Esmaül hüsna, Allâh-u Teâlâ’nın isimleri de sıfatları gibi ezelî ve ebedîdir. Zîrâ Allâh-u Teâlâ’nın birçok ismi, Zât’ına ait bir mânâ ifade eder. Zât’ın kendisi de Zât ile kâim olan mânâlar da ezelî ve ebedî olduğundan isimler de böyledir. Bu tür isimlere “Sıfat ismi” denilir. Yani içinde belli bir sıfat mânâsı bulunduran isimlerdir. Nitekim “Allah” ismi dışındaki isimlerin durumu böylecedir.
Allâh-u Teâlâ ile kâim olan bu mânâlar; asılları itibarıyla Allâh-u Teâlâ’nın sıfatlarıdır, lâkin Zât’ı hakkında kullanılmaları hasebiyle Allâh-u Teâlâ’nın isimleridir. (Esmaül hüsna) Mesela Rahmet (acıma) vasfı, Allâh-u Teâlâ’nın Zât’ıyla kâim olan bir mânâ olması itibarıyla sıfattır, ama bu mânâ ile sıfatlanmış olan Yüce Zât’ı ifade etmesi itibarıyla isimdir.
Dolayısıyla Allâh-u Teâlâ’ya ait isimler ve sıfatlar (Esmaül hüsna), Allâh-u Teâlâ’nın Zât’ı gibi ezelî ve ebedîdirler. Belli bir sıfata ait olmayıp sadece Allâh-u Teâlâ’nın Zât’ını ifade eden isimlere de “Zât ismi” denilir ki “Allâh” ismi bunlardandır.
Kur’ân-ı Kerîm’de ve hadîs-i şeriflerde geçtiği üzere Allâh-u Teâlâ’nın en güzel isimlerinden Esmaül Hüsna isimleri ve Esmaül hüsna anlamları şunlardır.
Dua ederken Allah’ın isimleri ile isteyin.
Esmaül Hüsna’lar ve Anlamları;
1- Allâh: İlâhlık sıfatlarının tamamını Kendisinde cem eden Zât. Yani Rab olma vasıflarıyla nitelenen yegâne varlık.
2- er-Rahmân: Son derece merhamet eden. Yani dünyada hiçbir mahlûku ayırdetmeden her birine ve mümin-kâfîr ayırmaksızın her kuluna acıyan ve gerçek mânâda sadece Kendisi nimet veren Zât.
3- er-Rahîm: Son derece esirgeyen. Esmaül hüsna’lar içerisinde er-Rahîm esma’sı, âhirette yalnız îman edenlere acıyan hakîkî nimet sahibi yegâne anlamındadır.
4- el-Melik: Yegâne Mâlik. Yani her şeyin yönetimi Kendisine ait olan ve tüm varlıkların hakîkî sahibi bulunan, kimse tarafından yönetilmeyen ve azledilmesi düşünülemeyen tek Zât.
5- el-Kuddûs: Son derece arınmış. Yani noksanlık gerektiren her şeyden ve yaratıklar hakkında düşünülebilen her sıfattan uzak olup bütün kâmil sıfatlar Kendisine ait olan, herhangi bir şeyle sınırlanamayan ve herhangi bir şekille düşünülemeyen yegâne, anlamına gelen Allah’ın ismidir.
6- es-Selâm: Selâmette olan. Yani tüm âfetlerden, eksiklik ve noksanlıklardan, kusur ve yok oluşlardan arınmış olan. / Yaratıklarına belalardan selâmet veren. / Dostlarına sürekli selam veren Zât.
7- el-Mümin: Îman eden. Esmaül hüsna’lar içerisinde el-Mümin esma’sı, Kendi Zât’ına ve peygamberlerine evvela Kendisi inanan anlamındadır. / Emin kılan. Yani yarattıklarını zulümden, inananları da azaptan güvende tutan yegâne Zât.
8- el-Müheymin: Muhâfız olan. Yani her şeyi hakkıyla koruyup gözeten Zât. / Her varlık üstünde hakkıyla gözcü olan Zât.
