreye niyet etmiĢ olarak buraya uğramıĢtır" (Umdetu 'lKaarî). 804[245] Zu'1-Huleyfe, Medînc ahâlîsinin mîkatıdır. Oradan .ihrama girip hacc ve umreye giderler. Medine'ye dört, Mekke'ye yüz doksan sekiz mil.mesafededir
612
gazadan, ya haccdan ya umreden döndüğünde Batn Vâdî'den -ki Vâdî'l-Akîk'tir 805[246] iner. Batn Vâdî'nin üstüne çıkınca da vâdînin ağzında ve doğu cihetindeki bathâya (yânı kumsal yere) konar, gecenin sonunda oracıkta sabah oluncaya kadar mola verirdi. (Gece istira-hatgâhı iĢte orası olup) ne taĢ mescidin yanında, ne de üzerinde (öteki) mescid binası olan kaya tepe idi. -(Abdullah ibn Umer'den rivayet eden râvî der ki:) Orada Abdullah ibn Umer'in namaz kıldığı yerde, içinde (müteaddid) kum yığınları olan bir halîc (yânı derin bir vâdî girintisi) vardı ki, Rasûlullah orada namaz kılarmıĢ. Seyller bathâda(ki kumları getire getire) hailedeki kum yığınlarını düzleyip, Abdullah ibn Umer'in namaz kıldığı o yeri belirsiz etti. Yine râvî der ki: Abdullah ibn Umer, Peygamber'in ġerefu'r-Ravhâ'daki mescidin berisine tesadüf eden küçük mescidin yanında namaz kıldığını söylerdi. Peygamber'in namaz kıldığı yeri Abdullah bilir ve: Tâ orada, mescidde namaza durduğun vakit
805[246] Vâdî'I-Akîk, Medine civarında hurmalıkları olan bir yerdir. Burada Sa'd ibn Ebî Vakkaas bir kasr yaptırmıĢ ve orada vefat etmiĢ, na'Ģı Medine'ye getirilmiĢti
613
sağına düĢer, derdi. Bahsettiği o mescid de, Mekke'ye doğru gittiğin vakit sağ tarafına gelir. Onunla büyük mescidin arası bir taĢ atımı, yâhud ona yakın bir mesafedir. Yine Abdullah, Munsarafu'r-Ravhâ'nın 806[247] yanındaki ırka (yâ-nî tepeciğe) 807[248] doğru namaz kılardı. Bu tepeciğin son tarafı, Mekke cihetine gittiğin vakit Munsaraf Ġle kendi arasındaki mescidin yakınında caddenin kenarına varır. Oracıkta bir mescid bina edilmiĢ ise de, Abdullah ibn Umer o mescidde namaz kılmazdı. Onu ya solunda, ya ardında bırakarak mescidin kıble cihetinde ırkın kendisine yönelerek namaz kılardı. Abdullah, Ravhâ'dan zevalden sonra çıktığında öğle namazını oraya gelinceye kadar kılmayıp, orada kılar; Mekke'den döndüğünde de oraya sabahtan bir saat evvel, yâhud seherin sonunda yolu düĢerse, orada tâ sabah namazını kılıncaya kadar geceleyip mola verirdi. Yine Abdullah, râvîye Ģöyle tahdîs etti:
806[247] Munsaraf, Mu'ccnuı'l-Bıılclân'a göre, Mekke ile Bcdr'in ortasında dörder bc-rîd yânî dört konak mesafededir. 807[248] Irku'z-Zubye denilen mevkî' olacak.
614
Peygamber Ruveyseyezı808[249] varmadan caddenin sağında ve altına gelen cihetinde Ruveyse menzilhânesinin iki millik azıcık berisinde bir tepeciğe kadar geniĢ ve düz bir yerde (bitmiĢ olan) koca bir ağacın altına konardı. Bu ağacın yukarısı kırılmıĢ, içi uyulmuĢtur. Özdeki sakı hâlâ durur. Dibinde birçok kum yığınları vardır. Yine Abdullah Ģöyle tahdîs etti: Giderken Arec'in arkasına düĢen yokuĢça bir seyl yatağının kenarında, caddenin sağında ve yolu gösteren kayaların (yâhud ağaçların) yanında ve o kayaların (yâhud ağaçların) arasında Peygamber geniĢçe bir tepeye doğru namaz kıldı. Namazgahın yanıbaĢında iki üç kabir mevcûddur ki, üstlerinde taĢ yığınları vardır. Abdullah öğle vakti güneĢin zevalden sonra Arec'den 809[250] kalkıp öğle namazını iĢte o namazgahta kılardı. Yine Abdullah tahdîs etti ki: Rasûlullah
808[249] Ruveyse, Medîne ile arasında on yedi fersah olan büyük bir köydür 809[250] Aree veya Arc, Ruveyse'den 13, 14 mü uzakta büyükçe bir köydür
615
caddenin solunda ve HerĢâ 810[251] dağının ilerisindeki iniĢte bulunan büyük ağaçların yanında konak ederdi. Bu iniĢ HerĢâ dağının kenarına bitiĢiktir. Cadde ile arasında bir ok atımı mesafe vardır. Abdullah iĢte bu ağaçların en uzun ve yola en yakın olanına doğru namaz kılardı. Yine Abdullah ibn Umer tahdîs etti ki: Peygamber Merru'z-Zuhrân'a 811[252] Medîne cihetinde en yakın olan yerdeki iniĢte konak ederdi. Safrâvât'tan 812[253] aĢağıya inerken yokuĢun dibindeki geniĢlikte ve Mekke'ye gidene göre caddenin sol tarafına Rasûlullah'ın konak yeri ile cadde arasında bir taĢ atımından ziyâde mesafe yoktu. Yine Abdullah ibn Umer Ģöyle tahdîs etti: Peygamber, Zû Tuvâ'da 813[254] konaklayıp, sabah oluncaya kadar orada geceler ve Mekke'ye gireceği sırada sabah namazını kılıp öyle girerdi. Rasûlullah'ın 810[251] Medîne ile ġâm yolcularının birleĢtikleri yerde, Cuhfe'ye yakın bir dağın ismidir 811[252] Merru'z-Zuhrân - MerrıTz-Zıhrân-, buna halkın avamını Batnu Mcrv derlermiĢ kî, Mekke'ye bir merhale mesafededir. 812[253] Safrâvât, Mekke ile Medîne arasında Merru'z-Zuhrân'a yakın bir yer ismidir 813[254] Mekke'ye yakın bir vâdî ismidir
616
oradaki musallası kayadan bir tepe üstündedir. Orada bina olunan mescidde değildir. Lâkin biraz aĢağıda taĢtan kocaman bir tepe üzerindedir. Yine Abdullah Ģöyle tahdîs etti: Peygamber (namaz kılarken) kendisi ile Ka'be cihetine gelen yüksek dağ arasındaki iki tepeyi karĢısına alırdı. -(Râvî der ki: Abdullah ibn Umer o iki tepeyi karĢısına almakla) o mahalde bina olunan mescidi, taĢ tepenin kenarındaki mescidin sol tarafına almıĢ olurdu. Peygamber'in namazgahı (taĢ tepe kenarındaki) bu mescidin alt baĢında, kara taĢ üstündedir. TaĢ tepe kenarındaki mescidden on arĢın yâhud ona yakın ayrılıp, seninle Ka'be arasına düĢen dağın o iki tepesini karĢına alarak namaz kılarsın. 814[255] 814[255] Bu terceme Ahmed Naîm merhumun Tecrîd Tercemesi (II, 356-361)'nden bâzı küçük tasarruflarla alınmıĢtır. Kendisinin de ifâde ettiği gibi, bu hadîsi Türkçe'ye nakletmek hakîkaten zordur. Hadîste ta'rîf edilen makaamiarm coğrafî mevkileri uzun seneler zarfında tekerrür eden cevvîlhâdiselerin te'sîriyle ekseriya -tâbiûn devrine yetiĢenlerin bile meçhulü kalacak veçhile- yok olmuĢtur. Bundan dolayıdır ki, sarihlerin buraya âid izahları pek yetersizdir. ġerhde geniĢ tafsilât verme yolunu tutan Aynî (855) bile, en müĢkil noktalarda sükûtu tercih ediyor. Bunun sebebi -Aynî'ye muasır olan diğer Ģârih Hafız Ġbn Hacer el-Askalânî (852)'nĠn dediği gibi- bu mübarek makaamlardan yainız Zu'1-Huleyfe ile Rav-hâ'dakĠ
617
mescidlerden maadasının daha o zamanlarda da ma'rûf olmamasıdır. Bunlardan evvelki sarihlerin zamanlarında da iĢin bu merkezde olduğuna Ģüb-he etmiyoruz. Çünkü sadra Ģifâ verecek bilgiler vereydiler, elbette bunlar da bize bildirmekte ihmâl göstermezlerdi. ġurası da dikkat çekicidir: Buharı bu hadîste Medîne yollan üzerindeki mes-cidleri zikrettiği hâlde, Medîne içinde Peygamber'in namaz kıldığı makaamları ve mescidler hakkındaki rivayetleri zikretmiyor. Zîrâ bunlara dâir kendisine ulaĢan hadîsler, kendi Ģartına uygun isnâdlarla gelmemiĢtir. ġârih Aynî, Medîne içinde ve civarında isnâdlarla yerleri subût bulmuĢ 48 kadar, Peygamber'e âid namazgahı senedleriyle sayıyor. Fakat onun hayâtta olduğu târihlerde bunlardan -Hafız Ġbn Hacer'in beyânına göre- sekizden mâadasının Ġzleri kaybolmuĢtur. Bu sekiz mübarek mescid de Ģunlardır: 1. Kubâ Mescidi; 2. Bunun doğusuna düĢen Fudayh Cj^») Mescidi; 3. Benû Kurayza Mescidi; 4. MeĢrubetu ÜTnnıi Ġbrahim (Benû Kurayza' Mescidi'nin kuzey indedir); 5. Benû Zafer Mescidi (Bakî'nin doğusunda olup Mescidu'IBağle demekle ma'rûftur); 6. Benû Muâviye Mescidi (Mescidu'l-îcâbe adiyle ma'rûftur); 7. Mescidu'1-Feth (Sel'ı nâmındaki dağa yakındır); 8. Mescidu'l-Kıbleteyn (Benû Selime yurdundadır - Fethu'lBâri). Ġbn Hacer'in bu yazdıkları üzerinden 500 küsur yıl dahageçmiĢtir...
618
(MUSALÜNİN SÜTRESİNE ÂİD BÂBLAR) 815[256]
90- Bab: İmamın Sütresi, Arkasındakilerin de Sütresidir
128-.......Bize Mâlik, Ġbn ġihâb'dan; o da Abdullah ibn Utbe'nin oğlu Ubeydullah'tan haber verdi ki, Abdullah ibn Abbâs (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) Minâ'da duvarsız olarak insanlara namaz kıldırdığı sırada, ben diĢi merkebe binerek karĢıdan geldim. Ben o zaman bulûğ yaĢma yaklaĢmıĢtım. Safflardan birinin önünden geçtim. Akabinde merkebden indim de otlasın diye merkebi salıverdim ve saffa girdim. Bana karĢı bu yaptığımı kimse ayıblamadı. 816[257]
815[256] Bâzı Buhârî nüshalarında bu ara baĢlık yoktur. Bu bâblarla geçen bâblar arasındaki münâsebet vechi Ģudur: Bunlardan önce geçen bâblar bütün vecihleriy-Ie mescidlerin hükümleri hakkındadır. Buradaki beĢ bâb ise mescidler hâricinde namaz kılanların hükümlerini beyân hakkındadır 816[257] Bu hadîsin baĢlığa delâleti "duvarsız olarak" sözünden çıkarılır. Çünkü bu lâfız orada bir sütre bulunduğuna iĢ'âr edicidir. Zîrâ "gayr" lâfzı Ġbarede dâima sıfat vâki' olur. Takdiri "iiâ Ģey'in gayri cidârin"dir. Bir de sahra namazlarında Peygamber'in dâima sütre kullandığı sabittir.
619
129.......Bize Ubeydullah (149), Nâfi'den; o da Ġbn Umer'den tahdîs etti kî, o Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) bayram günü (namaza) çıktığı zaman (hizmetçisine) bir harbe taĢımasını emrederdi. Harbe namazda karĢısına konulur, kendisi de ona doğru namaz kılar, insanlar da onun arkasında namaza dururlardı. Rasûlullah bunu seferde de yapardı. ĠĢte emîrlerin (bayram namazlarında) o harbeyi taĢıtmaları bundan ileri gelmiĢtir 817[258].
130-.......Bize ġu'be, Ebû Cuhayfe'nin oğlu Avn'dan tahdîs etti. O Ģöyle dedi: Ben babamdan iĢittim, Ģöyle dedi:
Bu hadîs ayniyle ve bu isnâdla Kitâbu'l-ilm'de "Küçüğün hadîs iĢitmesi ne zaman sahîh olur" babında da geçmiĢtir. 817[258] Duvarsız yerde namaz kılarken musallînin, kıble cihetine, insan geçmek ihtimâ li olursa namaz kıldığına alâmet olmak üzere bir sütre dikmesinin mendûb olduğunda ittifak vardır. Kimsenin geçmiyeceğine emniyet olunan yerde ise, Ġmâm Mâlik ile Ġmâm ġafiî'ye göre -bu husustaki hadîslerin çokluğundan dolayı- mu-sallî yine sütre dikmekle mükelleftir. Bununla beraber Urve, Atâ, Salim ibn Abdillah, Kaasım ibn Muhammed, ġa'bî, Hasen Basrî gibi büyük tabiîlerin sahrada sütresiz namaz kıldıkları rivayet ediliyor. Ġmâmın sütresi, cemâatin de sütresidir.
620
Peygamber (S), Bat-hâ'da önünde bir harbe dikilmiĢ olduğu hâlde öğle ile ikindi namazlarını ikiĢer rek'at kıldırdı. Ve namaz içinde iken önünden kadın da, eĢek de geçti 818[259].
91- Musalli İle Sütre Arasındaki Uzaklığın Ne Kadar Olması Lazımdır Babı 819[260]
131-.......Sehl ibn Sa'd (R) Ģöyle demiĢtir:
818[259] Âlimler cumhuru musallî ile sütresi arasından geçmenin harâmhğma kaail ol-muĢlarsa da geçen inĢân yâhud hayvan, namaz kılanın namazını bozmaz. Hüccetleri bundan önce geçen Ġbn Abbâs hadîsi ile Buhârî ve Müslim'in ÂiĢe'den rivayet ettikleri bu mealdeki hadîstir: "Rasûlullah namaz kılardı. Ben de onun karĢısında cenaze vaziyetinde aykırı yatardım" Bu son hadîs, bâzıları tarafından "hayızh olduğum hâlde" ziyadesiyle rivayet edilmiĢtir. Buhârî bu hadîsi uzun ve kısa olarak, Tahârct'te, insanların abdest alma suyundan artanı kullanmak babında, Namâz'da avret yerini örimc hadîsinde, kırmızı elbise içinde namaz kılma babında, keza burada iki yerde; Ezan Kiîâ-bı'nda; Peygamber'in sıfatında iki yerde; Libâs Kitâbı'nda iki yerde lahrîc etmiĢtir. 819[260] Buhârî'nin bunu isbâi etmekten maksadı, musallînin, insanlara yolu danılımama-sı ve bastığı yerden alın koyacağı yere kadar olan mesafeyi daraltmaması için buradaki mikdân geçmemesidir. Peygamber'in dikeldiği yer ile duvar arasının üç zırâ' olduğu sabit olmuĢtur. Böyle olunca secde yeri ile duvar arasında takriben bir davar geçebilecek mesafe kalır (ġah Veliyyuilah).
621
Rasûlullah'ın namaz kıldığı yer ile (kıble cihetindeki) duvar arasında bir davar geçebilecek kadar mesafe olurdu. 820[261]
132-.......Seleme ibn Ekva' (R): Peygamber'in mescidinin duvarının minberin yanma uzaklığı, hemen hemen bir davarın geçeceği kadardı, demiĢtir.
92- Harbeye (Yani Kısa Mızrağa) Doğru Namaz Kılmak Babı
133-.......Bana Nâfi', Abdullah'tan Ģöyle haber verdi: Peygam ber için kıble cihetine bir harbe yânî kısa mızrak dikilirdi de, Peygamber (S) ona doğru namaz kıldınrdi.
820[261] Davar geçebilecek kadar yerin mikdârını lafımînde irUiiâf edilmiĢtir. Bir kcrrc musallî ayakta olduğuna göre, duvar ile arası bu mikdâr olmalıdır demiĢlerdir. ĠĢte bu hâlete göre rükû' ve sucûd payı bırakmak için üç arĢın mesafe lakdîr edenler vardır. Bâzıları bu mesafe bir karıĢ olmalıdır demiĢlerdir ki, bu sucûd hâline göre bir takdirdir. Bâzıları da altı arĢın taraflarıdır... Her hâlde uzak durmamak lâzımdır
622
93- Ucu Demirli Yahud Demirsiz Değneğe Doğru Namaz Kılmak Babı
134-.......Bize Avn ibn Ebî Cuheyfe tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben babam Ebû Cuheyfe'den iĢittim, Ģöyle dedi: Rasûlullah (S) sıcağın Ģiddetli olduğu zamanda bizim yanımıza çikageldi. Akabinde kendisine abdest alacak su getirildi, ve abdest aldı. Müteakiben bizlere öğle ile ikindi namazlarını kıldırdı. Önünde bir değnek dikilmiĢti ve onun arkasından kadın da, eĢek de geçiyordu.
135-.......Bizeġâzân, ġu'be'den; o da Atâibn EbîMeymûne'den tahdîs etti. O, Ģöyle demiĢtir: Ben Enes ibn Mâlik'ten iĢittim, Ģöyle dedi: Peygamber (S) hacetini defe çıktığı zaman bir çocukla beraber yanımızda ucu harbeli bir değnek, ya harbesiz bir asâ, yâhud kısa bir mızrak, bir de su matarası olduğu hâlde (hizmet için) ardından giderdik. ĠĢini bitirince su kabım eline verirdik.
623
94- Mekke'de ve Mekke Dışında Namaz İçin Sütre Edinmek Babı 821[262]
136-.......Ebû Cuheyfc (R) Ģöyle demiĢtir: RasûluIIah (S), Mekke yakınındaki Bathâ'da sıcağın Ģiddetli zamanında dıĢarı çıktı, abdest alıp kıbleye gelen ön tarafına bir değnek dikerek, bizlere öğle ile ikindi namazlarını ikiĢer rek'at kıldırdı. Abdest alırken abdest suyunun damlalarını insanlar ellerine yüzlerine sürmeye baĢlamıĢlardı 822[263].
95- Üstüvaneye Yani Sütuna Doğru Namaz Kılmak Babı
821[262] Buhârî bu babı, bâzılarının; Mescidi Harâm'da namaz kılındığı zaman, insanlara darlık olmaması için sütre yapılmaz; zîrâ orada insanların hepsi namaz tavaf ve diğer tâatlerle meĢguldürler, görüĢünü redd etmek için bağlamıĢtır 822[263] Hadîsin bâb baĢlığına uygunluğu, "Bathâ'da önünde değnek dikerek namaz kıldı" sözündedir. Çünkü Bathâ, Mekke'deki Bathâ'dır. Bu hadîs, bundan Önceki ve sonraki bâbtarda da geçmiĢtir. Buradaki rivayette "Ġnsanlar, Peygamber'in abdest suyu damlalarını ellerine yüzlerine sürmeye baĢladılar" fıkrası fazladır.
624
Umer: Namaz kılmakta olanlar sütunlara, sütunların yanında konuĢmakta olanlardan daha hakklıdırlar, dedi. Yine Umer, iki sütün arasında namaz kılmakta olan bir kimseyi gördü de, onu bir sütuna yaklaĢtırdı ve: Direğe doğru namaz kıl, dedi 823[264].
137-.......Bize Yezîd ibn Ebî Ubeyd tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Seleme ibnu'1-Ekva' (R) ile beraber geliyordum. Seleme, Mushaf'ın yanındaki direğe doğru namaz kılmaya çalıĢırdı. Ben ona: Yâ Ebâ Müslim, seni hep bu direğin yanında namaz kılmaya çalıĢır görüyorum, dedim. Seleme: Ben de Peygamber'in bu direğin yanında namaz kılmayı tercîfi eder olduğunu gördüm,
823[264] Buhârî'nin bu ta'Iîkini, Ibn Ebî ġeybe mevsûien rivayet etmiĢtir. Namaz kılmakta olanların üstüvanelere daha hakklı olmalarının vechi Ģudur: Namaz kılanlar ve konuĢmakta olanlar direklere ihtiyaçta müĢterektirler. KonuĢmakta olanlar onlara dayanmaya; namaz kılanlar da onları sütre edinmeye muhtâcdırlar. Lâkin namaz kılmakta olanlar, bir ibâdette oldukları için, onlar direklerde daha haklıdırlar (A'ynî). Sütre arkasında namaz meĢru olunca, direk arkasında kılmak evlâ tarikle meĢrudur. Sütreye yönelmenin mendûb sureti, onu ya sağ, ya sol baĢının hizasına almaktır.
625
dedi 824[265].
138-.......Enes (R): Yemîn olsun, ben Peygamber'in büyük sahâbîlerinin akĢam ezanında, Peygamber çıkıncaya kadar direklere koĢuĢup beklediklerini gördüm demiĢtir. "Peygamber çıkıncaya kadar" fıkrası ġu'be rivayetinde ziyâde olmuĢtur.
96- Cemaat Olmadığı Zaman Münferid İken Direkler Arasında Namaz Kılmak Babı 825[266]
139-.......Ġbn Umer (R) Ģöyle demiĢtir:
824[265] Bu direk, Üstüvânetu'l-Muhâcirîn ismiyle ma'rûftur. Tâ Usmân zamanından beri Rasûlullah'ın mescidinde Mushaf'a tahsis edilmiĢ bir yer olduğu, bu rivayetten anlaĢılıyor. Müslim'in rivayetinde " Sandığın arkasında namaz kılardı" denildiğine göre, Mushaf'ın sandık içinde muhafaza edildiği istidlal olunur. 825[266] Buhârîburadaki hadîsleri, cemâat içinde olmadığı zaman iki direk arasında namaz kılmakta be's olmadığına delîl getirmiĢ, münferid için direğe doğru namaz kılmasının evlâ olduğuna, bu evieviyetle beraber iki direk arasında durmasında da kerahet olmadığına iĢaret eimiĢtir. "Cemâatte olmamakla" kayıtlaması, cemâatte saffların dümdüz yapılmasının istenmiĢ olmasındandır
626
Peygamber (S) Ka'be'nin içine girdi. Beraberinde Usâme ibn Zeyd, Usmân ibn Talha ve Bilâl de girdiler. Peygamber içeride kalmasını uzattı. Sonra çıktı. Onun izi üzerinde içeriye ilk giren insan ben oldum. Ve Bilâl'e: Peygamber nerede namaz kıldı? diye sordum. Bilâl: Ġlerideki iki direğin arasında; dedi.
140- Bize Abdullah ibn Yûsuf tahdfs edip Ģöyle dedi: Bana Mâlik, Nâfi'den; o da Abdullah ibn Umer'den Ģöyle haber verdi: Rasû-lullah (S), Ka'be'nin içine girdi. Beraberinde Usâme ibn Zeyd, Bilâl ve Usmân ibn Talha el-Hacebî de girdiler. Usmân elHacebî Rasûlul-lah'ın üzerine Ka'be'nin kapısını kilitledi. Rasûlullah içeride bir müddet kaldı. Bilâl, dıĢarı çıktığı anda ben Bilâl'e: Peygamber(S) ile yaptı? diye sordum. Bilâl: Bir direği sol tarafına, bir direği sağ tarafına, üç direği de arka tarafına aldı. -Beyt o zaman altı direk üzerinde idi.-Sonra namaz kıldı, dedi. Buhârî dedi ki: Bize Ismâîl ibn Ebî Uveys Ģöyle dedi: Bana bu hadîsi Mâlik tahdîs etti. Bunda Bilâl: Ġki direği sağ tarafına aldı demiĢtir.
627
97- Bab
141-.......Bize Mûsâ ibn Ukbe, Nâfi'den Ģöyle haber verdi: Abdullah ibn Umer, Ka'be'nin içine girince alnına doğru yürür, Ka'be'nin kapısını ardında bırakır, alnına gelen duvar ile arasında yaklaĢık olarak üç arĢın kalıncaya kadar ilerler, oraya varınca namaz kılardı ki, Bilâl'in "Peygamber (S) namaz kıldı" diye haber verdiği yeri arardı. Yine Abdullah ibn Umer: Beyt'in istediği herhangi cihetinde namaz kılınsa hiçbirimize be's yoktur, dedi.
98- Binite, Deveye, Ağaca ve Üzerine Binilecek Olan Semere Doğru Namaz Klmak Babı
142-.......Bize Mu'temir, Ubeydullah'dan; o da Nâfi'den; o da Ġbn Umer'den Ģöyle tahdîs etti. Peygamber (S) binit devesini aykırı vaziyete getirir ve ona karĢı namaz kılardı. Ġbnu Umer'den bu hadîsi rivayet eden Nâfi'e: Ya develer ayağa kalkarsa ne (yapmalı) dersin? diye soruldu. O da: "Rasûlullah
628
(böyle bir hâl vukuunda) semeri alıp diker ve semerin arkasına doğru namaz kılardı. Ġbnu Umer de bunu yapardı, dedi 826[267].
99- Şerire Doğru Namaz Kılmak Babı
143-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Siz, bizleri köpek ve eĢek ile bir mi tutuyorsunuz? Yemîn olsun, ben görmüĢümdür ki, kendim serîr üzerinde yan yatmıĢ bulunurdum da Peygamber gelir ve serîrin tâ ortasına yönelerek namaza dururdu. Ben bir ihtiyâç üzerine kalkmak istediğimde (oturup) kıblesine karĢı gelmeyeyim diye, serîrin ayakları tarafından yorganımdan sıyrılıp çıkardım 827[268]. 826[267] Hadîs ile bâb unvânindaki deve ve ağacın münâsebet ciheti Ģudur: Deve aralarındaki toplayıcı ma'nâdan dolayı bineğe, "ağaç da evlâ tarîkle deve semerinekatılmıĢtır. Yâhud da Nesâî'nin hasen bir isnâdla Alî'den rivayet ettiği Ģu hadî-se iĢaret edilmiĢtir: Alî Ģöyle demiĢtir: "Ben Ģunu biliyorum ki, Bedr günü içimizde uyuyakalmamiĢ hiçbir insan yoktu. Yalnız Rasülullah uyanıktı ki, bir ağacın dibine doğru tâ sabaha girinceye kadar hep namaz kılıp duâ ediyordu". Harbe, asâ, direk, yenilmesi halâ! ve temiz bir hayvan, ayakta durdurarak deve semeri gibi bir Ģeyi sütre edinmek meĢru olduğuna kıyâsen, ağaçlan da sütre edinmek evlâ tarîkle caizdir 827[268] Diğer rivayetlerde bu hadîsin râvîlerinden olan Esved ibn
629
100- Bab: Namaz Kılmakta Olan Kimse Önünden Geçecek Olanı (Mendub Olarak) Redd Eder
îbn Umer, kendisi teĢehhüdde iken ve Ka'be'de iken önünden geçecek kimseyi redd etmiĢtir 828[269]. Yine Ibn Umer: Eğer önünden geçici kimse, ille kendisiyle dönüĢmenden baĢkasını kabul etmezse, artık sen de onunla döğüĢ, demiĢtir 829[270].
144-.......Bize Ebû Salih es-Semmân tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Ebû Saîd el-Hudrî'yi gördüm ki, o bir cumua günü kendisini (gelip geçecek) insanlardan setr edecek bir Ģeye doğru namaz kılıyordu. Ebû Muayt oğulları'ndan bir genç önünden geçmek istedi. Ebû
Yezîd en-Nahaî'ye, ÂiĢe: Namazı kesen Ģeyler nedir? diye sormuĢ...Oda Irak ehlinin mezhebi üzere: Namaza kadın ile köpek keser, demiĢ. ĠĢte bunun üzerine ÂiĢe, metindeki hadîsi söylemiĢtir. Buhârî bu hadîsi beĢ bâb sonra yine tahrîc etmiĢtir 828[269] Bunu Abdurrazzâk ile Ġbnıı Ebî ġeybe, kendi Muscmnafiarmda mevsûlen rivayet ettiler 829[270] Bu ta'lîki de Abdurrazzâk mevsûien rivayet etmiĢtir
630
Saîd de onun göğsüne bir yumruk vurup def etti. O genç etrafına bakındı, fakat onun önünden baĢka geçecek yer bulamadı. Bunun üzerine dönüp yine geçmeye davrandı. Ebû Saîd, evvelkinden daha Ģiddetli surette def etti. Bunun üzerine o genç Ebû Saîd'e sövdükten sonra (Medine vâlîsi olan) Mervân'ın yanına gidip, Ebû Saîd'den karĢılaĢtığı muameleyi ona Ģikâyet etti. Arkasından Ebû Saîd de Mervân'ın yanına girdi. Mervân: Yâ Ebâ Saîd, Ģu kardeĢinin oğlu ile ne alıp veremiyorsun? dedi. O da Ģöyle dedi: Peygamber (S)'den iĢittim, Ģöyle buyuruyordu: "Ġçinizden biri kendisini gelen geçen insanlardan koruyacak bir sütreye karĢı namaza durup da biri önünden geçmeye davranacak olursa onu def* etsin; dinlemez dayatırsa onunla doğuĢsun; çünkü o ancak bir Ģeytândır 830[271].
830[271] Buhârî hadîsi burada ayrı ayrı iki senedle getirmiĢtir. Buhârî bu hadîsi "Ġblîs'in Sıfatı"nda da tahrîc etmiĢtir Namazı kesmeye çalıĢan böyle bir kimseye Ģeytân denilmesi mecazdır. în-.sanlardan Ġblîs ahlâklı kimselere mecazen Ģeytân denilmesi çoktur. Kur'ân'da da "Ġnsan ve cimi Ģeytânları" (el-En'âm: 112) buyurulmuĢtur. Peygamber de: - ġubhesiz: karını, yâni kendisinden hiç ayrılmayan seyrânı, onunla beraberdir" buyurmuĢtur (Müslim, Salât, "Namaz kılanın önünden geçeni men' etmek babı").
631
101- Namaz Kılanın Önünden Geçecek Kimsenin Yükleneceği Günah Babı
145-....... Bize Mâlik, Umer ibn Ubeydullah'ın kölesi Ebu'n-Nadr'dan; o da Busr ibn Saîd'den haber verdi ki, Hâlid ibn Zeyd, Busr ibn Saîd'i, namaz kılanın önünden geçen kimse hakkında Ra-sûlullah'tan ne iĢittiğini haber vermesi için Ebû Cuheym el-Ensârî'nin yanına yollamıĢtır. Ebû Cuheym de Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) Ģöyle buyurdu: "Namaz kılanın önünden geçen kimse, üzerine ne kadar günâh aldığını bilseydi, onun önünden geçmektense kırk (zaman yerinde) durmayı daha hayırlı bulurdu". Râvî Mâlik ibn Enes dedi ki: Râvî Ebu'n-Nadr: Kırk gün mü, yâhud ay mı, yâhud yıl mı dedi bilemiyorum, dedi.
632
102- Kişinin Namaz Kılmakta Bulunan Arkadaşını Yüz Yüze Karşılaşması Babı 831[272]
Ve Usmân ibn Affân: KiĢinin, namaz kılar hâldeyken yüzyüze karĢılanmasını kerîh görmüĢtür. (Buhârî der ki:) Bu ancak, namaz kılan, karĢılayanla uğraĢıp meĢgul olduğu zaman mekruh olur. Amma namaz kılan, bu yüzyüze karĢılayanla uğraĢıp meĢgul olmazsa (be's yoktur). Çünkü Zeyd ibn Sabit: Ben namaz kılana yüzyüze karĢılamayı kayırıp aldırmam, zîrâ kiĢi, diğer kiĢinin namazım kesmez, demiĢtir.
146-.......Bize Alî ibn Mushir, el-A'meĢ'ten; o da Müslim ibn Subayh'den; o da Mesrûk'tan Ģöyle tahdîs 831[272] Yânî mekruh olur mu, olmaz mı? Yâhud namaz kılanı alıkoyduğu zamanki karĢılama ile alıkoymadığı zamanki arası ayrılır mı? ĠĢte musannif Buhârî bu tafsî le meyi ettt. Ve Usmân ile Zeyd ibn Sâbit'ten zikrettiği ve zahiri ihtilâf olan iki haberi bir yere cem' etti... (Ġbn Hacer).
633
etti: ÂiĢe'nin yanında: Namazı ne keser? diye soruldu. Orada bulunanlar: Namazı köpek, eĢek ve kadın keser, dediler. Bunun üzerine ÂiĢe Ģöyle dedi: Yemîn olsun, sizler biz kadınları (namazı kesme hükmünde) köpekler (gibi) kıldınız. Yine yeminle söylerim, ben Peygamber'i, kendisi ile kıblesi arasında ve sedir üzerinde yatmıĢ bulunduğum hâlde namaz kılar hâlde görmüĢümdür. Bu vaziyette iken bana bir ihtiyâç Msıl olurdu da, oturup O'nun karĢısına gelmemi istemediğim için, usulca sıyrılıp çıkardım. Ve yine Alî ibn Mushir, el-A'meĢ'ten; o da Ġbrahim'den; o da el-Esved'den; o da ÂiĢe'den isnâdıyle, bu hadîsin benzerini tahdîs etmiĢtir.
103- Uyuyan Kimsenin Arkasında Namaz Kılmak Babı
147-.......Bize HiĢâm tahdîs edip Ģöyle dedi: Bana babam Urve, ÂiĢe'den tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S), ben onun döĢeği üzerinde aykırı yatıp uyuduğum hâlde (bana doğru) namaz kılar, vitri kılmak istediği zaman beni de uyandırırdı.
634
Ben de vitri onunla birlikte kılardım 832[273].
104- Kadının Arka Tarafında Nafile Namazı Kılmak Babı
148-.......ÂiĢe (R) Ģöyle'demiĢtir: Ben Rasûlullah (S)'ın önünde, ayaklarım kıblesine (yânı secde ettiği yere) gelecek Ģekilde yatar uyurdum. Secdeye vardığı zaman eliyle beni dürterdi de ben ayaklarımı geriye çekerdim. Secdeden kalktığı zaman yine uzatırdım. ÂiĢe dedi ki: O zamanlarda evlerde ıĢıklar yoktu 833[274].
832[273] Bu hadîsten, uyuyan kimsenin arkasında namaz kılmanın cevazı hükmü istin-bât olunuyor. Mâlik, Mücâhid, Tâvûs ise uyuyandan, namaz kılana iĢgal edecek bir Ģey gelmesi ihtimâline ve namazı tenzih maksadına binâen bunu mekruh saymıĢlardır 833[274] Bu hadîs ayniyle bu isnâdla "Yaygı üzerinde namaz" babında, yânî Kitâbu's-Salât'm 22. babında da geçmiĢtir. Hadîsin buradaki baĢlığa uygunluğu, yânî baĢlığa delâlet ciheti açıktır. Peygamber'in, farz namazları dâima mescidde cemâatle kıldığı bilindiği için, evinde kıldığı bu namaz elbette sünnet, tatavvu', nafile, yânî farzlara ilâve olarak kıldığı namazlardır. Namaz kılanın karĢısında kadının yatması namazı kesmezse, önünden geçmesi evlâ tarikle kesmez. Selefte de, halefte de fakîhler cumhurunun; bu arada Ebû Hanîfe, Mâlik ve ġafiî'nin görüĢü budur
635
105- Namazı Hiçbir Şey Kesmez Diyen Kimse Babı
149-.......Bize el-A'meĢ tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Ġbrâhîm, el-Esved'den; o da ÂiĢe'den tahdîs etti. el-A'meĢ dedi ki: Ve yine bana Müslim (yânî Ġbn Subayh), Mesrûk'tan; o da ÂiĢe'den Ģöyle tahdîs etti: ÂiĢe'nin yanında namazı kesecek Ģeyler zikr olundu da, bunlar köpek, eĢek ve kadındır denildi. Bunun üzerine ÂiĢe: Sizler beni eĢeklere ve köpeklere benzettiniz. Allah'a yemîn ederim ki, ben Peygamber'i, kendim serîr üzerinde ve Peygamber'le kıblesi arasında yatmıĢ olduğum hâlde namaz kılarken görmüĢümdür. Bu vaziyette iken, benim için bir ihtiyâç meydana gelir. Ben oturup da Peygamber'e eziyet vermemi istemediğim için Ģeririn ayaklan tarafından usulca sıyrılıp çıkardım.
150-.......Bana Ġbnu ġihâb'ın kardeĢinin oğlu (Muhammed ibn Abdillah ibn Müslim) tahdîs etti. Kendisi amucası Muhammed ibn ġihâb ez-Zuhrî'ye namazı, namazı kesecek Ģeyi sormuĢ. Bunun üzerine
636
Ġbn ġihâb Ģöyle demiĢtir: Namazı hiçbir Ģey kesmez 834[275]. Bana Urvetu'bnu'z-Zubeyr haber verdi ki, Peygamber'in zevcesi ÂiĢe Ģöyle demiĢtir: Yemîn olsun ki, Rasûlullah (S) geceleyin kalkardı da ben kendisiyle kıblesi arasında aykırı yatmıĢ olduğum hâlde, o eĢinin yaygısı üzerinde namaz kılardı.
106- Bab: Musalli Namazda Boynu Üzerinde Küçük Kız Çocuğu Taşıdığı Zaman (Namazın Hükmü Nasıldır?)
151-.......Amr ibn Suleym ez-Zurakî'den; o da Ebû Katâde (38) el-Ensârî'den haber verdi (O, Ģöyle demiĢtir): Rasûlullah (S), kendi kızı Zeyneb'in, Ebû'lÂs ibnu'r-Rabî' ibn AbdiĢĢems'ten olma kızı Umâme'yi taĢıyarak namaz kılardı 835[276]. ġöyle ki, secdeye
834[275] Bu "Namazı hiçbir Ģey kesmez" hükmü, tahsis edilmiĢ ânım bir hükümdür. Çünkü konuĢmak ve ameli kesîr, namazı keser. Yâhud da bundan murâd, haklarında niza edilen kadın, eĢek ve köpekten hiçbiri namazı kesmez demektir (Kastallânî). 835[276]835[276] Zeyneb, Peygamber'in en büyük kızıdır. Kocası Ebu'l-Âs ibnu'r-Rabî' ibn Abdi'I-Uzzâibn AbdiĢĢemsibn Abdi Menâf tır. Bu zât " *ûkn '^ = Bathâ'nın ars-lan yavrusu" lakabıyle meĢhur olmuĢtur. Bunun annesi Hadîce binîu Huvey
637
vardığı zamân onu yere koyar, secdeden kalktıkça da, onu tekrar yüklenirdi 836[277]
lid'in ana baba bir kızkardeĢi Hind bintu Huveylid'dĠr. Ebu'I-Âs, Câhiliyet'te Mekke'nin mal çokluğu, güzel ticâret, doğruluk ve emânet hususlarında parmakla gösterilen ricalinden idi. Nübüvvetten önce, Peygamber'in hemen her gün beraber olduğu, sabah akĢam beraber yemek yediği sıkı dostlarından idi. Henüz vahy gelmeden evvel, Hadîce, kızları Zeyneb'i bu Ebu'1As'a vermeyi Pey-gamber'e teklîf etmiĢ, o da zevcesine hiçbir hususta muhalefet etmemek âdetinde olduğu için, derhâl muvafakat etmiĢti. Bu zevç ile zevcenin arasını, Bedr'den sonra Ġslâm ayırdı. Sonradan Ebu'l-Âs îmân etmekle yine Peygamber dâmâdlı ğı ile ĢereflenmiĢtir. Bedir esirleri arasında iken Zeyneb'in Mekke'den annesi Hadîce'nin hediyesi olan gerdanlığı, kocasını kurtarma fidyesi olarak göndermesi, Peygamber'in gerdanlığı görüp tanıması, ve meclise "Ġsterseniz bunu sahibine idde ediniz" teklifinde bulunması, cidden insanı inceltip duygulandıracak ve tekrar tekrar okunmaya değer vakıalardır. Umâme bintu Ebi'l-Âs ibni'r-Rabî', Peygamber'in pek sevgili torunu Ġdi. Ġbn Sa'd'm ÂiĢe'den rivayetine göre, Rasûluliah'a bir defa boncuktan bir gerdanlık hediye edilmiĢ. "Bunu ev halkından en çok sevdiğime vereceğim" buyurmuĢ. Kadınlar ÂiĢe'yi kasdederek: Ebû Kuhâfe'nin kızı bunu kazandı, ' demiĢler. Derken Peygamber Umâme bintu Zeyneb'i Ġsteyip gerdanlığı onun boynuna takmıĢtır. Diğer rivayette "Bunu en merhametli olanınız kimse ona vereceğim" buyurmuĢ ve kiSâdeyi Ebu'I-Âs'ın Zeyneb'den olan kızının boynuna kendi eliyle bağlamıĢtır. Bu Umâme, babası ölünce Zubeyr ibnu'IAvvâm'ın vesayetinde kalmıĢtır. O da Umâme'yi, Fâtıma'nın vefatından sonra Alî Ġbn Ebî Tâlib ile evlendĠrmiĢtir. 836[277] Rasûlullah'ın bunu yapması, cevazını beyân içindir. Bu, kıyamete kadar devam edecek bir kaanûndur. Nitekim Ebû Hanîfe. ġafiî ve Ahmed ibn Hanbel'in mez-hebleri de budur. Sâdece Mâlikîler cevazı kabul etmezler.
638
107- Bab: Musalli, İçinde Hayızlı Kadın Bulunan Bir Döşeğe Doğru Namaz Kılarsa (Namazın Hükmü Nasıl Olur?) 837[278]
152-.......Abdullah ibn ġeddâd ibnu'1-Hâd Ģöyle demiĢtir: Bana teyzem Meymûne bintu'l-Hâris (R) haber verip-Ģöyle dedi: Benim döĢeğim Peygamber'in namaz kıldığı yerin yanında idi. Bazen Peygamber'in giydiği eîbise (namaz kıldığı zaman) ben döĢeğin üzerinde iken, benim üzerime düĢerdi 838[279]
153-....... Bize Abdullah ibnu ġeddâd tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Meymûne'den iĢittim, Ģöyle diyordu: Peygamber (S), ben yanı-baĢında uyuduğum ve hayizlı
Müslim'deki "Peygamber'i omuzunda Umâme olduğu hâlde imâm olarak halka namaz kıldırır gördüm" rivayeti, bunun farz namazda yapıldığını açık olarak gösterir. Zâten Peygamber mescidde yalmz farz namazları kılmak, sünnet ve nafileleri evinde kılmak âdetinde idi. 837[278] Yânî mekruh olur mu, olmaz mı? Babın hadîsi bunda kerahet olmadığına delâlet etmektedir. 838[279] Bu hadîs az bir farkla "Musallînin elbisesi secdede kadına dokunur" babında (19. bâbda) geçmiĢti
639
bulunduğum hâlde namaz kılardı. Secdeye vardığr zaman giydiği elbisesi bana dokunurdu. Râvî Müsedded, Hâlid ibn Abdillah'tan Ģunu ziyâde etti: Hâlid dedi ki: Bize Süleyman eĢ-ġeybânî tahdîs etti. Meymûne: Ben hayızlı iken, demiĢtir.
108- Bab: Erkek Namaz Kılarken Secde Sırasında, Secde Edebilmesi İçin Eliyle Karısını Dürter Mi? 839[280]
154-.......Bize Ubeydullah tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize el-Kaasım, ÂiĢe'den tahdîs etti. O (R) Ģöyle demiĢtir: Ne kötü bir denkleĢtirmedir ki, sizler biz kadınları köpek ve eĢekle bir seviyede tuttunuz. Yemîn olsun, ben kendisi ile kıblesi arasında yatmıĢ olduğum hâlde Rasûlullah'ın namaz kılar olduğunu 839[280] Bundan evvelki baĢlıkta, kadın namaz kılan erkeğin elbisesine değse de, namazın Ģahinliğinin beyânı vardı. Bu baĢlıkta ise, namaz kılan erkeğin vücûdunun bir kısmı kadına dokunsa da, namazın yine sahîh olacağının beyânı vardır. Erkek ile kadının birbirine el sürmeleri, abdest bozacağı görüĢünde olan ġâfiîyye'ye karĢı, bu hadîsle de hüccet getiriliyor. Onlar ise arada belki bir hâil vardı, yâhud ellemekle abdest bozulmaması ihtimâl ki peygamberlik hususiyet-, lerindendir diye te'vîl ederler.
640
kat'î olarak bilmiĢimdir. Secdeye varmak istediği zaman eliyle ayaklarımı dürterdi de ben ayaklarımı geriye çekip büzerdim 840[281]
109- Kadın. Namaz Kılmakta Olan Erkekten Eza Nevinden Bulunan Bir Şeyi Atıp Uzaklaştırır Babı
155-....... Bize Ġsrâîl, Ebû îshâk'tan; o da Amr ibn Meymûn'dan; o da Abdullah ibn Mes'ûd (R)'dan tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S), Ka'be'nin yanında kalkıp namaz kılmakta bulunduğu sırada, KureyĢ'ten bir topluluk da kendi meclislerinde oturmak-talardı. Birdenbire onlardan bir sözcü: ġu (açıkça Ġnsanların içinde ibâdet eden) murâî kimseye bakmaz mısınız? Sizin hanginiz fulanca ailesinin yeni boğazlanan devesinin yanına kalkıp gider de, henüz iĢkenbesindeki tersini, kanını, döl yatağını kasdedip,
840[281] Daha evvel de söylediğimiz gibi, bu hadîs, maksûd ve ma'nâ bir olmakla beraber, el-Câmi'u's-Sahîh'\n birçok bâblarında ayrı ayrı yollardan ve değiĢik lâfızlarla Hz. ÂiĢe'den rivayet edilmiĢtir.
641
onu buraya getirir; sonra onu Ģunun yanında bekletir de o secdeye vardığı zaman iki kürek kemiğinin arasına koyar? dedi. Oradakilerin en Ģakisi seğirdip getirdi. Bekledi; nihayet Rasûlullah secdeye varınca, onu iki küreği arasına koydu. Peygamber secde vaziyetinde baĢını kaldırmadan sabit durdu. MüĢrikler gülmeye baĢladılar, hattâ gülmekten dolayı birbirlerine meyi ettiler. Bir kimse hemen Fâtıma aleyhi's-selâma gidip haber verdi. Fâtıma o zaman küçük bir kızdı. KoĢarak geldi. Peygamber hâlâ secde vaziyetinde sabit duruyordu. Nihayet Fâtıma o Ģeyi sırtından atıp uzaklaĢtırdı. Ve o harîflere karĢı dönüp, onlara ağır sözler söyledi. Rasûlullah namazı tamamladığı zaman üç defa: "Yâ Allah, KureyĢ'i Sana havale ediyorum. Yâ Allah, KureyĢ'i Sana havale ediyorum. Yâ Allah, KureyĢ'i Sana havale ediyorum " dedi. Sonra da isimlerini söyleyerek: "Yâ Allah, Amr ibn HiĢâm'ı, Utbeibn Ra-bîa'yi, ġeybe ibn Rabîa'yı, Velîd ibn Utbe'yi, Ümeyye ibn Halefi, Ukbe ibn EbîMuayl'ı ve Umâre ibnu'l-Velîd'i Sana havale ediyorum " dedi. Abdullah ibn Mes'ûd Ģöyle dedi: Allah'a yemîn ederim ki, bu isimleri sayılanları, Bedr gününde yıkılıp
642
yere serilmiĢler gördüm. Sonra bunların cesedleri kuyuya, yânî Bedr'deki çukura sürüklendiler. Bundan sonra Rasûlullah (S): "Ashâbu Kalîb'in (yânî bu kuyuya atılanların) hemen ardından la'net gönderildi'' buyurdu 841[282].
Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle
8- KİTÂBU MEVÂKÎTTS-SALÂT (Namaz Vakitleri Kitabı)
841[282] Buhârî bu hadîsi Kitâbu'l-Vudû'un 73. "Namazda iken üzerine pislik atılan yâ-hud cife atılan kimsenin namazı fâsid olmayacağı" babında delil olarak getirmiĢti. Burada da bâzı küçük lâfız farklanyle bâb baĢlığına dclîl olmak üzere tekrar getirmiĢtir.
643
1- Namaz Vakitleri ve Faziletleri Babı
Ve Yüce Allah'ın Ģu kavli: "Çünkü namaz, mü'minler üzerine vakitleri belli bir farz olmuĢtur"(enNisâ. 103) Yânî Allah müzminlere bu farzın vakitlerini ta'ym etmiĢtir 842[1].
1- Bize Abdullah ibn Mesleme tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Mâ-lik'in huzurunda okudum; o da Ġbn ġihâb'dan (o, Ģöyle demiĢtir): Umer ibn Abdilazîz bir
842[1] Bu vakitler Kur'ân'da: a. "GüneĢin ortadan kayması ânından gecenin kararmasına kadar güzelce namaz kıl, sabah namazını da..." (el-Ġsrâ: 78); b. "Gündüzün iki tarafında, gecenin de yakın saatlerinde dosdoğru namaz *//... "(Hûd: IÎ4); c. "Onlar ne derlerse sabret. GüneĢin doğmasından evvelde, batmasından evvel de Rabb Um hamd ile tesbîh et. Gecenin bir kısım saatlerinde ve gündüzün etrafında dahî tesbîh et ki, Ġlâhî rızâya eresin" (Tâhâ: 130); d., "AkĢama girerken, sabaha ererken Allah'ı tenzih edin. Göklerde ve yerde hamd O'nundur. Gündüzün nihâyetinde, öğle vaktine vardığınız yakitte de Allah'ı, tesbîh edin" (Rûm: 30) gibi âyetlerle öğle, ikindi, akĢam, yatsı, sabah; beĢ vakit olmak üzere, ta'ynı kılınmıĢ ve husûsî smırlarıyle sınırlanıp, ta'rîfi de Peygamber tarafından beyân ve tafsîl olunmuĢtur. Ve o vakitten beri teâmülen de müslümânlar arasında dînî zaruretlerden olarak zaptedilmiĢtir (Hakk Dîni, II, 1448-1449).
644
gün ikindi namazını geri bıraktı. Yanına Zu-beyr ibnu'l-Avvâm'ın oğlu Urve girdi de, ona Ģunu haber verdi: Mu-gîre ibn ġu'be Irak'ta iken bir gün namazı geç bırakmıĢtı. Bunun üzerine Ebû Mes'ûd el-Ensârî onun yanma girdi de: Yâ Mugîre! Bu, namazı geç bırakma nedir? Kat'î bilmez misin ki, Cibril indi namaz kıldı 843[2]. Rasûlullah da (ardında) kıldı. Sonra bir daha kıldı, Rasûlul-lah da kıldı.Sonra bir daha kıldı. Rasûlullah da kıldı.Sonra bir daha kıldı, Rasûlullah da kıldı. Sonra bir daha kıldı, Rasûluliah da kıldı 844[3]. 843[2] Cibril'in namaz vakitlerini öğretmek için inmesi, Mi'râc gecesinin hemen aka-bindeki günde vâki' olmuĢtu. Kitâbu'sSalât'ın I. bâbındaki Enes hadîsinde geçtiği üzere, beĢ namaz ümmete mi'râc esnasında farz olunmuĢ, müteakiben Cibril, bu beĢ farzdan herbirinin baĢlama ve bitme zamanlarını göstermeye gelmiĢtir 844[3] Bu rivayette yalnız Cibril'in beĢ, Râsûlullah'm da beĢ kerre namaz kıldığı zikredildi. Buna göre yalnız namaz sayısı söylenmiĢ, namaz vakitleri söylenmemiĢtir. Ancak Ebû'Mes'ûd'un maksadı, Mugîre ibn ġu'be'ye beĢ vaktin baĢlama ve son bulmaları hakkındaki bilgisine i'timâd ederek sayıyı zikretmekle vakitleri de hatırlatmaktır. Ebû Dâvûd, en-Nesâî ve et-Tirmîzî Sümer'lerinde Câbir ibn Abdillah, Ġbn Abbâs ve Ebû Hureyre'den rivayet -edilen uzunca hadîste namaz vakitlerinin evvelleri Üe sonlan gösterilmiĢtir. Bunda Peygamber (S) Ģöyle buyurmuĢtur: "Cibril iki defa (yânı iki gün) Ka'be'n'm yanında bana imâm oldu. Ġlk defasında zeval vaktinde güneĢin verdiği gölge bir nalın tasması kadar uzadığında bana öğle; herĢeyin gölgesi birer misli uzadığında
645
Sonra: "ĠĢte bununla emr olundum" dedi 845[4]. Bu sözlerin sonunda Umer ibn Abdilazîz, Urve'ye: Söylemekte olduğunu iyi bil. Namaz vakitlerini Rasûlullah için ikaame eden, yânı vakitleri ta'yîn eden Cibril'in kendisi midir? dedi. Bunun üzerine Urve de: BeĢîr ibn Mes'ûd, babasından böyle tahdîs ederdi, dedi. Yine Urve Ģöyle dedi: Yemîn olsun (teyzem) ÂiĢe bana, Rasûlullah(S)'ın henüz hücresinde güneĢ varken ve gölge hücreden yükselmeden ikindiyi
ikindi,oruçlu oruç bozduğu vakitte akĢam, kırmızılık gâib olduğunda yatsı, oruçluya yemek içmek haram olduğu vakitte sabah namazlarını kıldırdı. Ertesi gün öğle namazını herĢeyin gölgesi bir misli ikindi namazını iki misli olduğu; akĢam namazım oruçlu iftar ettiği zamanda, yatsı namazını gecenin üçte birine doğru, sabah namazını da ortalık iyice aydınlandığı vakit kıldırdı. Sonra bana döndü ve: 'Yâ Muhammed, bu Sen'den evvelki peygamberlerin vaktidir. Namaz vakti, bu ikiĢer vakitler arasındadır' dedi." BeĢ namazın farz kılınmasının ardından Cibril'in ilk kıldırdığı namaz, zuhur namazı olduğundan, bu namaza "Saiâtu Ûlâ — Ülâ Namazı "denilmiĢtir. 845[4] Metindeki " oj*ı " lâfzındakĠ " T-" ötre de, üstün de rivayet edilmiĢtir. Birinciye göre "Bununla emr olundum", ikinciye göre "Bununla emr olundun"demek olur. Hitâb olduğuna göre, söyleyicisi Cibril'dir ve: "Dün gece sana mücmelen emr olunan namazın mufassalen tefsiri iĢte budur" demek olur. Mü-tekellim sîgâsıyle olduğuna göre, söyleyicisi Peygamber olmak ihtimâli olduğu gibi, Cibril de olabilir. Birinci takdire göre ma'nâ açıktır. Ġkincisine göre ise Cibril: "ĠĢte böylece sana öğretmek ile emr olundum" demek olur.
646
kılar olduğunu söyledi 846[5]
2- Bab: Yüce Allah'ın Şu Kavli:
'Hepiniz O'na dönün, O'ndan korkun. Namaza devam edin, müĢriklerden olmayın" (er-Rûm: 31) 847[6]
2-.......Ġbn Abbâs (R) Ģöyle demiĢtir: Abdu'IKays hey'eti, Rasûlullah'ın huzuruna geldiler ve: Biz Ģu topluluktan Rabîa kabîlele-rindeniz. Biz sana baĢka zaman değil, yalnız haram ayda ulaĢabiliriz. O halde bize bir Ģey emret de, biz onu senden alalım ve arkamızda kalanları ona da'vet edelim, dediler. Bunun 846[5] Buhârî bu hadîsi, Bed'u'1-Halk ve Mağâzî Kitâbları'nda da tahrîc etmiĢtir. 847[6] Bu âyet, mefhûmunun iktizâ etmesi sebebiyle namazı terk edenin tekfirine kaa-il olanların kendisiyle istidlal ettikleri âyetlerdendir. Onlara: Bununla murâd, namazı terk etmenin müĢriklerin fiillerinden olduğu, müĢriklere benzemeye çalıĢmaktan da nehy geldiğidir; yoksa murâd, namazı terk etmekte onlara muvafakat edenin müĢrik olduğu değildir, diye cevâb verildi. Bu âyet namazın fazlı hakkında Kur'ân'da gelenlerin en büyüklerindendir. Âyetin Abdu'1-Kays hey'eti hadîsiyle münâsebet ciheti Ģudur: Âyette Ģirki ne.hy etmenin, namaz ikaamesine bitiĢikliği, hadîste ise tevhîd isbâtının;namaz ikaamesine bitiĢikliğidir (Ġbn Hacer).
647
üzerine Rasûlullah (S): "Ben sizlere dört Ģey emrediyor ve dört Ģeyden nehy ediyorum: Allah'a îmân etmek" dedikten sonra, Allah'a îmân etmeyi onlara Ģöyle tefsîr etti: "Lâ ilahe ille'ilah- Allah'tan baĢka ilâh olmadığına ve benim Allah 'in Rasûl'ü olduğuma Ģahadet etmek, namazı dosdoğru kılmak, zekâtı edâ etmek, ganimet aldıklarınızın beĢte birini bana ver-menizdir. Dubbâ', hantem, muhayyer ve nakîrden nehyediyorum" (Yânî, bu isimlerdeki kablara Ģıra kurmaktan nehyediyorum)848[7].
848[7] Buhârî, bu hadîsi on yerde tahrîc etmiĢtir. îmân Kitâbı'nda da bu hadîs hakkında açıklamalar geçmiĢtir
648
3- Namazı Dosdoğru Kılmak ÜzereineBey'at Babı 849[8]
3.......Bize Kays (ibn Ebî Hazım), Cerîr ibn Abdillah'tan tah- dîs etti. O: Ben Rasûlullah'a, namazı dosdoğru kılmak, zekât vermek ve her müslümâna samimiyetle hayır isteyici olmak üzere bey'at ettim, demiĢtir850[9].
4- Bab: Namaz Kılmak (Günahlara) Keffarettir
4-.......Bana ġakîk tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Huzeyfe'den iĢittim, Ģöyle dedi: Biz Umer (R)'in 849[8] Bey'atla murâd, Ġslâm üzere bey'atlaĢmaktir. Peygamber (S)'in, tevhîdden sonra ük Ģart kıldığı Ģey, namaz kılmak idi. Çünkü namaz bedenî ibâdetlerin baĢıdır. Bundan sonra zekât vermeyi Ģart kılardı. Zîrâ zekât, mâlî ibâdetlerin baĢıdır. Bundan sonra her kavme en muhtâc oldukları Ģeyleri Öğretirdi. Cerîr'le nasihat etmek üzere bey'at etti. Çünkü Cerîr, kavminin seyyidi bulunuyordu. Bundan dolayı Peygamber Cerîr'e, onlara nasihatle cmr ettiğini öğretmesini irĢâd etmiĢiir. Abdu'1-Kays hey'eti ile beĢte biri edâ etmek üzere bey'atlaĢmıĢti.-Çünkü onlar kendilerine yakın olan Mudarr kâfirleriyle harb hâlinde bulunuyorlardı (Ġbn Hacer). 850[9] Bu Cerîr hadîsi, KĠtâbu'l-îmân'ın sonunda da geçmiĢti
649
yanında oturuyorduk. Umer: Rasûlullah (S)'ın fitne hakkındaki sözünü hanginiz ezberinde tutuyor? diye sordu.Ben ezberimde tutuyorum,hem de Rasûlullah'ın söylediği gibi, dedim. Umer: O'na (yânî Peygamberce) yâhud buna (bu makaaleye) karĢı çok cesursun, dedi 851[10] Ben: Ġnsanın ehli, malı, çocukları ve komĢusu yüzünden uğradığı fitneye, namaz, oruç, sadaka, iyiliği emr, kötülükten nehy keffâret olur, dedim. Umer: Sormak istediğim bu fitne değildir, lâkin denizin dalgalanması gibi dalgalanacak olan fitnedir, dedi. Bunun üzerine Huzeyfe: Ey Mü'minlerin Emîri, o fitneden senin üzerine bir Ģey yoktur. Çünkü seninle onun arasında kilitli bir kapı vardır, dedi. Umer; Kapı kırılacak mı, yoksa açılacak mı? diye sordu. Huzeyfe: Kırılacak, dedi. Umer: O takdirde ebeden kilitlenemiyecek, dedi 852[11]. Biz Huzeyfe'ye: Umer kapıyı biliyor mu? diye sorduk. Huzeyfe: Evet, 851[10] Ona karĢı'1 yâhud "buna karĢı" suretinde vâki' olan Ģekk, ya Huzeyfe'ye yâhud aradaki râvîye âiddir. "Ona karĢı", Peygamber'e karĢı demektir; "buna karĢı" da makaaleye, yânî söz söylemeye karĢı cür'ctin çoktur demektir. 852[11] Çünkü sağlam kapı bir daha kilitlenebilir; kırık kapı ise yerinde duramaz ve ki-litlenemez. Kapının kırılması, Usmân'ın Ģehâdetidir.
650
yarından evvel bu gecenin geleceğini bildiği gibi (biliyordu). Ben ona, içinde hiçbir yalan yanlıĢ bulunmayan bir söz söylemiĢimdir, dedi. (Râvî ġakîk ibn Seleme el-Esedî:) Biz kendimiz Huzeyfe'ye sormağa cesaret edemedik de, Mesrûk ibnu'l-Ecda'a: Kapı kimdir? diye sordurduk. O da kapıyı ondan öğrenip: Kapı Umer'dir, dedi 853[12].
5-....... Ġbn Mes'ûd (R) Ģöyle demiĢtir: Bir kimse (yabancı) bir kadından bir öpücük aldı854[13]. 853[12] Buhârî bu hadîsi, Zekât, Alâmâtu'n-Nübüvve, Fiten ve Savm Kitâblan'nda da tahrîc etmiĢtir 854[13] Bu kadının Ensâr'a mensûb olduğu bilinirse de, ismi kasden mechûl kalmıĢtır. Bu adam da, en sahîh kavle göre, Ebıı'UYeser Kâ'b ibn Amr ibn Abbâd el-Ensârî es-Selcmî'dir. Akabe ile Bedr'de hâzır bulunan sahâbîlerdendir. Kısa boylu, koca karınlı bir zât olduğu hâlde, pek boylu boslu olan Abbâs ibn Abdilmııttalib'i Bedir'de esîr eden odur. Bedir sahâbîlerinin en sona kalanı olup, 55. hicret yılında Medîne'de vefat etmiĢtir. Bunun ismi hakkında beĢ rivayet daha varsa da, biz bunları zikr etmiyoruz. Bu zât, hasbe'l-beĢeriyye iĢlediği kabahattan son derece pîĢmânlık göstermiĢ, insanların gözlerinden hâlî olan bir yerde ma'siyet iĢlediği hâlde, havsalaya sığmaz bir cesaret ve fazilet göstererek, çâresini bulsunlar diye evvelâ sahâbîlerden bâzılarına, en sonunda Peygamber'e müracaatla, kendisine zina cezası uygulanmasını istemiĢtir. Tirmizî'nin rivayetinde Ebu'lYeser Ģöyle diyor: Hurma satın almak için bana bir kadın geldi. Evde daha iyisi var, dedim. Ġçeriye beraber girdik. Üzerine saldırıp öptüm. Bunun üzerine Ebû Bekr'e gelip mes'eleyi
651
Müteakiben o zât Peygamber'e geldi ve olan iĢi ona haber verdi. Bu hâdise üzerine Azîz ve Celîl olan Allah, Ģu âyeti indirdi: 'Gündüzün iki tarafında, gecenin de yakın saatlerinde dosdoğru namaz kıl. Çünkü güzellikler kötülükleri (günâhları) giderir. Bu, iyi düĢünenlere bir ö'ğüddür" (Hûd: H4) 855[14]. Bunun üzerine o kimse: Yâ Rasûlallah, bu yalnız benim için mi? diye sordu. Rasûlullah (S):
anlattım. Tevbe et de, kendini rezîl etme, dedi. Umer'e gidip anlattım. O da: Tevbe et de, kendini rüsvây etme; kimseye haber verme, dedi. Sabr edemedim. Rasûlullah'ın yanına gittim; iĢi arzedince: "Allah yolunda gazveye gitmiĢ bir müslümânın karısına böyle mi bakarsın?" buyurdu. Ebu'l-Yeser bunun üzerine, kendisini cehennem ehlinden olmuĢ zanmyle: Bu saate gelinceye kadar keski îmân etmemiĢ olaydım, diye temennide bulundu. Yine Ebu'l-Yeser: Rasûlullah uzun müddet baĢını eğdi, nihayet "Ekimu's-Salât.. "(Hûd: 114) âyeti vahy olundu, dedikten sonra kıssasına metinde olduğu gibi devam ediyor. Muâz'dan geien bir rivayette de Ebu'I-Yeser'Ġn: Yâ Rasûlallah, Allah'ın emrettiği haddi bana uygula, demesi ve bu sözü tekrar etmesi üzerine, mübarek yüzünü çevirdiği ve namaz kıldıktan sonra âyetin nazil olduğu zikr ediliyor. Bu hadîslerin mecmuundan yalnız haram olan mahalde cinsî münâsebetin zina haddi (cezası) tatbîkini gerektirdiği istidlal olunur. 855[14] Gündüzün iki tarafındaki namazlar sabah, öğle, ikindi; gecenin yakın sâatle-rindeki namazlar da akĢam ve yatsı namazlarıdır (Medârik).
652
"Ümmetimin hepsi için, bütün ferdleri içindir" buyurdu 856[15].
5- Vakti İçinde Kılınan Namazın Fazileti Babı 857[16]
6-.......Bize ġu'be tahdîs edip, Ģöyle dedi: Bana Velîd ibnu'I-Ayzâr haber verip Ģöyle dedi 858[17]: Ben Ebû Amr eĢ-ġeybânî (96)'den iĢittim, Ģöyle diyordu: Abdullah ibn Mes'ûd'un evini iĢaret ederek, bize Ģu evin sahibi tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Peygamber'e: Amellerin hangisi Allah'a daha sevgilidir? diye sordum. Peygamber (S): "Vaktinde (kılman) namaz" buyurdu. Abdullah dedi ki: Sonra hangisi? dedim. 856[15] Bundan, beĢ namazın küçük günâh iĢleyenlere tevbe yerine geçeceği ma'nâsi çıkar. Bâzıları beĢ namazın küçük büyük bütün günâhlara keffâret olduğuna ka-ail olmuĢlarsa da, ehli sünnetin cumhuru evvelki görüĢtedir. Çünkü bu hadîs ile, bundan evvelki hadîsteki mutlaklığı, Müslim'in rivayet ettiği: "Büyük günâhlardan çekinildikçe, beĢ namaz, aralarında geçen günâhlara keffârettir" hadîsi takyîd etmektedir.. Buhârî, bu hadîsi Tefsîr Kitâbı'nda da tahrîc etmiĢtir. 857[16] Bâzı nüshalarda "Fî vaktihâ..", bâzısında da "Alâ vaktihâ" Ģeklinde gelmiĢtir 858[17] Metinde bu ibarede takdîm, te'hîr vardır. Biz, bunu yerli yerine koyarak terce-me ettik.
653
Peygamber: "Sonra ana-babaya iyilik etmek" buyurdu. Abdullah dedi ki: Sonra hangisi? dedim, Peygamber: "Allah yolunda cihâdetmek"buyurdu. Ġbn Mes'ûd: Bunları bana Rasûlullah (S) tahdîs edip söyledi. Daha ziyâdesini soraydım, yine bana haber verecekti, dedi 859[18].
6- Bab: Beş Namaz (Aralarındaki Günahkara) Keffarettir 860[19]
7-.......Ebû Hureyre (R) Rasûlullah (S)'tan Ģöyle buyururken iĢitmiĢtir: "Re 'yinizi söyler misiniz: Birinizin kapısı önünde bir akarsu bulunsa, (ev sahibi) her 859[18] Namaz, îmândan sonra, Ģübhesiz amellerin en fazîletlisidir. Çünkü dînin direğidir. Ana-babaya iyilik ve dînin insana yüklediği en büyük vâciblerdendir. On-lara, kâfir de olsalar kendilerine ihsan ile muamele edip, itaatsizlikten çekinmek farzdır. Onlara can sıkıntısı ile, "Öf!" demek bile Kıır'ân'm nassıyle nehyolun-muĢtur (el-tsrâ:23; el-Ahkâf:l7). Emirlerine ma'siyet olmadıkça itaat vâcibdir. Allah yolunda cihâd da "Kelimetullah'ı en yüksek kılma" kasdıyle can ve malı ortaya koyarak uğraĢıp, mukaatele etmektir. Buhârî bu hadîsi Edeb, Tevhîd, Cihâd Kitâblan'nda da tahrîc etmiĢtir 860[19] Bu baĢlık, Müslim'in rivayet ettiği hadîsin bir cümlesidir.
654
günde beĢ defa onun içinde yaykansa, ne dersiniz? Bu yıkanma, onun kirinden pasından birĢey bırakır mı?" buyurdu. Sahâbîler: Hayır, bu onun kirinden hiçbir Ģey bırakmaz, dediler. Rasûlullah "BeĢ (vakit) namaz da iĢte bunun gibidir. Onlarla Allah Taâlâ günâhları siler, mahveder" buyurdu 861[20].
7- Namazın Kendi Vaktinde Zayi' Kılınması Babı 862[21]
8-.......Bize Mehdî, Geylân'dan; o.daEnes'ten tahdîs etti. Enes (Haccâc namazı vaktinden te'hîr edince): Peygamber (S) zamanında mevcûd olanlardan hiçbir Ģey tanımıyorum, dedi. Kendisine: Namaz
861[20] Bu hadîs dahi zahiren küçük ve büyük günâhları Ģâmil ise de, cumhur bunları küçük günâhlar ile kayıdiamaktadır. 862[21] Namazın zayi' kılınması, vakti çıkıncaya kadar geri bırakılmasıdır. BĠr de namazı zayi' kılmak, müstehâb olan vaktinden geri bırakmaktır, denildi. Birinci görüĢ daha zahir olandır. Çünkü zayi1 kilmak, ancak onda meydana gelir (Aynî). Namazın zayi' kılınmasından murâd, vaktinden çıkarılmasıdır. Yüce Allah Ģöyle buyurdu: "Sonra arkalarından öyle kötü bir nesil geldi ki, namazı bıraktılar, Ģehvetlerine uydular. ĠĢte bunlar da azgınlıklarının cezasına uğrayacaklardır" (Meryem: 59; Kastallânî).
655
(Peygamber zamanında mevcûd olup devam eden bir Ģeydir, binâenaleyh bu umûmî selbedici kazıyye nasıl doğru olur?), denildi. Enes (cevâbında): O, kendisinde zayi' kılmalar, tağyîrler yapıp, zayi' etmiĢ olduğunuz bir Ģey değil mi? dedi.
9-.......Usmân ibn Ebî Ravvâd Ģöyle demiĢtir: Ben ez-Zuhrî'den iĢittim, Ģöyle diyordu: Ben DımaĢk'ta Enes ibn Mâlik'in yanma girdim; o ağlıyordu. Ona: Seni ağlatan nedir? dedim. Enes: (Beni Rasûlullah zamanında) eriĢmiĢ olduklarımdan, namaz müstesna, hiçbir Ģeyi tanımaz olmaklığım (ağlatıyor). ĠĢte bu namaz dahi zayi' edilmiĢtir, dedi 863[22].
863[22] Enes ibn Mâlik, Irak vâlîsi Haccâc'dan Velîd ibn Abdilmelik Ġbn Mervân'a Ģikâyetçi olarak DımaĢk'a gelmiĢti. Rasûlullah zamanında gereği gibi ve zamanında yapılan ibâdetlerden hiçbirini ġâm ve Basra Emirlerinde müĢahede ettiklerinde bulamadığını, namaz ibâdetinin bile vaktinden çıkarılmak suretiyle zayi' edilmiĢ olduğunu söylüyordu. Haccâc ile emîri Velîd ve diğerlerinin namazları kendi vakitlerinden geri bıraktıkları hususu, sahih ve sabit olmuĢtur. Bu Ġse, namazın zayi' kılınması ta'-bîrini, namazları müstehâb olan vakitlerinden geri bırakmalarıylc tefsîr edenlerin görüĢünü reddetmektedir.
656
Ve Bekr ibn Halef Ģöyle dedi: Bize Muhammed ibn Bekr el-Bursânî (203) tahdîs edip, Ģöyle dedi: Bize Usmân ibn Ebî Ravvâd, bu tarzda haber verdi 864[23].
8- Bab: Namaz Kılmakta Olan Kimse. Aziz ve Celil Olan Rabbına Munacat Etmektedir 865[24]
10-.......Bize HiĢâm, Katâde'den; o da Enes'ten olmak üzere tahdîs etti. Enes (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S): "Her biriniz namaz kıldığı zaman Ģübhesiz Rabb 'ı ile münâcât eder. O hâlde sakın sağ tarafına tükürmesin, velâkin (sıkıĢtığında) sol ayağının 864[23] Yânî bu hadîsin baĢında bulunan seneddeki Amr ibn Zurâre'nin, Abdülvâhid'-den; o da Usmân Ebî Ravvâd'dan... diye sevk ediĢi gibi. 865[24] Münâcât, birisine fısıltı ile hitâb etmek ve söz söylemektir. Kul, namaz içinde Rabb'ına fısıltı hâlinde hitâb ile niyaz eder. Bu bâb ile bundan önceki bâbların münâsebeti Ģudur: Bu bâbda namazın eda vakitlerinin Allah'a münâcât vakitleri olduğu, kula Allah'la münâcâtın ise hassaten ancak bu vakitler içinde hâsıl olacağı beyân edilmiĢ. Geçen bâblar ise namazı vaktinde kılanın medhine, geri bırakanın zemmine delâlet etmiĢtir. Bu-hârî bu babın hadîsini, musallînin bu yüksek menzilden mahrum olmaması için, münâcât hasletini gereği gibi tahsîl etmek hususuna musailîyi rağbetlendir-mek maksadıyle getirmiĢtir (Aynî).
657
altına (tükürsün)" buyurdu. Ve Saîd ibn Ebî Arûbe, Katâde'den Ģöyle dedi: "Ön tarafına yâhud önüne tükürmesin, velâkin (muztarr kalırsa) ya sol tarafına, ya ayaklarının altına (tükürsün)". Ve ġu'be ibnu'lHaccâc yine Katâde'den olmak üzere Ģöyle dedi: "Önüne ve sağına tükürmesin, velâkin (sıkıĢırsa) .yer 50/ tarafına, ya (sol) ayağının altına tükürsün". Humeyd de Enes'ten; o daPeygamber(S)'den olmak üzere Ģöyle buyurduğunu söyledi: "Namaz kılmakta olan kimse kıblesine karĢı ve sağ tarafına tükürmesin, lâkin (sıkıĢırsa) 50/ tarafına yâhud (sol) ayağının altına tükürür"866[25].
11-.......Bize Katâde, Enes(R)'ten; o da Peygamber'den olmak üzere Ģöyle tahdîs etti: Peygamber (S) Ģöyle buyurdu: "Secde ederken secdenizi tam yolunda yapınız. (Namaz kılan kimse) kollarını köpek gibi yere yaymasın. (SıkıĢıp) tükürdüğü
866[25] Buradaki rivayetlerin hepsi de mevsûldür. Bunlar değiĢik râvî ve lâfızlarla, îmânın artıp eksilmesi, mescidden eliyle tükürüğü kazımak, namazda sağına tükürmesin... bâblannda da tahrîc edilmiĢlerdir
658
vakit de önüne ve sağ tarafına tükürmesin. Çünkü o, Rabb'ı ile münâcât etmektedir"867[26].
9- Sıcağın Şiddetli Vaktinde Öğle Namazını Serinliğe Bırakmak Babı
12-.......Salih ibn Keysân Ģöyle dedi: Bize el-A'rac Abdurrahmân ve ondan baĢkası, Ebû Hureyre'den tahdîs etti. (Salih ibn Keysân dedi ki:) Ve yine Abdullah ibn Umer'in himayesinde bulunan Nâfi', Abdullah ibn Umer'den tahdîs etti. Ebû Hureyre ile Ġbn Umer, bu râvîlerden her birine Rasûllulah'tan tahdîs etmiĢlerdir. Rasûlul-lah (S) Ģöyle buyurdu: "Sıcak Ģiddetlendiği vakitte namazı serin/iğe bırakınız. Çünkü sıcağın Ģiddeti cehennemin
867[26] Sucûdda i'tidâl, Kitâbu's-Salât'ın 27. babında da ta'rîf edildiği gibi, iki avucu-nu yere dayayıp dirsekleri yerden ve iki yanından ayırmak ve karnını uyluğundan uzak tutmak hey'etinde vâki' olur ki, buna "Tecnîh" denir. Bu hey'et daha mütevâzıânedir ve tenbelhares da değildir. Alın da yere daha sağlam dayanmıĢ bulunur. Dirsekleri yere yapıĢtırıp kolları yaymak, köpek oturuĢuna benzer çirkin bir hey'et olduğu gibi, namazda gevĢeklik ve ehemmiyet vermemezliği iĢ'âr eder bir hâldir.
659
kaynamasındandır"868[27].
13-.......Ebû Zerr (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber'in müezzini öğle namazı ezanını, okumağa davrandı. Peygamber (S) hemen: "Serinliği bekle, serin/iği bekle!" buyurdu.-Yâhud da: "Bekle, bekle!" buyurdu.- Ve yine Peygamber: "Sıcağın Ģiddeti, cehennemin kaynamasındandır. Sıcak Ģiddetli olduğu zaman, (namazı serin vakte bırakıcılar olarak) namazdan geri durun, tâ tepelerin gölgelerini uzanmıĢ gördüğünüz zamana kadar" buyurdu 869[28].
14-....... Bize Sufyân (ibn Uyeyne) tahdîs edip
868[27] Ġbrâd, burada öğle namazını vaktinin evvelinde kılmayıp da ortalığın biraz serinlediği zamana kadar geri bırakmaktır, Ġbrâd hakkındaki bu emir, vücûb için değil, müstehâblık içindir. Gölge olmayan saatte, sıcakta cemâate gitmekte meĢakkat olacağından, ümmet hakkında bir hafifletme olmak üzere buna ruhsat verilmiĢtir. Vaktin evvelinde kılmanın faziletine bakarak, bu ibrâdı namaz vaktinin tazeliği ma'nâsma hamledenler de vardır... Bâzı Emevî melikleri ile emirlerinin öğle ile cumuayi ikindiden sonralara kadar geri bırakmayı âdet etmeleri, hep bu ruhsatın sû'i istimalinden ileri gelmiĢtir. 869[28] Arabistan'da toprak yâhud kum tepeleri, ekseriya yayvan olduğundan, öğlenin baĢlangıcından epey zaman geçmedikçe gölgeleri belli olmaz.
660
Ģöyle dedi: Biz bunu ez-Zuhrî'den ezberledik, o da Saîd ibnu'l-Müseyyeb'den; o da Ebû Hureyre'den. Peygamber (S) Ģöyle buyurmuĢtur: "Sıcak Ģiddetli olduğu zaman namazı serin/iğe bırakın. Çünkü sıcağın Ģiddeti cehennemin kaynamasındandır. Cehennem ateĢi Rabb'-ına Ģikâyet arzetti de: Yâ Rabb, bir kısmım bir kısmımı yedi (yânî ben beni yiyorum, izin ver) dedi. Allah da iki defa nefes almasına izin verdi. Nefesin biri kıĢın, diğeri yazın. ĠĢte hissetmekte olduğunuz sıcağın en Ģiddetlisi ile soğuğun en Ģiddetlisi budur"870[29].
870[29] Yeryüzünde sıcaklığın Ģiddeıi cehennemin kaynamasından olması, kinaye ve mecaz kabilinden olduğu gibi, ateĢin Ģikâyeti ve nefes alması da mecazîdir. Bununla beraber bunların hakikat olmasına da hiçbir aklî mâni' yoktur. Aklî bir mâni' denebilmek için bunların hakikatlerine muttali' olmamız lâzım gelir ki, böyle bir iddia kimsenin hatırından geçmez. Ġnsandan baĢka varlıkların nutk ve idrâki var mıdır, yok mudur? Bunu da kendi tecrübe hasselerimizle kestirip asmamıza imkân yoktur. Eğer varsa -nutk ve idrâkin mi'yâr ve mikyası bizce yalnız kendi nutk ve Ġdrâkimiz olmadığı için- bu konuda vereceğimiz hüküm herhalde hakikatten uzak olmuĢ olur. Elektrik nev'inden bir birikme yerinde mev-cûd hareket ettirici kuvvetin varlık ve mikdânni kaba veya hassas terazinin yâhud civâ sütununun hareketsiz kaldığına bakıp da inkâr etmek ne kadar ma'nâsız ise, insandan baĢka mevcûdların nâtık ve müdrik olmadıklarına, insanların kendi hiss ve idrâklerini ölçü tutarak hükmetmeleri de o kadar ma'nâsız oiur. Bunu ancak
661
15-.......Ebû Saîd Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S): "Öğle namazını serinliğe bırakınız. Çüntyk sıcağın Ģiddeti, cehennemin kaynama-sındandır" buyurdu. Sufyân es-Sevrî, Yahya el-Kattân ve Ebû Avâne, Hafs ibn Gı-yâs'a mutâbaat ettiler871[30].
Hâhk'ları bilir, bir de o Hâlık'ın böyle bir mi'yâr ve mikyas ile bazen mücehhez kıldığı mahlûklar. Kâinatın yaratıcısı ise HiçbirĢey yoktur ki, O'nu tesbîh ve tahmîd edip durmasın. ġu kadar ki, siz onların'teĢbihlerini anlamıyorsunuz" (cl-Ġsrâ: 44) buyuruyor. Tesbîh, Ģübhesiz ki nutk'dur. Her Ģeyin nutku da kendine göre olur. Çakıl taĢlarının Peygamber'in elinde teĢbihlerini, kendisi duyduğu gibi, yanında bulunan sahâbîler de o ana mahsûs olarak kulaklanyle duydular. Demek ki, o anda Allah onlara o teĢbihleri duyacak bir idrâk yaratmıĢ. Gayrı nâtık mevcûdlar dediğimiz mahlûkların, kendilerine göre, bizim anlamadığımız birer teĢbihleri olduğu gibi, Ģikâyetleri de olabilir. Cehennemin kendi hâlinden Ģikâyeti, kıyamet gününde "oS^-ı J* = boldun m«?" (cl-Kaaf: 30) suâline karĢı, " ±,y 'y. Ji = Daha yok mu?" diye cevâb vermesi; üzerinden geçecek mü'mine: Ey mü 'min, çabuk geç ki, senin nurun benim alevimi söndürüp duruyor" demesi de böyledir. Bunların hepsini de, hâl lisânı sözlerinden diyerek, mecaza hamletmek mumlan olduğu gibi, hakikatlerine de hamletmeğe hiçbir aklî mâni' yoktur (Ahmed Naîm, Tecrîd Ter., 11,392). 871[30] Buharı, bunların hepsinin Hafs ibn Giyâs'a mutâbaatianyle, bunların kendi rivayetlerinde ei-A'meĢ'den "Öğle namazını serinliğe bırakınız" Iâfzındaki mu-tabaatlarını kasdetti. Buharı bu babın hadîslerini çok güzel bir tertîble sıralamıĢtır: Evvelâ mutlak hadîsi getirmiĢ, ikinci olarak içinde serinletmenin sonu.olacak vaktin -ki le-pelerin gölgelerinin
662
10- Öğle Namazını Seferde de Serinliğe Bırakmak Babı 872[31]
16-.......Ebû Zerr el-Gıfârî (R) Ģöyle demiĢtir: Biz Peygamber'Ie birlikte bir seferde bulunuyorduk. Müezzin öğle namazı için ezan okumak istedi. Peygamber (S) "Serinliği bekle!" buyurdu. Bir müddet sonra müezzin yine ezan okumak istedi. Peygamber yine: "Serinliği bekle!" buyurdu. Nihayet müezzin, biz tepelerin gölgelerini uzanmıĢ gördüğümüz zamana kadar bekledi. Bunun üzerine Peygamber: "ġüb-hesiz
zuhurudur- nihâyetinejrĢâdda bulunan hadîsi, üçüncü olarak kendisinde bu mutlakm mukayyede mahmul olmasındaki illetin beyânı bulunan hadîsi, dördüncü olarak da takyîdle tekellüm edilmiĢ hadîsi getirmiĢtir. Muvaffak kılıcı, ancak Allah'tır (Ġbn Hacer). 872[31] Buhârî Ģu baĢlıkla, namazı serinliğe bırakmanın hazara mahsûs olmadığını, lâkin seferde bunun yerinin yolcunun konakladığı zamandaki yer olacağını irâde etmiĢîir. Yolcu yürümekte yâhııd bir yürüyüĢ üzerinde bulunduğu zaman ise bunda cem'u't-takdîm yâhud cem'u't-te'hîr vardır. Nitekim bu, kendi babında gelecektir (Ġbn Hacer). Buradaki sefer, ittifâkîdir. Namazı serinliğe bırakmanın illeti, Peygamber tarafından beyân buyurulduğu üzere, sıcaktan hâsıl olacak ezâ ve meĢakkat olduğundan, bu hususta hazarın seferden farkı yoktur. Ve serinliğe bırakmaktaki müstehâblık sefere kasr edilmiĢ de değildir.
663
sıcağın Ģiddeti cehennemin kaynamasındandır. Binâenaleyh sıcak Ģiddetlendiği zaman namazı serinliğe bırakın" buyurdu. ĠbnAbbâs: "Tetefeyyeu zılâluhû = Gölgelerimeyillenir döner" (en-Nahl: 48) demektir, dedi873[32].
11- Bab: Öğle Namazının Başlanğıç Vakti, Güneşin Tam Ortadan Batıya Meylettiği Sıradır
Câbir: Peygamber (S) öğle namazını gündüzün ortasında sıcağın Ģiddetli olduğu zamanda kıldırırdı, Dedi 874[33].
17-.......ez-Zuhrî Ģöyle dedi: Bana Enes ibn Mâlik Ģöyle haber verdi: Rasûlullah (S) güneĢ (gündüzün ortasından) meylettiği zaman çıktı ve öğle namazını 873[32] Ġbn Abbâs'ın bu kelime hakkında verdiği bu ma'nâyı, Ġbn Ebî Hatim kendi tefsirinde mevsûlen rivayet etmiĢtir.Âyetin tamâmı Ģöyledir: "Onlar Allah'ın yarattığı herhangi bir Ģeye dikkatle bakmadılar mı ki, onların gölgeleri bile zelil zelîl Allah'a secde ediciler olarak durmadan sağa sola döner" (en-Nahi: 48). 874[33] Bu, Buhârî'nin "AkĢam namazının vakti bâbı"nda Câbir'den mevsûlen rivayet ettiği hadîsin bir tarafıdır.
664
kıldırdı 875[34]. Akabinde minber üzerinde ayakta durdu, kıyamet saatini zikretti. Kıyamet gününde büyük büyük iĢler olacağını zikredip haber verdi. Sonra: "Bana birĢey sormak isteyen varsa sorsun. Bu makaamımda durduğum müddetçe her ne sorarsanız hemen muhakkak haber veririm" buyurdu. Ġnsanlar ağlamakta ileri gittiler, Rasûlullah da: "Bana sorunuz" demeyi çoğalttı 876[35]. Derken Ġbn Huzâfe es-Sehmî ayağa kalkıp: Benim babam kimdir? diye sordu. Rasûlullah: "Baban Huzâfe'dir"buyurdu 877[36]. Sonra yine "Bana sorunuz" demeyi çoğalttı. Bunun üzerine Umer ibn Hattâb, iki dizi üstüne çöktü de: Biz Allah'ı 875[34] Öğle namazının ilk vakti, zeval ânı olduğu buradan da anlaĢılmıĢ oluyor 876[35] Münafıklardan bâzı kimselerin Rasûlullah'ı gûyâ cevâbdan âciz bırakacak bir takını suâller tertîb ettiklerini iĢitmesi bu haklı öfkeye sebeb olmuĢ, öfkeli olarak "sorunuz" diye tekrar etmiĢtir. Sahâbîlerin ağlamalarına, o hutbede kıyamet gününün büyük korkunç ĠĢlerini duymaları kadar, Peygamber'in öfkesi yüzünden üzerlerine Ġlâhî azâbın'.inmesinden korkmaları da sebeb olmuĢtur. Nitekim eski ümmetlerin peygamberlere karsi muhalefetlerinden dolayı nice nice azâblara uğradıkları-, Kur'ân-ı Kerîm'den bildikleri hususlardandı 877[36] Bu Abdullah ibn Huzâfe, Peygamber'in, mektubunu Bahreyn Meliki Munzir ibn Sâvâ vâsıtasıyle Husrev Pervîz'eyollamaya me'mûr ettiği sahâbîdir. Usmân zamanında Mısır'da vefat etmiĢtir.
665
Rabb, Ġslâm'ı dîn ve Muhammed'i peygamber olarak kabul ve tasdîk ettik, dedi. Bunun üzerine Rasûlullah sükût etti. Sonra "Demincek cennet ile cehennem Ģu duvarın yüzünde bana arz olundu. Ben böyle hayrın ve Ģerrin benzerini görmedim" buyurdu.
18-.......Bize ġu'be, Ebu'l-Minhâl'den; o da Ebû Berze'den tahdîs etti (Ebû Berze -R- Ģöyle demiĢtir): Peygamber (S) sabah namazını her birimiz yanında oturanı tanıyacak kadar aydınlık olduğu zaman kıldırır, bu namazda altmıĢtan yüz âyete kadar okurdu. Öğle namazını güneĢ (batıya) meylettiği vakitte kıldırırdı878[37]. Ġkindiyi de, birimiz (namazdan sonra mescidden) Medine'nin en uzak yerine gider dönerdi de, güneĢ henüz dipdiri bulunurdu879[38]. Râvî Ebu'lMĠnhâl dedi ki: Ben Ebû Berze'nin akĢam namazı hakkında dediğini unuttum. Ebû Berze: Rasûlullah 878[37] , zeval vakti demektir ki, güneĢin gündüzün ortasına geçip batı cihetine meyi etmesinin baĢlangıcıdır. Bu, vaktin evvelini gösterdiği için, bundan Önceki serinliğe bırakma hadîslerine münâfî' olma?.. 879[38] GüneĢ'in dipdiri olması, henüz sıcağı geçmemiĢ, rengi değiĢmemiĢ; bembeyaz olması demektir ki, bundan, ikindinin ilk vakitte kılınmasının müstehâb olduğu istidlal olunur.
666
yatsı namazını gecenin (ilk) üçte birine kadar sonradan dediğine göre, yarısına kadar- geriye bırakmakta be's görmezdi, dedi. Ve Muâz ibn Muâz (196) dedi ki: ġu'be ibn Haccâc (yukarıda geçen isnâdıyle) Ģöyle dedi: Sonradan Ebu'l-MinhâPe diğer bir kerre daha kavuĢtum da kendisi: Yâhud gecenin üçte birine kadar, dedi880[39].
19-.......Bana Gâlib el-Kattân, Bekr ibn Abdillah el-Muzenî'den; o da Enes ibn Mâlik'den tahdîs etti. O Ģöyle dedi: Biz Rasûlullah'ın arkasında öğle namazlarını kıldığımız zamanlarda sıcaktan korunmak için kendi elbiselerimiz üzerine secde ederdik 881[40].
880[39] Yatsı namazının müstehâb vakti gecenin ilk üçte birinden yarısına kadardır. Gecenin sonuna kadar caiz olduğuna da kat'î deliller vardır. 881[40] Bu, öğle namazını zevali müteâkib, sıcağın Ģiddetli zamanında, vaktinin evvelinde kıldıklarına delâlet etmektedir (Aynî).
667
12- Öğle Namazını İkindiye Kadar Geri Bırakmak Babı
20-.......Bize Hammâdibn Zeyd, Amr ibn Dinar'dan; o daCâbir ibn Zeyd'den; o da Ġbn Abbâs'tan tahdîs etti (O, Ģöyle demiĢtir): Peygamber (S) öğle ile ikindiyi, akĢam ile yatsıyı (birlikte) yedi rek'at ve sekiz rek'at olarak kıldırdı 882[41]. Eyyûb Sahtiyanı Câbir'e:
882[41] Burada leffun ve neĢrim müĢevveĢ vardır. Zîrâ yedi rek'at akĢam ile yatsının, sekiz rek'at da öğle ile ikindinin rek'atlerı toplamıdır. Ebû Davud'un es-Sünen'inde yine Ġbn Abbâs'tan ve diğer tarikten rivayet olunan bu hadîste = Korku olmadığı ve sefer de bulunmadığı hâlde.." ziyâdesi olduğu gibi, Ġmâm Mâlik'in bunu iĢittiğinde: = Bunun yağmurlu bir günde olduğunu düĢünürüm" dediği nakledilmektedir. Bu hadîs, Müslim ile Nesâî'de de imâm Mâlik'in sözü hâriç, böyle rivayet edilmiĢtir. Müzdeiife'de akĢam namazı ile yatsı namazını, yatsı vaktinde kılmak hakkında bütün ümmetin Ġttifakı vardır. Peygamber, Veda Haccı günü öğle ve ikindiyi Arafat'ta, akĢam ile yatsıyı da Müzdeiife'de -ki bu münâsebetle orası Cem' diye isimlendirilir- kıldırmıĢtır. BaĢka zaman ve mekânda namazları cem' etmeyi Hanefîler Ġle Ġmâm Evzâî tecviz etmezler. Bununla beraber korku, sefer, ve yağmur Özürlerinden dolayı öğle ile ikindiyi, akĢam ile yatsıyı bâzı Ģartlar dâhilinde cem' etmeye kaail olanlar da çoktur.... Bunların delilleri, metindeki hadîs ile o ma'nâda olan birçok hadîslerdir. Hanefîler ise Buhârî ile Müslim'de Abdullah ibn Mes'ûd'dan
668
Muhte-rnil ki bu yağmurlu bir (gündüz ve) gecede olmuĢtur, dedi. Câbir de: Muhtemildir, dedi.
13- İkindi Namazının Vakti Babı
Ve Ebû Usâme, HiĢâm'dan: "GüneĢ AiĢe'nin odasından çıkmadan" dedi 883[42].
rivayet edilen "Rasûlullah'ın Cem'den baĢka yerde vaktinin hâricinde hiçbir namaz kıldığını görmedim. Cem'de, yânî Müzdeiife'de akĢam ile yatsıyı beraber kıldırdı ve ertesi gün sabah namazını vaktinden evvel kıldırdı" hadîsine dayanırlar ve bu hadîs, hazarda, seferde herhangi iki namazı cem' etmenin cevazına müĢ'ir olan bütün hadîsler ile ameli ibtâl etmiĢtir, derler. Cem' ile ilgili sahîh hadîsleri de, cem' olunan namazların -evvelkisi son vaktine te'hîr, diğeri de, evvel vaktinde kılınmak suretiyle ta'cîl edilmesinden dolayı- bîr araya getirilmiĢ gibi göründüklerini ve hakikatte her namaz vaktinde kılınmıĢ olduğunu ileri sürerler. Ġbn ġîrîn,Rabîatu'r-Re'y, EĢheb, Ġbnu'l-Munzir, Kaffâl Kebîr ve hadîsçi- . lerdcn bir cemâat ise -âdet etmemek Ģartıyle- hazarda namazların cem'iniri ec- . vâzına gitmiĢlerdir. Bunların müstenedi, metindeki hadîsin Müslim'deki rivayetinde: "Ġbn Abbâs'a Rasûlullah bunu niçin yaptı?;diye sordular. Ümmete zahmet oimasın için, cevâbını verdi" ta'Iîlidir. 883[42] Bu ta'lîk, Ebû Zerr, Asîlî ve Kerîme nüshalarında burada bâb baĢlığı akabinde gelmiĢtir. Doğru olan ise Buhârî'nin bu hususta carî olan âdeti gibi, mevsûl is-nâddan sonraya bırakılmasıdır (îbn Hacer). Öğle ile ikindi namazının baĢlangıç vakitlerini ta'yîn ederken, her beldede ve her günde baĢka olan "Fey' u zevâl"i de hesaba dâhil edip, fey' u zevali müteakiben öğle vakti, fey'u zevale bir
669
21-.......Bize Enes ibn I yâd, HiĢâm'dan o da babası Urve'den tahdîs etti. ÂiĢe (R): Rasûluilah (S), ikindi namazını güneĢ ÂiĢe'nin hücresinden çıkmamıĢ hâlde iken kılardı, demiĢtir.
22-.......ÂiĢe(R): Rasûlullah (S) ikindi namazım henüz ÂiĢe'nin hücresinde güneĢ varken ve gölge ÂiĢe'nin hücresinden yükselmeden kılardı, demiĢtir.
23-.......Bize Sufyân ibnu Uyeyne, ez-Zuhrî'den; o da Urve'den; o da ÂiĢe'den olmak üzere Ģöyle haber verdi: ÂiĢe (R): Peygamber (S), güneĢ odamda zahirken ve henüz gölge yükselmemiĢken ikindi namazını kılardı, demiĢtir. Ve Ġmâm Mâlik, Yahya ibn Saîd, ġuayb ibn Ebî Hamza ve Ġbn Ebî Hafsa: "GüneĢ yükselmeden önce" diye rivayet etmiĢlerdir884[43].
Ģeyin bir veya iki misli kadar gölge eklendikten sonra ikindi vakti girer. 884[43] Buhârî bununla Ģuna iĢaret ediyor; Burada isimleri söylenen bu dört zât, bu is-nâdla zikredilen hadîsi rivayet etmiĢlerdir. Bunların yanında hadîs: "GüneĢ yükselmeden önce" lâfzıyledir ki, bunların rivayetlerinde zuhur yânî yükselme,
670
24-.......Bize Avf, Seyyar ibn Selâme'den haber verdi. O Ģöyle demiĢtir: Ben ve babam, Ebû Berze elEĢlemi (R)'nin yanına girdik. Babam ona: RasûluIIah farz yazılmıĢ namazı nasıl kılardı? diye sordu. Ebû Berze Ģöyle dedi: RasûluIIah, sizin Ûlâ Namazı diyegeldiği-niz zuhur (yâni öğle) namazını, güneĢ göğün ortasından batı cihetine kaydığında kıldırırdi885[44]. Ġkindi namazını kıldırır, birimiz namazdan sonra Medine'nin en uzak yerindeki evine dönerdi de güneĢ henüz dipdiri bulunurdu. (Râvî Seyyar dedi ki:) Ben Ebû Berze'nin akĢam namazı'hakkında söylediği sözü unuttum. Ebû Berze Ģöyle devam etti: RasûluIIah, sizin Atame adını vermekte olduğunuz yatsı namazını geri bırakmayı sever, tercîh, ederdi. Bu namazdan evvel uyumayı, ve ondan sonra oturup konuĢmayı kerîh görürdü,
güneĢe âiddir. Sufyân ibn Uyeyne rivayetinde ise zuhur yânî yükselme, fey'e, yânî gölgeye âiddir (Aynî). 885[44] BeĢ namazın farzıyetini müteâkib Cibrîl'in Peygamber'e ilk kıldırdığı namaz, zuhur namazı olduğundan,.bu namaza "Salâtu Olâ" yânî Öğle namazı denilmiĢtir.
671
hoĢlanmazdı886[45]. Sabah namazından da, insan kendi yanında oturanı tanıyacak kadar aydınlık olduğu zaman çıkar ve (bu namazda) altmıĢla yüz âyete kadar okurdu
25-.......Enes (R) Ģöyle demiĢtir: Biz ikindi namazını kılardık. Sonra insan Amr ibn Avf oğullan yurduna giderdi de, onları ikindi namazı kılıyorlar bulurdu 887[46].
26-.......Bize Ebû Bekr ibnu Usmân ibnSehlibn Huneyf haber verip Ģöyle dedi: Ben Ebû Umânıe (Es'ad
886[45] Yatsıdan evvel uyumak tenzîhî kerahet ile mekruhtur. Zîrâ uykuya dalmakla yatsı namazını kaçırmak korkusu vardır. Uyandıracak kimse varsa be's yoktur. Yatsıdan sonra oturup konuĢmak da mekruhtur. Çünkü bu da insanı, tâ-atten, gece ibâdetinden alıkoyduğu gibi, sabah namazının geçirilmesine de se-beb olabilir. Bununla beraber Ġlim müzâkeresi, misafir ağırlamak, ehl ve ıyâl ile görüĢmek gibi hayırlı iĢlerden dolayı uykuyu bir müddet geri bırakmakta hiçbir kerahet yoktur. 887[46] Amr ibn Avf oğullan Medînc'yc iki mil mesafede Küba'da otururlardı. Renc-ber oldukları için, ikindi namazını evvel vaktinden geri bırakırlarmıĢ demek oluyor.
672
ibn Sehl)'den iĢittim, Ģöyle diyordu 888[47]: Bir defa Umer ibn Abdilazîz'in arkasında öğle namazını kıldık. Sonra çıkıp Enes ibn Mâlik'in yanına girdik. Biz onu ikindiyi kılıyor hâlde bulduk. Ben ona: Ey amucam, Ģu kıldığın ne namazıdır? diye sordum. Enes: Ġkindi namazıdır; bu namaz, vaktiyle beraberinde kılmakta olduğumuz Rasûhıllah'm namazıdır, dedi 889[48].
14- İkindi Namazının Vakti Babı
27-.......ez-Zuhrî Ģöyle demiĢtir: Bana Enes ibn Mâlik (R) tahdîs edip Ģöyle dedi: Rasûlullah (S), güneĢ henüz yüksek ve dipdiri olduğu halde ikindi namazını kıldırdı. Namazdan sonra Avâlî'ye gidecek insan giderdi de, güneĢ hâlâ yüksek bulunurken onların yanına varırdı. (Râvî dedi ki:)Avâlî'nin bâzı yerleri Medine'ye dört mil yâhud ona yakın mesafededir
888[47] Ebû Umânıe Es'ad ibn Sehl, küçük sahâbîierdendir, 100'üncü hicret yılında vefat etmiĢtir 889[48] Hadîsciler, sahâbîlerin "Ģöyle yapardık, böyle ederdik" diye rivayetleri bahso-lunan fiillerinin, Peygamber zamânında emir veya hiç değilse takrir buyurulan fiiller olduğunu kabul eder ve bu gibi mevkuf hadîsleri merfû' sayarlar.
673
890[49].
28-....... Bize Mâlik, Ġbn ġihâb'dan; o da Enes ibn Mâlik'ten olmak üzere haber verdi. O Ģöyle demiĢtir: Bizler ikindi namazını kılardık. Namazdan sonra bizlerden Küba'ya gidecek olan kimse gider, güneĢ hâlâ yüksek bulunurken Kubâhlar'm yanma varırdı891[50].
15- İkindi Namazını Kaçıran Kimsenin Günahı Babı
29-.......Rize Mâlik, Nâfi'den;oda Ġbn Umcr(R)'dcn haber verdi: O Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S): "Ġkindi namazını vaktinden kaçıran kimse sanki
890[49] Avâlî, Medîne civarında Necd cihetine doğru meskûn olan yerlerin'ismidir. En yakın ma'mûresi Ġki, en uzak yerleri altı ile sekiz mil mesafede idi. Bunun için bu hadîsin râvîieri kâh böyle dört mi! takdir ettikleri gibi, kâh iki, kâh altı, kâh üç mil dedikleri de vardır. Mesafe bildirmekten maksad, ikindi namazını Rasû-lullah'm ilk vaktinde kıldırdığını anlatmaktır. 891[50] Kubâ, Medîne'nin güneyinde iki mil kadar uzaklıkta, zirâatı bol, meskûn bir. yerdir. MeĢhur Kubâ Mescidi oradadır.
674
ehlini ve malını elinden kaçırmıĢ gibidir" 892[51] buyurdu. Ebû Abdillah Ģöyle dedi: Yetirukum a'mâlekum "Size amellerinizi eksiltti" demektir. Kendisinin bir yakınım öldürdüğüm yâhud ona âid malı aldığım zaman Vetertu'r-racule (denir)893[52].
16- İkindi Namazını Terkeden Kimsenin Günahı Babı
892[51] Ehl ve evlâdı katlolunmuĢ, serveti telef olmuĢ kimsenin musîbeti ne kadar büyükse, bir ikindi namazım geçiren kimsenin musîbeti de o kadar büyüktür. Bu namazın geçirilmesi, ya güneĢin batmasına, ya muhtar vakitten sonraya, yâhud güneĢin sararması zamanına kadar bilerek geri bırakılmasıdır. BeĢ namaz Ġçinden ikindinin tahsis edilmesi hakkında türlü türlü tevcihler varsa da, en doğru söz Aliah istediği namaza, istediği fazileti tahsis etmiĢ demektir. 893[52] Buhârî bununla, Allah Taâlâ'mn: "Len yetirakum a'mâlekum.." (Muhammed: 35) kavlindeki "yetirukum'''' lâfzına iĢaret etti. Çünkü orada bu fiil iki mef'ûlü nasb etmiĢtir. Biri hĠtâb kâfi, ikincisi de 'tatmâ!ekum"dür. Binâenaleyh bu fiil iki mef'ûlc teaddî edicidir. Bu ise hadîsteki iki "lâm"m mansûb okunmasını te'yîd eder. Buhârî "vetertu''r-racu!e" kavli ile de aynı fiilin bir mef'ûle teaddî ettiğine iĢaret etmiĢtir. Bu da hadîsteki "lânT'i ötre okuyan Mustemlî rivayetini te'yîd eder. ĠĢaret edilen âyetin meali Ģudur: "Onun için gevĢek davranmayın. Siz daha gâlib iken, (zillet göstererek) sulha da'vet etmeyin. Allah sizinle beraberdir. Amellerinizi asla eksiltmez''(Muhammed:'5$).
675
30-.......Ebu'l-Melîh Ģöyle demiĢtir: Biz bulutlu bir günde Bureyde ile gazvede bulunduk. Bureyde Ģöyle dedi: Ġkindi namazını ta'-cîl ediniz. Çünkü Peygamber (S): "Herkim ikindi namazını (kasden) terk ederse ameli bâtıl olur" buyurdu 894[53].
894[53] Bureyde ibnu'l-Husayb el-Eslemî, hayli rivayetleri olan büyük bir sahâbîdir. 62 hicret yılında Merv'de gazada Ġken vefat etmiĢtir. Horasan diyarında en son vefat eden sahâbîdir. Peygamber, Ebû Bekr'le birlikte hicret yolunda iken 70 sü-vârî ile karĢılarına çıkıp, kısa bir kelâmdan sonra müslümân oluĢları çok ibretlidir. Medine'ye giriĢte bayrak açılmasını teklîf edip, sarıktan bir bayrak yaparak, en önde bayrak tutarak yürümüĢtür. Bulutlu günde ta'cîiĠn hikmeti, güneĢin görülmemesinden dolayı namazı muhtar vakitten sonraya bırakmak yâhud farkında olmaksızın güneĢin batmasına kavuĢmak korkusudur. Âsîleri tekfir eden Haricîler, bu hadîsi kendilerine sened edinerek: Her kim îmân edilecek Ģey'e küfr eder tasdik etmezse ameli heba o/«r"(el-Mâide:5) âyetini tefsîr eden hadîslerden .sayarlar. Hâlbuki iĢ onların dedikleri gibi olursa, âyetin mefhûmu ile hadîsin mantuku müteânz çıkar. Çünkü âyetin mefhûmu "îmân edilecek Ģey'e kâfir olmayanın ameli bâtıl olmaz" iken, hadîsin mantuku: "Ġkindi namazının farzlığma îmân ettiği hâlde îerkeden kimsenin ameli bâtıl olur" sûretindedir. O hâlde bu hadîsi Ģöyle te'vîl etmek gerekir: Bu namazı terkedenin amelinin sevabı -sonradan kaza etse bile- heder olur, yâhud azalır, yâhud diğer sâüh amellerinin sevâbları kendisine ancak tevbe etmesiyle verilir. Yâhud da meleklerin güzel Ģahadetinden mahrum kalır, gibi zecr ve teĢdîdi hâiz ma'nâlarla tcv'îl gibi (Ġbn Haccr ve Aynî).
676
17- İkindi Namazının Fazileti Babı
31-.......Bize Ġsmâîl, Kays'tan; o da Cerîr'den olmak üzere tahdîs etti. Cerîr ibn Abdillah el-Becelî (R) Ģöyle demiĢtir: Bizler Peygam-ber'in yanında bulunuyorduk. Peygamber (S) bir gece; yânî ayın on dördü olan bedr gecesi aya baktı da, Ģöyle buyurdu: "Sizler Ģu ayı, görülmesinden hiçbiriniz mahrum olmaksızın (yâhud birbirinize gösterebilmek için sıkıĢıp üstüste yığılmanıza hacet kalmaksızın) 895[54] hepiniz zahmetsizce görüyor olduğunuz gibi, Rabb'inizi de muhakkak öylece göreceksiniz 896[55]. Artık güneĢin doğmasından ve batmasından evvelki
895[54] Kavis içindeki terceme, metindeki "tudâmûne" lâfzının "tudâmmûne" suretindeki rivayetine âĠddir. 896[55] Bu görüleni görülene benzetme değil, görmeyi görmeye benzetmedir. Bütün hadîs kitâblarındaki birçok rivayetlerin lâfızları hep bunu te'yîd edicidir. Kıyamet gününde mü'min kullara Rabb'Ierinin cemâlini hicâbsız olarak görme ve müĢahede etme müyesser olacağına Mu'tezile ile Hâricîler'den baĢka bütün Ġslâm fırkaları ittifak ederler. Bununla ilgili hadîsleri en az yirmi kadar sahâbî rivayet etmiĢ olduğundan, bunlar ma'nen mütevâtır oldukları gibi "Yüzler o gün terü tazedir. Rabb'lerini göreceklerdir1 \c\~Kıyâme:22), "Hayır, Ģübhesiz ki onlar o gün Fabb'lerinden kat'iyyen mahrumdurlar"(ct-Tatfîf: 15) âyetleri ile diğer âyetler, bu görüĢü te'yîd edicidir.
677
namazların hiçbirinden ahkonmamamza muktedir olursanız, onu yapınız"897[56]. Sonra Ģu âyeti okudu: "...Rabb'ini, güneĢin doğuĢun-dan evvel ve batıĢından önce hamd ile tesbîh eV (Kaaf: 39). Ġsmâîl ibn Ebî Hâlid: Bu namazları yapın, sakın bu namazlar sizden kaçıp gitmesin, demiĢtir.
32-.......Bize Mâlik, Ebu'z-Zinâd'dan; o da elA'rec'den; o da Ebû Hureyre(R)'den olmak üzere tahdîs etti. O, Ģöyle demiĢtir898[57]: 897[56] Yânî bu iki vakitteki namazı kılmaktan alıkoyacak, sabah uykusu, gündüzdeki meĢgaleler gibi maniaları bertaraf etmek elinizden gelirse yapınız, demektir. Müslim rivayetinde tasrîh edildiği üzere, güneĢin doğmasından evvelki namaz sabah namazı, batmasından evvelki namaz da ikindi namazıdır. Farz namazların hepsi de fazîletçe müsavidirler. Ancak her birinin kendine hâss bir meziyetle diğerlerinden ayrılmasına da bir mâni' yoktur. Bu iki vakite hâss olan fazîlet ve meziyet, müteâkıb hadîsteki gece melekleri ile gündüz meleklerinin birleĢme zamanlan ve amellerin Allah'a arzı gibi hususiyetler olup, bu iki vakitte Allah'a çıkan amellerin mükâfatı da, âhırette Allah'ı müĢahede olması pek yakıĢır. 898[57] Ġbn Huzeyme'nĠn Sahîlfinde merfûen rivayet edilen hadîs, en tafsîllidir: Terce-mesi Ģudur: ' 'Gece melekleri ile gündüz melekleri sabah ile Ġkindi namazlarında sizde birleĢirler. Sabah namazında birleĢtikten sonra gece melekleri semâya yükselir, gündüz melekleri kalırlar, ikindi namazında da birleĢirler. Bu defa da gündüz melekleri yükselir, gece melekleri kalırlar. Yükselen meleklere Rabb 'leh.....
678
Rasûlullah (S) Ģöyle buyurdu: "Bir takım melekler geceleyin, diğer takım melekler de gündüzün birbirlerini müteâkıb size gelirler. Bunlar sabah ile ikindi namazlarında birleĢirler. Sonra içinizde kalmıĢ olan melekler semâya yükselirler899[58] Rabb'ları namaz kılmıĢ kullarının hâller'ıni en iyi bilir olduğu hâlde, yine o meleklere: Kullarımı ne hâlde bıraktınız? diye sorar. Onlar da: Biz onları namaz kılar hâlde bıraktık ve yanlarına da namaz kılarlarken varmıĢtık, derler"900[59].
diye sorar" 899[58] Her iki takım meleklerin namaz vaktinde gelip gitmeleri, müslürnânlarla birlikte namazda hâzır olmaları, mü'minler hakkında ilâhî bir lütuf ve keremdir. Çünkü melekleri, insanların en iyi hâllerine muttali' kılıp haklarında güzel övgü ve Ģahadette bulundurmuĢ oluyor. 900[59] Mü'minlerin birbirlerine güzel Ģahadette bulunmaları, lehine Ģahadet olunan hakkında Allah katında rahmet vesilesi olduğu için, meleklerin mü'minler hakkındaki Ģahadetleri de elbette ilâhî rahmete sebebdir. Ġbâdet ve tâatimize muttali' olan bu melekler, kavillerin en sahihine göre, hayr ve Ģerr iĢlerimizi yazmakla vazifeli olup, hayât devam ettiği müddetçe yanımızda duran, öldükten sonra kabrimizin baĢından ayrılmayan, Hafaza Me-lekleri'nden baĢka meleklerdir.
679
18- Güneşin Batmasından Önce İkindi Namazından Bir Rek'atı Yetiştiren Kimse Babı 901[60]
33-.......Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) Ģöyle buyurdu: "Biriniz ikindi namazından bir secdeyi gün batmadan evvel yetiĢtirdiği zaman, namazını tamamlasın. Sabah namazından da bir secdeyi gün doğmadan önce yetiĢtirdiği zaman, o da namazını tamamlasın" 902[61].
34-....... Bana Ġbrahim, Ġbn ġihâb'dan; o da Salim ibn Abdillah'tan; o da babasından olmak üzere tahdîs etti ki, babası Abdullah ibn Umer (R) ona,
901[60] Buhârî'nin bu babı bağlamaktan garazı, musallî, güneĢ batmadan evvel bir rek'at, güneĢ battıktan sonra da ikinci rek'at kılınacak Ģekilde ikindi namazını kılsa, bu namazı caiz olup kaza etmeye ihtiyâç olmadığına iĢaret etmektir (ġâh Veli-yullah). 902[61] GüneĢin batmasından evvel ikindi namazının bir rek'atı kılındıktan sonra gün batarsa, namaz bâtıl olmayıp, tamamlanması lâzım geldiğine fakîhlerin ittifakı vardır. Sabah namazı hakkında da cumhurun kavli budur. Yalnız Hanefîler, sabah namazı tamamlanmadan güneĢ doğarsa namaz bâtıl olur, derler. Vakil namazını özürsüz olarak böyle dar zamana kadar geri bırakmak günâhtır.
680
Rasûlullah'tan Ģu temsili iĢittiğini haber vermiĢtir: Rasûlullah (S) Ģöyle buyuruyordu: "Sizden evvel gelen ümmetlere nis-betle sizin (dünyâdaki) bekaanız, (bütün güne nisbetle) ikindi namazından güneĢin batmasına kadar olan müddet gibidir 903[62]. Tevrat ehline Tevrat verildi. Onunla çalıĢtılar. Lâkin gün yarıyı bulunca çalıĢmaktan âciz kaldılar. Fakat kendilerine yine birer kîrât (olan gündelikleri) verildi. încîl ehline de Ġncil verildi. Onlar da ikindi namazı vaktine kadar (onunla) çalıĢtıktan sonra, onlar da âciz oldular. Onlara da birer kîrât (olan gündelikleri) verildi. Sonra bize Kur'ân verildi. GüneĢin batmasına kadar çalıĢtık ve bize ikiĢer kîrât olarak (gündelik) verildi. Bunun üzerine Tevrat ehli ile Ġncîl ehli: Ey
903[62] Ġkindi namazına âid hadîsler arasında Buhârî'nin, Peygamber'in bu meselini zikr etmesine sebeb, hadîsin metnindeki "Ġkindi namazından güneĢin batmasına kadar olan müddet gibidir" ibâresidir. Ġkindi vakti, herĢeyin gölgesi iki misli olduğu zaman girer diyenler, bu ibarenin zimmndaki iĢaret ile de ihticâc ederler. Çünkü sözün siyakı, ikindi müddetinin azlığına delâlet eder..Ġkindinin baĢlangıcı, gölgenin bir misli olduğu zamandan i'tibâr edilse, gündüzün yarısından Ġkindiye kadar çalıĢanların çalıĢma müddeti, kendilerinden sonrakilere ya musâvî, ya daha az olmuĢ olur ki, bu takdirce temsildeki kuvvet azalmıĢ olur.
681
Rabb'tmız, onlara ikiĢer kîrât, bize ise (yalnız) birer kîrât verdin; hâlbuki biz daha çok çalıĢtık, derler. Aziz ve Celîl olan Allah da: (Bütün gün çalıĢtığınıza göre Ģart edilen) gündeliğinizden birĢey kestim mi? diye sorar. Onlar: Hayır (kesmedin), derler. O da: ĠĢte o benim fadlımdır ki, onu dilediğime veririm, buyurur*'904[63].
35-....... Bize Ebû Usâme, Bureyd'den; o da Ebû Burde'den; o da Ebû Musa'dan olmak üzere tahdîs etti. Peygamber (S) Ģöyle buyurmuĢtur: "Müslümanlara karĢı Yahudiler ve Hnstiyaniar'ın hâli Ģuna benzer ki, bir adam bir takım kimseleri (sabahtan) gecenin girmesine kadar çalıĢmak üzere ücretle tutmuĢ. Bu iĢçiler günün yansına kadar çalıĢtıktan sonra: Senin (vereceğin) gündeliği 904[63] Bu hadîsden Ģu anlaĢılıyor: Yahûdîler'in bütün gün, Hristiyanlar'ın da gündüzün kalan yansında çalıĢmak üzere ecri ikiĢer kîrât imiĢ. Hangisi iĢi sonuna kadar tamamlasa, tamâm ücreti hakk kazanmakla ikiĢer kîrât alacakmıĢ. Lâkin iĢi yanda bırakıp taahhüd ettikleri iĢe vefa etmedikleri için, herbirine isabet eden kadar ücret alıp, birer kırata nâiiolmuĢlar. Sonra Müslümanlar gelip de her iki taifenin ücretlerinin toplamım alınca hasede uğradılar. ĠĢ bu tarzda olmamıĢ olsa, bu sözlerin ma'nâsı sahîh olmaz... (Hattâbî).
682
istemeyiz, deyip savuĢmuĢlar (tam ücreti hakk etmemiĢler). O adam baĢkalarını ücretle tutup, kendilerine: ġu günü tamamlayın da Ģart ettiğim gündeliği size (eksiksiz) vereyim, demiĢ. Bu ikinci takım da çalıĢmağa koyulmuĢlar. Ġkindi namazı vaktine gelince bunlar da (iĢten vazgeçip): ÇalıĢtığımız senin olsun (gündelik istemeyiz), demiĢler. Bu sefer yine baĢkalarını ücretle tutmuĢ da, onlar günün kalan mikdârında, gün batıncaya kadar çalıĢmıĢlar ve (kendilerinden evvelki) her iki takımın gündeliklerini tastamam olarak hakk etmiĢler"905[64].
19-Akşam Namazının Vakti Babı
Atâ ibn Ebî Rebâh: Hasta oĠan kimse akĢam namazı ile yatsı namazı arasım birleĢtirir demiĢtir 906[65]
905[64] Bu, Allah'ın emrettiğini terk eden Yahudiler ve Hristiyanlar iîe, Hakk'ın hidâyetini ve Rasûlullah'in getirdiğini kabul eden Mtislümânlar hakkında darb edilmiĢ bir meseldir... (Aynî). 906[65] Bu ta'lîki, Abdurrazzâk kendi Musannafmda mevsûlen rivayet etti. Ahmed ibn Hanbel ileiîshâk ve ġâfiîler'den bâziları
683
36-.......Bize el-Evzâî tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Râfi' ibn Hadîc'in himayesinde olan Ebu'n-NecâĢî -ki o, Atâ ibnu Suheyb'dir- tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Râfi' ibn Hadîc(R)'den iĢittim, Ģöyle diyordu: Biz akĢam namazını Peygamber ile birlikte kılardık da, her birimiz namazdan çıktıktan sonra attığı okların düĢtüğü yerleri muhakkak görürdü 907[66].
37-.......Bize ġu'be, Sa'd'dan; o da Muhammed ibn Amr ibni'l-Hasen ibn Alî'den olmak üzere tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Haccâc Medine'ye geldiğinde, biz Câbir ibn Abdillah'a (namaz vaktini) sorduk. Câbir de Ģöyle dedi 908[67]: Peygamber (S) öğleni (zevalden sonra)
da buna kaail olmuĢlardır. Bunlara göre akĢam ile yatsının vakti birdir. Kaa'dî Iyâd Ģöyle dedi: Vakitleri müĢterek olan namazları cem' etmek bazen sünnet, bazen ruhsat olur. Arafat ile Müzdelife'de iki namaz arasını cem' etmek sünnettir. Sefer, hastalık ve yağmur özürleriyle iki namazı birleĢtirmek ise ruhsattır... (Aynî). 907[66] Bu söz yalnız temsil ve beyân için zikr edilmiyor. AkĢam namazından sonra karanlık büsbütün basıncaya kadar ok yarıĢı bi'1-fiil vâki' olduğu, hadîslerin ifâdelerinden anlaĢılıyor. 908[67] Haccâc'ın vâiî olarak Medîne'yegelmesi.îbn Zübeyr'in
684
gündüzün sıcağında, ikindiyi henüz güneĢ beyaz ve tertemiz iken, akĢamı güneĢ battığında, yatsıyı da bazen erken, bazen geç kildırırdı. Cemâati toplanmıĢ gördüğünde erkence kıldırır; gecikdiklerini gördüğünde namazı geri bırakırdı. Sabah namâzmı ise onlar yâ-hud Peygamber karanlıkta kılarlardı 909[68].
38-.......Seleme ibnu'1-Ekva' (R) Ģöyle demiĢtir: Bizler Peygamber'le beraber akĢam namazını güneĢ hicâbla gizlendiği zaman (yânı ufuk çizgisinin arkasına girip görünmez olduğu zaman) kılardık 910[69].
39-.......Ġbn Abbâs (R): Peygamber (S) birleĢtirilmiĢ olarak yedi rek'at ve yine birleĢtirilmiĢ
öldürülmesinden sonra, 64. hicret yılındadır. Haccâc, Emevîler'in valilerinin âdeti veçhile namazları vakitlerinden geri bırakırdı. Hz. Alî'nin torununun oğlu Muhammed'in Câbir'e suâli, iĢte buna dâirdir. Câbir de metindeki cevâbı vermiĢtir. 909[68] Bu Ģekk, Muhammed ibn Amr'dandır. Câbir: "Onlar kılıyorlardı" mı demiĢ, yoksa "Peygamber onu kılıyordu" mu demiĢ? Burası hatırında kalmamıĢ demektir. Bu hadîs, beĢ namazın vakitlerini bildirdiği gibi, namazı vaktinin evvelinde kılmanın faziletini de haber veriyor. 910[69] Yânî güneĢ perdenin arkasına girip görünmez olduğu zaman demektir. AkĢam namazı sözü karinesine i'timâd ederek, faili zikretmeksizin zamîrlendirmiĢtir.
685
olarak sekiz rek'at kıldırdı, demiĢtir 911[70].
20- Akşam Namazına Işa Denilmesini Kerih Gören Kimse Babı
40-....... Bana Abdullah el-Muzenî (R) Ģöyle tahdîs etti: Peygamber (S) Ģöyle buyurdu: "Bedeviler takımı sizin Ģu namazınızın, yânî akĢam namazınızın isminde size gâlib gelmesinler". Peygamber -yâhud Abdullah ibn Mugaffal el-Muzenî- Bedeviler (akĢam namazına) ıĢâ derler, dedi 912[71].
911[70] Bu hadîs, öğle namazını ikindiye kadar geri bırakma babında (12. bâbda) geçmiĢti. Peygamber, akĢamla yatsıyı birleĢtirilmiĢ olarak yedi rek'at; öğle ile ikindiyi de birleĢtirilmiĢ olarak sekiz rek'at kıldırmıĢ oluyor. Bu lâfız, takdim ve te'hîre muhtemiidir. Lâkin bâb baĢlığına uygun düĢmesi için, bunun te'hîre ham-led-Hmesi daha evlâdır. 912[71] Son cümlenin kaaili Peygamber olduğuna göre -ki sözün Ģevki bunu gerektiriyor-hadîsin metnine dâhildir. Kaali Abdullah ibn Mugaffel el-Muzenî olduğuna göre ise, bir Müdrec kelâm olmuĢ olur. Bu hadisi Müslim, Ġbn Umer tarîkinden Ģöyle rivayet etmiĢtir: «^■Ģlı v^Ulj Sjiyu' (hÎıj ;Ci*Ji <JJi L_*\k" J liîû .f£Ģ&> /J Jp iı>Sı f^Li; Sl= Bedeviler takımı Ģu namazınızın isminde size 'galebe etmesinler. Çünkü o(nun Ġsmi) Allah'ın Kitdbı'nda ısadır. Bedeviler develerini atemeyânîyatsı karanlığında sağarlar da onun için ıĢâ'ya bu ismi verirler". Mağrib'e 'ıĢâ", isa'ya "ateme" ve "ıĢâi âhire", ve her ikisine
686
21- (Hadislerde) Işa ve Ateme'nin Zikredilmesi 913[72] ve Ateme İsmini Işa Ma'nasına Kullanmayı Caiz Gören Kimse Babı
Ebû Hureyre dedi ki: Peygamber (S): "Münafıklara en ağır gelen namaz ıĢâ ile fecr namazlarıdır" buyurdu 914[73] Yine Peygamber (Ebû
birden îağ-■lîb tarikiyle "ıĢâeyn" demek Arablar arasında pek yaygındır. Nitekim Peygamber ve sahâbîler tarafından da bu lâfızlar çok kullanılagelmîĢtir. Binâenaleyh konumuz olan hadîslerdeki nehiy, tahrîm için değildir. Yalnız Allah'ın Kitâbı'na uymak için yatsı vaktine "ıĢâ", yatsı namazına da "ıĢâ" dedikten sonra, akĢam namazı vaktine "mağrib" demeye ümmeti alıĢtırmak istenilmiĢtir. Hadîsin müeddâsı: "Bedevîler'in dediği gibi siz de mağribe ıĢâ diye diye her iki vakit nazarınızda seçilemez hâle gelecek, siz de akĢam namazını isim benzerli-- ğine aldanarak, ıĢâ vaktine kadar geri bırakmakta be's görmeyeceksiniz" de- mek olur 913[72] Bu bâbdakĠ hadîsin siyakı ile bundan önceki bâb hadîsinin siyakı birdir. Böyle olunca iki bâb baĢlığının mugâyereti (gayrı oluĢluk) vechi nedir? dersen, ben derim ki: Peygamber'den "ıĢâ" isminin mağrib ma'nâsında kullanılması sabit olmadı, fakat "ateme" isminin "ıĢâ" ma'nâsına kullanılması sabit olmuĢtur. ĠĢte Buhârî bu haysiyetle, iki bâb baĢlığı arasında mugâyeret yapmıĢtır (Aynî). 914[73] Buhârî bu ta'iîkı "Cemâatle ıĢâ namazının fazîleti bâbı"nda
687
Hureyre'ye hitaben): "Eğer onlar ateme ve fecr namâzlarmdaki fazileti bilir olsalardı, (muhakkak ona emekliyerek dahî gelirlerdi)" buyurdu 915[74]. Ebû Abdillah el-Buhârî: Ġhtiyar edilecek olan, Yüce Allah'ın "Ve min ba'di salâtVl-ıĢâ" (en-Nûn 58) kavlinden dolayı, ıĢâ denilmesidir, dedi. Ve Ebû Musa'dan: Bizler iĢâ namazı sırasında nevbetleĢe Peygamber'e giderdik. Peygamber bu namazı karanlık iyice Ģiddetleninceye kadar geriye bıraktı, dediği zikrolunur 916[75] Ve Ibn Abbâs ile AiĢe: Peygamber, ıĢâ namazını oyalanıp geceye bıraktı, dediler 917[76]. Bâzıları da AiĢe'den: Peygamber ateme
mevsûlen tahrîc etti. 915[74] Bunu, "Ezan konusunda kur'a çekme bâbı"nda mufassalen tahrîc etti. 916[75] Bunu, "Ġsa'nın fazîleti bâbı"nda mufassalen tahrîc etti. 917[76] Buhârî, Ġbn Abbâs'ın bu sözünü "isa'dan Önce uyumak bâbı"nda; ÂiĢe'nin sözünü ise "IĢâ'nm fazîleti bâbı"nda tahrîc etti.
688
namazını geceye bıraktı, dediğini söylediler 918[77]. Ve Câbir: Peygamber, ıĢâ namazını kıldırdı, dedi 919[78]. Ebû Berze de: Peygamber ıĢâ namazını te'hîr ederdi, dedi79. Enes de: Peygamber el-ıĢâe'1-âhire namazım geriye bıraktı, dedi. Keza Ġbn Umer, Ebû Eyyûb ve Ġbn Abbâs: Peygamber (S) mağrib namazını ve ıĢâ namazını kıldırdı, demiĢlerdir 920[79]
41-.......Salim Ģöyle demiĢtir: Bana babam Abdullah ibn Umer (R) haber verip Ģöyle dedi: Rasûlullah (S) bir gece bize ıĢâ namazını küdırdı, ki o namaz insanların "ateme" diye isimlendire geldikleri 918[77] Buhârî ÂiĢe'nin bu sözünü, kadınların geceleyin mescidlere çıkmaları babında tahrîc etti. Bu üç ta'lîk, içlerinde "ateme" ve "a'teme" zikredilmiĢ olanlardır. Bundan sonra Buhârî, ıĢâ'nm zikredildiğine Ģahadet eden ta'lîkleri zikretmeye baĢladı. ' Buhârî bunu, "AkĢam namazının vakti babı" ile "Yatsı namazının vakti babı" 3a mufassal olarak rivayet etti. 919[78] Buhârî bunu, "AkĢam namazının vakti babı" ile "Yatsı namazının vakti babı" 3a mufassal olarak rivayet etti. 920[79] Buhârî bu üç ravînin hadîslerini sırasıyle Hacc, Veda Haccı, ve Öğle namazının ikindiye kadar geri bırakılması bâblarında mevsûlen rivayet etmiĢtir.
689
namazdır. Sonra namazı bitirip bize karĢı döndü de Ģöyle buyurdu: "Bu gecenizi gördünüz mü! ĠĢte bu geceden i 'tibaren yüz senenin baĢında (bu gün) yeryüzünde bulunanlardan hiçbir kimse kalmayacaktır 921[80]
22-İnsanlar Toplandıkları Yahud Toplanmakta Geciktikleri Zaman Yatsı Namazının Vakti Babı
42-.......Muhammed îbn Amr Ģöyle demiĢtir: Biz Câbir ibnAbdillah'a Peygamber'in namazından sorduk. O da Ģöyle dedi: Peygamber, öğle namazını (zevalden sonra) gündüzün sıcağında; ikindiyi henüz güneĢ dipdiri iken; akĢamı güneĢ battığında; yatsı namazını da insanlar toplanıp çoğaldıkları zaman erken vaktinde; insanlar az birikip toplanmayı geciktirdikleri zaman ise geç kıldırırdı. Sabah namazını ise karanlıkta 921[80] Buhârî bu hadîsi, Kitâbu'1-Ġlm, cs-Semer bi'l-Ġlm babında da zikretmiĢtir. Aleme: Mağrib kırmızılığı... battıktan sonra gecenin ilk üçte birine denir. Bir kavle göre,'ıĢâi âhire namazının vaktine denir ki, yatsı vakti ta'bîr olunur (Kaaınûs Ter,).
690
kıldırırdı 922[81].
23- Yatsı Namazının Fazileti Babı
43-.......Urve'ye de ÂiĢe (R) haber verip Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) bir gece yatsı namazını geç vakte kadar geri bıraktı. Bu, henüz Ġslâm yayılmadan evvel idi 923[82]. Peygamber (o gece hücresinden) çıkmadı. Nihayet Umer: (Buradaki) kadınlar, çocuklar uyuyakaldi-lar, dedi. Bunun üzerine Rasûlullah dıĢarı çıktı ve^mescid ahâlîsine hitaben: "ġimdi yeryüzünde bu namazı sizden baĢka kimse beklemiyor" buyurdu 924[83].
44-.......Ebû'Mûsâ (R) Ģöyle demiĢtir: Ben ve gemiden benimle gelmiĢ olan arkadaĢlarım Bakîu
922[81] Bu hadîs ve ilgili haĢiyeler "AkĢam namazının vakti" babında (20 bâbda) geçmiĢti. 923[82] Bunu, 26. bâbda gelecek olan Ġbn Umer hadîsi açıklamaktadır 924[83] Umer'in "Kadınlar ve çocuklar uyuyakaldılar" sözü, bunların cemâate devam ettiklerine ve bu devamın müstehâb olduğuna delâlet eder.
691
Buthân'da konaklamıĢtık 925[84]. Peygamber (S) de Medine'de idi. Her gece yatsı namazı vaktinde Peygamber'in huzuruna bizimkilerden beĢ on kiĢilik bir cemâat nevbetle giderlerdi. Ben ve arkadaĢlarım bir defasında Peygamber'i kendisine âid bir iĢle meĢgul bulduk 926[85]. Ondan dolayı namazı, gecenin yarısı oluncaya kadar geciktirdi. Sonra Peygamber çıktı ve cemâate namazı kıldırdı. Namazı bitirince, yanında hâzır olanlara: "Gitmeye acele etmeyiniz. Sevininiz, insanlar içinde sizden baĢka bu saatte namaz kılan kimsenin bulunmaması-Allah'ın size hâss olan ni'metlerinden-dir -yâhud da: Bu saatte sizden baĢka kimse namaz kılmadı-" buyurdu. Bu iki sözden hangisini buyurduğunu ,râvî Ebû Mûsâ bilmiyor. Yine Ebû Mûsâ: Bunun üzerine bizler yerimize döndük ve Rasûlul-lah'tan bunu iĢitmiĢ olmamız sebebiyle sevinip ferahlandık, dedi 927[86].
925[84] EĢ'ârîler'in müsâfir kaldıkları Bakîu Buthân, Medine etrafındaki üç vadiden birinin ismidir. 926[85] Taberânî'nin el- Mu 'cem 'inde, Peygamber'in bu sırada ordu techîzi ile meĢgul' bulunduğu sahîh bir senedle tasrih edilmiĢtir. 927[86] Bu hadîs ile bundan evvelki hadîs, yatsı namazını gecenin
692
24-Yatsı Namazından Önce Uyumanın Mekruh Görülmesi Babı
45-.......Bize Hâlid el-Hazzâ, Ebu'l-Minhâl'den; o da Ebû Berze(R)'den olmak üzere tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) yatsı namazından önce uyumayı ve ondan sonra da oturup konuĢmayı kerîh görürdü 928[87].
25- Uyku Basmasına Yenilen Kimsenin Yatsı Namazından ' Evvel Uyuması Babı
46-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) yatsı namazını bir gece geç vakte kadar bıraktı. Nihayet Umer (Peygamber'in hücresine doğru) yüksek sesle: es-Salâte, (mescidde bulunan) kadınlar ve
ilk üçte birine kadar yâhud gecenin yarısına kadar geri bırakmaktaki fazîleti beyân etmek için sevk edilmiĢtir. Buna dâir baĢka rivayetler de vardır. 928[87] Yatsı namazından evvel uyumak ienzîhiyye kerahet ile mekruhtur. Bu hadîs, ve kerâhatin sebebleri 13. bâbda geçmiĢti. Hadîs, burada biraz daha tafsîlli bir lâfızla gelmiĢtir.
693
çocuklar uyudular, diye nida etti. Bunun üzerine Rasûlullah çıktı da "Bu namazı yer ahâlîsinden sizden baĢka hiç kimse beklemiyor" buyurdu. Râvî: (Yatsı namazı) o zamanlarda Medine'den baĢka yerde kılınmazdı, dedi 929[88]. Yine Râvî: 0 zamanlar müslümânlar yatsı namazını, kırmızılığın kaybolmasından gecenin ilk üçte birine kadar olan vakit içinde kılarlardı, dedi 930[89].
47-.......Bize Abdurrezzâk haber verip Ģöyle dedi: Bana Ġbn Cureyc haber verip Ģöyle dedi: Bana Nâfi' haber verip Ģöyle dedi: Bana Abdullah ibn Umer Ģöyle tahdîs etti: Rasûlullah (S) bir gece yatsı namazında meĢgul kılındı da bu namazı o kadar te'hîr etti ki, bizler mescidde uyuduk, sonra uyandık, sonra yine
929[88] Ġslâm'ın yayılma baĢlangıcı olan o târihlerde böyle olması, tabiîdir. Çünkü diğer dînlerde yatsı namazı olmadığı gibi, müslümânîık da Medîne hâricine yayılmamıĢtı. Vakıa Mekke'de bâzı müslümânlar vardı. Fakat onlar gizlice kaldıkları Ġçin, cemâatle namaz yalnız Medîne'ye mahsûs idi. 930[89] Hadîs metnindeki "eĢ-ġafak", Ebû Yûsuf, Muhammcd ve ġafiî'ye göre, yatsıdan evvel batı cihetindeki kızıllığın; Ebû Hanîfe'ye göre ise, o kızıllıktan sonraki beyazlığın adıdır.
694
uyuduk, sonra yine uyandık. Sonra Peygamber yanımıza çıktı, sonra: "ġimdi yer ahâlîsinden, sizden baĢka bu namazı bekleyen kimse yoktur" buyurdu. Ġbn Umer, uyumakla namaz vaktini kaçırmaktan korkmadığı zaman yatsının takdimi ile te'hîri arasında fark gözetmezdi, hattâ yatsıyı kılmadan evvel yatar uyurdu. Ġbn Cureyc Ģöyle dedi: Ben Atâ ibn Ebî Rebâh'a bunu söyledim de, o bana Ģöyle dedi: Ben Ġbn Abbâs'tan iĢittim, o Ģöyle diyordu: Rasûlullah ıĢâ namazım bir gece o kadar geç bıraktı ki (mesciddeki) insanlar uyudular, uyandılar, yine uyudular, yine uyandılar. Bunun üzerine Umer ibnu'I-Hattâb ayağa kalktı da (yüksek sesle): es-Salâte, dedi 931[90]. Atâ Ģöyle dedi: Ġbn Abbâs Ģöyle dedi: Derken Allah'ın Peygam-ber'i (hücresinden) dıĢarı çıktı. BaĢı su damlatır hâlde ve elini baĢı üzerine koymuĢ vaziyette çıkıĢı hâlâ gözümün önündedir. GeliĢini müteakıb: "Ümmetime meĢakkat yükleyecek
931[90] Bu rivayet ile diğer rivayetlerden Umer'Ġn mescidden Peygamber'in hücresine doğru yüksek sesle "es-Salâte" diye bağırdığı anlaĢılıyor.
695
olmasaydım, muhakkak onlara bu namazı böyle kılmalarını emrederdim" buyurdu. Ġbn Cureyc dedi ki: Ben Atâ'dan, Peygamber'in kendi elini baĢına koyması keyfiyyetini, Ġbn Abbâs'ın haber verdiği gibi iyice tesbit ve ta'rîf etmesini istedim. Atâ benim için parmakları arasını biraz ayırdıktan sonra parmak uçlarını tepesi üzerine koydu. Sonra bitiĢtirip o hey'ette baĢının üzerine yürüttü, gezdirdi. Nihayet baĢ parmağı yüz cihetinden kulak yumuĢağına değinceye kadar (yukarıdan aĢağı) dulununa ve sakalının kenarına doğru indirdi 932[91]. Bunu böylece (tekrar tekrar yaparken) ne eksiltiyor, ne de acele ediyordu. Müteakiben Peygamber: "Benim tarafımdan ümmetim üzerine meĢakkat yüklemek olmasaydı, muhakkak onlara, bu namazı böyle kılmalarını emrederim" buyurdu 933[92].
932[91] Sudğ :Göz ile kulağın arasına denir ki "dulun" ta'bîr olunur. Ve dulun üzerine sarkan saça denir ki, zülüf ve pörçük ta'bîr olunur (Kaamûs Ter.). 933[92] Bu siyaka göre Ġbn Cureyc, doğrudan doğruya Peygamber'in fiilini değii, Atâ'-nın hikâye ettiği suret ile olan fiilini ta'rîf etmiĢ oluyor. Bununla beraber hadîsin baĢında "Ġbn Abbâs Ģöyle dedi" diye tasrîh etmiĢtir.
696
26-Yatsı Namazının Vakti Gece Yarısına Kadardır Babı
Ebû Berze: Peygamber (S) yatsı namazını geri bırakmayı müstehâb görürdü, dedi 934[93].
48-....... Bize Zaide, Humeyd, et-Tavîl'den; o da Enes'ten olmak üzere tahdîs etti. Enes (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S), ıĢâ namazını gece yarısına kadar te'hîr etti, sonra namazı kıldırdı, sonra da: "(Bu saatte) insanlar namaz kılıp uyumuĢlardır. Siz ise namaz kılmayı beklediğiniz müddetçe (bir nevi') namazda demeksiniz"'buyurdu. Ġbnu Ebî Meryem Ģunu ziyâde etti: Bize Yahya ibn Eyyûb haber verip Ģöyle dedi: Bana Humeyd tahdîs etti, O, Enes'ten iĢitmiĢtir. Enes: Peygamber'in o
Bu rivayete göre, yatsı namazının fazilet vakti, gecenin ilk üçte biri olduğu anlaĢılıyor. Bu vakti beyân için sahâbîlerin kullandığı lâfızlar muhteliftir. Fa-kîhlerin bu konudaki ihtilâfları da bu lâfızların ihtilâfından neĢ'et etmektedir 934[93] Bu, "Ġkindi namazının vakti bâbı"nda geçen Ebû Berze hadîsinin bir tarafıdır.
697
namazı geciktirdiği gecede, Peygamber'in yüzüğünün parıltısı hâlâ gözümün önündedir, demiĢtir 935[94].
27- Sabah Namazının Fazileti Babı
49-.......Bize Kays tahdîs etti. Bana Cerîr ibnu Abdillah (R) Ģöyle dedi: Bizler bir gece Peygamber'in yanında bulunuyorduk. Peygamber (S) ayın on dördü olan bedr gecesinde aya baktı da Ģöyle buyurdu: "Dikkat edin, sizler Ģu ayı birbirinize gösterebilmek için sıkıĢıp üstüste yığılmanıza hacet kalmaksızın hepiniz zahmetsizce görüyor olduğunuz gibi -yâhud: Görülmesinde bir seçilememezliğe ve Ģübheye düĢmeksizin görüyor olduğunuz gibi- Rabb'inizi de muhakkak göreceksiniz. Artık güneĢin doğmasından ve batmasından evvelki namazların hiçbirinden alıkonmamanıza muktedir olursanız, onu yapınız"- Sonra Ģu âyeti söyledi: "Rabbini, güneĢin doğuĢundan
935[94] Buhârî bu ta'lîki Kitâbu'l-Libâs'ta mevsûlen tahrîc etmiĢtir. Buhârî'nin burada bu la'lîkle muradı, Humeydî'nin hadîsi Enes'ten ĠĢitmiĢ olduğunu beyândır.
698
evvel ve batıĢından önce hamd ile tesbîh et" (ei-Kaaf: 39}936[95],
50-.......Bize Hemmâm tahdîs edip Ģöyle dedi: Bana Ebû Hamza, Ebû Musa'nın oğlu Bekr'den; o da babasından olmak üzere tahdîs etti. O (yânî Ebû Mûsâ -R-) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S): "Ġki serinlik namazını (yânî sabah ve ikindi namazlarını) her kim kılarsa cennete girdi" buyurdu 937[96]. Ve Ġbnu Recâ Ģöyle dedi: Bize Hemmâm ibn Yahya, Ebû Ham-za'dan tahdîs etti ki, ona da bunu Abdullah ibn Kays'ın oğlu Ebû Bekr haber vermiĢtir 936[95] Bu hadîs, "Ġkindi namazının fazileti" ismiyle geçen 18. bâbda da geçmiĢti. Buradaki lâfızda terdîd olarak Tudâhûne" ta'bîri gelmiĢtir. Bu da bir nesneye Ģebîh ve müĢâkil olmak yânî bir Ģeye çok benzeyip seçilemez olmak ma'y nâsına gelen "iuCi1iı= el-Mudâhât" masdanndandır. Hadîsin bâb baĢlığına uygunluk noktası "GüneĢin doğmasından Önceki... namazdan alıkonmamanıza muktedir olursanız..." sözüdür 937[96] Berdön, iki serinlik zamanı demektir; sabah ve ikindi namâzlarıyle tefsîr edilmiĢtir. Bu hadîs Müslim'de Umâre ibn Rueybe(R)'den: "£$* ji J^^ 3Ü1 $■ 'J ı+jjje- Jjj jj-^-i - GüneĢin doğması Ġle batmasından evvel namaz kılan kimse, cehenneme asla girmiyecektir" lâfzıyle gelmiĢtir.
699
938[97].
51- Bize Ġshâk ibn Mansûr, Habbân'dan tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Bize Hemmâm tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Ebû Cemre, Abdullah ibn Kays'ın oğlu Ebû Bekr'den; o da babasından; o da Peygambcr'den olmak üzere bu hadîsin benzerini tahdîs etti " 939[98]
28- Sabah Namazının Vakti Babı
52-.......Bize Hemmâm Katâde'den; o da Enes(R)'ten olmak üzere tahdîs etti. Ona da Zeyd ibn Sabit (R), Peygamber ile beraber sahur yemeği yediklerini, sonra namaza durduklarını tahdîs etmiĢtir. 938[97] Buhârî bu' ta'lîki, üstadı Abdullah ibn Recâ'dan getirdi ki, maksadı senedde zikri geçen Ebû Bekr'in, Ebû Mûsâ elEĢ'ârî'nîn oğlu olduğunu bildirmektir. Zîrâ insanlar onda ihtilâf etmiĢlerdir. 939[98] Buhârî bununla da yine Ebû Cemre'nin üstadının, Ebû Bekr Ġbnu Abdillah ibn Kays -ki o Abdullah ibn Kays, Ebû Mûsâ el-EĢ'ârî'dir- olduğunu göstermiĢtir. Bunu Ebû Bekr'in, Umâre ibn Rueybe'nĠn oğlu olduğunu ileri sürenlere redd için getirdi. Umâre hadîsini de Müslim ve diğerleri rivayet etmiĢtir. Bundan da bunların ayrı ayrı iki hadîs olduğu, biri Ebû Musa, diğeri de Umâre ibn Rueybe'den geldiği zahir olmuĢtur (Aynî ve Kastallânî)
700
(Enes dedi ki:) Ben, Sahur yemeği ile namaz arasında ne kadar zaman geçmiĢti? diye sordum. Zeyd: Elli yâhud altmıĢ (âyet okuyacak) kadar, dedi 940[99].
53-....... Ravh dedi ki: Bize Saîd {ibnu Arûbe), Katâde'den; o da Enes ibn Mâlik'ten olmak üzere tahdîs etti. Allah'ın Peygamberi (S) ile Zeyd ibn Sabit (R) beraber olarak sahur yemeği yemiĢler. Sahûr yemeğini bitirdikleri zaman Allah'ın Peygamberi namaza kalkınca hep beraber namazı kılmıĢlar 941[100]. Ebû Katâde dedi ki: Ben Enes'e: Sahur yemeklerinden ayrılmaları ile sabah namazına girmeleri arasında ne kadar zaman olmuĢ? diye sordum. KiĢinin elli âyet okuyacağı zaman kadar, dedi.
54-.......Ebû Hazım, Sehl ibn Sa'd(R)'den 940[99] Bundan sabah namazının erken kılındığı ve sahuru, fecrin tulûuna yakın zamana kadar geri bırakmanın müstehâb olduğu istidlal olunur. Elli, altmıĢ âyet okuyacak mikdâr zaman, bir saatin üçte birinin beĢte biri, yânî dört dakîka kadar takdîr edilmiĢtir ki, bir abdest alacak zamandır. Bâzıları el-Hâkkaa Sûresi'ni misâl olarak îrâd etmiĢlerdir. 941[100] Buradaki metinde " ÜĠU = Müteakiben namaz kıldık" tarzındadır. Bu da mes-cidde Zeyd ve diğer sahâbîler de beraber
470[23] Bunu Buhârî, "Bed'u'l-Vahy"de mevsûlen rivayet elti. Bu, Peygamber'in, tâ Allah'ın zikrini mâni' olan kâfirlere olan mektûblaĢ-malanna kadar her hâlinde Allah'ı zikreder olduğuna delildir. Binâenaleyh müs-lümânlar hakkında evlâ tarîkıyledir. 471[24] Bunu Buhârî, "Kitâbu'l-Ahkâm"da mevsûlen rivayet etti. 472[25] Bunu Bağâvî mevsûlen rivayet etti. "Allah Ģöyle buyurdu.." ifâdesi, delîl için ikinci bir mukaddime menzilesindedir. Yâni cünüblükle beraber hayvan kesmek caizdir; Ģu kadar var ki, bu boğazlama dahî Allah'ı zikretmeksizin caiz olmaz. Cünüblük ve hayzın hükümleri de bi'l-icmâ musâvîdir. Buhârî bu babın ta'lîklerini -'ednâ mulâbese" için (yânîen yakın bir bulaĢma için) getirmiĢtir. Nitekim bu gizli olmaz. Bunun benzerleri müellifte çoktur. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/403-404.
402
10-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Bizler Peygamber'in maiyyetinde, haccdan baĢka bir Ģeyi düĢünmeyerek yola çıktık. Serîf mev-kîine geldiğimiz zaman ben hayız oldum. Ben ağlar hâldeyken Peygamber (S) yanıma girdi ve: "Seni ağlatan nedir?" dedi. Ben: Val-lâhî çok arzu etmiĢtim; Allah'a yemîn ediyorum ki, ben bu yıl hacc etmedim, dedim. Peygamber: "Muhtemel ki sen hayz oldun" dedi. Evet, dedim. "ġübhe yok, sendeki bu hâl, Allah 'in Âdem kızları üzerine yazdığı bir Ģeydir. Binâenaleyh hacıların yapacakları fiilleri sen de yap, Ģu kadar ki, temizleninceye kadar Beyt'i tavaf etme" buyurdu 473[26].
473[26] ÂiĢe'nin en baĢtaki ifâdesi, eskiden hacc aylan içinde umreye niyet edilmez i'tikaadında bulunduğu içindir. Câhiliyyet zamanında Ġbrâhîm dîninin öğrettiği nu-suk ve ibâdetlerden yalnız hacc ve umre ayakta kalmıĢtı ki, o da birçok bid'atler ve bâtıl bâtıl i'tikaadiarla karıĢmıĢ bir hâlde idi. Bu cümleden olmak üzere hacc ayları içinde umre 'niyetiyle ihrama girip, telbiye ile ses yükseltmek caiz sayılmazdı. Veda haccma kadar bu i'tikaadı bozacak yeni bir teĢrî' vâki' olmamıĢtı.: Bundan dolayı müslümânlar ihrama girdikleri vakit, hep hacc niyetiyle girmiĢ ; bulunuyorlardı. Bilhassa kurbân sevk etmiĢ olan Rasûlullah'ın niyetine uyarak, hepsi o niyette idi. Hacc kaafĠlesi Mekke'ye yaklaĢtığında ġerif mevkîinde Peygamber "Beraberinde kurban
403
9- İstihâza Babı
11-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Fâtıma bintu HubeyĢ, RasüIullah'a hitaben: Yâ Rasûlallah, ben temiz olamıyorum, namazı terk edeyim mi? diye sordu. Rasûlullah (S): "Bu, ancak bir damar (ka-m)dır, hayız değildir. Hayız (vakti) geldiği zaman namazı bırak, hayız zamanı geçince kendinden kanı yıka ve namaz kıl" buyurdu .474[27]
getirenlerden mâada her kim varsa, haccıfesh ederek umre'ye niyet etsin" diye tebliğ buyurdu. Ve Câhiliyyet Arabi'nin bu husustaki amel ve i'tikaadını bozdu. Ġsteyenler, hacc ayları içinde de Umre'den istifâdeye imkân buldular. Fakat herhalde Medine'den çıkarken umûmun niyei hacc idi. Bundan dolayı mü'minlerin annesi ÂiĢe "Hacc'dan baĢka bir niyeti- miz olduğunu bilmeksizin..." demiĢtir. ÂiĢe'nin ağlaması hayızlı hâlde iken hem haccın, hem umrenin rükünlerinden olan ifâda tavafının mümkin olmamasındandır. Bilindiği üzere hayızhnın tavaf etmesi caiz değildir. ĠĢte bu sebeble Peygamber ÂiĢe'ye, metindeki Ģekilde hareket etmesini emretmiĢtir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/404. 474[27] Bunun ma'nâsı: O, rahim kanı değildir ki namazı ve orucu bırakmayı mûcib olsun; o bir damar kanından ibarettir, denildi. Tabîblere göre istihâza da rahimden gelir; öyleyse "Bu ancak bir damardır" sözünün ma'nâsı nedir? denilirse, ben Ģöyle derim: Onun ma'nâsı: Bu ancak bir rahatsızlık ve onda bir hastalıktır.
404
10- Hayz Kamnı Yıkamak Babı
12-....... Bize Mâlik, HiĢâm'dan; o da Fâtıma bintu'lMunzir'den; o da Esma bintu Ebî Bekr'den haber verdi. O Ģöyle demiĢtir: Bir kadın, Rasûlullah'tan sorup: Yâ Rasûlallah, birimiz, elbisesine hayzmdan kan isabet ederse nasıl yapsın buyurursun? dedi. Rasûlullah: "Birinizin elbisesine hayzından kan bulaĢırsa, onu parmaklarıyla yâhud tırnağıyla kazısın, sonra azar azar üzerine su döküp yıkasın, ondan sonra
Damar söylenip, hastalık ve rahatsızlık irâde edilmesidir. Çünkü kanın toplanması ve bozulması orada olur. Bu da ekseriyyâ rahatsızlığa ve hastalığa sebeb olur. Buna göre hadîs ile tabîblerin söylediği arasında muhalefet yoktur. Çünkü tabîbler de hastalıkların çoğunun damarlardaki bir mizâc kötülüğünden meydana gelmekte olduğunu i'tirâf etmektedirler (ġâh Veliyyullah). el-Mustahâza, Ģu hâtûna denir ki, kanı hayz kanı olmayıp, yâni rahimden gelmeyip âzĠI dedikleri damardan gelir. Bu, mechûi binası olan Ustuhîzat sîga-sındandır. "Ustuhîzati'l-meretu ve hiye mustahâzatun" denilir, yâni kanı ha-yızdan değil de, azil damarından olarak akar (Kaamûs Ter.), Buna göre mustahâza, hayız müddetinin en büyüğü geçtikten sonra yine kanı dinmeyen kadına denir. Bunun hükmü, bâzı hususlarda hayızlıdan farklı olup, daimî özürlü hükmündedir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/405.
405
o elbise içinde namaz, kılsın" buyurdu. 475[28]
13-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Birimiz hayız olurdu da, sonra temiz olduğu zaman elbisesinden kanı parmaklarıyla kazır ve onu yıkar, müteakiben elbisesinin diğer kısımları üzerine azar azar su döker, ondan sonra da bu elbisenin içinde namaz kılardı. 476[29]
11- İstihâzalı Kadının İ'tikâf Etmesi Babı
14-.......BizeHâlidibnu Abdillah, Hâlid ibn Mihrân'dan; oda Ġkrime'den; o da ÂiĢe'den tahdîs etti (o Ģöyle demiĢtir): -Bir kerre-Peygamber (S) ile birlikte kadınlarından biri istihâzah hâlinde ve kanı görüp dururken i'tikâf etti. Bazen kanının akmasından dolayı altına bir leğen koyduğu da olurdu. Ġkrime dedi ki: ÂiĢe usfur bitkisinin suyunu
475[28] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/406. 476[29] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/406.
406
gördü de: Bu öyle bir Ģeydir ki, fulanca kadın istihâza zamanında onu bulundurur idi, dedi 477[30].
15-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Kadınlarından biri Rasûlullah ile birlikte i'tikâf etti. Bu kadın leğen altında iken (kırmızı) kanı ve sarılığı görüyor idi ve bu hâlde o, namaz kılardı478[31].
16-.......Bize Mu'temir, Hâlid'den; o da Ġkrime'den; o da ÂiĢe'den tahdîs etti ki, mü'minlerin annelerinden biri istihâzah iken i'tikâf etmiĢtir 479[32].