9- el-Azîz: İzzet sahibi yani eşi-benzeri bulunmayan bir gâlibiyete sahip olan ve mertebesi asla düşürülemeyen tek Zât.
10- el-Cebbâr: Mecbur bırakabilen. Yani zorla da olsa dilediği yaratığını irâdesi yönünde istediği şeye zorlayabilen tek Zât. / Yarattıklarıyla ilgili tüm işleri tam mânâsıyla yoluna koyan Zât.
11- el-Mütekebbir: Büyüklük gösteren. Esmaül hüsna’lar içerisinde el-Mütekebbir esma’sı, haksız yere büyüklük taslayan varlıkları zelîl kılarak kendi büyüklüğünü ortaya koyan ve kibir (büyüklük iddiası) ancak Kendisine yakışan yegâne, anlamndadır.
12- el-Hâlık: Yaratan. Yani var etmek istediklerini bir kader, takdir (ölçü ve sınır) ve hikmet üzere yaratan tek Zât.
13- el-Bârî: Kusursuz yaratan. Yani varlıkları, kimini kiminden muhtelif vasıflarla ayıracak şekilde eksiksiz yaratan tek Zât.
14- el-Musavvir: Sûret veren. Yani dilediği şekilde her yaratığa eşsiz, örneksiz bir şekil ve biçim veren tek Zât.
15- el-Gaffâr: Çok kere mağfiret eden. Yani kullarının günahlarını, onların tevbeleri sebebiyle değil de, Kendi lütf-u keremiyle çok kere örtüp bağışlayan yegâne Zât.
İzâh: Burada tevbenin gerekli olmadığı gibi yanlış bir mânâ düşünülmemelidir. Lâkin anlatılmak istenen husus; tevbenin affı mûcib (kesinleştirici) olmadığıdır. Buna göre hiçbir kimse: “Ben tevbe ettim, o halde Allâh-u Te‘âlâ beni mutlaka affedecek” deme hakkına sahip değildir. Ancak Allâh-u Te‘âlâ kullarını lütfuyla bağışlar, tabî ki bu lütuf ekseriyetle tevbe edenlere ulaşır.
16- el-Kahhâr: Çokça kahreden. Esmaül hüsna’lar içerisinde el-Kahhâr esma’sı her şeye gâlip gelen ve bütün düşmanlarını mağlup eden anlamındadır. / Her şeyi irâdesine boyun eğdiren. / Düşmanlarını zelîl ederek öldürüp kahreden.
17- el-Vehhâb: Bolca bağış yapan. Yani herhangi bir karşılık beklemeksizin, muhtaç olan her varlığa bolca veren tek Zât.
18- er-Rezzâk: Bolca rızıklandıran. Yani maddî ya da mânevî rızıklara muhtaç olan her canlıya münasip rızkını veren Zât.
19- el-Fettâh: Hüküm veren. Yani hak ile hükmeden ve en zor konulara varıncaya kadar her hususta açıklayıcı karar veren tek Zât. / Kullarına hayır kapılarını ardına kadar çokça açan, zor olanları kolay eden, her darlığın peşine bir genişlik lütfeden yegâne Zât.
20- el-Alîm: Hakkıyla bilen. Esmaül hüsna’lar içerisinde el-Alîm esma’sı gizli-âşikâr, küçük-büyük her şeyin görünen ve görünmeyen tüm yönlerini en iyi bilen anlamındadır.
21- el-Kâbız: Darlık veren. Yani dilediğine, dilediği zaman, dilediği şekilde, dilediği kadar ve dilediği hususta darlık çıkaran.
22- el-Bâsıt: Genişlik veren. Yani dilediğine, dilediğinde dilediği şekilde, dilediği ölçüde ve dilediği hususta genişlik sağlayan.
23- el-Hâfıd: Alçaltan. Yani bir hikmete mebnî olarak dilediğini mertebesinden ayırıp daha aşağı bir dereceye düşüren Zât.
24- er-Râfî’: Yükselten. Yani üstün hikmetiyle dilediğini mertebesinden ayırıp daha üst bir dereceye çıkararak yücelten tek Zât
25- el-Mu‘izz: İzzet veren. Allah’ın isimlerinden (Esmaül hüsna) el-Mü’izz esması, dilediğini şerefli kılan anlamındadır.
26- el-Müzill: Zelil kılan. Yani dilediğini alçak eden Zât
27- es-Semî’: Hakkıyla işiten. Yani karanlık gecede siyah karıncanın kaya üzerindeki ayak sesine varıncaya kadar kuvvetli veya zayıf her sesi duyan Zât. / Duaları hakkıyla işitip kabul eden tek Zât.
28- el-Basîr: Hakkıyla gören. Yani yedi kat yerin dibinden yedi kat göğün üstündekilere ve en küçük bir zerrenin ihtiva ettiği en ufak hücrelere varıncaya kadar her şeyi görüp bilen yegâne Zât. / Bütün işleri tam mânâsıyla görüp karşılık veren tek Zât.
29- el-Hakem: Hüküm veren. Esmaül hüsna’lar içerisinde el-Hakem esma’sı ifrat ve tefritten uzak olup istikametli bir şekilde her hak sahibine hakkını veren yegâne anlamındadır.
30- el-Adl: Adâleti tam olan. Yani buyruklarında ve fiillerinde, kaza ve kaderinde, emirlerinde ve yasaklarında, sevaplarında ve cezalarında zulümden uzak olup âdil davranan tek Zât.
31- el-Latîf: Lütufta bulunan. Yani en gizli işleri hatta kalplerden geçenleri dahi hakkıyla bilip, yarattıklarının farkedemeyeceği şekilde gizli kapalı yollarla onlara iyilikte bulunan tek Zât.
Yani hayırlı işlerin en ince ayrıntılarına vâkıf ve muttali olup hak edenlere onları, kolaylarına gelecek bir şekilde, akıllarına dahi gelmeyecek yollarla ulaştıran yegâne Zât.
32- el-Habîr: Hakkıyla haberdar olan. Yani her şeyin görünen ve görünmeyen tüm yönlerinden haberi olan, en gizli haberler dahi ilminden hâriç kalmayan, her zerrenin hareketinden, her kalbin bunalımla çarpmasından ve her nefsin sükûnetle yatışmasından haberdar olan tek Zât. / Dilediğine dilediğini haber veren yegâne Zât.
33- el-Halîm: Acele etmeyen. Yani kullarını cezalandırmaya son derece muktedir iken, onların günahlarını görüp bildiği halde gazaba kapılıp günahkârlara ceza vermekte acele etmeyen tek Zât.
34- el-Azîm: Azamet sahibi olan. Esmaül hüsna’lar içerisinde el-Azîm esma’sı yüce Zât’ına nispetle, her şeyin hakîr (değersiz) kalacağı derecede ve akılların tüm sınırlarını aşacak ölçüde büyüklük sahibi olan, Zât’ının, sıfatlarının ve fiillerinin gerçek mâhiyetini kavramak mümkün olmayacak derecede büyük olan yegâne anlamındadır.
35- el-Ğafûr: Mükemmel mânâda mağfiret eden. Yani kullarının günahlarını sevaba dönüştürecek ölçüde ve en büyük bir günahkârı dahi tevbedeki samimiyeti nispetinde mağfiret derecelerinin zirvesine ulaştıracak kadar örtüp bağışlayan tek Zât.
36- eş-Şekûr: Çok teşekkür eden. Allah’ın 99 isimlerinden olan eş-Şekûr esması, sâlih amellere karşılık, az bir iyiliğe dahi kat kat karşılık ve mükâfat veren tek Zât anlamındadır.
37- el-AIiyy: Son derece yüce olan. Yani eş ve benzerden, tüm noksanlık alâmetlerinden ve hudûs (sonradan olma) emâre (belirtilerinden yüce olup, Zât’ı gibi zat, sıfatları gibi sıfat, isimleri gibi isim ve fiilleri gibi fiil bulunmayan yegâne Zât.)