477[30] Ġstihâzah kadın, hayız müddetinin çoğu geçtikten sonra yine kanı dinmeyen kadın demek olduğu, daha önce bildirildi. Usfur: Bir nebat adıdır ki, kalîz eti mühre eder ve tohumuna kurtum derler. Türkçe'de tahrif ile âspûr ve tohumuna âspûr tohumu dedikleridir. PiĢirildiği zaman ete izafe olunsa, sür'atle mühre eder ve onunla sarı boyanır (Kaamûs Ter.). Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/407. 478[31] Bu kadın, mü'minlerin annelerinden ġevde bintu Zem'a yâhud Ümmü Habîbe Remle bintu Ebî Sufyân yâhud da Ümmü Seleme'den biri idi. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/407. 479[32] Hayızlmın mescide girmesi caiz değil ise de, bu hadîslerden, istihâzah kadının i'tikâfı bile -mescidin kirletilmeyeceğine emniyet edildiği takdirde- caiz olduğu istinbât olunur. Hadesi devamlı olan özürlü kimseler
407
12- Bâb: Kadın, Hayız Olduğu Elbise İçinde Namaz Kılar Mı?480[33]
17-.......ÂiĢe (R): Bizim her birimiz için, içinde hayız olduğu bir tek elbiseden baĢkası yoktu. Eğer o elbiseye kandan bir Ģey bulaĢırsa, tükürüğü ile onu ıslatır, sonra onu tırnağı ile ovalar(yıkar)dı, dedi. 481[34]
13- Hayızdan Yıkanması Sırasında Kadının Güzel Koku Sürünmesi Babı .
18-.......Bize Abdullah ibnu Abdilvahhâb tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Hammâd ibn Zeyd, Eyyûb (esSahtıyânı)'dan; o da Hafsa (bintu Sîrîn)'dan tahdîs etti.
hakkındaki hükümler de, zâten istihâzalı kadının hükümlerine kıyâs ediliyor. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/407. 480[33] Babın maksadı, bunun câizliğini isbâttır. Çünkü Ġslâm'dan evvel kadınların i'-tiyâdı, hayzın dinmesinin ardından elbiseyi değiĢtirmek idi, ve onlar bunu vâcib görüyorlar idi (ġâh Veliyyullah). 481[34] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/408.
408
Ebû Abdillah dedi ki: Yâhud HiĢâm ibn Hassan, Hafsa'dan; o da Ümmü Atiyye'den; o da Peygamber'den. Ümmü Atıyye (R) Ģöyle demiĢtir: Biz bir ölü üzerine üç günden ziyâde süslenmeyi terk etmekten (yânî yas tutmaktan) nehy olunurduk, ancak zevç üzerine dört ay on gün yas tutardık. Bu müddet içinde gözlerimize sürme çekmez, güzel koku sürünmez ve (süs için) boyanmıĢ kumaĢ giyinmezdik, ancak asb (denilen Yemen kumaĢı) müstesna. Hayzın dinmesi zamanında birimiz hayızdan yıkanmak istediğinde azıcık Azfâr kustu (tırnak buhuru) kullanması bize müsâade edilmiĢti482[35]. Bizler .cenazenin ardından gitmekten de nehy olunurduk.
482[35] Asbı sevbi: Yemen dokumalarından boyalı bir kumaĢın adıdır; iplikleri boyanır, sonra dokunur idi. Kust Üçü de lügattir. Buna Kustu Azfâr denildiği gibi, kustu Zafâr da denir. Zafâr, Aden sahilinde bir Ģehrin ismidir ki, tırnak Ģeklinde olan Hind kustu, Hindistan'dan evvelâ oraya gelir. Bundan dolayı Arab kadınlarının yıkanma esnasında çirkin kokuyu gidermek için kullandıkları bu ıtra ''Kustu Azfâr" dedikleri gibi "Kustu Zafâr" da derler. Yânî bu Zafâr ile Azfâr lâfzı hakkında iki rivayet vardır: Birinciye göre ma'lûm yere nisbettir. Ġkinciye göre ise tırnak ma'nâsına olan "zıfr"m cem'idir. Murâd tırnak Ģekli üzere olan güzel buhurdur.
409
Ebû Abdillah dedi ki: Bu hadîsi HiĢâm ibn Hassan, Hafsa'dan; o da Ümmü Atıyye'den; o da Peygamber'den rivayet etmiĢtir483[36].
14- Kadının, Hayızdan Temizleneceği Zaman Kendisini Ovalaması, Nasıl Yıkanacağı Ve Nasıl Misklenmiş Bir Parça Alıp Onunla Kan Değen Yeri Sürteceği Babı
19-..... Bize îbnu Uyeyne, Mansûr ibn Safiyye'den; o da annesinden; o da ÂiĢe'den tahdîs etti ki (o Ģöyle demiĢtir): Bir kadın Peygamber'e hayızdan sonra yıkanmasının mâhiyyetinden sordu. Peygamber de ona nasıl yıkanacağını Ģöylece emretti: "Miske bulanmıĢ bir yün veya pamuk parçası al da onunla temizlen " buyurdu. Kadın: Nasıl temizleneyim? dedi. Peygamber: "Onunla temizlen" buyurdu. Kadın tekrar: Nasıl? diye sorunca: "SubhânaUah! Temizlen iĢte!" buyurdu. Bunun üzerine ben kadını kendime çektim
483[36] Buhârî, bunu Kitâbu't-Talâk'ta mevsûlen rivayet etmiĢtir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/408-409.
410
de: Onunla kan değen yeri (yânî ferci) sürtele, dedim 484[37].
15- Kadının Hayızdan Yıkanması Babı 485[38]
20-.......BizeMansûr, annesi Safiyye bintu ġeybe'den; o daÂiĢe'den tahdîs etti (Ģöyle demiĢtir): Ensâr'dan bir kadın Peygamber (S)'e: Hayızdan nasıl
484[37] Misk, mim'in kesriyle ma'Iûm ıtrin adıdır. MeĢk, mim'in fethiyle deriye denir. Hadîste bu kelime meĢk Ģeklinde de rivayet edilmiĢtir. Buna göre "Bir gön parçası al.." temek olur. Buhârî'nin diğer rivayetinde "fursaten mümesseketen" de gelmiĢtir ki "miske bulanmıĢ yün parçası" demektir. Bir rivayette de "mümseketen" i'fâl babında fail ve mef'ûl isim bî-nâsıyle de okunmuĢtur ki, "eski bir bez parçası taĢı" denmiĢ olur. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/409-410. 485[38] Yânî bu yıkanma vâcibdir, sabittir. Hadîsin bâb ismiyle münâsebeti Ģudur: En-sârlı kadının "Ben nasıl yıkanayım?" sözü, yıkanmanın aslının subûtu müsellem olduğuna ve suâlin ancak yıkanmanın keyfiyyetinden ibaret olduğuna delâlet eder (ġâh Veliyyullah). Bir rivayete göre bu bâb "Bâbu gasli'l-mahîd" Ģeklinde zabtedilmiĢtir. Bu zabte göre mahîd, ismi mekân olarak hayız yeri, yânî fere demek olacağından, ma'nâsı "Hayız yerini yıkamak babı" olacaktır. Böyle olunca, hadîsle bâb isminin münâsebeti açıktır.
411
yıkanayım? diye sordu. Peygamber: "Miske bulanmıĢ bir yün veya pamuk parçası al da uzuvlarım üçer defa yıkayarak temizlen " buyurdu. Ondan sonra Peygamber (S) utandı da yüzünü çevirdi. -Yâhud da Peygamber "Buparça ile temizlen"buyurdu.- Bunun üzerine ben o kadını tutup, kendime doğru çektim de, Peygam-ber'in anlatmak istediği Ģeyi ona haber verdim. 486[39]
16- Kadının Hayızdan Yıkanması Sırasında Taranması Bâb1
21-.......Bize Ġbnu ġihâb, Urve'den tahdîs etti ki, ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Ben Veda Haccı'nda Râsûlullah (S) ile birlikte ihrama girip, yüksek sesle telbiye ettim. Ben temettü' haccina niyet edip kurbân sevk etmeyen kimselerden biri idim. (Râvî der ki:) ÂiĢe hayız olduğunu ve Arafe gecesi girinceye kadar temiz olmadığını söyledi. O gece: Yâ Rasûlallah, iĢte bu gece Arafe gecesidir. Ben ise ancak umre niyeti ile ihrama 486[39] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/410.
412
girmiĢtim, demiĢtir. Rasûlullah da ona: "Yıkanmak üzere saçlarını çöz, taran ve umre niyetinden vaz geç" buyurmuĢ. {ÂiĢe dedi ki:) Ben de öyle yaptım. Haccı yerine getirdikten sonra, Muhassab'da bulunduğumuz gece Rasûlullah (erkek kardeĢim) Ab-durrahmân'a emretti. O da bana, evvelce baĢlamıĢ olduğum umre'nin yerine Ten'îm'den yeni bir umre yaptırdı487[40].
17- Kadının, Hayız Yıkanması Sirasinda Saçlarını Çözmesi Babı 488[41]
22........ Bize Ebû Usâme, HiĢâm ibn Urve'den; o da babasından; o da ÂiĢe'den tahdîs etti. ÂiĢe (R)
487[40] Muhassab, Mekke ile Minâ arasında bir yerdir. TeĢrik günlerinden sonraki gece -ki bayramın dördüncü günü bittikten sonraki gecedir- orada geçirilir. Buraya "Hayfu Benî Kinâne= Kinâne oğullan hayfı" da denilir. Ten'îm, Harem'in hâricinde Mekke'ye bir fersah mesafede bir yerdir. Mek-keliler'in üç Mikat'ından biridir. Orada ÂiĢe Mescidi denilen bir de mescid vardır. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/411. 488[41] Yânî bu vâcib midir, yoksa değil midir? Hadîsten zahir olan vâcib olmasıdır. Ancak bu, çok mübtelâ olunduğu ve zorluk lâzım geleceği için, cünüblük yıkanmasında kadından düĢmüĢtür.... (ġâh VeHyyullah).
413
Ģöyle demiĢtir: Bizler zu'l-hicce ayının hilâline doğru (Medine'den yola ) çıktık. Rasûlullah: "Her kim umre ile ihrama girmek isterse öyle ihram etsin. Bana gelince, eğer ben kurbanlık sevk etmemiĢ bulunaydım, ben de muhakkak umre ile ihram ederdim" buyurdu. Bunun üzerine kimi umre ile, kimi de hacc niyeti ile ihrama girdiler. Ben hayızlı iken Arafe günü bana eriĢti. Ben Peygamber'e hâlimi söyledim. "Umreni bırak, saçlarını çöz, taran ve hacc niyetiylejhrâm et" buyurdu. Ben de öyle yaptım. Nihayet Muhassab'da kaldığımız gece olunca, erkek kardeĢim Abdurrahmân ibn Ebî Bekr'i benimle beraber gönderdi. Ben Ten'îm'e kadar çıktım da (ilk baĢlayıp terk ettiğim) umremin yerine bir umre ile ihram ettim. HiĢâm ibn Urve Ģöyle dedi: Bundan dolayı (kef-fâret olarak) ne kurbân lâzım geldi, ne oruç, ne de sadaka 489[42].
489[42] Hadîste tasrih edildiği üzere bu son söz, ÂiĢe'nin değil, kız kardeĢinin torunu ve bu hadîsin râvîsi olan HiĢâm ibn Urve ibn Zubeyr'indir. Ancak bu sözden bir müĢkil çıkıyor: ÂiĢe, kıran haccı yapan da olsa, temettü' haccı yapan da olsa, üzerine kıran kurbânı yâhud temettü' kurbânı vâcib olduğuna -Dâvûd Zâhirî'den baĢka- bütün fakîhler müttefik olduğu hâlde, nasıl olmuĢ da bunların hiçbiri lâzım gelmemiĢ? Buna verilen cevâb da: "HiĢâm, bunlardan hiçbirinin yapıldığına dâir kendisine
414
18- "Biz Sizleri... Hilkati Belirsiz Bir Çiğnem Etten, Yarattık..."Babı 490[43]
23-.......Bize Hammâd (ibn Zeyd), Ubeydullah
hiçbir haber eriĢmemiĢ olduğundan, hiçbiri lâzım gelmediğini zannetmiĢ. Hâlbuki bir Ģeyin vâki' olmadığını bilmemekle nefselemr'-de vâki' olmamasına hükmetmek gerekmez. Nitekim Câbir'in rivayetinde Peygamber'in ÂiĢe için bir sığır kurbân ettiği beyân ediliyor" denilmiĢtir. Bir de: "HiĢâm'ın bu sözünün zahiri, o haccın kıran haccı ve temettü' haccı olmayıp, ifrâd haccı olduğudur" (ġâh Veliyyullah). Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/412. 490[43] Buhârî, bu bâb ismini burada, Kur'ân'dan olan bu Ġki ta'bîri, hayızla Ġlgileri dolayısıyle tefsîr etmek Ġçin, yâhud da hâmile kadından gelen kanın hayız olmayacağını tenbîh etmek için getirmiĢtir. Ġkinci Ģık, mezheb imamları arasında ihtilaflıdır. Bâb ismindeki "muhallakatın" ve "gayrı muhaltakatın" ta'bûierini ihtiva eden Kur'ân âyetinin meali Ģöyle devam ediyor: "Ey insanlar, eğer siz öldükten sonra tekrar dirilmek hususunda herhangi bir Ģübhe içinde iseniz, Ģu muhakkaktır ki, biz sizi topraktan, sonra insan suyundan, sonra pıhtılaĢmıĢ bir kandan, sonra da hilkati belli belirsiz bir çiğnem etten yarattık, size (kudretimizi apaçık) gösterelim diye. Sizleri dileyeceğimiz muayyen bir vakte kadar rahimlerde durduruyoruz, sonra sizi bir çocuk olarak çıkarıyoruz, daha sonra da kuvvetinize ermeniz için (büyütüyoruz). Kiminiz Öldürülüyor, kiminiz de bilgiden sonra hiçbir Ģey bilmemek üzere ömrün en fenasına doğru gerisin geri itiliyor... "(el-Hacc:5)
415
ibni Ebî Bekr'den; o da Enes ibn Mâlik(R)'ten tahdîs etti. Peygamber (S) Ģöyle buyurmuĢtur: "ġübhesiz Azîz ve Celîl olan Allah, rahime bir melek tevkil etti. O melek: Ey Rabb 'im! Bir nutfedir. Ey Rabb 'im! Bir kan pıhtı-sıdır. Ey Rabb'im! Bir çiğnem ettir, der. Allah onu yaratmayı hükmetmek istediği zaman melek: Erkek midir, yoksa diĢi midir? Bedbaht mıdır, yoksa mes'ûd mudur? Rızık nedir, ecel nedir? sorularını sorar. Bunlar anasının karnında iken yazılır"491[44].
491[44] Ġnsanın yaratılma ve tekâmül safhaları el-Mu'minûn: 1216. âyetlerinde dokuz kademe olarak zikredilmiĢtir. Ġnsanı bir hamlede yaratmaya kaadir olan Allah'ın, onun tabiî Ģeklini alıncaya kadar bir takım tavırlara, kaanûnî tahavvüllere tâbi' tutmasında hiç Ģübhesiz husûsî ve umûmî birçok hikmetler ve faydalar vardır. Bu hikmetleri ilgili ilim dallarındaki mütehassıslar bulmakta ve yazdıkları eserlerde uzun uzun anlatmaktadırlar. Bu hususlarda tafsîlât için tıbb, biyoloji, fizyoloji ve benzeri dallarda yazılan eserlere müracaat etmelidir (Müslim Ter., VIII, 118). Hâmile kadının hayız olmayacağı mes'elesindeki görüĢleri mufassal Ģerhlerden ta'kîb etmelidir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/413.
416
19- Hayızlı Kadın Hacca Ve Umreye Nasıl İhram Eder Babı 492[45]
24-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Biz Veda Haccı'nda Peygamber'le birlikte (Medine'den yola) çıktık. Bizden kimi umre niyetiyle, ihrama girmiĢ, kimi de hacc niyetiyle ihrama girmiĢti. Nihayet Mekke'ye geldik. Rasûlullah (S): "Umre niyyetiyle ihrama girip de kurbân göndermeyen, ihramdan çıksın. Umre niyetiyle ihrama girip de kurbân gönderen, tâ kurbânını kesmek suretiyle ihramdan çıkıncaya kadar, ihramdan çıkmasın. Hacc niyetiyle ihrama girmiĢ olan ise, haccını tamamlasın" buyurdu. ÂiĢe dedi ki: Ben hayız oldum ve tâ Arat e günü oluncaya kadar hayızlı olmakta devam ettim. Ben ise baĢka değil, sırf umre niyetiyle ihrama girmiĢtim. Peygamber (S) bana saçımı çözmemi, taranmamı, hacc niyetiyle ihram etmemi ve 492[45] ġârih Kastallânî, bunun ma'nâsı hakkında: Burada keyfiyyetle murâd sıfat değil, fakat hayızlı kadının ihram ve telbiye etmesinin isbâtım beyândır, dedi. Bana göre bu, zahiri üzeredir. Maksad, hayızlı ihram ettiği zaman, ihram ve telbiyenin sıfatını isbât etmektir ki, o da ihramının gusle makrûnolmasıdır, bu gusül hayız esnasında olsa bile. ÂiĢe'nin guslünün'buna ihtimâli vardır (ġâh Ve-liyyullah).
417
umreyi terk eylememi emretti. Ben de bunları yaptım. Nihayet haccımı yerine getirince Ebû Bekr'in oğlu Abdurrahmân'ı benim maiyyetimde gönderdi ve bana eski umrenin yerine Ten'îm'den bir umre yapmakhğımı emreyledi 493[46].
20- Hayzın Gelmesi Ve Gitmesi Babı
Bir takım kadınlar AiĢe'ye, içinde sarı lekeli pamuk bulunan bir bez götürürlerdi de, AîĢe onlara: Pamuğu beyaz göreceğiniz vakte kadar acele etmeyin, der
493[46] Bilindiği üzere ihram, Arafat'ta durma, tavaf, sa'y, tıraĢ gibi menseklerin Ģer'î ismi hacc'dır. Bu menseklerin vakfeden ve Minâ iĢlerinden mâadasına umre de-nĠr, ve edası hacc aylarına kasr edilmiĢ değildir. Umreye "Küçük Hacc" dedikleri de vardır. Nitekim vakfeyi de Minâ'daki iĢleri de içine alan menseklerin topuna "Hacc" denildiği gibi "Haccu Ekber" de denir... ĠĢte bu rivayetten anlaĢıldığına göre Mü'minlerin Annesi ÂiĢe Veda Haccı'nda, ibtidâ temettü' niyetiyle ihrama girmiĢ bulunuyordu... Peygamber teĢrîk günlerinden sonra, yânî bayramın dördüncü gününden sonra, Mekke ile Minâ arasında bir yer olan Mu-hassab'da, ÂiĢe'ye bu umresini yapma emri vermiĢtir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/414.
418
idi.
Bu sözü Ġle de hayzdan temize çıkmayı murâd ederdi494[47]. Bir takım kadınların gece ortasında kandiller isteyip (tutundukları Ģeydeki) temizliğe bakar oldukları haberi Zeyd ibn Sâbit'in kızı Ümmü Kulsüm'e ulaĢtı da: Kadınlar bu iĢi yapmazlardı, deyip, o kadınları ayıpladı495[48].
25-....... Bize Sufyân, HiĢâm'dan; o da babasından; o da Âi-Ģe'den tahdîs etti ki (o Ģöyle demiĢtir): Fâtıma bintu Ebî HubeyĢ isti-hâzaya tutulur durur idi. Bunu Peygamber'e sordu. Peygamber (S): "Bu bir damardır, hayız değildir. Hayızın müddeti geldiği zaman namazı bırak, hayzın müddeti geçtiği 494[47] Bu haberi Mâlik el-Muvatta'âa. Alkame Ġbn Ebî Alkame hadîsinden; o da ÂiĢe'nin hizmetçisi olan annesi Mercâne'den olmak üzere rivayet etti. Bundan hay-zın gelmesinin kan gelmesiyle, hayzm gitmesinin de kuruluk ve beyazlıkla olacağı bilinmiĢtir. 495[48] Bu eseri de Ġmâm Mâlik, Muvatta'da Abdullah ibn Ebî Bekr'den; o da halasından; o da Zeyd ibn Sâbit'in kızından tahrîc etmiĢtir. Kadınları ayıblaması, bu iĢin kötülenmiĢ olan zorluğu gerektireceğinden dolayıdır (Kastallânî ve diğerleri). Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/415.
419
zaman yıkan ve namaz kıl" buyurdu 496[49].
21- Bâb: Hayızlı Olan Kadın Namazı Kaza Etmez
Câbir ve Ebû Saîd, Peygamber'den olmak üzere: Hayızlı kadın namazı terk eder, dediler 497[50].
26-.......Bize Katâde tahdîs edip Ģöyle dedi: Bana Muâze Ģöyle tahdîs etti: Bir kadın ÂiĢe'ye: Biz kadınlardan biri temiz olduktan sonra (hayz zamanındaki) namazını kaza etmeli mi? diye sordu. Âi-Ģe: Sen Harûriyye misin? Biz Peygamber (S) ile 496[49] Ġstihâzalı kadın her namaz vaktinde yıkanıp, namazını kılar. ĠĢte bu hüküm, bu ve benzeri hadîslerden alınmıĢtır. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/416. 497[50] Câbir'den gelen sözü müellif Buhârî, Kitâbu'l-Ahkâm'da, ÂiĢe'nin haccda hayz olması kıssasında tahrîc etti. Ebû Saîd'den gelen sözü de Kitâbu VSavm'da ha-yızlının orucu terketmesi babında tahrîc etti. Bunun ma'nâsı hayızlı kadın namazı terk eder ve kaza etmez demektir. Çünkü namazı terk etmek, ödenmemesini gerektirir. Zîrâ Sâri' onu terk etmekle emretti; terk edilmekle emredilen Ģeyin iĢlenmesi vâcib olmaz; binâenaleyh kaza edilmesi de vâcib olmaz. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/416.
420
birlikte iken hayız olurduk da bize bunu emretmezdi; yâhud da biz bunu yapmazdık, diye cevâb verdi 498[51].
22- Hayz Elbisesi İçinde İken Hayızlı Kadınla Beraber Uyumak Babı
27-.......Ümmü Seleme (R) tahdîs edip Ģöyle demiĢtir: Ben, Peygamber (S) ile beraberinde bir katîfe içinde bulunurken hayız oldum. YavaĢça sıyrıldım da o örtüden dıĢarıya çıktım, havza mahsûs elbisemi aldım, giydim. Rasûlullah bana: "Hayız mı oldun?" diye sor
498[51] Soran kadının Muâze bintu Abdillah el-Adeviyye olduğu Buhârî'nin bir rivayetinde tasrîh edilmiĢtir. Diğer bir rivayette, Muâze, ÂiĢe'ye suâlini. Hayızlı neden orucu kaza ediyor da namazı etmiyor?" Ģeklinde sormuĢtur. Cevâbdan anlaĢılıyor ki, namazı kaza etmemeğe ruhsat verilmesi tahfif içindir: Günde beĢ defa tekerrür eden bir ibâdeti kaza etmek kolay değildir. Ramazân orucu ise yılda bir kerre farz olur. Sene içinde birkaç günlük orucu ödemek daha kolaydır. Harûrîler Küfe yakınındaki Harûra' köyüne mensûb Haricîler fırkasidır. Bu taifenin ilk toplantısı orada olduğu için, kendilerine bu isim verilmiĢtir. Bunlar dîn iĢinde Ģiddetlendirme tarafını tuttuklarından dolayı pek çirkin dalâletlere sapmıĢlardır. Harûrîler, hayızhnm hayız zamanında geçen namazları kaza etmesi vâcib olduğuna kaail olurlardı ki, ümmetin icmâına muhaliftir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/416.
421
du. Ben: Evet, dedim. Bunun üzerine beni çağırdı ve beni kendisi ile beraber o saçaklı kadife örtünün içine soktu. Zeyneb Ģöyle dedi:.Ve .Ümmü Seleme bana tahdîs etti ki, Peygamber (S) oruçlu olduğu hâlde, Ümmü Seleme'yi öper idi ve (Ümmü Seleme dedi ki): Ben, Peygamber ile beraber bir tek kaptan cünüblükten dolayı yıkanır idim. 499[52]
23- Temizlik Hâli Elbisesinden Başka Hayız Elbisesi Edinen Kimse Babı
28-....... Ümmü Seleme (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) ile saçaklı bir örtü içinde yatıyordum. Hayız oldum. Sıyrılıp hayza mahsûs elbisemi aldım. "Hayız mı oldun?" dıyt sordu. Evet, dedim. Bunun üzerine beni çağırdı, saçaklı kadifenin altında onunla beraber yattım 500[53].
499[52] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/417. 500[53] Ümmü Seleme'nin bu "Sıyrılıp, hayıza mahsûs elbisemi aldım" sözü, Ģu iki Ģeyi muht emildin Birisi, kadının hayız kanı geldiği zaman tutunduğu bez, diğeri de kadının hayız kanı geldiği zaman tutunduğu bezden ayrı olarak,
422
24- Hayızlı Kadınların Namaz Yerinden Ayrı Durarak Bayram Namazlarının Kılındığı Sahada Ve Müslümanların Dualarında Hâzır Bulunmaları Babı
29-...,... Hafsa bintu ġîrîn Ģöyle demiĢtir: Biz tazelerimizi bayramlarda (namazgaha) çıkmaktan men' ederdik. (Basra'ya) bir kadın gelip Halef oğullan kasrına indi. O kadın kız kardeĢinin -ki kocası Peygamber ile birlikte on iki gazada bulunmuĢ, kendisi de bizzat altısına iĢtirak etmiĢ idi-: Biz yaralılara ilâç yapar, hastalara bakardık, dediğini rivayet ettikten sonra, Ģöyle dedi: Kız kardeĢim Peygamber'e: Birimizin örtünecek çarĢafı olmazsa, namaz yerine çıkmamasında be's var mı? diye sormuĢ. Peygamber: "ArkadaĢı kendi cilbâbiann-dan birini ona giydirsin de hayr (meclisin)^e ve müslümânların duasında hâzır bulunsun" buyurmuĢtur.
insanın giydiği elbiseden ayrı bir elbise. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/418.
423
(Hafsabintu ġîrîn der ki:) Ümmü Atıyye buraya geldiği zaman: Bunu sen Peygâmber'den iĢittin mi? diye sordum. Ümmü Atıyye: O'na babam feda olsun, evet iĢittim, dedi. -Hafsa bintu ġîrîn: Ümmü Atıyye ne zaman Peygamber'i anarsa"bi-ebî = O'na babam feda olsun" der idi, dedi.- Ümmü Atıyye Ģöyle devam etti: Babam O'na feda olsun, ben Peygamber'den iĢittim, O Ģöyle buyuruyordu: "Tazelerle perde sahibi kadınlar yâhud: Perde sahibi tazeler ile- hay izli kadınlar çıkıp hayır (meclisin)^e1 ve müzminlerin duasında hâzır bulunsunlar. Yalnız hayızlı kadınlar namaz yerinden uzakça dursunlar". Hafsa dedi ki: Ben Ümmü Atıyye'ye karĢı: Hayızlılar da mı? diye sordum. Ümmü Atıyye cevaben: Hayızlılar Arafat'ta, fulân fulân yerlerde hâzır bulunmuyorlar mı? dedi 501[54].
501[54] Hayır meclislerinden maksad, dînlerini öğrenecekleri ilim meclisleri, fıkıh ve hadîs meclisleri, hasta ziyareti yapılacak evler, hastahâneler ve buralara benzer hayırlı ve sevâb kazanılacak olan yerlerdir. Hayızlılann mescide girmesi caiz değil ise de, belde haricindeki namazgaha gitmelerine cevaz olduğu, bundan anlaĢılmıĢtır. Çünkü namazgah, yalnız namaza mahsûs mahal değildir. Bununla beraber hayızlılann namazgahta namaz kılan erkeklerden biraz uzakça durup, karıĢmamaları lâzım gelir. Kadınların bu gibi hayır ve bereket meclislerine gidip duâ
424
25- Hah: Kadın Bir Ayda Üç Hayız Olduğu Zaman (Hüküm Nedik?)
Yüce Allah'ın: "BoĢanmıĢ kadınlar kendi kendilerine üç hayız ve temizlenme müddeti beklerler, eğer onlar Allah'a ve âhiret gününe inanıyorlarsa, Allah'ın, kendi rahimlerinde yarattığı (hayzı ve hamli) gizlemeleri onlara halâl olmaz... " (ei-Bakara: 228) kavlinden dolayı hayız müddeti, hami müddeti ve hayızdan mümkin olabilecek Ģey (yânı tekrar) hususunda kadınların tasdik olunacakları Ģeyler 502[55]. Alfden ve ġurayh(98)'dan zikrolunur ki, eğer bir kadın dîninden (ve emînliğinden) râzî olunacak nevi'den kendi hususiyetlerine vâkıf bulunan kadınlardan, bir ayda üç hayz gördüğüne beyine
etmeleri, duâ edenlerle beraber "Âmîn" demeleri müstehâbdır. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/418-419. 502[55] Yânî bu mümkindir. Kadın bunu iddia ettiği zaman, kadın bu sözünde tasdîk olunur. Ayet de kadının bu husustaki sözünün makbul olduğuna delâlet eder. Babın bütün ta'lîkleri de, hayızda bir tahdîd olmadığına ve bunun mümkin olan hususlarda kadının sözüne bırakılmıĢ bulunduğuna delâlet etmektedir (ġâh Ve-liyyullah).
425
getirirse, tasdik olunur 503[56]. Atâ ibn Ebî Rebâh: Kadının iddet içindeki hayızları iddetten önce âdeti olan hayızlarıdır, demiĢtir. Ibrâhîm Nahaî de buna kaail olmuĢtur 504[57]. Ve Atâ: Hayzın en azı bir gün, en çoğu da on beĢ gündür, demiĢtir505[58]. Mu'temir ibn Süleyman, babasından, Ģöyle dedi: Ben Ġbn Sîrîn'e temizliğinden sonra onbeĢ gün kan gören kadını sordum. O: Kadınlar bunu daha iyi bilicidir, dedi506[59].
30-.......Ben HiĢâm ibn Urve'den iĢittim, Ģöyle
503[56] Bunu Dârimî, ġa'bî'den; râvîleri sıka olan bir isnâdla mevsûlen rivayet etmiĢtir. 504[57] Bunu Abdurrazzâk, îbn Cureyc'den mevsûlen rivayet etti. Yânî, kadın iddet bekleme zamanında muayyen bir müddette, meselâ bir ayda sayılmıĢ hayizlar iddia etse, iddia ettiği Ģey kendi mu'tâdı ise kabul edilir. Ġddeti Ġçinde daha evvelki durumuna muhalif birĢey iddia etse, iddiası kabul edilmez. Ġbrahim en-Nahaî'nin görüĢünü de, yine Adurrazzâk mevsûlen rivayet etmiĢtir. 505[58] Atâ'nın bu görüĢünü de Dârimî mevsûlen rivayet etmiĢtir. 506[59] Bunu da Dârimî mevsûlen rivayet etmiĢtir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/420.
426
dedi: Bana babam, ÂiĢe'den haber verdi ki (o, Ģöyle demiĢtir): Fâtıma bintu Ebî HubeyĢ, Peygamber'e sorup: Ben istihâzaya ma'rûz kılınıyorum, temiz olamıyorum. Binâenaleyh ben namazı terk edeyim mi? dedi. Peygamber: "Hayır, çünkü bu bir damardır. Lâkin sen namazı, içinde hay izli bulunduğun günler kadar terk et, sonra yıkan ve namaz kıl" buyurdu. 507[60]
26- Hayız Günleri Hâricinde Kadının Göreceği Sarı Ve Boz Renkli Islaklıklar Babı
31-.......Bize îsmâîl (ibn Uleyye), Eyyûb'dan; o da Muhammed. (ibn Sîrîn)'den; o da Ümmü Atıyye'den tahdîs etti. O: Biz sarılığı ve bozluğu hiçbir Ģey (yânî namaza mâni') addetmezdik, demiĢtir508[61].
507[60] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/421. 508[61] Hayız günleri hâricinde kanın bu renkleri kastediliyor. Yoksa hayız günlerinde kan ne renkte olursa olsun, hayz kanıdır. Ebû Davud'un rivayetinde "tuhur-dan sonra" kaydının bulunması da buna delildir. Kan renkleri siyah, kırmızı, sarı, bozuk yânî bulanık, yeĢilimtırak ve toprak rengi olmak üzere altıdır. Cumhur, sarılık ve bulanıklığın hayız günlerinde hayız olduğuna, hayız günlerinden mâadasında hiçbir Ģey olmadığına
427
27- İstihâza Damarı Babı
32-.......Bana îbnu EbîZi'b, Ġbn ġihâb'dan; o da Urve'den ve Amre (98)'den; onlar da Peygamber'in zevcesi ÂiĢe'den tahdîs etti (o, Ģöyle demiĢtir): CahĢ kızı Ümmü Habîbe yedi yıl istihâzaya müb-telâ kılındı. RasûluIIah'a bunu sordu. Rasûlullah ona yıkanmasını emretti de "Bu bir damardır" buyurdu. Artık Ümmü Habîbe her namaz için yıkanır oldu 509[62].
kaaildir. Ġmâm Alî'den de böyle rivayet edilmiĢtir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/421. 509[62] Peygamber'in "yıkan" emri, mutlaktır; binâenaleyh bu emr tekrarı ifâde etmez. Bu yıkanmaya, Ümmü Habîbe'nin bunu i'tiyâd edinmesi sebebiyle olmuĢtur, yâhud da tatavvu'dur; vâcib olduğu için değildir, ĠĢte bu tevcih sayesinde Fâtıma hadîsiyle Ümmü Habîbe hadîsi arasında uygunluk olur. Cumhur da buna kaail olup: Mustahâzaya her bir namaz için yıkanmak vâcib olmaz, ancak abdest almak vâcib olur, dediler (Kastallânî ve ġâh Veliyyullah). Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/422.
428
28- İfâda Tavafından Sonra Hayız Olan Kadın Babı?
33-.......Abdurrahmân kızı Amre'den; o da Peygamber'in zevcesi ÂiĢe'den haber verdi. O, RasûluIIah'a: Yâ Rasûlallah, Safiyye bintu Huyey hayız oldu diye haber vermiĢtir. Rasûlullah (S): ''Ġhtimâl ki o bizi yolumuzdan alıkoyacak! O sizinle beraber ifâda tavafını yapmıĢ değil mi idi?" dedi. Evet, dediler. "Öyle ise çık" buyurdu510[63].
34-.......Bize Vuheyb, Abdullah ibn Tâvûs (132)'tan; o da babası Tûvûs ibn Keysân'dan; o da Ġbn Abbâs'tan tahdîs etti. Ġbn Ab-bâs (R): Hayızlı kadına, ifâda tavafını yaptığı zaman (veda tavafını yapmaksızın) vatanına dönmek ruhsatı verildi, demiĢtir. (Tâvûs der ki:) Ġbn Umer ilk emrinde hayızlı 510[63] Bu hâl Mekke'den Medine'ye dönüleceği sırada meydana gelmiĢti. Bundan anlaĢılıyor ki, Ġfâda Tavafı, haccın rükünlerinden biridir. Bunu edâ etmeyen hayızlı kadın temizleninceye kadar bekler, tavaf etmedikçe de bu tavaf uhdeden çıkmaz. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/422.
429
kadın veda tavafını yapmadıkça memleketine dönmez, der idi. Sonra kendisinden iĢittim: Hayızlı kadın memleketine döner, çünkü Rasûlullah onlara ruhsat verdi, diyordu. 511[64]
29- Bâb: İstihâzalı Kadın (Arada Kanı Dinmekle) Temizliği Görünce (Yıkanıp Namaz Kılar)
Ġbn Abbâs: Böyle kadın, temizlik süresi bir saat olsa bile yıkanır, namaz kılar ve kocası da kendisine gelir. Ġstihâzalı namaz kılmak isteyince yıkanır, namaz kılar. Namaz kılmak (cimâdan) daha büyüktür, demiĢtir 512[65].
35-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S): 511[64] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/423. 512[65] Bunu Ġbnu Ebî ġeybe ve Dârimî mevsûlen rivayet etmiĢlerdir. "Namaz kılmak daha büyüktür" demek, kadına namaz kılması caiz olunca, cima yapması evlâ tarikiyle caiz olur demektir. Bu son cümle, kocası istihâzalı kadına nasıl cirnâ eder? Ģeklindeki mukadder bir suâle cevâbdır (Kastallânî). Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/423.
430
"Hayz geldiği zaman namazı terk et. Hayız müddetinin sonu gittiği zaman ise, kendinden kanı yıka ve namaz kıl" buyurdu 513[66].
30- Lohûsa (İken Ölen) Kadın Üzerine Cenaze Namazı Ve Bu Namazın Sünneti Babı
36-.......Bize ġu'be Hüseyin el-Muallim, Ġbnu Bureyde'den; o da Semure ibn Cundub (59)'dan haber verdi ki (o,Ģöyle demiĢtir): Bir kadın lohûsahğında vefat etti. Peygamber (S) ona cenaze namazı kıldı. (Kılarken de bedeninin) ortasına doğru dikeldi514[67].
513[66] Bu, Fâtıma bintu Ebî HubeyĢ hadîsinden kısaltılmjĢtir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/424. 514[67] Vefat eden kadın Ümmii Ka'b el-Ensâriyye idi. ölü erkek olursa, namazı kılan imâm yâhud münferid göğsünün hizasına doğru durur. Kadın olursa göğsü hizasına doğru mu, yoksa ortası hizasına doğru mu durmak daha faziletlidir hususunda ihtilâf vardır, ikinci re'yde bulunanların hücceti, bu hadîstir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/424.
431
31-Bâbb(Bu, Geçen Bâbdan Bir Fasıl Gibidir)
37-.......BizeEbû Avâne-ki onun ismi elVeddâh'tır- kendi kitabından haber verip Ģöyle dedi: Bize Süleyman eĢ-ġeybânî, Abdullah ibn ġeddâd'dan haber verdi. Abdullah Ģöyle dedi: Ben Peygamber'in zevcesi teyzem Meymûne'den iĢittim: Bazen öyle olurdu ki, Meymûne hayızlı bulunur, namaz kılmaz, Rasûlullah seccadesi üzerinde namaz kılarken, secde yerinin hizasında uzanmıĢ bulunurdu. Rasûlullah secde ettiği vakit elbisesinin bâzı yerleri Meymûne'ye dokunurdu 515[68].
515[68] Maksad, hayızlının necs yânî murdar olmadığını anlatmaktır. Nitekim yukarıki hadîste de lohûsanın necs olmadığı anlaĢılmıĢtı. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/425.
432
Rahman ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle
6-KİTÂBUTTEYEMMÜM (TEYEMMÜM ETMEK KİTABI)
433
Ve Yüce Allah'ın Şu Kavli "
Eğer Hasta Olmuşsanız Yâhud Bir Sefer Üzerindeyseniz Veya İçinizden Biri Ayakyolundan Gelmişse, Yâhud Da Kadınlara Dokunmuşsanız Ve Bu Hâlde Su Da Bulamamışsanız, O Vakit Tertemiz Bir Toprakla Teyemmüm Edin. Binâenaleyh Ondan (Niyetle) Yüzlerinize Ve Ellerinize Sürün "(Ei-Mâide: 6- En-Nisâ: 43) '516[1].
516[1] Bu iki sûredeki âyetlerin bu parçalan, teyemmümün farzlarını ve nasıl yapılacağını aynı lâfızla beyân etmektedirler. el-Mâide'dekinde bir tek "minhu" kaydı fazladır. Teyemmüm; lûgatta kasıd demektir, onun için niyetsiz teyemmüm olmaz, mâhiyetinde dâhildir. Saîd de yeryüzü demektir ki, taĢa, toprağa Ģâmildir. Bu sebeble eline hiç toprak bulaĢmasa bile bir taĢ ile teyemmüm caiz olur. Lâkin Ġmâm ġafiî birazcık olsun toprak bulaĢmah demiĢtir. Tayyib de tertemiz demektir. Binâenaleyh mülevves veya Ģübheli olmamalıdır. Demek olur ki, Ġslâm'da maddî ve ma'nevî taharet mes'elesinin o kadar ehemmiyeti vardır ki, su bulunmadığı zaman, hiç olmazsa gusül veya abdcsı yerine taharete niyet ve kalbini temizliğe bağlayıp maddî cihetten de tertemiz bir toprağı abdest organlarının yansı demek olan yüzüne ve dirseklerine kadar ellerine dokundurmahdır. Yânı ellerini bir kerre toprağa vurup yüzüne mesh etmeli, bir kerre daha vurup dirseklerine kadar ellerini meshetmelidir... (HakkDîni, II, 1359-1360) el-Mâide:6.'daki âyette, fazla olarak "minhu" kaydı zikredilmiĢ ve bu suretle teyemmümde sırf kasd ve niyet ile mesh kifayet
434
1-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah'm seferlerinin birinde onunla beraber yola çıktık 517[2]. Tâ Beydâ'ya yâhud Zâtu'I-CeyĢ'e vardığımızda bir gerdanlığım koptu518[3]. Onun aranması için Rasûlullah (orada) bekledi, insanlar da onunla beraber beklediler. Hâlbuki bir su baĢında değillerdi. Ġnsanlar Ebû Bekr es-Siddîk'a geldiler ve: Sen ÂiĢe'nin yaptığını görüyor musun? Rasûlullah'ı da, insanları da bir su
etmeyip, saîde temas etmek de lâzım olduğu iĢ'âr olunmuĢtur. "Min" ibtidâ veya teb'îz olmak muhtemil-dir. Ġbtidâ olduğuna göre, elin saîde dokunması kâfidir. Teb'îz olduğuna göre de muhakkak elden yüze ve kollara da biraz Ģey sürülmesi lâzım gelir. Evvelki Hanefî, ikinci ġafiî mezhebidir. TaĢa, mermere ve ma'dene teyemmüm caiz olup olmayacağı hakkındaki ihtilâfın çıkıĢ yeri budur. Ġbtidâ olması ruhsat, teb'îz olması ihtiyattır (Hakk Dîni, II, 1589). Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/426. 517[2] Bu sefer, hicretin beĢinci yâhud altıncı senesinde yapılan Benu'l-Mustalık diğer adiyle Mureysî' gazâsıdır diyenler vardır. Hz. ÂiĢe'ye iftira edilmesi de bu gazada olmuĢtur. Bâzıları da iftiranın Benu'l-Mustalık gazasında olduğu muhakkak ise de, burada bahis konusu olan sefer Zâtu'r-Rıka' gazâsıdır derler. 518[3] Vak'anın bu Ġki yerden hangisinde olduğunda Ģekk eden Hz. ÂiĢe'dir. Beydâ, en sahîh kavle göre Zu'1-Huleyfe'nin diğer ismidir. Zâtu'1-CeyĢ de Medîne'ye bir berîd, yânî dört fersah mesafede bir yerin ismidir. Her ikisi de Medîne ile Mekke yolu üzerindedir.
435
baĢında değiller ve yanlarında da su yok iken yollarından alıkoydu, dediler. Bunun akabinde Ebû Bekr (yanıma) geldi. Rasûlul-lah da baĢını dizimin üzerine koymuĢ hâlde uyumuĢtu. Ebû Bekr: — Sen Rasûlullah'ı ve insanları yollarından alıkoydun. Onlar bir su baĢında değiller ve yanlarında da su yoktur, dedi. ÂiĢe dedi ki: Ebû Bekr beni kötüleyip azarladı, Allah'ın söylemesini istediği Ģeyleri söyledi, eli ile de boĢ böğrümü dürtmeğe baĢladı. Beni kipirdamaktan, Rasûlullah'm dizim üzerinde bulunmasından baĢka hiçbir Ģey men' etmiyordu. Sabah olunca Rasûlullah (S) kalktı, hiç su yoktu. Allah "Teyemmüm Âyeti"ni indirdi519[4]. Herkes teyemmüm etti. Useyd ibn
519[4] Bilindiği üzere her ikisi de Medenî olan en-Nisâ Sûresi ile el-Mâide SûresĠ'nde, birer teyemmüm âyeti vardır. elMâide'deki âyetin baĢ tarafı abdest almağa dâir olduğu için, ona abdest âyeti de derler. Bu kıssada nazil olan teyemmüm âyetinin hangisi olduğu hakkında haylî ihtilâf vardır. Birincisinde yalnız teyemmümden bahsedildiğine, ikincisine abdest âyeti denildiğine bakarak, bu defa nazil olan en-Nisâ:43. âyetidir diyenler vardır. Ebû Bekr Humeydî'nin bir rivayetinde: " denildiğine göre, ilk nazil olan, el-Mâide'deki âyet olmak lâzım gelir.
436
Hudeyr.520[5] — Ey Ebâ Bekr hanedanı, bu sizin ilk bereketiniz değildir, dedi. ÂiĢe dedi ki: (Sonra gideceğimiz sırada) üzerine bindiğim deveyi kaldırdık ve gerdanlığı onun altında bulduk. 521[6]
2-.-......Bize Câbir ibn Abdillah haber verdi ki, Peygamber (S) Ģöyle buyurmuĢtur .522[7] "Benden evvel hiçkimseye verilmedik beĢ Ģey bana verilmiĢtir: Bir aylık yola kadar korku (salmak) ile nusret olundum. Yeryüzü bana namazgah ve temizlik sebebi kılındı523[8]. Onun için ümmetimden her kime namaz vakti eriĢirse, hemen namazını 520[5] Useyd ibn Hudayr (20), ikinci Akabe gecesi Peygamber tarafından Evs üzerine "nakîb" ta'yîn olunan zâttır. DüĢürülmüĢ gerdanlığı yollarda aramağa gönderilenlerin baĢında idi. 521[6] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/427-428. 522[7] Amr ibn ġuayb'm babasından, dedesinden rivayet ettiği hadîste Peygamber, ni'-meti tahdîs için verdiği bu haberi, son gazvesi olan Tebük gazvesinde söylemiĢtir (Kastallânî). 523[8] GeçmiĢ peygamberler zamanında ancak havra, kilise gibi ibâdete tahsis edilmiĢ yerlerde namaz kılınabilirdi. Peygamberimiz ile ümmetine ise, temiz olmak Ģar-tıyle, bütün yeryüzü mescid olduğu gibi, temiz olan toprağı da temizleyici ve hadesi izâle edici oldu. Abdest suyu bulamayan kimse hemen toprakla teyemmüm edip, her nerede olursa namaza durur.
437
ktlıversin. Ganimetler bana halâl edildi. Hâlbuki benden evvel kimseye halâl edilmemiĢtir. Bana Ģefaat verildi. Bir de benden evvel her peygamber, hâsseten kendi kavmine gönderilirken, ben umûm insanlığa gönderildim" 524[9].
1- Bâb: İnsan Su Ve Toprak Bulamadığı Zaman? 525[10]
3-......Bize HiĢâm ibn Urve, babasından; o daÂiĢe'den tahdîs etti ki, ÂiĢe, (kız kardeĢi) Esmâ'dan
524[9] Muhammed (S)'in peygamberlik hususiyetleri bu beĢe münhasır değildir. Nitekim Sahih-i Müslim, Kitâbuıl-Mesâcid ve Mevâdi'u's-Salât'taki 523 müselsel rakamlı Ebû Hureyre hadîsinde, altı Ģey ile peygamberler üzerine tafdîl edildiğini haber vermiĢtir. Diğer hadîs kitâblannda daha baĢka hususiyetlerle tafdîl edildiğini bildiren hadîsler de vardır. Rasûlullah'm hususiyetleri bu metinlerdeki aded-lere maksûr olmak da lâzım gelmez. Nitekim Ebû Saîd NiĢâbûrî ġerefu'lMustafâ adını verdiği kitabında, diğer peygamberlerde olmadık hususiyetlerini altmıĢa kadar çıkarıyor. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/429. 525[10] Yânî insan abdest almak için su, teyemmüm etmek için toprak bulamadığı zaman namaz kılar mı, yoksa kılmaz mı? Bunda âlimlerin çeĢitli görüĢleri vardır.
438
yine geri vermek üzere âriyeten bir gerdanlık almıĢtı. Bu gerdanlık kayboldu. Peygamber (S) aramak için bir adam gönderdi. Nihayet o gerdanlığı buldu 526[11]. O aramağa gidenlere namaz vakti eriĢti. Yanlarında hiç su yoktu. (Abdestsiz oldukları hâlde) namazı kıldılar 527[12]. Sonra bu yaptıkları iĢi Peygamber'e arzettiler. Bunun akabinde Allah "Teyemmüm Âyeti"ni indirdi. Bunun üzerine Useyd ibn Hudayr, ÂiĢe'ye hitaben: Allah seni hayırla mükâfatlandırsın. Vallahi senin baĢına hoĢlanmadığın hiçbir iĢ gelmez ki, Allah onda senin için de müslümânlar için de bir hayr bulundurmasın, demiĢtir 528[13].
526[11] Buradaki "buldu" sözü ile bundan önce geçen hadîsteki "gerdanlığı bindiğim devenin altında isabet ettik" sözü arasında munâfât yoktur. Çünkü "isabet ettik" lâfzı AiĢe'ye de, o adama da yâhud Peygamber'e de âmm ve Ģâmildir. 527[12] Bu "abdestsiz oldukları hâlde" kaydı, Müslim'deki rivayette tasrih edilmiĢtir. 528[13] Useyd ibn Hudeyr'in bu sözleri, kıssanın ifk'dan, yânî ÂiĢe'ye iftiradan sonra olduğuna, bu ıkd ve kılâde düĢmesinin taaddüdüne; ifk kıssasının evvelkisinde cereyan ettiğine delâlet eder. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/430.
439
2- Su Bulamadığı Ve Namaz Vaktinin Geçmesinden Korktuğu Zaman Hazarda Teyemmüm Etmek Babı
Atâ ibn Ebî Rebâh da buna kaail olmuĢtur 529[14]. Hasen el-Basrî, yanında su var, fakat suyu kendisine ulaĢtıracak (ve kullanmasında yardım edecek) kimsesi bulunmayan hasta hakkında da teyemmüm eder, demiĢtir 530[15]. Ġbn Umer, Cüruf mevkiindeki arazîsinden gelirken, Medine dıĢındaki develerin habsedildiği yerde ikindi namazını kılma vakti geldi. Kendisi teyemmüm edip, namazı kıldı. Sonra güneĢ henüz ufkun üstünde iken Medine'ye girdi de, kılmıĢ olduğu namazı iade etmedi.531[16]
529[14] Bunu Abdurrazzâk ile Ġbn Ebî ġeybe, sahîh bir vech ile mevsûlen rivayet etmiĢlerdir. Atâ'dan yapılan bu menkûlde iadenin vücûbu lehine bir teĢebbüs yoktur. 530[15] Kaadî Ismâîl el-Ahkâm'da sahîh bir vech ile bunu mevsûlen rivayet etmiĢtir. Ġbn Ebî ġeybe de Hasen ile Ġbn Sîrîn'den daha baĢka bir vech ile rivayet etmiĢtir. 531[16] Bunu imâm Mâlik el-Muvatta'da Nâfi'den muhtasar olarak rivayet etti. Lâkin bunda "yüzünü ve dirseklere kadar iki elini mesnetti" fıkrasını da zikretti. Cüruf, Medîne'nin ġâm cihetinde üç mil uzaklıkta bir yer
440
4-.......el-A'rac Ģöyle dedi: Ben Ġbn Abbâs'ın himayesinde olan UmeyT'den iĢittim, Ģöyle dedi: Ben Peygamber'in zevcesi Meymûne'nin azatlısı olan Abdullah ibn Yesâr ile birlikte geldim de, nihayet Ebû Cuheym ibnu'l-Hâris ibni's-Sımmet el-Ensârî'nin yanına girdik. Ebu'l-Cuheym Ģöyle dedi.532[17] Peygamber (S) Bi'ru Cemel tarafından geliyordu .533[18] Kendisini bir kimse karĢılayıp selâm verdi534[19].
ismidir. Ġbn Ġs-hâk, iki fersah mesafede bir yerdir, gazveye çıkmak istediklerinde orayı asker toplama yeri yaparlardı, dedi. Mirbedu'n-Naam da, Medine'den iki mil uzaklıkta, develerin habsedildiği bir yerdir., Bu haber, ibn Umer'in hazardaki kimse için teyemmümün cevazı görüĢünde olduğuna delâlet eder. Çünki kısa sefer, hazar hükmündedir (Kastallânî). Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/430-431. 532[17] Ebû Cuheym ibnu'l-Hâris ibni's-Sımme el-Hazrecî enNeccârî'dir. Kendisine Ebû Cuheym denildiği gibi ta'rîf harfiyle Ebu'l-Cuheym de denir. Babası, Bedr'de hâzır bulunan büyük sahâbîlerdendir. 533[18] Bi'ru Cemel yâhud Bi'ru'l-Cemel, Medine'ye yakın bir yer ismi idi. 534[19] Peygambere tesadüf eden kimse, râvînin kendisi, yânî Ebû Cuheym'dir. Nitekim imâm ġafiî tarikinden gelen rivayette bu cihet tasrîh edilmiĢtir. Râvînin kendisini mübhem kılmasına sebeb, münasebetsiz bir zamanda bilmeyerek selâm vermiĢ olmasından dolayı ikide birde kendini ortaya atmaktan haya
441
Peygamber, oradaki bir duvara yönelip (duvara el dokundurarak) yüzünü ve ellerini meshetmedikçe, o kimsenin selâmını karĢılamadı. (Ancak teyemmüm ettikten) sonra o kimsenin selâmına karĢılık verdi 535[20].
3- Bâb: Teyemmüm Eden Kimse Ellerine Üfürür Mü?
5-....... Abdurrahmân ibn Ebzâ Ģöyle demiĢtir: Umer ibnu'lr Hattâb'a bir kimse geldi de: Ben cünüb oldum, su da bulamadım (ne yapayım?), dedi536[21].
etmesi olmuĢtur. 535[20] ġafiî'nin rivayetinde, hacetini kaza ettiği esnada o kimse oradan geçip selâm vermiĢ oluyor. Taberânî ile Ebû Davud'un rivayetlerinde de bu cihet tasrîh edilmektedir. Hattâ teyemmümden sonra: "Senin selâmım karĢılamaktan beni men' eden, taharet üzere bulunmayıĢımdır" buyurduğu, Taberânî'nin rivayetinde beyân ediliyor... Diğer bir takım rivayetlerden de vakıanın ikiden ziyâde olduğu istidlal olunabilir. Selâm, ilâhî isimlerden olduğu Ġçin, selâmı karĢılama zımnında olsa da, o mübarek ismi tahâretsiz anmama ciheti kasdedilmiĢ ki, bunu müstehâblığa hamledenler olduğu gibi, abdestsiz zikrin evvelleri caiz olmadığına kaail olanlar da vardır.... Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/431-432. 536[21] Ebû Davud'un Sözen'deki rivayetine nazaran Umer: "Ben
442
Bunun üzerine Ammâr ibn Yâsir, Umer ibmı'l-Hattâb'a Ģöyle dedi: Hatırlamaz mısın? Ben ve sen ikimiz bir seferde idik. Sen namaz kılmadın537[22]. Ben ise (toprak üstünde) yuvarlandık- tan) sonra namazı kildıydım. Müteakiben bu yaptığım iĢi Peygam-ber'e arzettim de, Peygamber (S): "Sana bu kadarı yeter" buyurdu. Ġki elini yere vurdu, ellerine üfürdü, sonra iki ayucu ile yüzüne ve iki eline mesh etti idi .538[23]
olsam su buluncaya kadar namaz kılmazdım" demiĢ. Bunun üzerine orada hâzır bulunan Ammâr, metindeki kıssayı kendisine hatırlatmıĢtır. 537[22] Umer, ya vaktin çıkmasına kadar su bulurum ümidiyle namazı kılmamıĢ, yâ-hud teyemmüm yalnız küçük hadesi izâle eder, büyük hadesi izâle etmez i'tika-adında bulunmuĢ olabilir. Bu ikinci ihtimâl daha kuvvetlidir. Kendinden meĢhur olan görüĢ de budur. Abdullah ibn Mes'ûd'un içtihadı da ona uygun olduğu, kendisiyle Ebû Mûsâ el-EĢ'ârî arasında cereyan eden münazaradan anlaĢılıyor (Buhârî, et-Teyemmüm, 6. babın son hadîsi ile 7. bâb). 538[23] Teyemmümün sıfatı ve keyfiyeti hakkında Sahih, Sünen ve Müsnedlerde rivayet edilen hadîslerde ihtilâf çoktur. Kimine göre bir vuruĢ, kimine göre iki vuruĢ olduğu gibi, yüz ile ellerin hangisi meshde öne geçirileceği ve ellerin mesh edilecek mikdârı hakkındaki rivayetler de ihtilaflıdır... Daha baĢka görüĢler de vardır. Ġmamların her biri bir rivayete tutunarak ayrı ayrı ictihâdlarda bulunmuĢlardır. Nihayet abdeste kıyâsen biri yüz, diğeri dirseklere kadar eller için olmak üzere, iki vuruĢa delâlet eden, kitabın zahiri ile bunu tasrih eden sünnet
443
4- Bâb: Teyemmüm Yüz Ve İki El İçindir
6-....... Bize ġu'be haber verdi. Bana Hakem, Zerr'den; o da Saîd ibn Abdirrahmân ibn Ebzâ'dan; o da babası Abdurrahmân ibn Ebzâ'dan haber verdi. Ammâr, bundan önce geçen Âdem'in ġu'-be'den olan rivâyetindeki metni söyledi. Haccâc dedi ki: ġu'be iki elini yere vurdu, sonra ellerini ağzına yaklaĢtırdı. Sonra yüzünü ve iki elini meshetti. Ve en-Nadr Ģöyle dedi: Bize ġu'be Hakem'den haber verdi. Hakem Ģöyle dedi: Ben Zerr'den iĢittim. O, Abdurrahmân ibn Ebzâ'nın oğlundan söylüyordu. Hakem Ģöyle dedi: Ben bunu Abdurrahmân'in oğlundan iĢitmiĢimdir, o da babasından. Babası Abdurrahmân ibn Ebzâ Ģöyle demiĢtir: Ammâr: Temiz toprak müslü-mânın temizlik sebebidir, su yokluğunda temiz toprak ona kifayet eder, dedi.539[24]
rivayetlerinin mantûkuna rucû edilmiĢ ve amel bunun üzerine takarrür etmiĢtir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/432-433. 539[24] Abdurrahmân ibn Ebzâ el-Huzâî sahâbîlerden; bir kavle
444
7-.......Bize ġu'be, Hakem'den; o da Zerr'den; o da Abdurrahmân ibn Ebzâ'nm oğlundan; o da babasından tahdîs etti ki, o, Am-mâr, Umer'e: Biz seninle bir seviyede bulunduyduk, ikimiz de cünüb oldu idik,derkenUmer'in yanında hâzır bulunmuĢtur. Bu hadîste yakın ma'nâda olan "nefeha fihimâ" 540[25] dedi. 541[26]
8-.......Bize ġu'be, Hakem'den; o da Zerr'den; o da Abdurrahmân ibn Ebzâ'nm oğlundan; o da babası Abdurrahmân'dan haber verdi. Abdurrahmân Ģöyle dedi: Ammâr, Umer'e: Ben toprağa bulanmıĢtım. Müteakiben Peygamber'e geldim de O: "Ġki el ile beraber yüz sana kâfi gelir" buyurdu dedi. Bize Müslim (ibn
göre de tabiîlerdendir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/433. 540[25] Bu üfleme müstehâb yâhud sünnettir. Ele, bedene ezâ verecek kum taneleri ve toprağa yabancı baĢka Ģeyler bulaĢmıĢ ise onları gidermek, yâhud ele çok toprak yapıĢtı ise onu azaltmak içindir. Bâzı rivayetlerde (îJi) yerine (Jâîî) gelmiĢtir ki, ellerini silkelemek demektir; sebebi yine dediğimizdir. 541[26] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/434.
445
Ġbrâhîm) tahdîs etti. Bize ġu'be, Hakem'den; o da Zerr'den; o da Abdurrah-mân'ın oğlundan; o da Abdurrahmân'dan tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir:. Ben Umer'in yanında hâzır bulundum. Ammâr, Umer'e Ģöyle dedi... diyerek hadîsin tamâmım Ģevketti. 542[27]
9-.......Bize ġu'be, Hakem'den; o da Zerr'den; o da Abdurrahmân ibn Ebzâ'nm oğlundan; o da babasından tahdîs etti. Abdurrahmân Ģöyle demiĢtir: Ammâr dedi ki: Müteakiben Peygamber (S) elini yere vurdu, (avucuyla) yüzünü ve ellerini meshetti 543[28].
542[27] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/434. 543[28] Müellif Buhârî bu hadîsi Ģu bâb içinde altı kimsenin rivayetinden olarak tahrîc etmiĢtir. Son tarîk içinde kendisi ile ġu'betu'bnuT-Haccâc arasında iki kiĢi vardır. Buhârî bunlardan hiçbirisinin rivayetinde hadîsi tam olarak sevketmedi. Umer'in suâl soran kimseye verdiği cevâbı da zikretmedi. Bu, müellif Buhârî'-den değildir. O cevâbı Beyhakî, Âdem ibn Ebî Iyâs tarîkinden tahrîc etmiĢtir. Keza o cevâbı, Müslim, Yahya'dan; her ikisi de ġu'be'den olmak üzere tahrîc etmiĢlerdir. Bunların lâfzı: "Sen namaz kilma"dır. es-Serrâc: "Su buluncaya kadar..." kısmını ziyâde etmiĢtir. ĠĢte bu Umer'den meĢhur olan mezhebdir. Bu görüĢte kendisine ibn Mes'ûd muvafakat etmiĢtir. Bu hususta Ebû Müsâ ile Ġbn Mes'ûd arasında bir münazara cereyan etmiĢtir ki (6. babın son hadîsi ile 7. bâbda) gelecektir (Kastallânî).
446
5- Bâb: Temiz Toprak Müslümânın Temizlik .Sebebidir; Suyun Yokluğunda Onu Sudan Müstağni Kılar 544[29]
Hasen el-Basrî: KiĢiye, hades yapmadığı müddetçe (bir) teyemmüm kâfî gelir, demiĢtir 545[30]. Ġbn Abbâs, kendisi teyemmümlü olduğu hâlde (abdestli kimselere) imâm olmuĢtur 546[31]. Yahya ibn Saîd: Toprağı çorak ve tuzlu yer üzerinde namaz kılmakta ve böyle yerle teyemmüm etmekte be's yoktur, demiĢtir 547[32].
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/434-435. 544[29] Bu bâb ismini Sünen sahihleri "on yıl su bulamasa da" ziyadesiyle rivayet etmiĢlerdir. Tirmizî, Ġbn Hıbbân ve Dârakutnî de buna sahihtir demiĢlerdir. 545[30] Bu Abdurrazzâk'm Musannafmda. ve diğerlerinde mevsûlen rivayet edilmiĢtir. 546[31] Ġbn Abbâs'm bu fiilini Beyhakî, Ġbnu Ebî ġeybe sahîh bir isnâdla rivayet etmiĢlerdir. Bu, ġafiî, Mâlik, Ebû Hanîfe ve cumhurun mezhebidir. Buna, temizliğin za'fından dolayı Evzâî muhalefet etmiĢtir (Kastallânî). 547[32] îbn Huzeyme buna ÂiĢe hadîsiyle ihticâc etti. Rasûlullah (S) Medîne'yi kasde-derek: "Ben sizin hicret yurdunuzu çorak topraklı ve hurmalıktı gördüm" buyurmuĢtur. Peygamber Medîne'ye "Tayyibe" ismini de vermiĢtir. Binâenaleyh bu çorak
447
10-.......Bize Ebû Racâel-Utâridî, Ġmrân ibn Husayn'den tahdîs etti. Ġmrân Ģöyle demiĢtir: Biz Peygamber (S) ile birlikte yolculuk ediyorduk. Geceleyin yürüdük. Nihayet gecenin sonunda olduğumuz zaman öyle bir düĢüĢ düĢtük ki, yolcu için bundan daha tatlı bir düĢüĢ olamaz. Bizi güneĢin sıcağından baĢka uyandıran olmadı. Ġlk uyanan fulânca, sonra fulânca, daha sonra fulânca oldu. -Uyananların isimlerini râvî Ebû Raca el-Utâridî söylüyordu, diğer râvî Avf el-A'rabî unutmuĢtur. Sonra Umer ibnu'l-Hattâb dördüncü olarak uyandı. Peygamber (S) uyuduğu zaman, kendiliğinden uyanmadıkça biz O'nu uyandırmazdık. Çünkü bizler, uykusunda kendisine ne hadis olacağını bilemezdik. Umer -ki kuvvetli ve salâbetli bir adam idi- uyanıp da, herkesin baĢına geleni görünce tekbîr almaya, hem de yüksek sesle tekbîr almaya baĢladı. Böyle tekbîr
ve tuzlu toprağın tayyibde dâhil olduğuna delâlet etmiĢtir, dedi (Kastallânî). Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/435.
448
almaktan vazgeçmedi, yüksek sesle tekbîr ala ala nihayet onun sesinden dolayı Peygamber uyandı. Uyanınca, sahâbîler baĢlarına gelen iĢi O'na arzettiler. Rasülullah: "Zarar yok" yâhud "Zarar vermez, hareket ediniz"'buyurdu. Akabinde kendisi hareket etti ve pek de uzak olmayan bir yere kadar yürüdükten sonra, konak etti ve abdest suyu istedi. Abdest aldı, namaz için nida edildi. Kendisi insanlara namaz kıldırdı. Namazından yüzünü döndürünce baktı ki, bir kimse ayrıca bir kenara çekilmiĢ, cemâatle beraber namazım kılmamıĢ. "Yâ Fulân, cemâatle beraber namaz kılmana mâni' olan nedir?" diye sordu. O da: Bana cünüblük isabet etti, su da yok, dedi. "Yeryüzündeki toprağa bak, o sana yeter" buyurdu. Ondan sonra Peygamber yürüdü548[33]. Bir müddet sonra insanlar kendisine susuzluktan Ģikâyet ettiler. Peygamber konak etti.
548[33] Bu kıssaya âid latifelerden biri de Ģudur: UyanılmıĢ, abdest alınmıĢ, ezan okunsun diye Bilâl'e emrolunmuĢ. Peygamber fecir namazından evvelki iki rek'ati kılmıĢ, namaz ikaame edilmiĢ, farz olan iki rek'at cemâatle kılınmıĢ, yine bâzıları: Yâ Rasûlallah, bu namazı yarın sabah vaktinde iade etmeyelim mi? diye sormuĢlar. Cevaben: "Rabbımz Tebâreke ve Taâlâ sizi ribâdan nehyedip dururken, sizden faiz alır mı?" buyurmuĢtur (Ahmed ibn Hanbel'den naklen Aynî).
449
Fulânı -ki Ebû Raca ismini söylediği hâlde diğer râvî Avf unutmuĢtur-çağirdı. Alî'yi de çağırdı. "Gidin, su arayın" emrini verdi. Ġkisi gittiler549[34]. Nihayet devesi üstünde iki büyük kırba yâhud iki tulum arasına oturmuĢ bir kadına rast geldiler. Kadına: Su nerede? diye sordular. Kadın: Dün bu saatte suyun baĢında idim, adamlarımız yolcudurlar, bizi arkada bıraktılar, dedi. Öyle ise yürü, dediler. Kadın: Nereye? dedi. Allah'ın Rasûlü'nün yanına, dediler. ġu Sâbiî denilen adamın yanına mı? diye sordu 550[35]. O senin kasdettiğin zâtın yanına; haydi yürü, dediler. Ġkisi o kadını Peygamber'in yanına getirdiler, ve hâdiseyi O'na anlattılar. Râvî der ki: Kadını devesinden indirdiler. Peygamber bir kap istedi. Her iki büyük kırbanın yâhud iki tulumun ağızlarından o kabın içine su
549[34] Alî ile birlikte çağırılan bu zât -diğer rivayetlerden istidlal olunduğu üzere- bu hadîsin râvîsi Ġmrân ibn Husayn'in kendisidir. 550[35] "es-Sab'u", sâd'm fethi ve bâ'nın sükûniyle ve "es-Subû", kuûd vezninde, bir dînden çıkıp diğer dîne nakleylemek ma'nâsınadır. Asıl "meyi" ma'nâsına konulmuĢtur (Kaamûs Ter.), Arab müĢrikleri yeni bir dîn çıkardı diye Hâtemu'n- Nebiyyin'eSâbi' derlerdi. Dîninin, peygamberler dîni olduğundan gafildiler.
450
boĢaltıp, ağızlarını bağladı 551[36]. Öteki taraflarındaki ağızlarını açtı. "Gelin, (hayvanlarınızı) suvarın ve (kendiniz için) su alın" diye insanlara nida olundu. Bunun üzerine isteyen hayvanını suladı, isteyen kendisi için su aldı, En sonunda da Rasûlullah, kendisine cünüblük isabet eden kimseye bir kap su verip: "Git üstüne dök" buyurdu. O kadın ayakta, suyunu nasıl kullandıklarına bakıp duruyordu. Allah'a yemîn ederim ki, artık su alınmaktan vazgeçildi de hâlâ kırbalar bize, iĢe baĢlamadan evvelki zamandan daha dolu görünüyorlardı. Peygamber: "Kadın için birĢeyler toplayın" diye emretti. Onun için Medîne'nin en iyi hurmasından, undan, sevîkten bir haylî Ģey topladılar, hattâ ona birçok da buğday topladılar.
551[36] Taberânî ile Beyhakî'de hadîsin burasında: "BoĢalan suyun içine ağzını çalkalayıp, yine tulumların ağızlarından döküp iade etti" ziyâdesi vardır ki, tulumların ağızlarının açılıp tekrar bağlanmasındaki hikmet bu ziyâde ile açığa kavuĢuyor. Suda görülen o bereket, Peygamber'in ağız ıslaklığının karıĢması sayesinde hâsıl olmuĢ demektir. Mezâde C^y) yâhud Satîha adını verdikleri büyük tulumların biri baĢ, ikisi ayak taraflarında olmak üzere üç ağzı vardır. BaĢ tarafında olana fem, diğerlerinin her birine aziâ derler. Ġki tulumda dört azla bulunacağından, cemî' sigâsıyla azâlî denmiĢtir.
451
Bunların hepsini çuval kabilinden bir bez içine koydular. Kadını devesine yükleyip, çuvalı da kucağına yerleĢtirdiler. Rasûlullah kadına: "Görüyorsun ki, senin suyundan hiçbirĢey eksiltmedik, lâkin bize su verip suya kandıran Allah'tır" buyurdu. Kadın, kendi kabîlesinin yanma (bu iĢten dolayı) gecikmiĢ olarak gitti. Onlar: Yâ Fulâne, seni (yolundan) alıkoyan nedir? diye sordular. Kadın: ġaĢılacak Ģey, bana iki kimse rast geldi. Beni Sabi' denilen Ģu adamın yanma götürdüler. O da Ģöyle etti, böyle etti, Allah'a yemîn ederim ki bu adam -bunu söylerken de orta ve Ģahadet parmaklarını göğe doğru kaldırıp, semâ ile arzı kasdederek- ya sununla bunun arasmdakilerin en sihirbazıdır, yâhud da Allah'ın Rasûlü'dür, dedi. Bundan sonra müslümânlar o kadının bulunduğu yerin etrafındaki müĢrikler üzerine baskın yaptıkları vakitlerde, onun mensûb olduğu obaya iliĢmezlerdi. Bir gün kadın kendi obasına: Zannediyorum ki, bu adamlar size, bilerek (ve benden dolayı) iliĢmiyorlar. Ġslâm'a girmek iĢinize gelir mi? dedi. Kavmi kadına itaat edip, Ġslâm'a girdiler.
452
Ebû Abdillah el-Buhârî: Sabee, bir dînden çıkıp diğer bir dîne nakletmektir, dedi. Ve Ebû'l-Âliye (Rafı' ibn Mihrân er-Rıyâhî): es-Sâbün <ei-Bakara:62,eiHacc: n), ehli kitâbdan bir fırkadır, Zebur okurlar demiĢtir 552[37].
6- Bâb: Cünüb Olan Kimse Nefsi Üzerine Hastaliktan Yâhud Ölmekten Veya Susuz Kalmaktan Korktuğu Zaman. Teyemmüm Eder
Amr ibnu'l-As'ın soğuk bir gecede cünüb olup teyemmüm ettiği ve gerekçe olarak): "... Kendinizi öldürmeyin. ġübhe yok ki Allah size çok merhametlidir" (en-Nisâ: 29) âyetini okuduğu, müteakiben Amr'ın bu yaptığı Peygamber'e söylendiğinde, Peygamberin bunu reddetmediği zikrolunur 553[38]. 552[37] Bunu, Ġbn Ebî Hatim, kendi tefsirinde mevsulen rivayet etmiĢtir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/437-439. 553[38] Bu ta'lîki Ebû Dâvûd ile Hâkim, Amr ibnu'l-Âs'dan
453
11-.......Ebû Vâil Ģöyle demiĢtir: Ebû Mûsâ, Abdullah ibn Mes'ûd'a hitaben: Cünüb kimse su bulamadığı zaman namaz kılmayacak (mı)? dedi. Abdullah da: Cünüb için teyemmümün cevazında onlara ruhsat verirsem, onların biri suyu soğuk bulunca bunu yapar, yânî teyemmüm eder de namaz kılar, dedî. Ebû Mûsâ dedi ki: Ben Ammâr'ın Umer'e
mevsûlen rivayet etmiĢlerdir. Amr Ģöyle demiĢtir; Zâtu Selâsil gazvesinde soğuk bir gecede ihtüâm oldum. Yıkanıp helak olmamdan korktum da teyemmüm ettikten sonra, arkadaĢlarıma sabah namazı kıldırdım. Müteakiben onlar bunu Peygamber'e söylediler. Peygamber: "Yâ Amr, cünüb olduğun hâlde arkadaĢlarına namaz mı kıldırdın?" dedi. Ben de kendisine, beni yıkanmaktan men' eden gerekçeyi haber verdim ve ben Allah'tan: "Kendinizi öldürmeyin, Ģübhesiz Allah size çok merhametlidir^ı(en-Nisâ:29) buyurduğunu iĢittim, dedim. Bunun üzerine Peygamber güldü de hiçbirĢey söylemedi. Bu hadîsin isnadı kuvvetlidir. Lâkin Buhârî bunu hulâsa ettiği için temrîz sigâsıyle ta'lîk yapmıĢtır. Buhârî'nin sevk ediĢinin zahirî, Amr'ın, âyeti cünüb-ken arkadaĢlarına okuduğu vehmini vermiĢtir. Hâlbuki böyle değildir. Amr, âyeti, Peygamber'e döndükten sonra okumuĢtur. Peygamber onu Zâtu Selâsil . gazvesinde kumandan yapmıĢtı. Bu hadîste, ister soğuk sebebiyle, Ġster baĢka sebeble olsun musâvî olarak suyu kullanmaktan zarar bekleyen kimse için teyemmüm etmenin cevazı, ab-destli olanlara, teyemmümümün namaz kıldırması ve Peygamber zamanında ic-tihâdın cevazı hükümleri vardır (Ġbn Hacer). Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/439-440.
454
söyl554[39]
12-.......Bize A'meĢ tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben ġakîk ibn Seleme'den iĢittim, Ģöyle dedi: Ben Abdullah ibn Mes'ûd ve Ebû Musa'nın yanında idim. Ebû Mûsâ, Abdullah'a: — Yâ Ebâ Abderrahmân, bir kimse cünüb olsa da su bulamasa, nasıl yapar? Bana haber ver, dedi. Abdullah: — Su buluncaya kadar namaz kılmaz, dedi. Bunun üzerine Ebû Mûsâ: — Peygamber (S) kendisine "Sana Ģöyle yapman kâfi gelirdi" buyurduğu vakĠtki Ammâr'ın sözünü nasıl yaparsın? dedi. Abdullah: — Görmedin mi, Umer bu söze kaanî' olmadı, cevâbını verdi. Bunun üzerine Ebû Mûsâ: — Ammâr'ın sözünü bir tarafa bırakalım. (Teyemmüm âyetini kasdederek) Ya Ģu âyeti ne yapacaksın? mukaabelesinde bulundu. A Buna karĢı 554[39] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/440.
455
Ġbn Mes'ûd ne diyeceğini bilemedi de: — Biz Ģayet bu adamlara bu hususta bir ruhsat verirsek, nerede ise onların birine su soğuk gelince, suyu bırakıp teyemmüm edecektir, dedi. A'meĢ Ģöyle dedi: Ben ġakîk'a: — Abdullah ibn Mes'ûd, cünübün teyemmüm etmesini, soğuktan dolayı teyemmüm etmesi ihtimâlinden dolayı mı kerih gördü? diye sordum. ġakîk buna: — Evet, diye cevâb verdi. 555[40]
555[40] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/441.
456
7- Bir Vuruş Olarak Teyemmüm Babı
556[41]
13-.......ġakîk Ģöyle demiĢtir: Ben Abdullah
556[41] Buhârî'nin maksadı, bâzı âlimlerin cumhura muhalif olarak söylemekte olduklan görüĢü isbât etmektir. Çünkü cumhura göre teyemmümde iki vuruĢ vâcib oluyor.. (ġâh Veliyyullah). Daha evvel de iĢaret edildiği gibi, teyemmümün sıfatı ve keyfiyeti sahîh, sünen ve müsnedlerde rivayet edilen hadîslerde ihtilâf çoktur. Kimine göre bir vuruĢ, kimine göre de iki vuruĢ olduğu gibi, yüz ile ellerin hangisinin evvelâ mes-hedileceği ve ellerin meshedilecek mikdân hakkındaki rivayetler de birbirine aykırıdır. Ebû Hanîfe, Mâlik, ġafiî ile bunların ashabı ve Leys ibn Sa'd, yüz için bir vuruĢa, eller için de diğer bir vuruĢa kaail olmuĢlardır. Ancak Mâlik'e göre mesh bilekçelere kadar farz ve dirsek uçlarına kadar ihtiyarîdir. Hasan ibn Hayy ile Ġbn Ebî Leylâ: "Ġki darbedir. HerbĠri ile hem yüz, hem de dirseklerden parmak uçlarına kadar meshedilir" demiĢlerdir. Ġmâm Zuhrî, meshi tâ koltuklara vardırır. Bâzı âlimler, cünıib olan omuz baĢlarına kadar, olmayan bileklere kadar mesheder demiĢ ise de, kavli zaîftir. Ġmâm Mâlik'in üç vuruĢ kavli de vardır ki, ikisi farz, üçüncüsü müstehâbdir demiĢ, Ġbn Sîrîn'den nakledilen bir kavle göre, yüz için bir, eller için de birer olmak üzere üç darbedir. Bunlardan baĢka zikrinden vazgeçtiğimiz diğer görüĢler de vardır. Hâsılı herbiri bir rivayete tutunarak ayrı ayrı ictihâdlarda bulunmuĢlardır. Nihayet abdeste kıyâsen biri yüz, diğeri dirseklere kadar eller için olmak üzere- iki darbeye delâlet eden kitabın zahiri ile bunu tasrîh eden sünnet rivayetlerinin mantükuna dönülmüĢ ve amel, bunun üzerine takarrür etmiĢtir (Diğer sarihlerden özetle Ahmed Naîm, Tecrîd Ter., II, 210).