38- el-Kebîr: Pek büyük olan. Yani Kendisi hakkında herhangi bir sınır ve miktar (ölçüm) tasavvur edilemeyecek derecede ve kibriyâsına nazaran her şeyin küçük kalacağı nisbette büyük olan Zât.
39- el-Hafîz: Muhâfaza eden. Yani gökler-yerler dahil yarattığı her şeyi yok olmaktan koruyan ve kulları başta olmak üzere tüm yaratıkları başlarına gelecek tüm tehlikelerden muhâfaza eden Zât.
40- el-Mukît: Gıdâlandıran. Esmaül hüsna’lar içerisinde el-Mukît esma’sı rızıkları yaratan ve her canlıya kendisine münasip olan yiyeceği ulaştıran tek anlamındadır. / Hiçbir şeyin, Kendisini âciz bırakamayacağı bir güç ve kudret sahibi olan Zât.
41- el-Hasîb: Kâfi gelen. Yani yarattıklarının bütün ihtiyaçlarına yeterli olan Zât. / Kullarının fiillerini sayıp hesaplarını görecek olan Zât. / En büyük haseb ve en kâmil şeref sahibi olan Zât.
42- el-Celîl: Celâl sıfatlarına sahip olan. Yani zenginlik, mülk, kutsallık, ilim ve kudret gibi yüceliklerin mâliki ve her akıl sahibi tarafından yüceliği ve celâli itiraf edilmeyi hak eden yegâne Zât.
43- el-Kerîm: Ziyade kerem sahibi. Yani iyilik yapmaya rağbeti ve yaratıklarına ikramı bol olan yegâne Zât.
Buna göre Allâh-u Teâlâ gücü varken affeden, vaadini (sözlerini) yerine getiren, umulmadık derecede bol veren, kime ne kadar verdiğine kıymet vermeyen, Kendisine sığınanı zâyi etmeyen, kullarının başkasına muhtaç olmasına rıza göstermeyen Zât’tır.
44- er-Rakîb: Gözcü olan. Esmaül hüsna‘lar içerisinde er-Rakîb esma’sı bütün varlıklar üzerinde murâkıp olup, onların tüm hallerini hatta kalplerinden geçenleri bilen, nefeslerini dahi sayan, bir iş Kendisini diğerinden alıkoymayan, gaflet ve unutkanlık Kendisine ârız olmayan, uyarıcıya ve hatırlatıcıya ihtiyaç duymayan ve hiçbir şey ilminden hâriç kalmayan tek anlamındadır.
45- el-Mücîb: İcâbet eden. Yani kullarının dualarını kabul eden, darda kalanların zarûretlerini gideren, hayırlı muradlarını yerine getiren, hatta onlara lütfederek onlar istemeden veren yegâne Zât.
46- el-Vâsi’: Geniş olan. Yani ilim ve ihsânı, kudret ve iradesi, işitip görmesi her şeyi kaplayacak derecede geniş olan tek Zât.
47- el-Hakîm: Ziyade hikmet sahibi. Yani yaptığı her işi yerli yerince yapan Zât. / Muhkim yani yaptığı işleri bir nizam (düzen) ve tedbir üzere düzenli ve sağlam yapan yegâne Zât.
48- el-Vedûd: (İtaatkâr kullarını) çok seven. / İyilikler verip kötülükleri defederek Kendisini kullarına çok sevdiren. / Dostları tarafından çok sevilen. / Hak eden-etmeyen herkes hakkında iyilik isteyen.
49- el-Mecîd: Ziyade şeref sahibi. Yani izzeti, şerefi ve hâkimiyeti sonsuz olan, lütfü ve ihsânı bol olup övülen sıfatlarda hiçbir varlık tarafından Kendisine ulaşılamayan yegâne Zât.
50- el-Bâ‘is: Gönderen. Esmaül hüsna’lar içerisinde el-Ba’is esma’sı kullarına hikmeti gereği elçiler gönderen anlamındadır. / Ölüleri dirilten Zât. / Kullarının kalplerinde istekler yaratarak onları, yapacakları işlere teşvik edip sevkeden tek Zât.