457
ibnMes'ûdileEbû Mûsâ el-EĢ'ârî'nin beraberinde oturuyordum. Ebû Mûsâ Abdullah'a: — ġayet bir kimse cünüb olsa da bir ay müddetle su bulamasa, artık o kimse teyemmüm etmeyecek ve namaz kılmayacak mı? Pekî, el-Mâide Sûresi'ndeki Ģu ".... Eğer su bulamazsanız, tertemiz toprakla teyemmüm edin.." (altıncı) âyeti ne yapacaksın? dedi. Bunun üzerine Abdullah: — Eğer bu adamlara bu hususta bir ruhsat verilirse, neredeyse su kendilerine soğuk olunca da toprakla teyemmüme kalkacaklar, dedi. A'meĢ dedi ki: Ben ġakîk'a: — Siz cünübün teyemmüm etmesini, suyu soğuk bulanın teyemmüm edeceğinden dolayı mı kerih gördünüz? dedim. ġakîk: — Evet, dedi. Ebû Mûsâ Abdullah'a: — Sen Ammâr'ın Umer'e söylediğini iĢitmedin mi: Rasûlullah beni bir iĢe göndermiĢti. Ben cünüb oldum, su da bulamadım. Akabinde hayvanın toprakta yuvarlandığı gibi toprak içinde yuvarlandım.
458
Müteakiben bunu Peygamber'e söyledim. Peygamber: ''Sana Ģöyle yapmaklığın kâjîgelirdi" buyurup avucunu yer üzerine bir defa vurdu. Sonra elini silkeledi. Sonra onunla (bir vuruĢla yâhud eliyle) sol avucu ile sağ avucunun arkasına yâhud sağ avucu ile sol avucunun arkasına meshetti. Sonra onunla (vuruĢ yâhud eliyle) yüzüne mesnetti demiĢti, dedi. Buna karĢı Abdullah ibn Mes'ûd: — Görüyor musun Umer, Ammâr'ın sözüne kaanî' olmamıĢ, dedi557[42]. Ya'lâ, el-A'meĢ'ten; o da ġakîk'ten diye yaptığı rivayette Ģunu ziyâde etti. ġakîk Ģöyle demiĢtir: Ben Abdullah ile Ebû Musa'nın beraberlerinde idim. Ebû Mûsâ, Abdullah'a: Sen Ammâr'm Umer'e Ģu 557[42] Müslim'de de Abdurrahmân ibn Ebzâ'dan gelen rivayette Umer: —"Yâ Ammâr (rivayet ettiğin hususta) Allah'tan kork", yânî iyi düĢün, olur ki unuttun yâhud da yanılıyorsun. Ben seninle beraber imiĢim de öyle bîr Ģey hatırlamıyorum, demiĢtir. Ammâr: — "Vallahi yâ Emîre'l-Mü'minîn, arzu edersen bunu hiç kimseye söylemem" deyince: —Hayır va/lâfıi, üzerine aldığın mes'ûliyeti elbette sana bırakırız" cevâbını vermiĢ (Aynî , Umdelu'l-Kaarî, II, 194); demek ki kıssayı hatırlamakla beraber, redd de edememiĢ (Tecrîd Ter., II, 209).
459
söylediğini iĢitmedin mi: Rasûlullah beni ve seni bir yere göndermiĢti. Ben cünüb oldum da toprak üstünde yuvarlanmıĢtım. Müteakiben Rasûlullah'ın yanma gelip, toprakta yuvarlanmamı kendisine haber vermiĢ idik. Rasûlullah da: "Sana Ģu kadarı kâfi gelirdi" buyurdu da, yüzüne ve iki eline bir defa mesh etmiĢti, demiĢti558[43].
8- Bâb (Bu, Geçen Bâbdan Bir Fası! Gibidir)
14-.......Bize Avf (el-A'râbî), Ebû Raca' elUtâridî'den haber verdi. Ebû Raca Ģöyle demiĢtir: Bize Ġmrân ibn Husayn el-Huzâî Ģöyle tahdîs etti: Rasûlullah (S), ayrıca kenara çekilmiĢ, cemâatle beraber namaz kılmamıĢ bir adam gördü de: — Ya fulan, seni cemâat içinde namaz kılmandan men' eden nedir? diye sordu.
558[43] Bunu Ahmed ibn Hanbel ve diğerleri mevsûlen rivayet etmiĢlerdir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/443-444.
460
O kimse: — Yâ Rasûlallah, bana cünüblük isabet etti, su da yok, dedi. Rasûlullah: — (Âyette zikredilen) Toprağa yapıĢ, çünkü o yapıĢma sana kâfi gelir, buyurdu. 559[44]
Rahman ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle
7-KİTÂBU'S-SALÂT (NAMAZ KİTABI)
1- İsrâ Gecesinde Namazların Nasıl Farz Kılındığı Babı
Ġbn Abbâs Ģöyle dedi: Bana Ebû Sufyân uzun HırakI hadîsinde tahdîs etti ki, Ebû Sufyân (Hırakl'a karĢı, Peygamber'i kasdederek): 559[44] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/444.
461
O bize namaz kılmayı, doğru olup doğru söylemeyi ve ffetli olmayı (yânî haramlardan, çirkin Ģeylerden çekinmeyi) emretmektedir, demiĢtir 560[1]
1-.......Enes (R) Ģöyle demiĢtir: Ebû Zerr, Rasûlullah'ın (Mi'râc kıssasını) Ģöyle haber verdiğini tahdîs ederdi: "Ben, Mekke'de iken evimin tavanı (ansızın) yarıldı. Cibril aleyhi's-selâm indi. Göğsümü yardıktan sonra onu zemzem suyu ile yıkadı. Sonra hikmet ve îmân ile dopdolu olan ahundan bir leğen getirdi de onu göğsümün içine boĢalttı ve göğsümü kapattı. Sonra elimden tutup beni dünyâ semâya doğru çıkardı. Dünyâ semâya (yânı yere en yakın olan 560[1] Buhârî bu HırakI hadîsini, biri Vahy bölümünde olmak üzere, Sahîh" mm on-dört yerinde tahrîc etmiĢtir. Bunu Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî ve Nesâî de tahrîc etmiĢlerdir. Babın hadîsi, namazın evvelâ Ġsrâ gecesinde 50 olarak farz olması, sonra iĢin beĢ üzerinde kararlaĢması haysiyyetinden, onun keyfiyetlerinden bir keyfiyeti isbât eder. Ġbn Abbâs'ın sözünün bâb ismiyle münâsebeti, namazın farz kılınıĢının Ġslâm'ın evvelinde olması, hattâ bunun Ģöhret mertebelerinin en sonuna baliğ olup, bölgelerin uzağında da Ģâyı' olması i'tibâriyledir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/445.
462
semâya) vardığımda Cibril, o semânın bekçisine: — Aç, dedi. Bekçi: — Kimdir o? dedi. — Cibril'dir, dedi. — Beraberinde kimse var mı? dedi. — Beraberimde Muhammed vardır, dedi. — O'na (gelsin diye) haber gönderildi mi? dedi. — Evet, dedi. . Kapı açılınca dünyâ semânın üstüne çıktık. Bir de gördüm ki bir kimse oturmuĢ, sağ tarafında bir takım karaltılar, sol tarafında da bir takım karaltılar var. O kimse sağ tarafına baktığında gülüyor, sol tarafına baktığında ağlıyor. O zât: — Merhaba (yânî hoĢ geldin) sâlih Peygamber, hoĢ geldin sâlih oğul, dedi. Ben Cibril'e: — Bu kim? diye sordum. — Bu, Âdem Peygamber'dir. Sağında, solunda olan bu karaltılar da çocuklarının ruhlarıdır. Sağında olanları cennetlikler, sol tarafında olan bu karaltılar da cehennemliklerdir. Sağma bakınca güler, sol tarafına bakınca ağlar, dedi.
463
Derken Cibril beni ikinci semâya doğru çıkardı. Oranın bekçisine de: — Aç, dedi. Oranın bekçisi de evvelkinin söyledikleri gibi söyledi de kapıyı açtı." Enes der ki: Ebû Zerr, RasûluIIah'ın semâlarda Âdem, Ġdrîs, Mû-sâ, îsâ ve Ġbrâhîm'i -Allah'ın salavâtı üzerlerine olsun- bulduğunu söyledi ise de, onlardan her binlerinin menzillerinin nasıl olduğunu tesbît etmedi; yalnız Âdem'i dünyâ semâda, Ġbrâhîm'i altıncı semâda bulmuĢ olduğunu söyledi561[2]. Yine Enes der ki
561[2] Enes'in, Mâlik ibn Sa'sa'a'dan Sahîhayrı'da rivayet edilen hadîsinde dünyâ semâda Adem'e, ikinci semâda Yahya ve îsâ'ya, üçüncü semâda Yûsuf'a, dördüncü semâda Ġdrîs'e, beĢinci semâda Harun'a, altıncı semâda Musa'ya, yedinci semâda Ġbrahim'e kavuĢtuğu zikredilmekte olduğundan, iki rivayet arasında Ġb-râhîm'in menzil ve makaamına dâir bir ihtilâf var demektir. Zîrâ Ebû Zcrr'den olan rivayette bu peygamber, altıncı semâda, Öteki rivayette ise yedinci semâda gösteriliyor. Bu iki rivayetten mâada rivayetlerin hepsinde ise yedincide olduğu sabittir. Mi'râc eğer müteaddid ise, rivayetler arasında taâruz bahsini etmeğe mahall yoktur. Eğer bir defa vâki' olmuĢ ise, cemâatin rivayetini tercîh etmek evjâdır.Çünkü bunların rivayetinde Peygamber'imiz Ġbrâhîm'i, arkasını Beytu'l-Ma'mûr'a dayamıĢ bir hâlde gördüğünü zikretmektedir. Beytu'l-Ma'mûr ise, ihtilafsız yedinci semâdadır.
464
.562[3]
Cibrîl, Peygamber ile birlikte îdrîs'e uğradıklarında, Ġdrîs aleyhi's-selâm: — HoĢ geldin sâlih Peygamber, hoĢ geldin sâlih kardeĢ, demiĢ. Peygamber buyurmuĢ ki:) — "Bu kim? diye sordum. Cibrîl: — Bu, Ġdrîs'dir, dedi. Sonra Musa'ya uğradım. Oda: — HoĢ geldin sâlih Peygamber, hoĢ geldin sâlih kardeĢ, dedi. — Bu kim? dedim. Cibrîl: — Bu, Musa'dır, dedi. Sonra îsâ'ya uğradım. O da: — HoĢ geldin sâlih kardeĢ, hoĢ geldin sâlih Peygamber, dedi. — Bu kim? dedim. ';. Cibrîl: — Bu, isa'dır, dedi. Sonra Ġbrahim'e uğradım. — HoĢ geldin sâlih Peygamber, hoĢ geldin sâlih oğul, dedi. 562[3] Hadîsin bundan sonraki parçasını Enes, Ebû Zerr'den iĢitmemiĢ olup, baĢka bir zâttan aldığı anlaĢılıyor.
465
— Bu kim, dedim. Cibrîl: — Bu, Ġbrahim aleyhi's-selâmdır, dedi." Ġbn ġihâb Ģöyle dedi: Bana Ebû Bekr ibnu Hazm haber verdi ki: Ġbn Abbâs ile Ebû Habbe el-Ensârî Ģöyle derler idi: Peygamber (S) Ģöyle dedi: "Sonra ben çok yükseklere çıkarıldım, nihayet kalemlerin cızırtılarını iĢittiğim yüksek bir yere çıktım"563[4]. Yine Ġbn Hazm ile Enes ibn Mâlik Ģöyle demiĢlerdir: Peygamber (S) Ģöyle buyurdu: "(O zaman) Allah, ümmetime elli namaz farz etti. Bufarzıyük-lenerek döndüm. Derken Musa'ya rast geldi m. Mûsâ: — Allah ümmetine neyi farz etti? diye sordu. — Elli namaz farz etti, dedim. — Rabb'ına dön, çünkü senin ümmetin buna takat getiremez, dedi. Müracaat ettim. Allah bir kısmını indirdi. Ben yine Musa'nın yanına dönüp: — Bir kısmını indirdi, dedim. O yine:
563[4] Rivayetin bu kısmı Enes'ten nakledilmiĢ değildir.
466
— Rabb'ına müracaat et, çünkü senin ümmetin takat getiremez, dedi. Bir daha müracaat ettim. Allah bir kısmını daha indirdi. Musa'nın yanına yine döndüm. O yine: — Rabb'ına dön. Zîrâ ümmetin buna takat getirmez, dedi. Bunun üzerine tekrar Allah'a müracaat ettim. Allah: — "Onlar beĢtir ve yine onlar ellidir. Benim nezdimde söz tebdil olunamaz" buyurdu564[5]. Musa'nın yanına döndüm. O yine:
564[5] Günde beĢ vakitten az namaz ile mükellef olmamamız Allah tarafından muhkem bir kaza olduğu için "Benim nezdimde söz tebdil olunmaz" buyuruldu. Elli namaza hükümden sonra bu mikdârın beĢe indirilmesi ise "Allah dilediğini mahveder ve sabit kılar. Ana kitâb onun nezdindedir" (er-Ra'd: 39) âyetinin nâ-tik olduğu muallak kaza nev'ine dâhil olduğundandır. Elli namaz farz idi; fakat Peygamber'in ihtiyarına mevkûfen farz idi. Namazlar fiil i'tibâriyle sayıca beĢ, sevâb i'tibâriyle ellidir. Bu hadîsteki kat'iyyete binâen bize farz olan yalnız beĢ vakit namâzdır.Bun-dan dolayı âlimler vitr namazının farziyyetine kaail olmamıĢlardır. Bir de Ģunu unutmamak gerektir kî, Mi'râc gecesinde beĢ vakit namazın farz olmasından evvel de namaz kılınıyordu (Ahmed ibn Hanbel, Müsned'âc, Zeyd ve oğlu Üsâme'den). Ġsrâ'dan evvel Rasûlullah'ın da, sahâbîlerinin de namaz kıldıkları kat'îdir. Ancak beĢ vakit namaz farz olmadan evvel, farz namaz var mıydı, yok muydu; ihtilâf vardır...
467
— Rabb'ına müracaat et, dedi. Ben de: — Rabb'ımdan utanır oldum, dedim. Sonra Cibril beni tâ Sidretu'l-Müntehâ'ya varıncaya kadar birlikte götürdü. Sidre 'yi öyle acîb renkler kaplamıĢtı ki, onlar nedir bilemem. Sonra cennete girdirildim ki içinde birçok inci dizileri vardı565[6], toprağı da misk idi"566[7]
2-.......Mü'minlerin annesi ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Allah namâzı farz ettiği zaman, hazarda ve seferde (akĢamdan baĢka namazları) ikiĢer rek'at ikiĢer rek'at olarak farz etmiĢti. Sonra sefer namazları oldukları gibi bırakıldı da hazar namazlarında artırma yapıldı 567[8].
565[6] Diğer rivayette inciden kubbeler" Ģeklinde zabtedilmiĢtir. 566[7] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/447-450. 567[8] AkĢam namazı gündüzün vitridir. Ġlk farz olduğu zaman üç rek'at olarak farz olmuĢtur. Diğer rivayetlerden bilindiğine göre, dört rek'atlı namâzlardaki ikiĢer rek'at ziyâde, hicretten bir sene sonra farz edilmiĢtir. Sabah namazının iki rek'at olarak bırakılması, kıyamın kıraatinin uzun olmasındandır diyenler vardır. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/450.
468
2- Namazın, Avreti Örtecek Şeyler İçinde Vâcib Olması, Yüce Allah'ın
"... Her mescid huzurunda ziynetinizi alın... " (ei-A'râf: 3i)
Kavli Ve Bir Bez İçinde Sarınarak Namaz Kılan Kimse Babı 568[9]
Seleme ibnu'l-Ekvâ'dan, Peygamber (S)'in: "(Namaz kılan kimse) O bezi bir dikenle de olsabdüğmeler" buyurduğu zikrolunur. Bunun isnadında nazar vardır 569[10]. Pislik görmediği 568[9] Buhârî, âyetteki ziynetin, avreti örtecek Ģeyle tefsîr edildiğini iĢaret etti. Bu kelâmda, namazda avret yerini örtmenin vâcib olduğuna delîl vardır. 569[10] Yânî avret yerinin görünmemesi için bezin iki tarafı arasını birleĢtirmek suretiyle düğmeler. Bunu Buhârî Târîh'mde, Ebû Dâvûd, Ġbn Huzeyme, Ġbn Hıb-bân, Seleme ibnu'l-Ekvâ'dan mevsûlen rivayet etmiĢlerdir. Seleme Ģöyle demiĢtir: Yâ Rasûlallah, ben av yapan bir kimseyim, binâenaleyh bir tek gömlek içinde namaz kılayım mı? diye sordum. RasûluIIah: "Evet, onu bir dikenle de olsa düğmele" buyurdu. Bu lâfız Ġbn Hıbbân'mdır. Buhârî bunu baĢka bir isnâdla rivayet
469
müddetçe içinde cinsî münâsebet yaptığı elbise ile namaz kılan kimse 570[11]. Peygamber (S), çıplak kimsenin Ka'be'yi tavaf tmemesini emretmiĢtir 571[12].
3-....... Ümmü Atıyye (R) Ģöyle demiĢtir: Bize
etti. Buhârî bunun senedindeki Mûsâ ibn Ġbrâhîm hakkında, Ġbnu'l-Kattân'ın tenkidine iĢaret etmek isteyerek "Ġsnadında nazar vardır" dedi ve bunu temrîz sigâsıyle zikretti (Kastallânî). Diğer rivayette Seleme: Yâ Rasûlallah, ben avda bulunuyorum, üzerimde bir tek gömlekten baĢka birĢey bulunmuyor? dedim. RasûluIIah: "Onu bir diken ile de olsa düğmele" buyurdu. Bunu Hâkim el-Müstedrek'inde rivayet edip: Bu, Medenî ve sahîh bir hadîstir. Bu rivayetle buradaki Musa'nın, Ġbnu'lKattân'ın zannettiği Musa'dan baĢka olduğu zahir oldu. Bunların biri Teymî, diğeri ise Mahzûmî'dir.. dedi (Aynî). 570[11] Buhârî bununla, Ebû Dâvûd ve Nesâî'nin rivayet ettiği, Ġbn Huzeyme ile Ġbn Hıbbân'ın, Muâviye ibn Ebî Sufyân tarîkinden sahîhtir dedikleri Ģu hadîse iĢaret ediyor: "Muâviye, kız kardeĢi Ümmü Habîbe'ye: RasûluIIah, içinde cinsî münâsebet ettiği elbise ile namaz kılar mıydı? diye sordu. Ümmü Habîbe de: Evet, onda pislik görmediği zaman, dedi. 571[12] Buhârî bununla, Ebû Bekr'in hacc emirliğinde, Alî'nin de gönderiliĢi hakkındaki Ebû Hureyre hadîsine iĢaret etmiĢtir. Bu hadîsi biraz sonra mevsûlen rivayet edecektir. Gördün ki, Buhârî burada üç hadîsten parçalar almıĢ, ve bunları bâb ismine katmıĢtır. Birincisi Selemetu'bnu'1-Ekvâ' hadîsidir, geçti. Ġkincisi Ümmü Ha-bîbe hadîsi; onun metnini 9. haĢiyede verdik. Üçüncüsü de bu haĢiyede iĢaret ettiğimiz Ebû Hureyre hadîsi ki, biraz sonra zikredilecektir (Aynî). Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/451.
470
iki bayram gününde hayızh kadınları ve perde arkasında yaĢayan kadınları çıkarmamız emredildi de, kadınlar müslümânların cemaatında ve dualarında hâzır bulunurlar, hayızlılar ise kadınların namaz yerinden ayrı dururlardı. Bir kadın: Yâ Rasûlallah, birimizin cilbâbı (yânî örtünecek çarĢafı) yoktur, dedi. Rasûlullah: "Kadın arkadaĢı kendi cilbâblanndan birini ona giydirsin" buyurdu. Ve Abdullah ibn Raca Ģöyle dedi: Bize Ġmrân (elKattân) tahdîs etti. Bize Muhammed ibn ġîrîn tahdîs etti. Bize Ümmü Atıyye tahdîs edip: Ben Peygamber (S)'den bunu iĢittim, dedi.572[13]
572[13] Bu ta'lîki Taberânî el-Kebtr'de mevsûlen rivayet etmiĢtir. Bu ta'Iîkin fâidesi, Muhammed ibn Sîrîn'in, Ümmü Atıyye'nin kendisine bu hadîsi tahdîs ediĢini tasrîh etmesidir. Bununla, bâzılarının "Muhammed ibn ġîrîn, bunu kız kardeĢi Hafsa'dan, o da Ümmü Atıyye'den iĢitmiĢtir" iddiaları bâtıl olmuĢtur (Aynî). Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/452.
471
3- Namaz Kılacak Kimsenin Namaza Girerken İzârını Boynunun Gerisine Bağlaması Babı
Ebû Hazım, Sehl (ibn Sa'd-91-)'den: Sahâbîler zârlarını çiğinleri üzerine bağlamıĢ olarak Peygambe S) ile birlikte namaz kıldılar, dedi573[14].
4-....... Bana Vâkıd ibn Muhammed, Muhammed ibnu'lunkedir'den tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Câbir, elbiseleri, elbise sehbâsı574[15] üzerine konulmuĢ olduğu hâlde, bir tek izârını boynunun gerisine bağlamıĢ olarak namaz kıldı. Bir kimse ona: Bir tek izâr içinde mi namaz kılıyorsun? dedi. Câbir de: Bunu ancak senin gibi bir ahmak kimsenin beni
573[14] Buhârî bunu "Sevb dar olduğu zaman oâbı"nda, mevsûlen rivayet etmiĢtir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/452. 574[15] el-MiĢc kaç ahĢabı birbirine çatıp yere dikerler ve üzerine esvâb sererler (Kaamûs Ter.). eĢ-ġucub. Sehpây ta'bîr olunan nesneye denir ki, çoban ona kovasını ve çantasını asar; Ģehirlerde ve camilerde dahî kullandıkları sehpâya ıtlak olunur (Kaamûs Ter.).
472
görmesi için yaptım. Peygamber (S) zamanında bizim hangimizin iki sevbi vardı? dedi. 575[16]
5-....... Bize Abdurrahmân ibnu Ebî'l-Mevâlî, Muhammed bnu'l-Munkedir'den tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Ben Câbir ibn Ab-dillah'ı gördüm ki, o, bir tek sevb içinde namaz kılıyordu ve: Ben Peygamber(S)'i bir sevb içinde namaz kılarken gördüm, dedi. 576[17]
4- Bir Sevb İçinde Onunla Örtünerek Namaz Kılmak Babı
Ġbn ġihâb ez-Zuhrî: Ġltihâf hakkında rivayet ettiği adîsinde: el-Multehıf, el-MutevaĢĢıh demektir, dedi. O da sevbin iki ucunu iki omuzu üzerinde çaprasvârî ağlayandır ve TavaĢĢuh, kumaĢla örtünen
575[16] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/453. 576[17] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/453.
473
kimsenin, kumaĢın iki ucunu iki omuzu üzerinde bağlamasıdır577[18]. Buhârî dedi ki: Ümmü Hâni* Ģöyle demiĢtir:Peygamber (S) bir kumaĢla örtünüp, onun iki ucunu muzlan üzerinde çapraslama bağladı 578[19].
6-....... Bize HiĢâm ibn Urve, babasından; o da Umer ibn Ebî eleme'den tahdîs etti ki (O, Ģöyle demiĢtir): Peygamber (S-bir defa) iki ucunu çapraslamasına bağladığı bir kumaĢ içinde namaz kıldı579[20].
577[18] Bundan nıurâd, ya Ġbn Ebî ġeybe'nin el-Musannafmda. Salim ibn Umer'den mevsûlen rivayet ettiğidir, yâhud da Ahmed ibn Hanbel'in Ebû Hureyre'den mevsûlen rivayet ettiği hadîstir. Zahir olan, Zuhrî, rivayet ettiği hadîsin yanında Multehıf'ı MutevaĢĢıh ile tefsir edince, buhârî müteâkıb sözlerle bu tefsîri tavzîh etmiĢtir. 578[19] Müellif bunu, bu bâb içinde mevsûlen rivayet etti, fakat "Ve halefe beyne tara-feyhi(= Ġki ucunu çapraslama bağladığı hâlde)" demedi. Bu ifâde,Ebû Hureyre'den gelen diğer bir vechden, Müslim'de sabit olmuĢtur. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/454. 579[20] Sevb, kumaĢ demektir. O zamanın tam takım elbisesi -biri izâr, diğeri rıdâ olmak üzere- iki sevb idi. Ġzâr, fûta gibi bele bağlanır, rıdâ, ihram gibi omuza atılır; ikisi bir hülle ederdi.
474
7-.......Bize HiĢâm tahdîs edip Ģöyle dedi: Bana babam (Urve bnu'z-Zubeyr), Umer ibn Ebî Seleme'den tahdîs etti ki, Umer ibn bî Seleme, Peygamber (S)'i mü'minlerin annesi Ümmü Seleme'nin evinde, bir kumaĢ içinde, kumaĢın iki ucunu omuzları üzerine atmıĢ olarak namaz kılarken görmüĢtür 580[21].
8-.......Umer ibnu Ebî Seleme haber verip Ģöyle demiĢtir: Ben Rasûlullah (S)'ı, Ümmü Seleme'nin
Burada bir sevbden murâd, rıdâdır ki, sağ ucunu sol omuzundan geçirip ve sol ucunu sağ kolunun altından çıkarıp, iki ucunu ya göğsü tarafından, ya arkadan bağlamak suretiyle örtünerek namaz kılmanın cevazı bununla sabit oluyor. Bu türlü giyinmeye "teveĢĢuh, iltihâf ve istimal" de denir. KumaĢın iki ucunu bağlamaktaki fâide, rükû' esnasında kumaĢın düĢmemesi ve namaz kılan kimsenin kendi avret yerine gözünün iliĢmemesidir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/454. 580[21] Buhârî bu hadîsi bundan evvelki hadîsten bir derece daha inik olduğu hâlde, içinde HiĢâm'm, babasından, kendisine Umer'in haber verdiğinin tasrîhi olduğu için getirmiĢtir. Geçen hadîste ise an'ane ile vâki' olmuĢtur. Bir de burada, zikredilen tasrîhi te'yîd eder mekân ta'yîni ziyâdesi ile kumaĢın iki ucunun Pey-gamber'in omuz baĢında olması ziyâdesi vardır (Aynî ve Kastallânî). Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/454-455.
475
evinde bir kumaĢ içinde, onunla örtünmüĢ ve kumaĢın iki ucunu omuzlan üzerine koymuĢ olduğu hâlde namaz kılarken gördüm. 581[22]
9-.......Bana Mâlik ibn Enes, Umer ibn Ubeydillah'ın himayesinde bulunan Ebu'n-Nadr'dan tahdîs etti. Ona da Ebû Tâlib'in kızı Ümmü Hâni'nin himayesinde bulunan Ebû Murre haber verdi ki, kendisi Ebû Tâlib'in kızı Ümmü Hâni'den Ģöyle derken iĢitmiĢtir: Fetih senesi Rasûlullah'ın yanına gittim, O'nu yıkanır hâlde buldum. Kızı Fâtıma, O'nu setr edip perdeliyordu. Selâm verdim. "Bu kadın kimdir?" diye sordu. Ben: Ebû'Tâlib'in kızı Ümmü Hâni'im dedim. Bunun üzerine: "HoĢ geldin Ümmü Hâni'" dedi. Yıkanmasından ayrılınca, bir kumaĢ içinde, kumaĢı sırtında çapraslamasına bağlamıĢ olduğu hâlde namaza durup sekiz rek'at namaz kıldı. Namazdan çıktığı zaman: Yâ Rasûlallah, anamın oğlu benim emân verdiğim fulânı, Ġbnu Hubeyre'yi öldüreceğini
581[22] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/455.
476
söylüyor, dedim 582[23]. Rasûlullah (S): "Yâ Ümme Hâni', senin ahd ve emân verdiğine biz de ahd ve emân verdik" buyurdu. Ümmü Hâni': Bu kıldığı namaz Duhâ namazı idi, dedi. 583[24]
582[23] Râvî, Ġbn Hubeyre'nin ismini mübhem kıldığı için Ģahsını ta'yînde haylî ihtilâf edilmiĢtir. Hubeyre ibn Vehb Mahzûmî,Ümmü Hâni'nin kocası olup Mekke'nin fethi üzerine Necrân'a kaçmıĢ ve Ģirk üzere vefat etmiĢtir. Himaye edilip afvedilen kimse de, Fetih gününde Peygamber tarafından i'lân edilen sulh ve emânı kabul etmeyerek, Hâlid Ġbn Velîd kumandasındaki müfrezeye karĢı çarpıĢmaya kalkıĢan küçük topluluğa dâhil olanlardan idi.Ümmü Hâni'nin, Hu-beyre'den Umer, Hâni', Yûsuf, Ca'de isimlerinde dört oğlu vardı. Hubeyre'nin diğer bir kadından Ümmü Hâni'nin yanında bir oğlu daha olması ihtimâlinden bahsedenler de vardır ki, Ģefaat istenen ya oğlu Ca'de, yâhud ismi hatırda kalmayan bu üvey oğludur. Ümmü Hâni'den gelen diğer rivayetlerde Ģefaat istenenin bir değil, iki olduğu da zikr ediliyor. Muhtelif rivayetlerde isimleri sayılanlar, yediye varıyor. Bunların hepsi de Mahzûmî ve kocası Hubeyre'nin akrabası idî ki, Hâlid'le olan Cerha muharebesinden sonra içlerinden biri veya ikisi Ümmü Hâni'ye iltica etmiĢ iken, kardeĢi Alî Öldürmeğe kalkıĢmıĢ. Ümmü Hâni' Mekke'nin üst baĢında Abtah 'da kurulan büyük çadır içinde Rasûlullah'tan Ģefaat istemiĢ ve metindeki cevâb ile Ģefaat edilmiĢtir. Bundan mü'min bir kadının kâfire verdiği emânın müslümânlarca makbul olduğu meydana çıkıyor. 583[24] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/455-456.
477
10........ Bize Mâlik, Ġbn ġihâb'dan; o da Saîd ibn Müseyyeb'den; o da Ebû Hureyre'den haber verdi (O, Ģöyle demiĢtir): Bir kimse Rasûlullah'a bir tek kumaĢ içinde namazdan sordu. Rasûlullah (S) da: "Her Dirinizin ikiĢer kumaĢı var mı ki?" buyurdu 584[25].
5- Bâb: Kişi Bir Tek Kumaş İçinde Namaz Kılacağı Zamâı (Onun Bîr Kısmını) Omuzları Üzerine Koysun
11-.......Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S): "Hiçbiriniz üzerinde bir tek kumaĢ varken onun bir mikdârım boynunun kökü ile omuz baĢları arasına dolamaksızın namaz kılmasın " buyurdu 585[26].
584[25] Bir tek sevb, yânî kumaĢ veya bez içinde namazın cevazına sahabe ve tabiîler cumhuru kaaildir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/456. 585[26] Yânî, bu takdîrde musallî nasıl yapar? KumaĢ dar olduğu zaman, kumaĢı bele bağlayıp izâr edinmesi ve yukarıdan Örtünmemesi lâzım gelir. Çünkü o dar kumaĢı yukarıdan Örtünmek, avret yerinin açılmasına sebebdir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/457.
478
12-.......Bize ġeybân, Yahya ibn Ebî Kesîr'den; o da Ġkrime'den tahdîs etti. Yahya: Ben Ġkrime'den iĢittim yâhud ben ona sormuĢ idim, dedi. Ġkrime Ģöyle dedi: Ebû Hureyre'den iĢittim, o Ģöyle diyordu: Ben Rasûlullah (S)'ın: "Her kim bir tek kumaĢ içinde namaz kılacak olursa, onun iki ucunu çapraslamasına iki omuzundan geçirsin" buyururken (kulağımla) iĢittiğime Ģehâdet ederim. 586[27]
6- Bâb: Sevb (Yânî Kumaş) Dar Olduğu Zaman 587[28]
13-.......Bize Fulayh ibn Süleyman, Saîd ibnu'lHâris'ten tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Biz Câbir ibn Abdillah'a bir tek sevb içinde namaz kılmaktan sorduk, o Ģöyle dedi: Peygamber'in seferlerinin birine588[29]
586[27] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/457. 587[28] Atık, omuz baĢı ile boyun kökü arasına denir; çiğin ta'bîr olunur. 588[29] Peygamber'in bu seferi, Medîne taraflarında olan Buvât gazvesidir. Bu-vât Medine'den üç berîd yâhud daha fazla
479
onun maiyyetinde olarak çıktım. Bir gece bir iĢimden dolayı yanına gittim. O'nu namaz kılarken buldum. Benim de üzerimde bir tek sevb vardı. Onu ihrama bürünür gibi bürünüp yanı baĢında namaza durdum. Namazdan çıktığında: "Yâ Câbir, gece geliĢinin sebebi nedir?" diye sordu. ĠĢimi O'na haber verdim. Sözümü bitirdikten sonra "Ya Ģu gördüğüm istimal (yânî kumaĢı bürünme) ne oluyor?" diye sordu. Bir sevb vardır, dedim. Bunun üzerine: "Libâsın geniĢ olursa ona bürün;(bunun gibi) dar olursa izâr olarak beline bağla" buyurdu 589[30].
uzaklıktadır. Bu, Peygamber'in ilk seferlerinden biridir (Ġbn Hacer, Aynî). 589[30] Bu hadîsteki Peygamber'in istifsar ve ta'Iîmi, yukarıda geçen hadîsteki "iĢti-mâP'i tefsîr edicidir. Peygamber'in bu emrinden anlaĢılıyor ki, evvelki hadîslerde ta'rîf buyurulan "istimal" (iltihâf, tevaĢĢuh), hep geniĢ olan tek sevbe göre olup, dar gelen sevbler, münferiden "iĢtimâl"e elveriĢli değil imiĢ. Ġçine bürü-nülen dar sevbler bedeni ayakta iken örtse bile, bükülme hâlinde avretin açılmasına mâni' değildir. Tek ve dar olan sevbin namaza göre mahzurunu izâle için, onu fûta gibi bele bağlamak gereği öğretiliyor. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/458.
480
14-....... Sehl (R) Ģöyle demiĢtir: (Bâzı kerreler) bir takım erkekler, bellerindeki futaları (dar oldukları için) çocuklar gibi boyunlarına bağlamıĢ olarak Peygamber'le birlikte namaz kılarlardı da. (cemâate gelen) kadınlara: Erkekler doğrulup oturmadıkça baĢlarınızı secdeden kaldırmayınız, denirdi. 590[31]
7- Şam'a Mensûb (Yânî Gayrimüslimler Tarafından İ'mâl Edilmiş) Olan Cübbe İçinde Namaz Kılmak Babı
Ve Hasen el-Basrî: Mecûsîler'in dokuduğu kumaĢlar çinde namaz kılmakta be's görmemiĢtir 591[32]. Ma'mer (ibn RâĢid): Ben ez-Zuhrî*yi gördüm; o, boyasına sidik karıĢtırılarak boyanmıĢ olan Yemen
590[31] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/458. 591[32] Bu ta'lîki Ebû Nuaym ibn Hammâd, meĢhur nüshasında mevsûlen rivayet etmiĢtir.
481
kumaĢları giyerdi, demiĢtir592[33].Alî ibn Ebî Tâlib de: -Yine kâfirlerin i'mâl ettiğiyıkanmadık yeni kumaĢlar içinde namaz kılmıĢtır 593[34].
15-.......Mugîre ibn ġu'be (R) Ģöyle demiĢtir: Ben Peygambe S) ile birlikte bir seferde idim 594[35]. Bana: "Yâ Mugîre, su kabını al" buyurdu. Ben matarayı aldım. Rasûlullah (S) gözümdem gizleninceye kadar uzağa gitti ve hacetini kaza etti. Üzerindebir ġâm cübbesi vardı. Elini cübbenin yeninden çıkarmaya davrandı, fakat dar oldu. Bunun üzerine elini cübbenin aĢağısından çıkardı. Ben kendisine su öktüm. O, namaz için aldığı abdesti aldı. Mestleri üzerine meshetti, sonra namaz kıldı 595[36]. 592[33] Bunu Abdurrazzâk el-Musannafmda mevsûlen rivayet etmiĢtir. Ancak Zuhrî'-nin Yemen kumaĢlarını yıkadıktan sonra giydiğine, yâhud da bu kumaĢların -kendi mezh'ebine göre temiz olan- eti halâl hayvanların sidiği ile boyandığına hamlediliyor. 593[34] Alî'den gelen bu haberi, Ġbn Sa'd, Ata ibn Ebî Muhammed'den mevsûlen rivayet etmiĢtir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/459. 594[35] Bu sefer, hicretin dokuzuncu senesindeki Tebük seferi idi. 595[36] Peygamber'in bu cübbesi, o târihlerde henüz küfür diyarı olan ġam'dan Hicaz'a giden dar yenli cübbelerden idi. Bu
482
8- Namazda Ve Namaz Hâricinde Soyunup Çıplak Olmanın Keraheti Babı
16-.......Bize Amr ibn Dînar tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Câbir bn Abdillah'tan iĢittim, o Ģöyle tahdîs ediyordu: Rasûlullah (S) Ku-reyĢ ile birlikte Ka'be için taĢ naklediyordu596[37]. Futası da üzerinde idi. Amucası Abbâs O'na: Ey kardeĢimin oğlu, futanı çözsen de onu omuzlarının üzerine koyup, taĢların altına getirsen? dedi. Câbir yâhud ona haber veren dedi ki: Peygamber futasını çözüp omuzlarının üzerine koyunca, hemen
rivayet küffâr dokuması olan esvâb içinde namazın sıhhatine delildir. Küfür diyarında dokunan kumaĢlar, pislikleri tebey-yiin etmedikçe yıkanmaksızın giyilip, içinde namaz kılmayı Ġmâm ġafiî ile Küfe fakîhleri tecvîz etmiĢlerdir. Ġmâm Mâlik, müĢriklerin dokuduğu esvâb içinde namaz kılmayı da, giymeyi de mekruh görür. Ġshâk ibn Râhûye ise bütün esvâbla-rı temiz addeder (Tecrîd Ter, II, 240). Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/459-460. 596[37] Yıkılacak hâle gelen Ka'be'yi. bi'sete yakın Câhiliyet günlerinde KureyĢ yeniden bina etmiĢti. Bunun târihi hakkında yedi kadar muhtelif rivayet vardır.
483
bayılıp yere düĢtü. ĠĢte ondan sonra çıplak görülmemiĢtir 597[38].
9- Gömlek, Şalvarlar (Donlar), Dizleri Kapamayan Kısa Don Ve Kaftan İçinde Namaz Kılmak Babı
17-.......Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir: Bir kimse Peygamber'e oğru kalktı da O'na bir tek sevb içinde namaz kılmaktan sordu. Peygamber: "Sizin her birerleriniz iki sevb bulabilir mi ki?" buyurdu. Sonra bir kimse bu mes'eleyi Umer'den sordu. Umer de: Allah size geniĢlik verdiğinde siz de elbisenizi geniĢ tutunuz. Bir kimsenin birden ziyâde elbisesi olursa onu üzerine alsın. Bir kimse izâr ile ridâ içinde de, izâr ile gömlek içinde de, izâr ile kaftan içinde de, Ģalvar (veya don) ile ridâ içinde de, Ģalvar ile gömlek içinde de, Ģalvar ile kaftan içinde de, dizleri kapamayan kısa don 597[38] Ġnsanların yanında Ģer'î zaruret olmadıkça avret yerini örtmenin farziyyetinde kimsenin Ģübhesi yoksa da, halvette bile soyunup çıplak olmayı hoĢ görmeyenler vardır. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/460.
484
ile kaftan içinde de, dizleri kapamayan kısa don ile gömlek içinde de namaz kılabilir, dedi. RâvîEbû Hureyre dedi ki: Zannediyorum ki Umer: Dizleri kapamayan kısa don ile ridâ içinde de, dedi598[39].
18-.......Ġbn Umer (R) Ģöyle demiĢtir: Bir kimse Rasûlullah'a orup: ihrama giren kimse ne giyer? dedi. Rasûlullah (S): "Gömlek giymez, Ģalvarlar ve bornus giymez, çeri veya zağferân ile boyanmıĢ kumaĢ giymez. Na'leyn bulamadığı takdirde mest giysin ve onları da topuklardan aĢağıya varıncaya kadar kessin" buyurdu. Yine Nâfi'den; o da Ġbn Umer'den; o da Peygamber'den bunun benzeri olan hadîsi rivayet etti. 599[40] 598[39] Ġzâr, fûta; ridâ, ihram gibi giyilen libâs; kamıĢ, bizim gömlek dediğimiz; kaba, kaftan; serâvîl, bizim don dediğimiz Ģeylerdir, Ģalvara da denilir. Tubbân, dizleri kapamayan kısa bir don imiĢ. iĢte Umer, bu hadîste, avret yerini örtmek Ģartıyle bir tek libâs içinde namaz kılmayı tecvîz ettiği gibi, bolluk zamanında dokuz türlü giyiniĢi daha ta'rîf etmiĢ oluyor. ĠĢ, libâsın nev'i ve mikdârında değil, avret yerini örtmektedir {Tecrîd Ter,, II, 237). Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/461. 599[40] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/461-462.
485
10- Avretten Örteceği Şey Babı 600[41]
19-......Ebû Saîd el-Hudrî (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S), Ģtimâlu's-sammâ'dan601[42], insanın,
600[41] Diğer zabta göre ma'nâ: "Avretten örtülmesi gereken Ģey babı" olur. Her iki zabtta "mo"masdariyye veya mevsüle'dir, "min"de beyâniyye'dir. Avret, sev'e ve utanılacak her Ģeydir. Buhârî'nin tasarrufundan, onun namaz hâricinde yalnız sev'eteyn'in örtülmesini vâcib gördüğü zahir oluyor. 601[42] ĠĢtimâlu's-sammö': Sevb ile A'râb'ın büründükleri gibi bürünmektir ki, ihramı sağ canibinden sol kolunun ve sol omuzunıın üzerinden götürüp, bâdehû arkadan sol kolunun ve sol omuzunun üzerinden atmakla tamamen bürünmekten ibarettir ki, elleri ve ayaklan ve cümle a'zâsı mesdûd olur. Ve alâ kavlin Ġzâr ve ihram makûlesinden yalnızca bir kat sevbi bürünmekten ibarettir. ġöyle ki, eğninde ondan gayrı sevb olmayıp ve onun bir canibini kaldırıp diğer omuzu üzerine atıp, lâkin bedenini tamamen setr edemediğinden bâzı avret yeri zahir ola... ġârih der ki, ikinci ta'rîf, fakîhler kavlidir. Ġki ta'rîfte de mahzûrolduğu için, Peygamber'den nehy sâdır olmuĢtur. Zahiren birinci kavi, namaz hâline mübtenîdir (Kaamûs Ter.}. Bu tercemede ihtimâl ki, müstensih yanılması vardır: "Ba'dehû arkadan sol" değil "Sağ kolunun ve sağ omuzunun üzerinden" demek lâzım gelir. Fakîhler kavli olan tefsire göre "iĢtimâlu'ssammâ'"ya "Ġdtıbâ" da denir. Lûgat-çılerin verdiği ilk ma'nâca "iĢtimâl"in ta'rîfine nazaran, vücûdun her tarafı sımsıkı sarılmıĢ olacağından, sevbi bu tarzda giymiĢ olan kimse, avret yeri görünmemek için ellerini behemehal libâsın aĢağısından dıĢarıya çıkarabilir. Ve namaz esnasında ellerini istediği gibi hareket ettiremez. Nehiydeki hikmet budur. Fakîhlerin ta'rîfine muvafık olan ve "idtıbâ" denilen istimal sureti ise, eğer avret yerinden
486
büründüğü kumaĢın bir parçası avret yeri üzerinde bulunmaksızın tek kumaĢ ile ihtibâ602[43] etmesinden nehyetti603[44]
20-.......Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S), iki türl alıĢ veriĢten (yânî) "limâs" ile "nibâz" 604[45]alıĢveriĢlerinden, "iĢtimâlu's
birĢey açık kalacak vech ile olursa, haramdır; yoksa mekruhtur. 602[43] el-îhtibâ: Bir adam sevbine sarınıp bürünmek, alâ kavlin dülbend ve kemer ma-kûlesiyle sırtım ve baldırlarını sarıp toplamak ma'nâsmadır ki, derviĢler ıstılahında "kemende girmek" ta'bîr olunur (Kaamûs Ter,). Daha kolay tefsîri, insan üyeleri üzerine oturup ve bacaklarını dikip, o hey'et üzere sarınmaktır. Bu tertîbde dikkatsizce sarınan kimsenin görünmesi haram olan beden a'zâsmdan bâzılarını Örtmemesi ihtimâli gâlib olduğundan, böyle oturanın dikkatli olması lâzım gelir. Hamamlarda, belinde peĢtemâl yıkanan dikkatsiz kimselerde ekseriyyâ vâki1 olur. Her hâlde "iĢtimâlu's-sammâ"' ile "ihtibâ"daki nehyin sebebi, haram olan avretin açılması korkusudur. Avret yerinin açılmasına mahall vermeyecek derecede olursa haram olmazlar (Tecrîd Ter., II, 243). 603[44] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/462-463. 604[45] "Bey'u limâs"yâhud "Bey'u mıtlâtnese"i\e "Bey'u ntbâz" y&hud "Bey'u mu-nâbeze". Câhiliyet günlerindeki alıĢveriĢ nevi'lerinden ikisinin adıdır. Ġslâm kaa-nûnu ile nehyedilmiĢ oldukları için tabîatıyle her ikisi de amelden düĢmüĢ ve bu yüzden geçmiĢteki icra keyfiyetleri hakkında çeĢit çeĢit tefsirlere
487
sammâ"dan, bir de insanın tek sevb içinde (avret yerini örtmeyecek Ģekilde) "ihtibâ" etmesinden nehyetti. 605[46]
21-.......Bize Ġbn ġihâb'ın kardeĢinin oğlu (Muhammed ibn Abdillah), amucası(Muhammed ibn ġihâb)'ndan tahdîs etti. O, Ģöyle demiĢtir: Bana Humeyd ibn Abdirrahmân ibn Avf haber verdi ki, Ebû Hureyre Ģöyle demiĢtir: Ebû Bekr Ģu (ma'lûm olan) haccda606[47], nahr gününde birçok münâdîlerle birlikte
yol açılmıĢtır. ĠnĢaallah alıĢ veriĢler kitabında bunlara âid tefsirlere iĢaret edilecektir. 605[46] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/463. 606[47] Bu, Ebû Bekr'Ġn emirliği Ġle dokuzuncu hicret yılında edâ edilen haccdır ki, Mekke fethinden bir sene sonra ve Rasûlullah'm bizzat idare ettiği Veda Haccı'ndan bir sene evvel Ġdi. Sekizinci senede fetihten sonra Mekke'ye emîr ta'yîn edilen Attâb ibn Esîd'in emîrliğĠ ile hacc edilmiĢti. Bütün Arabistan halkı henüz Ġslâm'a girmemiĢ bulundukları için, sekizinci ve dokuzuncu senelerde hep birlikte hacc edilmiĢ ve islâm'ın hacc mensekleri yanında müĢriklerin çirkin bid'atlan da icra olunmuĢtu. Ebû Bekr o sene Peygamber'e niyâbeten îslâm usûlü üzere hacc menseklerini öğretmeğe me'mûr edilmiĢ olup, maiyyetinde Medîneliler'-den üç yüz kadar sahâbî var idi. O sırada Berâe Sûresi nazil oldu. Bunu müĢriklere i'lân etmek üzere arkadan Alî gönderildi... ĠĢte bu te'kîdli Plânlarla müĢriklik ve bid'atleri, o yıldan sonra tamâmiyle ortadan kaldırılmıĢ oldu (Tecrîd Ter., II, 246).
488
Minâ'da "Bu yıldan sonra hiçbir müĢrik hacc, hiçbir çıplak Beyt'i tavaf etmesin" diye i'Iâna beni de gönderdi. Râvî Humeyd ibnu Abdirrahmân dedi ki: Sonra Rasû-lullah (S) -Ebû Bekr'in ardından- Alî'yi gönderip: Berâe Sûresi'ni i'-lân etmesini emretti. Ebû Hureyre dedi ki: Alî de bizimle beraber nahr gününde Minâ'daki halk arasında: "Bu yıldan sonra hiçbir müĢrik hacc etmesin, hiçbir çıplak kimse Beyt'i tavaf etmesin" diye (bağıra bağıra) i'lân etti. 607[48]
11- Ridâsız Olarak Namaz Kılmak Babı
22-.......Muhammed ibnu'l-Munkedir Ģöyle demiĢtir: Ben Câbir ibn Abdillah'in yanına girdim. O bir sevb içinde ona bürünmüĢ olarak namaz kılıyordu. Ridâsı da konulmuĢtu. Namazdan çıkınca Ona: Yâ Ebâ Abdirrahmân, ridân konulmuĢ olduğu hâlde sen namaz (mı) kılıyorsun? dedik. Kendisi: Evet, sizin gibi câhillerin beni (bu Ģekilde) namaz kılarken görmelerini
607[48] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/464.
489
arzu ettim. Ben Peygamber-(S)'i iĢte böyle namaz kılarken gördüm, dedi608[49].
12- Uyluk Hakkında Zikrolunan Şey Babı
Ġbn Abbâs'tan 609[50], Cerhed ibn Rizâh'tan 610[51] ve Muhammed ibn CahĢ'tan611[52]; bunların her üçü dePeygamber'den olmak üzere"Uyluk avrettir" hadîsi rivayet ediliyor. Enes: Peygamber (S) uyluğunu açtı, dedi 612[53].Alimlerin ihtilâflarından çıkılmak için, Enes hadîsi ened yönünden daha sahihtir, Cerhed hadîsi ise
608[49] Yânî bu, caizdir. Bu hadîsin çok az fark ile benzeri, üçüncü bâbda geçmiĢti. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/464-465. 609[50] Bunu îbn Abbâs'tan Ahmed ile Tirmizî, içinde Ebû Yahya el-Kattât bulunan -ki o zaîftir- bir senedle mevsûlen rivayet etmiĢlerdir. 610[51] Cerhed'den imâm Mâlik, Tirmizî ve Ġbn Hıbbân mevsûlen rivayet etmiĢler, Tirmizî hasen, Ġbn Hıbbân sahîh demiĢtir. 611[52] Bu zât, mü'minlerin annesi Zeyneb'in erkek kardeĢinin oğludur. Hem kendisi hem babası sahâbî idiler. Onun bu hadîsini Buhârî Târîh'te, Ahmed.ve Hâkim de kitâblannda rivayet ettiler. 612[53] Bunu Enes'ten, Buhârî yakında mevsûlen rivayet etti.
490
tesettür iĢinde) daha ihtiyatlıdır 613[54]. Ebû.Mûsâ el-EĢ'ârî: Usmân, huzuruna girdiği zaman eygamber (S) iki dizini örttü, dedi614[55]. Zeyd ibn Sabit: Allah (en Nisa: 95. kelâmım) Rasûlüne, O'nunuyluğu benim uyluğum üzerinde iken indirdi. Bu sırada uyluğu bana o kadar ağır geldi ki, ben :J uyluğum ezilecek diye korktum, demiĢtir615[56].
613[54] Uyluğun avret olmadığına zâhib olanlar arasında Abdurrahmân Ġbn Ebî Zi'b, Ismâîl ibn Uleyye, Muhammed ibn Cerîr et-Taberî, Dâvûd Zahirî gibi imamlar vardır. îbn Hazm eĠMuhallâ'smda: "Ale'l-ıtlâk namazda ve namaz hâricinde insanların hâzır olduğu yerde örtmesi farz olan avret, erkeğe göre yalnız kubul ile dubûr (yânî ön ile arka) olup, erkeğin uyluğu avret değildir. Kadının ise yalnız yüzü ile ellerinden baĢka bütün bedenidir. Bunda hürr ile köle, hürre ile eme arasında fark yoktur" dedikten sonra, buradaki hadîs ile ihticâc etmiĢtir. Bunlara muhalif olan âlimler cumhuru ise uyluğun avret olduğuna kaail-dir.Bu gün fetva cumhurun kavli üzerinedir. Bilhassa yukanki üç ta'lîkdeki"uyluk avrettir" hadîsi de bu içtihadı takviye etmektedir. Ġhtiyata en uygun olan da Buhârî'nin dediği gibi- odur. 614[55] Buhârî'de "Usmân'ın menkıbeleri bâbı"ndaki hadîsin parçasıdır. 615[56] Buhârî, bunu en-Nisâ Sûresi'nin tefsirinde mevsûlen rivayet etti. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/465-466.
491
23-.......Bize Abdulazîz ibnu Suheyb, Enes'ten tahdîs etti (o,Ģöyle demiĢtir): Rasûlullah (S), Hayber gazasına çıkmıĢtı. Hayber'ln yanıbaĢında sabah namazını daha karanlık iken kıldık. Sonra Allah'ın Peygamberi (hayvanına) bindi. Ebû Talha da bindi, ben de Ebû Taî-ha'nın terkisinde idim. Allah'ın Peygamberi, Hayber'in sokağı içine sürdü. Benim dizim Allah'ın Peygamberi'nin uyluğuna dokunur hâldeydi. Sonra izârını (yânı futasını) uyluğundan sıyırdı. Hattâ Allah'ın Peygamberi'nin uyluğunun aklığı hâlâ gözümün önündedir. ġehre girerken de: "Allahu Ekber, Hayber harâb oldu -yâhud harâb olsun.-Biz bir kavmin yurduna girdik mi, inzâr edilmiĢ olanların hâli yaman olur!" buyurdu 616[57]. Bunu da üç kerre söyledi. Enes dedi ki: Hayberliler (sabah vakti) iĢlerinin baĢına çıkınca: ĠĢte Muhammed; râvî Abdulazîz ibn Suheyb'in bâzılarından rivayetine nazaran da: ĠĢte Muhammed! ĠĢte ordu! dediler. Enes dedi ki: Biz Hayber'i zorla, yânı harben ele geçerdik. Harb esirleri toplandı. Akabinde Dıhye gelip: Ey 616[57] Peygamber'in bu sözü es-Saffât Sûresi: 177. âyetinden iktibas edilmiĢtir..
492
Allah'ın Peygamber'i, bana esirlerden bir câriye ver, dedi. Peygamber ona: "Git de bir câriye al" buyurdu. Dıhye, Safiyye bintu Huyey'i aldı. Bir kimse Peygamber'e geldi ve "Ey Allah'ın Peygamberi, Dıhye'ye Benû Kurayza ile Benû Nadr'ın seyyidesi olan Safiyye bintu Huyey'i verdin. (Hâlbuki) o kadın, senden baĢkasına münâsib olamaz, dedi. Bunun üzerine: "Onu da, onu da çağırınız" buyurdu. Akabinde Dıhye, Safiyye'yi getirdi. Peygamber Safiyye'ye baktı da, Dihye'ye: "Esirlerden, bundan baĢka bir câriye al" buyurdu. Enes dedi ki: Peygamber Safiyye'yi azâd etti ve onunla evlendi. Sabit el-Bunânî, Enes'e hitaben: Yâ EbâHamza, Peygamber Safiyye'ye mehr olmak üzere ne verdi? dedi. Enes: Safiyye'nin nefsini; onu azâd etti ve onunla evlendi, dedi. Nihayet yol üzerinde iken, Ümmü Süleym, Safiyye'yi Peygamber için cihâzladı ve gece olunca onu Peygamber'e teslim edip gerdeğe koydu. Artık Peygamber güveyi olmuĢtu. Sabah olunca: "Kimde birĢey varsa onu getirsin" buyurdu da bir yaygı yaydı. Artık kimi insan hurma, kimi yağ getirmeğe baĢladı. Râvî Abdulazîz: Enes, sevîkı da saydı zannediyorum, dedi. Enes dedi ki: Oradaki
493
cemâat "hays" yemeği yaptılar. ĠĢte Rasûlullah'ın düğün aĢı bu olmuĢ oldu 617[58]. 617[58] Buhârî'nin sîretle ilgili olan bu hadîsi namaz bahsinde de alması, uyluğun avret olup olmadığı hakkındaki ihtilâfa iĢaret içindir. "Uyluk avret midir, yoksa avret değil midir? Bu hususta mezhebler muhteliftir. ġafiî ve Ebû Hanîfe'ye göre, uyluk avrettir. Ancak aralarında, diz ve göbek hakkında ihtilâf vardır. Ġmâm MâlĠk'e göre uyluk avret değildir. Bu husustaki hadîsler birbirine müteârızdır. Rivayetçe kuvvet, Ġmâm Mâlik'in görüĢü lehinedir. Ben derim ki: Bu hadîsler arasını cem' Ģöyle olur: Uyluk, insanın kendi husûsî Ģahıslarına ve sırr yakınlarına nisbetle avret değildir. Bunlarla yanına çok girenleri, girip çıkmaları Ģiddetli olan kimseleri kasdediyorum. Umûma ve seyrek ziyaret eden kimselere nisbetle, uyluk avrettir. Usmân'ın Peygamber huzuruna girmesi, Peygamber'in Ebû Bekr ve Umer'in yanında uyluğunu açmasına rağmen, Usmân'ın giriĢinde uyluğunu örtmesi hadîsi, sana bu tatbikata delâlet eder. Ġmâm Mâlik'Ġn iĢçiler, deveciler ve benzerleri için namazda uyluğun ötesini, yânî sâdece ön ve arkayı örtmekle yetinmeyi tecviz etmesi mezhebine gelince, bizim nazarımızda bunun sıhhatine hiçbir.Ģübhe yoktur. Çünkü Peygamber'in. bu kimselere ve benzerlerine namaz esnasında uyluğu dize kadar örtmekle mükellef kılmadığı hususu, pek çok yollarla rivayet edilmiĢ, nihayet zarurî ilim hâsıl olmuĢtur. ĠĢte burada bir kaaide vardır: O da, Peygamber uyluk içinnamâzdan iki vech beyân etmiĢtir: Bîri muhsînlerin namazı, diğeri umûm mü'minlerin namazıdır. Nice Ģeyler vardır ki, Peygamber bunları ikinciler hakkında tecvîz etmiĢ, birinciler hakkında bunları nehy etmiĢtir. ĠĢte sen bu kaaideyi bellersen, namaz hakkındaki mütenâkız yerlerin çoğu sana kolay olacaktır" (ġâh Veliy-yullah). Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/467.
494
13- Bâb: Kadın Kaç (Parça) Elbise İle Namaz Kılar?
Ikrime: Kadın kendi bedenini bir sevb ile örtmüĢ olsa,, bu ona kâfî gelir, demiĢtir 618[59].
24-.......Zuhrî Ģöyle demiĢtir: Bana Urve haber verdi ki, ÂiĢe R) Ģöyle demiĢtir: Yemîn olsun Rasûlullah (S) fecr namazını kıldırdı da mü'minelerden bir takım kadınlar (mırt denilen)619[60] örtüleriyle kendilerini örterek, Rasûlullah'Ia beraber namazda hâzır bulunurlardı. Sonra evlerine dönerlerdi ki, onları kimse tanıyamazdı620[61]. 618[59] Ikrime'den gelen bu sözü Abdurrazzâk mevsûlen rivayet etmiĢtir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/468. 619[60] Mırt Mîm'in kesriyle bir günâ futaya denir ki, abâgibi yünden ve hazz ta'bîr olunan tiftikten dahî dokunur. Hâtûnlar bürünürler. Cem'i "mürût"'Jlir (Kaamûs Ter,). Mırt denilen bu Örtünün Ģerhlerde çeĢitli ta'rîfleri yapılmıĢtır. Bu ta'rîflerin ' -& toplamından bunun câr gibi baĢa örtülüp bütün vücûdu kaplayan, yünden, tiftikten, ketenden, kıldan ma'mûl ve kadınlara mahsûs bir örtünün adı olduğu anlaĢılıyor. 620[61] Buhârî bu hadîsi kadın namazının kaç parça elbise ile
495
14- Bâb: Bir Şahıs Damgaları Bulunan Bir Kumaş İçinde (Yânî Onu Giyinerek) Namaz Kıldığı Ve Onun Damgalarına Baktığı Zaman? 621[62]
25-....... Bize Ġbnu ġihâb, Urve'den; o da ÂiĢe'den tahdîs etti o Ģöyle demiĢtir): Peygamber (S),
sahîh olabileceğine Ģâhid larak sevketmiĢtir. îbn Abbâs: Sık dokunmuĢ olmak Ģartıyle bir kamîs içinde namaz kılmasın-a\ da be's yoktur, demiĢtir. Mü'minlerin annesi Meymûne'nin de yenlerini baĢına etirmek üzere bir tek ferace içinde namaz kıldığı rivayet edilmiĢtir (Aynî). Ġbnu'I-Munzir', cumhurdan: Kadına vâcib olan bir gömlek ile bir baĢ örtüsü içinde namaz kılmasıdır, diye hikâye ettikten sonra, Ģöyle demiĢtir: Bundan da murâd, bedenini ve baĢını örtmektir. Sevb geniĢ olursa, bunun fazlasıyla baĢını da örterse, bu da caiz olur. Atâ'dan, onun: Kadın bir gömlek, bir izâr (yânî fûta), bir de baĢ örtüsü Ġle namaz kılar dediğini; Ġbn Sîrîn'in de, bu üçe ilâveten bir de ' 'milhâfe'' yânî câr ve çarĢaf ile örtünür dediğini rivayet etmiĢtik ki, bunların müstehâbhğa mahmul olduğunu zannederim" (Ġbn Hacer, Fethu'l-Bârî, II, 28). Bu hadîsten, kadınların cemâatle namaz kılmak için mescide çıkmalarının cevazı da istidlal olunur. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/468-469. 621[62] Yânî namaz bozulmaz, lâkin böyle meĢgul edici kumaĢı terketmek evlâdır.
496
üstünde damgaları bulunan bir ha-mîsa 622[63] içinde, namazda ve (namaz içinde) hamîsanın damgalarına ir defa baktı. Namazdan çıkınca: "Benim Ģu hamîsamı Ebû Cehm 'e (geri) götürün de bana Ebû Cehm'in enbicâniyy esini623[64] getirin. Çünkü hamîsa demin beni namazımdan alıkoydu" buyurdu 624[65]. HiĢâm ibn Urve, babasından; o da ÂiĢe'den söyledi ki, Peygamber (S): "Ben namazda iken onun
622[63] Hamîsa: Yünden yâhud tiftikten, dört köĢeli, iki tarafı zencefli bir nevi' siyah abaya denir ki, pek yumuĢak ve dürünce pek az yer tuttuğu için bu ismi vermiĢlerdi (Aynî). Bu hamîsa ġâm kumaĢlarından olup, Peygamber'e Ebû Cehm tarafından hediye edilmiĢti. 623[64] Enbicâniyye: Bu kelime hakkında birkaç tefsir varsa da, en yakın görüneni En-bicân'a nisbet olmasıdır. BunakĢı olmayan yumuĢak, fakat kaim yün abaya denir ki, hamîsa kadar fâhır kumaĢlardan sayümazmiĢ. 624[65] Peygamber'in bu sözünde, olur olmaz Ģeylerle hatırı meĢgul olan zaîf kimselerin göz ve gönüllerini oyalayacak nakıĢlardan âzâde ve sâde kumaĢlar içinde namaz kılmalarım tavsiye ve namaz esnasında Ģuurlarım toplamağa çalıĢmalarını ta'lîm ma'nâsı vardır. Yoksa O'nun kalbini hiçbir Ģâgil Rabb'ine teveccühden alıkoyamaz. Namaz hâricinde bu elbiseleri giymekte be's yoktur. Alimler de bu hadîsten mescid mihrâb ve duvarlarının musallîyi iĢgal edecek nakıĢ ve hatlar ile süslenmesinin mekruh olduğunu istinbât etmiĢlerdir.
497
damgasına bakıyordum, onun beni fitneye düĢürmesinden korkarım" buyurmuĢtur. 625[66]
15- Bâb: Bir Kimse Saüb (Yânı Haç) Şekilleri Nakşedilmiş Elbise İle Yâhud Başka Suretler Bulunan Bir Elbise İle Namaz Kılsa Namazı Bozulur'mu? 626[67]
Ve bu nevi'den olmak üzere nehy olunan Ģeyler627[68]
26-.......Bize Abdulazîz ibn Suheyb, Enes'ten tahdîs etti (O ĢöyledemiĢtir): ÂiĢe'nin bir kiramı vardı628[69]. ÂiĢe onunla odasının bir tarafını örtmüĢtü.
625[66] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/469-470. 626[67] Buhârî, burada da hakkında ihtilâf bulunan mes'elelerde kat'î ifâde kullanmamak usûlüne göre yürüyor. Yânı namazı bozulmaz, lâkin bu mekruhtur. 627[68] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/470. 628[69] el-Kırâm: Kitâb vezninde... al perdeye ve duvağa denir. Bir kavle göre yünden alaca ve nakĢ iĢlenmiĢ ince nehâlıya denir ki, kapılara perde ederler yâhud be-gâyet ince zâra,çârĢâba denir (Kaamûs Ter.).
498
Peygamber (S) ona: "ġu kırâmım karĢımızdan gider. Zîrâ onun tasvirleri, namazımda bana görünüp duruyor" buyurdu. 629[70]
16- Arkasında Yırtmaçlı İpekten Bir Ferrûc İçinde Namaz Kılıp Sonra Onu Çıkaran Kimse Babı
27-.......Ukbe ibn Âmir (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber'e bir'ipekferrûc (yânî ferace)630[71] hediye edilmiĢti. Onu giyip içinde namaz kıldı. Namazdan çıktıktan sonra, onu istemeyen, kerîh gören bir kimse gibi, bedeninden Ģiddetle çıkardı ve: "Bu, muttakîlere yaraĢmaz" buyurdu. 631[72]
629[70] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/470-471. 630[71] el-Ferrûc: Tennûr vezninde küçük çocuk gömleğine denir ve ensesinden yırtmacı olan kaftana denir ki, üste giyilir. Bu, hâlâ ferace dediğimiz Ģeydir ki, fârisî-de ferecî derler. Evvellerde yırtmacı ensesinden olur idi. Sonra Ģimdiki alıĢılan hey'ete girmiĢtir (Kaamûs Ter.). Bu feraceyi Peygamber'e hediye eden Dûmetu'l-Cendel meliki Ukeydir ibn Abdilmelik'tir. 631[72] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/471.
499
17- Kırmızı Bir Elbise İle Namaz Kılmak
Babı
28-.......Bize Ebû Cuheyfe (R) Ģöyle demiĢtir: Ben Rasûlullah'ı ırmızı sahtiyandan yapılmıĢ bir kubbe içinde gördüm632[73]. Ve Bilâl'ı de gördüm ki, o, Rasûlullah'm abdest alacağı suyunu aldı. Ġnsanları da gördüm ki, (Peygamberdin kullandığı) abdest suyuna doğru koĢuyorlardı. O sudan kimin eline bir Ģey değdiyse (teberrük için) üzerine sürdü. Ondan birĢey elde edemeyen ise arkadaĢının elindeki ıslaklıktan aldı. Sonra gördüm ki, Bilâl bir harbe alıp (kubbenin dıĢında bir yere) dikti. Peygamber (S) kırmızı birhulle 633[74]giyinmiĢ ve cemrenmiĢ olarak dıĢarı çıktı 634[75],
632[73] el-Kubbe, tepesi müdevver binaya denir ki, künbetta'bîr olunur... Fî'1-asıl Arab evlerinden küçük ve müdevver çadıra denip, sonradan mutlak olarak kullanıldı (Kaamûs Ter.}. Bu hadîsteki kıssa Peygamber'in Mekke'ye yaptığı seferlerinden birinde vâki' olmuĢtur. Ya Mekke fethi seferi veya Veda Haccı seferi esnâsındadır. Peygamber Minâ'ya yakın Ebtah denilen yerde imiĢ. Nesâî'nin rivayetine göre, yanında kırk kadar sahâbî var idi. 633[74] Bu hülle -hadîsin lâfzından anlaĢıldığına göre- baĢka renk karıĢmamıĢ kan kırmızı bir hülle idi. Binâenaleyh bundan safî
500
harbeye doğru insanlara iki rek'at namaz kıldırdı635[76]. Yine gördüm ki, o harbenin önünden insanlar ve hayvanlar geçip gidiyorlardı. 636[77]
18- Evlerin Damları Üstünde, Minberde, Ağaç Parçaları Üzerinde Namaz Kılmak Babı
Ebû Abdillah Buhârî Ģöyle der: Hasen Basrî, buz üzerinde namaz kılınmasında ve altından yâhud üstünden yâhud önünden sidik aksa bile, namazkılanla köprü arasında bir sütre bulunduğu zamanköprüler üzerinde namaz kılınmasında bir be'sgörmemiĢtir. Ebû Hureyre de (aĢağıdaki) imâmın namazına uyarakmescidin tavanında namaz kılmıĢtır 637[78]. Ġbn Umer de, sıkıĢmıĢ kar üzerinde namaz kılmıĢtır. 638[79]
kırmızı olan libâs giymenin mekruh olmadığı hükmü çıkarılıyor. 634[75] Müslim'in rivayetinde çemrenrnenin zikri sırasında: Bacaklarının aklığı hâlâ gözümün önündedir" ta'rîfi vardır. 635[76] Bu namaz, yolcu namazı idi. Müslim'in rivayetinde: Rasûiullah ileri geçip öğleni iki rek'at kıldırdı, sonra ikindiyi iki rek'at kıldırdı, sonra da Medîne'ye dö-nünceye kadar hep ikiĢer kıldırdı durdı" denilmiĢtir. 636[77] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/472. 637[78] Ebû Hure'yre'nin bu fiilini Ġbn Ebî ġeybe mevsûlen rivayet
501
29-....... Bize Ebû Hazım tahdîs edip Ģöyle dedi: Sehl ibn Sa'd'a: (Peygamber mescidindeki) minber hangi Ģeyden(yapılmıĢ)dir? diye sordular. Sehl Ģöyle dedi: Ġnsanlar içinde bunu benden iyi bilen kalmadı639[80]. O, Gâbe'nin esi (yânî ılgın) ağacındandır.640[81]Onu Rasû-lullah için, fulanca kadının himayesinde bulunan fuları kimse yaptı idi. Yapılıp yerine konulduğu zaman RasûluIIah (S) üzerine çıktı ve kıbleye karĢı dikelip (iftitâh) tekbîri aldı. Ġnsanlar da arkasında (mescidin içinde) namaza durdular. Okuyup rukû'a vardı. Cemâat de arkasında rükû' ettiler. Sonra rukû'dan baĢım kaldırdı (ve kıbleden yüzünü ayırmayarak) gerisin geriye döndü ve yere secde etti. Sonra yine minbere çıktı. Sonra yine rukû'a vardı. Sonra (yine rukû'dan) baĢını kaldırıp
etmiĢtir. 638[79] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/472-473. 639[80] Sehl ibn Sa'd, Medîne'de en son hayâtta kalan sahâbîdir. 640[81] Gâbe, Medine'nin ġâm cihetinde dokuz mil mesafede ağaçlık bir yerin ismidir. Orası Peygamber'in develerine mer'â idi. Minber, iĢte bu ormanlığın esi (jâ) denilen ağacından yapılmıĢtır. Esi, iki türlü olur: Bodur olanına tarfâ' (eıii) denir, irisine Türkçe'de ılgın denir, gayet sert bir ağaçtır.
502
gerisin geriye yürüyerek yere secde etti. ĠĢte minberin kıssası budur 641[82]. Ebû Abdillah Buhârî Ģöyle dedi: Alî ibnu AbdilJah Ģöyle dedi: Allah kendisine rahmet eylesin, Ġmâm Ahmed ibn Hanbel (241) bana bu hadîsten sorup: Ben ancak Peygamber'in insanlardan daha yüksekte olduğunu kasdettim. Binâenaleyh bu hadîse göre imâmın insanlardan daha yüksekte bulunmasında be's yoktur, dedi. (Alî ibn Abdillah el-Medînî) der ki: Bunun üzerine ben de Ahmed ibn Han-bel'e: Sufyân ibn Uyeyne'ye bu hadîsten pek çok suâl sorulurdu. Binâenaleyh sen ondan bu hadîsi iĢitmedin mi? dedim. Ahmed ibn Hanbel: Hayır, dedi 642[83].
641[82] Sehl Ġbn Sa'd'dan diğer bir rivayette (Buhârî, Cumua, hutbe..) Rasûlullah (S) bu namazı tamamladıktan sonra, cemâate dönüp:.Ey insan/ar, benim böyle yapıĢım, sizin bana iktidâ etmeniz ve namazımın nasıl olduğunu öğrenmeniz içindir" buyurmuĢtur. Ġmâmın me'mûm-dan yüksek bir yerde durması caiz olduğu anlaĢılıyor. Ġmâmın me'mûm üzerine yükselmesi bir ihtiyâç olmak Ģartıyle Hanefîler, ġâfifler, Ahmed ibn Hanbel ve Leys ibn Sa'd'a göre caizdir. Nitekim Peygamberimiz bunu ittibâ lüzumu ve öğretmek maksadıyle ta'lîl buyurmuĢtur. Ġmâm Mâlik ve Evzâî'ye göre, caiz değildir. 642[83] Bu, Ahmed ibn Hanbel'in bu hadîsi Sufyân ibn Uyeyne'den iĢitmediği hususunda sarihtir.
503
30-.......Bize Humeyd et-Tavîl, Enes ibn Mâlik'ten haber verdi(Ģöyle demiĢtir): Rasûlullah (S) atından düĢtü de bacağı yâhud kürek kemiği sıyrıldı. Rasûlullah bir ay kadınlarının yanlarına girmemeğe yemîn etti. Kendisine âid bulunan ve merdiveni hurma kütüğünden olan yüksekçe bir odada oturdu. Bu sırada sahâbîleri O'na iyâdet için geldiler. Rasûlullah kendisi oturarak, oradakiler de ayakta olduklarıhâlde onlara namaz kıldırdı. Selâm verince: "Ġmâm, kendisine uyulsun diye imâm edilir. Binâenaleyh o tekbîr alınca tekbîr alın, rükû 'a vardığı vakit rukû'a varın. Sçcdeye vardığı vakit secdeye varın. Oturduğu hâlde namaz kılarsa siz de hep oturarak namaz kılın" buyurdu. Rasûlullah yirmi dokuz günde oradan indi. Sahâbîler: Yâ Rasûlallah, sen kadınlarından bir ay ayrılacağına yemîn etmiĢtin, dediler. Rasûlullah: "(Yemîn edilen) ay, yirmi dokuz gündür" buyurdu643[84].
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/473-474. 643[84] Bu hadîste haber verilen attan düĢme rahatsızlığı, hicrî beĢinci yılın zu'1-hicce ayında vâki' olmuĢtur. O zaman kıldırdığı cemâat namazında metbûların da oturarak namaz kılmalarını
504
19- Bâb: Namaz Kılan Kimsenin Giydiği Sevb, Secdeye Vardığında Hanımına Dokunduğu Zaman? 644[85]
31-.......Meymüne (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S), ben karĢısında ve hayızh olduğum hâlde namaz kılardı. Bazen secdeye vardığı zaman giydiği elbise -ben hayızh iken- bana dokunurdu. Yine Meymûne: Rasûlullah hurma yaprağından yapılmıĢ küçük bir seccade üzerinde namaz kılardı, demiĢti645[86]
20- Hasır Üzerinde Namaz Kılmak Babı
emretmiĢtir. Vefatıyle neticelenen hastalık içinde kıldırdığı namazda ise, tatbîkat baĢka olmuĢtur. O zaman kendisi oturarak kılmıĢ, cemâat ise ayakta O'na uyup kılmıĢlardır. Hadîsin bâbta ilgisi, MeĢrube adiyle zikredilen yüksekçe odada Peygamber'in namaz kılmıĢ ve kıldırmıĢ olmasıdır. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/474-475. 644[85] Yânî bunda bir be's yoktur. 645[86] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/475.
505
Ve Câbir ibn AbdiIIah ile Ebû Saîd Hudrî, geminin içinde herbiri ayakta oldukları hâlde namaz kılmıĢlardır646[87]. Hasen Basrî (gemide ayakta mı, yoksa oturarak mı namaz kıldıracağını soran kimseye hitaben): Dikelmekle arkadaĢlarına meĢakkat vermeyeceğin müddetçe ayakta kıldırırsın ve gemi ile beraber -döneceği yere- dönersin. Onlara meĢakkat vereceksen o takdirde oturarak namaz kıldırırsın, demiĢtir .647[88]
32.......Bize Mâlik, Ġshâk ibn AbdiIIah ibn Ebî Talha'dan; oda Enes ibn Mâlik'ten haber verdi. Onun ninesi Muleyke, Rasûlullah'ı, kendisi için hazırlamıĢ olduğu bir yemeğe da'vet etmiĢti. Rasûlullah o yemekten yedi. Sonra; "Kalkınız da size namaz kıldırayım" buyurdu. Enes der ki: Ben kullanıla kullanıla simsiyah olmuĢ bulunan (eski) bir hasırımıza
646[87] Câbir ve Ebû Saîd'in bu gemide namaz kılmaları haberini Ġbn Ebî ġeybe sa-hîh bir sened ile mevsûlen rivayet etmiĢtir. 647[88] Hasen Basrî'nĠn bu sözünü de yine Jbn Ebî ġeybe sahîh bir isnâd ile mevsûlen rivayet etmiĢtir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/476.
506
doğru davrandım, üzerine su serptim. Rasûlullah (S) namaza durdu. Yetîm ile ben de arkasında bir saff olduk. Koca kan da arkamızda durdu. Rasûlullah bizlere iki rek'at namaz kıldırdı, sonra ayrıldı 648[89].
21- Seccade Üzerinde Namaz Babı 649[90]
33-.......Meymûne (R): Peygamber (S) hurma yapraklarındanyapılmıĢ küçük bir seccade üzerinde namaz kılardı, demiĢtir. 650[91]
648[89] Bu hadîs, nafile namazı için cemâatin cevazına delildir. Hanefîlere göre -terâvîhtenmâadâ-birbirini da'vet suretiyle cemâatle nafile namaz kılmak mekruhtur. Onlar, Peygamber'in kıldırdığı bu namazın farîza olduğunu söylerler. Bu hadîsten, kadınların ayrı saffta olmaları gerekeceği anlaĢıldığı gibi, cemâatin arkasında kadınların münferiden iktidâ etmelerinde de be's olmadığına hükmedilebilir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/476. 649[90] Rasûlullah (S)'ın; Muâz ibn Cebel'e: Yüzünü toprağa bula" buyurması, doğrudan doğruya toprak üzerinde namaz kılıp secde ederken alnını toprağa getirmenin fazîletine delildir. Ancak hasır ve nebatî olan herhangi bir yaygı üzerinde namaz kılmakta kerahet olmadığı hususunda icmâ edilmiĢtir. Yalnız Umer ibn Abdilazîz Allah'a tevazu için hasır üzerinde namaz kılmazdı. Hayvan derileri ve hayvan tüylerinden yapılmıĢ yaygılar üzerinde namaz kılmanın hükmü âlimler arasında muhtelefunfîhdir.