51- eş-Şehîd: Şâhid olan. Yani ilmi, kudreti ve işitip görmesi ile her varlığın her haline şâhitlik eden yegâne Zât.
52- el-Hakk: Varlığı hak olan. Yani yokluğu ve değişimi kabul etmeyecek şekilde hep var olması hasebiyle hakîkî varlık sahibi.
53- el-Vekîl: Vekil olan. Yani bütün işler ancak Kendisine ısmarlanan ve işlerini Kendisine havale eden kullarının isteklerini yerine getirmeyi üstlenip onlara kâfi gelen yegâne Zât.
54- el-Kaviyy: Ziyade kuvvet sahibi. (Esmaül hüsna’ların anlamları), el-Kaviyy esması ne Zât’ı, ne sıfatları, ne de fiilleri husûsunda Kendisine bir zâfîyet, acziyet, yorgunluk ve zahmet ulaşamayacak derecede güçlü olan tek Zât.
55- el-Metîn: Muhkem kudret sahibi. Yani hiçbir madde ve sebebe, ordu ve medede, yardımcı ve desteğe muhtaç olmayacak derecede, dilediğine istediği etkiyi yaparken Kendisi hiçbir şeyden etkilenmeyecek ölçüde son derece kuvvete sahip yegâne Zât.
56- el-Veliyy: Dost olan. Yani müminlere yardım eden Zât.
57- el-Hamîd: Hamdler Zât’ına mahsus olan. Yani bütün iyilikler Kendisinden olması hasebiyle her lisan ile ve her hal üzere en çok övülen ve övgüye en ziyade lâyık olan yegâne Zât.
58- el-Muhsî: Sayıp bilen. Yani varlıkların cüzlerinin adedini (hücrelerinin sayısını), harekât ve sekenâtı (duruşları)nın sayısını, onlardan hiçbir zerre bile Kendisine gizli kalmayacak şekilde tek tek sayıp bilen yegâne Zât.
59- el-Mübdî: Allah’ın isimleri arasında olan el-Mübdî esması, (Mahlûkatı) baştan yaratan yegâne Zât anlamındadır.
60- el-Mu‘îd: İâde eden. Yani ölümlerinin ardından hesap gününde canlıları yeniden diriltecek olan tek Zât.
61- el-Muhyî: Hayat veren. Esmaül hüsna‘lar içerisinde el-Muhyî esma’sı kendisine dilediği mânâda hayat vermek istediği her hangi bir şeyde dirilik yaratan ve dilediği canlıların hayatını sebepli veya sebepsiz devam ettiren anlamındadır.
62- el-Mümît: Öldüren. Yani hayat sahibi olan dirilerden dilediği her hangi biri hakkında, dilediği zaman, dilediği şekilde, sebepli ya da sebepsiz olarak ölüm yaratan yegâne Zât.
63- el-Hayy: Hayat sahibi. Yani ölüm, yokluk, noksanlık, güçsüzlük ve uyku hali gibi noksan sıfatlar Kendisine ârız olmayacak sûrette mükemmel ve mutlak (kayıtlardan ve şartlardan arınmış hayat ile sonsuz dirilik sahibi olan yegâne Zât)
64- el-Kayyum: Büsbütün Zât’ıyla kâim. Yani Zât’ı, Kendi Zât’ıyla yetinen, hiçbir konuda başkasına ihtiyaç duymayan, varlığının devamı başkasının varlığına bağlı olmayan ve her şey Kendisiyle kâim olan Zât. / Gökleri-yerleri ve bütün mahlûkatı hakkıyla ayakta tutan anlamına gelen Esmaül hüsna’lardan el-Kayyum esması’dır.
65- el-Vâcid: Bulan. Yani istediğini özel bir gayret sarfetmeden bulan Zât. / Her türlü zenginlik sahibi olup hiçbir şeye muhtaç olmayan ve huzurunda her türlü zenginlik esbâbı hâzır olan tek Zât.