507
22- Kilim, Keçe Ve Benzeri Döşenen Şeyler Üzerinde Namaz Kılmak Babı
Enes ibn Mâlik kendi döĢeği üzerinde namaz kılmıĢtır.651[92] Ve yine Enes: Bizler Peygamber'in beraberinde namaz kılardık da bizden kimi kendi sevbi üzerine secde ederdi, demiĢtir 652[93].
34-.......Peygamber'in zevcesi ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Ben Rasûlullah'ın ön tarafında, ayaklarım O'nun kıblesine (yânî secde edeceği yere) gelmek üzere uyur idim. O secdeye vardığı zaman eliyle beni dürterdi de ben ayaklarımı geriye çekerdim. Secdeden kalktığı zaman yine uzatırdım. ÂiĢe der ki: O
650[91] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/477. 651[92] Enes'in bu fiiline âid haberi ibn Ebî ġeybe ile Saîd ibn Mansûr, Ibnu'l-Mübârek'ten; o da Humeyd'den olmak üzere mevsûlen rivayet etmiĢlerdir. 652[93] Enes'in bu hadîsi, bundan sonraki bâbda mevsûlen gelmiĢtir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/477.
508
zamanlarda evlerde kandiller (yânî ıĢıklar) yoktu 653[94].
35-.......ÂiĢe (R) Ģöyle haber vermiĢtir: ÂiĢe, Peygamber'in eĢine âid döĢeği üzerinde, kendisi ile kıblesi arasında cenazenin sağdan sola uzanıp yatması gibi yatmıĢ olduğu hâlde Rasûlullah (S) namaz kılar idi. 654[95]
36-,......Bize Leys, Yezîd'den; o da Irak (ibn Mâlik)'tan; o da Urve'den tahdîs etti ki, Peygamber (S), ÂĠĢe, Peygamber'le kıblesi arasında, üstünde ikisinin beraber uyuyageldikleri döĢek üzerinde enli-lemesine yatmıĢ olduğu hâlde namaz kılar idi. 655[96]
653[94] ÂiĢe bu son sözü, özür makaamında söylemiĢtir. Eğer odamda ıĢık olaydı, ayağımı dürtmesine ihtiyâç bırakmazdım demek istiyor. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/478. 654[95] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/478. 655[96] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/478.
509
23- Sıcağın Şiddetinde Sevb Üzerine Secde Etmek Babı
Hasen Basrî: Sahâbîler cemâati, elleri elbisesinin kolu içinde olduğu hâlde sarık ve külah üzerine secde ediyordu, demiĢtir .656[97]
37-.......Enes (R) Ģöyle demiĢtir: Biz Peygamber (S) ile birlikte namaz kılardık da, bâzılarımız sıcağın Ģiddetinden dolayı (büründü-ğü) sevbin bir kenarını secde yerine koyardı 657[98].
656[97] Hasen Basrî'nin bu sözünü, Ġbn Ebî ġeybe ile Abdurrazzâk mevsûlen rivayet etmiĢlerdir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/478. 657[98] Müslim'in rivayetinde: Sevbini yayıp üzerine secde ederdi"; Ġbn Ebî ġeybe'nin rivayetinde: " Sıcağın ve soğuğun Ģiddetinde.." suretinde gelmiĢtir. Sıcağın ve soğuğun Ģiddetli zamanlarında giyilen sevbi namazda iken yayıp üzerine secde etmeyi tecviz eden Ebû Hanîfe, Mâlik, Ahmed ibn Hanbel ve tshâk ibn Râhûye bu hadîs ile ihticâc ederler. Onların bu ictihâdlan Umer'in kavline uygundur. îbrâhîm Nahaî, Atâ, Mücâhidve Hasen Basrî de bu ictihâddadırlar. Ġmâm ġafiî, - Yâ Rebâh, alnını toprağa bula" hadîsi ile ihticâc ederek, bunlara muhalefet etmiĢ, bu hadîsteki sevbi, namaz kılanın elbisesinden ayrı bir sevb, yâhud namaz kılanın hareketiyle hareket etmeyen bir sevb ile te'vîl etmiĢtir.
510
24- Ayakkabılarla Namaz Kılmak Babı
38-.......Bize Ebû Mesleme Saîd ibnu Yezîd elEzdî haber verip Ģöyle dedi: Ben Enes ibn Mâlik'e: Peygamber (S) ayakkabıları ayağında iken namaz kılar mıydı? diye sordum. Enes: Evet, cevâbım verdi 658[99].
25- Mestlerle Namaz Kılmak Babı
39-.......Hemmâm ibnu'I-Hâris Ģöyle demiĢtir: Ben Cerîr ibn Abdillah'ı gördüm ki, o iĢedikten sonra abdest aldı ve mestleri üzerine mesh etti. Sonra kalkıp namaz kıldı. Kendisine (niçin mest üzerine mesh ettin diye) soruldu. O: Ben Peygamber'in böyle yaptığını gördüm, dedi. Râvî Ġbrâhîm en-Nahaî der ki: Bu hadîs
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/479. 658[99] Bu hadîs, temiz olmak Ģartıyle, ayakkabıları çıkarmak sızın namaz kılmanın cevazına delîldir. Ebû Dâvûd Sünen'de, Abdullah ibn Amr ibn Âs'ın: Rasûlullah'ı yalın ayak da, ayakkabıları ile de namaz kılarken gördüm" dediğini rivayet ediyor. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/479.
511
(Abdullah ibn Mes'üd'un arkadaĢlarının) pek hoĢlarına giderdi. Çünkü Cerîr, en son müslümân olanlardan biridir 659[100].
40-.......Mesrûk'dan; o da el-Mugîre ibn ġu'be (R)'den tahdîs etti ki, o: Ben Peygamber (S)'e abdest aldirttım da, O mestleri üzerine mesh etti ve namaz kıldı demiĢtir660[101]
659[100] Suâli, Cerîr'in böyle yaptığını gören Hemmâm ibnu'lHâris sormuĢtur. Bu suâl, mest üzerine mesh ettiğine i'tirâz kabîlindendir. Cerîr'in bu rivayeti, mestler üzerine meshi sünnet i'tikaad eden Abdullah ibn Mes'üd'un ashabını memnun ederdi. Çünkü, elMâide'nin 6. âyeti ile bu sünneti mensûh sayanların iddiasını Cerîr'in, Peygamber'in bu fiilini o âyetin nüzulünden sonra görmüĢ olması reddeder. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/480. 660[101] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/480.
512
26- Bâb: Namaz Kılan Kimse Secde Etmeyi Tamamlamadığı Zaman? 661[102]
41-....... Bize Mehdî, Vâsıl'dan; o da Ebû Vâil'den; o da Huzeyfe'den haber verdi ki, Huzeyfe (R) rukû'unu ve sucûdunu tamâm yapmayan bir adam gördü. O adam namazını edâ ettikten sonra Huzeyfe ona: Sen namaz kılmadın, demiĢtir. Ebû Vâil: Ebû Huzeyfe'-nin ona: "ÖlmüĢ olsan, Muhammed'in sünnetinin gayrı üzere ölmüĢ olursun".dediğini zannediyorum, dedi. 662[103]
661[102] Yânî o kimse bu namazdan mahrum olur; çünkü böylesine Ģiddetli vaîd teret-tüb etmiĢtir. "Bu bâb Ġle bundan sonraki bâb Asîlî rivayetinde sabit, Müstemlî rivayetinde sakıttır. Çünkü bunların yeri "Namazın sıfatları bâblan"ndandır (Kas-tailânî). "Darîrî'den naklolundu: Kitabın bâzı yapraklan kitaba yapıĢık değildi. Bu yapraklan ilhak etmekte müstensihlerin bâzısından hatâ vâki1 oldu. Onlar bu yapraklan musannifin bizzat ilhak etmek istediği yerden baĢka yere ilhak ettiler, iĢte buradaki bu bâb ve sonraki bâblar bu kabildendir. Çünkü bunlar hakî-katte "Namazın sıfatları bâbı"ndandır. Bunu iyi belle" (ġâh Veliyyullah). 662[103] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/481.
513
27- Bâb: Namaz Kılan Kimse Secde Esnasında Pazularını Açar Ve Yanlarından Uzaklaştırır
42-.......Bize Bekr ibnu Mudar, Ca'fer'den; o da Ġbn Hürmüz'den; o da Abdullah ibn Mâlikin Ġbnu Buhayne(R)'den tahdîs etti (O Ģöyle demiĢtir): Peygamber (S) namaz kılarken secde esnasında koltuk altlarının beyazlığı görünecek derecede pazularının arasını açar (ve bedenini yerden uzaklaĢtırıldı. Leys dedi ki: Bana Ca'fer ibn Rabîa daBekr'in bu hadîsi tarzında tahdîs etti.663[104]
28- Kıbleye Yönelmenin Fazileti Babı 664[105]
663[104] Bu ta*Iîki, Müslim tahrîc etmiĢtir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/481. 664[105] Müellif, avreti örtmek hükümlerini beyândan fariğ olunca, kıbleye yönelmeyi beyâna baĢladı. Çünkü namaza baĢlamak isteyen kimse, evvelâ avreti örtmeye, sonra kıbleye yönelmeye ve bunların ardından mescidlerin hükümlerine muhtâc olur.
514
Namaz kılacak kimse ayaklarının uçları ile (yânî ayak parmaklarının baĢlarıyle) kıble tarafına yönelir. Bunu Ebû Humeyd, Peygamber(S)'den söylemiĢtir.665[106]
43-.......Enes (R) Ģöyle dedi: Rasûlullah (S) Ģöyle buyurdu: "Her kim bizim kıldığımız namazı kılar, kıblemize karĢı durur ve kestiğimizi yerse, Allah Un ve Allah elçisinin ahd ve emânını hakkeden müs-lümân, iĢte odur. Artık Öyle olan bir kimsenin ahd ve emânı hususunda Allah'a (ve RasûFüne) hıyanet etmeyin".666[107]
44-.......Enes (R) Ģöyle dedi: Rasûlullah (S) Ģöyle buyurdu: "Ġnsanlar Lâ ilahe Hlellâh (= Allah'tan baĢka hakk ilâh yok) deyinceye kadar, onlarla muharebe etmekliğim bana emr olundu. Onlar bunu
665[106] Bu, ileride "Peygamber'in namazının sıfatı bâbı"nda mevsûlen gelecektir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/482. 666[107] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/482.
515
söyledikleri, namazımızı kıldıkları, kıblemize yöneldikleri ve kestikleri hayvanları bizim kestiğimiz hayvanlar gibi kestikleri zaman, artık onların kanları ve malları bize haram olmuĢtur, ancak kanların ve malların kendi hakklan mukaabili olmak müstesnadır. Onların (bâtınlarından dolayı olan) hesâbları Allah'a âiddir". Ve Ġbnu Ebî Meryem Ģöyle dedi: Bize Yahya (ibn Eyyûb) haber verip Ģöyle dedi: Bize Humeyd et-Tavîl tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Enes, Peygamber(S)'den tahdîs etti667[108]. Ve Alî ibn Abdillah Ģöyle dedi: Bize Hâlid ibn Haris tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Humeyd et-Tavîl tahdîs edip Ģöyle dedi: Meymûn ibnu Siyah, Enes ibn Mâlik'e sorup: Yâ Ebâ Hamza! Kulun kanını ve malını haram kılan Ģey nedir? dedi. Enes: Kim Lâ ilahe illellah (= Allah' tan baĢka hakk ilâh yoktur) esâsına (zahiren) Ģehâdet eder, kıblemize yönelir, namazımızı kılar ve 667[108] Bu ta'lîki Muhammed ibn Nasr ve Ġbnu Mende,îmân'da, Ġbnu Ebî Meryem tarîkinden mevsûlen rivayet etmiĢlerdir. Müellif Buhârî bunu istiĢhâd ve takviye olarak zikretmiĢtir. Yoksa, Yahya ibn Eyyûb ta'n edilmiĢ bir râvîdir. Ahmed: O, seyyiu'l-hıfz'dır, demiĢtir (Kastallânî).
516
kestiğimiz hayvanı yerse, iĢte o müsiü-mândır. Artık müslümânın lehine olan, onun da lehine; müslümânın aleyhine olan, onun da aleyhinedir, dedi668[109].
29- Medîne. Şam Ve Maşrık Ahâlîsinin Kıblesi Babı
Peygamber'in:"DıĢkı çıkarma yâhud iĢeme esnasında kıbleye karĢı yönelmeyiniz, lâkin (Medîne'nin) Ģark tarafına veya garb tarafına doğru yöneliniz" kavlinden dolayı (Medine semti için) Ģarkta ve garbda kıble yoktur 669[110].
668[109] Enes'in cevâbının, tahrîm sebebi sorusuna mutabakat vechi, cevâbın sorulan Ģeyi tazammun etmesidir. Çünkü Enes, Ģehâdeti ve ona atfettiği Ģeyleri söyleyince, bunları yapan kimsenin müslümân olduğu bilindi. Müslümânın ise Ġslâm hakkı müstesna, kam ve malı haram olur. Binâenaleyh cevâb suâle mutabıktır (Kastallânî). Babın hadîsleri ile kıblenin fazîleti sabit oldu. Çünkü Peygamber, kıbleye yönelmeyi müslim ile gayrisi arasını temyiz ettiren ve bunlar arasını ayıran hasletlerden tek bir haslet yapmıĢtır (ġân Veliyyullah). Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/483. 669[110] Bu ta'lîki en-Nesâî mevsûlen rivayet etmiĢtir. Buhârî bu hadîsin umûmu ile ihli-câc etmiĢtir;
517
45-....... Bize Zuhrî, Atâ ibn YezîcTden; o da Ebû Eyyûb elEnsârî'den tahdîs etti ki, Peygamber (S) Ģöyle buyurmuĢtur: "Halâya geldiğiniz zaman kıbleyi karĢınıza almayın, kıbleyi arkanıza da almayın, fakat (Medine'nin) Ģark tarafına doğru veya garb tarafına doğru dönünüz". Ebû Eyyûb dedi ki: Sonra biz ġam'a geldik ve kıble tarafına doğru bina edilmiĢ birçok halâlar bulduk. Bu durumda biz, kıble cihetinden eğilip meyleder ve Yüce Allah'tan mağfiret isterdik. Ve yine Zuhrî'den; o da Atâ'dan. Atâ: Ben Ebû Eyyûb'dan; o da Peygamber(S)'den olmak üzere, geçen hadîs gibi iĢittim, dedi670[111].
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/483-484. 670[111] Bundan hâsıl olan Ģudur: Sufyân bu hadîsi Alî'ye iki kerre tahdîs etmiĢtir. Bir kerre Zuhrî'nin kendisine tahdîsini tasrîh etti ki, bunda Atâ'nın an'anesi vardır. Bir kerre de Zuhrî'den an'ane ile ve Atâ'nın semâmı tasrih ile getirdi (Kas-tallânî). Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/484.
518
30- Yüce Allah'ın: Siz De İbrahim'in Makaamından Bir Namazgah Edinin (ElBakara: 125) Kelâmı Babı 671[112]
46-....... Bize Amr ibnu Dînâr tahdîs edip Ģöyle dedi: Biz Ġbn Umer'e: Umre için Ka'be'yi tavaf etmiĢ, fakat Safa ile Merve arasında sa'y etmemiĢ olan bir kimse, karısıyle cinsî münâsebet yapabilir mi? diye sorduk. Ġbn Umer: Peygamber (S) umre için Mekke'ye geldi, Beyt'i yedi kerre tavaf etti. Makaamın arkasında iki rek'at namaz kıldı. Safa ile Merve arasında sa'y etti. And olsun ki Allah'ın Rasülü'nde sizin için pek güzel bir örnek vardırdı-Ahzâb:2i), dedi. Biz bu mes'eleyi Câbir ibn Abdillah'a da sorduk. O da: Safa ile Merve arasını sa'y etmedikçe kadına sakın yaklaĢmasın, cevâbım verdi. 672[113]
671[112] Buhârî, e!-Bakara:125. âyetinde kıblenin beyânı olduğu için, bu âyetle bâb yapmıĢtır. 672[113] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/485.
519
47-.......Seyf Ģöyle demiĢtir: Ben Mücâhid'den iĢittim, o Ģöyle dedi: Ġbn Umer'in yanına gelindi de, ona: ĠĢte Ģu Rasûlullah, o Ka'-be'ye girdi, denildi. Bunun üzerine Ġbn Umer Ģöyle dedi: Peygamber (S) dıĢarıya çıkmıĢ olduğu hâlde, ben hemen oraya geldim ve BüâPi Ka'be kapısının iki sövesi arasında ayakta buldum. Ve hemen Bilâl'e sorup: Peygamber Ka'be içinde namaz kıldı mı? dedim, Bilâl: Evet, kapıdan giren kimsenin sol tarafına düĢen iki direk arasında iki rek'at namaz kıldı, sonra dıĢarıya çıktı ve Ka'be'nin yüzü -kapısı- karĢısında (yânı Ġbrâhîm makaamında) iki rek'at kıldı, dedi. 673[114]
48-....... Bize Ġbnu Curayc, Atâ'dan haber verdi: O Ģöyle demiĢtir: Ben Ġbn Abbâs'tan iĢittim, o Ģöyle dedi: Peygamber (S) Ka'-be'ye girdiği zaman, onun bütün nahiyelerinde (yânî cihetlerinde) duâ etti ve oradan çıkıncaya kadar namaz kılmadı. DıĢarıya
673[114] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/485.
520
çıkınca Ka'-be'nin önünde iki rek'at kıldı. Ve: "Kıble iĢte budur" dedi674[115].
674[115] Ġbn Abbâs'ın bu rivayeti, Ka'be'nin içinde namaz kılınmadığını ifâde ediyor. Peygamber'in maiyyetinde Bilâl ile beraber Ka'be'ye giren Usâme ibn Zeyd'-den gelen rivayet de Ġçeride namazın nefyini tazammun ediyor. Hâlbuki bu hadîsten önceki hadîste Bilâl, Ka'be'nin Ġçinde namaz kılındığını haber vermiĢtir. Bunların te'Iîfi hususunda Ģunlar söylenmiĢtir: Ka'be'ye giriĢin iki defa vâki' olmuĢ olması muhtemĠIdir. Dârakutnî'nin yine Ġbn Abbâs'tan rivayetine göre: "Rasûlullah Beyt'in içine girip, iki direğin arasında iki rek'at kıldı. Sonra çıktı, Ka'be kapısı ile Haceru'l-Esved arasında iki rek'at kıldı ve: "Kıble iĢte budur" buyurdu. Sonra bir defa daha Ka'be'ye girip ayakta duâ ettikten sonra, namaz kılmadan çıktı". Bu rivayetin son kısmı ile metindeki rivayeti arasında bir dereceye kadar uygunluk vardır. Vak'a birden fazla olmuĢsa, rivayetleri te'Iîf etmekte müĢkilât yoktur. Fakat vak'a bir ise, Bilâl'ın isbâten vâki' olan rivayeti ile amel etmek lâzım gelĠF. Zîrâ isbât, nefye mukaddemdir. Binâenaleyh tercîhi lâzım gelir. Usâme gibi nefy edenlerin nefyine ise, sebeb Ģudur: Onlar Ka'be'nin içine girip kapıyı örttüler. Ve duâ ile meĢgul oldular. Bilâl ise Rasûlullah'a yakın bir yerde bulunuyordu. Sonra Peygamber namazı kılınca, yakınında duran Bilâl gördü. Uzakta duran Usâme görmedi. Bilhassa kapı örtülüp ortalık loĢ olmuĢ, namaz da hafîf kılınmıĢ, Usâme ise hep duâ ile meĢgul olmuĢ idi, Usâme zannina binâen namaz kılmadı diyebilir. Velhâsıl, Ka'be'nin içinde namaz kılmanın cevazı ihtilaflı bir mes'eledir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/486.
521
31- Namaz Kılacak Kimsenin, Nerede Olursa Olsun, Kıble Cihetine Yönelmesi Babı 675[116]
Ve Ebû Hureyre Ģöyle dedi: Peygamber (S): Bulunduğun yerde kıble cihetine yönel ve Allahu Ekberde" buyurdu676[117].
49-.......Berâ' ibn Âzîb (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S), (Medine'de) on altı yâhud on yedi ay Beytu'l-Makdis'e doğru namaz kıldı idi. Hâlbuki Rasûlullah kıblesinin Ka'be'ye yöneltilmesini arzu ederdi. Bunun üzerine azîz ve celîl olan Allah: "Biz, yüzünü çok kerre göğe doğru evirip çevirdiğini muhakkak görüyoruz. ġimdi seni herhalde hoĢnûd olacağın bir kıbleye döndürüyoruz. (Namazda) Yüzünü 675[116] Namazda kıbleye yânî Ka'be'ye yönelme esâsı, el-Bakara: 144. ve 150. âyetle-riyle de sabittir. "Hangi yerden çıkarsan, yüzünü Mescidi Haram 'a doğru çevir, (Ey mtt'-minler) siz de nerede olursanız olun, yüzlerinizi o yana döndürün... "(el-Bakara:15O). 676[117] Buhârî, bu hadîsi Kitâbu'I-lsti'zan,18-"Babu men redde fekâle afeykeVselâmu", 24. hadîsde mevsûlen tanrîc etmiĢtir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/486.
522
artık Mescidi Haram tarafına çevir. (Ey mü'minler) siz de nerede bulunursanız (namazda) yüzlerinizi o yana döndürün..." (ei-Bakara: 144) âyetini indirdi. Rasûlullah da Ka'be tarafına yöneldi. Bunun üzerine, insanlardan bir takım beyinsizler -ki onlar Yahûdîler'dir-: "Müslümanları, üzerinde durdukları kıblelerinden çeviren nedir?" dediler. "De ki: Doğu da Allah hn, batı da. O, kimi dilerse onu dosdoğru yola iletir" (ei-Bakara: 142). Bu kıble tahvili akabinde bir kimse Peygamber'le beraber (Ka'be'ye doğru) namaz kıldı da, namaz kıldıktan sonra yola çıktı. Nihayet Beytu'l-Makdis'e doğru ikindi namazı kılmakta olan bir Ensâr cemaatına uğradı. Onlara: Peygamber'le beraber namaz kıldığını, Peygamber'in Ka'be cihetine yöneldiğini Ģe-hâdet ederek söyledi. Bu haber üzerine o cemâat (namazlarını bozmadan) Ka'be tarafına yönelinceye kadar meyi edip döndüler 677[118].
677[118] Bu haber veren zât, Abbâd ibnu BiĢr yâhud da Abbâd ibn Nehîk idi Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/487.
523
50-.......Câbir (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) -seferde nâfîlenamâzı devesi üstünde, deve O'nu nereye yöneltirse yöneltsin kılardı. Bir farz namaz kılmak istediği zaman ise deveden iner ve kıbleye yönelirdi 678[119].
51-.......Abdullah ibn Mes'ûd (R) Ģöyle dedi: Peygamber (S) namaz kıldırdı. îbrâhîm Nahaî: Amma Peygamber namazı artık mı, yoksa eksik mi kıldırdı bilmiyorum, dedi. (Sonra tbn Mes'ûd'un lâfzını rivayete dönerek, Ģöyle dedi): Peygamber selâm verince, kendisine hitaben: Yâ Rasûlallah, namaz hakkında yeniden bir Ģey mi geldi? diye soruldu. Rasûlullah: "(Yok) neden sordun?" dedi. Yâ Rasûlallah Ģöyle böyle kıldırdın da ondan, dediler679[120]. Bunun
678[119] Hayvan üzerinde yoldan kalmamak üzere nafileleri kılmanın cevazı, bu hadîste sarihtir. Ġhram tekbîrini alırken kıbleye yöneldikten sonra namaz esnasında kıbleden ayrılmak, namazı bozmaz. Farz namazda ise, kıbleye yönelmenin terk olunmaması vâdb olduğuna da bu hadîs delâlet eder. Bu hususta da fakîhlerin icmâı vardır. Yalnız Ģiddetli korku zamanında kıbleden Ġnhirafa ruhsat verilmiĢtir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/488. 679[120] Bu hadîse göre, yanılma secdesinden evvel imâm ile
524
üzerine Rasûlullah (hemen teĢehhüd vaziyeti almak için) iki bacağım kıvırdı ve kıbleye karĢı yönelip iki secde ettikten sonra selâm verdi. Yüzünü bize döndürünce Ģöyle buyurdu: "ġu muhakkak ki, Ģayet namaz hakkında yeni birĢey gelmiĢ olaydı, onu size elbette haber verirdim. Lâkin ben de sizin gibi beĢerim. Siz unuttuğunuz gibi, ben de unuturum. (Bir Ģey) unuttuğum zaman bana hatırlatınız. Ġçinizden biri namazda Ģekk edecek olursa doğruyu araĢtırsın 680[121], (doğrudur diye verdiği) karâr üzerine namazını tamamlasın. Sonra selâm versin, ondan sonra da iki kerre secde etsin"681[122].
cemâat arasında söz alıĢveriĢi yapılmıĢtır. Bu sözler namaz hakkında ve namazı ıslâh için olduğundan, namazda imâm ile me'mûmun hangisi ne gibi hususlarda sehven veya amden ne gibi kelâm ile, ne mikdârda konuĢabilecekleri hakkında fakîhler arasında uzun uzadıya ictihâd ve ihtilâf kapısı açılmıĢtır. 680[121] "Doğruya en yakın olanı ihtiyar etsin" demektir. Müslim'in rivayetinde: "^ı^iSi jı iuj ojiî j^dî = Zihnindeki ihtimâllerin hangisi doğruya daha yakın olduğunu araĢtırsın" denilmiĢtir. 681[122] Namazda vâki' olacak yanılmadan dolayı yalnız iki kerre secde etmek lâzım geleceği bütün fakîhlerin kavlidir. Yalnız Evzâî ile Ġbn Ebî Leylâ'dan her yanılma için iki secde lâzımdır görüĢü rivayet edilmiĢtir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/488-489.
525
32- Kıble Hakkında (Söylenenlerden Gayrı Olarak) Gelen Şeyler İle, Yanılıp Da Kıbleden Başka Yöne Doğru Namaz Kılan Kişinin O Namazı Yeniden Kılmasını Re'y Etmeyen Kimse Babı 682[123]
Ve Peygamber (S) öğlenin iki rek'atında selâm vermiĢ, müteakiben yüzünü insanlara döndürmüĢ, sonra da (farkına varıp) namazın geri kalanını tamamlamıĢtır 683[124].
52-.......Enes dedi ki: Umer Ģöyle dedi: Ben üç Ģeyde Rabb'ime muvafakat ettim684[125], Yâ Rasûlaliah, 682[123] AraĢtırıp da yanılarak kıbleden baĢka cihete namaz kılan kimse, bu namazı tekrar kılar mı, yoksa kılmaz mı hususunda ihtilâf vardır. 683[124] Bu ta'lîk, meĢhur Zu'1-yedeyn kıssası hakkındaki Ebû Hureyre hadîsinden bir parçadır. O hadîs Sahîhayn'dz birçok tarîklerle mevsûlen rivayet edilmiĢtir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/489. 684[125] Umer'in sözleri, âyetlerin inmesinden Önce olduğu hâlde "Rabb'ım bana muvafakat etti" demeyip de "Ben Rabb'ıma muvafakat ettim" demesi Allah'a karĢı bir edebdir.Fıkıh ve ilminin açık bir niĢânesidir. "Benim re'yim, zuhurları muayyen
526
Ġbrâhîm makaamım namazgah edinsek, dedim. Müteakiben "Siz de Ġbrahim makaamından bir namâzgâh edinin" (ei-Bakara: 125)âyeti nazil oldu. Bir de Hicâb âyeti- Yâ Rasülallah, kadınlarına emretsen de, onlar perde içine girseler. Çünkü hayırlı hayırsız kimseler onlarla konuĢabiliyor, dedim. Bunun üzerine Hicâb âyeti (d-Ahzâb:53,32) nazil oldu. Keza Peygamberin zevceleri (bir defa) kendisine karĢı kıskançlık (göstermek) üzere ittifak ettiler-di. Onlara: "Eğer O sizi boĢarsa yerinize, Rabb'inin O'na sizden hayırlısını vermesi emel edilir..." (et-Tahrîm: 5) dedim. Derken bu âyet nazil oldu. (Yine Buhârî Ģöyle dedi:) Bize Ġbnu Ebî Meryem tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Yahya ibn Eyyûb haber verip Ģöyle dedi: Bana Humeyd tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Enes'ten bu hadîsi iĢittim .685[126]
vakitlerine kadar teahhur eden Ezelî Hükm'e muvafık düĢtü" demek istemiĢtir. 685[126] Bu Ġsnadı getirmesinin fâidesi, bunda Humeyd'in Enes'ten semâ'mın tasrîhi vardır. Böylece tedlîsinden emînlik hâsıl olmuĢtur. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/490.
527
53-.......Abdullah ibn Umer(R) ġöyle demiĢtir: Ġnsanlar Kubâ'da sabah namazında bulundukları sırada onlara bir kimse gelip: ġübhesiz Rasûlullah'a Kur'ân indirilmiĢ ve O'na Ka'be'ye yönelmesi emrolunmuĢtur. Binâenaleyh sizler de Ka'be cihetine yöneliniz, dedi. Cemâatin yüzleri ġâm tarafında iken bu emir üzerine (namaz içinde) Ka'be tarafına döndüler .686[127]
54-.......Abdullah ibn Mes'ûd (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) öğle namazım beĢ rek'at kıldırdı. Sahâbîler: Namaz artırıldı mı? dediler.
686[127] Bu dönme, imâm mescidin önündeki yerinden arkasındaki yere geçmesi suretiyle oldu. Sonra erkekler onun arkasında oluncaya kadar yer değiĢtirdiler. Sonra kadınlar yer değiĢtirip, erkeklerin arkasında oldular. Bu hadîsten, Peygamber'e emredilen Ģey ümmetine de lâzım geldiği; Pey-gamber'in sözlerine uyulması gibi fiillerine de uyulacağı; nâĢının hükmü teblîğ edilinceye kadar mükellef hakkında sabit olmayacağı ve vâhid haberinin kabulü gibi hükümler istinbât edilmiĢtir. Müellifin bu hadîsle istidlal vechi, onlar vücûbunu bilmeyerek, yönelmeleri vâcib olan kıbleye değil de, nesh edilmiĢ olan kıbleye doğru namaz kıldıkları hâlde, o namazı yeniden kılmakla emrolunmamalarıdir (Kastallânî). Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/490.
528
Peygamber: "Bu suâlin sebebi nedir?" dedi. Sahâbîler: BeĢ rek'at kıldırdın, dediler. Bu cevâb üzerine Peygamber iki ayağını kıvırdı ve iki secde yaptı. 687[128]
33- Tükürüğü Mescidden El İle Kazımak Babı 688[129]
55........ Enes (-R- Ģöyle demiĢtir): Peygamber (S) kıble (duvarında tükürük gördü. Bu kendisine o kadar ağır geldi ki, üzüldüğü yüzünden besbelli oldu. Kalktı ve eliyle onu kazıdı. Sonra Ģöyle buyurdu: "Herbiriniz namazına durduğu vakit Ģübhesiz Rabb'ı ile mü-nâcât eder yâhud Rabb'ı kendisi ile kıblesi arasındadır. O hâlde hiçbiriniz kıblesine karĢı tükürmesin. Muztarr kaldığında ya sol tarafına veya ayaklarının altına tükürsün". Bunu söyledikten sonra Ra-sûlullah, ridâsının kenarını tutup içine tükürdü,
687[128] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/491. 688[129] Müellif Buhârî, kıble hükümlerini beyânı bitirince, buradan i'tibâren mescidle-rin hükümlerini beyâna baĢlamıĢtır.
529
sonra bir kısmını diğeri üzerine dürerek: "Yâhud iĢte böyle yapar" buyurdu 689[130].
56-....... Bize Mâlik, Nâfi'den; o da Abdullah ibn Umer'den haber verdi (o, Ģöyle demiĢtir): Rasûlullah (S) kıble duvarında bir tükürük gördü de hemen onu kazıdı. Sonra insanlara dönüp: "Herhanginiz namaz kılarken önüne doğru tükürmesin. Çünkü namaz kıldığı zaman Allah, onun yüzünün geldiği îarafındadır" buyurdu. 690[131]
57-.......Mü'minlerin annesi ÂiĢe'den (o, Ģöyle demiĢtir): Rasûlullah (S) kıble duvarında bir sümük yâhud tükürük yâhud balgam gördü de, hemen onu kazıdı. 691[132]
689[130] Bu, fiilen öğretmenin, sözle ta'rîften daha kuvvetli olduğuna delildir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/491. 690[131] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/492. 691[132] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/492.
530
34- Mescidden Sümüğü Çakıl Taşı İle Sürtüp Kazımak Babı
Ġbn Abbâs (R): YaĢ pisliğe basmıĢ isen, onu (su ile) yıka. KurumuĢ pisliğe basmıĢsan yıkama (çünkü ona basmak sana zarar vermez) demiĢtir 692[133].
58-.......Ebû Hureyre ile Ebû Saîd Ģöyle tahdîs etmiĢlerdir: Rasûlullah (S) mescidin duvarında tükürülmüĢ balgam gördü, hemen eline bir çakıl taĢı aldı da ona sürtüp kazıdı. Sonra: "Herhangi biriniz öksürüp, aksırıp da göğüsten veya boğazdan balgam çıkardığı zaman, sakın yüzünün doğrultusuna ve de sağ tarafına tükürmesin. Muztarr kalırsa sol tarafına yâhud sol ayağının altına tükürsün" buyurdu. 693[134]
692[133] Ġbn Abbâs'm bu sözünü, Ġbn Ebî ġeybe sahîh bir senedle mevsûlen rivayet etmiĢtir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/492. 693[134] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/493.
531
35- Bâb: Kişi Namaz İçinde İken Sağ Tarafına Tükürmesin
59-.......Ebû Hureyre ile Ebû Saîd Ģöyle haber vermiĢlerdir: Rasûlullah (S) mescidin duvarında bir balgam gördü. Hemen Rasûlullah (S) bir çakıl taĢı aldı da ona sürtüp sıyırdı. Sonra: "Herhangi biriniz balgam çıkardığı zaman sakın onu yüzü doğrultusuna ve de sağ tarafına tükürmesin. Muztarr kalırsa onu sol tarafına yâhud sol ayağının altına tükürsün" buyurdu. 694[135]
60-.......Bana Katâde haber verip Ģöyle dedi: Ben Enes (R)'ten iĢittim, Ģöyle dedi Peygamber (S): "Herhangi biriniz sakın önüne ve de sağına tükürmesin. Lâkin (muztarr kalırsa) soluna yâhud (sol) ayağının altına tükürsün" buyurdu. 695[136]
694[135] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/493. 695[136] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/493.
532
36- Bâb: Soluna Yâhud Sol Ayağının Altına Tükürsün
61-....... Bize Katâde tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Enes ibn Mâlik'ten iĢittim; Ģöyle dedi: Peygamber (S) Ģöyle buyurdu: "ġübhesiz kimü'min namazda olduğu zaman ancak Rabb'ma münâcât eder. O hâlde, sakın ön tarafına ve de sağ tarafına tükürmesin. Lâkin (muztarr kaldığında) sol tarafına yâhud (sol) ayağının altına (tükürsün)" buyurdu. 696[137]
62-.......Bize Zuhrî, Humeyd ibn Abdirrahmân'dan; o da Ebû Saîd'den tahdîs etti (o, Ģöyle demiĢtir): Peygamber (S), mescidin kıblesinde tükürülmüĢ bir balgam gördü. Hemen onu bir çakıl taĢı ile sürtüp kazıdı. Sonra insanın ön tarafına yâhud da sağ tarafına tükürmesini nehyetti. Lâkin (muztarr kalırsa) sol tarafına yâhud sol ayağının altına (tükürür) buyurdu.
696[137] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/494.
533
Ve keza Zuhrî'den; o, Humeyd'den iĢitmiĢtir: O da Ebû Saîd'den, bu hadîs tarzında rivayet etti 697[138].
37- Mescide Tükürme (Hatîesinin) Keffâreti Babı
63-.......Bize Katâde tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Enes ibn Mâlik'ten iĢittim, Ģöyle dedi: Peygamber (S) Ģöyle buyurdu: "Mescide tükürmek bir günâhtır. Bu günâhın keffâreti ise onu görmektir"698[139].
697[138] Bu son isnâdda, Zuhrî'nin Humeyd'den iĢitmesinin tasrîhi vardır. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/494. 698[139] Ahmed ibn Hanbel'in Müsned'mde Sa'd ibn Ebî Vakkaas'tan: Ġçinizden her kim mescide (bargam çıkarıp) tükürürse, tükürüğünü bir mü 'minin tenine veya elbisesine dokunup eza vermemek için yok etsin" hadîsini merfûen rivayet etmiĢtir. Ebû Dâvûd da Ebû Hurevre'den: mescide girip de tükürecek yâhud balgam çıkaracak olan kimse yeri kazıp içine gömsün. Bunu yapamazsa libâsı içine tükürüp sonra dıĢarıya çıkarsın" hadîsini merfûan rivayet etmiĢtir. Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/495.
534
38- Mescidde Tükürüğün Gömülmesi
Babı
64-....... Bize Abdurrazzâk, Ma'mer'den; o da Hemmâm'dan tahdîs etti. O, Ebû Hureyre'den iĢitmiĢtir. Peygamber Ģöyle buyurmuĢtur; "Herhangi biriniz namaza dikeîdiği zaman önüne tükürmesin. Çünkü artık o namaz yerinde bulunduğu müddetçe Allah'a münâcât etmektedir. Sağ tarafına da tükürmesin. Çünkü sağ tarafında (haseneleri yazan) melek vardır. Muztarr kalırsa sol tarafına yâhud ayağının altına tükürüp onu gömer" 699[140]
39- Bab: Tükürük Kendisine Galebe Ettiği Zaman (Namaz Kılan Kimse Onu) Elbisesinin Bir Tarafına Alsın 700[141]
699[140] Sağ tarafa tükürmek hakkındaki nehyin namaza mahsûs olmadığına, bu bâbda mescid içi ile dıĢının bir olduğuna Nevevî cezm etmiĢtir. Nitekim Ġbn Mes'ûd ' namazda değil iken bile sağ tarafa tükürmeyi mekruh görmüĢtür. 700[141] Yânî tükürük kendisine galebe ettiği ve namaz kılan kimse onu def etmeğe muktedir olamadığı zaman, elbisesinin bir tarafına alsın.
535
65-.......Bize Humeyd, Enes'ten tahdîs etti (ki o, Ģöyle demiĢtir): Peygamber (S) kıblede tükürük gördü. Hemen onu eliyle kazıdı. Ve Peygamber'de bir nefret görüldü yâhud bu tükürme fiilinden dolayı Peygamber'in nefreti ve bunun Peygamber üzerindeki Ģiddeti görüldü. Akabinde Ģöyle buyurdu: "Herbiriniz namazında kıyama durduğu zaman Ģübhesiz Rabb 'ına münâcât eder, yâhud Rabb 'ı kendisi ile kıblesi arasındadır. O hâlde hiçbiriniz kendi kıblesine karĢı tükürmesin. Lâkin (muztarr kaldığında) ya sol tarafına yâhud ayağının altına tükürsün". Bunu söyledikten sonra Rasûlullah ridâsınm kenarını tutup içine tükürdü ve ridânın bir kısmını diğer kısmı üzerine katladı da: "Yâhud iĢte böyle yapar" buyurdu 701[142] 701[142] Bâzıları Buhârî'nin sevkettĠği hadîste mübâdere zikri mevcûd olmadığı hâlde bâb isminde mübâdere ile takyîd etmesini müĢkil buldular. Buhârî, sanki bu takyîd ile, zikredilen hadîsin bâzı tarîklerinde bulunan kayda iĢaret etmiĢtir: Müslim'in Câbir'den rivayet ettiği hadîste: "Sol tarafına yâhud sol ayağının altına tükürsün. Eğer tükürük kendisine galebe ederse elbisesini Ģöyle yapsın buyurdu, sonra elbisesinin bir kısmını diğer kısmı üzerine dürdü" tarzındadır. Ġbn Ebî ġeybe ile Ebû Davud'un, Ebû Saîd'den gelen hadîslerinde de bu tarzdadır. Ebû Davud'un rivayetinde, onu elbisesinin içine tükürmek sonra elbisenin bir kısmını diğer kısmı üzerine katlamak ile tefsîr etmiĢtir. Bu iki hadîs dahî sahihtirler. Lâkin
536
40- İmamın İnsanlara, Namazı Tam Yapmaları Hususunda Öğüd Vermesi ve Kıblenin Zikri Babı
66-.......Bize Mâlik, Ebu'z-Zinâd'dan; o da elA'rac'dan; o da Ebû Hureyre'den haber verdi ki, Rasûlullah (S) Ģöyle buyurmuĢtur: "Siz, benim kıblem (yalnız) Ģurasıdır mı sanıyor sunuz? Allah 'a ye-mîn ederim ki, sizin huĢû'unuz ve rukû'unuz bana gizli olmaz. Ben sizleri elbette arkamdan da görüyorum" 702[143]
67-..,.... Enes (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) bizlere bir namaz kıldırdı. Sonra minbere çıktı da namaz hakkında,rükû' hakkında söz söyleyip: "ġübhesiz ki ben sizleri önümden görür olduğum gibi,
Buhârî'nin Ģartı üzere değildirler. ĠĢte Buhârî, içinde tafsil bulunmayan hadîsleri, içinde tafsîl bulunanlara hamletmek suretiyle, o, içinde tafsil bulunan iki hadîsi iĢaret etmiĢtir (Ġbn Hacer Askalânî, Fethu'l-Bârî, 11,59). 702[143] Peygamber cemâatin rukû'da, sucûdda ve namaz rükünlerini idrâkteki noksanlarım gördüğünü söyleyerek, bunları tam yapmalarını hatırlatmıĢtır.
537
arkamdan da görürüm" buyurdu m. 703[144]
41- Bab: Fulan Oğulları Mescidi Denilir Mi? 704[145]
68-.......Bize Mâlik, Nâfi'den; o da Abdullah ibn Umer (R)'den haber verdi (o, Ģöyle demiĢtir): Rasûlullah (S) idmana çekilip zayıflatılmıĢ atlar arasında Hafyâ'dan
703[144] Bu hadîslerden, namaz rükünlerinin tam yapılmasının ve namazın bütün fiillerinde imâma tâbi' olup, ondan evvel yapmamak lüzumu anlaĢılır. Bir de Peygamber'in, önünden gördüğü kadar arkasından da görmesinin, kendisine âid hususiyetlerden açık bir mu'cize olduğu da anlaĢılıyor. 704[145] Buhârî bunu isbâta ancak Ģunun için ihtimam etti. Mescidlerin yalnız Allah'ın mülkü olması, baĢka hiçkimse için mülk olmamaları, onların herhangi bir kimseye izafe edilmelerinin caiz olmaması vehmini verir. ĠĢte bu vehmi ref' için bina, tevliyet yâhud yakınlık gibi herhangi bir alâkadan dolayı izafe etmenin cevazını isbât etti (ġâh Veliyyullah). Bu baĢlıktan maksadı, mescidlerden bir mescidin kurucusuna yâhud kendisinde namaz kılana yâhud bunun gibi birisine izafe edilmesi ve Fulan oğulları Mescidi denilmesi caiz olur mu? Cumhur bunun cevazı üzerindedir. îbrâhîm Nahaî ise "Hakikatte mescîd ler Allah'ındır... "(el-Cinn:I8) kavlinden dolayı buna muhalefet etmiĢtir. Babın hadîsi onu reddediyor. Âyetten de Ģöyle cevâb verildi: Âyetteki Allah'a izafe hakîkat üzeredir. BaĢkalarına izafe Ġse, temyiz ve ta'rîf etmek için mecaz yoluyladır, mülkiyet için değildir (Kastallânî).
538
baĢlayıp Seniyyetu'l-Vedâ'da nihayet bulmak üzere yarıĢ tertîb etti. Keza idman edilmemiĢ atlar arasında Seniyye'den tâ Zurayk oğullan Mescidi'ne kadar diğer bir yarıĢ tertîb etti. Abdullah da yarıĢ edenler arasında idi. 705[146]
42- Mescidde Bir Şeyi Bölmek ve Hurma Salkımı Asmak Babı
Ebû Abdillah Buhârî dedi ki: "el-Kımm", "elIzku" demektir. Ġkisi (yânî tesniyesi) "Kınvâni"dir. Cemâati (yânî cem'i) yine "Kınvânun"dur. Sınvun, Sınvâni {ve Sınvânun) gibi 706[147]
705[146] Seniyyetu'1-Vedâ, Medine'nin yambaĢmda bir boğazdır ki, yolcular oraya kadar teĢyî' olunduğu için o adı vermiĢlerdir. Hayfâ yâhud yâ'nın öne geçirilmesiyle Hayfâ, beĢ altı, bir kavle göre yedi mil ötede bir yerdir. Zurayk oğulları Mescidi, Hazrecliler'den Zurayk ibn Âmir yurdundaki mescidin ismidir. Hadîsin siyakından daha yakın olduğu anlaĢılıyor. 706[147] el-Kınvu, kaaf'ın kesri ve dammıyle, ve'l-Kınâ, ve'l-Kenö, kisâ ve semâ vezinlerinde, hurma salkımına denir. Cem'i kaafların üç harekesiyle Ktnvânun.... gelir. el-Izku, ayn'ın kesriyle hurma salkımına denir. Kezâlik üzüm salkımına yâhud hurması yâhud üzümü yenilmiĢ salkım çubuğuna denir...
539
Ve îbrâhîm (163), yânî Tahmân'ın oğlu, Abdulazîz ibn Suheyb'-den; o da Enes(R)'ten söyledi 707[148] O Ģöyle demiĢtir: Peygamber(S)'e Bahreyn'den mal getirildi 708[149]. Peygamber: "Onu mescide dökün"
es-Smvu; sâd'in kesriyle duvarı örülmemiĢ muattal, iĢlemez kuyuya, bir adamın öz kardeĢine ve bir adamın oğluna..denir. Cem'i Esna ve Sınvânun gelir. Ve hurma ağacının bir kökten çıkan iki yâhud üç ve ziyâde fidanlarının her çatalına denir. Sâd'ın dammıyle de lügattir. Bir kavle göre seçerde eamdır. Ġki çatalına Sınvâni ve Sınyâni denir, sâd'ın üç harekesiyle. ġârih der ki: Cem'inde dariî Sınyânun denir, farkı hareke Ġ'tibâriyle tahakkuk eder (Kaatnûs Ter.). Smvun'un cem'i olan Sınvânun kelimesi er-Ra'd: 4. âyetinde de geçmektedir. 707[148] Buhârî bu bâbda muallak hadîs getirmekle yetindi. Çünkü bu hadîs daha sıkı ilgili bulunduğu diğer bir yerde zikrolunacaktır. Bu hadîse muallak dememiz, sâdece îbrâhîm ibn Tahmân'ın, Buhârî'nin Ģeyhlerinden olmadığındandır. Bu gibi sened kısaltmalarını Buhârî çok yapar (ġâh Veliyyullah). Bu hadîsi Ebû Nuaym el~Mustahrac'da; Hâkim de elMiistedrek'te mevsû-len rivayet etmiĢlerdir. 708[149] Arab mecûsîlerinden olup Bahreyn meliki ve Sâsânîler tarafından ta'yîn edilmiĢ vâlî Munzir ibn Sâvâ'ya, Alâ ibn Hadramî vâsıtası ile Peygamber'in mektubu gönderilince, Munzir ile beraber Bahreyn ahâlîsinden birçokları îmân etmiĢ, etmeyenler Mecusîlik yâhud Yahudilikjüzere kalmıĢtı. Ġslâm dînini kabul etmemiĢ olanlarla harâc vermek üzere sulh akdolunduktan sonra, bütün Bahreyn üzerine Peygamber tarafından Alâ ibn Hadramî vâlî ta'yîn edildi. Vakti gelince harâc malını alıp Medine'ye getirmeye cennetle müjdelenenlerden Ümmetin Emîni Ebû Ubeyd ibnu'l-Cerrâh
540
buyurdu. Bu mal Rasûlullah'a gönderilen en kesretli mal olmuĢtu. Akabinde Ras,ûlullah namaza çıktı ve o mala dönüp bakmadı. Namazı bitirdikten sonra geldi ve malın yanına oturdu. Her kimi gördü ise muhakkak (o maldan bir rnikdâr) verdi. Derken Abbâs O'na geldi ve: Yâ Rasûlallah, bana da ver. Çünkü ben hem kendim için, hem de Akîl için fidye vermiĢtim, dedi 709[150] Rasûlullah ona: "Al" buyurdu. O da avuç avuç bezinin içine boĢalttı. Sonra onu kaldırıp yüklenmeye davrandı, fakat kaldıramadı. Bunun üzerine: Yâ Rasûlallah, birine emret de onu sırtıma kaldırsın, dedi. Peygamber: "Olmaz" dedi. Abbâs: Öyle ise onu üzerime Sen kaldırıver, dedi. Peygamber yine: "Olmaz" buyurdu. Bunun üzerine Abbâs ondan birazını döktü de sonra tekrar kaldırmağa davrandı. Yine: Yâ Rasûlallah, birisine emret de, bunu üzerime kaldırsın,
me'mûr oldu. Ebû Ubeyde beraberinde yüz bin (dirhem yâhud dînâr) getirmiĢti. Peygamber devrinde ilk gelen harâc malı bu idi. O güne kadar ele geçen zekât, ganîmet mallarından hiçbiri o mikdâra ulaĢmamıĢtı... Bunun sekizinci hicret yılının soolarına doğru olduğu hesâb ediliyor. 709[150] Abbâs, bu sözü ile Bedr'de uğradığı ağır ziyanı hâtıra getirmek istemiĢtir. Abbâs orada hem kendi fidyesini, hem de kardeĢi Ebû Tâlib'in oğlu Akîl için fidye vermek zorunda bırakılmıĢtı...
541
dedi. Rasûlullah: "Olmaz" buyurdu. Abbâs: Öyleyse bunu üzerime Sen kaldır, dedi. Rasûlullah yine: "Olmaz" buyurdu. Bunun akabinde ondan birazını daha döktü. Sonra onu kaldırıp sırtının üzerine attı ve yürüyüp gitti. Rasûlullah, onun hırsına olan taaccübünden dolayı gözümüzden kayboluncaya kadar hep arkasından bakıp durdu. Rasûlullah o maldan bir dirhem bakî oldukça oradan kalkmadı 710[151]
43- Mescidde İken Yemek İçin Da'vet Yapan Mescidden İtibaren Bu Da'vete İcabet Eden Kimseler Babı711[152]
69-.......Enes (R) Ģöyle dedi: Ben Peygamber'i, mescidde iken buldum, beraberinde birçok insan vardı. Ben
710[151] Buhârî, burada hurma salkımı asmak hakkında bir hadîs zikretmedi. Fakat bu ma'nâyı, mescid içine mal koymanın cevazından almıĢtır. Çünkü bunların ikisi de muhtaçların alması için koymaktır, Buhârî bununla, Nesâî'de kuvvetli bîr isnâdla gelen Avf ibn Mâlik el-EĢca'î hadîsine iĢaret etmiĢtir. O hadîs, BuhârF-nin Ģartı üzere değildir. 711[152] Bu.babı akdetmekten maksadı, mubah olan kelâmın mescid içinde de cevazını göstermektir.
542
hemen dikildim. Peygamber (S) "Seni Ebû Talha mı gönderdi?" dtĞı. Ben: Evet, dedim. O: "Yemeğe da'veî için mi?" dedi. Ben tekrar: Evet, dedim. Bunun üzerine Peygamber, yanında bulunan kimselere "Kalkın" buyurdu ve yürüdü. Ben de onların önlerinde yürüdüm.
44- Mescidde Erkekler ve Kadınlar Arasında Hükmetmek ve La'netleşme Yaptırmak Babı
70-....... Bize Ġbnu Cureyc haber verip Ģöyle dedi: Bana Ġbnu ġihâb, Sehl ibn Sa'd'dart haber verdi ki, bir adam Rasûlullah'a gelip: Yâ Rasûlallah, karısıyle beraber bir erkek bulan kimseye ne re'y edersin? O adamı öldürür mü? dedi. En sonunda o karı koca mescidde la'netleĢtiler, ben de hâzır bulunuyordum 712[153].
712[153] Buhârî bu hadîsi, burada çok hazifli olarak vermiĢtir. Aslında daha tafsîlli olan bu hadîs Talâk, Tefsir, l'tisâm, Ahkâm ve Muhâribûn Kitâbları'ndada gelecektir. Bu la'netleĢmenin erkek ve kadın tarafından yapılma Ģekli, en-Nûr:6-9. âyetlerinde öğretilmiĢtir.
543
45- Bab: İnsan (Başkasına Âid) Bir Eve Girdiği Zaman O Evin İçinde İstediği Yerde Mi Namaz Kılar Yahud Kılacak Yeri Araştırmayarak Emredilen Yerde Mi Namaz Kılar? 713[154]
71-.......Bize Ġbrâhîm ibn Sa'd, Ġbn ġihâb'dan; o da Mahmûd ibnu'r-Rabî'den; o da Itbân ibn Mâlik'ten tahdîs etti ki, Peygamber (S), Itbân'a gelip, evinin içinde: "Evinin neresinde senin için namaz klimamı istersin?" dedi. Itbân der ki: Ben kendisine bir yeri iĢaret ettim. Akabinde Peygamber (namaza durup) tekbîr aldı. Biz de arkasında saff olduk. O bize iki rek'at namaz kıldırdı.
46- Evlerde Mescidler (Edinmek) Babı
713[154] Yânî o, muhayyerdir. Ġçeri girme izninden ve iznin verilmesinden sonra, girme hakkındaki umûmî izinle yetinerek istediği yerde namaz kılar. Lâkin bunun neh-yedilmiĢ olan tecessüse makrûn olmaması gerekir. Yâhud da emredilen yerde namaz kılar. Nitekim Peygamber de dilediği yerde kılmayarak, namaz yeri hakkında ayrıca izin istemiĢtir
544
Ve Berâ ibn Azib, kendi evindeki mescidinde cemâat hâlinde namaz kılchrmıştır 714[155]
72-.......BanaUkayl, Ġbn ġihâb'dan tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Bana Mahmûd ibnu'r-Rabî' haber verdi (o, Ģöyle demiĢtir): Ra-sûlullah'm sahâbîlerinden ve Bedr'de hâzır olan Ensâr'dan Itbân ibn Mâlik 715[156], Rasûlullah'a gelip: Yâ Rasûlallah, ben gözlerimi inkâr etmiĢimdir (yânî, gözlerim çok zayıflamıĢtır). Halbuki ben, kavmime namaz kıldıran kimseyim. Yağmurlar yağdığı zaman onlarla benim aramızda dere akar da mescidlerine gidip onlara namaz kildıramaz oluyorum. Yâ Rasûlallah, gönlüm arzu etti ki, bana gelip evimde namaz kıldırsan da senin namaz kıldığın yeri namazgah edineyim, dedi. Râvî der ki: Rasûlullah (S), Itbân'a: "ĠnĢaattan (bunu)yapacağım" dedi. Ġtbân der 714[155] Bu haberi, Ġbn EM ġeybe bir lossa içinde rivayet etmiĢtir. 715[156] Itbân (R), HazrecIĠ'dir. Bu hadîsten anlaĢılacağı üzere SâlĠm oğullan'na imamlık ederdi. YaĢlanmıĢ olduğu hâlde Muâviye'nin günlerine kadar yaĢamıĢtır. Peygamber hicretin baĢlangıcında onu Umer ibn Hattâb Ġle kardeĢ yapmıĢtı. Müslim ile Ġsmâîfî'nin müteaddid rivayetlerine göre Itbân'a arız olan, körlüğe yakın görme zayıflığıdır.
545
ki: Ertesi sabah Rasûlullah ile Ebû Bekr, gün yükseldiği vakit bana geldiler. Rasûlullah (içeri girmeye) izin istedi. Ben de izin verdim.Eve girdiğinde oturmadı. Sonra: "Evinin neresinde namaz kılmakiığımı istersin?" dedi. Itbân der ki: Ben evin bir tarafını O'.na iĢaret ettim. Rasûlullah namaza durup tekbîr aldı. Biz de durup saff olduk. Ġki rek'at kıldırdıktan sonra selâm verdi. Itbân der ki: Rasûlullah'ı, kendisi için yaptığımız bir hazîre yemeği üzerine aIıkoyduk 716[157]. Yurdun ahâlîsinden birçok kimseler (Peygamber'in gelmeĢini haber alarak) eve gelip doldular. Ġçlerinden biri: Mâlik ibnu'l-DuhayĢin yâhud Ġbnu'd-DuhĢun nerede? dedi. Oradakilerden biri: Mâlik ibnu'd-DuhayĢin Allah'ı ve Rasûlü'nü sevmeyen bir münafıktır, dedi. Rasûlullah (S) ona: "Böyle deme. Görmüyor musun, o Lâ ilahe ille'ilah demiĢtir, ve bu sözü ile Allah'ın rızâsını istemektedir" buyurdu. O sözü söyleyen de: Allah ve
716[157] Hazîre, sefine vezninde... yağlı çorbaya denir. Ve hazîre un ufak kıyılmıĢ et ile olan bulamaç aĢına denir. Ve eğer et ile olmazsa asîde denir. Bir kavle göre et suyuna irice un ıslağını karıĢtırmakla olan çorbaya denir (Kaaınûs Ter.). Bir de Sahîhctyrı'da noktasız harflerle Harîre rivayeti de vardır ki, un ile yoğurttan yapılır bir çorbadır.
546
Rasûlü en Ġyi bilendir, dedi. Itbân der ki: Biz Peygamber'i, münafıklar hakkında (hep böyle) müteveccih ve hayırhah bulurduk. Rasûlullah: "ġübhe- siz ki Allah, Allah rızâsını arayarak Lâ ilahe ille''Hah diyen kimseyi ateĢe haram etmiĢtir" buyurdu. Ġbn ġihâb -geçen sened ile- Ģöyle dedi: Sonra ben Husayn Ġbnu'l-Muhammed el-Ensârî'ye -ki o Salim oğullan'nın biridir ve onların en hayırlılanndandır- bu Mahmûd ibnu'r-Rabî' hadîsini sordum. O, bu hadîsi tasdik edip doğruladı.
547
47- Mescide Girmekte ve Diğerlerinde Sac Ayak İle Başlamak Babı Ve İbn Umer, girmeye sağ ayağı ile başlar, çıkacağı zaman ise sol ayağı ile başlar idi 717[158]
73-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) muktedir ol duğu müddetçe her iĢinde, temizlik yapmasında, taranmasında, ayak kabı giymesinde sağdan baĢlamayı severdi.
48- Bab: Çahiliyyet Devri Müşriklrrinin Kabirleri Açılır ve Yerlerinde Mescidler Edinilir Mi?
(Yânî edinilir.) 718[159] Çünkü Peygamber(S)'in:
717[158] Ġbn Umer'in bu fiilini Hâkim'in el-Miisteârek'de Enes'ten rivayet ettiği Ģu haber te'yîd eder: "Enes: Mescide gireceğin zaman sağ ayağınla baĢlaman, çıkacağın zaman ise sol ayağınla baĢlaman sünnettendir, der idi". Sahâbînin sözü sünnettendir. Böylece bunun Peygamber'e merfû olduğuna hamledilmiĢtir. Bu da sahihtir (Aynî). 718[159] Bu istifham (ed.Dehr:i) âyetinde olduğu gibi, takrir içindir. Yanı o kabirlerin açılması caiz olur. Çünkü onlar için bir
548
"Allah Yahûdîler'e la'net etsin, onlar peygamberlerinin kabirlerini mescidler edindiler" sözü vardır 719[160] Ve kabirlerin bulunduğu yerlerde namaz kılmak mekruh olur. Zîrâ Umer ibn Hattâb, Enes ibn Mâlik'i bir kabir yanında namaz kılarken gördü de: "Kabirden sakın, kabirden çekin" dedi Fakat ona, bu namazı tekrar kılmasını emretmedi 720[161]
74-.......HiĢâm Ģöyle demiĢtir: Bana babam, ÂiĢe'den haber verdi (o, Ģöyle demiĢtir): Ümmü Habîbe ile Ümmü Seleme, HabeĢistan'da gördükleri, içinde tasvirler bulunan bir kiliseye dâir konuĢtular. Bu kiliseyi Peygamber'e de zikrettiler. Peygamber (S) de Ģöyle buyurdu: "Onlar, içlerinde iyi bir kimse
harâm-lık yoktur. Peygamber de müĢrik kabirlerini kaldırıp yerine mescid yaptı. 719[160] Buhârî bunu Magâzî'nin sonlarında ve daha baĢka yerlerde mevsûlen rivâvet etmiĢtir. 720[161] Umer'in bu sözünü, Vekî' ibn Cerrah, kendi Musannaf mda rivayet etti. ĠĢte Umer'in Enes'e namazı tekrar kılmasını emretmemesi, kabir civarında namaz kılmanın cevazına delâlet eder. Lâkin bu cevaz, aralarında bir hâil olmuĢ olsa bile, necaset üzerinde kılmıĢ olacağından dolayı kerâhetli bir cevazdır Mezheb imamlarının bu hususta görüĢleri çeĢitlidir,
549
bulunup vefat ettiğinde, kabri üzerine bir mescid (bir namazgah) yaparlar, içinde de bu suretleri tasvir ederler. ĠĢte onlar kıyamet gününde Allah katında halkın en senlileridirler".
75-.......Bize Abdulvâris, Ebu'tTeyyâh'dan;odaEnes'ten tah- dîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) Medine'ye geldi ve Medine'nin en yüksek tarafına Amr ibn Avf oğullan denilen kimselerin bulunduğu obada konak etti. Peygamber onların içinde on dört gece ikaamet etti. Sonra (dayıları olan) Neccâr oğullarına haber gönderdi. Onlar da kılıçları boyunlarında asılı olarak geldiler. Peygamber (S), devesi (Kasvâ) üstünde, terkisinde Ebû Bekr ve çevresinde Neccâr oğullan cemâati (olduğu hâlde yola çıkıĢları) hâlâ gözümün önündedir 721[162]. Nihayet Peygamber Ebû
721[162] Medine'nin en yüksek yeri demekle, herhalde Medine'nin Necd'e doğru en uzak ma'mûresi kasdedilmiĢ oluyor. Bu ma'mûre, Medine'den Mekke'ye yönelirken iki mil mesafede yolcunun soluna düĢen Kubâ köyüdür. HazreclĠler'den Amr ibn Avf oğulları'nın yurdu idi. Ġslâm'da umûma âid ilk mescid orada bina olundu. Bu mescidin kıblesi Kudüs'e idi. Peygamber
550
Eyyûb Hâlid ibn Zeyd'in evinin avlusuna (devesini) çökertti. Peygamber, nerede namaz vakti eriĢirse oracıkta namaz kılmayı severdi. Davar ağıllarında da namaz kılardı. Mescidin bina olunmasını emretti. Neccâr oğulları'ndan bir topluluğa haber gönderip: "Ey Neccâr oğulları, duvar ile çevrili arsanızın bedelini bana söyleyin" dedi. Onlar ise: Vallahi olmaz. Biz onun bedelini ancak Allah'tan isteriz, dediler. Enes der ki: Onun içinde Ģu söyleyeceklerim vardı: MüĢriklerin kabirleri vardı. Oyuk, tümsek, bakılmamıĢ harâb yerler vardı. Hurma ağaçlan vardı. Peygamber müĢrik kabirleriyle alâkalı emrini verdi, ve onlar açıldı. Sonra o harâb yerlerle ilgili emrini verdi, oralar da düzeltildi. Hurma ağaçları kesildi. Hurma ağaçlarını mescidin kıblesine sıra ile dizdiler. Kapının yan taraflarını da
cemâat namazını alenî olarak sa-hâbîlerine ilk defa orada kıldırmıĢtir. Peygamber Kubâ Mescidi'ni kurduktan sonra cumua günü kuĢluk- vakti yola çıktığı ve ilk cumua namazını Rânûnâ'daki Salim ibn Avf yurdunda kıldırdığı naklediliyor. Rânûnâ'daki mescidin ismi. Gubeyb (s-^1) ve Mescidu Cumua'dır. Peygamber'in Küba'dan Medine'ye hareketinin bir cumua günü olduğu sabittir. Enes ibn Mâlik'in burada müĢahede ederek ta'rîf eylediği Peygamber'in seferi, iĢte bu cumua namazından sonraki, Medine'ye giriĢ seferidir (Tecrîd Ter., II, 307-308).
551
taĢtan ördüler. Sahâbîler recezler söyleyerek taĢ taĢımaya baĢladılar. Peygamber de onlarla beraber: "Allâhümme lâ hayra illâ haym'l-âhireti Fağfir lil-Ensân vel-Muhâcireti" (= Yâ Allah, âhiret hayrından baĢka hayır yoktur Öyle ise Ensâr ile Muhâcirler'e mağfiret eyle) diyordu.
49- Davar Ağıllarında Namaz Kılmak
Babı
76-.......Bize ġu'be, Ebu't-Teyyâh'dan; o daEnes'tentahdîs etti. Enes (R): Peygamber (S) koyun ağıllarında namaz kılar idi, demiĢtir. Sonra râvî dedi ki: Bu sözden sonra ben Enes'ten Ģöyle derken iĢittim: Peygamber, mescid bina olunmadan evvel koyun ağıllarında namaz kılardı 722[163].
722[163] el-Merâbıd, Merbıd'ın cem'idir ki, menzil veznindedir. Koyun ve keçi yatağına ve mandıraya denir. Buhârî'nĠn KĠtâbu't-Tahâre'de geçen hadîste de Rasûlullah'm davar ağıllarında namaz kıldığı rivayet edilmiĢtir. Buradaki ziyâdeden, Peygamber'in mescidin binasından sonra koyun ağıllarında namaz kılmadığı anlaĢılabiliyor. Evet sidik ve
552
50- Su Yakınlarındaki Deve Yataklarında Namaz Kılmak Babı 723[164]
77-.......Nâfi' Ģöyle dedi: Ben Ġbn Umer'i gördüm ki, o devesini kıblesine alarak namaz kılıyordu. Ve îbn UmenBen Peygamber'i böyle yaparken gördüm, dedi724[165]
dıĢkıdan selâmetle beraber, bu yerlerde namaz kılma hususunda Peygamber'in izni sabittir. 723[164] el-Atan', fethaîeynle havuz yöresinde olan deve yatağına denir. Nitekim Ģâir mahalde olana Murâh ve Me'vâ denir. el-Ma'tın meclis vezninde bir su yakınında olan deve yatağına denir, cem'i; Mealin gelir (Kaamûs Ter.). 724[165] Deve olan yerde namaz kılmak mes'elesi ihtilaflıdır. Ġbn Umer'in yaptığı gibi devesini sütre edip namaz kılmakta ve deve üstünde nafile kılmakta be's olmadığı müttefakun aleyhdir. Ancak deve yataklarında -koyun ağıllarında olduğu gibi- namaz kılmanın hükmünde Ġhtilâf edilmiĢtir. Su baĢlarında sürü sürü develerin birikip uzun müddet yattıkları .yerler ekseriya pis olacağı gibi, kinli develerden birinin namaz kılan kimseye ansızın saldırıp telef etmesi ihtimâlinden dolayı kalbi vesveseden fariğ bırakmaz. Bundan dolayı deve yataklarında namazdan nehy eden rivayetler de vardır. Cumhur, bu gibi yerlerde teiniz olmak Ģartıyle namaz kılmayı tecviz ediyorlar ve nehye dâir gelen rivayetleri tenzihi kerahete hamlediyorlar.
553
51- Önünde Ocak Yahud Ateş Yahud (Müşrikler Tarafından) Ma'büd Edilelen Bir Şey Olduğu Halde Yüce Allah'ın Rızasını İrade Edip Namaz Kılan Kimse Babı :
Ve Zuhrî dedi ki: Bana Enes haber verip Ģöyle
dedi:
Peygamber (S): "Ben namaz kılarken ateĢ (yânî cehennem) bana arz olundu" dedi 725[166].
78-.......Abdullah ibn Abbâs (R) Ģöyle demiĢtir: GüneĢ tutuldu. Rasûlullah (S) namaz kıldırdı. Sonra: "Bana ateĢ (yânî cehennem) gösterildi. Bu günkü kadar kötü ve beter hiçbir manzarayı ömrümde görmedim"
725[166] Bu, uzunca bir hadîsin bir parçasıdır. Buhârî bunu müteaddid yerlerde, birçok sahâbîlerden kâh muhtasar, kâh mufassal olarak rivayet eder.Burada ise, karĢısında ocak, ateĢ, yâhud müĢrikler tarafından ma'bûd edinilen baĢka birĢey olduğu hâlde Allah rızâsı için namaz kılmanın caiz olduğunu göstermek maksadıyle îrâd etmiĢtir. Bununla beraber Hanefîler, bu nevi7 müĢriklere benzeme suretinde olduğu için böyle namaz kılmayı kerîh görmüĢlerdir. Ġbn Sîrîn'in de ocağa karĢı namaz kılmayı kerîh gördüğünü Ġbn Ebî ġeybe el-Mıtsannafmûa. rivayet ediyor. Diğer fakîhlcr bunda be's görmüyorlar.
554
buyurdu 726[167].
52- Kabirler Bulunan Yerlerde Namaz Kılmanın Keraheti Babı
79-.......Bana Nâfi', Ġbn Umer'den haber verdi. Peygamber (S): "Namazınızın bir kısmını evlerinizde kılınız. Evlerinizi kabirlere çevirmeyiniz" buyurmuĢtur 727[168]
726[167] Buhârî'nin gerek baĢlıkta ta'lîk suretinde bulunan Enes hadîsinden, gerek bu Ġbn Abbâs hadîsinden kendi maksadını istidlal ediĢinde bir nevi' gizlilik vardır. Bu istidlalin tevcîhi Ģöyledir: AteĢin, namaz kılanın önünde bulunması Ģayet Allah katında merdûd ve namazı bozucu olmuĢ olaydı, Allah bunu Peygamber'i hakkında caiz kılmaz ve ateĢi Peygamberinin önüne getirmezdi. 727[168] Cumhur, Peygamber'Ġn bu sözünü teĢbîhi belîğ kabilinden sayıp, "Evlerinizi kabirler gibi namazdan, Kur'ân tilâvetinden hâli bırakıp da surette -kendilerinden teklifler sakıt ve amelleri munkalı' olmuĢ- ölülere benzemeyiniz" demektir, de-mi Ģti r. Bâzıları da Müslim'in bu hadîsi yerine lâfzıyle rivayet ettiğine bakarak: "Evlerinize ölü gömmeyiniz" ma'nâsına alıp, bundan makberelerde namazın kerahetine kaail olmuĢlardır. Evlerde kılınması emrolunan namaz ise fakîhlerin çoğuna göre nafilelerdir. Evdeki nafilenin mesciddeki nafileden efdal olması, evi ibâdetle ma'mûr etmek kasdıyle beraber, gizli kalması dolayısiyle insanı riyadan koruduğu içindir. Bâzıları da bunun farzlar hakkında olduğunu söylemiĢlerdir. Bunlara göre,
555
53- (Allah Tarafından) Yere Batırılmış ve Üzerine Azab İndirilmiş Olan Mekanlarda Namaz Kılma(nın Hükmü) Babı
Alî(R)'nin Bâbil Ģehrinin yere geçirilmiĢ harabesi üzerinde namaz kılmayı kerih gördüğü zikrolunur 728[169]
80-....... Bana Mâlik, Abdullah ibn Dînâr'dan; o da Abdullah ibn Umer'den tahdîs etti (o, Ģöyle demiĢtir): Rasûlullah (S) -Ashâbu'1-Hıcr hakkında- Ģöyle buyurdu: "Ağ/ayıcılar olmanız müstesna, sakın azaba uğratılmıĢ olan Ģu kavmin yurduna girmeyiniz. Eğer ağlayıcılar değilseniz, onlara isabet eden azabın sizlere de isabet etmemesi için, onların
hadîsteki emrin ma'nâsı: "Farzlarınızın bâzılarını evlerinizde kıiıniz ki mescide çıkamayan kadınlar, köleler,'hastalar... size iktidâ edip cemâat faziletini kazansınlar" demek olur (Ġbn Hacer, Aynî ve Kastallânî'den kısaltılarak alındı)... 728[169] Alî'nin bu kerih görüĢünü Ġbn Ebı ġeybe mevsûlen rivayet etti. Bâzıları burada zikredilen yere geçirmeden murâd, enNahl:26. âyetinde haber verilen yere geçirmedir, demiĢlersede, hepsine Ģâmil olması daha uygun olur.
556
yurdlarınagirmeyiniz" 729[170]
54- Hrıstiyan Ma'bedinde Namaz Kılmak Babı
Ve Umer ibnu'l-Hattâb: "Biz içlerinde suretler bulunan kiliselerinize, o timsâllerden dolayı girmeyiz" demiĢtir 730[171]
729[170] Sahihi Müslim, VIII, 533 "39, 40" rivayeti, bu rivayetten biraz daha tafsîlli-dir. O hadîse göre Rasûlullah bu sözü Tebük seferine giderken, Hicr arazîsinden geçerken Ashâbu%Uicr hakkında söylemiĢtir. "Orada korkmanın veclıi, ağlamanın tefekküre ve ibrete götürmesidir. Sanki Rasûlullah sahâbîlere, AtlaV-ın Asfrâby'lHıcr'e kâfirlik takdir etmesi, bununla beraber arzda onlara kuvvet verip, uzun müddet imhâl etmesi, sonra intikaa-mını ve Ģiddetli azabını onlara indirin esi ..kabilinden ağlamayı gerektirecek hâller hususunda tefekkür emretmiĢtir. Onların yurduna uğrayıp da ağlamayı gerektirecek hususlarda, onların Halleriyle ibret alarak tefekkür etmeyen kimse, ihmâlde onlara benzemiĢtir. Bu onun kalbinin katılığına ve huĢû'unun yokluğuna delâiet elmiĢtir. Bunun kendisini, onların amelleri gibi amel etmeğe çekmesi ve bu se-beble onlara isabet eden azabın kendisine de isabet etmesinden emîn olamaz" (Hattâbî ve jbn Hacer; Kastallânî'den naklen). 730[171] Umer'in bu sözünü Abdurra^zâk, Umer'in hizmetinde bulunan EĢlem tarîkinden olmak üzere mevsûlen rivayet etmiĢtir. Umer ġam'a geldiği zaman ġâmlı-lar'ın büyüklerinden
557
Ve îbn Abbâs, kilise içinde namaz kılar idi; ancak içinde timsâller bulunan kilisede kılmazdı731[172]
81-....... Bize Abdetu, HiĢâm ibn Urve'den; o da .babasından; o da ÂiĢe (R)'den haber verdi (ki, o Ģöyle demiĢtir): Ümmü Seleme, Rasûlulîah'a HabeĢistan arazîsinde görmüĢ olduğu Mâriye (kilisesi). denilen bir kiliseyi zikretti. Ve Rasûlulîah'a o kilisenin içinde gördüğü suretleri de zikretti. Bunun üzerine Rasûlullah (S): "Onlar öyle bir kavimdir ki, içlerinde sâlih bir kul, yâhud sâlih bir adam öldüğü zaman, onun kabri üstüne bir mescid bina eder ve içine de, o suretleri tasvir ederler. ĠĢte onlar Allah katında mahlûkaatın en senlileridirler" buyurdu 732[173]
olan bir adam Umer için yemek yaptı ve: "Yâ Umer, benim da'vetime Ġcabet etmeni ve bana Ģeref vermeni arzu ediyorum'' dedi. Bunun üzerine Umer ona bir vesile ile metindeki sözü söyledi (Kastallânî). 731[172] Ġbn Abbâs'ın bu fiilini Bağâvî, ei-Ca'diyyâ/''ta mevsûlen rivayet etmiĢtir. 732[173] Tasvirlerin ve timsâllerin nehyedilmiĢ olması, ekseriya kalblerin sevgilisi olan kimselerin güzelliklerinin zikrini ibkaa.ve devam ettirme gibi bir iyi niyetle baĢlamıĢken, gitgide mahabbetin müĢrikine ta'zîmâta ve ibâdâta ınkılâb etmiĢ ol
558
(Bu, geçen bâbdan bir fasıl gibidir)
82-.......AiĢe ile Abdullah ibn Abbâs (R) Ģöyle demiĢlerdir: Rasûlullah'a son hastalığı geldiği zaman, yanında bulunan bir hamîsayı yüzü üzerine atar dururdu 733[174] O hamîsa sebebiyle sıkıldıkça da onu yüzünden açardı. ĠĢte o hâlde iken Rasûlullah (S): "Allah'ın la'ne-ti Yahudiler ve Nasrânîler üzerine olsun. Onlar peygamberlerinin kabirlerini mescidler edindiler" buyurdu. (Rasûlullah bu sözleri ile) onların yaptıklarından ümmetini sakındırıyordu 734[175]
83- Bize Abdullah ibn Mesleme, Mâlik'ten; o da Ġbn ġihâb'dan; o da Saîd ibnu'I-Müseyyeb'den; o da
masındandır. Bu ihtimâl kapısını büsbütün kapatmak, Peygamber'in maksadı içindedir. Bu son cümledeki ismi iĢaretin hem âbidlere, hem musavvirlere âidiy-yeti vardır. 733[174] Hamîsa, yün yâhud sûfdan dört köĢeli, iki tarafı zencefli bir nevi siyah abaya denir ki, pek yumuĢak ve dürünce pek az yer tuttuğu için bu ismi vermiĢlerdir. Bu hamîsa ġâm kumaĢlarından olup, Peygamber'e Ebû Cehm KureĢî tarafından hediye edilmiĢti. 734[175] AĢırı derecede ta'zîmin eski ümmetlerde olduğu gibi, kendi ümmetini de putperestliğe kadar sürükleyebileceğinden endîĢe ediyordu
559
Ebû Hureyre'den tahdîs etti ki (o, Ģöyle derpiĢtir): Rasûlullah (S): "Allah Yahudiler'i gebertsin. Onlar peygamberlerinin kabirlerini mescidler edindiler" buyurdu 735[176]
56- Peygamber(s)in: “Yer(yüzü) bana mescid ve temizlik sebebi kılındı" Kavli Babı 736[177]
84-.......Bize Câbir ibn Abdillah (R) Ģöyle dedi: Rasûlullah (S) Ģöyle buyurdu: "Benden önceki peygamberlerden hiçbir kimseye verilmeyen beĢ Ģey, bana verilmiĢtir: Bir aylık mesafeye kadar korku
735[176] Burada bedduayı yalnız Yahûdîler'e tahsîs etti. Çünkü kabirleri mescid edinme bid'atını ilk baĢlatanlar Yahûdîler'dir. Hristiyanlar onlara ittibâ' etmiĢlerdir. Binâenaleyh Yahudiler daha zâlimdirler (Kastallânî). 736[177] Geçen bâblann ardından bu babı getirmesi, o bâblarda zikredilen kerahetlerin tanrım için olmadığına bir iĢarettir. Çünkü Peygamber "Yer bana mescid ve mtemizlik sebebi kılındı" sözünün umûmu, Arz cüzlerinden hangi cüz üzerinde olursa olsun namaz kılmanın cevazına delâlet eder. Ġbn Battal da: Bu umûmun içine makbereler, davar ağıllan, kiliseler ve daha baĢkaları da girdi, demiĢtir (Aynî).