66- el-Mâcid: Yücelik sahibi. Yani sonsuz şan-şeref sahibi.
67- el-Vahid; Tek olan. Esmaül hüsna’lar içerisinde el-Vahid esma’sı Zât’ında, isimlerinde, sıfatlarında ve fiillerinde ortağı bulunmayan, Zât’ında bir bölünme ve cüzlere ayrılma düşünülemeyen, herhangi bir yere hulûl ve nufüz etmeyen, sıfatları hiçbir şeye benzemeyen, fiillerinde eşi-benzeri bulunmayan anlamındadır.
68- es-Samed: Sadece Zât’ı kastedilen. Yani hâcet ve dileklerde ancak Kendisine muhtaç olunan ve sadece Zât’ına yönelinilen, fakat Kendisi hiçbir hususta kimseye muhtaç olmayan tek Zât
69- el-Kadir: Kudret sahibi. Yani sebeplere başvurmaksızın ve araya vâsıta koymaksızın dilediğini yapan ve yapmak istediği bir şey husûsunda Kendisine asla acziyet ârız olmayan yegâne Zât.
70- el-Muktedir: İktidar sahibi. Yani mutlak mânâda dilediği her şeye karşı güç kullanarak üstün gelen tek Zât.
71- el-Mükaddim: Öne geçiren. Allah’ın isimlerinden el-Mükaddim ismi, öne geçirilmeyi hak eden herhangi bir şeyi dilediği şekilde fiilen öne alan yegâne Zât anlamındadır.
72- el-Müahhir: Geri bırakan. Yani geri bırakılmayı hak eden herhangi bir şeyi dilediği şekilde fiilen geride bırakan tek Zât
Bu iki ism-i şerif, irâde sıfatına râci olup: “Her varlığı belli bir zaman ve mertebe ile seçkin kılan, ezeldeki ilmine, kazâ ve kaderine göre yarattıklarını belli bir zaman ve zemin içerisinde halkeden Zât” anlamına gelmekte ve: “Herhangi bir fazilette öne geçen kimse kendi ilmiyle veya ameliyle değil de ancak Allâh-u Te‘âlâ’nın öne geçirmesiyle o fazilete erişmiştir” mânâsına işaret etmektedir.
75- el-Evvel: En önce olan. Yani bütün varlıklar Yüce Zât’ının yaratmasıyla var olmaları hasebiyle her şeyden önce olan, başlangıcı bulunmayan ve yok olduğu bir zaman düşünülemeyen Zât.
74- el-Ahir: En son olan. Yani her şeyi yok etmesinin ardından bâkî kalacak olması hasebiyle her şeyden sonra olan yegâne Zât.
75- ez-Zâhir: Zâhir olan. Esmaül hüsna‘lar içerisinde el-Zâhir esma’sı, ortaya koyduğu delillerle varlığı âşikâr olan anlamındadır. / Her şeye karşı üstün ve gâlip olan tek Zât.
76- el-Bâtın: (Her şeyin) iç yüzlerini bilen tek Zât. / Duyu organlarıyla idrak edilememesi hasebiyle gizli olan yegâne Zât.
77- el-Vâlî: Takip eden. Yani mahlûkatın işlerini izleyip yöneten, her şeye mâlik olup onlar hakkında emrini infaz ve hükmünü icrâ eden ve sahip olduğu her şeyin işini yoluna koyan tek Zât.
78- el-Müte‘âlî: Yücelik gösteren. Yani haksız yere yücelik taslayan varlıklara karşı ezici kahrını ve üstün gücünü kullanarak Kendi yüceliğini izhâr eden (açıklayan) yegâne Zât.
79- el-Berr: (Yaratıklarına bolca) iyilik yapan yegâne Zât.
80- et-Tevvâb: Tevbeleri çokça kabul eden. Yani kullarına tevbe sebepleri hazırlayıp onları günahtan tâata döndüren tek Zât.