560
(salmak) ile nusrat olundum. Yer (yüzü) bana mescid ve temizlik sebebi kılındı. Onun için ümmetimden kendisine namaz vakti eriĢen herkes namazını kılıversin. Ganimetler bana halâl edildi. Peygamber hassaten kendi kavmine gönderilirken, ben bütün insanlığa gönderildim. Ve bana Ģefaat verildi".
57- Kadının Mescid İçinde Uyuması Babı 737[178]
85-.......Bize Ebû Usâme, HiĢâm'dan; o da babasından; o da ÂiĢe (R)'den tahdîs etti (ki, o Ģöyle demiĢtir): Arab kabilelerinden birisine âid bir siyah câriye vardı. Onlar bu kadını azâd etmiĢlerdi. Kadın hurre olduğu hâlde yine onlarla beraber idi. Bu kadın Ģöyle dedi: Onlara âid bir kız, üzerinde sırımlardan yapılmıĢ kırmızı bir gerdanlığı olduğu hâlde dıĢarıya çıktı738[179]. ÂiĢe der ki: O kız üzerinden o gerdanlığı 737[178] Yânî, kadının baĢka meskeni yoksa, mescid içinde uyuması ve orada ikaamet etmesi caizdir. 738[179] el-ViĢâh: KĠtâb vezninde Arab kadınlarının süs eĢyalarından Ģu gerdanlığa denir ki, inciden ve Ģâir cevhereden her iki dânenin aralığına diğer nevi'den bir dâne sokarak iki kûr
561
çıkarıp koydu, yâhud üzerinden düĢtü. O gerdanlığın bulunduğu yere bir çaylak geldi. Onu, atılmıĢ hâlde bulunan bir et parçası sandı, hemen onu kaptı. Câriye der ki: O gerdanlığı aradılar, fakat bulamadılar. Dedi ki: Beni o gerdanlıkla (onu almakla) ittihâm ettiler. ÂiĢe der ki: Kadının her yerini iyice aramağa baĢlamıĢlar, hattâ kadının fercini bile araĢtırmıĢlar. Câriye dedi ki: Vallahi ben onlarla beraber ayakta dikilip dururken, birdenbire o çaylak geldi ve o deriden gerdanlığı yere attı. Kadın dedi ki: O da tam ortalarına düĢtü. Dedi ki: Bunun üzerine ben: ĠĢte, aldığımı zannedip de beni ittihâm etmiĢ olduğunuz Ģey! Hâlbuki ben ondan berî'im. ĠĢte deri gerdanlık, dedim. ÂiĢe der ki: O siyah kadın Rasûlullah'a geldi ve müslümân oldu. ÂiĢe der ki: Mescidde ona mahsûs bir kıl
dizerler. Ve o iki kûruribirini diğeri üzerine dizip kıvırırlar. Kezâlik viĢâh, bir süs eĢyasına denir ki, geniĢ bir meĢin parçasını cevher ne-vi'leriyle süsleyip, hâtûnlar onu boyunlarına takınırlar (Kaamûs Ter.}. es-Seyr,... ve deriden ince ince dilinip dilim olan uzunca kayıĢa denir ki sırım ta'bîr olunur; kazınmıĢına tirĢe denir. el-Hı/Ģ, hâtûnların iğ ve iplik koyacak kutularına, sepete ve pek küçük eve ve odaya, bir kavle göre kıl çadırdan olanına denir...
562
çadır yâhud küçük bir oda vardı739[180]. ÂiĢe der ki: O kadın bana gelir ve yanımda konuĢurdu. ÂiĢe der ki: Yanıma her oturmasında muhakkak: "Ve yevmu'l-viĢâhi min eâcîbi Rabbinâ Elâ innehumin beldeti'l-kufri encânî" (= ViĢâh iĢinin olduğu gün Rabb'imizin yarattığı acîb iĢlerdendir. ġübhesiz ki o küfür beldesinden beni kurtardı) sözünü söylerdi. ÂiĢe der ki: Bir gün ona: Senin hâlin nedir? Her ne vakit benimle birlikte otursan muhakkak bu beyti söylüyorsun? dedim. ÂiĢe der ki: Bunun üzerine o kadın (yukarıda anlattığım) bu kıssayı anlattı.
58- Mescidde Erkeklerin Uyuması Babı
Ve Ebû Kılâbe, Enes'ten (rivayetle): Ukl kabilesinden bir cemâat Peygamber'in huzuruna geldiler de,
739[180] Bundan, barınacak yeri olmayan fakır kimselerin, hattâ fitne korkusu olmamak Ģartıyle kadının bile mescidde gecelemesinin caiz olduğu istidlal olunuyor.
563
mescidin suflesinde yatırıldılar, demiĢtir 740[181] Abdurrahmân ibn Ebî Bekr de: Suffede kalanlar (yânî Ashâbu's-Suffe) fakır kimselerdi, demiĢtir 741[182]
86-.......Bana Nâfi' tahdîs edip Ģöyle dedi: Bana Abdullah ibn Umer; kendisi, bekâr, karısı yok bir genç iken Peygamber'in mescidi içinde uyur olduğunu haber verdi.
87-.......Sehl ibn Sa'd (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S), (kızı) Fâtıma'nın evine geldi, Alî'yi evde bulamadı. Bunun üzerine Fâtıma'ya: "Amucanın oğlu nerede?" diye sordu. Fâtıma: Aramızda birĢey oldu da darılıĢtık. Bundan dolayı dıĢarı çıktı ve gündüz uykusunu benim yanımda uyumadı, dedi. Rasûlullah bir insana: "Bak, nerede?" buyurdu. O adam (gidip)
740[181] Bu, Buhârî'nin Kitâbu'I-Muhâribîn'de, Urenîler kıssasında mevsûlen rivayet ettiği hadîsin bir parçasıdır. 741[182] Bu da Alâmâtu'n-Nübüvve Kitâbı'nda gelecek olan uzunca bir hadîsin bir kısmıdır.
564
geldi ve: Yâ Rasûlallah, o, mescidde uyuyor, dedi 742[183]. Rasûlullah gitti, baktı ki Alî yan tarafına yatmıĢ, ridâsı bir yanından sıyrılmıĢ, vücûdu toprağa bulanmıĢ hâldedir. Rasûlullah: "Yâ Ebâ Turâb kalk, yâ Ebâ Turâb kalk" diye diye toprağı Alî'nin bedeninden silmeğe baĢladı743[184]
88-.......Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir: "Ben Ashâbu Suffe'den yetmiĢ zât gördüm. Ġçlerinde ridâsı (yânî belinden yukarısını örtecek ihramı) olan bir tek kimse yoktu. Ya izâr (yânî fûta) bağlar, yâhud boyunlarına bağladıkları bir kisâ giyerlerdi ki, kiminin bacaklarının yansına, kiminin de topuklarına ancak varabiliyordu. Herbi-ri namazda avret yerinin görülmesini istemediği için giydiğini eli ile
742[183] Alî'nin, Fâtıma'nın yanında gündüz uykusu uyumayıp da mescidde yatması, fakîr ve garîb olmayanların da mescidde uyumalarının mubah olduğuna delildir. 743[184] Rasûlullah'm, dâmâdı Alî'yi böyle bir künye ile künyelemesi mîzâh ve bu vesîle ile kendisini taltiftir. Alî'nin "Ebû Turâb" kadar hoĢlandığı hiçbir isim yoktur. Biri: "Ebû Turâb" diye çağırınca pek ziyâde sevinirdi {Buhârî, Kitâbu'IMenâkıb, Alî ibn Ebî TâlĠb'in menkıbeleri babı).
565
toplardı" 744[185]
744[185] Suffe, Peygamber mescidinin üstü örtülmüĢ bir kısmı idi. Meskeni ve kazanma yeri olmayan fakîr muhacirler orada sakin olurlardı. Abdurrahmân ibn Ebî Bekr: Ashâbu Suffe, fukara kimselerdi. Peygamber (S) onları nafakalandırmak için sahâbîledne: "Ġki kiĢilik yemeği olan bir üçüncüsünü yanına karsın" diye emir buyurmuĢtu, diyor (Bu hadîs uzunca bir metin ile ileride gelecektir). Maûne kuyusu baĢında Ģehîd edilen yetmiĢ kadar sahâbî de burada ikaa-met edip Ġslâm'ın ilim ordusu olarak yetiĢtirilmiĢlerdi. Yabancının, barınacak evi barkı olmayanın mescidde yatması caiz olduğunda ihtilâf yoktur. Mâadasının yatmasında ihtilâf olunmuĢtur. Ġbn Umer bunu tecviz edenlerin baĢındadır. O, Rasûlullah zamanında mescidde gece de, gündüz de yatardık, diyor. Diğer bâzıları bunu mekruh görmüĢlerdir. Fakat hiçbir delillerine muttali' değiliz. Bu mes'eleyi Saîd ibn Müseyyeb ile Süleyman ibn Yesâr'a sormuĢlar. Onlar da: "Ehli Suffe mescidde yatıp dururlarken bunu nasıl oluyor da soruyorsunuz? Onlar, meskenleri mescid olan bir kavm idiler" cevâbını vermiĢler. Taberî de Usmân ibn Affân, Mü'minlerin Enüri iken mescidde uyur görüldüğünü ve etrafında hiçbir kimse bulunmadığını rivayet ediyor.
566
59- İnsan Bir Seferden Gelince Mescidde Namaz Kılmak Babı Ka'b ibn Mâlik de: Peygamber (S) bir seferden geldiği zaman evvelâ mescide gelir ve orada namaz kılar idi, dedi 745[186]
89-.......Bize Muhârib ibnu Disâr, Câbir ibn Abdülah'dan tahdîs etti'. O Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) mescidde bulunurken ben yanma geldim. -Mıs'ar: Ben Muhârib'in kuĢluk vaktinde dediğini sanıyorum, demiĢtir.-Rasûlullah bana: "Ġki rek'at (geliĢ) namazı kıl" buyurdu. Benim Peygamber üzerinde bir alacağım vardı. Akabinde Peygamber borcunu bana ödedi ve bana fazla da verdi.
60- Bab:
―Sizin biriniz mescide girdiği vakitte oturmadan evvel ta namaz kılsın‖
745[186] Bu ta'lîkı Buhârî Kitâbu'l-Magâzî'nin sonlarında Tebük gazvesi., babında müs-ned olarak zikretti. Buradaki kısım, o uzun hadîsin bir parçasıdır.
567
90-....... Bize Mâlik, Âmir ibn Abdillah ibni'zubeyr'den; o da Amr ibn Süleym ez-Zurâkfden; o da Ebû Katâde es-Sülemî'den haber verdi ki, Rasûlullah (S): "Sizden bir kimse mescide girdiği va-kitte oturmadan evvel (tahiyyetu'I-mescid olarak) iki rek'at namaz kılsın" buyurmuĢtur 746[187]
746[187] Müslim'deki rivayette bu hadîsin sebebi de zikredilmiĢtir. Ebû Kalâde mescide girdiğinde Peygamber(S)'i sahâbîleri arasında oturuyor görmüĢ. O da onlarla birlikte hemen oturuvermiĢ. Peygamber: ''Namaz kılmaktan seni men' eden nedir?" diye sormuĢ. O da: "Yâ Rasûlallah, seni oturur gördüm, bunlar da oturuyorlar da onun için" demiĢ. Bunun üzerine metindeki hadîs ile emredilmiĢ. Ġbn Ebî ġeybe'nin Musannafmda diğer tarîkten yine Ebû Katâde'den rivayet edilen hadîste: " ı^ii o^-uiı \JM = Mescidlere haklarını veriniz" buyurulduğu ve "Ha!;!arı nedir?" diye sorulunca: "Oturmadan evvel iki rek 'al namaz" cevâbı verilmiĢtir. Bu namaza Tahiyyetu'l-Meseiddenilir. Ġki rek'attan az olmaz ve mendûb olarak kılınır.
568
61- Mescidde (Hasıl Olan) Hades Babı 747[188]
91-.......Bize Mâlik,Ebu'z-Zinâd'dan; o da elA'rac'dan; o da Ebû Hureyre'den tahdîs etti ki, Rasûlullah (S) Ģöyle buyurmuĢtur: "ġübhesiz herhangi biriniz namaz kılmıĢ olduğu namaz yerinde ab-destini bozmadan mevcûd bulunduğu müddetçe, melekler ona salât edip: Allâhumme'ğfir lehu, Allâhumme'r hamhu (= Yâ Allah onun günâhlarını mağfiret et ve ona merhamet eyle) derler".
62- Peygamber Mescidinin Yapısının Yapılması Babı
Ve Ebû Saîd: Mescidin tavanı hurma
747[188] el-Hades: Ġki fetha ile bir nesne yeni peyda olmak haletine denir ve yeni peyda olan Ģeye denir. Fakîhlerin abdesti bozucu olan hâlete hades demeleri bundan alınmıĢtır. Cem'i Ahdâs gelir (Kaamûs Ter.)
569
dallarından idi, dedi 748[189]
Ve Umer mescidi daha geniĢ bina etmeğe baĢladığı vakit yapıcısına: Sen yalnız insanları yağmurdan saklayıp koru. Sakın allı sarılı zînetler yapıp da insanları fitneye uğratmayasın, demiĢtir 749[190] Enesde: "(Öyle bir zaman gelecek ki) Ġnsanlar mescidlerle öğünme yarıĢına giriĢirler de sonra onları pek az ma'mûr ederler" hadîsini söylemiĢtir 750[191]
748[189] Buharı, Ebû Saîd'den gelen bu hadîsi Kitâbu'l-Ġ'tikâf'da mevsûlen rivayet etti 749[190] Umer'in bu emri, Peygamber mescidinin yenilenmesini zikr hakkındaki kıssadan bir parçadır. Bu ma'nâya yakın olarak Ġbn Mâce, Amr ibn Meymûn'dan; o da Umer'den merfûan Ģunu rivayet etmiĢtir: " - ġimdiye kadar hiçbir kavm gelmemiĢtir ki, ameli bozuk bir hâle gelince mes-cidlerini süslemeğe kalkıĢmıĢ olmasınlar" buyurulmuĢtur. Buradaki fitneden maksad musallînin namaz esnasında mescidin zînetle-rĠyle zihni meĢgul olması demektir. 750[191] Enes'in söylediği bu hadîsi, Ebû Ya'lâ el-Müsned1 inde, ĠbnHuzeyme de es-Sahîh'inde mevsûlen rivayet etmiĢlerdir. Hilâl içindeki kısım asıl hadîstendir. Buhârî'nin baĢlığa aldığı kısımda bulunmadığı için, iki hilâl arasına alındı. Ġmaret, mescidier bina etmek ma'nâsına geldiği gibi, zikr ve ibâdetle, tevhîd ile ma'mûr etmek ma'nâsına da gelir.
570
Ve Ġbn Abbâs: "(Ben mescidleri yüksek bina edip süslemekle emrolunmadım. Bununla beraber) Sizler mescidleri Yahudiler ve Hristiyanlar*in süsledikleri gibi muhakkak süsleyeceksiniz" hadîsini söylemiĢtir 751[192]
92-.......Bize Nâfi' tahdîs etti. Ona da Abdullah ibn Umer (R) Ģöyle haber vermiĢtir: Mescid, Rasûlullah zamanında ham kerpiç ile bina OlunmuĢ idi. Çatısı hurma dalları, direkleri de hurma gövdeleri idi752[193]. Ebû Bekr (geniĢletme ve süsleme nev'inden) hiçbir Ģey ziyâde etmedi. Umer (yalnız enini boyunu) artırıp, Rasûlullah zamanındaki bina tarzına göre kerpiç ve hurma dallarıyle bina etti ve direklerini de
751[192] Ġbn Abbâs'ın rivayet ettiği bu hadîsi, Ebû Dâvûd ile Ġbn Hıbbân mevsûlen rivâ yet etmiĢlerdir. Ġki hilâl arasına alınan kısım, asıl hadîste mevcûddur. Onun için iki hilâl arasında gösterildi. Bu süslerden maksad -zuhruf, altun ma'nâsına da geldiğine göre-yaldızdır. 752[193] Müslim'in rivayetinde Ebû Saîd: "Yağmur gelip tavandan aktı. Tavan hurma dallarından idi. Namaz ikaame olundu. Rasûlullah(S)'iiı su içinde, çamur içinde secde ettiğini, hattâ alnında çamur izlerini gördüm" diye haber veriyor. Bu hadîs, Buhârî'de de vardır.
571
tekrar ağaç olarak koydu. Sonra Usmân mescidin binasını (geniĢletme ve süslendirme olarak) değiĢtirdi ve hem de çok geniĢletti. Duvarlarım da (kerpiç yerine) nakıĢlı taĢlarla ve kireçle bina etti753[194]. Ve direklerini nakıĢlı taĢlardan, tavanını da sâç ağacından yaptı 754[195] 753[194] Usmân'ın nakıĢlı taĢlan da zuhruf nev'inden değildi. Zuhruf, yaldızdır. Usmân kerpiç yerine taĢla kireçten, hurma dalları yerine daha sağlam olan sâc ağacından fazla birĢey kullanmadı. Mekruh olan bid'at, yaldızlardır. Allah'a ibâdete tahsîs edilen temiz ve mübarek yerin, müsrifçesine büyük masraflarla vücûde getirilmesi zühde, huĢû'a ve tezellüle aykırıdır. Hakk'ın sevmediği güzellik yarıĢma ve Övünme yarıĢma da vesile olur. Keraheti bu yüzdendir. Mescidleri en evvel süsleyen Velîd ibn Abdilmelik ibn Mervân'dir. Bu, sahabe asrının sonlarına tesadüf etmiĢtir. Ġlim ehlinden birçoğu fitne korkusundan dolayı buna karĢı sükût etmiĢlerdir. Masrafları beytü'I-mâlden çıkilmamak ve bu zînetlerle mescidlere ta'zîm kasdedilmek Ģartıyle, bunu tecviz eden bâzı âlimler vardır. Hanefî imamları bu cümledendir. 754[195] Sâc ağacı, Hindistan'da çıkan abonuza benzer sert bir ağacın ismidir. Kaamûs mütercimi Asım Efendi Ģu îzâhı vermiĢtir: es-Sâc, bir ağaç adıdır. Misbâhın beyânına göre sâc, büyük bir ağaçtır ki, bittiği yer Hindistan'dır. Diğer Ģehirlere ondan getirilir. Müfredi, sâce ve cem'i sâcât'tır. Ve ZemahĢehrî'nin nakline göre sâc, bir siyah ağaçtır ki Hindistan'dan celb edilir. Cem'kSfco/? 'dır;nâr ve nî-rân gibi. Bâzıları abonusa benzer bir siyah ağaçtır, lâkin siyahlığı abonus derecesinde değildir, dediler... Ve sâc, Hindistan'da olur, çınar ağacına benzer, kırmızı ve siyaha mail, çok yapraklı, kokusu hoĢ bir ağaçtır. Hind ahâlîsi sâkû-te derler. Bu diyarda zâc ağacı
572
63- Mescidin Yapısını Yapmak Hususunda İnsanların Birbirleriyle Yardımlaşmaları Babı
"Allah'a eĢ koĢanların kendi küfürlerine bizzat kendileri Ģâhid iken Allah'ın mescidlerini Vmâr etmelerine : (ehliyetleri) yoktur. Onların bütün yaptıkları boĢa gitmiĢtir ve onlar ateĢte ebedî kalıcılardır. Allah'ın k, mescidlerini ancak Allah'a ve ahiret gününe îmân eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah'tan v baĢkasından korkmayan kimseler Vmâr eder. ĠĢte doğru yola ermiĢlerden olmaları umulanlar bunlardır" (et-Tevbe: 17-18)
93-.......Ġkrime Ģöyle demiĢtir: (Birgün)jbn Abbâs'bana ve oğlu Alî'ye: Ebû Saîd'e gidin de onun rivayet ettiği hadîslerden de bir mikdârını iĢitin, dedi. Bunun üzerine biz ikimiz Ebû Saîd'in yanma gittik.
diye meĢhur olan ağaç olduğu zannolunur.. (Kaamûs Ter., I, 777-778).
573
Onu, kendisine âid bir bağçeyi timâr ederken bulduk. Hemen ridâsım alıp büründü. Sonra bize tahdîs etmeğe baĢladı. Nihayet mescidin yapılıĢının zikri geldi. Burada Ģöyle dedi: Biz birer kerpiç birer kerpiç taĢıyorduk. Ammâr ise ikiĢer kerpiç ikiĢer kerpiç taĢıyordu. Peygamber (S) onu (öyle) görünce üzerindeki toprağı silkerek: "Vah Ammâr! Vah Ammâr! Kendisini bağîler cemâati öldürecektir 755[196]. Ammâr onları cennete da'vet eder, onlar ise onu
755[196] Peygamber'in bu çok kıymetli iltifatına mazhar olan Ammâr, Sıffîn'de Muâvi-ye Ġbn Ebî Sufyân'ın askerleri tarafından öldürülmüĢtür. Mü'minlerin Emîri Alî Ġbn Ebî Tâlib'e karĢı gelen ġam ehlinin o târihte bağı oldukları, bu sahih hadîs ile sabittir. Mü'minlerin imamet ve imareti, ancak Hasan'ın kendi ihtiyariyle çekilmesinden sonra Muâviye'ye geçebilmiĢtir. Haber verilmesinden otuz bu kadar sene sonra doğruluğu tahakkuk eden bu haber, Muhammed'in nübüvvet Ģâhidlerinden biridir. Ammâr'ın katline dâir olan bu hadîsi, Buharı Ebû Saîd ile Katâde ibnu'n-Nu'mân; Müslim Ümmü Seleme'den; Tirmizî Ebû Hurey-re'den; Nesâî Abdullah Ġbn Amr ibnĠ'l-Âs'dan; Taberânî ile diğerleri de Usmân ibn Affân, Huzeyfe ibnu'l-Yenıân, Ebû Eyyûb, Ebû Râfi', Huzeyme ibn Sabit, Muâviye, Amr ibnu'1-Âs, Ebu'l-Yeser'den ve Ammâr'ın kendisinden sahih ve hasen tarîklerle rivayet etmiĢ oldukları gibi, sayması uzun sürecek bir çok zevattan daha rivayet edilmiĢtir. Bu hadîs, Alî'nin harblerinde isabet etmediğini iddia eden Nevâsıb aleyhine bir hüccettir.
574
cehenneme çağırırlar" demeğe baĢladı 756[197]. Ebû Saîd der ki: Ammâr (bunu iĢitince): Fitnelerden Allah'a sığınırım, derdi.
64- Mescid Yapmkata Yapıcı Sanatkarlardan; Minberin Kuru Ağaçları Hususunda da San'atkar Marangozdan Yardım İstenmesi Babı
94-.......Sehl £R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) bir kadına: "Marangoz oian kölene emret de benim
756[197] Bu haberden Ammâr'ı Öldüren cemâatin cehenneme da'vetçi olduğu anlaĢıldığına ve bu cemâatin Ġçinde birçok sahâbîlerin de bulunduğuna bakanlar, bu fie-nin ta'yîni hususunda birçok te'vîllere gitmiĢlerdir. Bunun akla en yakın te'vîli Ģudur: Her Ġki tarafta olan sahabe müctehiddir, zann ve i'tikaadı iie amel eder. ġu kadar ki, zann ve i'tikaadında da, nefsu'l-emrde de musîb ve Allah'ın rızası tarafında olanlar Alî ile arkadaĢları idiler. Diğerleri kendilerini musîb Ġ'tikaad etmekle beraber, nefsu'l-emrde ve Allah katında muhtî, yânî hatalı bulunuyorlardı. Cennet yolundan maksad Hakk'a itaat ve tâat vecîbesini edâ, cehennem yolundan maksad da Hakk'a isabet edememe ve vâcib olan tâatten sapmaktır... Bilmeyerek böyle yanlıĢ yola gitmek ise fazîlet noksanlığını gerektirirse de cehennem ikaabı cezasını gerektirmez. Nitekim hakkıyle imâm olan Alî, kendisiyle mukaatele edenler hakkında " ^ ı>î i^tj^i = Bunlar bize karĢı bağ eden kardeĢlerimizdir" demiĢtir {Tecrîd Ter., II, 322).
575
için, üzerine oturabileceğim bir takım tahtalar yapsın" haberini yolladı.
95-....... Bize Abdülvâhid ibnu Eymen, babasından; o da Câbir'den tahdîs etti ki: Bir kadın: Yâ Rasûlallah, senin için üzerine oturacağın bir Ģey yaptırayım mı? Çünkü benim marangoz olan bir kölem vardır, dedi. Rasûlullah (S): "Eğer istersen (yaptır)" buyurdu. Bunun iLcrine o kadın minberi yaptırdı 757[198]
65- Bir Mescid Bina Eden Kimse{nin Fazileti) Babı
757[198] CâbĠr hadîsinin Ģevkinin zahiri, Sehl hadîsinin sevk ediliĢinin zahirine muhaliftir. Çünkü Câbir hadîsinde tahtalar yaptırmayı Peygâmber'e kadın arzetmiĢtir; Sehl hadîsinde ise bunu kadından istemek üzere Rasûlullah haber göndermiĢti denilirse; Ġbn Battal bu suâli Ģöyle cevâbladı: Muhtemildir ki, kadın bunu teberru' edici olarak Peygambcr'den sormuĢtur. Kendisine Peygamber'in kabulü hâsıl olunca, kölenin iĢi yavaĢ yapması mümkündür. Bunun üzerine Peygamber kadının niyetinin güzelliğini bildiği için, kadından va'dinin çabuk infazını isteyerek, haber salmıĢtır. Yâhud kölenin tahtalardan yapacağı Ģey'in sıfatını ve bunun minber olmasını kadına îa'rîf etmek için haber salmıĢ olabilir (Ġbn Hacer).
576
96-.......Bana Amr haber verdi. Önada Bukeyr tahdîsetti. Ona da Âsim ibn Umer ibn Katâde tahdîs etti. O da Ubeydullah el-Havlânî'den iĢitti. O da Usmân ibn Affân'dan iĢitti. O, Rasûlullah1-ın mescidini yeniden bina ettiği zaman, insanların kendisi hakkındaki dekikodulan üzerine Ģöyle diyordu 758[199]. Siz (yaptığım iĢ aleyhine) çok söylemeğe baĢladınız. Hâlbuki ben Rasûlullah'tan ĠĢitmiĢimdir, O Ģöyle buyuruyordu: "Her kim -Bukeyr dedi ki: Ben Âsım'm "Allah 'in rızâsını istiyerek" dediğini sanıyorum- bir mescid bina ederse, Allah da ona cennette onun gibi bir ev bina eder" 759[200]
758[199] Mescidin geniĢletilmek için yeniden bina edilmesi, hicretin 30. senesinde olmuĢtur. Ġ'tirâz edenler, mescidin Peygamber devrindeki hâl ve hey'ette bina edilmesini, nakıĢlı taĢ ile kireç kullanılmamasını arzu ediyorlardı. Hâlbuki kerpiç duvarlar çabuk gevĢiyor, hurma gövdelerinden yapılan direkler az zamanda çürüyor, hurma dallarından yapılan örtü namaza gelenleri yağmurdan koruyamryordu. 759[200] Bu hadîsin ihtiva etliği va'd ve müjde Usmân'dan baĢka, Ebû Bekr, Umer, Alî, Abdullah ibn Amr, Enes, Ġbn Abbâs, ÂiĢe, Ümmü Habîbe, Ebû Zerr, Amr ibn Anbese, Vasile ibnu'1-Eska', Ebû Hureyre, CâbĠr ibn Abdillah, Ebû Kursâfe, Nubeyt ibn ġurayt, Umer ibn Mâîik, Esma bintu Yezîd, Muâz ibn Cebel, Ebû , Unıârae, Abdullah ibn Ebî Evfâ, EbûMûsâ, Abdullah ibn Umer'den de birbirine yakın lâfızlarla kâh ziyâdeli, kâh muhtasar olarak rivayet edilmiĢtir.
577
66- Bab: Şahış Mescide Uğradığı Zaman Ok ve Mızrakları Demirlerinden Tutar
97- Bize Küteybe ibn Saîd tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Sufyân tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Amr ibn Dînâr'a: Sen Câbir ibn Abdil-lah'i: "Bir kimse mescidden geçti. Yanında (demirleri meydanda) oklar vardı.Rasûlullah(S) ona: Okların demirlerinden tut buyurdu derken iĢittin mi?" dedim 760[201]
67- Mescidden Geçmek Babı
98-.......Bize Ebû Burde ibnu Abdillah tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Ebû Burde'den iĢittim; o da babasından:
760[201] Kuteybe bu siyakta Amr ibn Dînâr'm, Sufyân'm suâline verdiği evet cevâbını zikretmedi. Asîlî rivayetinde ise o konuĢmanın sonunda: Amr ibn Dînâr evet dedi, diye zikredildi. Keza Buhârî bu cevâbı Kitâbu'l-Fiten'deki Kutcybe'den baĢkasından olan rivayetinde de zikretmiĢtir. Ekseriyetinin üzerinde bulunduğu râcih mezheb -ki Buhârî'nin mezhebi de budur- ġeylı'in evet sözü Ģart olmaz, uyanık olduğu zaman sükûtla yetinir (Kastallânî).
578
Peygamber (S) Ģöyle buyurmuĢtur: "Her kim mescidlerimizin yâhııd çarĢılarımızın birinden yanında ok varken geçecek olursa eliyle demirlerinden tutsun ki, bir müslümânı yaralamasın" 761[202]
68- Mescidde Şiir (İmşad Etmenin Hükmü) Babı
99-.......Zuhr,î Ģöyle demiĢtir: Bana Ebû Seleme ibnu Abdirrahmân ibn Avf haber verdi. O, Hassan ibn Sabit el-Ensârî'den iĢitmiĢ-tir. Hassan, (mescidde Ģiir inĢâd etmenin cevazı hususunda) Ebû Hureyre'yi Ģâhid yapmak isteyerek, ona: Allah aĢkına söyle, sen Peygamber'in "Yâ Hassan, Allah'ın Rasûlü'nden yana {KureyĢ kâfirlerine) cevâb ver. Yâ Allah, sen onu Rûhu'l-Kuds (yânî Cebrâîl) ile te'yîd et!" derken iĢittin mi? dedi. Ebû Hureyre: Evet (iĢittim), dedi 762[203]
761[202] Mescidler, çarĢılar gibi insanların toplu bulunduğu yerlerde zarar verebilecek silâhlarla tedbirsiz ve usulsüz dolaĢmanın kötülüğünü bu hadîsle pek güzel öğretmiĢtir. ĠĢte bu Yüce Peygamber'in ümmetinin Ģahsında bütün insanlığa öğrettiği eskimez medenîyet derslerinden biridir. 762[203] "Peygamber'in Ģâiri" diye lâkablanıp meĢhur olan Hassan
579
69- Kısa Mızraklı Kimselerin Mescide Girmelerinin Cevazı Babı
100-.......Bize Ġbrâhîm ibn Sa'd, Salih (ibn Keysân)'den; o da Ġbn ġihâb'dan tahdîs etti. O Ģöyle dedi: Bana Urve ibnu'z-Zubeyr haber verdi ki, ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Yemîn ederim ki, bir gün Rasû-lullah'ı hücremin kapısı üzerinde Ģu hâlde gördüm: HabeĢliler mescidde oyun oynuyor, Rasûlullah da ben onların oyunlarına bakabileyim diye, kendi ridâsı ile beni perdeliyordu.
ibn Sabit, Ensâr'ın Hazrec kulundandır, islâm'da da, Cahiliyyet'te de akranı arasında en ziyâde temayüz eden ünlü Ģâirlerdendir. Peygamber'in medhine ve kâfirlerin hicvine dâir kasideleri ve Ģiirleri meĢhurdur. Kendisi, babası, dedesi, dedesinin babası hep yüz yirmiĢer sene yaĢamıĢlardır. Hassan ibn Sabit altmıĢ yaĢında müslü-mân olmuĢ, yüz yirmi sene yaĢamıĢtır. Metindeki kıssanın sebebi, Buhârî'nin baĢka bir kitabında Ģöyle îzâh ediliyor: Umer mescide girmiĢ, bakmıĢ ki Hassan Ģiir inĢâd ediyor, Ona dik dik bakmıĢ. Hassan da: Bu mescidde senden daha hayırlısı hâzır olduğu hâlde ben Ģiir inĢâd ederdim, demiĢ. Sonra Ebû Hureyre'ye dönüp: Allah aĢkına söyle.... diyerek, metindeki hadîsi söylemiĢtir. Bu kıssa ile Buhârî, mescidde Ģiir inĢadının halâl ve harâmhğı mes'elesini ortaya koymak iĢlemiĢtir.
580
Ġbrâhîm ibnu'I-Munzir bîr ziyâde yapıp Ģöyle dedi: Bize Ġbnu Vehb tahdîs etti. Bana Yûnus, îbn ġihâb'dan; o da Urve'den; o da ÂiĢe'den tahdîs etti. ÂiĢe: Ben Peygamber'i Ģu hâlde gördüm: HabeĢliler kendi kısa mizraklanyle oynuyorlardı, demiĢtir 763[204]
70- Mesciddeki Minber Üzerinde Alım ve Satım İşinin Zikredilmesi Babı 764[205]
101-....... Bize Sufyân (ibn Uyeyne), Yahya (ibn Saîd)'dan; o da Amre (bintu Abdirrahmân)'den; o da ÂiĢe'den tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Berîre hürriyetini satın alma yazıĢması hakkında, yardımını istemek için ÂiĢe'ye geldi. ÂiĢe: Eğer istersen üzerindeki borcun-kalanını sahihlerine
763[204] Harbelerle, yânî kısa mızraklarla oyun, âdî bir oyun değildir. Bizim kılıç kalkan oyunu, cirit oyunu gibi düĢmana karĢı silâh kullanmakta idman peyda etmek için oynanır. DüĢmana karĢı hazırlık sayıldığı için mubah olmuĢ, hattâ mescidde bile oynanması tecviz buyurulmuĢtur. Bu hadîs, ileride yine gelecektir. 764[205] Mesciddeki minber üzerinde alım satımın vâki' olduğu değil, baĢka yerde vâki' olan alım satım iĢinin mesciddeki minber üzerinde zikredilip haber verildiği anlatılmak isteniyor.
581
veririm, velîlik hakkı bana âid olur, dedi 765[206] Berîre'nin sâhibleri ÂiĢe'ye: Ġstersen Berîre'ye, üzerindeki borcunun kalanını verirsin, dediler. Râvî Sufyân ibn Uyeyne bir defa da -bu "Sen Berîre'ye verirsin" ifâdesi yerine- istersen Berîre'yi azâd edersin, velîlik hakkı da bize âid olur dediler, Ģeklinde söyledi. Rasûlullah gelince ÂiĢe bu mes'eleyi kendisine hatırlattı. Bunun üzerine Peygamber (S): "Sen Berî-re'yi satın al, sonra azâd et. Velilik hakkı muhakkak surette azâd eden kimseye âidclir" buyurdu. Sonra Rasûiullah, minber üzerinde kalktı. (Sufyân ibn Uyeyne bir kerre de -kalktı yerine- Rasûiullah (S) minber üzerine yükseldi, dedi.) Ve Ģöyle buyurdu: "Bir takım kimselere ne oluyor ki, onlar Allah'ın Kitâbı'nda bulunmayan bir takım Ģartları Ģart koĢuyorlar? Her kim Allah'ın Kitâbı'nda bulunmayan (ve ona muhalif olan) bir Ģartı Ģart kılarsa, o Ģartın kendi lehine bir faydası yoktur; öyle yüz Ģart koĢsa da".
765[206] el-Velâ, kiĢinin mâlik bulunduğu bir Ģahsı azâd etmesi sebebiyle, azâd eden ile azâd edilen kimse arasında devam eden hükmî yakınlıktır ki, bu yakınlık sebebiyle azâd eden, azâd edilenin mirasına hakk kazanır
582
Ve Alî ibnu'l-Medmî Ģöyle dedi: Yahya ibn Saîd el-Kattân ile Ab-dulvahhâb, Yahya ibn Saîd elEnsârî'den; o da Amre'den diye söylediler. Ca'fer ibn Avf ise: Yahya ibn Saîd el-Ensârî'den, o Ģöyle dedi: Ben Amre'den iĢittim, O, Ģöyle dedi: Ben ÂiĢe'den iĢittim... dedi. Ve bu hadîsi Mâlik: Yahya'dan; o da Amre'den; Berîre (geldi).... Ģeklinde rivayet etti, fakat bunda "Peygamber minbere yükseldi" sözünü zikretmedi 766[207]
71- Mescidde Borçlu Kimseden Borcunu Ödemesini İstemek ve Borcu İstemek İçin Borçkuya Yapışmak Babı 767[208]
766[207] Buhârî hadîsin sonunda, hadîsin birkaç tarîkini verip, bunlardaki küçük farklara iĢaret etti. Bir de Ca'fer ibn Avn tarîkinde Yahya, Amre ve ÂiĢe'nĠn birbirlerinden iĢitmelerinin tasrîh edildiğini gösterdi. Buhârî, içinde minber zikredilmesi sebebiyle bâb ismine uymasından dolayı, burada Sufyân'ın rivayet ettiği metni almıĢtır 767[208] et-Tekaadî, Tefâul vezninde, bir kimse alacaklısından hakkını kabz eylemek ma'-nâsınadır.. Lâkin ana kaynaklarda da tekaadî, borcun ödenmesini islemek ma'-nasınadir. et-Muiâz.eme, bir nesneden asla aynlmayıp onunla sabit ve daim olmak ma'nâsınadir.
583
102-.......Bize Yûnus (ibn Yezîd), Zuhrî'den; o da Ka'b ibn Mâlik'in oğlu Abdullah'tan; o da babası Ka'b'dan haber verdi, (o, Ģöyle demiĢtir): Ka'b ibn Mâlik (R), (Abdullah) ibn Ebî Hadred'den ondaki alacağını mescidde (hasmına yapıĢıp) istedi. Her ikisinin sesleri yükseldi. Nihayet evinde bulunan Rasûlullah, onların seslerini iĢitti. Ve onlara doğru çıktı, hücresinin perdesini açarak: "Yâ Ka'b!" diye nida etti. Ka'b: Lebbeyk Yâ Rasûlallah, deyince, Rasûlullah eliyle iĢaret vererek: "Alacağından Ģu kadarını yânîyansını bağıĢla" buyurdu. Ka'b, hemen: Vallahi bağıĢladım Yâ Rasûlallah, dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (S) Ġbn Ebî Hadred'e hitaben: "Kalk, borcunu öde" diye emretti 768[209] 768[209] Ka'b ibn Mâlik, Tebük gazvesinden geri-kahp, sonradan tevbeierinin kabul olunduğuna dâir bir âyet inen üç Ensârî'den biridir. O da Hassan ibn Sabit gibi meĢhur bir Ģâirdi. Ömrünün sonlarında gözleri kör olmuĢtur. Taberânî'nin rivayetine göre, bu alacak iki ûkıye yânî seksen dirhem imiĢ. Bu dirhemlerin altun mu, yoksa gümüĢ mü oldukları böylece mübhem rivayet ediliyor. "Eğer: Hadîsin bâb ismine uygunluğu nedir? dersen, Ģöyle cevâb veririm: Tekaadî, hadîste zahirdir. Mulâzemeye yânî borcunu istemek için borçluya yapıĢmaya gelince, bu, borcun ödenmesi istendiği vakit Ġbn Ebî Hadrcd'in hasmından ayrılmamasından istinbât edilmiĢtir. Yâhud da Buhârî buradaki mulâzeme ile
584
72- Mescidi Süpürmek. (Ötesine Berisine Düşmüş) Paçavraları. Çöpleri ve Ağaç Kırıntılarını Toplamak Babı
103-.......(EbûHureyre Ģöyle demiĢtir): Bir zencî adam, yâhud zencî kadın, mescidi süpürür idi. Vefat etti. Peygamber (S) onun hâlinden sordu. Öldü dediler. "Bana haber vermeli değil miydiniz? O adamın -yâhud: o kadının- kabrini bana gösteriniz" buyurdu. Müteakiben o adamın veya kadının kabrine vardı ve üzerine namaz kıldı769[210]
Kitâbu's-Sulh'da "kendisinin Abdullah ibn Ebî Hadred elEslemî'de bir mal alacağı vardı, bunun için ona yapıĢtı..." lâfzıyle rivayet ettiği hadîse .iĢaret etmiĢtir" (Kastallânî). 769[210] Hadîsteki zamirlerin müzekker ve müennes suretinde Ģekk ile söylenmesi, o zâ tın zencî bir. adam veya zeneî bir kadın olduğunun Ģübheli olarak rivayet edilmesinden dolayıdır. ġekksiz olarak rivayet edilen hadîslerde zamîr yalnız müennes söylenmiĢtir. Bu Ģekk gâlib Ġhtimâlle aradaki râvî olan Sabit ibn EĢlem el-Bunânî'dendir. Buhârî'nin iki bâb sonraki diğer rivayetinde bir zencî kadın olması ihtimâline, kuvvet verildiği gibi, Ġbn Huaeyme'nin Sahih 'inde"*bJ-îi/*i=Bir siyah kadın" denilmiĢ, hattâ Beyhakî, isminrn " ^~ r1 = Ümmü Mihcen" olduğunu tasrîh eylemiĢtir. Bu zencî kadını hakîr görüp, vefatını Peygamber'e haber vermeğe lüzum görmemiĢlerdi. Bu zencî kadının kazandığı fazilet ve ni'met, mescide olan bu
585
73- Şarab Ticaretinin Haram Kılınmasını Mescidde Zikredip Beyan Eylemek Babı
104-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: el-Bakara Sûresi'nden,ribâ hakkındaki (275-279.) âyetler nazil olduğu zaman Peygamber (S) mescide çıktı. Ve bu âyetleri insanlara karĢı okudu. Sonra Ģarâbın ticâretini (yânî alınmasını ve satılmasını) haram kıldı 770[211]
hizmeti mu-kaabelesindedir gibi anlaĢılıyor. Hakîketen bu gibi hizmetler ufak tefek görülse de, büyük ecri mûcibdir. Peygamber'in bizzat mescidi süpürdüğü de rivayet edilmiĢtir. 770[211] Ribânm harâmlığı en son tebliğ edilen Ģer'î hükümlerdendir, ġarâb ticâretinin tahrîmini Peygamber'in ribâ âyetleriyle birlikte teblîğ etmesinden Ģarâb harâmli-ğmın da o zamana kadar geri kalmıĢ olduğuna istidlal edilebilirse de, Ģarâbın harâmlığının çok evvel olduğu muhakkaktır. Ġhtimâl ki, evvelce Ģarâbın yalnız aynı, yânî içilmesi haram olmuĢtu da, alınıp satilmasındaki harâmhk bu vakte kadar geri kalmıĢtı, diyenler varsa da, bu te'vîl uzaktır. Zîrâ Ģarâbın aynı haram olunca, alıp satma suretiyle aynından menfâatlanmanm haram olmuĢ olduğu da Ģübhesizdir. ġârih Aynî'nin beyân ettiği üzere hamr'ın harâmlığının, bu vesîle ile ha-râmlığının te'kîdine ve hükmün yayılmasında mübalağa maksadına, yâhud ticâretinin haram kılındığı hakkındaki hüküm kendilerine ulaĢmamıĢ kimseler mecliste hâzır oldukları için Ġlâmının tekrarı ihtimâline binâen olması akla daha mülayim geliyor (Ahmed Nâim, Tecrîd Ter-, II, 321).
586
74- Mescide Mahsus Hizmetçiler Babı 771[212]
Ve Ġbn Abbâs: "Ġmrân'ın karısı: Rahb'im, karnımdakini azâdlı bir kul olarak sana adadım. Benden de bunu kabul et.." (aiû imrân: 35) âyetindeki "Muharraran" sözü, mescide tahsis edilmiĢ, ona hizmet edecek bir azâdlı demektir, demiĢtir 772[213]
105-....... Bize Hammâd, Sâbit'ten; o da Ebû Râfi'den; o da Ebû Hureyre'den tahdîs etti (o, Ģöyle demiĢtir): Bir kadın yâhud bir adam mescidi süpürür idi. Ebû Râfi': Ben Ebû Hureyre'nin "bir kadın" dediğini kuvvetle zannediyorum, demiĢtir. Sonra Ebû 771[212] Münâsib olan, bu babın "Mescidi süpürmek... bâbı'-'nın akabinde gelmesi idi. 772[213] Ġbn Abbâs'ın bu tefsirini Ġbn Ebî Hatim mevsûlen rivayet etmiĢtir. Buhârî bununla, mescide hizmet etmek suretiyle ta'zîm etmek, geçmiĢ ümmetlerde de meĢru' olduğuna iĢaret etmiĢtir. Görmez misin ki, Yüce Allah, Meryem'in annesi Hanne'den, onun gebe kaldığı zaman karnındakinin Allah için azâdlanmıĢ bir kul olmasını yânî Mescidi Aksâ'ya hizmet eder veonun üzerindehiçkimse için bir yol olmamasını adamıĢtır. ġayet mescidlerc hizmet etmek, Allah'a yaklaĢtıran iĢlerden olmasaydı, o bu adağı yapmazdı. ĠĢte bu nokia, bâb isminin delîli olan yerdir (Aynî ve Kastallân)
587
Hureyre (iki bâb önce) geçen hadîsi zikredip: Peygamber onun kabri üzerine namaz kıldı, demiĢtir.
75- Esirin Yahud Borçlunun Bağlanarak Mescidin İçinde Bulundurulması Babı
106-....... Bize Ravh ve Muhammed ibn Ca'fer, ġu'be'den; o da Muhammed ibn Ziyâd'dan; o da Ebû Hureyre'den haber verdi. Peygamber (S) Ģöyle demiĢtir: "Cinn (tâifesin)rfen bir ifrit dün gece namazımı kesmek için ansızın üzerime geldi. - Râvî: Yâhud, Peygamber bu tefeilete cümlesine benzer bir cümle söyledi, demiĢtir 773[214]. -Hemen Allah beni ona karĢı muktedir kıldı da, sabaha girdiğiniz zaman hepiniz ona bakasınız diye, mescidin direklerinden birine bağlamak istedim. Fakat kardeĢim Süleyman Peygamber'in: RabbVğfir H ve heblî mulken lâ yanbeğî liahadin min ba 'dîinneke ente 1-vahhâb O Ey Rabb'im, bana mağfiret et ve bana öyle bir mülk -saltanat-ver ki,
773[214] Yânî o ma'nâda bir kelime söyledi. Nitekim Buhârî'nin diğer rivayetinde (U^jU J* ^JSj) yerine (,> jü J, » ) gelmiĢtir ki, yine o ma'nâdadır.
588
o, benden baĢka hiçbir kimseye lâyık olmasın. ġübhesiz bütün murâdları ihsan eden Sen'sin Sen)(essâd:35) kavlini hatırladım"774[215]. Râvî Ravh: Rasûlullah o ifrîti köpek gibi kovdu, dedi 775[216]
76- Kafirin Müslüman Olduğu Zaman Yıkanması ve Yine Esirin Mescid İçinde Bağlanması Babı
Ve Kaadî ġureyh, borçlu kimsenin mescidin bir direğine bağlanmasını emrederdi 776[217]
774[215] Bundan Süleyman Peygamber'in ashabının,cinni görebileceklerine istidlal olu-* nur. Çünkü peygamberliğinin delillerinden olan cinnlerin ona inkıyâd etmeleri mu'cizesini ıyânen müĢâhade etmemiĢ olsalardı, hüccet kaaim olamayacaktı. Me-lâike ile cinni aslî suretlerinde ara sıra müĢahede etmek peygamberlere ve sûfî-lere mahsûs bîr keramettir. 775[216] Buhârî'nin Kitâbu'I-Enbiyâ'daki bir rivayetinde " \^\J_ '&-J = Onu köpek gibi kovdum" lâfzıyle gelmiĢtir. 776[217] Kaadî ġureyh'in bu haberinin tamâmını Ma'mer, Eyyûb'dan; o da Ġbn Sîrîn'-den olmak üzere mevsûlen rivayet etmiĢtir. Kaadî ġureyh Ġbnu'l-Hâris el-KĠndî en-Nahaî, Peygamber devrine yetiĢmiĢ, lâkin onunla buluĢamamıĢtır. Evvelâ Umer tarafından Kûfe'ye kaadî ta'yîn edilmiĢ, sonra Usmân, Alî ve Emevîler devrinde devamlı altmıĢ sene kaadîlik yapmıĢtır. Haccâc'ın valiliği zamanında kendi arzusu ile kaadîlıktan
589
107-....... Bize Saîd ibn Ebî Saîd tahdîs etti. O Ebû Hureyre'den Ģöyle dediğini iĢitmiĢtir: Peygamber (S) Necd cihetine bir süvârî müfrezesi gönderdi. Bu müfreze Benû Hanîfe kabilesinden Sümâme ibn Usâl denilen bir kiĢiyi esîr edip getirdiler 777[218] Ve onu mescidin direklerinden birisine bağladılar. Nihayet Peygamber Sümâme'nin yanma çıktı da: "Artık Sümâme'yi salıverin1" buyurdu 778[219] Sümâme bırakılınca, hemen mescidin yakınında bulunan bir
çekilmiĢtir. Aynî, onun 98 hicrî târihinde vefat ettiğini yazıyor. Hu/âsa'da 80 yılında öldüğü rivâ yet ediliyor. Vefatında 110 veya 120 yaĢında idi. Uzun ömürlülerdendir. Kaadî ġureyh, Ģübhesiz tabiî âlimlerinin en yükseklcrindcndir. ġöhreti Ġslâm hukuk târihinin birçok devirlerinin sermayesidir. Zekâsı, fetâncti hakkında pekçok nâ-direler nakledilir. Birçok hükümleri Âdâbu kazanın bir numûncsidir. 777[218] Ġbn Ġshâk: Sümâme'yi yakalayan bu müfrezenin kumandanı, Muhammed Ġbn Mesleme'dir. Peygamber onu otuz süvârî içinde, alımcı senenin muharrem ayının onuncu gecesinde... gönderdi, dedi. Ġbn Sa'd'da ise: Hicretten onbeĢinci ayın baĢında, onun Medine'den gaybubeti ondokuz gecedir. Muharrem'den bir gece kala geldi... tarzındadır (Aynî) 778[219] Hadîs burada kısaltılmıĢ olarak rivayet edilmiĢtir. Asıl metinde Peygamber'in onun yanına birkaç kere gidip geldiği ve nihayet salıvermelerini emrettiği vardır. Burada ancak bâb baĢlığına delîl olacak kısım verilmiĢtir. Bu hadîs ileride mufassal metniyle birkaç defa gelecektir
590
suya gitti ve yıkandı. Sonra mescide girdi ve: EĢhedu en lâ ilahe illellâh ve eĢhedu enne Muhammeden Rasûlullah dedi.
77- Mescidin İçinde Hastalar İçin ve Hastalardan Başkaları İçin Çadır Kurmak Babı
108-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Sa'd ibn Muâz Hanciak gününde pazu damarından yaralandı. Peygamber (S) ona yakından hasta ziyareti yapabilmek için mescidin içine (ona mahsûs) bir çadır kurdurdu. Mescidde Gifâr oğulları'ndan (bâzı kimselere âid) bir çadır daha vardı. ĠĢte bu Gıfârîler'i kendilerine doğru akıp gelen kandan baĢkası ürkütmedi. Kanı görünce onlar: Ey çadır ahâlîsi, sizin tarafınızdan bize doğru gelen bu kan nedir? dediler. Bir de baktılar ki, Sa'd'ın yarası kanayıp duruyor. ĠĢte Sa'd orada vefat etti 779[220]
779[220] Bu çadır Rukayye el-EnsârĠyye yâhud el-Eslemiyye'nin kurduğu çadır idi. Bu kadın orada yaralıları tedâvî eder ve bu hizmetinin ecrini de Allah'tan umardı (Aynî). Demek ki, bu kadın Ġslâm'da ilk kadın doktor ve ilk kadın hasta bakıcı oluyor. Peygamber hasta ziyareti kolay olsun ve tedavisi ile yakından ilgilensin diye Sa'd'ın, Rukayye kadının çadırına naklini
591
78- Bir İhtiyaç Sebebiyle Mescidi Deve Sokmak Babı
Ġbn Abbâs da: Peygamber (S) deve üzerinde tavaf etti, demiĢtir 780[221]
109-.......Ümmü Seleme (R) Ģöyle demiĢtir: (Hacc sırasında), hasta olduğumu Rasûlullah'a arzettim. Rasûlullah (S): "(Deveye) binerek insanların arkasından tavaf et" buyurdu. Ben (öylece) tavaf ettim781[222] Rasûlullah da Beyt'in yanında namaza durmuĢ Ve't-Tûri ve kitabin mestûrin sûresini
emrettikten sonra, sabah akĢam yanına gider ilgilenirdi. Bu suretle Sa'd için çadır kurdurmaktan murâd, kendisine bir çadır tahsîs ettirmekten ibaret olmuĢ oluyor. Gıfâr oğullan, Ebû Zerr'in kabîlesidir. Mesciddeki ikinci çadırın sahibi, Rukayye'nin kocası idi derler 780[221] Buhârî Ġbn Abbâs'ın bu hadîsini Kitâbu'l-Hacc'da mevsûlen rivayet etmiĢtir. 781[222] Bundan, Özürlü kimsenin binerek tavafının cevazı sabit oluyor. Bundan eti yenen hayvanların mescide girmesini mutlak olarak tecviz ma'nâsı çıkaranlar vardır. Zîrâ bu gibi hayvanların sidikleri bunlara göre temiz sayılır. Temiz saymayanlar, bu devenin yürürken kirletmemeye ta'lîmli olması ihtimâlini öne sürerler. Rasûlullah'm da bir defa binerek tavaf ettiği sabittir.
592
okuyordu 782[223]
79- Bab 783[224]
110-.......Katâde Ģöyle demiĢtir: Bize Enes (R) Ģöyle tahdîs etti: Peygamber'in sahâbîlerinden iki zât, karanlık bir gecede Peygamber'in yanından, önlerinde parıldayan çerâğa benzer iki Ģey olduğu hâlde çıktılar. O iki kiĢi birbirlerinden ayrıldıkları zaman, o çerâğlardan her biri biriyle beraber ayrıldı. Ve tâ ehlinin yanına gidinceye kadar (yolunu aydınlattı) 784[225]
782[223] Makaamu Ġbrâhîm, evvelleri Beyt'e bitiĢik denilecek derecede yakın Ġdi. Onu Umer, mescidin sahnma, Ģimdiki bulunduğu yere nakletti. Ümmü Seleme'nin tâ Beyt'in yanında kılındığını haber verdiği bu namaz, Ġbrahim'in makaamında kıldığı namazdır. 783[224] Eğer bâb lâfzından evvel yâhud sonra birĢey tak"dîr edilmezse, bâb sözü i'râb-lanmıĢ olmaz. Çünkü i'râb ancak bağlama ve terkîbden sonra olur. Sonra Bu-hârî'nin âdeti bâb lâfzını, isimden soyulmuĢ olarak zikrettiği zaman bu ondan sonra zikredilecek hadîsin, önceki bâbda zikredilen hadîslerle bir münâsebeti olacağına delâlet eder... (Aynî). 784[225] Bu iki sahâbînin biri Evsîler'den Abdâd ibn BiĢr, diğeri Useyd ibn Hudayr yâhud Üvey m ibn Sâide et-EĢhelî'dir. Bu hâl, Peygamber için mu'cize, o iki sahâ-bî için keramettir.
593
80- Mescide Çıkacak Küçük Kafi ve Gelip Geçme Yeri Babı 785[226]
111-.......Ebû Saîd Hudrî (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S-son hastalığında) hutbe yaptı da: "Allah bir kulu, dünyâ ile kendi yanında olan Ģeyler arasında muhayyer bıraktı. O kul da Allah yanındakileri seçti "dedi. (Bu söz üzerine) Ebû Bekr ağladı. Ben kendi kendime: Allah'ın bir kulu dünyâ ile kendi yanında olan Ģey arasında muhayyer bulunmasında, onun da Allah yanındakileri tercîh etmesinde ne var ki bu Ģeyh (böyle) ağlıyor? dedim. Meğer o muhayyer kılman kul, Rasûlullah'ın kendisi imiĢ. Ebû Bekr de (bunu) hepimizden daha bilici imiĢ. Rasûlullah: "YâEbâ Bekr, ağlama. ArkadaĢlığı hususunda ve malı hususunda
Buhârî bu hadîsi Nübüvvet Alâmetleri Kitâbı'nda ve Ensâr'ın Menkabeleri Kitâbı'ndaUseydibnHudayr ileAbbâd ibnBiĢr'in menkabesi olarak tahrîc etmiĢtir. 785[226] el-Havha, hâ'nm fethi ve vâv'm sükûnu ile odanın duvarında olan bacaya denir ki, ondan odaya ıĢık girer. Ve iki hâne aralığında biri birine geçecek küçük kapı tarzında deliğe denir, üzerinde tahta kapısı olmayıp açık olur, komĢu deliği ta'bîr olunur... (Kaamûs Ter.).
594
insanların bana en çok vergisi olan Ebû Bekr'dir786[227] Ümmetimden bir halîl edinecek olsa idim muhakkak Ebû Bekr'i edinirdim. Lâkin Ġslâm kardeĢliği (yânı Ġslâm yüzünden hâsıl olan kardeĢlik) ve Ġslâm sevgisi (Ģahsî dostluktan daha faziletlidir). Mescide çıkacak hiçbir husûsî kapı kalmasın, muhakkak kapatılsın. Bundan Ebû Bekr'in kapısı müstesna" buyurdu.
112-.......Ġbn Abbâs (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S), vefatı ile neticelenen hastalığı sırasında baĢını bir bez ile bağlamıĢ olduğu hâlde mescide çıktı ve minber üzerine oturdu. Akabinde Allah'a hamd ve sena etti. Sonra Ģöyle buyurdu: "ġu muhakkak ki, insanlar içinde nefsi ve malı i'tibâriyle benim üzerimde, Ebû Kuhâfe'nin oğlu Ebû Bekr'den çok menn ve atası olan 'hiçbir kimse yoktur. Ġnsanlardan bir hatıl edinecek olaydım, muhakkak Ebû 786[227] TercemedekĠ vergi lâfzı, atâ ma'nâsına olan " J" = Menn"Ġn mukaabilidir. Menn'in Arabca'da iki ma'nâsı vardır: Biri cûd ve atâ ve ivazsız bahĢiĢtir. Buraya yakıĢan bu ma'nâdır. Diğeri insanın, birine olan iyiliklerini saymasidır ki, kötülenmiĢ bir huydur. Türkçe'de buna baĢa kakmak ta'bîr olunur. Hadîs metninde ismi tafdîl sigâsıyle gelen "emenn = *ji " lâfzını birinci ma'nâya hami eylemek zarurîdir
595
Bekr'i kendime bir halîl edinirdim. Lâkin Ġslâm yüzünden olan hullet (yânı derin dostluk) daha faziletlidir. 787[228] Ebû Bekr'in küçük kapısından baĢka mescide açılan kapıların hepsini benim tarafımdan kapatınız" 788[229]
787[228] Hullet, dostluk demektir. Meveddet ve mahabbet de o ma'nâda ise de, hullette halîi'den baĢka hiçbir kimseye ve hiçbir Ģeye mahabbete yer bırakmayacak derecede mahabbeiin Ġstilâsı altında bulunmak gibi bir ihtisas ma'nâsı vardır. Hullet, ortaklık kabul etmeyen bir nevi' mahabbettir ki, Peygamber bunu Rabb'ına tahsis etmiĢtir. Gerçi bu nevi' mahabbet bütün peygamberlerde vardır. Fakat Halîlullah lakaabi Ebu'l-Enbiyâ ile Hâtemu'l-Enbiyâ'ya hâsstır 788[229] Peygamber'in mescidi Mü'minlerin Annelerinden her birine tahsis edilen hücreler ve büyük muhacirlerin evleri ile çevrili idi. Bunların her birinden mescide kolayca girebilmek için oraya açılır küçük birer kapı vardı. ĠĢle Ebû Bekr'in kapısından baĢka kapatılmaları emredilen kapılar, bu husûsî küçük kapılar idi. Sahâbîler bu istisnayı -diğer iĢaretlere ilâveten- onun halîfe olmasına bir ĠĢaret saymıĢlardır. "Eğer siz ona yardım etmezseniz, kâfirler onu çıkardığı zaman bizzat Allah ona yardım etmiĢti. (Peygamber ancak) ikinin ikincisinden ibaretti. O zaman onlar mağaradaydılar. Peygamber o vakit arkadaĢına: Tasalanma, Allah hiçĢübheyok bizimle beraberdir, diyordu... " (ei-Tevbe: 40) âyetinde Ebû Bekrin hicret arkadaĢlığı ve dolayisıyle Peygamber'e olan derîn mahabbetine ĠĢaret edilmektedir
596
81- Ka'be İçin ve Diğer Mescidler İçin Kapılar ve Kilidler (Edinme) Babı 789[230] Ebû Abdillah Buharı der ki: Ve bana Abdullah ibnu Muhammed {el-Cu'fî) Ģöyle dedi: Bize Sufyân ibn Uyeyne, (Abdulmelik) ibn Cureyc'den tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Bana Ġbnu Ebî Muleyke: Yâ Abdelmelik, sen Ġbnu Abbâs'ın mescidlerini ve onların kapılarını bir göreydin... dedi 790[231]
113-.......Bize Hammâd, Eyyûb'dan; o da Nâfi'den; o da Ġbn Umer'den tahdîs etti (o, Ģöyle demiĢtir): Peygamber (S) -Mekke fethinde- Mekke'ye geldi. Usmân ibn Talha'yı çağırdı. O da (Ka'-be'ye âid)
789[230] el-Ğalak, miğlâk ma'nâsınadır ki, kapıyı kapayacak mandala ve sürgüye ve kilide denir... (Kaaınûs Ter.). 790[231] Bu Ģartın cevâbı hazfedĠImiĢtir. Muhkemlikleri ve nezâfetlerinden dolayı muhakkak bir güzellik görür idin, demektir. Bu "Lev"Ġn temenni için olması da muhtemildir ki, o takdirde böyle bir cezaya muhtâc olmaz. Bu kelâm, o mescidlerin bir takım kapıları ve olabilecek en güzel bir biçimde bir takım kilitleri olduğuna delâlet eder. Lâkin bunlar, Ġbn Ebî Muleyke'-nin, Ġbn Cureyc'e bu sözleri söylediği sırada harâb ve münderis olmuĢlardı (Aynî).
597
kapıyı açtı. Akabinde Peygamber ile beraber Bilâl, Usâme ibn Zeyd ve Usmân ibn Talha içeriye girdiler. Sonra kapı kilitlendi. Peygamber orada bir zaman kaldı. Sonra çıktılar. Ġbn Umer der ki: (Onların çıktıklarını görünce) hemen koĢtum. Bilâl'e sordum. Bilâl: Evet, içeride namaz kıldı, dedi. Neresinde? dedim. Bilâl: Ġki direğin arasında, dedi. Ġbn Umer der ki: Bilâl'e, Peygamber kaç rek'at kıldı? diye sormak aklıma gelmemiĢ.
82- Mescide Müşrikin Girmesi Babı
114-.......Bize Leys, Saîd ibn Ebî Saîd'den tahdîs etti. O Ebû Hureyre'yi Ģöyle derken dinlemiĢtir: Rasûhıllah (S) Necd tarafına bir süvârî müfrezesi gönderdi. Bu müfreze Benû Hanîfe kabilesinden Sümâme ibn Usâl denilen bir adamı esîr alıp getirdi. Onu mescidin direklerinden bir direğe bağladılar 791[232] 791[232] Bu hadîs (yedĠ,bâb) önce de geçmiĢti. Buhârî burada hadîsi maksada delâlet etmek üzere kısaca getirmiĢtir. Tamâmı Magâzî Kitâbı'nda gelecektir. MüĢrikin mescide girmesi hususunda birkaç .görüĢ vardır: Hanefîler bu hadîse dayanarak mutiak cevaza; Mâlikîler mutlak
598
83- Mescidde Sesi Yükseltmenin Hükmü Babı792[233]
115-....... Bana Yezîd ibn Husayfe, Sâib ibn Yezîd'den tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Ben mescidde
men'e; ġâfiîler, Mescidi Haram ile diğerleri arasında ayırıma gitmiĢlerdir. Hakkında âyet olduğu için Mescidi Harâm'a girmez, fakat kitabî için husûsî izin verilir denilmiĢtir. Babın'hadîsi bu görüĢü redd eder. Çünkü Sümâme Kitâb EhĠi'nden değildir (Ġbn Hacer). 792[233] Buhârî bâb ismiyle bu'konudaki Ġhtilâfa iĢaret etmiĢtir. Ġmâm Mâlik bunu mutlak olarak kerîh görmüĢtür. Ġster ilim hususunda olsun, ister baĢka hususta olsun müsavidir. BaĢkaları dînî bîr maksad veya dünyevî bir menfâat olan ile, bir fâide bulunmayan ses yükseltme arasını ayırmıĢlardır. Buhârî bu bâbda, men'e delâlet eden Umer hadîsini ve men'e delâlet etmeyen Ka'b hadîsini men'in fâidesiz yükseltmelerde; men' etmemenin de ses yükseltmeye zaruret bulunan yerlerde olacağını iĢaret olarak sevk etmiĢtir. Birinci hadîs içinde Umer'in "Bu Ģehirli olaydınız Rasûlullah'ın mescidinde ses yükselttiğinizden dolayı muhakkak canınızı acıtırdım" sözü bulunduğu için, Buhâ-rî'nin Ģartına göre merfû'dur. Ġkinci hadîs bundan (yedi bâb) önce de geçmiĢti (Ġbn Hacer). "Mescidlerde ses yükseltmek mekruhtur. Bunun muttaki olan kimseden j' olması yakıĢmaz. Bâbdaki birinci hadîs zahire göre mevkuf hadîstir. Buhârî indinde bu gibi hadîs, merfû' hükmündedir. Çünkü içinde Rasûluliah'ın mescidi zikr olunmuĢtur. Müslim ise 300'e yakın olan bu gibi hadîslerde Buhârî'ye muhalefet etmiĢ ve bu hadîslerin merfûîuğuna hükmetmiĢtir" (Sâh Veliv-yullah).
599
dikeliyordum. Bir kimse bana bir çakıl taĢı attı. Baktım ki, o Umer ibn Hattâb'dır. Umer bana hitaben: Git Ģu iki kiĢiyi bana getir, dedi. Ben gidip o iki Ģahsı Umer'e getirdim. Umer onlara: Sizler kimsiniz? yâhud: Sizler neredensiniz? diye sordu. Onlar: Biz Tâif ahâlîsindeniz, dediler. Umer: ġayet siz bu Ģehir halkından olaydınız muhakkak canınızı acıtırdım. Sizler Rasûlullah'ın mescidi içinde seslerinizi yükseltiyorsunuz, dedi.
116-.......Ġbn ġihâb Ģöyle demiĢtir: Bana Ka'b ibn Mâlik'in oğlu Abdullah tahdîs etti. Ona da babası Ka'b ibn Mâlik haber vermiĢtir: Ka'b ibn Mâlik, (Abdullah) ibnu Ebî Hadred'den üzerindeki alacağını mescidde ödemesini istemiĢ. Her ikisinin seslen, evinde bulunan Rasûlullah iĢitecek derecede yükselmiĢ. Rasûlullah onlara doğru çıkıp, hücresinin perdesini açarak: "Yâ Ka'b ibn Mâlik!"-diye nida etmiĢ. Ka'b: Lebbeyk yâ Rasûlallah, deyince, Rasûlullah eliyle iĢaret ederek: "Alacağından yarısını indir, bağıĢla" buyurmuĢ. Ka'b: Yâ Rasûlallah öyle yaptım, demiĢ. Rasûlullah da, Ġbnu Ebî Hadred'e:
600
"Kalk, o kalanı öde" buyurmuĢtur.
84- Mescidde (İlim İçin) Halkalar (Teşkil Etmek) ve Oturmak Babı
117-.......Ġbn Umer (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) minberde iken bir kimse: Gece namazı hakkında ne buyurursun? diye sordu. Peygamber: "ĠkiĢer ikiĢerdir. Sabah vaktinden endîĢe ettiği zaman bir rek'at kılar ki, bu tek rek'at kılmıĢ olduklarını tekleĢtirir" buyurdu. Ġbn Umer: Geceleyin namazınızın sonunu tek yapınız. Çünkü Peygamber (S) bunu emretmiĢtir, der idi.
118-....... Ġbn Umer (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S) hutbe yaparken bir kimse geldi de, gece namazı nasıldır? diye sordu. Peygamber: "ĠkiĢer ikiĢerdir. Sabahtan endîĢe ettiğin zaman kılmıĢ olduğun rek'atlan senin için tekleĢiirecek olan bir tek rek'at
601
kılıp vitr yap" buyurdu 793[234] el-Velîd ibn Kesîr Ģöyle dedi: Bana Abdullah'ın oğlu Ubeydul-lah tahdîs etti ki, onlara da Ġbn Umer Ģöyle tahdîsetmiĢtir: Peygamber mescid içinde iken bir kimse Peygamber'e nida etti... 794[235]
119-.......Akîl ibn EbîTâlib'in himayesinde olan Ebû Murre, Ebû Vâkıd el-Leysî'den haber vermiĢtir. O Ģöyle demiĢtir: Rasûlul-Iah (S) mescidde iken karĢıdan üç kiĢi geldi. Ġkisi Rasûlullah'a doğru yöneldi, birisi de gitti. O ikiden birisi halkada bir aralık gördü de oracıkta oturdu. Diğeri ise halkadakilerin arkasında oturdu. Diğer üçüncü kimse ise arkasına dönüp gitti.
793[234] Bâb baĢlığı iie onu ta'kîb eden iki hadîsin münâsebetini Muhelleb Ģöyle beliriti: Buhârî,Peygamber mescid içinde hutbe yaparken insanların onun etrafında oturuĢlarım, âlimin etrafında halka Ģeklinde oturmalarına benzetti. Çünkü zahir olan, Peygamber mescid içinde ve minber üzerinde bulunduğu zaman muhakkak yanında halka olanlar gibi gözlerini ona dikmiĢ bir topluluk bulunurdu. Diğerleri de Ģöyle dedi: Ġbn Umer'in hadîsi, baĢlığın iki rüknünden biriyle ilgilidir; o da oturmadır. Ebû Vâkıd hadîsi ise, baĢlığın diğer rüknüyle Ġlgilidir; o da halka olmaktır (îbn Hacer). 794[235] Bu ta'lîki Müslim, Ebû Usâme'den; o da el-Velîd'den diye, mevsûlen rivayet etmiĢtir ki, bu da Nâfi'nin Ġbn Umer'den rivayet ettiği hadîsin ma'nâsındadır.
602
Rasûlullah (meĢgul olduğu sözden) ayrılınca Ģöyle buyurdu: "Sizlere bu üç kiĢinin hâlini haber vereyim mi? Onların biri Allah'a sığındı, Allah da onu barındırdı. Diğeri (sıkıntı vermekten) utandı, Allah da ondan haya etti. Ötekisi ise (bu meclisten) yüz çevirdi, Allah da ondan yüz çevirdi 795[236]
85- Mescid İçinde Sırt Üstü Yatmak ve Ayak Uzatmak Babı
120- Bize Abdullah ibn Mesleme, Mâlik'ten; o da îbn ġihâb'-dan; o da Abbâd ibn Temîm'den;o da amucasından tahdîs etti. Amu-cası Abdullah ibn Zeyd, Rasûlullah'ı mescidin içinde sırt üstü yatıp, bir ayağını diğeri üzerine koymuĢ olarak görmüĢtür 796[237]
795[236] Bu hadîste ilim ve zikir için halka teĢkîl etmenin cevazı hükmü vardır. Bu hüküm hadîs için konulan baĢlıkta zahirdir. Bu hadîs Kitâbu'l-ÎIın'de "Meclisten ulaĢtığı yere oturan kimse bâbı"nda geçmiĢti. 796[237] Buhârî bu hadîsi Libâs ve Ġsti'zân Kitâblarf nda da tahrîc etmiĢtir. Buhârî'nin bunu ta'kîben sevk ettiği rivayet ile, ġârih Aynî'nin zikr ettiği diğer rivayetlerden Ebû Bekr, Umer, Usmân, Ġbn Umer, Ġbn Mes'ûd ve Enes'in de mescidde bu vaziyette görüldükleri sabit oluyor. Rivayet edilen bu Peygamber fiili i!e
603
Ve yine îbn ġihâb'dan; o da Saîd ibnu'lMüseyyeb'den, o: Umer ile Usmân da bunu yaparlardı, demiĢtir.
86- İnsanlara Zarar Gelmeksizin Yolda Mescid Yapılır Babı
el-Hasen el-Basrî, Eyyûb es-Sahtıyânî ve Mâlik ibn Enes insanlara zarar gelmeyecek Ģekilde yolda mescid kurmanın cevazına kaail olmuĢlardır.
121-.......Peygamber'in zevcesi ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Babamla anamın Ġslâm Dîni ile mütedeyyin olmayarak yaĢadıklarını hiç hatırlamadım. O
sahabe fiili, bunun caiz olduğuna delâlet edici ise de, Câbir ibn Ab-dillah'tan rivayet edilen bir hadîste nehiy buyurulmuĢtur. Bâzıları bu nehyin mensûhiyetinc kaail olmak istemiĢlerse de, delîle mukaarin olmayan nesh da'-vâsı makbul olmayacağından, nehyi avret yerinin açılması korkusu olduğu zamana kasr edip, diğer hallerde bu fiilin mutlak cevazına hükmetmiĢlerdir. Büsbütün caiz olmadığına kaail olanlar da vardır..... Hulasaten ( ^Ûvl = Yüzü koyu yatmak)tan baĢka istirahat vaziyetlerinin hepsi caizdir. Ġnbitâh, yânî yüzü koyun yatmak ise nehyedilmiĢtir ve hakkında: " Jiiîıâı 14'^;" üij» ı^jı - O, Allah Teâla'nm hiç sevmediği bir yatıĢtır" buyurulmuĢtur.
604
zamanlarda bir günümüz geçmezdi ki, o günün iki ucunda sabah ve akĢam vakitlerinde Rasûluliah (S) bize gelmemiĢ olsun.. Bir zaman sonra Ebû Bekr'e bir re'y hâsıl oldu da, evinin avlusunda bir mescid yaptı. Burada namaz kılmağa, Kur'ân okumağa baĢladı. MüĢrik kadınları ve çocukları, onun yanında duruyor, onun ibâdet ve kıraatine taaccüb ediyor ve ona bakıyorlardı. Ebû Bekr, ince yürekli, çok ağlar bir kimse idi. Kur'ân okuduğu vakit göz yaĢlarını tutamazdı. Ebû Bekr'in bu hâli KureyĢ müĢriklerinin ileri gelenlerini korkuttu 797[238]
797[238] Hadîsle bâb baĢlığının mutabakat ciheti, Peygamber'in Ebû Bekr'in mescid bina etmesine muttali' olup, onu bu iĢte ikrar eylemesidir (ÎrĢâdu's-Sârî). el-Mâzerî Ģöyle dedi: ġahsın, kendi mülkünde mescid bina etmesi icmâ' ile caizdir; mülkünün dıĢında Ġse icmâ' Ġle mumtenî'dir. Umûmun faydalanacağı mubah sahalarda Ġse, kimseye zarar verilmemek Ģartı ile caizdir. Lâkin bâzısı muhalefet ederek bunu men' etti ve Ģöyle muhakeme yürüttü: Çünkü yolların mubah sahaları insanların faydalanılması için konulmuĢtur. Mescid bina edildiği zaman, bâzılarının faydalanması men' olunur. ĠĢte Buhârî böyie düĢünenleri redd etmek istedi ve Ebû Bekr'in kıssası ile istidlal eyledi (Fethu'lBârî). Buhârî bu hadîsi, buradan baĢka Hicret, tcâre, Kefâle ve Edeb kitâblarm-da kısaltılmıĢ ve uzatılmıĢ olarak tahrîc etmiĢtir. Hadîsin bir kısmını Gazvetu'r-Recî'de de sevk eylemiĢtir (Umdetu'l-Kaari).
605
87- Çarşı-Pazar Mescidinde Namaz Kılmak Babı 798[239]
Ġbn Avn, kapısı üzerine kapatılan bir evdeki mescid içinde namaz kılmıĢtır 799[240]
122-.......Bize Ebû Muâviye, el-A'meĢ'ten; o da Ebû Salih'ten; o da Ebû Hureyre'den tahdîs etti. Peygamber (S)
798[239] 206 Bu bâb baĢlığının konma sebebi: ÇarĢılar arazî parçalarının en Ģerrlisi, mescidler yer parçalarının en hayır/ısıdır" Ģeklinde gelen hadîse iĢarettir. Bu hadîsi Bezzâr ve diğerleri tahrîc etmiĢtir, fakat isnadı sahîh değildir... Bir de denildi ki, bâb baĢlığındaki mescidlerle murâd, namaz kılınan yerlerdir, namaz için yapılmıĢ binalar değildir. Sanki "çarĢı yerlerinde namaz babı" demiĢ gibidir. 799[240] Bütün asıllarda böyledir, tbn Munîr bunda harf yanlıĢlığı olduğunu ileri sürüp Ģöyle demiĢtir: Bu bâb isminin uygunluk ciheti, çarĢıda namaz kılmamıĢ olma-sıyle birlikte, ibn Umer hadîsinedir. Musannif, bir hayâl edicinin, kapatılmıĢ olmasından dolayı orada namazı men' etmeyi hayâl etmemesi için, çarĢı içinde mescid bina etmenin cevazını beyân etmek ĠstemiĢtir. Çünkü Ġbn Umer'in na^ mazı, üzerlerine kapatılan bir ev içinde idi. Bu kapatma mescid edinilmesini men' etmemiĢtir (Fethu't-Bârî). Buhârî bu hadîsi "Cemâatle namazın fazileti bâbı"nda da tahrîc etmiĢtir.
606
Ģöyle buyurmuĢtur: '"Ġnsanın cemâatle kıldığı namaz, evinde ve çarĢı, pazarda (yalnız) kıldığı namazdan yirmi beĢ derece ziyâde olur. Çünkü sizlerden biri abdeste niyet edip, abdesti tamâm aldığı ve namazdan baĢka bir kasdı olmaksızın mescide gittiği zaman, tâ mescide girinceye kadar hiçbir adım atmaz ki Allah Taâlâ, o adımından dolayı onu bir derece daha yükseltmesin, ve bir günâhını eksiltmesin. Mescide girince de, mescid onu alıkoydukça (yânı orada kaldıkça) hep namazda (gibi) olur. Ve namaz kıldığı yerden ayrılmadığı ve kendisinden hades vâki' olmadığı müddetçe (yanındaki) melekler: Yâ Allah, ona mağfiret et, yâ Allah, ona merhamet eyle, diye ona duâ ve istiğfar ederler".
88- Mescid İçinde ve Dışında Parmakları Birbirine Geçirip Kiltlemek Babı
123- Bize Hâmid ibn Umer (233), BiĢr (189)'den tahdîs etti. O Ģöyle dedi: Bize Âsim tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Vâkid babasından; o da Ġbn Umer'den
607
yâhud Ġbn Amr'dan tahdîs eni. O: Peygamber (S) parmaklarını birbirine geçirip kilitledi, demiĢtir. Buhârî dedi ki: Ve Âsim ibn Alî (221) Ģöyle dedi: Bize Âsim ibn Muhammed tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben bu hadîsi babam Muham-med ibn Zeyd'den iĢittim, fakat ben bunu hafızamda iyi tutamadım, akabinde kardeĢim Vâkıd, babasından olmak üzere bu hadîsi benim için doğrulttu ve Ģöyle dedi: Ben babamdan iĢittim, o Ģöyle diyordu: Abdullah ibn Amr Ģöyle dedi: Rasûlullah (S): "Yâ Abdellah ibn Amr! Ġnsanların iĢe yaramaz olan kıymetsizleri içinde kaldığın zaman bu hâlin nasıl olur ki?" buyurdu 800[241]
800[241] Bu hadîsin lâfzı, Humeydî'nin el-Cem' Beyne'sSahî/ıayıi''ında Ģöyledir: "Peygamber (S) parmaklarım birbirine geçirdi de: Yâ Abdellah, insanların iĢe yaramaz değersizleri içinde kaldığın zaman sen nasıl olursun? Onların ahid-leri ve emânetleri birbirine karıĢmıĢ, ihtilâf el misler ve Ģöyle olmuĢlardır, buyurdu ve parmaklarını birbirine geçirdi. Abdullah: Yâ Rasûlallah, nasıl yapayım? dedi. Rasüiullah: Tanıdığım alır, tanımadığım bırakırsın; hususiyetin olanları kabul edersin, onları avammlanyle baĢbaĢa bırakırsın buyurdu." Bu hadîs, Buhârî rivayetlerinin çoğunda düĢmüĢtür. Bunu Ġsmâîlî de, Ebû Nuaym da Mustahrac'lannda zikretmemiĢlerdir. Bu ancak elBirzâlî'nin aĠyaz-masında bulunmuĢtur.
608
124-....... Ebû Mûsâ(R)'dan (Ģöyle demiĢtir): Peygamber (S): "Mü'min ile mü'min (birbirine karĢı) duvar gibidir, birbirini sımsıkı tutarlar" buyurdu da bunu söylerken parmaklarını birbirine geçirip sımsıkı kilitledi. 801[242]
125-.......Bize Ġbnu Avn, Ġbn Sîrîn'den haber verdi. Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) bize öğlen veya ikindi namazlarından birini kıldırdı. Ġbn ġîrîn: Ebû Hureyre bu namazın ismini söyledi, fakat ben unuttum, dedi.- Râvî der ki: Rasûlullah bize iki rek'at kıldırdıktan sonra selâm verdi. Ondan sonra mescidin içinde yana uzatılmıĢ bir tahta parçasına doğru kalktı ve oraya öfkeli gibi dayandı. Ve sağ elini sol elinin arkası üstüne koyduktan sonra parmaklarını
Hadîsin bâb baĢlığına uygunluğu, cüzlerinden birinde hâsıl olmuĢtur. Buhârî hadîsin, bâb isminin bir kısmına delâlet etmesiyle yetinmiĢtir. Çünkü Ebû Hureyre hadîsi bâb isminin tamâmına delâlet etmiĢtir (Umdelu'l-Kaarî). 801[242] Buhârî bunu Edeb'de ve Mezâlim'de de ayr, ayrı yollardan tahrîc etti
609
birbirine geçirdi, sağ yanağını sol elinin ayasına yapıĢtırdı (ve o vaziyette baka durdu). Acele çıkmak isteyenler mescidin kapılarından çıktılar da (kendi kendilerine): Namaz kısaldı, dediler. Cemâatin içinde Ebû Bekr ve Umer de vardı. Bunlar Peygamber'e birĢey söylemekten çekindiler. Yine o cemâatin içinde kollan uzun olduğu için Zu'l-Yedeyn dedikleri bir zât vardı. O zât: Yâ Rasûlallah, unuttun mu? Yoksa namaz mı kısaldı? dedi. Rasûlullah: "Unutmadım da, namaz da kısalmadı" buyurduktan sonra: "Zu'l-Yedeyn'm dediği gibi mi?" diye sordu. Sahâbîlcr: Evet, dediler. Bunun üzerine hemen ileriye varıp namazdan eksik bıraktığını kıldırdı. Sonra selâm verdi. Sonra tekbîr alıp secdeye vardı. (Her vakitki) sucûdu kadar yâhud daha uzun müddet secdede kaldı. Sonra baĢını kaldırıp tekbîr aldı. Sonra tekbîr alıp (yine) secdeye gitti. Sonra (yine) baĢını kaldırıp tekbîr aldı. Ġbn Sî-rîn'e: Sonra selâm verdi mi? diye sordular. O da: Ġrnrân ibn Husayn'ın sonra selâm verdi dediği bana haber verildi, diye cevâb verir idi. 802[243]
802[243] Bûhârî bu hadîsi ayrı yoldan Sehv Bâbı'nda da tahrîc
610
89- Medine'ye Giden Yollar Üzerindeki Mescidler ve Peygamberin Namaz Kılmış Olduğu Mübarek Yerler Babı
126-.......Bize Mûsâ ibn Ukbe tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Abdullah'ın oğlu Sâlim'in yolda bir takım mekânlar araĢtırır, oralarda namaz kılar olduğunu gördüm. Ve yine Salim, babası Abdullah ibn Umer'in de bu mekânlarda namaz kılmayı i'tiyâd ettiğini gördüğünü ve Abdullah ibn Umer'in de Peygamber'i bu mekânlarda namaz kılarken görmüĢ olduğunu tahdîs ederdi. (Mûsâ ibn Ukbe tekrar Ģöyle dedi:) Ve bana Nâfi', Ġbn Umer'-den, onun bu mekânlarda namaz kılar olduğunu tahdîs etti. Ben Salim'e bu mekânları sordum, Salim, biri hâriç, bu mekânların hepsinde Nâfi'e uygun cevâb verdi. Nâfi' ile Salim sâdece ġerefu'r-Ravhâ'daki mescid hakkında ihtilâf ettiler.
etmiĢtir. Bu hadîsin bahisleri inĢallah Sehv Bâbı'nda gelecektir.
611
803[244]
127-.......Bize Mûsâibn Ukbetahdîs etti. Ona da Abdullah ibn Umer (R) Ģöyle haber vermiĢtir: Rasûlullah (S) umreye gittiği zamanlarda ve Veda Hacci'na çıktığı vakitte Zu'1-Huleyfe'de 804[245], (evvelce) Zu'I-Huleyfe'deki mescidin yerinde bulunan bir mugaylân ağacı altında (bineğinden inip) konaklardı. (Keza) güzergâhı o yola uğrayan bir 803[244] Râvîlcr, Abdullah ibn Umer'in oğlu Salim Ġle kölesi Nâfi'dir. Bunların her ikisinden de rivayet eden Mûsâ ibn Ukbe, evvelâ Salim ibn Abdillah'ın bu mekânlarda namaz kıldığını görüp böyle dediğini iĢittikten sonra, Nâfi'den de keyfiyeti tahkik etmiĢ ve Sâlim'in sözlerini hep Nâfi'nin sözlerine uygun bulmuĢ, yalnız ġercfu'r-Ravhâ tepesindeki mescid hakkında ihtilâf ettiklerini görmüĢtür. ġerefu'r-Ravhâ, Medîne'ye Ġki konak mesafede mübarek bir yerdir. Peygamber'in, buranın fazîleti hakkında iki hadîsini Ebû Hureyre rivayet etmiĢtir: " Nefsim elinde olan Allah'aye-mîn ederim ki, Meryem oğlu îsâ günün birinde Ravhâ caddesinde hacc yâhud umre niyetiyle bülend âvâz ile Lebbeyk Lebbeyk diye geçecektir". Burası cennet vadilerinden bir vâdîdir. Bu vâdîde benden evvel yetmiĢ peygamber namaz kılmıĢ ve Mûsâ ibn îmrân da îsrâîI oğulları 'ndan yetmiĢ bin kimse ile ya hacc, ya mu'temir yânı umreye niyet etmiĢ olarak buraya uğramıĢtır" (Umdetu 'lKaarî). 804[245] Zu'1-Huleyfe, Medînc ahâlîsinin mîkatıdır. Oradan .ihrama girip hacc ve umreye giderler. Medine'ye dört, Mekke'ye yüz doksan sekiz mil.mesafededir
612
gazadan, ya haccdan ya umreden döndüğünde Batn Vâdî'den -ki Vâdî'l-Akîk'tir 805[246] iner. Batn Vâdî'nin üstüne çıkınca da vâdînin ağzında ve doğu cihetindeki bathâya (yânı kumsal yere) konar, gecenin sonunda oracıkta sabah oluncaya kadar mola verirdi. (Gece istira-hatgâhı iĢte orası olup) ne taĢ mescidin yanında, ne de üzerinde (öteki) mescid binası olan kaya tepe idi. -(Abdullah ibn Umer'den rivayet eden râvî der ki:) Orada Abdullah ibn Umer'in namaz kıldığı yerde, içinde (müteaddid) kum yığınları olan bir halîc (yânı derin bir vâdî girintisi) vardı ki, Rasûlullah orada namaz kılarmıĢ. Seyller bathâda(ki kumları getire getire) hailedeki kum yığınlarını düzleyip, Abdullah ibn Umer'in namaz kıldığı o yeri belirsiz etti. Yine râvî der ki: Abdullah ibn Umer, Peygamber'in ġerefu'r-Ravhâ'daki mescidin berisine tesadüf eden küçük mescidin yanında namaz kıldığını söylerdi. Peygamber'in namaz kıldığı yeri Abdullah bilir ve: Tâ orada, mescidde namaza durduğun vakit
805[246] Vâdî'I-Akîk, Medine civarında hurmalıkları olan bir yerdir. Burada Sa'd ibn Ebî Vakkaas bir kasr yaptırmıĢ ve orada vefat etmiĢ, na'Ģı Medine'ye getirilmiĢti
613
sağına düĢer, derdi. Bahsettiği o mescid de, Mekke'ye doğru gittiğin vakit sağ tarafına gelir. Onunla büyük mescidin arası bir taĢ atımı, yâhud ona yakın bir mesafedir. Yine Abdullah, Munsarafu'r-Ravhâ'nın 806[247] yanındaki ırka (yâ-nî tepeciğe) 807[248] doğru namaz kılardı. Bu tepeciğin son tarafı, Mekke cihetine gittiğin vakit Munsaraf Ġle kendi arasındaki mescidin yakınında caddenin kenarına varır. Oracıkta bir mescid bina edilmiĢ ise de, Abdullah ibn Umer o mescidde namaz kılmazdı. Onu ya solunda, ya ardında bırakarak mescidin kıble cihetinde ırkın kendisine yönelerek namaz kılardı. Abdullah, Ravhâ'dan zevalden sonra çıktığında öğle namazını oraya gelinceye kadar kılmayıp, orada kılar; Mekke'den döndüğünde de oraya sabahtan bir saat evvel, yâhud seherin sonunda yolu düĢerse, orada tâ sabah namazını kılıncaya kadar geceleyip mola verirdi. Yine Abdullah, râvîye Ģöyle tahdîs etti:
806[247] Munsaraf, Mu'ccnuı'l-Bıılclân'a göre, Mekke ile Bcdr'in ortasında dörder bc-rîd yânî dört konak mesafededir. 807[248] Irku'z-Zubye denilen mevkî' olacak.
614
Peygamber Ruveyseyezı808[249] varmadan caddenin sağında ve altına gelen cihetinde Ruveyse menzilhânesinin iki millik azıcık berisinde bir tepeciğe kadar geniĢ ve düz bir yerde (bitmiĢ olan) koca bir ağacın altına konardı. Bu ağacın yukarısı kırılmıĢ, içi uyulmuĢtur. Özdeki sakı hâlâ durur. Dibinde birçok kum yığınları vardır. Yine Abdullah Ģöyle tahdîs etti: Giderken Arec'in arkasına düĢen yokuĢça bir seyl yatağının kenarında, caddenin sağında ve yolu gösteren kayaların (yâhud ağaçların) yanında ve o kayaların (yâhud ağaçların) arasında Peygamber geniĢçe bir tepeye doğru namaz kıldı. Namazgahın yanıbaĢında iki üç kabir mevcûddur ki, üstlerinde taĢ yığınları vardır. Abdullah öğle vakti güneĢin zevalden sonra Arec'den 809[250] kalkıp öğle namazını iĢte o namazgahta kılardı. Yine Abdullah tahdîs etti ki: Rasûlullah
808[249] Ruveyse, Medîne ile arasında on yedi fersah olan büyük bir köydür 809[250] Aree veya Arc, Ruveyse'den 13, 14 mü uzakta büyükçe bir köydür
615
caddenin solunda ve HerĢâ 810[251] dağının ilerisindeki iniĢte bulunan büyük ağaçların yanında konak ederdi. Bu iniĢ HerĢâ dağının kenarına bitiĢiktir. Cadde ile arasında bir ok atımı mesafe vardır. Abdullah iĢte bu ağaçların en uzun ve yola en yakın olanına doğru namaz kılardı. Yine Abdullah ibn Umer tahdîs etti ki: Peygamber Merru'z-Zuhrân'a 811[252] Medîne cihetinde en yakın olan yerdeki iniĢte konak ederdi. Safrâvât'tan 812[253] aĢağıya inerken yokuĢun dibindeki geniĢlikte ve Mekke'ye gidene göre caddenin sol tarafına Rasûlullah'ın konak yeri ile cadde arasında bir taĢ atımından ziyâde mesafe yoktu. Yine Abdullah ibn Umer Ģöyle tahdîs etti: Peygamber, Zû Tuvâ'da 813[254] konaklayıp, sabah oluncaya kadar orada geceler ve Mekke'ye gireceği sırada sabah namazını kılıp öyle girerdi. Rasûlullah'ın 810[251] Medîne ile ġâm yolcularının birleĢtikleri yerde, Cuhfe'ye yakın bir dağın ismidir 811[252] Merru'z-Zuhrân - MerrıTz-Zıhrân-, buna halkın avamını Batnu Mcrv derlermiĢ kî, Mekke'ye bir merhale mesafededir. 812[253] Safrâvât, Mekke ile Medîne arasında Merru'z-Zuhrân'a yakın bir yer ismidir 813[254] Mekke'ye yakın bir vâdî ismidir
616
oradaki musallası kayadan bir tepe üstündedir. Orada bina olunan mescidde değildir. Lâkin biraz aĢağıda taĢtan kocaman bir tepe üzerindedir. Yine Abdullah Ģöyle tahdîs etti: Peygamber (namaz kılarken) kendisi ile Ka'be cihetine gelen yüksek dağ arasındaki iki tepeyi karĢısına alırdı. -(Râvî der ki: Abdullah ibn Umer o iki tepeyi karĢısına almakla) o mahalde bina olunan mescidi, taĢ tepenin kenarındaki mescidin sol tarafına almıĢ olurdu. Peygamber'in namazgahı (taĢ tepe kenarındaki) bu mescidin alt baĢında, kara taĢ üstündedir. TaĢ tepe kenarındaki mescidden on arĢın yâhud ona yakın ayrılıp, seninle Ka'be arasına düĢen dağın o iki tepesini karĢına alarak namaz kılarsın. 814[255] 814[255] Bu terceme Ahmed Naîm merhumun Tecrîd Tercemesi (II, 356-361)'nden bâzı küçük tasarruflarla alınmıĢtır. Kendisinin de ifâde ettiği gibi, bu hadîsi Türkçe'ye nakletmek hakîkaten zordur. Hadîste ta'rîf edilen makaamiarm coğrafî mevkileri uzun seneler zarfında tekerrür eden cevvîlhâdiselerin te'sîriyle ekseriya -tâbiûn devrine yetiĢenlerin bile meçhulü kalacak veçhile- yok olmuĢtur. Bundan dolayıdır ki, sarihlerin buraya âid izahları pek yetersizdir. ġerhde geniĢ tafsilât verme yolunu tutan Aynî (855) bile, en müĢkil noktalarda sükûtu tercih ediyor. Bunun sebebi -Aynî'ye muasır olan diğer Ģârih Hafız Ġbn Hacer el-Askalânî (852)'nĠn dediği gibi- bu mübarek makaamlardan yainız Zu'1-Huleyfe ile Rav-hâ'dakĠ
617
mescidlerden maadasının daha o zamanlarda da ma'rûf olmamasıdır. Bunlardan evvelki sarihlerin zamanlarında da iĢin bu merkezde olduğuna Ģüb-he etmiyoruz. Çünkü sadra Ģifâ verecek bilgiler vereydiler, elbette bunlar da bize bildirmekte ihmâl göstermezlerdi. ġurası da dikkat çekicidir: Buharı bu hadîste Medîne yollan üzerindeki mes-cidleri zikrettiği hâlde, Medîne içinde Peygamber'in namaz kıldığı makaamları ve mescidler hakkındaki rivayetleri zikretmiyor. Zîrâ bunlara dâir kendisine ulaĢan hadîsler, kendi Ģartına uygun isnâdlarla gelmemiĢtir. ġârih Aynî, Medîne içinde ve civarında isnâdlarla yerleri subût bulmuĢ 48 kadar, Peygamber'e âid namazgahı senedleriyle sayıyor. Fakat onun hayâtta olduğu târihlerde bunlardan -Hafız Ġbn Hacer'in beyânına göre- sekizden mâadasının Ġzleri kaybolmuĢtur. Bu sekiz mübarek mescid de Ģunlardır: 1. Kubâ Mescidi; 2. Bunun doğusuna düĢen Fudayh Cj^») Mescidi; 3. Benû Kurayza Mescidi; 4. MeĢrubetu ÜTnnıi Ġbrahim (Benû Kurayza' Mescidi'nin kuzey indedir); 5. Benû Zafer Mescidi (Bakî'nin doğusunda olup Mescidu'IBağle demekle ma'rûftur); 6. Benû Muâviye Mescidi (Mescidu'l-îcâbe adiyle ma'rûftur); 7. Mescidu'1-Feth (Sel'ı nâmındaki dağa yakındır); 8. Mescidu'l-Kıbleteyn (Benû Selime yurdundadır - Fethu'lBâri). Ġbn Hacer'in bu yazdıkları üzerinden 500 küsur yıl dahageçmiĢtir...
618
(MUSALÜNİN SÜTRESİNE ÂİD BÂBLAR) 815[256]
90- Bab: İmamın Sütresi, Arkasındakilerin de Sütresidir
128-.......Bize Mâlik, Ġbn ġihâb'dan; o da Abdullah ibn Utbe'nin oğlu Ubeydullah'tan haber verdi ki, Abdullah ibn Abbâs (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) Minâ'da duvarsız olarak insanlara namaz kıldırdığı sırada, ben diĢi merkebe binerek karĢıdan geldim. Ben o zaman bulûğ yaĢma yaklaĢmıĢtım. Safflardan birinin önünden geçtim. Akabinde merkebden indim de otlasın diye merkebi salıverdim ve saffa girdim. Bana karĢı bu yaptığımı kimse ayıblamadı. 816[257]
815[256] Bâzı Buhârî nüshalarında bu ara baĢlık yoktur. Bu bâblarla geçen bâblar arasındaki münâsebet vechi Ģudur: Bunlardan önce geçen bâblar bütün vecihleriy-Ie mescidlerin hükümleri hakkındadır. Buradaki beĢ bâb ise mescidler hâricinde namaz kılanların hükümlerini beyân hakkındadır 816[257] Bu hadîsin baĢlığa delâleti "duvarsız olarak" sözünden çıkarılır. Çünkü bu lâfız orada bir sütre bulunduğuna iĢ'âr edicidir. Zîrâ "gayr" lâfzı Ġbarede dâima sıfat vâki' olur. Takdiri "iiâ Ģey'in gayri cidârin"dir. Bir de sahra namazlarında Peygamber'in dâima sütre kullandığı sabittir.
619
129.......Bize Ubeydullah (149), Nâfi'den; o da Ġbn Umer'den tahdîs etti kî, o Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) bayram günü (namaza) çıktığı zaman (hizmetçisine) bir harbe taĢımasını emrederdi. Harbe namazda karĢısına konulur, kendisi de ona doğru namaz kılar, insanlar da onun arkasında namaza dururlardı. Rasûlullah bunu seferde de yapardı. ĠĢte emîrlerin (bayram namazlarında) o harbeyi taĢıtmaları bundan ileri gelmiĢtir 817[258].
130-.......Bize ġu'be, Ebû Cuhayfe'nin oğlu Avn'dan tahdîs etti. O Ģöyle dedi: Ben babamdan iĢittim, Ģöyle dedi:
Bu hadîs ayniyle ve bu isnâdla Kitâbu'l-ilm'de "Küçüğün hadîs iĢitmesi ne zaman sahîh olur" babında da geçmiĢtir. 817[258] Duvarsız yerde namaz kılarken musallînin, kıble cihetine, insan geçmek ihtimâ li olursa namaz kıldığına alâmet olmak üzere bir sütre dikmesinin mendûb olduğunda ittifak vardır. Kimsenin geçmiyeceğine emniyet olunan yerde ise, Ġmâm Mâlik ile Ġmâm ġafiî'ye göre -bu husustaki hadîslerin çokluğundan dolayı- mu-sallî yine sütre dikmekle mükelleftir. Bununla beraber Urve, Atâ, Salim ibn Abdillah, Kaasım ibn Muhammed, ġa'bî, Hasen Basrî gibi büyük tabiîlerin sahrada sütresiz namaz kıldıkları rivayet ediliyor. Ġmâmın sütresi, cemâatin de sütresidir.
620
Peygamber (S), Bat-hâ'da önünde bir harbe dikilmiĢ olduğu hâlde öğle ile ikindi namazlarını ikiĢer rek'at kıldırdı. Ve namaz içinde iken önünden kadın da, eĢek de geçti 818[259].
91- Musalli İle Sütre Arasındaki Uzaklığın Ne Kadar Olması Lazımdır Babı 819[260]
131-.......Sehl ibn Sa'd (R) Ģöyle demiĢtir:
818[259] Âlimler cumhuru musallî ile sütresi arasından geçmenin harâmhğma kaail ol-muĢlarsa da geçen inĢân yâhud hayvan, namaz kılanın namazını bozmaz. Hüccetleri bundan önce geçen Ġbn Abbâs hadîsi ile Buhârî ve Müslim'in ÂiĢe'den rivayet ettikleri bu mealdeki hadîstir: "Rasûlullah namaz kılardı. Ben de onun karĢısında cenaze vaziyetinde aykırı yatardım" Bu son hadîs, bâzıları tarafından "hayızh olduğum hâlde" ziyadesiyle rivayet edilmiĢtir. Buhârî bu hadîsi uzun ve kısa olarak, Tahârct'te, insanların abdest alma suyundan artanı kullanmak babında, Namâz'da avret yerini örimc hadîsinde, kırmızı elbise içinde namaz kılma babında, keza burada iki yerde; Ezan Kiîâ-bı'nda; Peygamber'in sıfatında iki yerde; Libâs Kitâbı'nda iki yerde lahrîc etmiĢtir. 819[260] Buhârî'nin bunu isbâi etmekten maksadı, musallînin, insanlara yolu danılımama-sı ve bastığı yerden alın koyacağı yere kadar olan mesafeyi daraltmaması için buradaki mikdân geçmemesidir. Peygamber'in dikeldiği yer ile duvar arasının üç zırâ' olduğu sabit olmuĢtur. Böyle olunca secde yeri ile duvar arasında takriben bir davar geçebilecek mesafe kalır (ġah Veliyyuilah).
621
Rasûlullah'ın namaz kıldığı yer ile (kıble cihetindeki) duvar arasında bir davar geçebilecek kadar mesafe olurdu. 820[261]
132-.......Seleme ibn Ekva' (R): Peygamber'in mescidinin duvarının minberin yanma uzaklığı, hemen hemen bir davarın geçeceği kadardı, demiĢtir.
92- Harbeye (Yani Kısa Mızrağa) Doğru Namaz Kılmak Babı
133-.......Bana Nâfi', Abdullah'tan Ģöyle haber verdi: Peygam ber için kıble cihetine bir harbe yânî kısa mızrak dikilirdi de, Peygamber (S) ona doğru namaz kıldınrdi.
820[261] Davar geçebilecek kadar yerin mikdârını lafımînde irUiiâf edilmiĢtir. Bir kcrrc musallî ayakta olduğuna göre, duvar ile arası bu mikdâr olmalıdır demiĢlerdir. ĠĢte bu hâlete göre rükû' ve sucûd payı bırakmak için üç arĢın mesafe lakdîr edenler vardır. Bâzıları bu mesafe bir karıĢ olmalıdır demiĢlerdir ki, bu sucûd hâline göre bir takdirdir. Bâzıları da altı arĢın taraflarıdır... Her hâlde uzak durmamak lâzımdır
622
93- Ucu Demirli Yahud Demirsiz Değneğe Doğru Namaz Kılmak Babı
134-.......Bize Avn ibn Ebî Cuheyfe tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben babam Ebû Cuheyfe'den iĢittim, Ģöyle dedi: Rasûlullah (S) sıcağın Ģiddetli olduğu zamanda bizim yanımıza çikageldi. Akabinde kendisine abdest alacak su getirildi, ve abdest aldı. Müteakiben bizlere öğle ile ikindi namazlarını kıldırdı. Önünde bir değnek dikilmiĢti ve onun arkasından kadın da, eĢek de geçiyordu.
135-.......Bizeġâzân, ġu'be'den; o da Atâibn EbîMeymûne'den tahdîs etti. O, Ģöyle demiĢtir: Ben Enes ibn Mâlik'ten iĢittim, Ģöyle dedi: Peygamber (S) hacetini defe çıktığı zaman bir çocukla beraber yanımızda ucu harbeli bir değnek, ya harbesiz bir asâ, yâhud kısa bir mızrak, bir de su matarası olduğu hâlde (hizmet için) ardından giderdik. ĠĢini bitirince su kabım eline verirdik.
623
94- Mekke'de ve Mekke Dışında Namaz İçin Sütre Edinmek Babı 821[262]
136-.......Ebû Cuheyfc (R) Ģöyle demiĢtir: RasûluIIah (S), Mekke yakınındaki Bathâ'da sıcağın Ģiddetli zamanında dıĢarı çıktı, abdest alıp kıbleye gelen ön tarafına bir değnek dikerek, bizlere öğle ile ikindi namazlarını ikiĢer rek'at kıldırdı. Abdest alırken abdest suyunun damlalarını insanlar ellerine yüzlerine sürmeye baĢlamıĢlardı 822[263].
95- Üstüvaneye Yani Sütuna Doğru Namaz Kılmak Babı
821[262] Buhârî bu babı, bâzılarının; Mescidi Harâm'da namaz kılındığı zaman, insanlara darlık olmaması için sütre yapılmaz; zîrâ orada insanların hepsi namaz tavaf ve diğer tâatlerle meĢguldürler, görüĢünü redd etmek için bağlamıĢtır 822[263] Hadîsin bâb baĢlığına uygunluğu, "Bathâ'da önünde değnek dikerek namaz kıldı" sözündedir. Çünkü Bathâ, Mekke'deki Bathâ'dır. Bu hadîs, bundan Önceki ve sonraki bâbtarda da geçmiĢtir. Buradaki rivayette "Ġnsanlar, Peygamber'in abdest suyu damlalarını ellerine yüzlerine sürmeye baĢladılar" fıkrası fazladır.
624
Umer: Namaz kılmakta olanlar sütunlara, sütunların yanında konuĢmakta olanlardan daha hakklıdırlar, dedi. Yine Umer, iki sütün arasında namaz kılmakta olan bir kimseyi gördü de, onu bir sütuna yaklaĢtırdı ve: Direğe doğru namaz kıl, dedi 823[264].
137-.......Bize Yezîd ibn Ebî Ubeyd tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Seleme ibnu'1-Ekva' (R) ile beraber geliyordum. Seleme, Mushaf'ın yanındaki direğe doğru namaz kılmaya çalıĢırdı. Ben ona: Yâ Ebâ Müslim, seni hep bu direğin yanında namaz kılmaya çalıĢır görüyorum, dedim. Seleme: Ben de Peygamber'in bu direğin yanında namaz kılmayı tercîfi eder olduğunu gördüm,
823[264] Buhârî'nin bu ta'Iîkini, Ibn Ebî ġeybe mevsûien rivayet etmiĢtir. Namaz kılmakta olanların üstüvanelere daha hakklı olmalarının vechi Ģudur: Namaz kılanlar ve konuĢmakta olanlar direklere ihtiyaçta müĢterektirler. KonuĢmakta olanlar onlara dayanmaya; namaz kılanlar da onları sütre edinmeye muhtâcdırlar. Lâkin namaz kılmakta olanlar, bir ibâdette oldukları için, onlar direklerde daha haklıdırlar (A'ynî). Sütre arkasında namaz meĢru olunca, direk arkasında kılmak evlâ tarikle meĢrudur. Sütreye yönelmenin mendûb sureti, onu ya sağ, ya sol baĢının hizasına almaktır.
625
dedi 824[265].
138-.......Enes (R): Yemîn olsun, ben Peygamber'in büyük sahâbîlerinin akĢam ezanında, Peygamber çıkıncaya kadar direklere koĢuĢup beklediklerini gördüm demiĢtir. "Peygamber çıkıncaya kadar" fıkrası ġu'be rivayetinde ziyâde olmuĢtur.
96- Cemaat Olmadığı Zaman Münferid İken Direkler Arasında Namaz Kılmak Babı 825[266]
139-.......Ġbn Umer (R) Ģöyle demiĢtir:
824[265] Bu direk, Üstüvânetu'l-Muhâcirîn ismiyle ma'rûftur. Tâ Usmân zamanından beri Rasûlullah'ın mescidinde Mushaf'a tahsis edilmiĢ bir yer olduğu, bu rivayetten anlaĢılıyor. Müslim'in rivayetinde " Sandığın arkasında namaz kılardı" denildiğine göre, Mushaf'ın sandık içinde muhafaza edildiği istidlal olunur. 825[266] Buhârîburadaki hadîsleri, cemâat içinde olmadığı zaman iki direk arasında namaz kılmakta be's olmadığına delîl getirmiĢ, münferid için direğe doğru namaz kılmasının evlâ olduğuna, bu evieviyetle beraber iki direk arasında durmasında da kerahet olmadığına iĢaret eimiĢtir. "Cemâatte olmamakla" kayıtlaması, cemâatte saffların dümdüz yapılmasının istenmiĢ olmasındandır
626
Peygamber (S) Ka'be'nin içine girdi. Beraberinde Usâme ibn Zeyd, Usmân ibn Talha ve Bilâl de girdiler. Peygamber içeride kalmasını uzattı. Sonra çıktı. Onun izi üzerinde içeriye ilk giren insan ben oldum. Ve Bilâl'e: Peygamber nerede namaz kıldı? diye sordum. Bilâl: Ġlerideki iki direğin arasında; dedi.
140- Bize Abdullah ibn Yûsuf tahdfs edip Ģöyle dedi: Bana Mâlik, Nâfi'den; o da Abdullah ibn Umer'den Ģöyle haber verdi: Rasû-lullah (S), Ka'be'nin içine girdi. Beraberinde Usâme ibn Zeyd, Bilâl ve Usmân ibn Talha el-Hacebî de girdiler. Usmân elHacebî Rasûlul-lah'ın üzerine Ka'be'nin kapısını kilitledi. Rasûlullah içeride bir müddet kaldı. Bilâl, dıĢarı çıktığı anda ben Bilâl'e: Peygamber(S) ile yaptı? diye sordum. Bilâl: Bir direği sol tarafına, bir direği sağ tarafına, üç direği de arka tarafına aldı. -Beyt o zaman altı direk üzerinde idi.-Sonra namaz kıldı, dedi. Buhârî dedi ki: Bize Ismâîl ibn Ebî Uveys Ģöyle dedi: Bana bu hadîsi Mâlik tahdîs etti. Bunda Bilâl: Ġki direği sağ tarafına aldı demiĢtir.
627
97- Bab
141-.......Bize Mûsâ ibn Ukbe, Nâfi'den Ģöyle haber verdi: Abdullah ibn Umer, Ka'be'nin içine girince alnına doğru yürür, Ka'be'nin kapısını ardında bırakır, alnına gelen duvar ile arasında yaklaĢık olarak üç arĢın kalıncaya kadar ilerler, oraya varınca namaz kılardı ki, Bilâl'in "Peygamber (S) namaz kıldı" diye haber verdiği yeri arardı. Yine Abdullah ibn Umer: Beyt'in istediği herhangi cihetinde namaz kılınsa hiçbirimize be's yoktur, dedi.
98- Binite, Deveye, Ağaca ve Üzerine Binilecek Olan Semere Doğru Namaz Klmak Babı
142-.......Bize Mu'temir, Ubeydullah'dan; o da Nâfi'den; o da Ġbn Umer'den Ģöyle tahdîs etti. Peygamber (S) binit devesini aykırı vaziyete getirir ve ona karĢı namaz kılardı. Ġbnu Umer'den bu hadîsi rivayet eden Nâfi'e: Ya develer ayağa kalkarsa ne (yapmalı) dersin? diye soruldu. O da: "Rasûlullah
628
(böyle bir hâl vukuunda) semeri alıp diker ve semerin arkasına doğru namaz kılardı. Ġbnu Umer de bunu yapardı, dedi 826[267].
99- Şerire Doğru Namaz Kılmak Babı
143-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Siz, bizleri köpek ve eĢek ile bir mi tutuyorsunuz? Yemîn olsun, ben görmüĢümdür ki, kendim serîr üzerinde yan yatmıĢ bulunurdum da Peygamber gelir ve serîrin tâ ortasına yönelerek namaza dururdu. Ben bir ihtiyâç üzerine kalkmak istediğimde (oturup) kıblesine karĢı gelmeyeyim diye, serîrin ayakları tarafından yorganımdan sıyrılıp çıkardım 827[268]. 826[267] Hadîs ile bâb unvânindaki deve ve ağacın münâsebet ciheti Ģudur: Deve aralarındaki toplayıcı ma'nâdan dolayı bineğe, "ağaç da evlâ tarîkle deve semerinekatılmıĢtır. Yâhud da Nesâî'nin hasen bir isnâdla Alî'den rivayet ettiği Ģu hadî-se iĢaret edilmiĢtir: Alî Ģöyle demiĢtir: "Ben Ģunu biliyorum ki, Bedr günü içimizde uyuyakalmamiĢ hiçbir insan yoktu. Yalnız Rasülullah uyanıktı ki, bir ağacın dibine doğru tâ sabaha girinceye kadar hep namaz kılıp duâ ediyordu". Harbe, asâ, direk, yenilmesi halâ! ve temiz bir hayvan, ayakta durdurarak deve semeri gibi bir Ģeyi sütre edinmek meĢru olduğuna kıyâsen, ağaçlan da sütre edinmek evlâ tarîkle caizdir 827[268] Diğer rivayetlerde bu hadîsin râvîlerinden olan Esved ibn
629
100- Bab: Namaz Kılmakta Olan Kimse Önünden Geçecek Olanı (Mendub Olarak) Redd Eder
îbn Umer, kendisi teĢehhüdde iken ve Ka'be'de iken önünden geçecek kimseyi redd etmiĢtir 828[269]. Yine Ibn Umer: Eğer önünden geçici kimse, ille kendisiyle dönüĢmenden baĢkasını kabul etmezse, artık sen de onunla döğüĢ, demiĢtir 829[270].
144-.......Bize Ebû Salih es-Semmân tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Ebû Saîd el-Hudrî'yi gördüm ki, o bir cumua günü kendisini (gelip geçecek) insanlardan setr edecek bir Ģeye doğru namaz kılıyordu. Ebû Muayt oğulları'ndan bir genç önünden geçmek istedi. Ebû
Yezîd en-Nahaî'ye, ÂiĢe: Namazı kesen Ģeyler nedir? diye sormuĢ...Oda Irak ehlinin mezhebi üzere: Namaza kadın ile köpek keser, demiĢ. ĠĢte bunun üzerine ÂiĢe, metindeki hadîsi söylemiĢtir. Buhârî bu hadîsi beĢ bâb sonra yine tahrîc etmiĢtir 828[269] Bunu Abdurrazzâk ile Ġbnıı Ebî ġeybe, kendi Muscmnafiarmda mevsûlen rivayet ettiler 829[270] Bu ta'lîki de Abdurrazzâk mevsûien rivayet etmiĢtir
630
Saîd de onun göğsüne bir yumruk vurup def etti. O genç etrafına bakındı, fakat onun önünden baĢka geçecek yer bulamadı. Bunun üzerine dönüp yine geçmeye davrandı. Ebû Saîd, evvelkinden daha Ģiddetli surette def etti. Bunun üzerine o genç Ebû Saîd'e sövdükten sonra (Medine vâlîsi olan) Mervân'ın yanına gidip, Ebû Saîd'den karĢılaĢtığı muameleyi ona Ģikâyet etti. Arkasından Ebû Saîd de Mervân'ın yanına girdi. Mervân: Yâ Ebâ Saîd, Ģu kardeĢinin oğlu ile ne alıp veremiyorsun? dedi. O da Ģöyle dedi: Peygamber (S)'den iĢittim, Ģöyle buyuruyordu: "Ġçinizden biri kendisini gelen geçen insanlardan koruyacak bir sütreye karĢı namaza durup da biri önünden geçmeye davranacak olursa onu def* etsin; dinlemez dayatırsa onunla doğuĢsun; çünkü o ancak bir Ģeytândır 830[271].
830[271] Buhârî hadîsi burada ayrı ayrı iki senedle getirmiĢtir. Buhârî bu hadîsi "Ġblîs'in Sıfatı"nda da tahrîc etmiĢtir Namazı kesmeye çalıĢan böyle bir kimseye Ģeytân denilmesi mecazdır. în-.sanlardan Ġblîs ahlâklı kimselere mecazen Ģeytân denilmesi çoktur. Kur'ân'da da "Ġnsan ve cimi Ģeytânları" (el-En'âm: 112) buyurulmuĢtur. Peygamber de: - ġubhesiz: karını, yâni kendisinden hiç ayrılmayan seyrânı, onunla beraberdir" buyurmuĢtur (Müslim, Salât, "Namaz kılanın önünden geçeni men' etmek babı").
631
101- Namaz Kılanın Önünden Geçecek Kimsenin Yükleneceği Günah Babı
145-....... Bize Mâlik, Umer ibn Ubeydullah'ın kölesi Ebu'n-Nadr'dan; o da Busr ibn Saîd'den haber verdi ki, Hâlid ibn Zeyd, Busr ibn Saîd'i, namaz kılanın önünden geçen kimse hakkında Ra-sûlullah'tan ne iĢittiğini haber vermesi için Ebû Cuheym el-Ensârî'nin yanına yollamıĢtır. Ebû Cuheym de Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) Ģöyle buyurdu: "Namaz kılanın önünden geçen kimse, üzerine ne kadar günâh aldığını bilseydi, onun önünden geçmektense kırk (zaman yerinde) durmayı daha hayırlı bulurdu". Râvî Mâlik ibn Enes dedi ki: Râvî Ebu'n-Nadr: Kırk gün mü, yâhud ay mı, yâhud yıl mı dedi bilemiyorum, dedi.
632
102- Kişinin Namaz Kılmakta Bulunan Arkadaşını Yüz Yüze Karşılaşması Babı 831[272]
Ve Usmân ibn Affân: KiĢinin, namaz kılar hâldeyken yüzyüze karĢılanmasını kerîh görmüĢtür. (Buhârî der ki:) Bu ancak, namaz kılan, karĢılayanla uğraĢıp meĢgul olduğu zaman mekruh olur. Amma namaz kılan, bu yüzyüze karĢılayanla uğraĢıp meĢgul olmazsa (be's yoktur). Çünkü Zeyd ibn Sabit: Ben namaz kılana yüzyüze karĢılamayı kayırıp aldırmam, zîrâ kiĢi, diğer kiĢinin namazım kesmez, demiĢtir.
146-.......Bize Alî ibn Mushir, el-A'meĢ'ten; o da Müslim ibn Subayh'den; o da Mesrûk'tan Ģöyle tahdîs 831[272] Yânî mekruh olur mu, olmaz mı? Yâhud namaz kılanı alıkoyduğu zamanki karĢılama ile alıkoymadığı zamanki arası ayrılır mı? ĠĢte musannif Buhârî bu tafsî le meyi ettt. Ve Usmân ile Zeyd ibn Sâbit'ten zikrettiği ve zahiri ihtilâf olan iki haberi bir yere cem' etti... (Ġbn Hacer).
633
etti: ÂiĢe'nin yanında: Namazı ne keser? diye soruldu. Orada bulunanlar: Namazı köpek, eĢek ve kadın keser, dediler. Bunun üzerine ÂiĢe Ģöyle dedi: Yemîn olsun, sizler biz kadınları (namazı kesme hükmünde) köpekler (gibi) kıldınız. Yine yeminle söylerim, ben Peygamber'i, kendisi ile kıblesi arasında ve sedir üzerinde yatmıĢ bulunduğum hâlde namaz kılar hâlde görmüĢümdür. Bu vaziyette iken bana bir ihtiyâç Msıl olurdu da, oturup O'nun karĢısına gelmemi istemediğim için, usulca sıyrılıp çıkardım. Ve yine Alî ibn Mushir, el-A'meĢ'ten; o da Ġbrahim'den; o da el-Esved'den; o da ÂiĢe'den isnâdıyle, bu hadîsin benzerini tahdîs etmiĢtir.
103- Uyuyan Kimsenin Arkasında Namaz Kılmak Babı
147-.......Bize HiĢâm tahdîs edip Ģöyle dedi: Bana babam Urve, ÂiĢe'den tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S), ben onun döĢeği üzerinde aykırı yatıp uyuduğum hâlde (bana doğru) namaz kılar, vitri kılmak istediği zaman beni de uyandırırdı.
634
Ben de vitri onunla birlikte kılardım 832[273].
104- Kadının Arka Tarafında Nafile Namazı Kılmak Babı
148-.......ÂiĢe (R) Ģöyle'demiĢtir: Ben Rasûlullah (S)'ın önünde, ayaklarım kıblesine (yânı secde ettiği yere) gelecek Ģekilde yatar uyurdum. Secdeye vardığı zaman eliyle beni dürterdi de ben ayaklarımı geriye çekerdim. Secdeden kalktığı zaman yine uzatırdım. ÂiĢe dedi ki: O zamanlarda evlerde ıĢıklar yoktu 833[274].
832[273] Bu hadîsten, uyuyan kimsenin arkasında namaz kılmanın cevazı hükmü istin-bât olunuyor. Mâlik, Mücâhid, Tâvûs ise uyuyandan, namaz kılana iĢgal edecek bir Ģey gelmesi ihtimâline ve namazı tenzih maksadına binâen bunu mekruh saymıĢlardır 833[274] Bu hadîs ayniyle bu isnâdla "Yaygı üzerinde namaz" babında, yânî Kitâbu's-Salât'm 22. babında da geçmiĢtir. Hadîsin buradaki baĢlığa uygunluğu, yânî baĢlığa delâlet ciheti açıktır. Peygamber'in, farz namazları dâima mescidde cemâatle kıldığı bilindiği için, evinde kıldığı bu namaz elbette sünnet, tatavvu', nafile, yânî farzlara ilâve olarak kıldığı namazlardır. Namaz kılanın karĢısında kadının yatması namazı kesmezse, önünden geçmesi evlâ tarikle kesmez. Selefte de, halefte de fakîhler cumhurunun; bu arada Ebû Hanîfe, Mâlik ve ġafiî'nin görüĢü budur
635
105- Namazı Hiçbir Şey Kesmez Diyen Kimse Babı
149-.......Bize el-A'meĢ tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Ġbrâhîm, el-Esved'den; o da ÂiĢe'den tahdîs etti. el-A'meĢ dedi ki: Ve yine bana Müslim (yânî Ġbn Subayh), Mesrûk'tan; o da ÂiĢe'den Ģöyle tahdîs etti: ÂiĢe'nin yanında namazı kesecek Ģeyler zikr olundu da, bunlar köpek, eĢek ve kadındır denildi. Bunun üzerine ÂiĢe: Sizler beni eĢeklere ve köpeklere benzettiniz. Allah'a yemîn ederim ki, ben Peygamber'i, kendim serîr üzerinde ve Peygamber'le kıblesi arasında yatmıĢ olduğum hâlde namaz kılarken görmüĢümdür. Bu vaziyette iken, benim için bir ihtiyâç meydana gelir. Ben oturup da Peygamber'e eziyet vermemi istemediğim için Ģeririn ayaklan tarafından usulca sıyrılıp çıkardım.
150-.......Bana Ġbnu ġihâb'ın kardeĢinin oğlu (Muhammed ibn Abdillah ibn Müslim) tahdîs etti. Kendisi amucası Muhammed ibn ġihâb ez-Zuhrî'ye namazı, namazı kesecek Ģeyi sormuĢ. Bunun üzerine
636
Ġbn ġihâb Ģöyle demiĢtir: Namazı hiçbir Ģey kesmez 834[275]. Bana Urvetu'bnu'z-Zubeyr haber verdi ki, Peygamber'in zevcesi ÂiĢe Ģöyle demiĢtir: Yemîn olsun ki, Rasûlullah (S) geceleyin kalkardı da ben kendisiyle kıblesi arasında aykırı yatmıĢ olduğum hâlde, o eĢinin yaygısı üzerinde namaz kılardı.
106- Bab: Musalli Namazda Boynu Üzerinde Küçük Kız Çocuğu Taşıdığı Zaman (Namazın Hükmü Nasıldır?)
151-.......Amr ibn Suleym ez-Zurakî'den; o da Ebû Katâde (38) el-Ensârî'den haber verdi (O, Ģöyle demiĢtir): Rasûlullah (S), kendi kızı Zeyneb'in, Ebû'lÂs ibnu'r-Rabî' ibn AbdiĢĢems'ten olma kızı Umâme'yi taĢıyarak namaz kılardı 835[276]. ġöyle ki, secdeye
834[275] Bu "Namazı hiçbir Ģey kesmez" hükmü, tahsis edilmiĢ ânım bir hükümdür. Çünkü konuĢmak ve ameli kesîr, namazı keser. Yâhud da bundan murâd, haklarında niza edilen kadın, eĢek ve köpekten hiçbiri namazı kesmez demektir (Kastallânî). 835[276]835[276] Zeyneb, Peygamber'in en büyük kızıdır. Kocası Ebu'l-Âs ibnu'r-Rabî' ibn Abdi'I-Uzzâibn AbdiĢĢemsibn Abdi Menâf tır. Bu zât " *ûkn '^ = Bathâ'nın ars-lan yavrusu" lakabıyle meĢhur olmuĢtur. Bunun annesi Hadîce binîu Huvey
637
vardığı zamân onu yere koyar, secdeden kalktıkça da, onu tekrar yüklenirdi 836[277]
lid'in ana baba bir kızkardeĢi Hind bintu Huveylid'dĠr. Ebu'I-Âs, Câhiliyet'te Mekke'nin mal çokluğu, güzel ticâret, doğruluk ve emânet hususlarında parmakla gösterilen ricalinden idi. Nübüvvetten önce, Peygamber'in hemen her gün beraber olduğu, sabah akĢam beraber yemek yediği sıkı dostlarından idi. Henüz vahy gelmeden evvel, Hadîce, kızları Zeyneb'i bu Ebu'1As'a vermeyi Pey-gamber'e teklîf etmiĢ, o da zevcesine hiçbir hususta muhalefet etmemek âdetinde olduğu için, derhâl muvafakat etmiĢti. Bu zevç ile zevcenin arasını, Bedr'den sonra Ġslâm ayırdı. Sonradan Ebu'l-Âs îmân etmekle yine Peygamber dâmâdlı ğı ile ĢereflenmiĢtir. Bedir esirleri arasında iken Zeyneb'in Mekke'den annesi Hadîce'nin hediyesi olan gerdanlığı, kocasını kurtarma fidyesi olarak göndermesi, Peygamber'in gerdanlığı görüp tanıması, ve meclise "Ġsterseniz bunu sahibine idde ediniz" teklifinde bulunması, cidden insanı inceltip duygulandıracak ve tekrar tekrar okunmaya değer vakıalardır. Umâme bintu Ebi'l-Âs ibni'r-Rabî', Peygamber'in pek sevgili torunu Ġdi. Ġbn Sa'd'm ÂiĢe'den rivayetine göre, Rasûluliah'a bir defa boncuktan bir gerdanlık hediye edilmiĢ. "Bunu ev halkından en çok sevdiğime vereceğim" buyurmuĢ. Kadınlar ÂiĢe'yi kasdederek: Ebû Kuhâfe'nin kızı bunu kazandı, ' demiĢler. Derken Peygamber Umâme bintu Zeyneb'i Ġsteyip gerdanlığı onun boynuna takmıĢtır. Diğer rivayette "Bunu en merhametli olanınız kimse ona vereceğim" buyurmuĢ ve kiSâdeyi Ebu'I-Âs'ın Zeyneb'den olan kızının boynuna kendi eliyle bağlamıĢtır. Bu Umâme, babası ölünce Zubeyr ibnu'IAvvâm'ın vesayetinde kalmıĢtır. O da Umâme'yi, Fâtıma'nın vefatından sonra Alî Ġbn Ebî Tâlib ile evlendĠrmiĢtir. 836[277] Rasûlullah'ın bunu yapması, cevazını beyân içindir. Bu, kıyamete kadar devam edecek bir kaanûndur. Nitekim Ebû Hanîfe. ġafiî ve Ahmed ibn Hanbel'in mez-hebleri de budur. Sâdece Mâlikîler cevazı kabul etmezler.
638
107- Bab: Musalli, İçinde Hayızlı Kadın Bulunan Bir Döşeğe Doğru Namaz Kılarsa (Namazın Hükmü Nasıl Olur?) 837[278]
152-.......Abdullah ibn ġeddâd ibnu'1-Hâd Ģöyle demiĢtir: Bana teyzem Meymûne bintu'l-Hâris (R) haber verip-Ģöyle dedi: Benim döĢeğim Peygamber'in namaz kıldığı yerin yanında idi. Bazen Peygamber'in giydiği eîbise (namaz kıldığı zaman) ben döĢeğin üzerinde iken, benim üzerime düĢerdi 838[279]
153-....... Bize Abdullah ibnu ġeddâd tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Meymûne'den iĢittim, Ģöyle diyordu: Peygamber (S), ben yanı-baĢında uyuduğum ve hayizlı
Müslim'deki "Peygamber'i omuzunda Umâme olduğu hâlde imâm olarak halka namaz kıldırır gördüm" rivayeti, bunun farz namazda yapıldığını açık olarak gösterir. Zâten Peygamber mescidde yalmz farz namazları kılmak, sünnet ve nafileleri evinde kılmak âdetinde idi. 837[278] Yânî mekruh olur mu, olmaz mı? Babın hadîsi bunda kerahet olmadığına delâlet etmektedir. 838[279] Bu hadîs az bir farkla "Musallînin elbisesi secdede kadına dokunur" babında (19. bâbda) geçmiĢti
639
bulunduğum hâlde namaz kılardı. Secdeye vardığr zaman giydiği elbisesi bana dokunurdu. Râvî Müsedded, Hâlid ibn Abdillah'tan Ģunu ziyâde etti: Hâlid dedi ki: Bize Süleyman eĢ-ġeybânî tahdîs etti. Meymûne: Ben hayızlı iken, demiĢtir.
108- Bab: Erkek Namaz Kılarken Secde Sırasında, Secde Edebilmesi İçin Eliyle Karısını Dürter Mi? 839[280]
154-.......Bize Ubeydullah tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize el-Kaasım, ÂiĢe'den tahdîs etti. O (R) Ģöyle demiĢtir: Ne kötü bir denkleĢtirmedir ki, sizler biz kadınları köpek ve eĢekle bir seviyede tuttunuz. Yemîn olsun, ben kendisi ile kıblesi arasında yatmıĢ olduğum hâlde Rasûlullah'ın namaz kılar olduğunu 839[280] Bundan evvelki baĢlıkta, kadın namaz kılan erkeğin elbisesine değse de, namazın Ģahinliğinin beyânı vardı. Bu baĢlıkta ise, namaz kılan erkeğin vücûdunun bir kısmı kadına dokunsa da, namazın yine sahîh olacağının beyânı vardır. Erkek ile kadının birbirine el sürmeleri, abdest bozacağı görüĢünde olan ġâfiîyye'ye karĢı, bu hadîsle de hüccet getiriliyor. Onlar ise arada belki bir hâil vardı, yâhud ellemekle abdest bozulmaması ihtimâl ki peygamberlik hususiyet-, lerindendir diye te'vîl ederler.
640
kat'î olarak bilmiĢimdir. Secdeye varmak istediği zaman eliyle ayaklarımı dürterdi de ben ayaklarımı geriye çekip büzerdim 840[281]
109- Kadın. Namaz Kılmakta Olan Erkekten Eza Nevinden Bulunan Bir Şeyi Atıp Uzaklaştırır Babı
155-....... Bize Ġsrâîl, Ebû îshâk'tan; o da Amr ibn Meymûn'dan; o da Abdullah ibn Mes'ûd (R)'dan tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S), Ka'be'nin yanında kalkıp namaz kılmakta bulunduğu sırada, KureyĢ'ten bir topluluk da kendi meclislerinde oturmak-talardı. Birdenbire onlardan bir sözcü: ġu (açıkça Ġnsanların içinde ibâdet eden) murâî kimseye bakmaz mısınız? Sizin hanginiz fulanca ailesinin yeni boğazlanan devesinin yanına kalkıp gider de, henüz iĢkenbesindeki tersini, kanını, döl yatağını kasdedip,
840[281] Daha evvel de söylediğimiz gibi, bu hadîs, maksûd ve ma'nâ bir olmakla beraber, el-Câmi'u's-Sahîh'\n birçok bâblarında ayrı ayrı yollardan ve değiĢik lâfızlarla Hz. ÂiĢe'den rivayet edilmiĢtir.
641
onu buraya getirir; sonra onu Ģunun yanında bekletir de o secdeye vardığı zaman iki kürek kemiğinin arasına koyar? dedi. Oradakilerin en Ģakisi seğirdip getirdi. Bekledi; nihayet Rasûlullah secdeye varınca, onu iki küreği arasına koydu. Peygamber secde vaziyetinde baĢını kaldırmadan sabit durdu. MüĢrikler gülmeye baĢladılar, hattâ gülmekten dolayı birbirlerine meyi ettiler. Bir kimse hemen Fâtıma aleyhi's-selâma gidip haber verdi. Fâtıma o zaman küçük bir kızdı. KoĢarak geldi. Peygamber hâlâ secde vaziyetinde sabit duruyordu. Nihayet Fâtıma o Ģeyi sırtından atıp uzaklaĢtırdı. Ve o harîflere karĢı dönüp, onlara ağır sözler söyledi. Rasûlullah namazı tamamladığı zaman üç defa: "Yâ Allah, KureyĢ'i Sana havale ediyorum. Yâ Allah, KureyĢ'i Sana havale ediyorum. Yâ Allah, KureyĢ'i Sana havale ediyorum " dedi. Sonra da isimlerini söyleyerek: "Yâ Allah, Amr ibn HiĢâm'ı, Utbeibn Ra-bîa'yi, ġeybe ibn Rabîa'yı, Velîd ibn Utbe'yi, Ümeyye ibn Halefi, Ukbe ibn EbîMuayl'ı ve Umâre ibnu'l-Velîd'i Sana havale ediyorum " dedi. Abdullah ibn Mes'ûd Ģöyle dedi: Allah'a yemîn ederim ki, bu isimleri sayılanları, Bedr gününde yıkılıp
642
yere serilmiĢler gördüm. Sonra bunların cesedleri kuyuya, yânî Bedr'deki çukura sürüklendiler. Bundan sonra Rasûlullah (S): "Ashâbu Kalîb'in (yânî bu kuyuya atılanların) hemen ardından la'net gönderildi'' buyurdu 841[282].
Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle
8- KİTÂBU MEVÂKÎTTS-SALÂT (Namaz Vakitleri Kitabı)
841[282] Buhârî bu hadîsi Kitâbu'l-Vudû'un 73. "Namazda iken üzerine pislik atılan yâ-hud cife atılan kimsenin namazı fâsid olmayacağı" babında delil olarak getirmiĢti. Burada da bâzı küçük lâfız farklanyle bâb baĢlığına dclîl olmak üzere tekrar getirmiĢtir.
643
1- Namaz Vakitleri ve Faziletleri Babı
Ve Yüce Allah'ın Ģu kavli: "Çünkü namaz, mü'minler üzerine vakitleri belli bir farz olmuĢtur"(enNisâ. 103) Yânî Allah müzminlere bu farzın vakitlerini ta'ym etmiĢtir 842[1].
1- Bize Abdullah ibn Mesleme tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Mâ-lik'in huzurunda okudum; o da Ġbn ġihâb'dan (o, Ģöyle demiĢtir): Umer ibn Abdilazîz bir
842[1] Bu vakitler Kur'ân'da: a. "GüneĢin ortadan kayması ânından gecenin kararmasına kadar güzelce namaz kıl, sabah namazını da..." (el-Ġsrâ: 78); b. "Gündüzün iki tarafında, gecenin de yakın saatlerinde dosdoğru namaz *//... "(Hûd: IÎ4); c. "Onlar ne derlerse sabret. GüneĢin doğmasından evvelde, batmasından evvel de Rabb Um hamd ile tesbîh et. Gecenin bir kısım saatlerinde ve gündüzün etrafında dahî tesbîh et ki, Ġlâhî rızâya eresin" (Tâhâ: 130); d., "AkĢama girerken, sabaha ererken Allah'ı tenzih edin. Göklerde ve yerde hamd O'nundur. Gündüzün nihâyetinde, öğle vaktine vardığınız yakitte de Allah'ı, tesbîh edin" (Rûm: 30) gibi âyetlerle öğle, ikindi, akĢam, yatsı, sabah; beĢ vakit olmak üzere, ta'ynı kılınmıĢ ve husûsî smırlarıyle sınırlanıp, ta'rîfi de Peygamber tarafından beyân ve tafsîl olunmuĢtur. Ve o vakitten beri teâmülen de müslümânlar arasında dînî zaruretlerden olarak zaptedilmiĢtir (Hakk Dîni, II, 1448-1449).
644
gün ikindi namazını geri bıraktı. Yanına Zu-beyr ibnu'l-Avvâm'ın oğlu Urve girdi de, ona Ģunu haber verdi: Mu-gîre ibn ġu'be Irak'ta iken bir gün namazı geç bırakmıĢtı. Bunun üzerine Ebû Mes'ûd el-Ensârî onun yanma girdi de: Yâ Mugîre! Bu, namazı geç bırakma nedir? Kat'î bilmez misin ki, Cibril indi namaz kıldı 843[2]. Rasûlullah da (ardında) kıldı. Sonra bir daha kıldı, Rasûlul-lah da kıldı.Sonra bir daha kıldı. Rasûlullah da kıldı.Sonra bir daha kıldı, Rasûlullah da kıldı. Sonra bir daha kıldı, Rasûluliah da kıldı 844[3]. 843[2] Cibril'in namaz vakitlerini öğretmek için inmesi, Mi'râc gecesinin hemen aka-bindeki günde vâki' olmuĢtu. Kitâbu'sSalât'ın I. bâbındaki Enes hadîsinde geçtiği üzere, beĢ namaz ümmete mi'râc esnasında farz olunmuĢ, müteakiben Cibril, bu beĢ farzdan herbirinin baĢlama ve bitme zamanlarını göstermeye gelmiĢtir 844[3] Bu rivayette yalnız Cibril'in beĢ, Râsûlullah'm da beĢ kerre namaz kıldığı zikredildi. Buna göre yalnız namaz sayısı söylenmiĢ, namaz vakitleri söylenmemiĢtir. Ancak Ebû'Mes'ûd'un maksadı, Mugîre ibn ġu'be'ye beĢ vaktin baĢlama ve son bulmaları hakkındaki bilgisine i'timâd ederek sayıyı zikretmekle vakitleri de hatırlatmaktır. Ebû Dâvûd, en-Nesâî ve et-Tirmîzî Sümer'lerinde Câbir ibn Abdillah, Ġbn Abbâs ve Ebû Hureyre'den rivayet -edilen uzunca hadîste namaz vakitlerinin evvelleri Üe sonlan gösterilmiĢtir. Bunda Peygamber (S) Ģöyle buyurmuĢtur: "Cibril iki defa (yânı iki gün) Ka'be'n'm yanında bana imâm oldu. Ġlk defasında zeval vaktinde güneĢin verdiği gölge bir nalın tasması kadar uzadığında bana öğle; herĢeyin gölgesi birer misli uzadığında
645
Sonra: "ĠĢte bununla emr olundum" dedi 845[4]. Bu sözlerin sonunda Umer ibn Abdilazîz, Urve'ye: Söylemekte olduğunu iyi bil. Namaz vakitlerini Rasûlullah için ikaame eden, yânı vakitleri ta'yîn eden Cibril'in kendisi midir? dedi. Bunun üzerine Urve de: BeĢîr ibn Mes'ûd, babasından böyle tahdîs ederdi, dedi. Yine Urve Ģöyle dedi: Yemîn olsun (teyzem) ÂiĢe bana, Rasûlullah(S)'ın henüz hücresinde güneĢ varken ve gölge hücreden yükselmeden ikindiyi
ikindi,oruçlu oruç bozduğu vakitte akĢam, kırmızılık gâib olduğunda yatsı, oruçluya yemek içmek haram olduğu vakitte sabah namazlarını kıldırdı. Ertesi gün öğle namazını herĢeyin gölgesi bir misli ikindi namazını iki misli olduğu; akĢam namazım oruçlu iftar ettiği zamanda, yatsı namazını gecenin üçte birine doğru, sabah namazını da ortalık iyice aydınlandığı vakit kıldırdı. Sonra bana döndü ve: 'Yâ Muhammed, bu Sen'den evvelki peygamberlerin vaktidir. Namaz vakti, bu ikiĢer vakitler arasındadır' dedi." BeĢ namazın farz kılınmasının ardından Cibril'in ilk kıldırdığı namaz, zuhur namazı olduğundan, bu namaza "Saiâtu Ûlâ — Ülâ Namazı "denilmiĢtir. 845[4] Metindeki " oj*ı " lâfzındakĠ " T-" ötre de, üstün de rivayet edilmiĢtir. Birinciye göre "Bununla emr olundum", ikinciye göre "Bununla emr olundun"demek olur. Hitâb olduğuna göre, söyleyicisi Cibril'dir ve: "Dün gece sana mücmelen emr olunan namazın mufassalen tefsiri iĢte budur" demek olur. Mü-tekellim sîgâsıyle olduğuna göre, söyleyicisi Peygamber olmak ihtimâli olduğu gibi, Cibril de olabilir. Birinci takdire göre ma'nâ açıktır. Ġkincisine göre ise Cibril: "ĠĢte böylece sana öğretmek ile emr olundum" demek olur.
646
kılar olduğunu söyledi 846[5]
2- Bab: Yüce Allah'ın Şu Kavli:
'Hepiniz O'na dönün, O'ndan korkun. Namaza devam edin, müĢriklerden olmayın" (er-Rûm: 31) 847[6]
2-.......Ġbn Abbâs (R) Ģöyle demiĢtir: Abdu'IKays hey'eti, Rasûlullah'ın huzuruna geldiler ve: Biz Ģu topluluktan Rabîa kabîlele-rindeniz. Biz sana baĢka zaman değil, yalnız haram ayda ulaĢabiliriz. O halde bize bir Ģey emret de, biz onu senden alalım ve arkamızda kalanları ona da'vet edelim, dediler. Bunun 846[5] Buhârî bu hadîsi, Bed'u'1-Halk ve Mağâzî Kitâbları'nda da tahrîc etmiĢtir. 847[6] Bu âyet, mefhûmunun iktizâ etmesi sebebiyle namazı terk edenin tekfirine kaa-il olanların kendisiyle istidlal ettikleri âyetlerdendir. Onlara: Bununla murâd, namazı terk etmenin müĢriklerin fiillerinden olduğu, müĢriklere benzemeye çalıĢmaktan da nehy geldiğidir; yoksa murâd, namazı terk etmekte onlara muvafakat edenin müĢrik olduğu değildir, diye cevâb verildi. Bu âyet namazın fazlı hakkında Kur'ân'da gelenlerin en büyüklerindendir. Âyetin Abdu'1-Kays hey'eti hadîsiyle münâsebet ciheti Ģudur: Âyette Ģirki ne.hy etmenin, namaz ikaamesine bitiĢikliği, hadîste ise tevhîd isbâtının;namaz ikaamesine bitiĢikliğidir (Ġbn Hacer).
647
üzerine Rasûlullah (S): "Ben sizlere dört Ģey emrediyor ve dört Ģeyden nehy ediyorum: Allah'a îmân etmek" dedikten sonra, Allah'a îmân etmeyi onlara Ģöyle tefsîr etti: "Lâ ilahe ille'ilah- Allah'tan baĢka ilâh olmadığına ve benim Allah 'in Rasûl'ü olduğuma Ģahadet etmek, namazı dosdoğru kılmak, zekâtı edâ etmek, ganimet aldıklarınızın beĢte birini bana ver-menizdir. Dubbâ', hantem, muhayyer ve nakîrden nehyediyorum" (Yânî, bu isimlerdeki kablara Ģıra kurmaktan nehyediyorum)848[7].
848[7] Buhârî, bu hadîsi on yerde tahrîc etmiĢtir. îmân Kitâbı'nda da bu hadîs hakkında açıklamalar geçmiĢtir
648
3- Namazı Dosdoğru Kılmak ÜzereineBey'at Babı 849[8]
3.......Bize Kays (ibn Ebî Hazım), Cerîr ibn Abdillah'tan tah- dîs etti. O: Ben Rasûlullah'a, namazı dosdoğru kılmak, zekât vermek ve her müslümâna samimiyetle hayır isteyici olmak üzere bey'at ettim, demiĢtir850[9].
4- Bab: Namaz Kılmak (Günahlara) Keffarettir
4-.......Bana ġakîk tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Huzeyfe'den iĢittim, Ģöyle dedi: Biz Umer (R)'in 849[8] Bey'atla murâd, Ġslâm üzere bey'atlaĢmaktir. Peygamber (S)'in, tevhîdden sonra ük Ģart kıldığı Ģey, namaz kılmak idi. Çünkü namaz bedenî ibâdetlerin baĢıdır. Bundan sonra zekât vermeyi Ģart kılardı. Zîrâ zekât, mâlî ibâdetlerin baĢıdır. Bundan sonra her kavme en muhtâc oldukları Ģeyleri Öğretirdi. Cerîr'le nasihat etmek üzere bey'at etti. Çünkü Cerîr, kavminin seyyidi bulunuyordu. Bundan dolayı Peygamber Cerîr'e, onlara nasihatle cmr ettiğini öğretmesini irĢâd etmiĢiir. Abdu'1-Kays hey'eti ile beĢte biri edâ etmek üzere bey'atlaĢmıĢti.-Çünkü onlar kendilerine yakın olan Mudarr kâfirleriyle harb hâlinde bulunuyorlardı (Ġbn Hacer). 850[9] Bu Cerîr hadîsi, KĠtâbu'l-îmân'ın sonunda da geçmiĢti
649
yanında oturuyorduk. Umer: Rasûlullah (S)'ın fitne hakkındaki sözünü hanginiz ezberinde tutuyor? diye sordu.Ben ezberimde tutuyorum,hem de Rasûlullah'ın söylediği gibi, dedim. Umer: O'na (yânî Peygamberce) yâhud buna (bu makaaleye) karĢı çok cesursun, dedi 851[10] Ben: Ġnsanın ehli, malı, çocukları ve komĢusu yüzünden uğradığı fitneye, namaz, oruç, sadaka, iyiliği emr, kötülükten nehy keffâret olur, dedim. Umer: Sormak istediğim bu fitne değildir, lâkin denizin dalgalanması gibi dalgalanacak olan fitnedir, dedi. Bunun üzerine Huzeyfe: Ey Mü'minlerin Emîri, o fitneden senin üzerine bir Ģey yoktur. Çünkü seninle onun arasında kilitli bir kapı vardır, dedi. Umer; Kapı kırılacak mı, yoksa açılacak mı? diye sordu. Huzeyfe: Kırılacak, dedi. Umer: O takdirde ebeden kilitlenemiyecek, dedi 852[11]. Biz Huzeyfe'ye: Umer kapıyı biliyor mu? diye sorduk. Huzeyfe: Evet, 851[10] Ona karĢı'1 yâhud "buna karĢı" suretinde vâki' olan Ģekk, ya Huzeyfe'ye yâhud aradaki râvîye âiddir. "Ona karĢı", Peygamber'e karĢı demektir; "buna karĢı" da makaaleye, yânî söz söylemeye karĢı cür'ctin çoktur demektir. 852[11] Çünkü sağlam kapı bir daha kilitlenebilir; kırık kapı ise yerinde duramaz ve ki-litlenemez. Kapının kırılması, Usmân'ın Ģehâdetidir.
650
yarından evvel bu gecenin geleceğini bildiği gibi (biliyordu). Ben ona, içinde hiçbir yalan yanlıĢ bulunmayan bir söz söylemiĢimdir, dedi. (Râvî ġakîk ibn Seleme el-Esedî:) Biz kendimiz Huzeyfe'ye sormağa cesaret edemedik de, Mesrûk ibnu'l-Ecda'a: Kapı kimdir? diye sordurduk. O da kapıyı ondan öğrenip: Kapı Umer'dir, dedi 853[12].
5-....... Ġbn Mes'ûd (R) Ģöyle demiĢtir: Bir kimse (yabancı) bir kadından bir öpücük aldı854[13]. 853[12] Buhârî bu hadîsi, Zekât, Alâmâtu'n-Nübüvve, Fiten ve Savm Kitâblan'nda da tahrîc etmiĢtir 854[13] Bu kadının Ensâr'a mensûb olduğu bilinirse de, ismi kasden mechûl kalmıĢtır. Bu adam da, en sahîh kavle göre, Ebıı'UYeser Kâ'b ibn Amr ibn Abbâd el-Ensârî es-Selcmî'dir. Akabe ile Bedr'de hâzır bulunan sahâbîlerdendir. Kısa boylu, koca karınlı bir zât olduğu hâlde, pek boylu boslu olan Abbâs ibn Abdilmııttalib'i Bedir'de esîr eden odur. Bedir sahâbîlerinin en sona kalanı olup, 55. hicret yılında Medîne'de vefat etmiĢtir. Bunun ismi hakkında beĢ rivayet daha varsa da, biz bunları zikr etmiyoruz. Bu zât, hasbe'l-beĢeriyye iĢlediği kabahattan son derece pîĢmânlık göstermiĢ, insanların gözlerinden hâlî olan bir yerde ma'siyet iĢlediği hâlde, havsalaya sığmaz bir cesaret ve fazilet göstererek, çâresini bulsunlar diye evvelâ sahâbîlerden bâzılarına, en sonunda Peygamber'e müracaatla, kendisine zina cezası uygulanmasını istemiĢtir. Tirmizî'nin rivayetinde Ebu'lYeser Ģöyle diyor: Hurma satın almak için bana bir kadın geldi. Evde daha iyisi var, dedim. Ġçeriye beraber girdik. Üzerine saldırıp öptüm. Bunun üzerine Ebû Bekr'e gelip mes'eleyi
651
Müteakiben o zât Peygamber'e geldi ve olan iĢi ona haber verdi. Bu hâdise üzerine Azîz ve Celîl olan Allah, Ģu âyeti indirdi: 'Gündüzün iki tarafında, gecenin de yakın saatlerinde dosdoğru namaz kıl. Çünkü güzellikler kötülükleri (günâhları) giderir. Bu, iyi düĢünenlere bir ö'ğüddür" (Hûd: H4) 855[14]. Bunun üzerine o kimse: Yâ Rasûlallah, bu yalnız benim için mi? diye sordu. Rasûlullah (S):
anlattım. Tevbe et de, kendini rezîl etme, dedi. Umer'e gidip anlattım. O da: Tevbe et de, kendini rüsvây etme; kimseye haber verme, dedi. Sabr edemedim. Rasûlullah'ın yanına gittim; iĢi arzedince: "Allah yolunda gazveye gitmiĢ bir müslümânın karısına böyle mi bakarsın?" buyurdu. Ebu'l-Yeser bunun üzerine, kendisini cehennem ehlinden olmuĢ zanmyle: Bu saate gelinceye kadar keski îmân etmemiĢ olaydım, diye temennide bulundu. Yine Ebu'l-Yeser: Rasûlullah uzun müddet baĢını eğdi, nihayet "Ekimu's-Salât.. "(Hûd: 114) âyeti vahy olundu, dedikten sonra kıssasına metinde olduğu gibi devam ediyor. Muâz'dan geien bir rivayette de Ebu'I-Yeser'Ġn: Yâ Rasûlallah, Allah'ın emrettiği haddi bana uygula, demesi ve bu sözü tekrar etmesi üzerine, mübarek yüzünü çevirdiği ve namaz kıldıktan sonra âyetin nazil olduğu zikr ediliyor. Bu hadîslerin mecmuundan yalnız haram olan mahalde cinsî münâsebetin zina haddi (cezası) tatbîkini gerektirdiği istidlal olunur. 855[14] Gündüzün iki tarafındaki namazlar sabah, öğle, ikindi; gecenin yakın sâatle-rindeki namazlar da akĢam ve yatsı namazlarıdır (Medârik).
652
"Ümmetimin hepsi için, bütün ferdleri içindir" buyurdu 856[15].
5- Vakti İçinde Kılınan Namazın Fazileti Babı 857[16]
6-.......Bize ġu'be tahdîs edip, Ģöyle dedi: Bana Velîd ibnu'I-Ayzâr haber verip Ģöyle dedi 858[17]: Ben Ebû Amr eĢ-ġeybânî (96)'den iĢittim, Ģöyle diyordu: Abdullah ibn Mes'ûd'un evini iĢaret ederek, bize Ģu evin sahibi tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Peygamber'e: Amellerin hangisi Allah'a daha sevgilidir? diye sordum. Peygamber (S): "Vaktinde (kılman) namaz" buyurdu. Abdullah dedi ki: Sonra hangisi? dedim. 856[15] Bundan, beĢ namazın küçük günâh iĢleyenlere tevbe yerine geçeceği ma'nâsi çıkar. Bâzıları beĢ namazın küçük büyük bütün günâhlara keffâret olduğuna ka-ail olmuĢlarsa da, ehli sünnetin cumhuru evvelki görüĢtedir. Çünkü bu hadîs ile, bundan evvelki hadîsteki mutlaklığı, Müslim'in rivayet ettiği: "Büyük günâhlardan çekinildikçe, beĢ namaz, aralarında geçen günâhlara keffârettir" hadîsi takyîd etmektedir.. Buhârî, bu hadîsi Tefsîr Kitâbı'nda da tahrîc etmiĢtir. 857[16] Bâzı nüshalarda "Fî vaktihâ..", bâzısında da "Alâ vaktihâ" Ģeklinde gelmiĢtir 858[17] Metinde bu ibarede takdîm, te'hîr vardır. Biz, bunu yerli yerine koyarak terce-me ettik.
653
Peygamber: "Sonra ana-babaya iyilik etmek" buyurdu. Abdullah dedi ki: Sonra hangisi? dedim, Peygamber: "Allah yolunda cihâdetmek"buyurdu. Ġbn Mes'ûd: Bunları bana Rasûlullah (S) tahdîs edip söyledi. Daha ziyâdesini soraydım, yine bana haber verecekti, dedi 859[18].
6- Bab: Beş Namaz (Aralarındaki Günahkara) Keffarettir 860[19]
7-.......Ebû Hureyre (R) Rasûlullah (S)'tan Ģöyle buyururken iĢitmiĢtir: "Re 'yinizi söyler misiniz: Birinizin kapısı önünde bir akarsu bulunsa, (ev sahibi) her 859[18] Namaz, îmândan sonra, Ģübhesiz amellerin en fazîletlisidir. Çünkü dînin direğidir. Ana-babaya iyilik ve dînin insana yüklediği en büyük vâciblerdendir. On-lara, kâfir de olsalar kendilerine ihsan ile muamele edip, itaatsizlikten çekinmek farzdır. Onlara can sıkıntısı ile, "Öf!" demek bile Kıır'ân'm nassıyle nehyolun-muĢtur (el-tsrâ:23; el-Ahkâf:l7). Emirlerine ma'siyet olmadıkça itaat vâcibdir. Allah yolunda cihâd da "Kelimetullah'ı en yüksek kılma" kasdıyle can ve malı ortaya koyarak uğraĢıp, mukaatele etmektir. Buhârî bu hadîsi Edeb, Tevhîd, Cihâd Kitâblan'nda da tahrîc etmiĢtir 860[19] Bu baĢlık, Müslim'in rivayet ettiği hadîsin bir cümlesidir.
654
günde beĢ defa onun içinde yaykansa, ne dersiniz? Bu yıkanma, onun kirinden pasından birĢey bırakır mı?" buyurdu. Sahâbîler: Hayır, bu onun kirinden hiçbir Ģey bırakmaz, dediler. Rasûlullah "BeĢ (vakit) namaz da iĢte bunun gibidir. Onlarla Allah Taâlâ günâhları siler, mahveder" buyurdu 861[20].
7- Namazın Kendi Vaktinde Zayi' Kılınması Babı 862[21]
8-.......Bize Mehdî, Geylân'dan; o.daEnes'ten tahdîs etti. Enes (Haccâc namazı vaktinden te'hîr edince): Peygamber (S) zamanında mevcûd olanlardan hiçbir Ģey tanımıyorum, dedi. Kendisine: Namaz
861[20] Bu hadîs dahi zahiren küçük ve büyük günâhları Ģâmil ise de, cumhur bunları küçük günâhlar ile kayıdiamaktadır. 862[21] Namazın zayi' kılınması, vakti çıkıncaya kadar geri bırakılmasıdır. BĠr de namazı zayi' kılmak, müstehâb olan vaktinden geri bırakmaktır, denildi. Birinci görüĢ daha zahir olandır. Çünkü zayi1 kilmak, ancak onda meydana gelir (Aynî). Namazın zayi' kılınmasından murâd, vaktinden çıkarılmasıdır. Yüce Allah Ģöyle buyurdu: "Sonra arkalarından öyle kötü bir nesil geldi ki, namazı bıraktılar, Ģehvetlerine uydular. ĠĢte bunlar da azgınlıklarının cezasına uğrayacaklardır" (Meryem: 59; Kastallânî).