81- el-Müntakim: İntikam alan. Esmaül hüsna’lar içerisinde el-Müntakim esma’sı suçluları defaatle uyarıp mâzeret ve bahanelerini ortadan kaldırdıktan sonra müstahak oldukları cezaya çarptırarak onlardan öc alan yegâne anlamındadır.
82- el-Afüvv: Çokça affeden. Yani günahlarına rağmen kullarını bağışlayan, onlara ceza vermekten, hatta sitem etmekten dahi vazgeçerek günahlarından eser bırakmayan yegâne Zât.
83- er-Raûf: Çok esirgeyen. Yani merhameti şiddetli olan, son derece yumuşak yollarla kullarından belayı kaldıran tek Zât anlamına gelen Allah’ın adıdır.
84- Mâlikü’l-mülk: Mülkün yegâne sahibi. Yani olması hasebiyle dilediğine istediği kadar verip, dilediğinden istediğini alan, vermediğine verecek hiç kimse bulunmayan, verdiğine de kimse mâni olamayan, sahip olduğu her şey hakkında dilediğini yapmakta tam mânâsıyla tasarruf (yetki) sahibi olan yegâne Zât.
85- Zü’l-celâli ve’l-ikrâm: Ululuk ve ikram sahibi. Yani yüceltilmeyi ve değerinin takdir edilmesini yegâne hak eden Zât. / Esmaül hüsnalar‘dan Zü’l-celâli ve’l-ikrâm esması, Yücelik ve iyilik sahibi, yani yarattıklarına karşı sayısız ve sınırsız ikramlarda bulunan muazzam Zât.
86- el-Muksit: Adâlet sahibi. Esmaül hüsna’lar içerisinde el-Muksit esma’sı bütün işleri birbirine denk ve uygun olacak derecede hükümlerinde, kararlarında ve fiillerinde zerre kadar zulüm ve haksızlık bulunmayan yegâne anlamındadır.
87- el-Câmi’: Cem eden. Yani istediğini istediği şekilde dilediği yerde toplayan, yarattıklarını kıyâmet günü hesap için toplayacak olan, gökler ve yerler gibi farklı şeyleri cem eden, sıcaklık ve soğukluk gibi birbirine zıt olan şeyleri bir arada tutabilen tek Zât.
88- el-Ğaniyy: Zenginlik sahibi. Yani hiçbir şeye muhtaç olmayan gerçek zengin. Kendisinden başkasıyla alâka kurma ihtiyacından münezzeh olup hiçbir konuda hiçbir şeye muhtaç olmayan Zât.
89- el-Muğnî: Zengin kılan. Yani mahlûkatının ihtiyacını giderip onları Kendinden gayri her şeyden ihtiyaçsız bırakan tek Zât
90- el-Mâni’: Mâni olan. Yani istemediği herhangi bir şeyin meydana gelmesine hikmeti gereği engel olan, dilediğini istediği şeyden engelleyen, yarattığı koruyucu sebeplerle, kullarını dînî ve bedenî tehlikelere atacak hâdiselere mâni olan yegâne Zât.
91- ed-Dârr: Zarar verici şeyleri yaratan. Yani herkes tarafından kolayca anlaşılamayacak bir takım hikmetlere binâen hastalık fakirlik ve sapıklık gibi dünyevî veya dînî konularda zararlı şeyleri yaratan ki bu belâlarda, kulunun azmaması, günahlarına keffaret olması, azabının âhirete kalmaması veya kulunun dalâleti tercihi netîcesinde onu imtihana tâbi tutması gibi birçok hikmet vardır.
92- en-Nâfi’: Menfaat veren. Esmaül hüsna’lar içerisinde en-Nâfi’ esma’sı sıhhat, zenginlik ve hidâyet gibi dünyevî veya dînî konularda fayda verici şeyleri yaratan anlamındadır.
“Zarar veren” ve “Fayda veren” mânâlarına gelen bu iki Allah’ın isimleri, hayrın da şerrin de yaratılmak cihetinden ancak Allâh-u Te’âlâ tarafından olduğuna delâlet etmekte olup Allâh-u Te’âlâ’nın kudretinin sonsuzluğuna ve hikmetinin eşsizliğine işaret etmektedir.