655
(Peygamber zamanında mevcûd olup devam eden bir Ģeydir, binâenaleyh bu umûmî selbedici kazıyye nasıl doğru olur?), denildi. Enes (cevâbında): O, kendisinde zayi' kılmalar, tağyîrler yapıp, zayi' etmiĢ olduğunuz bir Ģey değil mi? dedi.
9-.......Usmân ibn Ebî Ravvâd Ģöyle demiĢtir: Ben ez-Zuhrî'den iĢittim, Ģöyle diyordu: Ben DımaĢk'ta Enes ibn Mâlik'in yanma girdim; o ağlıyordu. Ona: Seni ağlatan nedir? dedim. Enes: (Beni Rasûlullah zamanında) eriĢmiĢ olduklarımdan, namaz müstesna, hiçbir Ģeyi tanımaz olmaklığım (ağlatıyor). ĠĢte bu namaz dahi zayi' edilmiĢtir, dedi 863[22].
863[22] Enes ibn Mâlik, Irak vâlîsi Haccâc'dan Velîd ibn Abdilmelik Ġbn Mervân'a Ģikâyetçi olarak DımaĢk'a gelmiĢti. Rasûlullah zamanında gereği gibi ve zamanında yapılan ibâdetlerden hiçbirini ġâm ve Basra Emirlerinde müĢahede ettiklerinde bulamadığını, namaz ibâdetinin bile vaktinden çıkarılmak suretiyle zayi' edilmiĢ olduğunu söylüyordu. Haccâc ile emîri Velîd ve diğerlerinin namazları kendi vakitlerinden geri bıraktıkları hususu, sahih ve sabit olmuĢtur. Bu Ġse, namazın zayi' kılınması ta'-bîrini, namazları müstehâb olan vakitlerinden geri bırakmalarıylc tefsîr edenlerin görüĢünü reddetmektedir.
656
Ve Bekr ibn Halef Ģöyle dedi: Bize Muhammed ibn Bekr el-Bursânî (203) tahdîs edip, Ģöyle dedi: Bize Usmân ibn Ebî Ravvâd, bu tarzda haber verdi 864[23].
8- Bab: Namaz Kılmakta Olan Kimse. Aziz ve Celil Olan Rabbına Munacat Etmektedir 865[24]
10-.......Bize HiĢâm, Katâde'den; o da Enes'ten olmak üzere tahdîs etti. Enes (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S): "Her biriniz namaz kıldığı zaman Ģübhesiz Rabb 'ı ile münâcât eder. O hâlde sakın sağ tarafına tükürmesin, velâkin (sıkıĢtığında) sol ayağının 864[23] Yânî bu hadîsin baĢında bulunan seneddeki Amr ibn Zurâre'nin, Abdülvâhid'-den; o da Usmân Ebî Ravvâd'dan... diye sevk ediĢi gibi. 865[24] Münâcât, birisine fısıltı ile hitâb etmek ve söz söylemektir. Kul, namaz içinde Rabb'ına fısıltı hâlinde hitâb ile niyaz eder. Bu bâb ile bundan önceki bâbların münâsebeti Ģudur: Bu bâbda namazın eda vakitlerinin Allah'a münâcât vakitleri olduğu, kula Allah'la münâcâtın ise hassaten ancak bu vakitler içinde hâsıl olacağı beyân edilmiĢ. Geçen bâblar ise namazı vaktinde kılanın medhine, geri bırakanın zemmine delâlet etmiĢtir. Bu-hârî bu babın hadîsini, musallînin bu yüksek menzilden mahrum olmaması için, münâcât hasletini gereği gibi tahsîl etmek hususuna musailîyi rağbetlendir-mek maksadıyle getirmiĢtir (Aynî).
657
altına (tükürsün)" buyurdu. Ve Saîd ibn Ebî Arûbe, Katâde'den Ģöyle dedi: "Ön tarafına yâhud önüne tükürmesin, velâkin (muztarr kalırsa) ya sol tarafına, ya ayaklarının altına (tükürsün)". Ve ġu'be ibnu'lHaccâc yine Katâde'den olmak üzere Ģöyle dedi: "Önüne ve sağına tükürmesin, velâkin (sıkıĢırsa) .yer 50/ tarafına, ya (sol) ayağının altına tükürsün". Humeyd de Enes'ten; o daPeygamber(S)'den olmak üzere Ģöyle buyurduğunu söyledi: "Namaz kılmakta olan kimse kıblesine karĢı ve sağ tarafına tükürmesin, lâkin (sıkıĢırsa) 50/ tarafına yâhud (sol) ayağının altına tükürür"866[25].
11-.......Bize Katâde, Enes(R)'ten; o da Peygamber'den olmak üzere Ģöyle tahdîs etti: Peygamber (S) Ģöyle buyurdu: "Secde ederken secdenizi tam yolunda yapınız. (Namaz kılan kimse) kollarını köpek gibi yere yaymasın. (SıkıĢıp) tükürdüğü
866[25] Buradaki rivayetlerin hepsi de mevsûldür. Bunlar değiĢik râvî ve lâfızlarla, îmânın artıp eksilmesi, mescidden eliyle tükürüğü kazımak, namazda sağına tükürmesin... bâblannda da tahrîc edilmiĢlerdir
658
vakit de önüne ve sağ tarafına tükürmesin. Çünkü o, Rabb'ı ile münâcât etmektedir"867[26].
9- Sıcağın Şiddetli Vaktinde Öğle Namazını Serinliğe Bırakmak Babı
12-.......Salih ibn Keysân Ģöyle dedi: Bize el-A'rac Abdurrahmân ve ondan baĢkası, Ebû Hureyre'den tahdîs etti. (Salih ibn Keysân dedi ki:) Ve yine Abdullah ibn Umer'in himayesinde bulunan Nâfi', Abdullah ibn Umer'den tahdîs etti. Ebû Hureyre ile Ġbn Umer, bu râvîlerden her birine Rasûllulah'tan tahdîs etmiĢlerdir. Rasûlul-lah (S) Ģöyle buyurdu: "Sıcak Ģiddetlendiği vakitte namazı serin/iğe bırakınız. Çünkü sıcağın Ģiddeti cehennemin
867[26] Sucûdda i'tidâl, Kitâbu's-Salât'ın 27. babında da ta'rîf edildiği gibi, iki avucu-nu yere dayayıp dirsekleri yerden ve iki yanından ayırmak ve karnını uyluğundan uzak tutmak hey'etinde vâki' olur ki, buna "Tecnîh" denir. Bu hey'et daha mütevâzıânedir ve tenbelhares da değildir. Alın da yere daha sağlam dayanmıĢ bulunur. Dirsekleri yere yapıĢtırıp kolları yaymak, köpek oturuĢuna benzer çirkin bir hey'et olduğu gibi, namazda gevĢeklik ve ehemmiyet vermemezliği iĢ'âr eder bir hâldir.
659
kaynamasındandır"868[27].
13-.......Ebû Zerr (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber'in müezzini öğle namazı ezanını, okumağa davrandı. Peygamber (S) hemen: "Serinliği bekle, serin/iği bekle!" buyurdu.-Yâhud da: "Bekle, bekle!" buyurdu.- Ve yine Peygamber: "Sıcağın Ģiddeti, cehennemin kaynamasındandır. Sıcak Ģiddetli olduğu zaman, (namazı serin vakte bırakıcılar olarak) namazdan geri durun, tâ tepelerin gölgelerini uzanmıĢ gördüğünüz zamana kadar" buyurdu 869[28].
14-....... Bize Sufyân (ibn Uyeyne) tahdîs edip
868[27] Ġbrâd, burada öğle namazını vaktinin evvelinde kılmayıp da ortalığın biraz serinlediği zamana kadar geri bırakmaktır, Ġbrâd hakkındaki bu emir, vücûb için değil, müstehâblık içindir. Gölge olmayan saatte, sıcakta cemâate gitmekte meĢakkat olacağından, ümmet hakkında bir hafifletme olmak üzere buna ruhsat verilmiĢtir. Vaktin evvelinde kılmanın faziletine bakarak, bu ibrâdı namaz vaktinin tazeliği ma'nâsma hamledenler de vardır... Bâzı Emevî melikleri ile emirlerinin öğle ile cumuayi ikindiden sonralara kadar geri bırakmayı âdet etmeleri, hep bu ruhsatın sû'i istimalinden ileri gelmiĢtir. 869[28] Arabistan'da toprak yâhud kum tepeleri, ekseriya yayvan olduğundan, öğlenin baĢlangıcından epey zaman geçmedikçe gölgeleri belli olmaz.
660
Ģöyle dedi: Biz bunu ez-Zuhrî'den ezberledik, o da Saîd ibnu'l-Müseyyeb'den; o da Ebû Hureyre'den. Peygamber (S) Ģöyle buyurmuĢtur: "Sıcak Ģiddetli olduğu zaman namazı serin/iğe bırakın. Çünkü sıcağın Ģiddeti cehennemin kaynamasındandır. Cehennem ateĢi Rabb'-ına Ģikâyet arzetti de: Yâ Rabb, bir kısmım bir kısmımı yedi (yânî ben beni yiyorum, izin ver) dedi. Allah da iki defa nefes almasına izin verdi. Nefesin biri kıĢın, diğeri yazın. ĠĢte hissetmekte olduğunuz sıcağın en Ģiddetlisi ile soğuğun en Ģiddetlisi budur"870[29].
870[29] Yeryüzünde sıcaklığın Ģiddeıi cehennemin kaynamasından olması, kinaye ve mecaz kabilinden olduğu gibi, ateĢin Ģikâyeti ve nefes alması da mecazîdir. Bununla beraber bunların hakikat olmasına da hiçbir aklî mâni' yoktur. Aklî bir mâni' denebilmek için bunların hakikatlerine muttali' olmamız lâzım gelir ki, böyle bir iddia kimsenin hatırından geçmez. Ġnsandan baĢka varlıkların nutk ve idrâki var mıdır, yok mudur? Bunu da kendi tecrübe hasselerimizle kestirip asmamıza imkân yoktur. Eğer varsa -nutk ve idrâkin mi'yâr ve mikyası bizce yalnız kendi nutk ve Ġdrâkimiz olmadığı için- bu konuda vereceğimiz hüküm herhalde hakikatten uzak olmuĢ olur. Elektrik nev'inden bir birikme yerinde mev-cûd hareket ettirici kuvvetin varlık ve mikdânni kaba veya hassas terazinin yâhud civâ sütununun hareketsiz kaldığına bakıp da inkâr etmek ne kadar ma'nâsız ise, insandan baĢka mevcûdların nâtık ve müdrik olmadıklarına, insanların kendi hiss ve idrâklerini ölçü tutarak hükmetmeleri de o kadar ma'nâsız oiur. Bunu ancak
661
15-.......Ebû Saîd Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S): "Öğle namazını serinliğe bırakınız. Çüntyk sıcağın Ģiddeti, cehennemin kaynama-sındandır" buyurdu. Sufyân es-Sevrî, Yahya el-Kattân ve Ebû Avâne, Hafs ibn Gı-yâs'a mutâbaat ettiler871[30].
Hâhk'ları bilir, bir de o Hâlık'ın böyle bir mi'yâr ve mikyas ile bazen mücehhez kıldığı mahlûklar. Kâinatın yaratıcısı ise HiçbirĢey yoktur ki, O'nu tesbîh ve tahmîd edip durmasın. ġu kadar ki, siz onların'teĢbihlerini anlamıyorsunuz" (cl-Ġsrâ: 44) buyuruyor. Tesbîh, Ģübhesiz ki nutk'dur. Her Ģeyin nutku da kendine göre olur. Çakıl taĢlarının Peygamber'in elinde teĢbihlerini, kendisi duyduğu gibi, yanında bulunan sahâbîler de o ana mahsûs olarak kulaklanyle duydular. Demek ki, o anda Allah onlara o teĢbihleri duyacak bir idrâk yaratmıĢ. Gayrı nâtık mevcûdlar dediğimiz mahlûkların, kendilerine göre, bizim anlamadığımız birer teĢbihleri olduğu gibi, Ģikâyetleri de olabilir. Cehennemin kendi hâlinden Ģikâyeti, kıyamet gününde "oS^-ı J* = boldun m«?" (cl-Kaaf: 30) suâline karĢı, " ±,y 'y. Ji = Daha yok mu?" diye cevâb vermesi; üzerinden geçecek mü'mine: Ey mü 'min, çabuk geç ki, senin nurun benim alevimi söndürüp duruyor" demesi de böyledir. Bunların hepsini de, hâl lisânı sözlerinden diyerek, mecaza hamletmek mumlan olduğu gibi, hakikatlerine de hamletmeğe hiçbir aklî mâni' yoktur (Ahmed Naîm, Tecrîd Ter., 11,392). 871[30] Buharı, bunların hepsinin Hafs ibn Giyâs'a mutâbaatianyle, bunların kendi rivayetlerinde ei-A'meĢ'den "Öğle namazını serinliğe bırakınız" Iâfzındaki mu-tabaatlarını kasdetti. Buharı bu babın hadîslerini çok güzel bir tertîble sıralamıĢtır: Evvelâ mutlak hadîsi getirmiĢ, ikinci olarak içinde serinletmenin sonu.olacak vaktin -ki le-pelerin gölgelerinin
662
10- Öğle Namazını Seferde de Serinliğe Bırakmak Babı 872[31]
16-.......Ebû Zerr el-Gıfârî (R) Ģöyle demiĢtir: Biz Peygamber'Ie birlikte bir seferde bulunuyorduk. Müezzin öğle namazı için ezan okumak istedi. Peygamber (S) "Serinliği bekle!" buyurdu. Bir müddet sonra müezzin yine ezan okumak istedi. Peygamber yine: "Serinliği bekle!" buyurdu. Nihayet müezzin, biz tepelerin gölgelerini uzanmıĢ gördüğümüz zamana kadar bekledi. Bunun üzerine Peygamber: "ġüb-hesiz
zuhurudur- nihâyetinejrĢâdda bulunan hadîsi, üçüncü olarak kendisinde bu mutlakm mukayyede mahmul olmasındaki illetin beyânı bulunan hadîsi, dördüncü olarak da takyîdle tekellüm edilmiĢ hadîsi getirmiĢtir. Muvaffak kılıcı, ancak Allah'tır (Ġbn Hacer). 872[31] Buhârî Ģu baĢlıkla, namazı serinliğe bırakmanın hazara mahsûs olmadığını, lâkin seferde bunun yerinin yolcunun konakladığı zamandaki yer olacağını irâde etmiĢîir. Yolcu yürümekte yâhııd bir yürüyüĢ üzerinde bulunduğu zaman ise bunda cem'u't-takdîm yâhud cem'u't-te'hîr vardır. Nitekim bu, kendi babında gelecektir (Ġbn Hacer). Buradaki sefer, ittifâkîdir. Namazı serinliğe bırakmanın illeti, Peygamber tarafından beyân buyurulduğu üzere, sıcaktan hâsıl olacak ezâ ve meĢakkat olduğundan, bu hususta hazarın seferden farkı yoktur. Ve serinliğe bırakmaktaki müstehâblık sefere kasr edilmiĢ de değildir.
663
sıcağın Ģiddeti cehennemin kaynamasındandır. Binâenaleyh sıcak Ģiddetlendiği zaman namazı serinliğe bırakın" buyurdu. ĠbnAbbâs: "Tetefeyyeu zılâluhû = Gölgelerimeyillenir döner" (en-Nahl: 48) demektir, dedi873[32].
11- Bab: Öğle Namazının Başlanğıç Vakti, Güneşin Tam Ortadan Batıya Meylettiği Sıradır
Câbir: Peygamber (S) öğle namazını gündüzün ortasında sıcağın Ģiddetli olduğu zamanda kıldırırdı, Dedi 874[33].
17-.......ez-Zuhrî Ģöyle dedi: Bana Enes ibn Mâlik Ģöyle haber verdi: Rasûlullah (S) güneĢ (gündüzün ortasından) meylettiği zaman çıktı ve öğle namazını 873[32] Ġbn Abbâs'ın bu kelime hakkında verdiği bu ma'nâyı, Ġbn Ebî Hatim kendi tefsirinde mevsûlen rivayet etmiĢtir.Âyetin tamâmı Ģöyledir: "Onlar Allah'ın yarattığı herhangi bir Ģeye dikkatle bakmadılar mı ki, onların gölgeleri bile zelil zelîl Allah'a secde ediciler olarak durmadan sağa sola döner" (en-Nahi: 48). 874[33] Bu, Buhârî'nin "AkĢam namazının vakti bâbı"nda Câbir'den mevsûlen rivayet ettiği hadîsin bir tarafıdır.
664
kıldırdı 875[34]. Akabinde minber üzerinde ayakta durdu, kıyamet saatini zikretti. Kıyamet gününde büyük büyük iĢler olacağını zikredip haber verdi. Sonra: "Bana birĢey sormak isteyen varsa sorsun. Bu makaamımda durduğum müddetçe her ne sorarsanız hemen muhakkak haber veririm" buyurdu. Ġnsanlar ağlamakta ileri gittiler, Rasûlullah da: "Bana sorunuz" demeyi çoğalttı 876[35]. Derken Ġbn Huzâfe es-Sehmî ayağa kalkıp: Benim babam kimdir? diye sordu. Rasûlullah: "Baban Huzâfe'dir"buyurdu 877[36]. Sonra yine "Bana sorunuz" demeyi çoğalttı. Bunun üzerine Umer ibn Hattâb, iki dizi üstüne çöktü de: Biz Allah'ı 875[34] Öğle namazının ilk vakti, zeval ânı olduğu buradan da anlaĢılmıĢ oluyor 876[35] Münafıklardan bâzı kimselerin Rasûlullah'ı gûyâ cevâbdan âciz bırakacak bir takını suâller tertîb ettiklerini iĢitmesi bu haklı öfkeye sebeb olmuĢ, öfkeli olarak "sorunuz" diye tekrar etmiĢtir. Sahâbîlerin ağlamalarına, o hutbede kıyamet gününün büyük korkunç ĠĢlerini duymaları kadar, Peygamber'in öfkesi yüzünden üzerlerine Ġlâhî azâbın'.inmesinden korkmaları da sebeb olmuĢtur. Nitekim eski ümmetlerin peygamberlere karsi muhalefetlerinden dolayı nice nice azâblara uğradıkları-, Kur'ân-ı Kerîm'den bildikleri hususlardandı 877[36] Bu Abdullah ibn Huzâfe, Peygamber'in, mektubunu Bahreyn Meliki Munzir ibn Sâvâ vâsıtasıyle Husrev Pervîz'eyollamaya me'mûr ettiği sahâbîdir. Usmân zamanında Mısır'da vefat etmiĢtir.
665
Rabb, Ġslâm'ı dîn ve Muhammed'i peygamber olarak kabul ve tasdîk ettik, dedi. Bunun üzerine Rasûlullah sükût etti. Sonra "Demincek cennet ile cehennem Ģu duvarın yüzünde bana arz olundu. Ben böyle hayrın ve Ģerrin benzerini görmedim" buyurdu.
18-.......Bize ġu'be, Ebu'l-Minhâl'den; o da Ebû Berze'den tahdîs etti (Ebû Berze -R- Ģöyle demiĢtir): Peygamber (S) sabah namazını her birimiz yanında oturanı tanıyacak kadar aydınlık olduğu zaman kıldırır, bu namazda altmıĢtan yüz âyete kadar okurdu. Öğle namazını güneĢ (batıya) meylettiği vakitte kıldırırdı878[37]. Ġkindiyi de, birimiz (namazdan sonra mescidden) Medine'nin en uzak yerine gider dönerdi de, güneĢ henüz dipdiri bulunurdu879[38]. Râvî Ebu'lMĠnhâl dedi ki: Ben Ebû Berze'nin akĢam namazı hakkında dediğini unuttum. Ebû Berze: Rasûlullah 878[37] , zeval vakti demektir ki, güneĢin gündüzün ortasına geçip batı cihetine meyi etmesinin baĢlangıcıdır. Bu, vaktin evvelini gösterdiği için, bundan Önceki serinliğe bırakma hadîslerine münâfî' olma?.. 879[38] GüneĢ'in dipdiri olması, henüz sıcağı geçmemiĢ, rengi değiĢmemiĢ; bembeyaz olması demektir ki, bundan, ikindinin ilk vakitte kılınmasının müstehâb olduğu istidlal olunur.
666
yatsı namazını gecenin (ilk) üçte birine kadar sonradan dediğine göre, yarısına kadar- geriye bırakmakta be's görmezdi, dedi. Ve Muâz ibn Muâz (196) dedi ki: ġu'be ibn Haccâc (yukarıda geçen isnâdıyle) Ģöyle dedi: Sonradan Ebu'l-MinhâPe diğer bir kerre daha kavuĢtum da kendisi: Yâhud gecenin üçte birine kadar, dedi880[39].
19-.......Bana Gâlib el-Kattân, Bekr ibn Abdillah el-Muzenî'den; o da Enes ibn Mâlik'den tahdîs etti. O Ģöyle dedi: Biz Rasûlullah'ın arkasında öğle namazlarını kıldığımız zamanlarda sıcaktan korunmak için kendi elbiselerimiz üzerine secde ederdik 881[40].
880[39] Yatsı namazının müstehâb vakti gecenin ilk üçte birinden yarısına kadardır. Gecenin sonuna kadar caiz olduğuna da kat'î deliller vardır. 881[40] Bu, öğle namazını zevali müteâkib, sıcağın Ģiddetli zamanında, vaktinin evvelinde kıldıklarına delâlet etmektedir (Aynî).
667
12- Öğle Namazını İkindiye Kadar Geri Bırakmak Babı
20-.......Bize Hammâdibn Zeyd, Amr ibn Dinar'dan; o daCâbir ibn Zeyd'den; o da Ġbn Abbâs'tan tahdîs etti (O, Ģöyle demiĢtir): Peygamber (S) öğle ile ikindiyi, akĢam ile yatsıyı (birlikte) yedi rek'at ve sekiz rek'at olarak kıldırdı 882[41]. Eyyûb Sahtiyanı Câbir'e:
882[41] Burada leffun ve neĢrim müĢevveĢ vardır. Zîrâ yedi rek'at akĢam ile yatsının, sekiz rek'at da öğle ile ikindinin rek'atlerı toplamıdır. Ebû Davud'un es-Sünen'inde yine Ġbn Abbâs'tan ve diğer tarikten rivayet olunan bu hadîste = Korku olmadığı ve sefer de bulunmadığı hâlde.." ziyâdesi olduğu gibi, Ġmâm Mâlik'in bunu iĢittiğinde: = Bunun yağmurlu bir günde olduğunu düĢünürüm" dediği nakledilmektedir. Bu hadîs, Müslim ile Nesâî'de de imâm Mâlik'in sözü hâriç, böyle rivayet edilmiĢtir. Müzdeiife'de akĢam namazı ile yatsı namazını, yatsı vaktinde kılmak hakkında bütün ümmetin Ġttifakı vardır. Peygamber, Veda Haccı günü öğle ve ikindiyi Arafat'ta, akĢam ile yatsıyı da Müzdeiife'de -ki bu münâsebetle orası Cem' diye isimlendirilir- kıldırmıĢtır. BaĢka zaman ve mekânda namazları cem' etmeyi Hanefîler Ġle Ġmâm Evzâî tecviz etmezler. Bununla beraber korku, sefer, ve yağmur Özürlerinden dolayı öğle ile ikindiyi, akĢam ile yatsıyı bâzı Ģartlar dâhilinde cem' etmeye kaail olanlar da çoktur.... Bunların delilleri, metindeki hadîs ile o ma'nâda olan birçok hadîslerdir. Hanefîler ise Buhârî ile Müslim'de Abdullah ibn Mes'ûd'dan
668
Muhte-rnil ki bu yağmurlu bir (gündüz ve) gecede olmuĢtur, dedi. Câbir de: Muhtemildir, dedi.
13- İkindi Namazının Vakti Babı
Ve Ebû Usâme, HiĢâm'dan: "GüneĢ AiĢe'nin odasından çıkmadan" dedi 883[42].
rivayet edilen "Rasûlullah'ın Cem'den baĢka yerde vaktinin hâricinde hiçbir namaz kıldığını görmedim. Cem'de, yânî Müzdeiife'de akĢam ile yatsıyı beraber kıldırdı ve ertesi gün sabah namazını vaktinden evvel kıldırdı" hadîsine dayanırlar ve bu hadîs, hazarda, seferde herhangi iki namazı cem' etmenin cevazına müĢ'ir olan bütün hadîsler ile ameli ibtâl etmiĢtir, derler. Cem' ile ilgili sahîh hadîsleri de, cem' olunan namazların -evvelkisi son vaktine te'hîr, diğeri de, evvel vaktinde kılınmak suretiyle ta'cîl edilmesinden dolayı- bîr araya getirilmiĢ gibi göründüklerini ve hakikatte her namaz vaktinde kılınmıĢ olduğunu ileri sürerler. Ġbn ġîrîn,Rabîatu'r-Re'y, EĢheb, Ġbnu'l-Munzir, Kaffâl Kebîr ve hadîsçi- . lerdcn bir cemâat ise -âdet etmemek Ģartıyle- hazarda namazların cem'iniri ec- . vâzına gitmiĢlerdir. Bunların müstenedi, metindeki hadîsin Müslim'deki rivayetinde: "Ġbn Abbâs'a Rasûlullah bunu niçin yaptı?;diye sordular. Ümmete zahmet oimasın için, cevâbını verdi" ta'Iîlidir. 883[42] Bu ta'lîk, Ebû Zerr, Asîlî ve Kerîme nüshalarında burada bâb baĢlığı akabinde gelmiĢtir. Doğru olan ise Buhârî'nin bu hususta carî olan âdeti gibi, mevsûl is-nâddan sonraya bırakılmasıdır (îbn Hacer). Öğle ile ikindi namazının baĢlangıç vakitlerini ta'yîn ederken, her beldede ve her günde baĢka olan "Fey' u zevâl"i de hesaba dâhil edip, fey' u zevali müteakiben öğle vakti, fey'u zevale bir
669
21-.......Bize Enes ibn I yâd, HiĢâm'dan o da babası Urve'den tahdîs etti. ÂiĢe (R): Rasûluilah (S), ikindi namazını güneĢ ÂiĢe'nin hücresinden çıkmamıĢ hâlde iken kılardı, demiĢtir.
22-.......ÂiĢe(R): Rasûlullah (S) ikindi namazım henüz ÂiĢe'nin hücresinde güneĢ varken ve gölge ÂiĢe'nin hücresinden yükselmeden kılardı, demiĢtir.
23-.......Bize Sufyân ibnu Uyeyne, ez-Zuhrî'den; o da Urve'den; o da ÂiĢe'den olmak üzere Ģöyle haber verdi: ÂiĢe (R): Peygamber (S), güneĢ odamda zahirken ve henüz gölge yükselmemiĢken ikindi namazını kılardı, demiĢtir. Ve Ġmâm Mâlik, Yahya ibn Saîd, ġuayb ibn Ebî Hamza ve Ġbn Ebî Hafsa: "GüneĢ yükselmeden önce" diye rivayet etmiĢlerdir884[43].
Ģeyin bir veya iki misli kadar gölge eklendikten sonra ikindi vakti girer. 884[43] Buhârî bununla Ģuna iĢaret ediyor; Burada isimleri söylenen bu dört zât, bu is-nâdla zikredilen hadîsi rivayet etmiĢlerdir. Bunların yanında hadîs: "GüneĢ yükselmeden önce" lâfzıyledir ki, bunların rivayetlerinde zuhur yânî yükselme,
670
24-.......Bize Avf, Seyyar ibn Selâme'den haber verdi. O Ģöyle demiĢtir: Ben ve babam, Ebû Berze elEĢlemi (R)'nin yanına girdik. Babam ona: RasûluIIah farz yazılmıĢ namazı nasıl kılardı? diye sordu. Ebû Berze Ģöyle dedi: RasûluIIah, sizin Ûlâ Namazı diyegeldiği-niz zuhur (yâni öğle) namazını, güneĢ göğün ortasından batı cihetine kaydığında kıldırırdi885[44]. Ġkindi namazını kıldırır, birimiz namazdan sonra Medine'nin en uzak yerindeki evine dönerdi de güneĢ henüz dipdiri bulunurdu. (Râvî Seyyar dedi ki:) Ben Ebû Berze'nin akĢam namazı'hakkında söylediği sözü unuttum. Ebû Berze Ģöyle devam etti: RasûluIIah, sizin Atame adını vermekte olduğunuz yatsı namazını geri bırakmayı sever, tercîh, ederdi. Bu namazdan evvel uyumayı, ve ondan sonra oturup konuĢmayı kerîh görürdü,
güneĢe âiddir. Sufyân ibn Uyeyne rivayetinde ise zuhur yânî yükselme, fey'e, yânî gölgeye âiddir (Aynî). 885[44] BeĢ namazın farzıyetini müteâkib Cibrîl'in Peygamber'e ilk kıldırdığı namaz, zuhur namazı olduğundan,.bu namaza "Salâtu Olâ" yânî Öğle namazı denilmiĢtir.
671
hoĢlanmazdı886[45]. Sabah namazından da, insan kendi yanında oturanı tanıyacak kadar aydınlık olduğu zaman çıkar ve (bu namazda) altmıĢla yüz âyete kadar okurdu
25-.......Enes (R) Ģöyle demiĢtir: Biz ikindi namazını kılardık. Sonra insan Amr ibn Avf oğullan yurduna giderdi de, onları ikindi namazı kılıyorlar bulurdu 887[46].
26-.......Bize Ebû Bekr ibnu Usmân ibnSehlibn Huneyf haber verip Ģöyle dedi: Ben Ebû Umânıe (Es'ad
886[45] Yatsıdan evvel uyumak tenzîhî kerahet ile mekruhtur. Zîrâ uykuya dalmakla yatsı namazını kaçırmak korkusu vardır. Uyandıracak kimse varsa be's yoktur. Yatsıdan sonra oturup konuĢmak da mekruhtur. Çünkü bu da insanı, tâ-atten, gece ibâdetinden alıkoyduğu gibi, sabah namazının geçirilmesine de se-beb olabilir. Bununla beraber Ġlim müzâkeresi, misafir ağırlamak, ehl ve ıyâl ile görüĢmek gibi hayırlı iĢlerden dolayı uykuyu bir müddet geri bırakmakta hiçbir kerahet yoktur. 887[46] Amr ibn Avf oğullan Medînc'yc iki mil mesafede Küba'da otururlardı. Renc-ber oldukları için, ikindi namazını evvel vaktinden geri bırakırlarmıĢ demek oluyor.
672
ibn Sehl)'den iĢittim, Ģöyle diyordu 888[47]: Bir defa Umer ibn Abdilazîz'in arkasında öğle namazını kıldık. Sonra çıkıp Enes ibn Mâlik'in yanına girdik. Biz onu ikindiyi kılıyor hâlde bulduk. Ben ona: Ey amucam, Ģu kıldığın ne namazıdır? diye sordum. Enes: Ġkindi namazıdır; bu namaz, vaktiyle beraberinde kılmakta olduğumuz Rasûhıllah'm namazıdır, dedi 889[48].
14- İkindi Namazının Vakti Babı
27-.......ez-Zuhrî Ģöyle demiĢtir: Bana Enes ibn Mâlik (R) tahdîs edip Ģöyle dedi: Rasûlullah (S), güneĢ henüz yüksek ve dipdiri olduğu halde ikindi namazını kıldırdı. Namazdan sonra Avâlî'ye gidecek insan giderdi de, güneĢ hâlâ yüksek bulunurken onların yanına varırdı. (Râvî dedi ki:)Avâlî'nin bâzı yerleri Medine'ye dört mil yâhud ona yakın mesafededir
888[47] Ebû Umânıe Es'ad ibn Sehl, küçük sahâbîierdendir, 100'üncü hicret yılında vefat etmiĢtir 889[48] Hadîsciler, sahâbîlerin "Ģöyle yapardık, böyle ederdik" diye rivayetleri bahso-lunan fiillerinin, Peygamber zamânında emir veya hiç değilse takrir buyurulan fiiller olduğunu kabul eder ve bu gibi mevkuf hadîsleri merfû' sayarlar.
673
890[49].
28-....... Bize Mâlik, Ġbn ġihâb'dan; o da Enes ibn Mâlik'ten olmak üzere haber verdi. O Ģöyle demiĢtir: Bizler ikindi namazını kılardık. Namazdan sonra bizlerden Küba'ya gidecek olan kimse gider, güneĢ hâlâ yüksek bulunurken Kubâhlar'm yanma varırdı891[50].
15- İkindi Namazını Kaçıran Kimsenin Günahı Babı
29-.......Rize Mâlik, Nâfi'den;oda Ġbn Umcr(R)'dcn haber verdi: O Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S): "Ġkindi namazını vaktinden kaçıran kimse sanki
890[49] Avâlî, Medîne civarında Necd cihetine doğru meskûn olan yerlerin'ismidir. En yakın ma'mûresi Ġki, en uzak yerleri altı ile sekiz mil mesafede idi. Bunun için bu hadîsin râvîieri kâh böyle dört mi! takdir ettikleri gibi, kâh iki, kâh altı, kâh üç mil dedikleri de vardır. Mesafe bildirmekten maksad, ikindi namazını Rasû-lullah'm ilk vaktinde kıldırdığını anlatmaktır. 891[50] Kubâ, Medîne'nin güneyinde iki mil kadar uzaklıkta, zirâatı bol, meskûn bir. yerdir. MeĢhur Kubâ Mescidi oradadır.
674
ehlini ve malını elinden kaçırmıĢ gibidir" 892[51] buyurdu. Ebû Abdillah Ģöyle dedi: Yetirukum a'mâlekum "Size amellerinizi eksiltti" demektir. Kendisinin bir yakınım öldürdüğüm yâhud ona âid malı aldığım zaman Vetertu'r-racule (denir)893[52].
16- İkindi Namazını Terkeden Kimsenin Günahı Babı
892[51] Ehl ve evlâdı katlolunmuĢ, serveti telef olmuĢ kimsenin musîbeti ne kadar büyükse, bir ikindi namazım geçiren kimsenin musîbeti de o kadar büyüktür. Bu namazın geçirilmesi, ya güneĢin batmasına, ya muhtar vakitten sonraya, yâhud güneĢin sararması zamanına kadar bilerek geri bırakılmasıdır. BeĢ namaz Ġçinden ikindinin tahsis edilmesi hakkında türlü türlü tevcihler varsa da, en doğru söz Aliah istediği namaza, istediği fazileti tahsis etmiĢ demektir. 893[52] Buhârî bununla, Allah Taâlâ'mn: "Len yetirakum a'mâlekum.." (Muhammed: 35) kavlindeki "yetirukum'''' lâfzına iĢaret etti. Çünkü orada bu fiil iki mef'ûlü nasb etmiĢtir. Biri hĠtâb kâfi, ikincisi de 'tatmâ!ekum"dür. Binâenaleyh bu fiil iki mef'ûlc teaddî edicidir. Bu ise hadîsteki iki "lâm"m mansûb okunmasını te'yîd eder. Buhârî "vetertu''r-racu!e" kavli ile de aynı fiilin bir mef'ûle teaddî ettiğine iĢaret etmiĢtir. Bu da hadîsteki "lânT'i ötre okuyan Mustemlî rivayetini te'yîd eder. ĠĢaret edilen âyetin meali Ģudur: "Onun için gevĢek davranmayın. Siz daha gâlib iken, (zillet göstererek) sulha da'vet etmeyin. Allah sizinle beraberdir. Amellerinizi asla eksiltmez''(Muhammed:'5$).
675
30-.......Ebu'l-Melîh Ģöyle demiĢtir: Biz bulutlu bir günde Bureyde ile gazvede bulunduk. Bureyde Ģöyle dedi: Ġkindi namazını ta'-cîl ediniz. Çünkü Peygamber (S): "Herkim ikindi namazını (kasden) terk ederse ameli bâtıl olur" buyurdu 894[53].
894[53] Bureyde ibnu'l-Husayb el-Eslemî, hayli rivayetleri olan büyük bir sahâbîdir. 62 hicret yılında Merv'de gazada Ġken vefat etmiĢtir. Horasan diyarında en son vefat eden sahâbîdir. Peygamber, Ebû Bekr'le birlikte hicret yolunda iken 70 sü-vârî ile karĢılarına çıkıp, kısa bir kelâmdan sonra müslümân oluĢları çok ibretlidir. Medine'ye giriĢte bayrak açılmasını teklîf edip, sarıktan bir bayrak yaparak, en önde bayrak tutarak yürümüĢtür. Bulutlu günde ta'cîiĠn hikmeti, güneĢin görülmemesinden dolayı namazı muhtar vakitten sonraya bırakmak yâhud farkında olmaksızın güneĢin batmasına kavuĢmak korkusudur. Âsîleri tekfir eden Haricîler, bu hadîsi kendilerine sened edinerek: Her kim îmân edilecek Ģey'e küfr eder tasdik etmezse ameli heba o/«r"(el-Mâide:5) âyetini tefsîr eden hadîslerden .sayarlar. Hâlbuki iĢ onların dedikleri gibi olursa, âyetin mefhûmu ile hadîsin mantuku müteânz çıkar. Çünkü âyetin mefhûmu "îmân edilecek Ģey'e kâfir olmayanın ameli bâtıl olmaz" iken, hadîsin mantuku: "Ġkindi namazının farzlığma îmân ettiği hâlde îerkeden kimsenin ameli bâtıl olur" sûretindedir. O hâlde bu hadîsi Ģöyle te'vîl etmek gerekir: Bu namazı terkedenin amelinin sevabı -sonradan kaza etse bile- heder olur, yâhud azalır, yâhud diğer sâüh amellerinin sevâbları kendisine ancak tevbe etmesiyle verilir. Yâhud da meleklerin güzel Ģahadetinden mahrum kalır, gibi zecr ve teĢdîdi hâiz ma'nâlarla tcv'îl gibi (Ġbn Haccr ve Aynî).
676
17- İkindi Namazının Fazileti Babı
31-.......Bize Ġsmâîl, Kays'tan; o da Cerîr'den olmak üzere tahdîs etti. Cerîr ibn Abdillah el-Becelî (R) Ģöyle demiĢtir: Bizler Peygam-ber'in yanında bulunuyorduk. Peygamber (S) bir gece; yânî ayın on dördü olan bedr gecesi aya baktı da, Ģöyle buyurdu: "Sizler Ģu ayı, görülmesinden hiçbiriniz mahrum olmaksızın (yâhud birbirinize gösterebilmek için sıkıĢıp üstüste yığılmanıza hacet kalmaksızın) 895[54] hepiniz zahmetsizce görüyor olduğunuz gibi, Rabb'inizi de muhakkak öylece göreceksiniz 896[55]. Artık güneĢin doğmasından ve batmasından evvelki
895[54] Kavis içindeki terceme, metindeki "tudâmûne" lâfzının "tudâmmûne" suretindeki rivayetine âĠddir. 896[55] Bu görüleni görülene benzetme değil, görmeyi görmeye benzetmedir. Bütün hadîs kitâblarındaki birçok rivayetlerin lâfızları hep bunu te'yîd edicidir. Kıyamet gününde mü'min kullara Rabb'Ierinin cemâlini hicâbsız olarak görme ve müĢahede etme müyesser olacağına Mu'tezile ile Hâricîler'den baĢka bütün Ġslâm fırkaları ittifak ederler. Bununla ilgili hadîsleri en az yirmi kadar sahâbî rivayet etmiĢ olduğundan, bunlar ma'nen mütevâtır oldukları gibi "Yüzler o gün terü tazedir. Rabb'lerini göreceklerdir1 \c\~Kıyâme:22), "Hayır, Ģübhesiz ki onlar o gün Fabb'lerinden kat'iyyen mahrumdurlar"(ct-Tatfîf: 15) âyetleri ile diğer âyetler, bu görüĢü te'yîd edicidir.
677
namazların hiçbirinden ahkonmamamza muktedir olursanız, onu yapınız"897[56]. Sonra Ģu âyeti okudu: "...Rabb'ini, güneĢin doğuĢun-dan evvel ve batıĢından önce hamd ile tesbîh eV (Kaaf: 39). Ġsmâîl ibn Ebî Hâlid: Bu namazları yapın, sakın bu namazlar sizden kaçıp gitmesin, demiĢtir.
32-.......Bize Mâlik, Ebu'z-Zinâd'dan; o da elA'rec'den; o da Ebû Hureyre(R)'den olmak üzere tahdîs etti. O, Ģöyle demiĢtir898[57]: 897[56] Yânî bu iki vakitteki namazı kılmaktan alıkoyacak, sabah uykusu, gündüzdeki meĢgaleler gibi maniaları bertaraf etmek elinizden gelirse yapınız, demektir. Müslim rivayetinde tasrîh edildiği üzere, güneĢin doğmasından evvelki namaz sabah namazı, batmasından evvelki namaz da ikindi namazıdır. Farz namazların hepsi de fazîletçe müsavidirler. Ancak her birinin kendine hâss bir meziyetle diğerlerinden ayrılmasına da bir mâni' yoktur. Bu iki vakite hâss olan fazîlet ve meziyet, müteâkıb hadîsteki gece melekleri ile gündüz meleklerinin birleĢme zamanlan ve amellerin Allah'a arzı gibi hususiyetler olup, bu iki vakitte Allah'a çıkan amellerin mükâfatı da, âhırette Allah'ı müĢahede olması pek yakıĢır. 898[57] Ġbn Huzeyme'nĠn Sahîlfinde merfûen rivayet edilen hadîs, en tafsîllidir: Terce-mesi Ģudur: ' 'Gece melekleri ile gündüz melekleri sabah ile Ġkindi namazlarında sizde birleĢirler. Sabah namazında birleĢtikten sonra gece melekleri semâya yükselir, gündüz melekleri kalırlar, ikindi namazında da birleĢirler. Bu defa da gündüz melekleri yükselir, gece melekleri kalırlar. Yükselen meleklere Rabb 'leh.....
678
Rasûlullah (S) Ģöyle buyurdu: "Bir takım melekler geceleyin, diğer takım melekler de gündüzün birbirlerini müteâkıb size gelirler. Bunlar sabah ile ikindi namazlarında birleĢirler. Sonra içinizde kalmıĢ olan melekler semâya yükselirler899[58] Rabb'ları namaz kılmıĢ kullarının hâller'ıni en iyi bilir olduğu hâlde, yine o meleklere: Kullarımı ne hâlde bıraktınız? diye sorar. Onlar da: Biz onları namaz kılar hâlde bıraktık ve yanlarına da namaz kılarlarken varmıĢtık, derler"900[59].
diye sorar" 899[58] Her iki takım meleklerin namaz vaktinde gelip gitmeleri, müslürnânlarla birlikte namazda hâzır olmaları, mü'minler hakkında ilâhî bir lütuf ve keremdir. Çünkü melekleri, insanların en iyi hâllerine muttali' kılıp haklarında güzel övgü ve Ģahadette bulundurmuĢ oluyor. 900[59] Mü'minlerin birbirlerine güzel Ģahadette bulunmaları, lehine Ģahadet olunan hakkında Allah katında rahmet vesilesi olduğu için, meleklerin mü'minler hakkındaki Ģahadetleri de elbette ilâhî rahmete sebebdir. Ġbâdet ve tâatimize muttali' olan bu melekler, kavillerin en sahihine göre, hayr ve Ģerr iĢlerimizi yazmakla vazifeli olup, hayât devam ettiği müddetçe yanımızda duran, öldükten sonra kabrimizin baĢından ayrılmayan, Hafaza Me-lekleri'nden baĢka meleklerdir.
679
18- Güneşin Batmasından Önce İkindi Namazından Bir Rek'atı Yetiştiren Kimse Babı 901[60]
33-.......Ebû Hureyre (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) Ģöyle buyurdu: "Biriniz ikindi namazından bir secdeyi gün batmadan evvel yetiĢtirdiği zaman, namazını tamamlasın. Sabah namazından da bir secdeyi gün doğmadan önce yetiĢtirdiği zaman, o da namazını tamamlasın" 902[61].
34-....... Bana Ġbrahim, Ġbn ġihâb'dan; o da Salim ibn Abdillah'tan; o da babasından olmak üzere tahdîs etti ki, babası Abdullah ibn Umer (R) ona,
901[60] Buhârî'nin bu babı bağlamaktan garazı, musallî, güneĢ batmadan evvel bir rek'at, güneĢ battıktan sonra da ikinci rek'at kılınacak Ģekilde ikindi namazını kılsa, bu namazı caiz olup kaza etmeye ihtiyâç olmadığına iĢaret etmektir (ġâh Veli-yullah). 902[61] GüneĢin batmasından evvel ikindi namazının bir rek'atı kılındıktan sonra gün batarsa, namaz bâtıl olmayıp, tamamlanması lâzım geldiğine fakîhlerin ittifakı vardır. Sabah namazı hakkında da cumhurun kavli budur. Yalnız Hanefîler, sabah namazı tamamlanmadan güneĢ doğarsa namaz bâtıl olur, derler. Vakil namazını özürsüz olarak böyle dar zamana kadar geri bırakmak günâhtır.
680
Rasûlullah'tan Ģu temsili iĢittiğini haber vermiĢtir: Rasûlullah (S) Ģöyle buyuruyordu: "Sizden evvel gelen ümmetlere nis-betle sizin (dünyâdaki) bekaanız, (bütün güne nisbetle) ikindi namazından güneĢin batmasına kadar olan müddet gibidir 903[62]. Tevrat ehline Tevrat verildi. Onunla çalıĢtılar. Lâkin gün yarıyı bulunca çalıĢmaktan âciz kaldılar. Fakat kendilerine yine birer kîrât (olan gündelikleri) verildi. încîl ehline de Ġncil verildi. Onlar da ikindi namazı vaktine kadar (onunla) çalıĢtıktan sonra, onlar da âciz oldular. Onlara da birer kîrât (olan gündelikleri) verildi. Sonra bize Kur'ân verildi. GüneĢin batmasına kadar çalıĢtık ve bize ikiĢer kîrât olarak (gündelik) verildi. Bunun üzerine Tevrat ehli ile Ġncîl ehli: Ey
903[62] Ġkindi namazına âid hadîsler arasında Buhârî'nin, Peygamber'in bu meselini zikr etmesine sebeb, hadîsin metnindeki "Ġkindi namazından güneĢin batmasına kadar olan müddet gibidir" ibâresidir. Ġkindi vakti, herĢeyin gölgesi iki misli olduğu zaman girer diyenler, bu ibarenin zimmndaki iĢaret ile de ihticâc ederler. Çünkü sözün siyakı, ikindi müddetinin azlığına delâlet eder..Ġkindinin baĢlangıcı, gölgenin bir misli olduğu zamandan i'tibâr edilse, gündüzün yarısından Ġkindiye kadar çalıĢanların çalıĢma müddeti, kendilerinden sonrakilere ya musâvî, ya daha az olmuĢ olur ki, bu takdirce temsildeki kuvvet azalmıĢ olur.
681
Rabb'tmız, onlara ikiĢer kîrât, bize ise (yalnız) birer kîrât verdin; hâlbuki biz daha çok çalıĢtık, derler. Aziz ve Celîl olan Allah da: (Bütün gün çalıĢtığınıza göre Ģart edilen) gündeliğinizden birĢey kestim mi? diye sorar. Onlar: Hayır (kesmedin), derler. O da: ĠĢte o benim fadlımdır ki, onu dilediğime veririm, buyurur*'904[63].
35-....... Bize Ebû Usâme, Bureyd'den; o da Ebû Burde'den; o da Ebû Musa'dan olmak üzere tahdîs etti. Peygamber (S) Ģöyle buyurmuĢtur: "Müslümanlara karĢı Yahudiler ve Hnstiyaniar'ın hâli Ģuna benzer ki, bir adam bir takım kimseleri (sabahtan) gecenin girmesine kadar çalıĢmak üzere ücretle tutmuĢ. Bu iĢçiler günün yansına kadar çalıĢtıktan sonra: Senin (vereceğin) gündeliği 904[63] Bu hadîsden Ģu anlaĢılıyor: Yahûdîler'in bütün gün, Hristiyanlar'ın da gündüzün kalan yansında çalıĢmak üzere ecri ikiĢer kîrât imiĢ. Hangisi iĢi sonuna kadar tamamlasa, tamâm ücreti hakk kazanmakla ikiĢer kîrât alacakmıĢ. Lâkin iĢi yanda bırakıp taahhüd ettikleri iĢe vefa etmedikleri için, herbirine isabet eden kadar ücret alıp, birer kırata nâiiolmuĢlar. Sonra Müslümanlar gelip de her iki taifenin ücretlerinin toplamım alınca hasede uğradılar. ĠĢ bu tarzda olmamıĢ olsa, bu sözlerin ma'nâsı sahîh olmaz... (Hattâbî).
682
istemeyiz, deyip savuĢmuĢlar (tam ücreti hakk etmemiĢler). O adam baĢkalarını ücretle tutup, kendilerine: ġu günü tamamlayın da Ģart ettiğim gündeliği size (eksiksiz) vereyim, demiĢ. Bu ikinci takım da çalıĢmağa koyulmuĢlar. Ġkindi namazı vaktine gelince bunlar da (iĢten vazgeçip): ÇalıĢtığımız senin olsun (gündelik istemeyiz), demiĢler. Bu sefer yine baĢkalarını ücretle tutmuĢ da, onlar günün kalan mikdârında, gün batıncaya kadar çalıĢmıĢlar ve (kendilerinden evvelki) her iki takımın gündeliklerini tastamam olarak hakk etmiĢler"905[64].
19-Akşam Namazının Vakti Babı
Atâ ibn Ebî Rebâh: Hasta oĠan kimse akĢam namazı ile yatsı namazı arasım birleĢtirir demiĢtir 906[65]
905[64] Bu, Allah'ın emrettiğini terk eden Yahudiler ve Hristiyanlar iîe, Hakk'ın hidâyetini ve Rasûlullah'in getirdiğini kabul eden Mtislümânlar hakkında darb edilmiĢ bir meseldir... (Aynî). 906[65] Bu ta'lîki, Abdurrazzâk kendi Musannafmda mevsûlen rivayet etti. Ahmed ibn Hanbel ileiîshâk ve ġâfiîler'den bâziları
683
36-.......Bize el-Evzâî tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Râfi' ibn Hadîc'in himayesinde olan Ebu'n-NecâĢî -ki o, Atâ ibnu Suheyb'dir- tahdîs edip Ģöyle dedi: Ben Râfi' ibn Hadîc(R)'den iĢittim, Ģöyle diyordu: Biz akĢam namazını Peygamber ile birlikte kılardık da, her birimiz namazdan çıktıktan sonra attığı okların düĢtüğü yerleri muhakkak görürdü 907[66].
37-.......Bize ġu'be, Sa'd'dan; o da Muhammed ibn Amr ibni'l-Hasen ibn Alî'den olmak üzere tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Haccâc Medine'ye geldiğinde, biz Câbir ibn Abdillah'a (namaz vaktini) sorduk. Câbir de Ģöyle dedi 908[67]: Peygamber (S) öğleni (zevalden sonra)
da buna kaail olmuĢlardır. Bunlara göre akĢam ile yatsının vakti birdir. Kaa'dî Iyâd Ģöyle dedi: Vakitleri müĢterek olan namazları cem' etmek bazen sünnet, bazen ruhsat olur. Arafat ile Müzdelife'de iki namaz arasını cem' etmek sünnettir. Sefer, hastalık ve yağmur özürleriyle iki namazı birleĢtirmek ise ruhsattır... (Aynî). 907[66] Bu söz yalnız temsil ve beyân için zikr edilmiyor. AkĢam namazından sonra karanlık büsbütün basıncaya kadar ok yarıĢı bi'1-fiil vâki' olduğu, hadîslerin ifâdelerinden anlaĢılıyor. 908[67] Haccâc'ın vâiî olarak Medîne'yegelmesi.îbn Zübeyr'in
684
gündüzün sıcağında, ikindiyi henüz güneĢ beyaz ve tertemiz iken, akĢamı güneĢ battığında, yatsıyı da bazen erken, bazen geç kildırırdı. Cemâati toplanmıĢ gördüğünde erkence kıldırır; gecikdiklerini gördüğünde namazı geri bırakırdı. Sabah namâzmı ise onlar yâ-hud Peygamber karanlıkta kılarlardı 909[68].
38-.......Seleme ibnu'1-Ekva' (R) Ģöyle demiĢtir: Bizler Peygamber'le beraber akĢam namazını güneĢ hicâbla gizlendiği zaman (yânı ufuk çizgisinin arkasına girip görünmez olduğu zaman) kılardık 910[69].
39-.......Ġbn Abbâs (R): Peygamber (S) birleĢtirilmiĢ olarak yedi rek'at ve yine birleĢtirilmiĢ
öldürülmesinden sonra, 64. hicret yılındadır. Haccâc, Emevîler'in valilerinin âdeti veçhile namazları vakitlerinden geri bırakırdı. Hz. Alî'nin torununun oğlu Muhammed'in Câbir'e suâli, iĢte buna dâirdir. Câbir de metindeki cevâbı vermiĢtir. 909[68] Bu Ģekk, Muhammed ibn Amr'dandır. Câbir: "Onlar kılıyorlardı" mı demiĢ, yoksa "Peygamber onu kılıyordu" mu demiĢ? Burası hatırında kalmamıĢ demektir. Bu hadîs, beĢ namazın vakitlerini bildirdiği gibi, namazı vaktinin evvelinde kılmanın faziletini de haber veriyor. 910[69] Yânî güneĢ perdenin arkasına girip görünmez olduğu zaman demektir. AkĢam namazı sözü karinesine i'timâd ederek, faili zikretmeksizin zamîrlendirmiĢtir.
685
olarak sekiz rek'at kıldırdı, demiĢtir 911[70].
20- Akşam Namazına Işa Denilmesini Kerih Gören Kimse Babı
40-....... Bana Abdullah el-Muzenî (R) Ģöyle tahdîs etti: Peygamber (S) Ģöyle buyurdu: "Bedeviler takımı sizin Ģu namazınızın, yânî akĢam namazınızın isminde size gâlib gelmesinler". Peygamber -yâhud Abdullah ibn Mugaffal el-Muzenî- Bedeviler (akĢam namazına) ıĢâ derler, dedi 912[71].
911[70] Bu hadîs, öğle namazını ikindiye kadar geri bırakma babında (12. bâbda) geçmiĢti. Peygamber, akĢamla yatsıyı birleĢtirilmiĢ olarak yedi rek'at; öğle ile ikindiyi de birleĢtirilmiĢ olarak sekiz rek'at kıldırmıĢ oluyor. Bu lâfız, takdim ve te'hîre muhtemiidir. Lâkin bâb baĢlığına uygun düĢmesi için, bunun te'hîre ham-led-Hmesi daha evlâdır. 912[71] Son cümlenin kaaili Peygamber olduğuna göre -ki sözün Ģevki bunu gerektiriyor-hadîsin metnine dâhildir. Kaali Abdullah ibn Mugaffel el-Muzenî olduğuna göre ise, bir Müdrec kelâm olmuĢ olur. Bu hadisi Müslim, Ġbn Umer tarîkinden Ģöyle rivayet etmiĢtir: «^■Ģlı v^Ulj Sjiyu' (hÎıj ;Ci*Ji <JJi L_*\k" J liîû .f£Ģ&> /J Jp iı>Sı f^Li; Sl= Bedeviler takımı Ģu namazınızın isminde size 'galebe etmesinler. Çünkü o(nun Ġsmi) Allah'ın Kitdbı'nda ısadır. Bedeviler develerini atemeyânîyatsı karanlığında sağarlar da onun için ıĢâ'ya bu ismi verirler". Mağrib'e 'ıĢâ", isa'ya "ateme" ve "ıĢâi âhire", ve her ikisine
686
21- (Hadislerde) Işa ve Ateme'nin Zikredilmesi 913[72] ve Ateme İsmini Işa Ma'nasına Kullanmayı Caiz Gören Kimse Babı
Ebû Hureyre dedi ki: Peygamber (S): "Münafıklara en ağır gelen namaz ıĢâ ile fecr namazlarıdır" buyurdu 914[73] Yine Peygamber (Ebû
birden îağ-■lîb tarikiyle "ıĢâeyn" demek Arablar arasında pek yaygındır. Nitekim Peygamber ve sahâbîler tarafından da bu lâfızlar çok kullanılagelmîĢtir. Binâenaleyh konumuz olan hadîslerdeki nehiy, tahrîm için değildir. Yalnız Allah'ın Kitâbı'na uymak için yatsı vaktine "ıĢâ", yatsı namazına da "ıĢâ" dedikten sonra, akĢam namazı vaktine "mağrib" demeye ümmeti alıĢtırmak istenilmiĢtir. Hadîsin müeddâsı: "Bedevîler'in dediği gibi siz de mağribe ıĢâ diye diye her iki vakit nazarınızda seçilemez hâle gelecek, siz de akĢam namazını isim benzerli-- ğine aldanarak, ıĢâ vaktine kadar geri bırakmakta be's görmeyeceksiniz" de- mek olur 913[72] Bu bâbdakĠ hadîsin siyakı ile bundan önceki bâb hadîsinin siyakı birdir. Böyle olunca iki bâb baĢlığının mugâyereti (gayrı oluĢluk) vechi nedir? dersen, ben derim ki: Peygamber'den "ıĢâ" isminin mağrib ma'nâsında kullanılması sabit olmadı, fakat "ateme" isminin "ıĢâ" ma'nâsına kullanılması sabit olmuĢtur. ĠĢte Buhârî bu haysiyetle, iki bâb baĢlığı arasında mugâyeret yapmıĢtır (Aynî). 914[73] Buhârî bu ta'iîkı "Cemâatle ıĢâ namazının fazîleti bâbı"nda
687
Hureyre'ye hitaben): "Eğer onlar ateme ve fecr namâzlarmdaki fazileti bilir olsalardı, (muhakkak ona emekliyerek dahî gelirlerdi)" buyurdu 915[74]. Ebû Abdillah el-Buhârî: Ġhtiyar edilecek olan, Yüce Allah'ın "Ve min ba'di salâtVl-ıĢâ" (en-Nûn 58) kavlinden dolayı, ıĢâ denilmesidir, dedi. Ve Ebû Musa'dan: Bizler iĢâ namazı sırasında nevbetleĢe Peygamber'e giderdik. Peygamber bu namazı karanlık iyice Ģiddetleninceye kadar geriye bıraktı, dediği zikrolunur 916[75] Ve Ibn Abbâs ile AiĢe: Peygamber, ıĢâ namazını oyalanıp geceye bıraktı, dediler 917[76]. Bâzıları da AiĢe'den: Peygamber ateme
mevsûlen tahrîc etti. 915[74] Bunu, "Ezan konusunda kur'a çekme bâbı"nda mufassalen tahrîc etti. 916[75] Bunu, "Ġsa'nın fazîleti bâbı"nda mufassalen tahrîc etti. 917[76] Buhârî, Ġbn Abbâs'ın bu sözünü "isa'dan Önce uyumak bâbı"nda; ÂiĢe'nin sözünü ise "IĢâ'nm fazîleti bâbı"nda tahrîc etti.
688
namazını geceye bıraktı, dediğini söylediler 918[77]. Ve Câbir: Peygamber, ıĢâ namazını kıldırdı, dedi 919[78]. Ebû Berze de: Peygamber ıĢâ namazını te'hîr ederdi, dedi79. Enes de: Peygamber el-ıĢâe'1-âhire namazım geriye bıraktı, dedi. Keza Ġbn Umer, Ebû Eyyûb ve Ġbn Abbâs: Peygamber (S) mağrib namazını ve ıĢâ namazını kıldırdı, demiĢlerdir 920[79]
41-.......Salim Ģöyle demiĢtir: Bana babam Abdullah ibn Umer (R) haber verip Ģöyle dedi: Rasûlullah (S) bir gece bize ıĢâ namazını küdırdı, ki o namaz insanların "ateme" diye isimlendire geldikleri 918[77] Buhârî ÂiĢe'nin bu sözünü, kadınların geceleyin mescidlere çıkmaları babında tahrîc etti. Bu üç ta'lîk, içlerinde "ateme" ve "a'teme" zikredilmiĢ olanlardır. Bundan sonra Buhârî, ıĢâ'nm zikredildiğine Ģahadet eden ta'lîkleri zikretmeye baĢladı. ' Buhârî bunu, "AkĢam namazının vakti babı" ile "Yatsı namazının vakti babı" 3a mufassal olarak rivayet etti. 919[78] Buhârî bunu, "AkĢam namazının vakti babı" ile "Yatsı namazının vakti babı" 3a mufassal olarak rivayet etti. 920[79] Buhârî bu üç ravînin hadîslerini sırasıyle Hacc, Veda Haccı, ve Öğle namazının ikindiye kadar geri bırakılması bâblarında mevsûlen rivayet etmiĢtir.
689
namazdır. Sonra namazı bitirip bize karĢı döndü de Ģöyle buyurdu: "Bu gecenizi gördünüz mü! ĠĢte bu geceden i 'tibaren yüz senenin baĢında (bu gün) yeryüzünde bulunanlardan hiçbir kimse kalmayacaktır 921[80]
22-İnsanlar Toplandıkları Yahud Toplanmakta Geciktikleri Zaman Yatsı Namazının Vakti Babı
42-.......Muhammed îbn Amr Ģöyle demiĢtir: Biz Câbir ibnAbdillah'a Peygamber'in namazından sorduk. O da Ģöyle dedi: Peygamber, öğle namazını (zevalden sonra) gündüzün sıcağında; ikindiyi henüz güneĢ dipdiri iken; akĢamı güneĢ battığında; yatsı namazını da insanlar toplanıp çoğaldıkları zaman erken vaktinde; insanlar az birikip toplanmayı geciktirdikleri zaman ise geç kıldırırdı. Sabah namazını ise karanlıkta 921[80] Buhârî bu hadîsi, Kitâbu'1-Ġlm, cs-Semer bi'l-Ġlm babında da zikretmiĢtir. Aleme: Mağrib kırmızılığı... battıktan sonra gecenin ilk üçte birine denir. Bir kavle göre,'ıĢâi âhire namazının vaktine denir ki, yatsı vakti ta'bîr olunur (Kaaınûs Ter,).
690
kıldırırdı 922[81].
23- Yatsı Namazının Fazileti Babı
43-.......Urve'ye de ÂiĢe (R) haber verip Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) bir gece yatsı namazını geç vakte kadar geri bıraktı. Bu, henüz Ġslâm yayılmadan evvel idi 923[82]. Peygamber (o gece hücresinden) çıkmadı. Nihayet Umer: (Buradaki) kadınlar, çocuklar uyuyakaldi-lar, dedi. Bunun üzerine Rasûlullah dıĢarı çıktı ve^mescid ahâlîsine hitaben: "ġimdi yeryüzünde bu namazı sizden baĢka kimse beklemiyor" buyurdu 924[83].
44-.......Ebû'Mûsâ (R) Ģöyle demiĢtir: Ben ve gemiden benimle gelmiĢ olan arkadaĢlarım Bakîu
922[81] Bu hadîs ve ilgili haĢiyeler "AkĢam namazının vakti" babında (20 bâbda) geçmiĢti. 923[82] Bunu, 26. bâbda gelecek olan Ġbn Umer hadîsi açıklamaktadır 924[83] Umer'in "Kadınlar ve çocuklar uyuyakaldılar" sözü, bunların cemâate devam ettiklerine ve bu devamın müstehâb olduğuna delâlet eder.
691
Buthân'da konaklamıĢtık 925[84]. Peygamber (S) de Medine'de idi. Her gece yatsı namazı vaktinde Peygamber'in huzuruna bizimkilerden beĢ on kiĢilik bir cemâat nevbetle giderlerdi. Ben ve arkadaĢlarım bir defasında Peygamber'i kendisine âid bir iĢle meĢgul bulduk 926[85]. Ondan dolayı namazı, gecenin yarısı oluncaya kadar geciktirdi. Sonra Peygamber çıktı ve cemâate namazı kıldırdı. Namazı bitirince, yanında hâzır olanlara: "Gitmeye acele etmeyiniz. Sevininiz, insanlar içinde sizden baĢka bu saatte namaz kılan kimsenin bulunmaması-Allah'ın size hâss olan ni'metlerinden-dir -yâhud da: Bu saatte sizden baĢka kimse namaz kılmadı-" buyurdu. Bu iki sözden hangisini buyurduğunu ,râvî Ebû Mûsâ bilmiyor. Yine Ebû Mûsâ: Bunun üzerine bizler yerimize döndük ve Rasûlul-lah'tan bunu iĢitmiĢ olmamız sebebiyle sevinip ferahlandık, dedi 927[86].
925[84] EĢ'ârîler'in müsâfir kaldıkları Bakîu Buthân, Medine etrafındaki üç vadiden birinin ismidir. 926[85] Taberânî'nin el- Mu 'cem 'inde, Peygamber'in bu sırada ordu techîzi ile meĢgul' bulunduğu sahîh bir senedle tasrih edilmiĢtir. 927[86] Bu hadîs ile bundan evvelki hadîs, yatsı namazını gecenin
692
24-Yatsı Namazından Önce Uyumanın Mekruh Görülmesi Babı
45-.......Bize Hâlid el-Hazzâ, Ebu'l-Minhâl'den; o da Ebû Berze(R)'den olmak üzere tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) yatsı namazından önce uyumayı ve ondan sonra da oturup konuĢmayı kerîh görürdü 928[87].
25- Uyku Basmasına Yenilen Kimsenin Yatsı Namazından ' Evvel Uyuması Babı
46-.......ÂiĢe (R) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S) yatsı namazını bir gece geç vakte kadar bıraktı. Nihayet Umer (Peygamber'in hücresine doğru) yüksek sesle: es-Salâte, (mescidde bulunan) kadınlar ve
ilk üçte birine kadar yâhud gecenin yarısına kadar geri bırakmaktaki fazîleti beyân etmek için sevk edilmiĢtir. Buna dâir baĢka rivayetler de vardır. 928[87] Yatsı namazından evvel uyumak ienzîhiyye kerahet ile mekruhtur. Bu hadîs, ve kerâhatin sebebleri 13. bâbda geçmiĢti. Hadîs, burada biraz daha tafsîlli bir lâfızla gelmiĢtir.
693
çocuklar uyudular, diye nida etti. Bunun üzerine Rasûlullah çıktı da "Bu namazı yer ahâlîsinden sizden baĢka hiç kimse beklemiyor" buyurdu. Râvî: (Yatsı namazı) o zamanlarda Medine'den baĢka yerde kılınmazdı, dedi 929[88]. Yine Râvî: 0 zamanlar müslümânlar yatsı namazını, kırmızılığın kaybolmasından gecenin ilk üçte birine kadar olan vakit içinde kılarlardı, dedi 930[89].
47-.......Bize Abdurrezzâk haber verip Ģöyle dedi: Bana Ġbn Cureyc haber verip Ģöyle dedi: Bana Nâfi' haber verip Ģöyle dedi: Bana Abdullah ibn Umer Ģöyle tahdîs etti: Rasûlullah (S) bir gece yatsı namazında meĢgul kılındı da bu namazı o kadar te'hîr etti ki, bizler mescidde uyuduk, sonra uyandık, sonra yine
929[88] Ġslâm'ın yayılma baĢlangıcı olan o târihlerde böyle olması, tabiîdir. Çünkü diğer dînlerde yatsı namazı olmadığı gibi, müslümânîık da Medîne hâricine yayılmamıĢtı. Vakıa Mekke'de bâzı müslümânlar vardı. Fakat onlar gizlice kaldıkları Ġçin, cemâatle namaz yalnız Medîne'ye mahsûs idi. 930[89] Hadîs metnindeki "eĢ-ġafak", Ebû Yûsuf, Muhammcd ve ġafiî'ye göre, yatsıdan evvel batı cihetindeki kızıllığın; Ebû Hanîfe'ye göre ise, o kızıllıktan sonraki beyazlığın adıdır.
694
uyuduk, sonra yine uyandık. Sonra Peygamber yanımıza çıktı, sonra: "ġimdi yer ahâlîsinden, sizden baĢka bu namazı bekleyen kimse yoktur" buyurdu. Ġbn Umer, uyumakla namaz vaktini kaçırmaktan korkmadığı zaman yatsının takdimi ile te'hîri arasında fark gözetmezdi, hattâ yatsıyı kılmadan evvel yatar uyurdu. Ġbn Cureyc Ģöyle dedi: Ben Atâ ibn Ebî Rebâh'a bunu söyledim de, o bana Ģöyle dedi: Ben Ġbn Abbâs'tan iĢittim, o Ģöyle diyordu: Rasûlullah ıĢâ namazım bir gece o kadar geç bıraktı ki (mesciddeki) insanlar uyudular, uyandılar, yine uyudular, yine uyandılar. Bunun üzerine Umer ibnu'I-Hattâb ayağa kalktı da (yüksek sesle): es-Salâte, dedi 931[90]. Atâ Ģöyle dedi: Ġbn Abbâs Ģöyle dedi: Derken Allah'ın Peygam-ber'i (hücresinden) dıĢarı çıktı. BaĢı su damlatır hâlde ve elini baĢı üzerine koymuĢ vaziyette çıkıĢı hâlâ gözümün önündedir. GeliĢini müteakıb: "Ümmetime meĢakkat yükleyecek
931[90] Bu rivayet ile diğer rivayetlerden Umer'Ġn mescidden Peygamber'in hücresine doğru yüksek sesle "es-Salâte" diye bağırdığı anlaĢılıyor.
695
olmasaydım, muhakkak onlara bu namazı böyle kılmalarını emrederdim" buyurdu. Ġbn Cureyc dedi ki: Ben Atâ'dan, Peygamber'in kendi elini baĢına koyması keyfiyyetini, Ġbn Abbâs'ın haber verdiği gibi iyice tesbit ve ta'rîf etmesini istedim. Atâ benim için parmakları arasını biraz ayırdıktan sonra parmak uçlarını tepesi üzerine koydu. Sonra bitiĢtirip o hey'ette baĢının üzerine yürüttü, gezdirdi. Nihayet baĢ parmağı yüz cihetinden kulak yumuĢağına değinceye kadar (yukarıdan aĢağı) dulununa ve sakalının kenarına doğru indirdi 932[91]. Bunu böylece (tekrar tekrar yaparken) ne eksiltiyor, ne de acele ediyordu. Müteakiben Peygamber: "Benim tarafımdan ümmetim üzerine meĢakkat yüklemek olmasaydı, muhakkak onlara, bu namazı böyle kılmalarını emrederim" buyurdu 933[92].
932[91] Sudğ :Göz ile kulağın arasına denir ki "dulun" ta'bîr olunur. Ve dulun üzerine sarkan saça denir ki, zülüf ve pörçük ta'bîr olunur (Kaamûs Ter.). 933[92] Bu siyaka göre Ġbn Cureyc, doğrudan doğruya Peygamber'in fiilini değii, Atâ'-nın hikâye ettiği suret ile olan fiilini ta'rîf etmiĢ oluyor. Bununla beraber hadîsin baĢında "Ġbn Abbâs Ģöyle dedi" diye tasrîh etmiĢtir.
696
26-Yatsı Namazının Vakti Gece Yarısına Kadardır Babı
Ebû Berze: Peygamber (S) yatsı namazını geri bırakmayı müstehâb görürdü, dedi 934[93].
48-....... Bize Zaide, Humeyd, et-Tavîl'den; o da Enes'ten olmak üzere tahdîs etti. Enes (R) Ģöyle demiĢtir: Peygamber (S), ıĢâ namazını gece yarısına kadar te'hîr etti, sonra namazı kıldırdı, sonra da: "(Bu saatte) insanlar namaz kılıp uyumuĢlardır. Siz ise namaz kılmayı beklediğiniz müddetçe (bir nevi') namazda demeksiniz"'buyurdu. Ġbnu Ebî Meryem Ģunu ziyâde etti: Bize Yahya ibn Eyyûb haber verip Ģöyle dedi: Bana Humeyd tahdîs etti, O, Enes'ten iĢitmiĢtir. Enes: Peygamber'in o
Bu rivayete göre, yatsı namazının fazilet vakti, gecenin ilk üçte biri olduğu anlaĢılıyor. Bu vakti beyân için sahâbîlerin kullandığı lâfızlar muhteliftir. Fa-kîhlerin bu konudaki ihtilâfları da bu lâfızların ihtilâfından neĢ'et etmektedir 934[93] Bu, "Ġkindi namazının vakti bâbı"nda geçen Ebû Berze hadîsinin bir tarafıdır.
697
namazı geciktirdiği gecede, Peygamber'in yüzüğünün parıltısı hâlâ gözümün önündedir, demiĢtir 935[94].
27- Sabah Namazının Fazileti Babı
49-.......Bize Kays tahdîs etti. Bana Cerîr ibnu Abdillah (R) Ģöyle dedi: Bizler bir gece Peygamber'in yanında bulunuyorduk. Peygamber (S) ayın on dördü olan bedr gecesinde aya baktı da Ģöyle buyurdu: "Dikkat edin, sizler Ģu ayı birbirinize gösterebilmek için sıkıĢıp üstüste yığılmanıza hacet kalmaksızın hepiniz zahmetsizce görüyor olduğunuz gibi -yâhud: Görülmesinde bir seçilememezliğe ve Ģübheye düĢmeksizin görüyor olduğunuz gibi- Rabb'inizi de muhakkak göreceksiniz. Artık güneĢin doğmasından ve batmasından evvelki namazların hiçbirinden alıkonmamanıza muktedir olursanız, onu yapınız"- Sonra Ģu âyeti söyledi: "Rabbini, güneĢin doğuĢundan
935[94] Buhârî bu ta'lîki Kitâbu'l-Libâs'ta mevsûlen tahrîc etmiĢtir. Buhârî'nin burada bu la'lîkle muradı, Humeydî'nin hadîsi Enes'ten ĠĢitmiĢ olduğunu beyândır.
698
evvel ve batıĢından önce hamd ile tesbîh et" (ei-Kaaf: 39}936[95],
50-.......Bize Hemmâm tahdîs edip Ģöyle dedi: Bana Ebû Hamza, Ebû Musa'nın oğlu Bekr'den; o da babasından olmak üzere tahdîs etti. O (yânî Ebû Mûsâ -R-) Ģöyle demiĢtir: Rasûlullah (S): "Ġki serinlik namazını (yânî sabah ve ikindi namazlarını) her kim kılarsa cennete girdi" buyurdu 937[96]. Ve Ġbnu Recâ Ģöyle dedi: Bize Hemmâm ibn Yahya, Ebû Ham-za'dan tahdîs etti ki, ona da bunu Abdullah ibn Kays'ın oğlu Ebû Bekr haber vermiĢtir 936[95] Bu hadîs, "Ġkindi namazının fazileti" ismiyle geçen 18. bâbda da geçmiĢti. Buradaki lâfızda terdîd olarak Tudâhûne" ta'bîri gelmiĢtir. Bu da bir nesneye Ģebîh ve müĢâkil olmak yânî bir Ģeye çok benzeyip seçilemez olmak ma'y nâsına gelen "iuCi1iı= el-Mudâhât" masdanndandır. Hadîsin bâb baĢlığına uygunluk noktası "GüneĢin doğmasından Önceki... namazdan alıkonmamanıza muktedir olursanız..." sözüdür 937[96] Berdön, iki serinlik zamanı demektir; sabah ve ikindi namâzlarıyle tefsîr edilmiĢtir. Bu hadîs Müslim'de Umâre ibn Rueybe(R)'den: "£$* ji J^^ 3Ü1 $■ 'J ı+jjje- Jjj jj-^-i - GüneĢin doğması Ġle batmasından evvel namaz kılan kimse, cehenneme asla girmiyecektir" lâfzıyle gelmiĢtir.
699
938[97].
51- Bize Ġshâk ibn Mansûr, Habbân'dan tahdîs etti. O Ģöyle demiĢtir: Bize Hemmâm tahdîs edip Ģöyle dedi: Bize Ebû Cemre, Abdullah ibn Kays'ın oğlu Ebû Bekr'den; o da babasından; o da Peygambcr'den olmak üzere bu hadîsin benzerini tahdîs etti " 939[98]
28- Sabah Namazının Vakti Babı
52-.......Bize Hemmâm Katâde'den; o da Enes(R)'ten olmak üzere tahdîs etti. Ona da Zeyd ibn Sabit (R), Peygamber ile beraber sahur yemeği yediklerini, sonra namaza durduklarını tahdîs etmiĢtir. 938[97] Buhârî bu' ta'lîki, üstadı Abdullah ibn Recâ'dan getirdi ki, maksadı senedde zikri geçen Ebû Bekr'in, Ebû Mûsâ elEĢ'ârî'nîn oğlu olduğunu bildirmektir. Zîrâ insanlar onda ihtilâf etmiĢlerdir. 939[98] Buhârî bununla da yine Ebû Cemre'nin üstadının, Ebû Bekr Ġbnu Abdillah ibn Kays -ki o Abdullah ibn Kays, Ebû Mûsâ el-EĢ'ârî'dir- olduğunu göstermiĢtir. Bunu Ebû Bekr'in, Umâre ibn Rueybe'nĠn oğlu olduğunu ileri sürenlere redd için getirdi. Umâre hadîsini de Müslim ve diğerleri rivayet etmiĢtir. Bundan da bunların ayrı ayrı iki hadîs olduğu, biri Ebû Musa, diğeri de Umâre ibn Rueybe'den geldiği zahir olmuĢtur (Aynî ve Kastallânî)
700
(Enes dedi ki:) Ben, Sahur yemeği ile namaz arasında ne kadar zaman geçmiĢti? diye sordum. Zeyd: Elli yâhud altmıĢ (âyet okuyacak) kadar, dedi 940[99].
53-....... Ravh dedi ki: Bize Saîd {ibnu Arûbe), Katâde'den; o da Enes ibn Mâlik'ten olmak üzere tahdîs etti. Allah'ın Peygamberi (S) ile Zeyd ibn Sabit (R) beraber olarak sahur yemeği yemiĢler. Sahûr yemeğini bitirdikleri zaman Allah'ın Peygamberi namaza kalkınca hep beraber namazı kılmıĢlar 941[100]. Ebû Katâde dedi ki: Ben Enes'e: Sahur yemeklerinden ayrılmaları ile sabah namazına girmeleri arasında ne kadar zaman olmuĢ? diye sordum. KiĢinin elli âyet okuyacağı zaman kadar, dedi.
54-.......Ebû Hazım, Sehl ibn Sa'd(R)'den 940[99] Bundan sabah namazının erken kılındığı ve sahuru, fecrin tulûuna yakın zamana kadar geri bırakmanın müstehâb olduğu istidlal olunur. Elli, altmıĢ âyet okuyacak mikdâr zaman, bir saatin üçte birinin beĢte biri, yânî dört dakîka kadar takdîr edilmiĢtir ki, bir abdest alacak zamandır. Bâzıları el-Hâkkaa Sûresi'ni misâl olarak îrâd etmiĢlerdir. 941[100] Buradaki metinde " ÜĠU = Müteakiben namaz kıldık" tarzındadır. Bu da mes-cidde Zeyd ve diğer sahâbîler de beraber