Yaratıklardan hiçbiri, hiçbir şeye ne fayda vermeye, ne de zarar dokundurmaya asla muktedir değildir, onlar Allâh-u Te‘âlâ’nın kudretine âmâde bir takım sebepler olmaktan ileri geçemezler.
93- en-Nûr: Aydınlatan. Yani âlemleri güneş ve ay ile, istediği simaları ve gönülleri de ibâdet ve hidâyet nuruyla parlatan, yokluk âlemindeyken görülmeyip varlık âlemine çıkarılışının ardından zuhur bulan (görünen) her varlığı âşikâr eden sonsuz nur sahibi Zât.
94- el-Hâdî: Hidâyet veren. Esmaül hüsna‘lar içerisinde el-Hâdî esma’sı kullarını, Kendisini bilmeye ve O’na kulluk etmeye muvaffak kılarak onlara yol gösteren, bütün yaratıklara kendi kârlarını celbedip zararlardan sakınma yollarını öğretip onlara maslahatlarını gösteren yegâne anlamındadır.
95- el-Bedî’: Eşsiz yaratan. Yani önce geçen bir örneğe bakmaksızın, kimseden öğrenmeksizin ve kimseyi ortak etmeksizin gökleri, yerleri ve her şeyi tek başına emsalsiz bir şekilde yaratan Zât.
96- el-Bâkî: Beka sahibi. Yani ebedî olan, varlığının sonu olmayan, gelecekte varlığının son bulacağı bir an düşünülemeyen, yaratıklar fâni iken Kendisi dâim ve bâkî kalacak olan yegâne tek Zât.
97- el-Vâris: Vâris olan. Yani bütün kullar yok olup gittikten sonra hepsinin mülkü ancak Kendisine kalacağı için herkesin malına mülküne yegâne mîrasçı olan yegâne Zât.
98- er-Raşîd: İrşâd eden. Allah’ın isimleri arasından er-Raşîd ismi, bir danışmana sormaksızın, yol göstericiye başvurmaksızın bütün yarattıklarını kendi kârlarına irşâd eden, özellikle dostlarını cennete ve sevap yollarına ileten anlamındadır. / Fiilleri (işleri) arasında lüzumsuz, boş ve abes bir iş bulunmaması hasebiyle hikmet ve rüşd sahibi olan tek Zât.
99- es-Sabûr: Çok sabreden. Yani âsîleri hemen cezalandırmayıp azaplarını tehir eden, belirlediği vakti gelmeden bir işi yapmakta acele etmeyen, bilakis acelecilik ve tembellik gibi noksan sıfatlardan münezzeh olması hasebiyle bütün işlerini belli bir ölçü üzere belirli sınırlar dahilinde icrâ eden, olmasını dilediği her şeyi murat ettiği zaman ve zeminde hikmeti üzere îcâd eden yegâne Zât.
Esmaül Hüsna ile ilgili Ayet ve hadisler
Esmaül Hüsna ile ilgili bazı ayetler;
“Allah’ın güzel isimleri vardır. O halde Allah’a o güzel isimlerle dua edin.” (A’râf, 7/180);
“De ki: “İster Allah deyip dua edin, ister Rahman deyip dua edin; hangisi ile dua ederseniz edin, onun güzel isimleri vardır.” (İsrâ, 1 7/110)
Esmaül hüsna’nın faziletleri çok büyüktür, dua ederken (Esmaül hüsna) Allah’ın isimleri ile isteyin.
Allah’ın isimleri ile ilgili peygamberimiz (sallallahualeyhivesellem) şöyle buyurmuştur;
Allah’ın isimleri ile ilgili peygamberimiz (sallallahualeyhivesellem) şöyle buyurmuştur;
“Allah Teâlâ’nın doksan dokuz ismi vardır. O isimleri kim ezberlerse (sayar, manasını anlar ve şuûruna ererse) cennete gider. Şüphesiz, Allah tektir ve tek olmayı sever.” (Buhârî, Daavât, 68).